1. 1.
    +4
    bilinmiyosa sen nası biliyon amk
    ···
  2. 2.
    +2
    ve günümüz...

    ha gayret moruklar, biraz daha zorlarsak dünya düzelebilir. şu an hala çok taktan olsa da...
    ···
  3. 3.
    +2
    ilgilenen varsa başlıyorum beyler anlatmaya
    ···
  4. 4.
    +1
    Fabrika atıkları denizlere boşaltılarak, bir çok deniz canlısının toksit atıklar sayesinde başlayan asit yağmurları ve tarımda kullanılan DTT gibi bazı ilaçlar, topraktaki yararlı mikroorganizmaların ölmesine neden oluyordu. Bunun sonucunda da verimli topraklar çoraklaştı. insanlar tarlalardan ekin elde edemeyince kıtlık yaşamaya başladılar. Savaş sırasında açıkta kalan binlerce cesetin çürümesi ve kokması sonucunda, zamanla salgın hastalıklar meydana geldi. içme suları da kirlenen insanlar, hayatta kalabilmek için büyük zorluk çekiyorlardı.

    100 yıl gibi kısa sayılabilecek bir zaman aralığında 50 milyondan fazla insan ölmüş, devletler parçalanmış, yerleşim alanları harab olmuş ve dünya büyük bir kargaşa içine girmişti. Ayrıca; nükleer bombalar, insanların ölmelerine, ülkeleri harabeye dönüştürmekle kalmamış, yeni nesil insanlarının da yüzyıllarca yıl sakat doğmalarına sebep olmuştu.
    ···
  5. 5.
    +1
    Dünyada bu gelişmeler yaşanırken, gözcüler boş durmamış ve her 25 yılda gezegenin enerjini ölçmeyi sürdürmüşlerdi. Bu enerji eşiğe kadar (2000 yılı) pozitife doğru kayma göstermezse insanlar, doğal felaketlerle yok edilecek ve hayat yeniden başlatılacaktı. Dünya savaşları sürerken ibre negatifi gösteriyordu. Binlerce yıldır da bu şekildeydi. Durugörü yeteneğine doğuştan sahip olan kişiler, gelecekle ilgili kehanetlerde bulunuyorlardı. Enerjide değişim meydana gelmediği içinde birçok olayı bilebilmişlerdi. Kadim kitaplar da bu senaryodan bahsediyor ve bir gün tüm insanlığın helak olacağı gerçeğiyle yüz yüze kalacağını söylüyorlardı. Potansiyel gelecek, enerjinin değişmemesi sebebiyle kahinler tarafından doğru olarak biliniyordu.
    ···
  6. 6.
    +1
    Schuman rezonansları Dünya'nın yüzeyi ile 55 kilometre üstündeki iyonosferin alt tabakası arasındaki boşlukta bulunan elektromanyetik sürekli-dalgalara benzer. Sürekli-dalgalar 6 hertz ile 50 hertz arasındaki çeşitli frekansları temsil eder, bunlar esasen 7.8 hertz'dir ve günlük değişme derecesi artı-eksi 0.5 hertz arasında oynar. iyonosferin alt tabakası ile Dünya'nın yüzeyi arasındaki akımdaki sürekli-dalganın (birbirine ters iki dalganın oluşturduğu sabit dalganın) bir ölçümü olan Schumann rezonansı binlerce yıldır yaklaşık 7.25 hertz ila 7.8 hertz arasında tutarlılık gösteriyordu. O öylesine tutarlı idi ki bazı bilimsel aletler ona göre ayarlanmıştı. Gregg Braden bu rezonansın 1997 de 10 ila 11 hertz arasında ölçüldüğünü, 2005 yılında yapılan son ölçümde ise 13 hertz olduğunu bildirmektedir.

    Ortadoğu denilen bölgede de inanılmaz gelişmeler ceryan etti. Şu an orda barış konuşmaları yapılıyor, uzlaşmacı politika izleniyor. Eski enerji ve yeni enerji arasında da çatışmalar sürüyor. Bazı insanlar eski enerjiye takılıp kalıyor. Hasat olan Dünyada, vücudunda bulunan böyle ayrık otlarını doğal felaketlerle ayıklıyor.

