/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 1.
    +90 -12
    15 gizemli olay

    insanoğlu bilimle açıklayamadığı şeyleri doğa üstü güçlerle ilişkilendirmeye meyillidir hep. Oysa açıklanamayan her şeyin mutlaka bilimsel ve mantıklı bir açıklaması vardır; yalnızca biz keşfedememişizdir, bilmiyoruzdur veya onu algılayabilecek yeterliliğe sahip değilizdir henüz… Bu ekgiblik pek çok şeyden kaynaklanabilir; teknoloji, bilgi, yeterli kanıt ya da şaibeli kaynak ve hatta evrim sürecinde hangi aşamada olduğumuz… Neticede kuantum fiziğini sezgi yoluyla anlayabilecek kadar gelişmiş yaratıklar değiliz örneğin. Ama bir gün; neden olmasın? Hala açıklanamamış dünya üzerindeki sayısız olaydan derlediğimiz görece kısa listeye şöyle bir göz atmak isteyebilirsiniz.

    1. Deniz Kavimleri

    Kim oldukları ya da nereden geldikleri hala büyük bir muamma. MÖ. 1200 dolaylarında Yunan yarımadası, Ege ve Akdeniz kıyıları, Anadolu, Suriye, Fenike, Filistin’deki tüm şehirleri yakıp yıkarak üzerinden geçmişler, Antik Mısır’ın içlerine kadar ilerlemişler. Doğu Akdeniz’deki medeniyetler, Hititler, Yunanlar ve Minos Uygarlığı gibi pek çok uygarlığın ya çökmesine ya da gerilemesine yol açmışlar, Troya kenti tümüyle yok olmuş, Ugarit şehri düşmüş örneğin. Tunç Çağı’nı kapatan bu istilanın önünde hiçbir güç duramamış ve uygarlık yaklaşık bin yıl geriye sarmış. Antik Yakın Doğu’nun tarihine dair kayıtlı ne varsa bu istilayla yok olmuş o yüzden haklarında detaylı hiçbir şey bilinemiyor. istila ettikleri yerlere mi yerleştiler yoksa geldikleri yere geri mi döndüler? Filistin’e adını veren bu kavimlerden biri Antik Filistinliler dışında bugüne kalan hiçbir iz yok.

    2. Büyük ileri Sıçrama

    Tarihin bir evresinde hem de hiçbir geçiş döneminin izine rastlanmadan; bundan yaklaşık 40 ila 70 bin yıl önce insanlık aniden mağara resimleri çizmeye, şarkılar söylemeye, mücevherler tasarlamaya, taştan aletler yapmaya başlıyor… iletişimle ortaya çıkan dillerin buna sebep olduğu düşünülse de insanlığın evriminde bu sıçrayışın nasıl mümkün olduğu hala çözülebilmiş değil! Birdenbire nasıl olmuştu bu, sahiden naassı yağ?

    3. Antikythera Düzeneği

    Bir nevi analog bir bilgisayar düşünün ama iki bin yıllık olsun! Keşfedildiği 1901’den beri nasıl çalıştığını anlamak amacıyla pek çok kopyası yapılsa da işleyişi hala çözülebilmiş değil. Düzenek, bir ayakkabı kutusu büyüklüğünde ahşap bir kasa içinde yer alan bir grup pirinç dişliden meydana geliyor. iki bin yıl önce batmış bir gemide bulunan Antikythera düzeneğinin, gezegenlerin konumu ve Güneş tutulması vaktinin tahmin edilmesi hatta olimpiyat oyunlarının zamanlarını da dört yıla kadar gösterebilen mekanik bir hesap makinesi olduğu keşfedilse de nasıl çalıştığıyla ilgili araştırmalar sürüyor. MÖ. 1 yy teknolojisiyle yapılmış bu iç içe geçmiş çarklı sistem keşfedilene kadar, bu derece kompleks bir makinenin ancak 16. yy’da yapılabildiği sanılıyordu.

