1. 1.
    +28
    Şimdiden uyarmak lazım, yazı biraz ürkütücü. Korku filmlerinde işlenen "vahşi doğanın kucağında bilinmeyen varlıklarla mücadele eden gençler" temasının gerçek yaşamdaki bir örneğine tanık olacağız. Bir grup kayakçı, Ural Dağları'nda geziye çıkarlar ancak esrarengiz bir dizi olay onları deliliğin sınırlarına ve ölüme sürükler. Gerilim filmi konusu gibi duruyor değil mi? Ama bir zamanlar Rusya'yı çalkalayan ve sonradan unutulan bu olay gerçek.
    Igor Dyatlov, Zinaida Kolmogorova, Lyudmila Dubinina, Alexander Kolevatov, Rustem Slobodin, Georgyi Krivonischenko, Yuri Doroshenko, Nicolas Thibeaux-Brignollel, Alexander Zolotarev. Yolculuktan önce. Igor Dyatlov, Zinaida Kolmogorova, Lyudmila Dubinina, Alexander Kolevatov, Rustem Slobodin, Georgyi Krivonischenko, Yuri Doroshenko, Nicolas Thibeaux-Brignollel, Alexander Zolotarev. Yolculuktan önce.27 Ocak 1959 günü Sovyet Rusya'da dokuz genç kayakçı Ural Dağları'nın uçsuz bucaksız eteklerinde 2 haftalık bir tırmanış ve kayak gezisi için yola çıktılar. Aslında 10 kişiydiler ancak bir tanesi sağlık problemleri yüzünden son anda geride kalınca yola 2 kadın 7 erkek çıktılar.

    Yolculukları Kuzey'deki en son yerleşim birimi olan Vizhai'den Otorten Dağı'na kadardı. Rotaları dağcılıkta en zor kategori olarak bilinen "Kategori 3" sınıfındaydı ancak başta liderleri Igor Dyatlov olmak üzere takım kendilerinden çok emindi. Her biri tırmanış ve uzun kayak gezisi tecrübeleri olan yetenekli sporculardı. 2 haftadan fazla bir süre dondurucu soğukla mücadele edecek olmaları ve tehlikeli rotaları gözlerini korkutmuyordu. Takımın deneyimden kaynaklanan bir cesareti vardı ve hiç birisi kolay kolay korkuya kapılacak insanlar değillerdi.

    Gezi planına göre grup Vizhai kasabasına geri döndükten sonra Dyatlov hemen bağlı oldukları spor klubüne telgraf çekecekti. 12 Şubat günü kararlaştırıldığı gibi telgraf gelmediğinde kimse bir tepki vermedi. Bu tür zorlu gezilerde gecikmeler neredeyse her zaman olurdu. Birkaç gün sonra birşeylerin ters gitmiş olabileceği ihtimali düşünülmeye başlandı.

    Sporcuların ailelerinin ısrarı üzerine enstitü bir kurtarma ekibi oluşturarak 20 Şubat 1959'da arama çalışmalarına başladı. Polisin ve ordunun da helikopterler ve uçaklarla katıldığı arama 6 gün sonra, grubun varış noktasından 10 km uzaklıktaki Kholat-Syakhl dağında ilk sonucunu verdi; bu aynı zamanda kurtarma ekibinin yaşadığı ilk şoktu.

    Ekip kamp çadırını oldukça tahrip olmuş halde buldu. Bir dizi ayak izi yakındaki ağaçlık alana gidiyor ancak 500 metre sonra karla örtülüyordu. Ağaçlık alanda büyük bir çam ağacının altında bir kamp ateşinin kalıntılarıyla birlikte ilk iki ceset bulundu. Cesetlerin üzerinde sadece iç çamaşırları vardı. Daha sonra bulunan üç ceset ateş ve kamp arasındaydı ve durumlarına bakarak kampa geri dönmeye çalıştıkları düşünüldü. Üç ceset arasında yaklaşık 150'şer metre mesafe vardı.

    Bulunan cesetlerin incelenmesi sonucu sporcuların hipotermi, yani vücut ısısının aşırı düşmesi sonucu öldükleri saptandı. Bir tanesinde kafatası zedelenmesine rastlandı ancak ölümcül değildi. Diğerlerinde ise hiçbir tahribat yoktu.

