/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 33.
    0
    Şuku atsanıza lan adama
    ···
  2. 32.
    +1
    Ne diyo la bu
    ···
  3. 31.
    0
    Reserves
    ···
  4. 30.
    0
    Rezerved
    ···
  5. 29.
    0
    rez alalım merakım vardı zaten bunlara
    ···
  6. 28.
    +1
    ‘Bilim kurgu sevmiyorum’ lafı eğer ağzından çıkanı kulağın duyabiliyorsa ağır bir laftır amk.

    içerisine doğduğumuz “4,5” milyar yaşında olduğu tahmin edilen ucu bucağı olmayan bir evrende, bir nokta kadar yer kaplayan bu mavi renkli Dünya kendi ekseni etrafında ve aynı zamanda Güneş’in etrafında dönüyorken; yaşadığımız bu “Dünya” samanyolu galaksisinde bulunan 300 milyar yıldızdan sadece bir tanesiyken , Samanyolu Galaksisi ise evrendeki 100 milyar galaksi içinde sıradan bir galaksiyken “Ben bilim kurgu sevmiyorum”diyen birisi aslında yaşadığı hayatın başlı başına bir bilim kurgudan ibaret olduğunu göremeyecek kadar sığırdır.
    Hiç dinlenme tesislerinde ayaküstü çay içtiğin oldu mu?... Ha işte bazı insanların hayata bakışı ,dinlenme tesislerinde 2.5 liraya kakalanan çay kadar bayat, tabağın kenarına iliştirilmiş kesme şeker kadar ucuzdur. Damağınızda bıraktığı tat ise hayatı tekrar tekrar sorgulamanıza neden olur.
    Bilim kurgu sevmediğini belirten bu, suratına steven spielberg attırasıca elemana ufaktan bir ayar vermek gerekiyordu.
    ···
  7. 27.
    +1
    Mekan yüksek bir duvarla ikiye ayrılmıştı.Yan taraftan gelen sesleri işitebiliyordun;fakat görüntü yoktu.
    Duvarın ardından bir ses:“Ben bilim kurgu sevmiyorum amk.”diye bir cümle sarf etti.
    Sesin sahibini merak ettim.Üç dört adım geriye gelip, duvarın ardına doğru bir iki saniyeliğine kafamı uzattım... Yirmi bir , yirmi iki yaşlarında üniversite iki veya bilemedin üçüncü sınıf öğrencisi olduğu her halinden anlaşılan üç eleman, soslu fiyonk makarna kıvamında ,ütüyle bastırılmış karışık tost tadında ayaküstü bir muhabbet çeviriyorlardı.
    ···
  8. 26.
    +1
    Demek istediğim; eğer bi insana “Tilki” lakabını takıyorsan karşındaki kişiden bunun hakkını verebilecek bir zeka pırıltısı,bir ışık beklersin.Bu adamda lakabını hak edecek en ufak bir ışık yoktu amk. Herif, Stanley Kubrick’in Otomatik Portakal filminde de gönderme yapıldığı üzere “Mk Ultra” projesinde denek olarak kullanılmış ve zihni elektroşok yöntemiyle bir kaç parçaya bölünmüş bir köle gibi yavaş hareketlerle kendisini çağıran yarasa suratlı ib.enin yanına geldi. Parayı aldı. Dışarı çıktı ve gözden kayboldu.
    ···
  9. 25.
    +1
    Rez alayim okurum
    ···
  10. 24.
    +1
    Parayı cebime koyarken diğer kapıdan yarasa suratlı genini genetiğini si.tiğim bi herif girdi içeriye. Diliyle garip hareketler yaparken ellerini cebine sokup, çürümüş soğan cücüğü kokusundaki bir ses tonuyla :
    “Tilkiiiiii” diye bağırdı.
    Kupon doldurulan bölmede domalmış bir tip kafasını sesin geldiği yere doğru çevirdi.
    “Gel lan buraya a.cık ağızlı.Al şu parayı köşedeki kahvede Rıfat diye biri var ona zütür. Selamımı söyle”
    Sokratesle aynı anda Tilki diye seslenilen ezik yaşam formuna doğru baktık. Aynı şeyi düşündüğümüzden adım gibi emindim amk.

    “Trakya Ahalisi buz tutmuş bir nehirden geçmeye niyetlendiğinde önden bir tilki salarmış .Tilki nehir kenarında kulağını buza yaklaştırıp, aşağıdaki suyun sesinin yakın mı? uzak mı? olduğunu öğrenir, buzun kalınlığını tahmin eder böylece ya ilerler ya da geri çekilirmiş.
    “Tilkinin nasıl akıl yürüttüğünü, kafasında nasıl bir sıralama yaptığını hayal etsene.!”