    4. Voynich Elyazması

    Bundan 600 yıl kadar önce, bilinmeyen bir yazıyla, anlamı hala çözülememiş gizemli bir kitap yazıldı ve 1912’de Amerikalı sahaf Wilfrid M. Voynich onu Roma’da satın aldı. Voynich elyazması yıllardır dil bilimciler, fonetik uzmanları, kriptologlar, tarihçiler vb. pek çok farklı alandan bilim insanı tarafından incelenmiş ama tüm çabalar sonuçsuz. Metnin gayet sistematik biçimde doğal bir dilin yazıya geçirilmiş hali olduğu onaylanıyor ama bunun hangi dil olduğu bilinmiyor. Bu elyazması 20. yy’ın en iyi şifre çözücülerini hayatından bezdirdi, kimilerine kafayı kırdırıp hastanelik etti. 2001’de şifre çözmekte uzman bilgisayarlarla yapılan çalışmalar da başarılı olamadı. Çok sayıda resim içeren el yazması kitapta; yıldızlar, bitkiler ve tuhaf bir tesisatla birbirine bağlı küvetlerde yıkanan çıplak kadınlar var. Kitabın şifalı otlar, astronomi, anatomi, farmakoloji ve reçetelerden oluşan beş ana bölümden oluştuğu düşünülüyor.

    5. Göbekli Tepe

    Söz konusu, Şanlıurfa’daki Göbekli Tepe olunca açıklanamayan keşiflerin hangi birinden bahsetsek? insanlık tarihini alt üst eden bu tapınakların tam 12 bin yıl önce tavanı açık ama tabanı sıvı sızdırmaz şekilde inşa edilmiş mühendislik teknolojisinden mi? Yoksa, Taş Devri avcı-toplayıcılarının taş ustalığından, mimari ve sanatsal üsluplarının üç boyutlu figürler yapacak kadar gelişmiş olmasından mı? Tapınaklara yansıyan bütün bu ilim ve bilgi tam olarak nasıl ve ne zaman oluşmuştu? insanların açlık ve korunma içgüdüsüyle değil, dinsel inanışların etkisiyle yerleşik hayata geçtiklerini ve ancak bundan sonra tarıma başladıklarını Göbekli Tepe sayesinde öğrendik. Dinsel törenler için inşa ettikleri bu yapıların etrafında neden hiç yerleşim yeri yok? Böylesi faaliyetler için kalabalık gruplar nasıl bir araya geldiler, işgücünü nereden buldular, farklı uzmanlık gerektiren fakat eşzamanlı yürütülen bu işlerin organizasyonunu nasıl yaptılar? Daha da ilginci; çapı 30 metreyi bulan şimdilik benzerine hiç rastlanmamış oval planlı 20’ye yakın sayıdaki bu yapılar bilerek moloz yığınları ve toprakla örtülüp, terk edilmiş. Yaklaşık bin yıl sonra geri gelerek yeni bir mabet yapmışlar ve aynı işlemi tekrarlamışlar. Bunu neden yaptıkları bilinmiyor. Derdiniz ne olm, yapıp yapıp gömüyorsunuz…

    edit: amk ne kadar bilgi düşmanısınız kopyala yapıştır yaptım evet amk. gibişli sokuşlu bişey değil ya ilginizi çekmiyor tabi.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +16
    6

    1977’de SETI (Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması) projesi kapsamında, Jerry R. Ehman tarafından “Big Ear” radyoteleskopuyla keşfedilmiş 72 saniyelik, dar bantlı bir radyo sinyali. Dünya dışı akıllı varlıkların gönderebileceği türden sinyallerin tüm özelliklerine uyuyordu. Buna çok şaşıran Ehman sinyal izinin bilgisayar çıktısının sayfa kenarına “Wow!” yazdığı için bu şekilde adlandırıldı. Sagittarius (Yay burcu) yönünden gelen sinyal, tüm arama çabalarına rağmen bir daha bulunamadı. Nereden gelmişti ve orada ne vardı? Onu bu kadar sıra dışı kılan neydi? Bunun cevabı sinyalin frekansında yatıyor. Akıllı bir uzaylıysanız ve başka bir akıllı uzaylının ilgisini çekmek istiyorsanız, yapay olduğu kolayca anlaşılabilecek, duyulabilmesi mümkün bir frekans tercih edersiniz. Dahası, evrende bolca bulunan ortak bir elementin frekansını; örneğin hidrojen elementini seçmeniz çok olağan sayılır. Yıldızlararası hidrojen 1,42 Ghz’de hareket eder. “Wow!” sinyali de 1,42 GHz’deydi ve bu menzilden şaşmıyordu! Dünya’daki hiçbir aygıt da o frekansta ileti yapamıyordu. Hava ya da uzay aracından da gelmiyordu çünkü uzayda hareket etmeyen bir noktaya sabitlenmişti. Bilinen hiçbir gezegen ya da asteroit, sinyali Dünya’ya yansıtacak pozisyonda bulunmuyordu. Çekimsel mercek ve yıldızlararası parıldama gibi karmaşık astronomik etkiler bile “Wow!” sinyalini açıklamak için gerekli teknik özellikleri karşılamıyor. Sonuç ta, “akıllı uzaylı” açıklaması hala en iyi aday. Ama bunu destekleyecek bir kanıt bulunmadığı için çözülmemiş en heyecan verici gizemlerden biri.

