-
1.
-1ikimizde kapıdan aynı anda girdik. Daha doğrusu giremedik. Kolum kapının kenarındaki kırık cam parçasına değdi. Canım yanınca da dellendim tabii. "eeeh! Ne yapıyorsun sen be? Beklesen ilk ben girsem ne olacak lan? Kaç kişisiniz olum siz?!" dedim bağırarak ve kızgın bir şekilde. içimdeki maço kız ortaya çıkmıştı resmen. Umrumda mıydı? Hayır. Tam bir şey diyecekti ki hömkürerek güldü ve yüzümü tükürükleri ile yıkadı. Ben onun tükürükleriyle boğuşurken o hala gülüyordu ve bu beni daha çok sinirlendiriyordu. O gülerken "gülmeyi kes!" dedim sakin olmaya çalışır bir tavırla. "ü..üzgünüm du..duu.. duramıyorum" dedi gülerek. Gülmekten gözlerinden yaş geliyordu. Ne vardı ki gülecek? Başında narin bi kız sandı galiba sonra böyle olunca şok oldu. içimdeki inci ruhu dışarı çıktı ne yapayım? "iyi geceler" dedim ve evimin kapısına doğru gittim daha fazla sinirlenmemek için. Kapıyı anahtar ile açarken arkamdan bir ses duydum "nerede kaldın olum ya" arkamı döndüm ve cenazeci adamı gördüm. Kahkahacı adama diyordu. Arkadaşlarmış demek ki. Umursamadan içeri girdim. Oh be sonunda evdeyim.
-
2.
0Öncelikle başlığı buraya taşıdım çünkü diğer başlığın ismi hiç ilgi çekici değildi :/
Sabah uyandığımda açlıktan karnımın ağrıdığını hissettim. Direk elimi yüzümü yıkayıp mutfağa yöneldim. Kahvaltıyı hazırladım, çayı demledim. Ekmek yokmuş, gidip ekmek aldım hemen. Bakkaldan dönüşte benim yaşadığım binanın önünde nakliyat aracı gördüm. Binanın kapısı sonuna kadar açık. Biri taşınıyordu yani. Çok önemsemedim. Evime girdim kahvaltımı yaptım. Sofrayı topladıktan sonra biraz dinlenmek için tekrar yatağıma gittim. Boş boş uzanıp tavana bakıyordum. içimden şarkı söylüyordum "popo no no this is popo" eskilerden bi şarkı bilirsiniz belki. Ağzıma takılmış işte söyleyip duruyorum. Öyle takılırken uyuyakalmışım. Uyandığımda saat akşam 7 olmuş. Karnım yine acıkmıştı ama ondan önce bu taşınma işinin hala sürdüğü ve seslerin beni rahatsız ettiğinden dolayı ne ayak olduklarını öğrenmek amacıyla evin kapısından kafamı çıkardım. Taşınan kişi tam karşıma taşınıyormuş. Halbuki bakkaldan dönüşte karşımdaki daireye yönelik hiç bir eşya yoktu. Üzerinde durmadım ve "ne zaman bitecek şu taşınma işi?" diye sormak üzere karşı komşumun (yeni komşum) dairesine girdim. Kapı eşya taşımak için açıktı. Nakliyatçılar vardı sadece evde. "işiniz daha çok mu?" diye sordum. "Son 4 eşya kaldı, rahatsızlıktan dolayı kusura bakmayın" şeklinde bir yanıt aldım. -
3.