    Diğer 4 cesedin bulunması biraz uzun sürdü. Araştırma ekibi 4 Mayıs'ta ikinci şokunu yaşadı. Bir nehir yatağında, 4 metre karın altında kalan cesetleri buldular. ilk iki cesede göre daha uzaktaydılar ve diğerlerinden bir farkları vardı. 3 tanesi şiddetli darbe sonucu ölmüşlerdi. Bir tanesinde ölümcül derecede kafatası zedelenmesi vardı, ikisinin ise göğüs kafesleri parçalanmıştı. Uzmanlar bu tür hasarları verebilecek bir gücün, bir araba kazasına eşdeğer olması gerektiğini söylediler. Dikkate değer bir nokta ise cesetlerin hiçbirinde dıştan gelen yaralanma olmamasıydı, yüksek basınç sonucu ezilmiş gibiydiler. Otopside kadınlardan birinin dilinin kayıp olduğu görüldü. Araştırma kapsamında ilk keşifte bulunan günlükler ve amatör video kayıtları incelendiğinde (Blair Witch? Cloverfield? REC? Noroi?) ortaya çıkar ki, grup 31 Ocak günü dağlık araziye varmış ve tırmanışa hazırlanmıştır. Dönüş için yiyecek ve ekipmanları için ormanlık alanda bir stok çadırı kurduktan sonra 1 Şubat'ta tırmanışlarına başlarlar. Hesaplarına göre 1 günde tırmanışı bitirip ertesi gece kampı öteki tarafta kuracaklardır. Ne var ki giderek sertleşen hava, kar fırtınaları ve azalan görüş mesafesi bir şekilde onları hedefleri olan Otorten Dağı yerine Mansi dilinde "Ölüm Dağı" anldıbına gelen Kholat Syakhl'a zütürür. Dağın ismi hariç buraya kadar yaşananlarda pek olağandışı bir durum yok. Kampta bulunanlar buradan sonra ne yaşadıklarına dair bir ipucu vermiyor.

    Her ne kadar cesetlerdeki hasarın insan gücüyle yapılmış olamayacağı söylense de Rus polisi bir cinayet olasılığını düşünerek adli araştırmalara başlar. Böylece zaten soru işaretleriyle dolu olan olaya bir yenisi eklenir: radyasyon. Cesetlerin üzerlerindeki giysilerde radyoaktif kirlenme vardır.

    Ural bölgesinde yaşayan Mansi yerlilerinden şüphelenen polis geniş çaplı bir arazi taraması yaptığında çevrede hiç insan izine rastlayamaz. Zaten kamp alanı etrafında sporculardan başkasına ait ayak izi yoktur.

    Deliller detaylı incelenince birkaç ilginç nokta daha göze çarpar. Kamp çadırı dışarıdan değil de içeriden yırtılmış gibidir. Ormanlık alanda ateş yakan grup üyeleri çok yakında duran kuru dalları değil de nedense ıslak dalları kullanmışlardır.

    Genç sporculara ne olduğu tam bir merak konusu olur. Gazeteler olaya geniş yer verir. Komplo teorileri üretilmekte geç kalınmaz.

    Eldeki verileri gözden geçirince, yapılabilecek en kesin varsayım birşeyin grubun ödünü kopardığı. Üzerlerine giysi giymeden çadırı yırtıp çıkarak ormanın içine koşmuşlar (tabii neden üzerlerinde giysileri olmadığı yine muamma). Daha sonra ormanın girişinde durup ateş yakmışlar. Aralarından ikisi (ölü ya da canlı) ateşin yanında kalırken üçü kampa geri dönmeye karar vermiş ancak yolda birer birer ölmüşler. Dördü ise ya önceden ya sonradan ormanın içlerine ilerlemiş. Bir varsayıma göre grubun düzensiz hareketi ve ateş yakarken çok yakındaki kuru dalları kullanmamalarından kör oldukları düşünülüyor. Bu ilk bulunan cesetlerin birindeki kafatası zedelenmesini de açıklayabilir, zira
    kör birisinin ormanda koştururken ağaçlara çarpması gayet doğal.

    Peki bu gözüpek sporcuları ölesiye(gerçekten ölesiye) korkutan şey neydi? Ayı veya başka bir yabani hayvan olsaydı eğer yaralanmaları gerekirdi. Etrafta da ayak izleri, mücadeleye dair izler olurdu. Hem radyasyon?

