/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +119 -6
    Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:
    - Hayrola, neden elimi öpmek istedin?
    - Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinize katıldım. Hayatım değişti.

    O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim.
    - Ne oldu, nasıl oldu?
    - Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, "Bir insanın ana vatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına
    olanaklar yaratmaktır."Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:
    - Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, "Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına
    olanaklar yaratmaktır." Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm.
    Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam?
    - Hayır, neden?
    - Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum. "Oğlum bugün ödevini yaptın mı?" Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da
    • sıkıştırınca, hayır anldıbına gelen, "cık" sesini çıkarıyordu.* Kızıyordum, söyleniyordum, "Niye yapmıyorsun ödevini!" diyordum.
    Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu.
    Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti:
    - Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. "Ben ne biçim babayım," diye kendime sordum. Seminer için geldiğim*
    istanbul'dan çalışma yerim olan Kayseri'ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın.
    - Radikal bir karar!*
    - Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam.
    Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu.
    - Eşiniz ne dedi?
    - Hocam biliyor musun ne oldu?
    - Ne oldu?*
    - Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, "Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış!
    Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz."

    - Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor!
    - Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim.
    Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi.
    - Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın?
    - işte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve "Hayır!" anldıbına gelen "cıkk" dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Eve gelince toz toprak içindeyiz, beraber banyoya girdik, duş yaptık. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım.

    Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti.

    "Ne büyük tehlike!" diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım.
    - Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!
    - içimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, "Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın," demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim!
    Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim.
    - Eşiniz gelmek istemedi!*
    - Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye.
    Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler.
    Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. "Çok mu kötü hocam?" diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. "Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?"

    - Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz?
    - Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım.
    inanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. "O kadar mı kötü?" diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım.
    Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum. Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş.
    "Gel seni yeniden kucaklayayım!" dedim. Kucaklaştık.
    "Çocuklar Gülsün diye!" yaşayalım. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur.
    Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler.
    Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler.
    Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun!
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +31 -10
    insan okicak insan

    edit: mk şimdi okudum yeminlen gözümden yaş geldi. alttaki muallak seninde dıbına koyim
    ···
    1. 1.
      +43 -2
      sen okuma amk
      ···
      1. 1.
        +6
        ben bunu niye okudum nasıl okudum ?
        ···
    2. 2.
      +3
      Cidden duygulandım belki bir gün çocuğum olursa bunu hatırlarsam ne mutlu bana
      ···
  3. 3.
    +13
    rez panpa köye gidince okurum
    ···
    1. 1.
      +3 -2
      rez panpa emekli olunca okurum
      ···
    2. 2.
      +3
      Yalan yok gözümden iki damla yaş süzüldü, oğlum ben hiç babama seni seviyorum demedim lan,
      ···
      1. 1.
        +1
        Üzülme lan ben de demedim diyemedik amk
        ···
      2. 2.
        +2
        Ulan gaza getirdiniz beni amk. Gittim babama seni seviyorum dedim suan dinleniyo. 3. Posta dayak baslar birazdan. aminiza koyim sizin.
        ···
      3. 3.
        0
        Amk kahkaha attim
        ···
      4. diğerleri 1
  4. 4.
    +11
    Gözlerim dolmuş olabilir belki bunun sebebi çocukluğumun yanlış şekilde geçmesiydi.ama olsun kurtulanları gördükçe bu göz dolmalarım sevinçten olacak. Eyvallah şukunu verdim
    ···
    1. 1.
      0
      Aynen panpa, duygulandım gözlerim doldu. Uykumu da gibti amk. Ağlamıyorum, yanlış anlamayın.
      ···
  5. 5.
    +6
    Okumadım ama kesin biliyorumdur doğan cüceloğlu varsa şukuluktur.

    Bu arada cüceoğlu ne amk
    ···
  6. 6.
    +5
    bunu lise hayatım boyunca dedim okulumda mutlu degilim diye iyi bi okul kazandım ama sonuncu mezun oldum sırf babamın inadı yüzünden hırs yaptı okuldan almadı beni simdi mezunda sürünüyoruz amk
    ···
  7. 7.
    +5
    Gözlerim doldu amk helal olsun
    ···
  8. 8.
    +4
    Helal panpa giriyorum şukunu
    ···
    1. 1.
      0
      Roman yazsaydın panpa
      ···
  9. 9.
    +3
    Ağladım
    ···
  10. 10.
    +3
    bizde yokki öyle bi baba mk varsa yoksa kavga
    ···
  11. 11.
    +3 -1
    benimki sinirini hep benden cıkardı dövdü sonra pisman oldu ama artık çok geç
    silgim yoktu bitmişti alacakdım bır gun benden sılgı ıstedı yok dedım yas 11 12 sen nasıl ogrnecısın sılgın yok dedı defterlerımı yırttı dovecekdı annem araya gırdı senı okuldan alacam dedı sanayıye verecem ustalar dove dove adam etsın dedı annem olmasa sanayıye gıdecekdım
    cok gereksiz yere dovdu azarladı ıs yerındekı evdekı hıncını benden cıkardı evlatları arasında en temızı en duzgunu bendım ama nedense hep benı dovdu hep benı ezdı ılk cocugu kız olsun ıstemıs kız olunca onu sımarttı el ustunde tuttu karne aldıgında hep hedıyeler aldı bana bır kere hedıye almadı dovdu azarladı dıger bırader her taku yemesıne ragmen ona kucuk dıye hep ıyı davrandı kareneler les gıbı olmasına ragmen hıc kızmadı ben bır kere zayıf getırdım benım agzıma sıcdı hep ezılen ben oldum ona bır sey oldu mu en cok uzulen yıne bendım sımdı koyde ben onla konusmuyorum bazı seyler unutulmuyor hayırsız bır evlat olsam her taku yesem dovmesının sebebını anlayacamda ben hep ıyı bırı oldum ıyı bır evlat oldum neden bana boyle kotu davrandın
    ···
  12. 12.
    +2
    Sözlüğün seviyesini yükseltme bin. Seviye kontrol am züt meme
    ···
  13. 13.
    +2
    Duygulandim bayagi agliyacaktim nerdeyse, mukemmel bir hikaye
    ···
  14. 14.
    +2
    nedense sulugoz oldum
    ···
  15. 15.
    +2
    vallahi sana tüm samimiyetimle söylüyorum bende çocukken inanılmaz eğlenirdim serbest büyüdüm ama bizim bir arkadaş hayatı boyunca çocukluğunda dahi evden çıkmaz anası babası döve kaka zorla ders çalıştırırdı çocuk şimdi mühendis oldu paraya para demiyor bende böyle evde işsiz asosyal rezil bir adam oldum. biz çocukluğumuzu yaşadık bunun için pişman değilim ama ne bileyim işte
    ···
  16. 16.
    +2
    oha cok iyi
    ···
  17. 17.
    +1
    Duygulandırdın kardesim
    ···
  18. 18.
    +1
    Ulan bin senin yüzünden gece gece babamı özledim. Mezardan çıkartıp sarılasım geldi. Öyle özledim babamın kokusunu
    ···
    1. 1.
      +1
      başın sağolsun kardeşim
      ···
    2. 2.
      +1
      allah rahmet eylesin kardeşim
      ···
  19. 19.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=_ljCFJIQEwQ
    ···
  20. 20.
    +1
    Gözümden bi kaç damla yaş geldi, tüylerim diken diken oldu daha bende çocuk yaştayım belki ama çok iyi be abi.
    ···