    1)Kulağıma gelen ses çıkaran şey, hareketlidir.
    2)Hareketli olan bir şey , donmuş değildir.
    3)Donmuş olmayan şey, sıvı bir haldedir.
    4)Sıvı olan bir şey, benim ağırlığımı taşıyamaz..
    5)Benim ağırlığımı taşıyamayacak bir yere basamam.!!!
    ···
  11. 23.
    +1
    Kuponu makinenin başında duran elemana uzattım. Makineye sokmadan önce gözüyle saliseler içerisinde kazanç miktarını kontrol etti. Göz bebekleri bir anlığına, ‘gö. üne merdane soktuğumun şanslı pe.evengi’, der gibi büyüdü, kocaman oldu. Anasını,babasını bıçaklasalar, bıçaklayana bile bu kadar kin ve nefretle bakamazdı. insanlardaki bu bencilliği hayatım boyunca anlayamadım. Evet ölüm konusunda bile bencil insanlarız... Evet, en yakının, can dostum dediğin kişi bile ölse ardından ‘Ahh ben onsuz ne ederim... O olmadan ne yaparım diye ağlıyoruz’... Böyle bencil bir yaradılışımız var, farkındayım ;lakin 500 lira cebinden mi çıkacak lan at ağızlı.. Böylesine amansız, çaresi bulunamayacak bir gö. veren hastalığına yakalanmış insanlara hep gıcık olmuşumdur.
    Bezgin bekir gibi çekmeceye uzandı paraların içerisinden 500 lirayı ayırdı. Parayı bana doğru uzatırken ağzından tek bir kelime bile çıkmadı. Herifin ruhu resmen osururken gö. ünden kaçmıştı.(Syg. Nihat Genç)... Sokrates’in içini doldurduğu ölü hayvan bedenlerinden hiçbir farkı yoktu.
    ···
  12. 22.
    +1
    içeriye girdik.
    Çakma David Hume, hemen yanı başımda her olayın bir nedeni olduğunu; aynı koşullar altında, aynı nedenlerin, aynı sonuçları doğuracağını falan düşünüyordu sanırım. Cüzdandan kuponu çıkartırken yüz yüze geldik.
    “ Ne var lan?... Doksan artı üçte oyuna giren futbolcu isteksizliği var üzerinde hayırdır”dedim.
    “ilk yapılan yanlışa kaza, ikinci yapılan yanlışa hata, üçüncü yapılan yanlışa tercih denir.Ben burada bir kaza ya da hata göremiyorum dedi.
    “Eeee ne olacak…. Ben de tercihimi yaptım 500 lirayı kaptık amk diyerek kuponu bunun gözüne gözüne soktum. Sonra kısa bir süreliğine düşündüm.

    Ne var ki tespitinde sonuna kadar haklıydı. Zalimlerin çarkı, cahillerin çalışmayan kafalarıyla dönmeye devam ediyordu.(bknz. victor hugo/sefiller)... Kabul etmeliyim ki bizi çürüten ;ama öldürmeyen bir kısır döngü içerisindeydik.
    ···
  13. 21.
    +1
    Rezzervuar
    ···
  14. 20.
    +1
    iddaa bayii’nin önüne geldik.Şu iddaa bayilerinin önünde dolaşan kolay yoldan para kazanmaya çalışan tiplere hiç bir zaman acımadım, zira “iyileşmek elinde olan bir hastaya acınmaz.”(Montaigne denen herife eğer bir şans verilseydi iddaa’da maç sonucu mu oynardı; yoksa karşılıklı gol mü ?... Bence kesin üstçü olurdu amk.)

