1. 26.
    0
    Devam ediyor…
    Bir Bmw 750d karşımda duruyordu. Hemen kapıyı açıp arabaya bindim. Daha önce belki 20 yıl çalışsam alamayacağım bir arabaya biniyordum. Arabanın direksiyonunun üzerine iliştirilmiş bir not vardı: “Bu notu bulan biri varsa lütfen yardıma gelsin çok korkuyoruz” . Bu notu içerdeki iskeletlerin sahibi bırakmış olmalı diye düşündüm. Ve arabayı çalıştırdım. E-2023 yoluna çıktım. Daha önceleri ne kadar çok trafik olduğunu anladım. Yolda bazı iskeletler dışında hiçbir şey yoktu . Hemen benden başka insanların olup olmadığını kontrol etmek için bir AVM’ye gitmeye karar verdim. Ama bundan önce yanıma bir silah almam lazımdı zütümüzü sağlama alalım diye. Kadıköy’de bildiğim bir silahçı vardı o tarafa doğru sürmeye başladım.
    20 dakika sonra..
    Silah Dükkanına vardım. Arabanın bagajında bulduğum levyeyi çıkarıp dükkanın camlarını kırdım. işime yarayabilecek silahları ve fantezi olsun diye birkaç tüfek ve bıçak aldım. Aldıklarımı bagaja bir silah ve bıçağıda yanıma alıp arabaya bindim.
    15 dakika sonra..
    E-2023 yolunda 260 km’yi görebilen ilk insan ben olabilirim. AVM ye ulaştıktan sonra bagajdan aldığım G-3’ le avm nin sürgülü cam kapısını patlattım. ilk gördüğüm mağaza teknosa oldu. Ve teknosaya girdim. içerde herkesin almak için para döktüğü bilgisayarlar, telefonlar vs. herşey vardı. Ve artık hepsi benimdi istediğim her şeyi alabilirdim artık. Dolaşırken biraz ilerde duran jeneratörlere çarptı gözüm. Savaştan sonra yatımdaki jeneratörün elektriği dışında hiç elektrik bulamamıştım. Bu jeneratörleri daha sonra gelip almaya karar verdim çünkü bu arabayla onları taşımam mümkün değildi. Onun için ben de savaştan önce çıkan iphone 11 2023 Edition’lara bakmaya karar verdim. Standına geldiğimde bütün hepsini bulduğum alışveriş arabalarına doldurdum.Tek sorun şimdilik bir şarj bulmaktı onuda powerbank lerle halletim. Oyun oynayabileceğim bütün bilgisayarlarıda aldım. Teknosadan çıktım. Avm yi çok iğrenç bir koku kaplamıştı. Elektriksiz kalan derin donduruculardan olmalı diye düşündüm. Avm den çıktım. Fakat gece olmadan o jeneratörleri yalıma getirmem lazımdı. Bu yüzden yoldaki bir kamyon pazarında turdum ve jeneratörleri yükleyebileceğim bir tır ve forklift aldım. Arabayı tırın arkasına bağlayıp geri avm ye döndüm ve jeneratörleri alıp sahiplendiğim yalıma doğru yola koyuldum.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    0
    Devam Ediyor...

    Jeneratörleri çalıştırmak için benzin lazımdı. Ama elektrik olmadığı için pompalar çalışmıyordu.Bi filmde gördüğüm üzere adam plastik boru ve hava pompasıyla sondaj yapıyordu. Bende bunu denemeye karar verdim. Hemen bir BOR'a(toptan fiyatına perakende satış) gittim. Silahla marketin cdıbını kırıp içeri daldım. Ve birsürü BORONO (buono) çikolatası aldım. Kaç aydır ağzıma çikolata girmemişti bu ilaç gibi geldi. Çikolatamı yedikten sonra malzemeleri almak üzere BORTAŞ'a(gidiyorum evimi çok seviyorum) doğru yola çıktım. Bortaş'a varınca silahla kapısını tuzla buz edip içeri girdim ve malzemelerimi aldım. Daha sonra BP'ye (Bor Petrolleri) gitmeye karar verdim. Çünkü arabamın benzini bitmeye başlamıştı. BP'ye varınca borunun bir ucunu pompaya diğer ucun arabaya soktum ve hava pompasını pompalamaya başladım. işe yaramıştı. Bir kaç bidon jeneratörelerede doldurdum. Ve yalıma doğru yola çıktım. Jeneratörlere benzini koymak üzereydimki aklıma bunları nasıl yalıya bağlayacağım aklıma geldi. Üstünde bir kullanma kılavuzu vardı onu okumaya başladım. Kılavuz da ne yapmam gerktiğini söylüyordu ben de jeneratörleri yalının elektrik bağlantılarına doğru taşıdım, gerekli bağlantıları yaptıktan sonra benzini koydum ve eve elektrik bağladım. Havanın yavaş yavaş kararmaya başladığı bu saatlerde bu elektrik olayı çok işime yarayacaktı...