    Rus polisi ve KGB bu bilmeceyi çözemiyor (ya da halka öyle söyleniyor). Mayıs 1959'da dosya kapanıyor. Sporcuların hepsinin "bilinmeyen zorlayıcı bir güç" yüzünden öldükleri söyleniyor. Olay dosyası resimleriyle birlikte gizli bir arşive yollanıyor. Resimler ancak 1990'da ortaya çıkıyor - ekgib olarak.

    1967'de, araştırmalar sırasında görev almış ve fotoğrafçılık yapmış olan gazeteci yazar Yuri Yarovoi olaydan esinlenerek "En yüksek derecede karmaşa" isimli bir roman yazıyor. Ancak Sovyet yönetiminin olayla ilgili bilgileri sır olarak sakladığı bir dönemde yazıldığı için pek çok detayı es geçtiği biliniyor. Tanıdıkları ise yazarın romanın yayınlanmamış detaylı bir kopyası olduğunu söylüyorlar. Yazar 1980'de hayatını kaybettikten sonra yazarın fotoğraflar, günlükler ve el yazılarından oluşan arşivi bulunamıyor.

    1990'da yazar Anatoly Guschin olayla ilgili bir araştırma yapıyor. Rus yetkililerin ona tanıdığı ayrıcalıklar sayesinde bazı fotoğrafları ve önceden bilinmeyen detayları gün ışığına çıkarıyor. Pek çok belgenin ortadan kaybolduğunu farkediyor. Araştırmasıyla ilgili "Sırların bedeli dokuz yaşam" isimli bir kitap yazıyor. Kitapta Sovyet yönetiminin gizli araştırmaları sonucu geliştirilen bir "gizli silah" teorisine ağırlık veriliyor.

    Kitabın verdiği cesaretle 1959'da araştırmayı yürütmüş olan emekli polis subayı Lev Ivanov bir makale yazıyor. Makalede araştırma timinin olaya hiçbir açıklama getiremediğini söylüyor. En önemli nokta ise, Ivanov'un iddiasına göre gökyüzünde bazı "uçan küreler" görmüş oldukları. Üstlerine bunu rapor ettikten sonra timin araştırmayı bırakması ve bulguları gizli tutması emri geliyor. Ayrıca olayın olduğu tarihte grubun rotasından 50km güneyde olan bir yürüyüş grubu kuzeyde garip turuncu küreler gördükleri ve o çevrede Şubat ve Mart aylarında meteoroloji yetkilileri ve askerler dahil değişik kişilerden benzer raporlar geldiği biliniyor. Araştırmalarda bu tanıklar gözardı edilmiş.

    Bir de şu aşağıdaki fotoğraf var. Olayla ilgili polis dosyasında yer aldığı söyleniyor.
    Olay yerinde bulunduğu iddia edilen metal parçası
    Olay yerinde bulunduğu iddia edilen metal parçası

    Grup lideri Igor Dyatlov'un adı geçide veriliyor. Sovyet yönetimi olayla ilgili detayları tüm gücüyle gizliyor. UFOlar mı, paranormal varlıklar mı, gizli ordu araştırmaları mı bilinmez ama ortada alışık olmadığımız birşeyler olduğu kesin.
    1959'da Kholat Syakhl'da o zavallı dokuz gence ne oldu sorusu hala yanıtsız.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +10 -2
    Panpa Ben Olayın Gerçeği Bu Diye Biliyorum Gerçeği Dediğim Aydınlanmış Hali
    işte dağın orada diyorlar
    şeytan var
    bazıalrı diyor
    gizli araştırma tesisi var
    oraya yaklaşşmışlar
    ölmüşler öldürülmüşler falan
    herkes bu hikayeye inanıyor şeytana falan
    kimse de demiyor ki
    o arkadaşların birinde streptokok bir bakteri vardı
    et yiyen bakterilerden
    normalde açıda çıkmayan hastalık
    belli bir şok sonucunda ortaya çıkmıştır
    heyecan sonucu gibi
    o 2 kızdan biriyle sevişmiştir
    o arada hastalık ortaya çıkıp
    kıza bulamıştır
    ondan sonra aynı suyu kullandıklarına göre kampta herkese bulaşır hastalık
    işte
    orası soğuk bir yer
    işte hastalık belli şekilde ilerler
    kan beyin bariyerini geçer
    beyin dejenarasyonuna yol açar
    hipokampus ü küültür
    talamusu zedeler
    sonra
    gerçekle hayali ayıramazlar
    kısaca delilirler
    birbirlerine zarar vermeye başlarlar
    ve hastalıkilerlediği için sinir doku zarar görür miyelin tabakası erir bunlar acıyıy hisesetmez
    böylece ölürler
    ···
  3. 3.
    +5
    gerçek bir olaydır.
    ···
  4. 4.
    +1
    foto yerine direk belgeseli koyuyorum
    http://www.youtube.com/watch?v=4p1On-KhNXs
    ···
  5. 5.
    +1
    okudum amk ne oldugu belli olmayan oları hiç sevmiyorum araştır bul kim yapmış gibmeyim nick6 nı
    ···
  6. 6.
    0
    güzel amk
    ···
  7. 7.
    0
    sibirya keşke ben de görsem.