    Şimdi sadece şimdi var! insanlar zamanı düz bir çizgi olarak düşünüyorlardı, artık onun da bir boyut olduğu, kendilerinin değil, enerjinin sınandığını ve Dünya'nın geleceğinin kendi düşünceleriyle gerçekleştiğini anlamaya başlıyorlar.
    ···
  7. 7.
    +1
    Sümer medeniyetini kuran insanlar 'sanskritçe' adlı bir dille iletişimlerini sağlıyorlardı. Sümer kelimeside sanskritçede 'gözcülerin kenti' anldıbına geliyordu. Siriuslulara ibranilerde 'nefilim', Araplarda 'gözcüler ve müjdeleyiciler', Mısırda 'annu' ve Sümerde 'anunnaki' deniliyordu.
    ···
  8. 8.
    +1
    Dünya, savaşların vermiş olduğu derin yaraları sarmış ve iyileşmeyi umut ediyordu. Atmosfere ve çevreye verilen zarar yıllar içersinde insanların barışçıl tutumlarıyla düzelmeye başladı. Onlar, artık savaşı değil barışı istiyorlardı. Onlar, artık uzlaşmadan yanaydılar. Böylece dünya gezegeninin enerjisinde, evrende yaşayan hiçbir varlığın ihtimal vermediği şekilde bir ilerleme kaydedildi. ibre, yavaş yavaş pozitife doğru kayıyordu. Bu enerji değişimi, insanların olumlu düşünceyi seçmesiyle gerçekleşmişti. 1962 yılında yapılan ölçüm, enerjinin nötr olduğunu gösteriyordu. Bu dünya gezegeni için büyük bir adımdı. 1987 yılında yapılan ölçüm sonucunda, ibre pozitifi göstermişti. Bu tüm evrende büyük bir sevinçle karşılandı. Yüksek boyutlarda yaşayan gezgin varlıklar; virüsleri atmosferde toplayıp, DNA'larından kendilerine bir beden inşa edip, dünyaya geldiler. Bu insan bedeninde yaşayan varlıklar, toplumsal bilincin pozitife doğru kaymasına yardımcı oldular. Bu zaman içersinde Dünya atmosferinde muazzam bir hareket mevcuttu. Birçok varlık seferber olmuş, dünya kardeşlerine yardımcı olmaya çalışıyorlardı.
    ···
  9. 9.
    +1
    bilinmiyorsa sen nasıl biliyon huur çocugu
    ···
  10. 10.
    +1
    Dünya, savaşların vermiş olduğu derin yaraları sarmış ve iyileşmeyi umut ediyordu. Atmosfere ve çevreye verilen zarar yıllar içersinde insanların barışçıl tutumlarıyla düzelme başladı. Onlar, artık savaşı değil barışı istiyorlardı. Onlar, artık uzlaşmadan yanaydılar. Böylece dünya gezegeninin enerjisinde, evrende yaşayan hiçbir varlığın ihtimal vermediği şekilde bir ilerleme kaydedildi. ibre, yavaş yavaş pozitife doğru kayıyordu. Bu enerji değişimi, insanların olumlu düşünceyi seçmesiyle gerçekleşmişti. 1962 yılında yapılan ölçüm, enerjinin nötr olduğunu gösteriyordu. Bu dünya gezegeni için büyük bir adımdı. 1987 yılında yapılan ölçüm sonucunda, ibre pozitifi göstermişti. Bu tüm evrende büyük bir sevinçle karşılandı. Yüksek boyutlarda yaşayan gezgin varlıklar; virüsleri atmosferde toplayıp, DNA'larından kendilerine bir beden inşa edip, dünyaya geldiler. Bu insan bedeninde yaşayan varlıklar, toplumsal bilincin pozitife doğru kaymasına yardımcı oldular. Bu zaman içersinde Dünya atmosferinde muazzam bir hareket mevcuttu. Birçok varlık seferber olmuş, dünya kardeşlerine yardımcı olmaya çalışıyorlardı.
    ···
  11. 11.