    ···
  3. 28.
    0
    Allah bilir
    ···
  4. 29.
    0
    Artık gece olmuştu ki anladım elektriğin ne kadar büyük bir nimet olduğunu. En son 2017'deki ekonomik krizde bütün ülke elektrikleri kesildiğinde böyle birşey görmüştüm. Jeneratörleri olanlar dışında herkes karanlığa gömülmüştü. Bu sefer tek bir fark vardı Sadece bir kişinin jeneratörü vardı diğerleri ise yok olmuştu.

    Hazır elektrikler varken aldığım 50 kadar telefondan birini çıkarıp şarj etmeye başladım artık powerbank lere ihtiyacım yoktu. Televizyon açmayı denedim fakat bütün kanallar karıncalı gösteriyordu. Bende aldığım bilgisayarlardan birini açtım ve mağazadayken aldığım GTA 8 2023 Edition'u kurdum. Ama artık oyun oynamak çok zevk vermiyordu.
    Bende yalıyı keşfetmeye başladım. ilk önce mutfağa girdim. Buranın eski sahipleri virüse karşın erzak depolamış olmalılarki mutfak ağzına kadar yiyeceklerle doluydu. Bana en az 5 yıl yetebilecek seviyede. Yiyecekler bozulabilir diye düşüne bilirsiniz ama bor sayesinde bu yiyecekler eskisinin on katı daha dayanıklıydı yani hiç açılmadan 50 sene dayanabilirlerdi.
    Daha sonra yalı sahibinin çalışma odası olduğunu düşündüğüm bir odaya girdim.Bu odada çok büyük bir kitaplık ve eski tarzda döşenmiş yerler ve antika olduğunu düşündüğüm çok güzel bir masa vardı. Bu oda sıkıcıydı.Bu yüzden ben de bu odadan çıkıp alt kata bakmaya karar verdim. Alt kata indiğimde üzerinde sığınak yazan çelik bir kapı karşıladı beni. Üstünde bir çember vardı onu çevirdim ve içeri girdim.
    Girince gördüklerime inanamadım. Burda mutfaktakinin en az 10 katı daha stok vardı. 2 katlı olan bu sığınakta ilerlerken bu insanların neden buraya kaçamadıklarını düşünüp onlara AMK SALAKLARI dedim. Gayet lüks döşenmişti bu sığınak. Bunun yanında normal evler ahır gibi kalabilirdi. Yarakkürek bir olay olursa buraya kaçarız deyip çıktım yukarı.
    Yalının ikinci katında yatak odaları vardı bu iskeletlerin. Yatak odasına girdim ve resimlerini gördüm bir erkek ve bir kadın vardı ama bu kadını bir yerlerden hatırlıyordum. Hemen çekmeceleri karıştırmaya başladım. Kadının sütyen ve donlarını buldum. Ve...
    Neyse. Burayı anlatmıyorum. Yalını ikinci katındaki bir başka odaya girdim bu odayı şark odası yapmışlardı. Duvarlardaki raflarda bütün elektronik sigaralardan vardı. Hemen aldım bir tane çektim içime. Ama en güzel boğaz manzarası olan oda buraydı. Tabi köprüler olmadan.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    0
    Peki Ya Cehenneme Davetiye Çıkardıysak?
    “Cehenneme kadar yolun var!”, geriye dönüp baktığımda belki de en içten öfke
    cümlesi. Her insan çok öfkelendiğinde, karşısındaki için cehennemi diler. Ancak neden? Nedir
    bu cehennem, gördüler mi daha önce? Sorunun cevabı kesin. Şu an dünyada olan hiç
    kimse, gerçek cehennemde bulunmamıştır. ilahi kitapların hepsinde cehennem kimi zaman
    sanatsal, kimi zaman da korkutucu bir biçimde betimlenmiş olsa da; her insan için cehennem
    betimlemesi farklıdır. Peki neden? Cevap insanın korkularında ve tecrübelerinde. Kişinin canını
    yakan şeyleri cehennem olarak nitelediğini söylemek pek de yanlış bir yargı olmayacaktır.
    Çevrenizdekilere sorun, sizin için cehennem nedir diye. Farklı farklı yanıtlar alacaksınız. Ancak
    her yanıtın ortak bir yönü olacak, o da her cehennemin kaynağında insanın olması.