    365 günün 360 gününü depresyonda geçiren insanların travmalarına, ukalalıklarına ve dibe batmalarına tanık olmak istemiyorsanız kumardan ve kumar oynatılan yerlerden uzak durun. Bu yerlerde dolaşan tiplerin içerisinde bulunduğu duruma uyan bir teşhis var P:K... yani “ patolojik kumarbazlık” ; önünde durduğumuz iddaa bayii’ndeki insanların yüzleri, paralarını çarçur edebilecek durumda olan, belli bir refah seviyesinin üstündeki insanların mazoşist duygularını bastırmak adına paralarını çarçur etmesine benzer duygular barındırmıyordu ya da Peridispozan( zemin hazırlayan, yatkınlaştıran) antidepresan bir faktör kumar oynama duygusunu tetiklemiyordu; ama Patolojik kumarbazlığın belirtisi olarak gösterilen “yenilgilerden asla ders almaz ve mali kayıpları ne kadar büyük olursa olsun, sonunda gelecek başarıya inançları sarsılmazdır.”düşüncesi buradaki insanların içerisinde bulundukları ruh halini anlatmaya yetiyordu.. Göğse vuran bir ağrıyı kalp krizi zannedersin ama tüm tahlilleri yaptırıp bir şey çıkmadığında üşütmüşüm herhalde dersin ve kendi kendinin teşhisini koyarsın ya!... Bu da böylesine basit bir mantık içeriyordu aslında... Son kez kazanma duygusu…Gerçeği kabullenememek insanoğlunun en büyük handikaplarından birisidir ve içerisinde handikap geçen bir kelime duyması bile patolojik bir kumarbazın beyninde tek bir şekilde yorumlanabilir. Beynin bu kelimeyi başka bir anlamıyla yorumlayabilmesinin imkanı yoktur.
    ···
  15. 19.
    +1
    Bu,Mezgeldek nesli tükenmek üzere olan bir kuş türüydü. Maksimum beş veya on çift kaldığı tahmin ediliyordu. Tahnitçilik yapan birisi için eşsiz bir hediye olabilir diye düşünmüştüm. Kuşu rehabilitasyon merkezinden çaldığımda ,hayvan öldükten sonra onu sonsuza kadar ölümsüzleştirecek olan birisi için eşsiz bir hediye olur diye düşünmüştüm.
    O gün aslında birçok şeyin başlangıcı olmuştu.
    Sokrates, canlı bir bedene tahnit işlemi yapma fikrini ilk defa o gün düşünmüştü.Önümüzdeki zaman diliminde de “insan kırkayak” filmindeki Pgibopat Doktor olma yolunda emin adımlarla ilerleyecekti. Kısacası sıra dışı bir dostluğumuz olacağı daha o günden belliydi.
    ···
  16. 18.
    +1
    Sokratesle tanışmamızın üzerinden 3 yıl geçti.Şu anda 29 yaşımdayım. Tanıştığımızda 26’ydım ,Sokrates 30 yaşına girmişti. Doğum gününde tanışmıştık izzet-i nefsini si.tiğim i.nesiyle. Ertesi gün ona ölmekten son anda yırtmış bir “mezgeldek” hediye etmiştim.(Eyv. Yaban Tv)

    Tanıştığımız gün bana:
    “Dünya sana hiçbir zaman bir hediye sunmaz.Bir yaşam istiyorsan, onu çalmalısın” diye taş. klı bir cümle kurmuştu. Böylesi taş. klı bir cümleyi Nietzsche'yi ve Sigmund Freud’u bile baştan çıkartmayı başarabilmiş zeki bir kadının dile getirmesi oldukça düşündürücüydü.(Gerçekten de büyük bir kaltakmışsın Lou Andreas Salome)

    Doğum gününde ona bir hediye veremediğimden, bilinçsiz avcılığı yaşam felsefesi haline getirmiş, beyinlerini süs olarak taşıyan, günahları genellikle sek içmeyi tercih eden,kaz kafalı bir kaç avcı tarafından vurulduktan sonra rehabilitasyon merkezinde sağlığına kavuşturulan nesli tükenmekte olan bir kuşu çalıp, hayvanın boynuna, kırmızı renkli bir kağıda şunu yazmıştım:
    “Dünya sana hiçbir zaman bir hediye sunmaz.Bir yaşam istiyorsan, onu çalmalısın.” ve notun hemen altına da:
    “Rehabilitasyon merkezinden çaldım amk.!”.diye eklemiştim.
    ···
  17. 17.
    0
    Djdbkshj
    ···
  18. 16.
    +1
    Hayatının sonuna kadar beraber yaşadığın kalbini çıkartıp eline verseler bu ne amk dersin. Yaşamın boyunca seninle beraber olan akciğerlerini, karaciğerini çıkarıp önüne koysalar şok geçirirsin herhalde. Düşünsene , doğduğun andan öldüğün ana kadar senin yaşamanı sağlayan hiçbir organı çok ekstrem bir durum olmadıkça görmeden ölüyorsun.iç organlarım dile gelse, bana kocaman bir “hasktirrrrrr” çekerdi... Çukur dizisindeki Vartolu karakteri gibi galeyana gelip:Senin sigaranı da si.eriiim, dumanını da si.eriiim, beyefendiliğine de sokarıııım! ölüyorsun dıbına koyiim bunun neyini anlamıyon!... A.ına koduuum!... A.ına koduum diye küfrü basardı.
    Ana caddeye çıktık. Kafamı sağa çeviriyorum Kahve diyarı..iki adım ilerliyoruz Kahve kültürü... Sola bakıyorum “Kahve dükkanı”... Aşağı bakıyorum “Telvecim”….Yukarı bakıyorum “Starbucks” ….Bu ne lan her köşe başında bir kahve dükkanı.. Soner Yalçın boşuna bas bas bağırmıyormuş ,adamın bildiği bir şey varmış gerçekten de..Son yıllarda çoğalan bu kahve sevgisinin Endüstriyel şirketlerin büyük bir oyunu olduğuna her zamankinden daha çok inanıyordum.. Bu işte bir iş vardı... Nescafe 2’si 1 aradalar, 3 ü bir aradalar, fındıklısı, çikolatalısı, sütlüsü, sütsüzü, soğuk kahvesi…. türemeyen kahve çeşidi kalmadı anasını satıyım.. “Kahve kolon kanserini önlüyorrrrrrrrrrrrrr”... Günde 5 fincan kahve içmezseniiz zikiii tuttuğuzzzzz. diye bağıra bağıra milleti bağırta bağırta bağımlı hale getirdiler.
    ···
  19. 15.
    +2
    Kolundan tutup kaldırırken:
    “Adamın kı. ından trancodent şırıngayla kan alırım lan.”dedim.Sen kardeşini ne zannettin yarr.. ağam! (Gemide iyi film amk.)

