doktorlar sosyopat olduğumu söylediler

18 yaşımdan sonra başladığını düşünüyorlar. tedavisinin olmadığını ve bunun farkında olduğum halde devam ettireceğimi söylüyorlar. ilk belirtilerini lise bitmişti ve üniversite sınavlarına hazırlanırken fark ettim. bir pazar sabahı ben yine tepegöz dediğim çay bahçesine gitmiş çay içiyordum. manzarasına diyecek yok o kadar gökdelenin yüksek binaların olduğu bölgede nasıl olur da o tepeden yeşillik ve doğa görebilirsin ilginç. asıl ilginç olan doğayı hissedememem ağaçlar haddinden fazla iyi kuşlar kalıbından fazla cesur.
çayımı yudumluyor insanların konuşmalarını dinliyorum bir yandan da sigaramın külünü devrediyorum küllüğe.

devam edicek.

fark edersen şuan doktor konuşmuyor.

hikaye ciddi.

birden masama lisede sürekli beraber takıldığım arkdaşım mami oturdu.
-Vay zepl naber kardeşim' diyip elini uzattı.
elini sıktım ve iyi olduğumu söyledim.
mami lisede de olduğu gibi hala çok konuşuyordu. daha fazla ve daha fazla konuştu. daha fazla dinleme gereği duymuyordum. birden irkilip masadan kalktım. mami hemen kolumdan yakalayıp.
-zepl olm dur ne zamandır görmedim seni otur konuşalım az.
-iyi' deyip oturdum.
-seni dinliyorum.
-vallah nerden başlasamki sakal saç yakışmış kardeşim bu arada.
kafamı sallayarak buyur ettim mamiye.
-herşey çok kötü be kardeşim.
-hm.
-babamı kaybettim. annem malum hasta okulda yalan oldu mecbur çalışıyorum.
-ne iş yapıyorsun.
mami şaşırdır.
-te tekstil nie ki ?
-kendine göre bulmuşsun işini hadi bana müsade'diyip garsona seslendim.'bro hesap kardeşimden' ve ordan ayrıldım.

Maminin oracıkta donup kaldığına emindim. neyse evin yolunu tutmuştum yine sigaramı yakmıştım sigara ağzımda ellerim ceplerinde kaldırımlara selam verip geçiyordum her köşeyi.eve varmıştım soğuktan anahtarı çıkaramıyordum cebimden ve kapıyı çaldım. kapıyı annem açtı.
-hiç çıkarma ayakkabılarını.
-ne oldu ya ?
-reyhan teyzen ler buradalar hadi git arkadaşlarına takıl.
-ee param yok.
elime 10 tl ve biraz da bozukluk sıkıştırıp kapı dışarı etti.iyi para deyip alt mahallede bir kahveye girdim. zaten o soğukta ne yapılırdı ki ? bir tabure çekip oturdum ufonun yakına. biraz sonra çaycı gelip ne içersin diye sordu. hafif dalgayı alıp.
-kapuçino var mı ?
-o nedir lo?
-neyse abi sen bana çay ver.

çayım gelmişti ve bardağın boş tarafını izlemekteydim. hemen karşıda duran 6 bunak okey oynamaktaydı. yancılar çayları zütürüyordu. bana sırtını dönük oturan kel adam el bitince sinirden 'bu ne biçim çay' deyip çaycıya bağırdı. etraftakiler hafif sırıtmayla aman abi tamam kaybetmişsen ne olmuş gibi laflarla adamı sakinleştirirken. beni bir gülme tuttu.
-ha... h
bana sırtını dönük oturan kel adam yarı arkaya dönüp.
-ne gülüyorsun lan gavat.
kahkayı vucud hareketlerimle devam ettiriyorum. sandalyeye gerilip.
-kel manyak herif.
kel adam ayağa kalkıp masada duran okey ıstakasını alıp kafama fırlattı.
harbi acımıştı kelin attı tahta parçası.tam bana girişecekti ki kahvedeki göbekli ve memur tipli herifler zor tuttular keli. çaycı gelip hadi oğlum başka yerde iç çayını deyip oda kovdu beni kahveden.

sokaklarda dolanıyordum. hafiften hava kararmaya başlamıştı. tenha bir sokaktan geçerken peşime bir sokak köpeğinin takıldığını fark ediyorum arkamı dönüp yere çömeliyorum.
-gel kuçu ... ... gel.
biraz duraksadıktan sonra yanıma geliyor köpek. cinsinden anlamam köpeklerin sokak köpeği deyip geçiyorum. köpekle beraber yürüyoruz yollarda. harabe bir ev görüyorum hafif karanlıkta. üşüyorum ve yalnız kalmak istiyorum. giriyorum harabeye ve oturuyorum bir yere köpekte yanı başıma.bir an düşünüyorum kızlar erkeklerle cafelerde dost ve sevgililer birde kendi halime bakıyorum. sokak köpeği var yanımda.

