https://www.youtube.com/watch?v=v_C1GXC7mis
Beyaz bir önlükleyim, kefenden hallice.
Işığa doğru koşuyorum, gücüm tükeniyor.
Durmuyorum, yürüyorum ayaklarım izin verdikçe.
Yanlarımda maviye boyalı duvarlar, altımda bulut.
Üstüm kızılımsı sonsuzluğa uzanıyor.
Ah kalbim, atmıyorsun, hangi yaradasın ?
Ölümle yaşam arasında kalmış biri gibiyim, araftayım.
Çocuk sesleri geliyor, bir parktayım sanki. Sonra çığlıklar.
Bakışlar görüyorum, kötü baya. Öldürmek istiyorlar, sinirli baya.
Kinli bakıyorlar çocuk.
Düşüyorum, yerdeyim. Yanımda bir ayna.
Çocukluğumda düştüğüm o yolları görüyorum dizlerim oluyor bolca kan ve yara.
Kalkıyorum.
Aynalar beliriyor ardı sıra, hepsinde bir hayat hikayesi.
Hepsinde aklımda yer etmiş anlar.
Biliyorsundur zaten çocuk beyin gözlerin gördüğü her şeyi kaydeder ve bir yerlerde bekletirmiş.
Gerektiği zamanlarda ortaya çıkarır.
Çok muhteşem bir sistem, bu kusursuzca yapıyı yapması anca usta bir yaratıcının eseri olabilir diyorum kendi kendime.
Sonra beynimin oynadığı oyunlarda hep neden sevdiğimin yeri var anlıyorum, gerektiği zamanlar demiştim ya.
Hep gerekiyor bana o anlar.
Hayaller ve gerçeklerin arasındayım.
Bir aynaya daha bakıyorum, bir hastane odasındayım.
Başımda annem, ağlıyor.
Üzülüyorum, ne kadar güçsüzmüşüm.
Adalet mi bu ?
Annecim ellerimi bırakma.
Ben de seni ölmedikçe bırakmam.
Ama özür diliyorum güçsüzüm, sidelyamı koruyamadım ya senide koruyamazsam ?
Gitmem gerek, burası fazla ağır oldu.
Ama söz ver annecim, ağladığımı kimselere söyleme.
Koruyamamaktan korkuyorum sevdiklerimi.
Bu yüzden ringe çıkıyorum bazen anlıyorum.
Korkusuz gibi görmek istiyorum kendimi.
Ama öyle değil işte.
insan kendini kandırmaya çalışıyor.
iyi bir insan olmak istiyorum.
Aynalarla dolu başka bir odadayım daha sonra,
Karanlık bir tabut, sahi nasıl ışıldar ki ?
Buralar..
Bu gece kafam iyi değil kardeş, tamam mı ?
Antika bir telefon var karşımda, yağmur yağıyor elimde kitabın dökülen sayfaları.
Kitabın arasında birkaç damla mavi, birkaç damla kan.
işte öyle, gel.
Bekliyorum dedim defalarca, gel.
Şşş.
Telefon sesi geliyor inceden, hani filmlerde haber beklerken antika telefonların bir çalış melodisi vardır.
O işte.
Ölümü hatırlatıyo bana.
Bekliyorum haber gelmesini.
Bir kapıya, bir telefona bakıyorum.
Sonra şehrin manzarasına dalıyorum.
Gel diyor, gel.
Gözlerim kapanıyor, yorgunum.
Hafiften gözlerimi açtığımda saate gidiyor gözüm 3 ü geçiyor.
Tekrar dalıyorum.
Sabah ezanıyla uyanırken çalmaya başlıyor.
Elimi uzatmaya çekiniyorum, açıyorum sonra.
Bekliyorum öyle, o da öyle.
Sanki iki tarafında söyleyipte içine attıkları var, susuyoruz öyle karşılıklı. Boğaza karşı.
-Orda mısın ?
•
Gelemez misin ?
- Sen gelebilirsin bir gün, ama daha değil. Gitme.
Gözlerim açılıyor bu sefer gerçekten çalan telefon sesiyle, ufak bi hayal bana ne anlatmaya çalışıyordu..
Ya gerçekse, beni korumaya çalışıyor mu yoksa sidelyam hala ?
Telefonu açıyorum bir adres veriyorlar, gel diyorlar. Gitme demişti.
Yere damlayan birkaç damla kan.. Burnumun kanaması tekrar başlamıştı bu aralar.
Artık neyin hayal neyin gerçek olup olmadığını anlayamayacak hale geliyordum.
Tamamen mavi bir odadaydım, amcamın evlerinden birinde benim odam.
- Yanımda olmaman yanlış beni duyuyorsun biliyorum, sus dinle beni. Konuşmama gerek yok, kalp atışları anlatır bazen.
Bomboş bir oda, siyah bir tek kişilik koltuktayım. Pencereye doğru bakan..
istanbul bana içini dök, anlat bakalım. Son defa dertleşiriz belki.
istanbul bazen martı sesleriyle, bazen dilencisiyle, bazen tinercisiyle, bazen bir fahişesiyle içini döker.
Hepsinin ilginç hikayeleri vardır kesinlikle.
Çıktım turluyorum banklar bakıyor, ben onlara. Kesinlikle bu bankları birileri çok iyi hatırlıyor, bak emin ol çocuk.