    hocam national geographic detected.
    ···
  8. 8.
    0
    ekşi sözlükten alıntı.bana gayet mantıklı geldi.hemen olağan üstü şeylere bağlamaya gerek yok

    resmi rapor cadirin icten yirtilarak acilmasini ve kayakcilarin don paca kendilerini disari atmis olmalarini hafif bir cig olayina baglar. cig sonucu kar altinda kalan cadirdan cikmak icin cadiri yirtarlar ve baska bir cigin altinda kalmamak icin kacarlar. cok soguk kosullarda, hipotermiye bagli olarak insanin dusunme yetisini cok cabuk yitirdigi goz onunde bulundurulursa giysilerini almak icin cadira donmeyisleri, cadiri bulamayislari da mantik dahilindedir. cadira en yakin cesetlere cadirin kuruldugu yamacin dibinde ulasilmistir ve bu cesetler soguk nedeniyle donarak olmuslerdir. 4 ceset ise 4 metre derinliginde bir dere yataginin dibinde bulunmustur ve vucudunda olumcul kiriklar bulunan 3 ceset bu 4lunun 3udur. cadira donmeye calisirken dusme sonucu yaralanip donma sonucu hayatlarini kaybetmislerdir.

    dilinin olmadigi soylenen kaza kurbaninin ise gercekte sadece dili degil alt cenesi de yoktur, bu da olumlerin ardindan grubun bir vahsi hayvan (buyuk olasilikla kurt) tarafindan ziyaret edilmis olmasi sonu gerceklesmis olabilir.

    kurbanlarin vucutlarindaki turuncu yaniklar ise bir ceviri hatasi gibi gorunuyor. normalde 12 yasinda ilgili kayakcilarin cenaze torenine katilmis bir cocugun "koyu kahverengi bir ten renkleri vardi." sozunun yanlis yorumlanmasi olabilir. ilgili cocuk daha sonradan dyatlov vakfini kurmustur. koyu kahverengi ten rengi ise gunesli gunlerde kardan yansiyan gunesin insan tenini yaz gunesinden bile fazla yaktigi dusunulurse, kolaylikla aciklanabilir. ayrica olumlerinin uzerinden uzun sure gectikten sonra duzenlenen cenaze toreninde bedenlerin makyajdan gecirilmis olmasi da olasidir.

    ilgili zaman araliginda bolgede gozlenen turuncu igib kurelerinin sovyet ordusunun r-7 roket denemeleri oldugu kanitlanmistir.

    geriye kalan radyasyon gizemi ise dunya kamuoyuna ancak 1970li yillarda aciklanan, dunyanin en buyuk 3. nukleer kazasi olan ve ilgili gecide goreceli olarak yakin olan, kayakcilarin kaybolusundan 2 sene once gerceklesen kyshtym faciasina ( http://en.wikipedia.org/wiki/kyshtym_disaster ) yada roket denemelerine baglanabilir.

    sonuc olarak hic canli tanik olmamasi nedeniyle hic bir zaman tam olarak ne oldugunu bilemeyecegimiz bu olay aslinda oldukca mantikli aciklama temellerine oturtulabilmektedir. yine de zuzayli yada radyoaktif mutant / biyolojik savas silahi teorileri daha cok ilgi cektigi icin herkes isin bu yonune yonelmeyi yeglemektedir.