    Elini tersiyle ağzının kenarlarında kalan köpükleri silerken :“Bazı insanlar alçak gönüllüdür. Bazıları ise alçak olmaya gönüllüdür” deyip garip bir kahkaha attı.Ya da onu ilk kez kahkaha atarken gördüğüm için bana çok garip geldi amk. insanın perspektifi zamanla genişliyor ve yıllar geçtikte olaylara bakış açısı farklılaşıyordu.Ben de Spinozanın sol taşağı gibi bir adamla takıla takıla bir şeyler kapmaya başlamıştım sanırım.

    Akşamki planımız kesinleşmişti.Ömrünün büyük bölümünü, Akif babanın Taş Plak Meyhanesinde geçiren, 1930’lu yılların nüktedan akşamcılarından Adalı Hüseyin gibi, g.te kadar çekip ,bir lüfer balığının yanağıyla bir büyüğü devirecektik.

    Hava yavaştan kararmaya başlamıştı “önce gidip iddaa bayisinden paramızı alalım ”dedim.

    Dar bir sokakta ilerliyorduk.Yol ayrımına geldiğimizde:
    “Ne taraftan gidelim lan Jean-Jacques Rousseau” deyip bunun yüzüne baktım ve ne cevap vereceğini biliyordum amk. Yemin ederim biliyordum.O yüzden kendi sorduğum soruyu kendim cevapladım:
    “Nereye gideceğini bilmiyorsan ,hangi yoldan gittiğinin bir önemi yok”... Eee !!! ne de olsa bıyık burkula burkula kaytan ,insan s.kile s.kile şeytan oluyordu. Gel dedim bu taraftan gidiyoruz. içerisinde toz, toprak ,alüvyon ve aklınıza gelebilecek her türlü kimyasal maddeyi barındıran paketten bir dal sigara çekip yaktım.(Slm. gibko)Tahin Pekmez karıştırmanın bile bir matematiği vardı ;ama bu sigarayı ciğerlerine çekmenin belli bir açıklaması,bir izahı olamazdı. Ciğerim şu son 13 yılda ne hale gelmişti acaba?
    ···
  20. 14.
    +3
    Çakma Sokrates’in açığını yakalamıştım. Beklemediği yerden hızlı bir kontra atağa çıktım ve dedim ki :
    Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir.
    Bu sebepten, “ ne yapalım, kaderimiz böyle” deyip, boyun bükmek cehalet göstergesidir.
    Kader yolun tamdıbını değil, sadece yol ayrımlarını verir.
    Güzergâh bellidir; ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.

    Gerçekten de bu defa fena si.ertmiştim !

    Üst geçidin paslı demirlerine tutundu. Titremeye başladı. Epilepsi hastaları gibi vücudu kasıldı ve karların içerisine gömüldü. Kendi felsefesini çökerten karşı bir görüş karşısında vücudu böyle garip bir tepki veriyordu.Ne yapayım amk “kibir en sevdiğim günahtı” ve bazen onun bunu sonuna kadar hak ettiğini düşünüyordum. Cebimden bi selpak çıkarttım karlara gömülmüş kafasını kaldırıp ağzının kenarlarındaki köpükleri sildim.
    ···