    7. Oak Adası ve Para Kuyusu

    Efseneye göre adada büyük bir hazine gizli. Kimi defineci dini hazineler olduğunu, kimileri de ispanyol korsanların ganimetlerini buraya gömdüğünü düşünüyor. Çeşitli tuzaklarla örülmüş mühendislik harikası bu çukuru inşa etmenin korsanları aştığını düşünenler de var.  Şirket batıran, pek çok kişinin hayatına mal olan çukurdan elde edilebilen kısıtlı verilerle varlığı bilinen hazine gelişen teknolojiye
    ···
  3. 3.
    +6 -1
    10. Tunguska Olayı

    Sibirya, 30 Haziran 1908 günü sabah yaklaşık 7:45’te Tunguska Irmağı yakınlarında oluşan 10-15 bin tonluk dinamit patlamasına eşdeğer büyük bir gök patlamasıyla sarsıldı. Kesin olmayan verilere göre patlamanın nedeninin, bir kuyruklu yıldız parçasının ya da meteorun yere çarpması olduğu sanılıyor. Cismin atmosfere yaklaşık 100 bin km/sa hızla girdiği ve ağırlığının 100 bin ile 1 milyon ton arasında olduğu varsayılıyor. Ama emin olunamıyor. Olayı uzaktan gözleyenler önce bir ateş topu gördüklerini ve ardından yer sarsıntısıyla birlikte, güçlü sıcak rüzgarların oluştuğunu söylemişler. Patlamanın alevleri yaklaşık 800 km uzaktan görülmüş. Cisim atmosferde buharlaştığından çevreye çeşitli gazlar yayılmış ve geceleri gökyüzünün parlak bir renk almasına neden olmuş.

    11. Rasputin

    “Öldürülemeyen ölümlü” benzetmesini sonuna kadar hak ediyor, sanırsınız 9 canlı! Üç insanı öldürebilecek kuvvetteki siyanürün öldüremediği Rasputin’e daha sonra iki el ateş edilmiş, halen ölmediğinin anlaşılması üzerine bu kez sopalarla dövülmüş, sonra alnının ortasından üçüncü kez vurulmuş ve donmuş Neva nehrine atılmış. 14 saat sonra, atıldığı yerden 140 metre uzakta bulunduğunda otopsi yapılmış. Yine hemen ölmediği, boğulmadan önce bir süre daha çırpındığı anlaşılmış. Öldüğünden hala yeterince emin olunamamış ki; Şubat devrimi sırasında mezarından çıkarılmış ve cesedi yakılmış. Grigori Jefimoviç Rasputin, Rus Çarı 2. Nikola döneminde sarayda oldukça etkili olmuş doğaüstü güçlere sahip bir mistik olarak bilinir. istediği kişiyi bakışlarıyla hipnotize ederek kolayca etkisi altına aldığı söylenirdi. Çar’ın hemofili hastası oğlunu dua ederek ve dokunarak iyileştirmişti. Ahlaken savaşa karşı olmasına rağmen, Rusya’nın I. Dünya Savaşı’na girmesinden sorumlu tutulmaya başlandı. Rasputin, insanın ne kadar günah işlerse o derece günahtan arınacağını savunuyor, içkiye düşkünlüğü ve abartılı cinsel hayatıyla tanınıyordu. Yaşamı ve ölümü üzerindeki gizem perdesi pek çok araştırmac
    ···
  4. 4.
    +5 -1
    Halen çözülememiş gizemli olaylar
    Dünyada insanoğlunun çözemediği pek çok gizemli olay medyana geliyor. işte tarihe damgasnı vurmuş ve halen çözülememiş gizemli olay.