    bize kayakcilara rahat bir dinlence dilemekten baska dusen bir sey yok aslinda. sanssiz bir kaza gelmis baslarina.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    0
    belgesel şurada. fakat uzaylı felan yok beyler inanmayın. bize sunulan teknolojiden 10 20 yıl ileride olup kendi stratejik araçları olabilir devletlerin.

    http://www.youtube.com/watch?v=4p1On-KhNXs
    ···
  10. 10.
    0
    acaip vakalar bunlar
    ···
  11. 11.
    0
    vay amk neler var neler
    ···
  12. 12.
    0
    http://inciswf.com/cekmeyinkardesim.swf
    ···
  13. 13.
    0
    upupupuppu
    ···
  14. 14.
    0
    okudumda ne oldu hiçbişey
    ···
  15. 15.
    0
    http://saklisite.wordpres...gecidi-veya-en-buyuk-sir/
    ···
  16. 16.
    0
    delirerek öldükleri kesin, artık nasıl birşeye maruz kalmışlarsa çıplak bir halde dağ tepe koşacak kadar çıldırmış olmalılar.o değil radyasyon varmış kıyafetlerinde,bu sovyetlerinde ne dini var ne imanı arkadaş, nerde böyle sır, gizem bunların topraklarda
    ···
  17. 17.
    0
    sovyetler zamanında ne taklar dönmüş haberimiz yok amk .
    ···
  18. 18.
    0
    ilginç.
    ···
  19. 19.
    0
    Yazı alıntıdır pampalarim. Biraz uzun olacak ama okuyun bu olayın filmi de çekildi onu da izlemenizi öneririm.

    1959 yılında ural dağlarında geçen tamamı ile gerçek ve son derece ürkütücü bir olay. sırrı hala çözülememiş. aşağıda bir siteden alıntı var, sabrederek okunmalı.

    "şimdiden uyarmak lazım, yazı biraz ürkütücü. korku filmlerinde işlenen "vahşi doğanın kucağında bilinmeyen varlıklarla mücadele eden gençler" temasının gerçek yaşamdaki bir örneğine tanık olacağız. bir grup kayakçı, ural dağları'nda geziye çıkarlar ancak esrarengiz bir dizi olay onları deliliğin sınırlarına ve ölüme sürükler. gerilim filmi konusu gibi duruyor değil mi? ama bir zamanlar rusya'yı çalkalayan ve sonradan unutulan bu olay gerçek.
    ıgor dyatlov, zinaida kolmogorova, lyudmila dubinina, alexander kolevatov, rustem slobodin, georgyi krivonischenko, yuri doroshenko, nicolas thibeaux-brignollel, alexander zolotarev. yolculuktan önce igor dyatlov, zinaida kolmogorova, lyudmila dubinina, alexander kolevatov, rustem slobodin, georgyi krivonischenko, yuri doroshenko, nicolas thibeaux-brignollel, alexander zolotarev. yolculuktan önce 27 ocak 1959 günü sovyet rusya'da dokuz genç kayakçı ural dağları'nın uçsuz bucaksız eteklerinde 2 haftalık bir tırmanış ve kayak gezisi için yola çıktılar. aslında 10 kişiydiler ancak bir tanesi sağlık problemleri yüzünden son anda geride kalınca yola 2 kadın 7 erkek çıktılar.

    yolculukları kuzey'deki en son yerleşim birimi olan vizhai'den otorten dağı'na kadardı. rotaları dağcılıkta en zor kategori olarak bilinen "kategori 3" sınıfındaydı ancak başta liderleri igor dyatlov olmak üzere takım kendilerinden çok emindi. her biri tırmanış ve uzun kayak gezisi tecrübeleri olan yetenekli sporculardı. 2 haftadan fazla bir süre dondurucu soğukla mücadele edecek olmaları ve tehlikeli rotaları gözlerini korkutmuyordu. takımın deneyimden kaynaklanan bir cesareti vardı ve hiç birisi kolay kolay korkuya kapılacak insanlar değillerdi.
    ···
  20. 20.
    0
    Rez---zzzzzzzzzz
    ···