    +1
    Dünya, savaşların vermiş olduğu derin yaraları sarmış ve iyileşmeyi umut ediyordu. Atmosfere ve çevreye verilen zarar yıllar içersinde insanların barışçıl tutumlarıyla düzelme başladı. Onlar, artık savaşı değil barışı istiyorlardı. Onlar, artık uzlaşmadan yanaydılar. Böylece dünya gezegeninin enerjisinde, evrende yaşayan hiçbir varlığın ihtimal vermediği şekilde bir ilerleme kaydedildi. ibre, yavaş yavaş pozitife doğru kayıyordu. Bu enerji değişimi, insanların olumlu düşünceyi seçmesiyle gerçekleşmişti. 1962 yılında yapılan ölçüm, enerjinin nötr olduğunu gösteriyordu. Bu dünya gezegeni için büyük bir adımdı. 1987 yılında yapılan ölçüm sonucunda, ibre pozitifi göstermişti. Bu tüm evrende büyük bir sevinçle karşılandı. Yüksek boyutlarda yaşayan gezgin varlıklar; virüsleri atmosferde toplayıp, DNA'larından kendilerine bir beden inşa edip, dünyaya geldiler. Bu insan bedeninde yaşayan varlıklar, toplumsal bilincin pozitife doğru kaymasına yardımcı oldular. Bu zaman içersinde Dünya atmosferinde muazzam bir hareket mevcuttu. Birçok varlık seferber olmuş, dünya kardeşlerine yardımcı olmaya çalışıyorlardı.
    ···
  12. 12.
    +1
    @6'nın zekasının gölgesinde anlat panpa
    ···
  13. 13.
    +1
    insanlar yeterli sayıya ulaşınca, gözcüler artık dünyaya inip onlara yardım etmeyi bıraktılar. insanlar da, eskisi gibi dünyanın yeniden koruyucuları haline geldiler.
    Uygarlıklarını genişleten insanlar, kendi aralarında iktidar savaşına girişince birçok devlet ortaya çıktı. Bu devletler güç açgözlüsü insanların elindeydi. Bunlar ellerindekiyle yetinmediler ve diğer devletlerin topraklarına göz diktiler. Böylece binlerce sürecek olan savaşlar başladı.

    Dünya'nın koruyucuları olan insanlar; bu görevlerini unuttukları gibi, dünyayıda cehenneme çevirmişlerdi. Dünya gezegenide üzerinde yaşayan bu kan emici varlıkların bir kısmını depremler, seller ve yanardağlarla yok etti. insanoğlu bunlara doğal felaket diyordu fakat; asıl felaketi kendileri yapıyordu: atmosferi deliyor, ormanları yakıyor, denizleri kirletiyor ve dünyanın diğer canlılarını yok ediyorlardı. Bunlarıda kendi bencillikleri için yapıyorlardı.
    ···
  14. 14.
    +1
    bu devler de zaten gılgamış destanında anlatılan devler olsa gerek
    ···
  15. 15.
    +1
    okuyan moruklara teşekkür ederim, bunlarla ilgili daha bir çok kaynak var elimde, toparladıkça paylaşırım yine...
    ···
  16. 16.
    +1
    Günümüzden milyonlarca yıl önce Dünya, toz ve gaz bulutu halinden yavaş yavaş katı hale geçiyordu. Sıcaklık 400 c derecenin üzerinde, basınç ise 99 atmosferdi. Hiçbir hayat belirtisi yoktu. Gezegen, kıpkırmızı bir görünüşe sahipti ve metan gazı soluyordu. Bir atmosfere sahip olmadığından da, üzerine günde binlerce gök taşı çarpıyordu. Gezegene çarpan meteorlar anında eriyor ve su açığa çıkıyordu. (Labaratuar koşullarında yapılan deneylerde meteorların 400 c dereceye maruz bırakıldıklarında su açığa çıkardıkları görülmüştü.) Bu sular da, su buharı haline gelerek, zamanla atmosferi meydana getirdiler. Böylece su döngüsü başlamış oldu. ilk başta oldukca yağmur yağdı ve günlerce aylarca sürdü, gök taşlarının açmış oldukları kraterleri doldurdu. ilk canlılarda bu kraterlerde meydana gelmeye başladılar. Protein kılıfı ve aminoasitler birleşerek tek hücreli canlıları meydana getirdiler. Bu canlılar metan gazı ve suyun tepkimesinden açığa çıkan karbondioksit gazını kullanarak oksijen gazı üretmeye başladılar. Bu süreç içersinde de sıcaklık azalmış, basınç büyük oranda düşmüştü. Oksijenin açığa çıkmasıyla Dünya, diğer varlıkların da yaşayabilmeleri için elverişli hale geldi.
