1. 1.
    0
    fabian yarın kalabalığa yapacağı konuşmayı bir kez daha prova ederken heyecanlıydı. hep prestij ve güç istemişti, şimdi rüyaları gerçek oluyordu. gümüş ve altından takı ve süs eşyası yapan bir zanaatkardı, ama hayatını kazanmak için çalışmak ona yetmemeye başladı. heyecan, rekabet istiyordu ve sonunda planını başlatmak üzereydi.
    ···
  1. 2.
    0
    nesillerce takas sistemini kullandı insanlar. bir adam ailesini, tüm ihtiyaçlarını kendisi sağlayarak besledi ya da bir ticaret dalında uzmanlaştı. üretiminden ne arttırabiliyorsa başka insanların üretiminden artan ile takas etti.
    ···
  2. 3.
    0
    çarşı yeri hep gürültülü ve tozluydu ama yine de insanlar o bağırıp çağırmayı bekledi ve özellikle de arkadaşlıklarını. eskiden pek mutlu bir yerdi, şimdilerde ise çok insan ve kavga vardı. sohbet için zaman kalmadı-yeni bir sistem gerekliydi.

    genelde insanlar mutluydu ve emeklerinin meyvelerinden memnundular.
    ···
  3. 4.
    0
    ne diyon yarram?
    ···
  4. 5.
    0
    her topluluğun basit bir devleti vardı; her bireyin özgürlük ve haklarının korunduğundan, bireyin kendi isteği dışında bir kişi ya da grupca herhangi birşey için zorlanmadığından emin olmak için.

    bu, hükümetin tek ve yegâne amacıydı ve devlet addıbını seçen grup gönüllü olarak onun geçimini sağlardı.

    ancak çarşı yeri çözemedikleri tek sorundu. bir bıçak kaç basket mısır ederdi, bir mi yoksa iki mi? bir inek kaç vagon... ederdi, vesaire vesaire. kimsenin aklına daha iyi bir sistem gelmiyordu.
    ···
  5. 6.
    0
    fabian duyuru yaptı: “bizim takas sisteminin sorunlarına bir çözümüm var, herkes yarınki halk toplantısına davetlidir.”

    ertesi gün şehir meydanına büyük bir kalabalık toplandı, fabian adına “para” dediği yeni sistemle ilgili herşeyi anlattı. kulağa hoş geliyordu. “eee nasıl başlatacağız?” diye sordu kalabalık.
    ···
  6. 7.
    0
    “takı ve süs yaptığım altın kusursuz bir metal. kararmaz ve paslanmaz, uzun süre dayanır. ben altından gibke yaparım, her gibkeye lira deriz.”

    para değerlerin nasıl çalışacağını ve “para”nın, takas sisteminden çok daha iyi bir alış-veriş sistemi aracı olacağını açıkladı.

    devlet adamlarından biri “birileri kazıp altın çıkarır ve kendi paralarını yapabilir.” diye sorguladı.

    fabian’ın cevabı hazırdı: “bu büyük adaletsizlik olur. sadece hükümet tarafından onaylanan paralar kullanılabilir, bunların üzerine özel işaretler konulur”. akla uygun göründü, hem bu şekilde herkese eşit miktar verilmiş olur. fakat mum yapan “ben herkesten daha fazlasını hak ediyorum” dedi ve ekledi “herkes benim mumlarımı kullanıyor”. “hayır” dedi çiftçi “yiyecek olmazsa hayat olmaz, tabii ki biz en büyük pay bizim olmalı”. atışmalar sürdü gitti.
    ···
  7. 8.
    0
    fabian tartışmalara bir süre ses çıkarmadı ve sonunda “madem bir karara varamıyorsunuz, size önerim benden istediğiniz miktarı kendiniz belirleyin. miktarda bir kısıtlama yok, sizin geri ödeyebilme kabiliyetiniz dışında. ne kadar çok isterseniz yıl sonunda o kadar geri ödersiniz”. insanlar sordu “sen ne kazanacaksın bundan?”.

    “ben size para sağlayarak bir hizmet sunuduğum için bir ücret hak ediyorum. diyelim ki borçlu olduğunuz yılın sonunda her 100 lira için 105 geri ödersiniz. bu 5 lira benim ücretim olacak, bu ücrete faiz diyeceğim.”

    bundan başka bir yol yokmuş gibi göründü, hem de yüzde 5 oldukça ufak bir miktardı. “gelecek cuma yine gelin başlayalım.”
    ···
  8. 9.
    0
    fabian hiç zaman kaybetmedi. gece gündüz para yaptı, haftanın sonunda hazırdı. insanlar dükkanının önünde kuyruğa girdiler, hükümet paraları denetleyip onayladı ve sistem yürürlüğe koyuldu. bazıları sadece bir kaç tane ödünç aldı ve yeni sistemi deneye gitti.