    Loch Ness Canavarı

    iskoçya'nın Highlands bölgesinde yer alan bir vadi set gölü olan Loch Ness gölünde yaşadığı ileri sürülen efsane deniz canlısı. ilk kez 6'ıncı yüzyılda görüldüğü rapor edilmiş olsa da, "Loch Ness Canavarı" dünyanın gündemine 1934 yılında Londralı bir jinekolog olan Dr.Robert Kenneth Wilson'ın çektiği fotoğraflarla girmiş ve bundan sonra da popülerliği her geçen gün artmıştır. Bilim çevreleri bir modern çağ efsanesi olduğunu ileri sürdükleri bu canlının varlığını kabul etmemektedir. Buna rağmen meraklı birçok araştırmacı aralarında sismik çalışmalar, derin su altı dalışlarının da olduğu birçok olanağı kullanarak halâ bu canlının varlığını ispatlamaya çalışmaktadırlar.

    New Orleans Baltacısı

    1918-1919 yılında sekiz cinayet işlemiştir. Ardından cinayetler kesilmiş ve katil de asla bulunamamıştır. Epey bir kişi tutuklanıp sorguya çekilse de, baltacı katil asla yakalanamamıştır. New Orleans menşeeli bu katil, gazeteye 13 mart 1919'da bir mektup yazmış, gece sokağa çıkacağını ve jazz müzik çalmayan her eve girip, cinayet işleyebileceğini söylemiştir. Bunun üstüne şehirde o gece boyunca jazz konserleri düzenlenmiş, amatör gruplar da evlerde sahne almıştır. Hiçbir imkanı olmayanlar da plaktan jazz müzik çalmıştır. Katilin caz müzisyeni olduğu da iddia edilse de, bunu kanıtlayan bir delil bulunmamıştır.

    Mary Celeste
    Mary Celeste (ya da Sir Arthur Conan Doyle'un kurgusal bir karakter olarak verdiği isim olan Marie Celeste) 4 Aralık 1872 tarihinde Atlantik Okyanusu'nda terk edilmiş olarak bulunduğundan beri gizemini koruyan bir ticari gemidir. Gemi bulunduğunda bir filikası kayıptı ve iyi bir durumdaydı, rüzgarın da etkisiyleCebelitarık boğazı'na doğru ilerliyordu. Bulunduğu zaman yaklaşık bir ay önce yola çıkmıştı ve halihazırda güvertesinde altı aylık su ve erzak mevcut idi. Kargosuna d
    ···
  5. 5.
    +2
    Trende girmişiz beyler eyvallah
    ···
  6. 6.
    +1
    ilgilendiğiniz için saolun beyler
    ···
  7. 7.
    +7
    Kargosuna dokunulmamıştı ve yolcu ve tayfaların da şahsi eşyaları yerlerinde duruyordu. Gemi mürettabatı ise bir daha hiç bulunamadı ve kendilerinden hiç haber alınamadı. Bu terkedilmiş ve başıboş gemi denizcilik tarihinin en gizemli hikayelerinden biri olarak hala çözümlenememiş sebepsel teoriler içermektedir.

    izi asla bulunamayan uçak korsanı D. B. Cooper
    Amerikanın çözülmemiş tek yerel uçak kaçırma olayının kahramanı. Asıl adı, en azından uçak biletindeki adı, Dan Cooper'dır. Kendisine bir basın toplantısında yanlışlıkla D B Cooper denmiş, ve devamında bu isim kullanılmıştır. 24 kasım 1971 'de Portland- Seattle seferini yapan Pacific Northwest Havayolları uçağına binen Cooper, uçuş görevlisine üzerinde bomba olduğunu, 200.000 $ nakit ve 4 paraşüt istediğini belirten bir not verir. Uçak seattle a indiğinde istekler karşılanır ve tüm yolcular iner. Mekgibaya gitmek üzere tekrar havalandıklarında uçakta sadece mürettebat ve Cooper vardır. Columbia nehri üzerindeyken Cooper paralarla beraber paraşütle atlar. Para, tümünün seri numaraları kaydedilmiş 20$lık banknotlar halinde teslim edilmiştir ve ağırlığı yaklaşık 10 kg'dır. O andan sonra olayla ilgili ulaşılabilen tek ipucu, bir çocuğun nehir kıyısında bulduğu, fidye olarak verilen paraya ait 5800$'dır.

    Cengiz Han'ın kayıp mezarı
    Moğol geleneği uyarınca mezarı gizli tutulsa da, cesedinin Onon ve Kerulen kaynakları yakınında, Burhan-Haldun dağları arasında bir yere gömüldüğüne inanılmaktadır. Ondan sonra gelenler de buraya gömüldü ve heykelleri dikildi. Mezarının gizli tutulması için birçok at mezarın üstüne gezdirilerek mezarın belırgınliği giderilmiştir.