'neden yanımdasın ulan neden' deyip duruyorum köpeğe arada da elimle vuruyorum.ama üşüyordu hayvan ayrılmıyordu yanımdan. cebimden sigara paketimi çıkarırken yere annemin verdiği bozuk paralar ve keskin çakım düştü. bıçağı yerde bırakıp paramı cebime doldurdum ve sigaramı yakıp paketi cebe tıkadım eze büze. bıçak yerde kan arıyordu. sigaramın külü köpeğe devir düşüyordu. sigarayı ağzıma alıp. bıçağın keskinliğini sol işeret parmağımda test ettim. ayağa kalkıp yerde yatan sokak köpeğine tekme attım köpek üç duvar arasındaydı aslında yıkılmış olan duvarı ben dolduruyordum artık bir taştım. vucudumu esnetip köpeğe doğru bıçakla ileri geri isabet alıyordum. bıçağı fırlatmamla köpeğin inleyip köşeye sıkışması bir oldu. köpeğe koşup bir yerine geldi mi ? diye baktım. allah kahretsin ki gelmemişti. işe daha fazla heyecan kattım ve köpeği zifiri karanlık bölgeye fırlattım.

tam açımdı ve ıskalama oranım %0 dı bıçağı var gücümle fırlattım karanlığa doğru. belkide yaşanmışlara , yaşanılacaklara ve yaşattıklarıma. sert bir inleme sesi sonrası karanlıkta tozlar yükselmeye başladı. inlemeler yerini hafif acımsı nefes alış verişlerine bıraktı karanlıha elimi uzattım ve köpeği çektim oradan. tam ensesinden vurmuştum pire torbasının. bıçağı çıkarıp köpeğin postunda sildim ve cebime koyup oradan uzaklaştım.eve gidip ellerimi yıkadım ve odama geçip uzun hayaller sonrasında uykuya daldım. diğer sabah fırına hamur almak için gittiğimde harabenin orada azımsanmayacak kadar kalabalık vardı. kalabalığa karışıp küçük bir çocuğa yaklaşıp.
-şş len ne olmuş burada ?
-huur çocukları içip köpeği öldürmüşler bide gibmişler galiba.
annem namuslu bir kadındı aslında. soğuk kanlılıkla fırına gidip hamur aldım ve evin yolu tuttum.
kapıyı çalmaya kalkmadan .karşımda semayı gördüm.
-hoşgeldin zepl ver onları istersen.
elimdeki hamuru alıp kapıda ayakabılarımı çıkarmamı bekliyordu sema.
annesi tam bir huur tam

her sabah nerdeyse bizdeydi. herkez kahvaltı sofrasına oturmuştu. ailenin tek çocuğuyum babam pek sevmez beni annem desen oda parayla sevgi göstergesi yapıp okey çakardı. yine bir sabah kahvaltısı klasiği. elmas huursu yine konuşuyordu.
-yahu sevgi senin bu oğlan çok yakışıklı da kızlara karşı iyi değil.
sema oradan lafa atladı.
-siz öyle sanın.
kafayı kaldırıp semanın gözlerinin içine baktım.
huur elmas.
-sema hanım hayırdır neymiş o ?
bütün gözler bende ama bende mimik dahi yok.
-okulda teklif etmeyen kız yok zepl iye ama kimseye bakmıyor.
-doğru söyle lan gay mısın ?
bu nasıl bir kadın dır yahu ayarını verememiş kocası.

kahvaltımı etmiştim ve odamda sigara içiyordum led zeppelin eşliğinde. since i ve been loving you canlı performansı yanan sigaramın ikinci sigaraya geçişine çakmağa ihtiyaç duymadığını ispatlayan şarkılardandır. neyseki sigaram bir seneyi daha geride bırakmıştı ve ben üniversiteye gidememiştim. evde davulumla sigaramla ve şarkılarımla bir seneyi daha geçirecektim.bir gün tekrar bonzo olma girişiminde bulunmuştum ve bu apartman sakinleri tarafından hoş karşılanmamıştı. neyseki kollarım sinirimi iki çırpıda yarıda bırakmıştı.