    parayı harikulade buldular ve çok geçmeden herşeyin kıymetini altın paralarla ve liralarla belirler oldular. kıymeti biçilen miktara “fiyat” dediler. fiyatı, ürüne harcanan işin zorluğuna göre belirlediler. çok iş gerektiriyorsa fiyatı yüksek, kolay üretiliyorsa ucuz.

    kasabanın birinin tek saatçisi ali’ydi. onun fiyatları yüksekti, çünkü müşteriler sırf onun saatlerinden birine sahip olmak için ödemeye hazırdı.

    bir gün bir başkası da saat yapmaya başladı ve satış yapmak için ucuz fiyatlar sundu. ali hemen fiyatlarını düşürmek zorunda kaldı. iki adam da en ucuz fiyata en iyi kaliteyi vermek için çekişir oldular. bu hakiki serbest rekabetti.
    ···
  9. 10.
    0
    durum inşaatçılar, ulaşım operatörleri, muhasebeciler, çiftçiler, yani her çalışma alanı için aynıydı. müşteriler hangisi ucuzsa onu seçtiler-seçme özgürlükleri oldu. diğer insanların işe atılmasını engelleyen ruhsat ya da gümrük gibi suni düzenlemeler yoktu. yaşam standartı yükseldi, çok geçmeden insanlar parasız nasıl yaşadıklarını merak eder oldular.

    yılın sonunda fabian ona borcu olan herkesi ziyaret etti. bazılarının borç aldıkları paradan daha fazla parası vardı, bu diğerlerinde daha az olması demekti, çünkü ortada belli sayıda gibke vardı. borcundan çok gibkesi olanlar 100 artı 5 geri ödediler, fakat yine de devam etmek için borç almarı gerekti.

    ötekiler, hayatlarında ilk kez borçta olduklarını farkettiler. fabian onlara yeniden borç vermeden önce malvarlıklarının bazılarına el koydu. herkes tekrar denemeye ve bulunması pek zor 5 lirayı kazanmaya gitti.
    ···
  10. 11.
    0
    kimse farkına bile varmadı ki, bütün liralar geri ödenmeden ülke borçtan kurtulamazdı, fakat yine de her 100’de arttırılan ve hiç borç verilmeyen şu 5 paralar vardı. fabian’dan başka kimse göremedi ki faizin –şu hiç işleme sokulmamış paranın- ödenmesi imkansızdı, bu yüzden birileri mutlaka ekgib çıkmak zorundaydı.

    evet fabian da bir kaç lira harcadı, ama toplam ekonomisinin %5’ini kendine harcaması gibi bir şey söz konusu bile değildi. insanlar binlerceydi, fabian ise bir kişi. ayrıca zaten kuyumculukla rahat bir yaşamı vardı.
    ···
  11. 12.
    0
    fabian’ın dükkanının arkasında kasa odası vardı ve gibkelerinin bir kısmını orada güvencede bırakmak insanlara kolay geldi. paranın miktarına ve ona bırakıldığı zamana göre bir ücret kesti. para sahibine deposito karşılığında makbuz kesti.

    doğal olarak kimse alış-verişe gittiğinde bir sürü paryı yanında taşımazdı. almak istedikleri malın değerinde bir makbuzu dükkan sahibine verirdi.

    dükkan sahipleri makbuzların gerçekliğini ve fabian’a zütürüp eşit miktarda para toplama fikrini kabul etti. altın gibkeler yerine makbuzlar elden ele dolaşır oldu. insanlar mabuzların en az gibkeler kadar iyi olduğuna inandılar.

    çok geçmeden fabian, nadiren birilerinin altın gibkesini almaya geldiğini farketti.
    ···
  12. 13.
    0
    fabiandan sonrasını okumadım amk başka isim mi bulamadın almeria orta sahası gibi
    ···
  13. 14.
    0
    kendi kendine “bütün altınları mülkiyetinde bulunduran benim ve hala çok çalışan bir zanaatkarım. akıl alır gibi değil. burada bekleyen ve nadiren alınan altın için bana faiz ödemeye memnun olacak bir düzine insan var.

    altın benim değil, doğru, fakat benim mülkiyetim içinde, bütün mesele de bu. gibke yapmama bile gerek yok, mahzendeki gibkeleri kullanabilirim”.

    başlangıçta çok tedbirliydi, her seferinde sadece biraz biraz ödünç veriyor ve olağanüstü teminatlar alıyordu. ancak yavaş yavaş gözü açıldı, ödünç miktarları büyüdü.

