+5
-1
hala etkisindeyim. böylesine nacizane bir parçaya, ecdadımın tohumlarını o bronz teninde akışına şahit olamadan kendimi saflardan ayırmak beni içten içe bitirmiştir. hikayemi anlatıyorum ve büyük küçük farketmeksizin, nasihat niteliğinde bu öğütü iyi kavrayarak bütün duyularınızı açarak dinleyin.
planlı programlı bir cinsel ilişkiydi. daha önce hiç görmemiştim. ama referansı çok sağlamdı ve kapıyı açtığında "bu gerçek olamaz" nidalarının içsel bir söylemiyle salona yöneldim. heyecanım tavan yaparak üst komşuyu rahatsız ediyordu adeta. kalp atışlarım kalp aritmi hastanesini kuşkulandırır seviyede atıyordu. avuçlarımdaki ter oranı amazon yağmur ormanlarının yıllık yağış oranıyla neredeyse aynıydı. küçük bir sohbet, bedenimin hormonel anormalliklerini o an yatıştırmıştı. kendimi patlamaya hazır bir volkanın öncesinde küllerini püskürten etna yanardağı gibi hissediyor, o "italya"na vereceğim ağır tahribatı gözümde canlandırıyordum. kiraz yemiş dudaklarından tetikleyici komut sonunda çıkmıştı. bir insan bana "artık geçelim" diyecek ki onun şahsına sözlü hakarette bulunmayayım. mor ve loş antreden odaya yönelirken attığım her adım bana zulüm gibi gelsede, sonunun aydınlık yarınlara varacağından emindim . önümde yürüyen bu italya komünü biraz sonra benim krallığıma geçecekti çünkü. attığı adımlara bakıyorum... 38# mükemmel dizayn edilmiş ayaklarının tabanı beni şimdiden birçok eyleme azmettirmişti. odaya geçtiğimiz andan itibaren sükuneti bir yeminmişcesine bozmamaya gayret ettim. ama o bunu çoktan bozmuştu. üzerindeki ciksi paçavrayı çıkartıp beni o mükemmeliyetin medeniyetiyle yüz yüze bırakmıştı. küçük bir rica ile benimde medeniyetimi hazırlamamı istedi. bu kehribarı artık kırma zamanıydı. yatağa uzandı ve "gel bakalım ufaklık" nüktesiyle beni kendi sularına çağırdı. hızlıca göğüslerine gömüldüm, dudaklarımı teninden ayırmadan boynuna nüksettim. kulak memesi kulak arkası, omuzları, göbeği ve nice yetkin yerleri...
ama bir sorun vardı!.. bu mükemmelliyetin karşısında değişime ve mutasyona uğraması gereken yegane parça yerinden oynamıyordu. dakikalarca dilimi ve dudaklarımı temas ettirdiğim teninden haz almıyordu "mutombo"m. durumu anlayan devlet su işleri, gerekli mercilere sözlü uyarıda bulundu. dakikalarca süren bu ağız yoluyla uyarı birazda olsa yerini bulmuştu (sıfır diş sürtünmesiyle!).
işte o an gelmişti. karadul pedipalplerini sağa ve sola açarak in' ime doğru yönelmeme izin verdi. "mutombo"m hafif kırılgan tavrıylada olsa mağaraya girmişti. girdiği andan itibaren yankılanan inleme sesleri beni benden alıyordu. sanki gökyüzünden anakaralara sesleniyordu. hızlandıkça hızlanıyordum. yüzüne bakamıyordum. gözlerini kısmış, dişlerini sıkmış, dudaklarını açarak kışkırtmaya çalışıyordu. daha da çok hızlandım bu hareketlerinden sonra. müthiş dizayn edilmiş ayakları aklıma geldi sonra. göğsüme dayatıp hepsine sahip olmak istiyordum. ama hala bi sorun vardı!!. pozisyon değiştirmek istedim ve "kesinlikle denemelisin" denilen "doggie style" pozisyonuna geçtik. tanrı aşkına! bu manzara alp dağlarında yok! hemen in' ime girdim tekrardan. girip girip çıkıyorum şımarık çocuk gibi. çok sevdim çünkü. hızlandıkça hızlanıyorum. önümde ve elimin altında "da vinci" eseri duruyordu adeta. şapşup sesleri ile tekrardan sicilya vesperlerini besteliyorduk. ama ne yazık ki benim geleceğim yoktu. sertleşemedim, yorulduk ve bittik...
kısaca; siz siz olun yaşayacağınız şu 15~30 dakikalık serüveni bir hikaye niteliğinde yaşamayın. koyun dıbına gitsin. sandım ki bir tuale sert fırça darbelerimle sanat çıkaracağım. yok böyle birşey... sonunun ne olacağını bildiğiniz bir resim sanat eseri değil, fikir kusmasıdır. "koyun dıbına gitsin!!!"
Tümünü Göster