devem edim mi? beyler

başarılıydım davulda bir gruba girip o grubta ön planda kalacak kadar hemde.bir gün annem odama girdi ve yanıma oturdu. pire torbasıyla tanıştığımdan bu yana hayatımda hep bir ilgi artışı oldu.ama bu beni tatmin etmiyordu aslında hoşuma da gitmiyordu.
-bak zepl biliyorsun hemen hemen 2 senedir çalışmıyorsun. bizim için demiyorum yavrum kendin için. biraz insanlara karış he ne dersin ?
-olur ya tamam yaparım.
2 3 gün sonra mahallenin torbacılarının takıldığı parkın civarından geçiyorum. biraz duraksayıp yanlarına gidiyorum.
kalın taban ayakkabı dar paçalı naylon eşofman ve kirpi kafaların olduğu bi yerde buluyorum kendimi.

hemen esmer sıkı vucudlu adam öne çıkıp.
-sen yenisin daha önce görmedim seni hiç.
-bir arkadaşım tavsiye etti sizi.
-kimmiş o.
-ahmet.
diye salladım bir isim. yandan diğer kirpi kafa amodur bizim yav.
-sen amoyu nerden tanıyorsun ?
-maçta tanışmıştık yav. birazda şive yaptım.
-sen top oynuyorsun. diyip salsa maça hareketleriyle beni güldürmeyi başardı.
-aslında ben mal istemiyorum.
-ya ne istiyorsun.
-özel konuşalım mı ?
-hele gel.
-iş istiyorum.
-ne işi torbamı tutucan.
-hayır ben adam vurmak istiyorum.

-olm sen piskopat mısın? ne saçmalıyorsun ?
-ciddiyim lütfen paraya ihtiyacım var.
beni dövecekmiş gibi bakıyordu gözlerimin içine. korkmuyordum ama.
-sen nerelisin ?
biraz saksıyı çalıştırdım ve onlara diyarbakırlı olduğumu söyledim.
-vay hele bende amedliyim.sen neresindensin ?
bilmiyordum hiç diyarbakır ilçesi.
-merkez ben.
-iyi bremin sen yarın bu saatte uğra hele.
-tamamdır bre eyvallah diyip eve gittim yemek yeyip odamda sigaramla sohbete başladım. sohbete the smiths doors floyd ve her zamanki gibi zeppelin dahil oluyorlardı.

okuyan ?

devam ediyorum.

sabah kalktığımda sabah diyorum öğlene doğru. kafamı yastıktan kaldırışımda semayı görmem bir oluyor. vizeleri bitmiş ailesinin yanına gelmişti. edebiyat öğretmenliği okuyacak kadar salak bir kızdı. kokusu benim aylardır güneş ve hava girmeyen odamın kötü kokusuyla boğuşuyordu ağzımı açsam sigara kokusu açmasam semanın tahriki.
-naber' dedi sema.
-baygın. deyip iki bacağımın arasındakini gösterdim.
hafif sırıttı sema.
-neyse hadi kahvaltın hazır.
yuh amk annem bile beni kaldırmaz kahvaltıya elimi yüzümü yıkayıp oturuyorum masaya ve tek başıma kahvaltı yapıyorum. semada telefonla arkadaşlarıyla konuşuyor. sanırım buluşma muhabbetleri. sema mutfağa girdi ve bir sandalye çekip dibime oturdu.
-ne zamandır bu kokuyla yaşıyorsun ?
üstümü kokladım ve harbi leş gibi sigara kokuyordum.
-dün biraz fazla kaçırdım.

-hm belli neyse hadi ben kaçtım. deyip yanağıma öpücük kondurdu ve gitti. giblemiyordum. kahvaltımı bitirdim ve odama girdim tekrar bir sigara ve aşırı dozda zeppelin. sabah şarkım rock and roll u açıp biraz hareketlenmeye başladım. herhalde tek zevk aldığım şey rock tı yada zeppelin. şarkılar ardı ardına nefes kesiyor terletiyor beni olduğum yerde. plantin ve jimmy pagenin birlikte doğu ezgileriyle yaptığı şarkılar ardı ardına çalıyor. sıra most hinge geliyor ve abilerimiz kalk kıvır ulan diyorlar.

neyse ki gözlerimin sürmeli oluşu beni zenne kılmamıştı. ve beklenen şarkı kashmir. birileri yok mu? içeride hadi gelinde kafamı kesin akıtın o kara kanımı. şarkılar terletiyor kendimden geçiriyor ve olduğum adamı gösteriyor bedenim sensin ulan o diyor ayaklarım ve nefesim. güzel bir duş alıp dışarı çıkmak için hazırlanıyorum elimi cebime attığımda 2 dal alabilecek kadar param kaldığını görüyorum.ben ve 2 dal sigara. anneme gidiyorum ve biraz harçlık istiyorum.
-yan gel yat bide para iste paramı istiyorsun sen ? bak dışarıda hadi.
evet annem doğru söylüyordu dışarıda akşam randevum vardı keşlerle.
-peki sevgi hanım.
dışarı çıkıyorum.