    bir gün yüklüce miktarda ödünç istendi. “bütün bu parayı taşımak yerine isminize bir depozit yaparız, sonra da paraların değeri kadar makbuzlar veririm size” diye önerdi fabian. borcu alan razı oldu ve gitti bir sürü makbuzla. ödünç vermesine rağmen altınlar kasa odada kaldı. müşteri gittikten sonra fabian gülümsedi. hem çaba harcamayacak hem de sahip olabilecekti. altını ödünç verebilir buna rağmen mülkiyetinde tutmaya devam edebilirdi.
    ···
  14. 15.
    0
    dostlar, yabancılar hatta düşmanlar bile işlerini yürütmek için sermayeye ihtiyaç duydular ve güvence verebildikleri sürece istedikleri kadar borç aldılar. fabian makbuz yazmak suretiyle kasadaki altınların değerinin bir kaçı kadar “borç” verebilirdi, altının sahibi bile olmadan. gerçek sahipler altınlarını almaya gelmediği ve insanları itimatı devam ettiği sürece herşey yolundaydı.
    ···
  15. 16.
    0
    herkesin borçlarını ve kredilerini gösteren bir defter tuttu. borç verme işi pek kazançlı bir iş olmuştu doğrusu.

    toplumdaki sosyal yeri de serveti kadar hızlı yükseldi. önemli bir adam oluyordu, hürmet ediliyordu. mali konularda her sözü sanki kutsal bir beyanâttı.

    diğer kasabaların kuyumcuları onun yaptıklarını merak eder oldular ve görmeye gittiler birgün. ne yaptığını anlattı onlara ama gizli kalması gerektiğini önemle vurguladı.

    planları ortaya çıkarsa entrikaları suya düşerdi, bu yüzden gizli bir ittifak kurdular.

    herbiri kasabalarına dönüp fabian’ın öğrettiklerini uygulamaya başladılar.
    ···
  16. 17.
    0
    makbuzları altının kendisi gibi değerli kabul etti insanlar ve altınlara yapıldığı gibi, pek çok makbuz güvenlik için depozit verildi. bir tüccar mal almak isterse tek yaptığı fabian’a parayı kendi hesabından diğer tüccarın hesabına aktarmasını söyleyen kısa bir not yazmaktı. bu fabian’ın sadece bir kaç dakikasını alıyordu.

    bu yöntem çok tutulur oldu, bu talimat pusulalarına “çek” dediler.

    bir gece geç saatlerde kuyumcular yeniden toplandılar, fabian onlara yeni planını açıkladı. ertesi gün devlet erkanıyla bir toplantı yaptılar ve fabian başladı: “kullandığımız makbuzlar çok tutuldu. şüphe yok ki erkandakilerin çoğu bunları kullanıyor ve yararlı buluyor.” hepsi kafalarıyla onayladı ve ne problem olduğunu merak ettiler. “bazı makbuzlar kalpazanlarca kopya edildi. bunun durdurulması gerek.”
    ···
  17. 18.
    0
    devlet adamları telaşa kapıldı. “ne yapmalı şimdi?” diye sordular. fabian “önerim şudur: önce yeni makbuz basma işini hükümete bırakalım, özel bir kağıt üzerine ve anlaşılması güç desenlerle, sonra da her biri hükümet başkanınca imzalanır. biz kuyumcular baskı masrafını ödemekten memnun oluruz, hem makbuz yazma işinden zaman kazanmış oluruz.” dedi. erkan akıl yürüttü “eee kalpazanlara karşı halkı korumak bizim işimiz ve öneri iyi bir fikir gibi görünüyor.” böylece banknotları basmaya karar verdiler.

    “ikinci olarak” dedi fabian, “bazı insanlar altın aramaya gittiler ve kendi altınlarını yapıyorlar. bir yasa çıkarmanızı öneririm ki eline altın geçen herkes bunları size teslim etsin. tabii ki banknotların ve paraların masrafları geri ödenecektir.”
    ···
  18. 19.
    0
    fikir kulağa iyi geldi ve üzerinde çok düşünmeden, büyük miktarlarda yeni banknotlar bastılar. her birinin üzerinde değeri yazıyordu- 1 lira, 2 lira, 5 lira, 10 lira gibi. küçük miktardaki basım masrafı da kuyumcularca ödendi.

    banknotları taşıması kolaydı ve kısa zamanda insanlardan kabul gördü. revaçta olmalarına rağmen hala banknot ve bozuk paraların kullanım oranı sadece %10’du. raporlar pazarın %90’ının çek sistemini kullandığını gösteriyordu.
    ···
  19. 20.
    0
    planının bir sonraki aşaması başladı. şimdiye kadar insanlar fabian’a paralarını koruması için para ödediler. fabian daha fazla para çekmek için para yatıranlara, yatırdıklarının %3’ü kadar faiz ödemeyi teklif etti.

    insanların çoğu, borçluların verdiği %5’i tekrar ödünç verdiğine ve kazancının aradaki %2’lik fark olduğuna inandı. ayrıca, paraları kasada korunsun diye para ödemektense %3 almak çok daha iyi diye kimse ona soru da sormadı.
    ···