    Babushka Lady
    1963'de ABD Başkanı John F. Kennedy suikasti sırasında orada bulunan ve çevredeki insanların aksine sakin tavırlarıyla dikkat çeken kadın. Kimilerine göre elinde kamera benzeri bir cihaz tuttuğu iddia edilir. Rusçada "Büyükanne, yaşlı kadın" anldıbına gelen Babuşka Lady, lakabını asıl olarak taktığı eşarptan almıştır. Kadının izi hiçbir zaman sürülemedi.
    ···
  8. 8.
    +2
    Beyler ilgileriniz ve okuduğunuz için teşekkür ediyorum
    ···
  9. 9.
    0
    DÜNYANIN AÇIKLANAMAYAN EN GiZEMLi OLAYLARI

     

    indus Vadisi Uygarlığı'nın Kayboluşu
    En eski uygarlıklardan biri olan bu uygarlık, milattan önce 3300'lü yıllarda hüküm sürmüş büyük bir medeniyetti. 
    5 milyon civarında nüfusunun olduğu düşünülen indus Vadisi Uygarlığı'nın yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda milattan önce 1800'lü yıllarda birden gizemli bir şekilde kaybolduğu görülmüştür.
    iklim değişikliği, büyük çaplı bir doğal afet veya Aryanlar muhtemel sebepler arasında görülse de, bu insanların nasıl yok olduklarını kimse bilmemektedir.
    Dyatlov Geçidi Vakası 
    1959 yılında 9 kayakçı Ural Dağları'nda uzun süreli bir maceraya atılmış ve bir daha geri dönememişti.
    3 hafta süren arama-kurtarma çalışmalarının neticesinde korkuyla terk edilmiş incin bir çadır görüldü. Kısa bir süre sonra çadırdan 180 metre uzaklıktaki bir hat üzerinde sporcuların cesetleri sırayla bulundu.
    Bir şeyden kaçar vaziyette bulunan gençlerin vücutlarında nedense yüksek miktarda radyasyon tespit edildi. Bazılarının iç organları ciddi şekilde yaralanmış ve kemikleri acımasızca kırılmıştı. Fakat buna rağmen bu kişilerin vücutlarının dışında ne bir kegib izi, ne de bir yarık izi vardı.
    Bazı gençlerinse vücutları vahşice deşilerek parçalanmış ve dil, göz gibi dış organları çıkarılmıştı. 
    9 atletik sporcunun -30°C sıcaklıkta ne tür bir güç tarafından böyle kolayca öldürülebildiği hala çözülemedi.
    Olayı soruşturan Lev Ivanov raporunda ölüm nedeni olarak "karşı konulamaz bilinmeyen bir güç" demekle yetinmişti.
    Gloria Ramirez'in Hastalığı 
    1994 yılında rahim ağzı kanserinden muzdarip olan Gloria Ramirez isimli bir kadın acı çekmesinden ötürü acilen Riverside Hastanesi'ne getirilmişti.
    Doktorlar ve hemşeriler tarafından hemen muayene edilmeye başlanmıştı, fakat çok kısa bir süre sonra Gloria Ramirez ile ilgilenmiş bütün sağlık personelleri bir bir halsizleşmiş ve onun kanıyla temas etmiş olan herkes anlaşılamayan bir sebepten dolayı hastalanmaya başlamıştı.
    Gloria, o gün bütün çabalara rağmenölmüştü ve daha önce benzeri görülmemiş bu fenomenin sebebi anlaşılamamıştı.
    Carancas'a Düşen Tuhaf Meteor
    2007 yılında Peru'daki Carancas köyüne büyük bir meteor düşmüş ve etrafına çok tuhaf bir koku yaymıştı. 
    Esrarengiz bir şekilde 200'ü aşkın köylü baş ağrısı, bunaltı ve kusma gibi semptomlar göstererek hastalanmıştı.
    Görevlendirilmiş polislerin ve bilim insanlarının da etkilendiği bu durum arsenik zehirlenmesinden kaynaklanıyor olabilir. 
    Hessdalen Işıkları 
    Norveç'teki Hessdalen vadisinde olağanüstü bir olay 1980 yılından beri sıklıkla gerçekleşmektedir.
    Birçok bilim insanı ve uzman Hessdalen Işıkları'nın varlığını gözlemledi, ancak hiçbiri bu fenomenin sebebini tatmin edici bir şekilde henüz açıklayamadı. (Araştırmalar hala devam etmektedir)
    Cicada 3301
    Gizli bir örgüt tarafından 2012 yılında başlatılmış ve hala günümüzde de devam eden bir akıl oyunudur.
    Örgüt tarafından; Polonya, ispanya, Avustralya ve Güney Kore gibi Dünya'nın dört bir köşesindeki birçok ülkede binalara, elektrik direklerine ve banklara çok gizemli bir bulmaca asılmaktadır.
    Dünyanın farklı yerlerinde saklanmış ipuçları toplanarak çözülebilecek olan bu bulmaca her adımda daha da zorlaşmakta ve kimse tarafından çözülememektedir. 
    Bulmacayı başarılı bir şekilde tamamlayan kişi, en sonunda örgütle irtibata geçebileceği bütün bilgileri de çözmüş olacak.
    Yapılan bir duyuruda; bu akıl oyunlarının amacının dünyanın en zeki insanlarına ulaşabilmek olduğu belirtilmiştir.
    Bazı insanlar dünyanın en zeki insanlarına akıl oyunlarıyla ulaşmaya çalışan bu örgütü; illuminati, Masonluk veya benzeri teşkilatlarla ilişkilendirmektedirler.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    0
    400 milyon yıllık çekiç’in sırrı