    Çevreciler, bilim insanları, hayvan severler; her gün haykırıyorlar. Bu dünyaya en büyük
    zararı veren varlık insandır diyorlar. Bir bakıma haklı olduklarını söyleyebiliriz. Sanayi
    devriminden öncesine bakalım. insanlar ve doğa, ikisi de birbirini tamamlar nitelikleydi.
    insanlar hayvanlardan fayda sağlıyorlardı tabii ki, ancak o zamanlar insan doğanın bir
    parçasıydı. Şimdi dönelim şimdiki zamana, sanayi devriminin yarattığı düzene, çoğu hayvanın
    soyu tükendi. Türler her geçen gün azalmaya devam ediyor. Eskiden insanlar ve hayvanların
    dünya üzerindeki dağılımı sayısal olarak eşitken, şimdilerde insanlar dünyaya sığamaz hale
    geldi. Kimi insanlar da bunu bir cehennem olarak görüyorlar. Bir düşünün; insanlar öyle hızlı
    çoğalıyorlar ki, kendi dünyalarına sığamıyorlar. Sonuç olarak; kaynaklar tükeniyor, insanlar
    ölüyor. Yani insanlar bir bakıma kendi kendilerini öldürüyorlar. Bu senaryoyu bir bilim kurgu
    romanında okusaydınız, bunu fantastik bir cehennem kurgusu olarak da nitelendirebilirdiniz.
    Ne yazık ki, bu bir kurgu değil. Hani her cehennemin merkezinde insanlar vardı ya, bu
    örnek de bu tezi kanıtlıyor aslında. Dan Brown günümüzün en tanıdık yazarlarından birisi.
    Kurguladığı kıyamet teorileri ile hem insanları dehşete düşüren, hem de insanlarda hayranlık
    uyandıran bir gerilim ustası. Geçtiğimiz günlerde ‘Cehennem’ kitabı filme uyarlandı. Kurgu
    basit, insanların fazla çoğalması üzerine bu popülasyon artışını önlemek için bir hastalık
    geliştiriliyor. Öyle bir hastalık ki, milyarların ölümü ile sonuçlanacak. Filmin kahramanları ise
    buna engel oluyorlar ve senaryo da bu şekilde ilerliyor. Dan Brown’ın yarattığı bu gerilimde
    dikkat çeken asıl unsur, yaratılan cehennem kurgusu ve değişen dünyanın insanlar sayesinde
    ne kadar da dehşete düşürücü bir hale geldiği. Filmdeki bu cehennem olgusu aslında tam
    olarak da bir kurgu değil. Gerçeğe yakın bir kurgu Dan Brown’ın yarattığı. Sonuçta insanların
    kontrol edilemez bir hızda çoğaldığı ve bununla birlikte kaynakları ne kadar hızlı
    tükettikleri ortada. Uzaktan bakınca bile ne kadar korkunç bir tablo, değil mi?
    Ne var ki, bu tabloya çok da uzak değiliz. Şimdilik sadece bir film olarak karşımıza çıksa
    da, bu kıyamet senaryosu belki de günümüze en yakın olan senaryo. Eninde sonunda her
    fantezide bir gerçeklik payı vardır. Dan Brown’ın kurgusunun cazipliği de bir bakıma bu
    senaryonun gerçekliğinden kaynaklanıyor, bir de bu senaryoyla başa çıkmada kullanılan sıra
    dışı yöntemden tabii ki. Filme göre tek çıkış yolu, dünya nüfusunu azaltmaktan geçiyor. Bunun
    da tek yolu insanları öldürmek gibi gözüküyor. Politikacıların gözünden bakınca bir insanlık
    suçu. Gerçi, her perspektiften korkunç bir durum insan soykırımı yapmak. insanlar arasında
    doğal olmayan bir seçilim yaparak, dünyayı boşaltmak belki anlık bir rahatlık sağlayacak ancak
    gelecekte insanları bekleyen senaryoyu sadece erteleyecektir.
    Peki sonuç? Çıkarılabilecek belki de en mantıklı sonuç, insanların yaşam tarzlarını
    değiştirmesi gerektiği. Bunun için de ihtiyaç olan şey eğitim ve bilinç. Bu bahsettiğimizsenaryo şimdilik uzakmış gibi gözükse de, kaynakların tükenme hızına bakınca pek de uzakta değil. Yani,
    Dan Brown’un fantezisi tam olarak bir senaryo değil. Bir fragman demek daha doğru. Bize
    yapılmış bir ön gösterim. insanlar, kendilerinin bulunmak istemediği ve sevmediği insanların
    olmasını istedikleri yer olarak nitelendiriyorlardı değil mi. işte önümüzde geçekleşme olasılığı
    oldukça yüksek olan bir senaryo var. Madem cehennem olmaktan kaçtığımız bir numaralı yer,
    insanların çok geç olmadan bir şeyler yapmaları gerekiyor. Bilinçlenmek gerekiyor. insanlar
    bilinçli yaşamaya başlarsa, belki de kıyametin kapısından dönebiliriz. Cehennem şu an
    hayatımızın kapısına yaklaşıyor. Hiçbir şey yapmadan onu içeriye mi buyur edeceğiz, yoksa
    kapıdan çevirecek miyiz? Karar bize ait. Geleceğimizi kurtarma kararı bize ait.
    Kaynak:
    Inferno. Yön. Ron Howard. Oyun. Tom Hanks. Columbia Pic. 14.10.2016
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    0
    Rez alıyım
    ···