Her aşığın bir hatırası vardır banklarda yareniyle. ilk defa elini tutsak, gelseler.
Saate bakıyorum daha 5 e gelmediğini görüyorum, ya duyduğum ezan sesi ?
Sahi bu sefer miydi her şey, bitiyor muydu ? Ne ifade ediyordu..
Hayal gördüğümü kabullenmek bile istemiyordum, ölümümün ipucuydu bu.
Hoşgeldin diyor, sorma kaldırımlar nasıl konuşur mu diye, konuşuyorlar işte.
Okulun önüne gidiyorum. Ateş oturmuş takıldığımız yerde yine kavgalı kafasındakilerle.
Koşarak yanıma geliyor, napıyor bu ?
- Kardeşim napıyorsun, ne bu hal ?
Koluma giriyor, napıyor böyle ? işin garibi konuşamıyorum..
Sendeliyormuşum. Öyle diyor, öyle değil.
Dostum diyo, susuyor bi süre.
-Kardeşim napıyosun kendine. Öldürecek misin sen beni, söyle kardeşim istediğin ne ? Ne ulan amacın ?
Bakıyorum öyle, gözlerim seyiriyor.
•
Yanıma gel Sidelya
diyebiliyorum güçlükle.
Ateşe bakıyorum, gözleri doluyor. Ağlıyor öyle, niye ağlıyo bilmiyorum.
Sarılıyor bana, yapma kardeşim diyor. Yapma, kaç kez ölebilir bir insan diyor.
Neden bahsediyor, ölüm kim ? Bize bulaşmasın, mutluyuz böyle.
Sokak lambaları sönüyor bir an.
•
Korkma Sidelyam.
-Öldü ulan öldü, yeter artık. Biz de mi ölelim ? Ne istediğin, git ulan bu şehirden git ülkeden git, diyorsun her fırsatta gidicem diye bırakamıyorsun ya sonra bir ölü yüzünden.
- Git dostum, git kardeşim. Gerçekleri kabulleniceksen git. Ailene, seni sevenlere eziyet etmeye hakkın yok. Öldü, öldü kardeş,Öldü dost, öldü yoldaşım benim.
- Bir ölüyle yaşayamazsın bir bedende. Kaç ruh sığar buncacık yüreğe ? Yürü ulan, gel benle.
Koluma giriyor, napıyor böyle anlamıyorum hiçbir şey. Sidelyamı üzüyor böyle.
Mezarlığa gidiyoruz, ölülere neyi sorabiliriz ki ?
Maskelerin düştüğü yerdir mezarlık, gerçek aslında.
Giriyoruz biz bizeyiz, ölülerin diyarındayız.
Yürüyoruz, konuşuyor ruhlar aralarında.
Merak ediyorlar bizi, kim bunlar kim, kim ?
' Niye geldiler
" Neden buradasınız ?
Ahhh, sesler. Susun.
Yağmur yağmasa.
Çakmak nerdeydi çocuk ?
Yak, ışık ver.
Bir mezar taşının başındayız, bak diyor Ateş
- Görüyor musun ?
- Beyaz bu kardeş, ölümün beyazı.
- Oku, oku kardeş.
Gözlerimi kaçırıyorum, bilmiyorum ne yazıyor orada ? Hangi lugat bu ?
Bak diyor bana.
Sidelyam yanımda benim, elimi tutuyor oysa. Kimin o mezar, kim yatıyor orada ?
- Bana bir bak kardeşim, ne olur Allah aşkına.
Burnum kanıyor yine, daha hızlı daha kırmızı.
Ayağa kalkıyorum.
•
Yanıltamazsınız lan beni, kandıramaszınız. Ne olum sizin istediğiniz ? Niye mutluluğumu istemiyorsunuz, derdiniz ne ?
•
giberim yaşantızı, yalanınızı. Gerçek dediğiniz hayat daha yalan lan. Ben size göre yalan olanlarla daha mutluyum. Her şeyi gibtir ederim bir saniyesi için.
•
Gerekirse giderim bu dıbına kodumun yerinden, kentinden.
•
O gelir ulan benimle, anlıyor musun ?
•
Korkak de, deli de, piskopat de, istediğini de. Hepsinden daha beterim hatta.
•
Kötüyüm kardeş, hepinizden daha kötüyüm.
Akan kan daha da hızlanmıştı, bilinç yarısı kadar açık bile değildi daha kötüye gidiyordu.
Koluma girdi Ateş, sarıldı öyle. Öyle içten ki.
Bazen bu denli sosyopat olmamı aklım almıyor, sahi bir sosyopat düzelebilir mi ?
Tedavisi mümkün mü ? Bilmiyorum inan
Peşimde sürekli geçmişimden insanlarla yaşıyorum, ölüm kavramı anldıbını yitirdi artık.
- Dostum benim için.
O adresi hatırlıyorum, o telefon. Aklıma geliyor, uykumdan uyandıran.
Ruhlar oturmuşlar, izliyorlar.
Bakıyorlar, ağlıyor birkaç tanesi.
Sesler kulağımı tırmalıyor, fısıltılar. Binlerce..
-işte o diyor işte o.
'Bak o diyor diğeri.
"Evet evet o
+Nasıl olmuş
=Bilmiyorum
Uzaklaşıyorum oradan hızlıca, ah kalbim.