    çekiç bir kum taşı içinde bulundu. Yani prensibe göre, bu kum taşı oluşurken çekiç oradaydı. Keşif 1844 yılında Fizikçi David Brewster tarafından yapıldı. (Kingoodie, Myinfield-ingiltere). ingiliz jeoloji arştırma merkezinden Dr. A. W. Med tarafından yapılan analizlerde bu kum taşının yaşının 360 ile 460 milyon yıl olduğu saptandı. Yani çekicin de o kadar eski olması gerekiyor. Ama bilim dünyasına göre böyle bir şey imkansız ! Tahta tokmak ve demir topuzdan oluşan bu ilkel aletin kaya bloğunun içine nasıl yerleştiği ve topuz kısmındaki demirin saflığı da bilim adamlarını hayrete düşürüyor.

    Geleceği gören harita

    Coğrafya ve harita uzmanı ünlü Türk denizci Piri Reis’in 1513″te çizdiği Afrika, Amerika ve Güney Kutbu’nu gösteren harita, ortaya çıkarıldığı 1929 yılında ortalığı karıştırdı. Çünkü Güney Kutbu’nun keşfi, haritanın çizilmesinden çok sonra, yani 1818″de gerçekleşmişti. Dahası, Piri Reis’in haritası, kıtanın buz altında kalmış sahil kesimlerini de gösteriyordu. Ancak kıta üzerindeki buzlar, haritanın çizilmesinden tam 6 bin yıl önce erimişti.

    2.000 yıllık pil

    Alman arkeolog Wilhelm Konig tarafından 1938′de Irak’ın başkenti Bağdat’ın yakınlarında bulunan 2 bin yıllık pil, bilim adamlarını şaşkına düşürdü. Konig, 13 santimetre boyundaki toprak bir kabın içine monte edilmiş bir bakır silindir, onun etrafındaki demir çubuk ve testinin ağzını kapatan asfalttan oluşan bu nesneyi “dünyanın en eski pili” olarak tanımladı. Pilin 2 volt enerji ürettiği saptanırken, 1800′lü yıllarda modern pili icat eden Alessandro Volta adlı italyan kontunun da şöhretine gölge düştü.

    Alüminyum kemer tokası

    1956 yılında, Çin’de bir kazı yapıldı. Kazının yapıldığı yer bir mezardı. M.S. 265-316 yılları arasında yaşamış General Çou Çou’nun (ya da Çow Çu’nun) mezarı. Mezarda generale ait bir kemer tokası bulundu ve kafalar karıştı. Çünkü kemer tokası % 10 bakır, % 5 manganez ve % 85 oranında alüminyumdan yapılmıştı. M.S. 300 yıllarında alüminyum ! HeHem de işlenmiş olarak ! “Ne var bunda?” derseniz Fen bilimleri tarihine göre, bir metal olarak alüminyumun varlığını ilk kez 1700′lerin sonunda Fransız kimyacı A.L. Lavoisier ortaya koydu. ilk işlenmiş alüminyumu ise 1825′de H.C. Oerstead elde etti. Çünkü alüminyum doğada saf olarak bulunmayan bir metaldir. Öyleyse, M.S. 300 yıllarında, Çin’de yapılmış bir mezarda, (nasıl elde edilmiş olursa olsun) alüminyum ne arıyordu ?
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    +2
    Ünlü “Kiev Kozmonotu”

    Bu heykelcik Avrupa’da bulunan “uzay adamı” özelliklerini gösteren tek buluntudur. Yaşı oldukça eskidir.

