1. 57.
    0
    @53 hayyamın bir rubaisi ile yanıt vereceğim

    elimde olsa dünyayı küçümserdim;
    iyisine de kötüsüne de yuf çekerdim;
    daha doğrusu bu aşağılık yere
    ne gelirdim, ne yaşardım,ne de ölürdüm
    ···
  2. 56.
    0
    @53 daturanın suzan olayındaki mantığı, niceliksel olabildiği gibi niteliksel de olabilir. nitekim mantık, daha çok niteliksel andırımlarla uslamlama yapar. ne var ki niceliksel oranlar arasındaki andırım kesindir, kuşkulanılamaz. niteliksel oranlarsa aynı ölçüde kesin değildirler.

    öyleyse uslamlamada tümdengelim ve tümevarım'la birlikte andırım aynı kesinlik ve pekinlikle kullanılabilir mi?..

    üniversitedeki felsefe profesörümüz, görgücülüğün karşısında usculuğu pekiştirmek için, temevarım'a karşı tümdengelim ve onun yanında da andırım'ın üstünlüğünü tanıtlamaya çalışmışdı.
    çünkü tümevarım deneyciliğin işidir, çeşitli tikel deneylerden elde edilen sonuçlardan genel bir sonuç çıkarılır.

    tümdengelim'se o zamanlar usculuğun işi sayılmaktadır, çünkü genel ilkeler deneylerden değil düşüncelerden çıkarılmaktadır
    ···
  3. 55.
    0
    @1 çok özet olmuş yazılar biraz daha etraflı anlatırmısınız muhteremler
    ···
  4. 54.
    0
    @51 (bkz: haivanatus) azizim;

    Bence bir nesne konusundaki düşüncelerimizde kusursuz açıklığı elde etmek için, o nesnenin ne gibi tasavvur edilebilir pratik etkilerinin olabileceğini, ondan ne gibi duyumlar beklememiz gerektiğini, ve ne tür tepkiler göstermeye hazırlanmamız gerektiğini göz önünde bulundurmalıyız.
    ···
  5. 53.
    0
    @51 tek taraflı yaklaşım yapmışsın azizim ap hükumeti sadece dini değil yeri geldiğinde atatürke hakaret kanunu çıkararak atatürk üzerinden de pragmatistik bir yaklaşım sergilemiştir. siyaset ülkemizde işine geleni işine geldiği gibi kullanma işidir. toplum yararından çok birey yararı gözetilmektedir. ne zaman ki ülkemizde tek tip birey üreten koyun tipi eğitim sistemi septisist bir yapıya bürünür ve bireyler cevap işaretlemekten çok soru sormaya yönelir ülkemiz ,siyasetimiz kısaca toplumumz bir adım ileri gider geçmiş sadece ders alınması gereken bir araçtır popülist ideaların kaynağı olmamalıdır.
    ···
  6. 52.
    0
    @49 her türlü inceleme ve eleştirmenin üstünde tutulan, doğruluğu denemesiz ve tartışmasız kabul edilen ve değişmez sayılan düşünceye biz dogma deriz... genellikle dinlerin saltık gerçeklik olarak ileri sürdükleri ve bağlılarından tartışmasız inanılmasını istedikleri genellikle dinsel ilkeleri dile getirir. örneğin tanrı’nın evreni yarattığı böylesine bir dogmadır.ama burdan tanrı ya inanmadığım anlamı çıkarılmasın. demk istediğim bizim kafamızdaki dogmalar ne kadar sert ve keskin ise gelişim sürecimizde o kadar acılı ve sancılı geçecektir.
    ···
  7. 51.
    0
    buna verilebilecek en güzel örneklerden birisi de türkçe ezanın yeniden arapçaya çevrilmesidir. ap hükümeti halkın dogmalarını kendi pragmatizmine alet ederek popülist bir karar almıştır şahsi kanaatimce.

    ayrıca bkz.:@35
    ···
  8. 50.
    0
    @46 (bkz: modifiyeli okuz) dostum.

    Gitmek/Kalmak veya zirve yapmak. Aslında hepsi bir öngörüşdür bana kalırsa.

    Hatta halk dilinden söylersek "gitmek mi daha zordur yoksa kalmak mı" diye bir sual ilede karşı karşıya kalacağızdır.

    Utangaçlık ve sosyal kaygı barındıran binlerce kişiden yalnızca ikisinin his ve düşünceleri.

    Her ne kadar kişiler bu problemlerini açığa vurmaktan çekinseler de, aslında toplumumuzda pek çok kişi öyle ya da böyle benzer sorunlarla yüz yüze kalıyor.

    Utangaçlık ve sosyal kaygı hem erkekleri hem de kadınları eşit derecede etkileyebiliyor.

    Hepimiz günlük hayatımızda utangaçlık ya da sosyal kaygı içeren düşüncelerle boğuşabiliyoruz.