0"hm peki o zaman kolay gelsin" deyip minik bir gülüş ile kendi evime geçtim. Ailemden ayrı ve uzakta yaşıyordum. Bu benim hoşuma giden bir şeydi çünkü ailemle asla aram iyi olmadı. Her neyse, elimi telefonuma attım. izin günüm olduğundan biraz telefonda oyun oynayayım dedim. Herkes izin gününde dışarı çıkıp free takılmak ister ama ben aksine evi seviyordum. Çünkü insanların en özgür olduğu yer kendi evidir. insan kendi evinde rahatça sıçıp, öküz gibi yiyebilir sadece değil mi? Neyse, telefonuma baktığımda 2 mesaj vardı. Biri kimse yok mu dan diğeri ise turkcellden. Kimse yok mu genelde her gün mesaj atardı. Mesaj atmadığı zamanlar endişelenirdim "başına bir şey mi geldi?" diye. Mesajları hiç okumadan telefondan oyunu açtım. Kuş var uçuruyosun onu engellere çarpmaması lazım. Çok sinir bir oyun ama ona rağmen rekorum 48! Bunları yaparken yemek yemediğimi fark ettim. Açlığım kendini bastırmıştı. Aç olduğumu fark ettirmeyip beni öldürmeyi amaçlıyordu sanki! Gidip hemen bir şeyler yedim. Kendime geldim. Bir oyş dedim içimden, yemek gibisi yok. Yarın işe gideceğimden ötürü duş aldım. Duştan sonra bir değişik oluyorum. Rahatlıyorum böyle. Saçımı havluya sardım. Asla kurutma makinesi kullanmazdım. Çok gürültü yapıyordu. Üzerimde siyah pijamalarım başımda bembeyaz havlum ile televizyon izlemeye gittim. Televizyonun hemen karşısında koltuk var. Koltukta oturmak yerine koltuğun önünde, yere oturmayı tercih ederdim. Televizyonu açtım. Saçma sapan diziler vardı. Farklı farklı entrikalar. Keşke bir dizinin içinde olsaydım. Hep özenirdim. Rütin hayattan farklı bir hayat. Güzel olurdu aslında. Tam 3 saatim televizyonun karşısında salak salak dizi izlemekle geçmişti. Saatin gece 1 olduğunu ve artık uyumam gerektiğini kendime söyledim. Uslu bir çocuk gibi kendimi dinleyip uyudum.
-
4.
0Sabah alarm eşliğinde kalktım. Alarmım gece güzel geliyordu oysa. Ne diye sabah hırçınlaşıyor ki ? Telefondan alarmı kapattım. Kalkıp kahvaltımı yaptım. Kahvaltımı her gün yapardım. En sevdiğim şey kahvaltıydı. Saatlerimi ayırabilirdim. Kahvaltı yaptıktan sonra üstümü giyindim. Çalıştığım yer hastaneydi. Bu yüzden siyah dar pant. üzerine salarş gri bir t-shirt ile yetiniyordum. Topuklularla aram hiç iyi değildir. Spor ayakkabı giyerim hep. Topuklu da saçma gelir zaten bana. Giyindim ve evden çıkarak kapımı kilitledim. Tam ben kapımı kilitledikten sonra karşı dairenin kapısı açıldı. Siyah takım elbisenin içine beyaz gömlek ve siyah kravat giyinmiş bir erkek çıktı kapıdan. Yüzü sıradan erkekti işte. Ama fiziği güzeldi. Cenazeye gidiyor herhalde dedim içimden. Ben onu süzerken oda bana baktı ve "neye bakıyorsun sen?" dedi kendini beğenmiş bir şekilde. "Allah rahmet eylesin." dedim bende. Bu sefer alaycı bir gülüş ile "ne için dedin onu sen?" dedi. O benimle saygıda kusur ederek konuşsada ben saygımı bozmayarak ve leydiliğimi konuşturarak "cenazeniz var galiba.. üstünüze bakarsak?" dedim. "ha eyvallah!" deyip cevap beklemeden gitti. Ne tuhaf adamlar var dedikten sonra o ne kadar karşımda olmasa da "bunun teşekkürü olmaz,ne için eyvallah diyorsunuz? neyse işe gitmem lazım iyi günler!" dedim ve gittim. Bizde böyle. Biz diyalogu karşımızda kişi olmasa bile tamamlarız.
-
5.
0yazcan mı la