    Klerksdorp küreleri

    Bu metal kürecikler Güney Afrika, Klerksdorp’tan. Birinin üzerinde kürenin çevresini dolaşacak şekilde birbirine paralel 3 çizgi oyulmuş. Bu küreler Cambrian devri öncesine ait pek çok mineral arasında bulunmuştur (2,8 milyaryıl öncesi). Bu kürelerden bazıları 6 milimetre kalınlığında, ince bir kabuğa sahiptirler. Bu ince kabuk kırıldığı zaman kürenin içinden süngerimsi garip bir şey çıkıyor.Bu süngerimsi şey havayla temas edince parçalanıp toz haline geliyor. Bu kürelerin ne oldukları ,neö amaçla yapıldıkları bilinmiyor. Üstelik 2,8 milyar yaşındalar. insanın inanası gelmiyor ancak bilimsel veriler bunlar.

    Piramit’te keşfedilen bakır kulplu kapı

    Rudolf Gantenbrink tarafından Büyük Piramit’te keşfedilen bakır kulplu kapının fotoğrafı UPUAUT 2 adlı bir araştırma robotu tarafından çekilmiştir. Hangi amaca hizmet ettiği bilinmeyen gizemli kapı, kraliçe odasından başlayan güney kanallarında yer almaktadır. Bu kapının arkasında başka bir kapı daha bulunmuştur. Yapılan bazı araştırmalar sonucunda içinde ne olduğunu bilmediğimiz bir oda veya odalar bu ikinci kapının arkasında bulunmaktadır. Aynı kapıdan kral odasından başlayan kuzey kanallarında da bulunmuştur. Burada sorulan en önemli soru ise şu: Görünüşte hiçbir amaca hizmet etmeyen bu kapılar Neden buralara kondu ?

    6 parmaklı dev fosili

    1895 yılında irlanda’da Dyer tarafından mineral araştırmaları sırasında bulunan bir dev fosili. Boyunun karşılaştırılması amacıyla bir tren vagonunun önünde fotoğraflanan dev’in yüksekliği 3 metre 70santimetre ve ağırlığı 2050 kg.dır. Dev’in ağorlığının taşlaşmış olmasından kaynaklandığı düşünlmektedir. Sağ ayağında 6 parmak bulunan dev fosilinin 1900’lü yılların başında ortadan kaybolmasından sonra fosile ve sahibine ne olduğunu kimse bilmiyor.

    120 milyon yıllık harita

    Bu 120 milyon yıllık taş parçasının yüzeyi ,Ural Bölgesini gösBölgesini gösteren (tabiri caizse) bir haritayla kaplıdır. Görünüşe göre bu kadar eski bir haritanın olması imkansızdır. Bashkir State Üniversitesindeki bilim adamları, çok eski zamanlarda, gelişmiş uygarlıkların olduğuna dair kanıtlardan biri olarak yorumluyorlar eseri. Bu greçektende insan eliyle yapılmış bir rölyeftir. Günümüz askeri haritaları ile neredeyse aynı karakterik özellikleri sergilemektedir. Harita sivil çalışmaları göstermekte yani uzunluğu 12.000 Km ‘ yi bulan kanallar, nehirlere çekilen çitler, güçlü barajlar. Kanallardan çokta uzakta olmayan yerde elmas biçimindeki yerler gösterilmiştir.( Ne anlattığı bilinmemektedir). Ayrıca harita bazı yazılarıda içermektedir. Hatta sayılar bile vardır. Bilim adamları önce bunun eski çince olduğunu düşündüler. Daha sonra bu düşünce bilinmeyen bir kaynağa ait hiyeroglif – syllabic türü yazıya dönmüştür. Bilim adamları bu yazıları şimdiye kadar çözemediler.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +1
    Takip eden olursa dikkat çeken bilgileri araştırıp buraya aktarırım beyler
    ···