    Dünya gezegeninin yaşanır bir yer haline geliyor olması, diğer takım yıldızlarında yaşayan varlıkların dikkatinden kaçmamıştı. Orion ve Pleiades takım yıldızındaki sürüngenimsi ve memelimsi canlılar harekete geçerek, dünya gezegenini kendi kolonileri haline getirmek için birbirleriyle savaşmaya başladılar. Milyonlarca yıl süren savaşların ardından, Oriondan gelen sürüngenimsi varlıklar emellerine ulaşarak, Dünya'yı kendi kolonileri haline getirdiler. Ana gemilerini de Jupiter ve Mars gezegenlerinin arasında bir yere konuşlandırdılar.
    ···
  17. 17.
    +1
    Pleiadesliler, Siriuslulardan yardım istediler. Siriuslular savaşmaktan yana değillerdi. Ancak bu iki varlık türü, Saturn gezegeninde bir meclis kurmaya karar verdiler. Adına da; 'yüce meclis' dendi. 24 delegeden oluşan bu konseyde, Dünya gezegeninin Orion istilasından, onların sömürgesinden nasıl kurtarılacağı tartışıldı. Sonunda bir yol buldular; Vega takım yıldızına bağlı Marduk adındaki gezegen yörüngesinden çıkartılacak, Jupiter ve Mars arasından geçecek şekilde yeni bir yörüngeye ayarlanacaktı. Yavaş ama emin adımlarla bu planı gerçekleştirdiler. Orionlular böyle bir saldırı beklemediklerinden, büyük zaiyat verdiler. Marduğun Tiamat adlı uydusu, Orionluların ana gemisine çarpmış, hem Tiamat hem de gemi yok olmuştu. 65 milyon yıl önce meydana gelen bu olay, Dünyadaki sürüngenimsi varlıkların bir çoğunun ölümüne neden olmuştu. Çarpışma sonucunda, dünyaya irili ufaklı binlerce astroid düşmeye başladı. Kükürt oranı yüksek olan bölgeye düşen büyük sayılabilecek bir göktaşı, oradaki canlıları öldürmekle kalmamış, gökyüzünün kükürtle kaplanmasına da neden olmuştu. Havadan hafif olan kükürt havada aylarca asılı olarak kaldı. Güneş ışığının yer yüzüne gelmemesi sonucu bir çok bitki ve, bu bölgelerdeki bir çok otçul dinazor öldü. Hayatta kalan dinazorlarda, küresel soğuma ve beraberinde gelen buz çağı nedeniyle yok oldular. Dünyadaki dinazorların soyu böylece tükendi.
    Hayatta kalan kertenkeleler ve bazı kuşlar topraklara ve ağaçlara saklanarak hayatta kalmayı başardılar. Bu çarpışma Venüs gezegenini de etkilemiş, yörüngesinden çıkmasına ve bugünkü yeni yörüngesini alana kadar gökyüzünde başıboş dolaşmasına neden olmuştu. Şu an, Venüs gezegeninin, diğer gezegenlere göre ters yönde dönmesi ve bir yılının, bir gününden kısa olmasının sebebi budur. Jüpiter ve Mars gezegenleri arasındaki astroid kuşağı da bu çarpışma sonucunda meydana gelmişti.
    ···
  18. 18.
    0
    devam et lan shatze bunu beğendi
    ···
  19. 19.
    0
    reserved
    ···
  20. 20.
    0
    Yüce konseyde alınan kararlara göre; insanların özgür iradesine müdahale etmek ve onlarla cinsi münasebette bulunmak yasaklanmıştı. Ancak bazı Siriuslulara, dünyalı insanlar güzel görünmeye başlayınca, onları kendilere eş edindiler. Verilmemesi gereken bilgiler verdiler. Bu ilişkilerden doğan 'günah tohumları' dünya için yeni bir ırk oldu. Onların tüm yiyeceklerini yiyen devlerdi, bunlar. 3-4 metre boyundaki bu varlıklar, her gün insanlara zulmediyorlardı. Bu arada gelişen olaylar, Galaktik fedarasyonun mensuplarınca değerlendirildi. Alınan karara göre, bu yeni ırk ve yasalara aykırı gelen Siriuslular, yeraltı medeniyetine gönderilecekti. Pleiadesler ve Siriusluların iş birliğiyle bu varlıklar, Giza Piramitin altındaki mağaralardan 'iç dünyaya' hapsedildiler. Orada 'Şambala' adında yeraltı medeniyeti kurdular.
    ···