+7
-2
ister kabul edin, ister etmeyin doğa bir "diktatör"dür. Ya onu dinleyip uyum sağlarız ya da kaçınılmaz olumsuz sonuçlarına katlanırız.
Aslında "doğa" için senin subjektif düşüncelerinin veya neyi gerçek olarak tanımladığının bir önemi yoktur.
Onun yerine sana şu seçenekleri sunar:
istersen onun kurallarına uyum sağlamayı öğrenir ve kararlarını ona göre alıp sürdürebilirliğe ve daha iyi bir yaşam kalitesine katkıda bulunabilirsin.
Ya da kimsenin yararına olmayacak şekilde akıntının tersine yüzmeye çalışır hatta bir anlığına başarılı olduğun hissine bile kapılmana rağmen sonunda gerçekliğin tokadı ile yüzleşirsin.. Tabi bu tokat seni ve hem cinslerini yok etmezse..
Ne kadar inanırsan inan düz bir duvara tırmanamazsın, yerçekimi sana doğru yönü gösterir.. Yemek yemez, su içmezsen ölürsün.. Oksijensiz daha doğrusu yaşama elverişli atmosfer dengesi olmadan hayatta kalamazsın.. Doğa sana kurallarını er yada geç dikte eder..
Doğa kanununa dayalı Kaynak bazlı ekonomi bilimsel metodun sosyal ve ekonomik sorunlara adapte edilmesidir. (ekonomi demişken değerli olduğunu varsaydığımız kağıt parçasından bahsetmiyoruz tabi ki. Aksine gerçek kaynakların organizasyonu, işlenmesi ve sürdürülebilir şekilde ortak bir şekilde idare edilmesinden)..
Maalesef bu, günümüz dünyasında tamamen ekgib olan bir yaklaşım -
Bilimsel tespitleri araştırır, inceler ve kanıt sayarken referans noktamız doğa ve onun gözlemleyebildiğimiz kurallarıdır. Bu noktada ideoloji, kanaat veya siyaset yerine bilimin bize verdiği evrensel dili kullanırız.
Aksi ispatlanmış bir gerçeklik te ısrar etmenin bir anlamı ve gereği yoktur, ego yapıp "hayır bu yine de doğrudur" diye diretmenin de.. Sorgulanabilir, "gözlemler, kanıtlar veya tespitler" incelenebilir ancak kanaatle, taraf yaratarak veya taraf olarak çözülmez..
Kararlar insan, doğa ve çevrenin sürdürebilirliğini maksimuma çıkarmak ve tutmal hedefi doğrultusunda belirlenir, ve bunları belirlerken ispatlanmış, hayatı teşvik eden anlayış baz alınır. Her yeni bilimselliğine güvenilir bilgi güncel değerlendirmeye alınır ve mevcut organizasyona adapte edilir.
Politik, dinsel veya kültürel felsefeleri değerlendirmek yerine tüm insanların ihtiyaçlarını ortak bir şekilde gözönünde bulundurur. Temiz su/hava, besin değeri yüksek gıda, araç gereçlere ihtiyaç duyulduğu zaman gecikmeden erişim, efektif ve konforlu ulaşım, sağlık hizmetlerinden sınırlanmadan faydalanabilme imkanı ve herşeyden öte ideolojik doktrinasyonların yerine bireylerin kendini, ilgi duyduğu alanda "doğanın gerçeklerini gözönünde bulundurarak" geliştirebilme ve eğitebilmesini sağlayan altyapıların sunulması (ve bunun gibi birçok farklı ihtiyacın karşılanması) gibi ihtiyaç duyduğumuz gerçek ekonomik düzenin bir parçası olmalı.
ister değerlendirmeye alalım ister almayalım yüksek süratle bir duvara doğru ilerleyen bir aracın içinde yer alıyoruz, yönümüzü değiştirmek, güven duyduğumuz ve yarıştırdığımız bireyler veya ideolojilerle gerçekleşmeyecek aksine bizlerin şahsi iş kararlarını ve eylemlerine yansıtmasıyla başlayacak. Bunun farkına varmak istemediğimiz sürece doğanın tokadına hazırlıklı olmamız gerekecek.. Ayakta kalırmıyız? Bilimsel veriler aksini gösyeriyor..