    Ancak bazı kişiler için bu sorun çok daha büyüyüp iş ya da sosyal ilişkilerine zarar verecek boyutlara ulaşabiliyor.
    ···
  9. 49.
    0
    maalesef ülkemizde öğretim ve eğitim aynı 2 kavram olarak algılanmakta ve eğitim kavramı hiçe sayılmaktadır. ülkemizde en çok öğretmen açığı bulunan bölüm pskilojik danışmanlık ve rehberlik bölümüdür. öğretim seviyesini iyi bir şekilde bitirip yüksek mevkilere gelseler bile bireylerin pgibolojik gelişimleri eğitim sistemimizde hiçe sayılmaktadır. işte bu yüksek mevkideki kişilere eğitimsiz dediğimde yadırganabilir fakat benim kastım pgibolojik gelişim alanındaki yetersizliğimizdir.
    ···
  10. 48.
    0
    @45 tabi ki ileri bir sisteme geçiş yaşanır ancak yönetimden de kaynaklanan bir olgudur bu tespitin. varoluş felsefesinde, varlık sorunu insan olma sorunuyla bir bağlantı içine getirilir; bunun yanında felsefe yapmanın kaynağı olarak insan, varoluşu, sonluluğu, zamana bağlı oluşu ve tarihselliği içinde, yeni-bir düşünme tutumu ile ele alınır; özellikle insan varoluşunun anlamı söz konusudur. varoluşçuluk dünyada bulunan insan varoluşundan kalkarak onu kendine yabancılaşmadan kurtarmayı ister; özgürlüğü içinde insanın varoluşu ve insanın kendini gerçekleştirmesi söz konusudur bu felsefede.bu felsefe insanları ileri bir düşünce sistemine zütürür. nitekim saydığı onca ülkeye baktığımızda platon aristo kant yada yakın zaman felsefecilerinden freud un izlerini görebiliriz.
    ···
  11. 47.
    0
    @45 Hey azizim (bkz: surudenayrilanidealistkuzu) içim içime sığmıyor çünkü aynı öngörülerde payedar olmaktayız şuan.

    Aslında bana kalırsa; Temel özelliklerin ortaya konduğu ve çok uzun zamanlar korunarak sürdürülen karakter nereden ve nasıl kaynaklanmaktadır? Bu karakterin bir yönüyle zaman içinde kazanıldığı açıktır.
    ···
  12. 46.
    0
    boşaltın lan burayı seviyte zirve yapmış way amk
    am züt meme
    ···
  13. 45.
    0
    @41 milli kimliğimiz sapkınlıkların önüne geçmeye engel bir unsur değil ,tam tersine bazı konulardaki aşırı baskı sapkınlığın temel kaynağı pozisyonunda dostum . dogma ile evrensel ahlak ilkelerini dengeleyen unsurun ise eğitim olduğunu ve eğitimi ülkemizin temel sorunu ve sorunların ana çözüm kaynağı olarak görmekteyim. zaten ileri diye tabir edilen ülkelere baktığımızda din ve kültürden öte hepsinde istisnasız başarılı bir eğitim sistemleri olduğunu görmekteyiz.
    ···
  14. 44.
    0
    ne diyosunuz lan huur çocukları ne hale getirdiniz burayı amk
    ···
  15. 43.
    0
    @40 Ek olarak özet geçerek şunlarıda eklemek gerekir aslında;

    Bu konuda bir başka yaklaşım da millî karakter kavramıyla sağlanmaktadır. Buna göre millî karakterin sergilendiği veya bu karakterin ürettiği kimlik tipi millî kimliktir. insanların birbirinden farklı oldukları gibi, gurup özellikleri ve kültür özellikleri de birbirinden farklıdır. Kültürel farklılığın sebeplerinden birisi de toplumların değişik şeylere ihtiyaç göstermeleridir.

    Bir topluluk, hayat tarzı itibariyle belli bir şeye ihtiyaç duyduğunda, buna uygun tutum ve davranışı, kültür unsurunu, üretmektedir. Böylece kültür, varlık sebebi olarak, ait olduğu topluma münhasır olmaktadır. Millî karakter, toplumları birbirinden ayıran farklılıklar veya bir arada tutan benzerliklerdir. Bir toplumun millî karakteristikleri, üyelerinde en sık görülen, zaman ve mekân itibariyle en yaygın özelliklerdir.
    ···
  16. 42.
    0
    @40 bu konulara ilgin olduğu ve bu konularda bilgin olduğu için sevindim.
    fikrine gelince tabiki insanların sapkın düşüncelere sahip olabilirler ama bu düşünceleri fiile dökünce dünkü suzan olayına dönüş yaparız .
    Suzan olayında kişinin 17 yaşında bir kızla ilişkiye girmeyi düşünmesi yadsınacak bir durum değildir fakat bunu fiile döktüğünde datura arkadaşımızın durumuna düşer. suzan olayındaki gerçeğe baktığımızda gerçeğin farklı alanlarındaki gelişmesini ancak o alanda geçerli yasalara bağlar, diyalektik materyalizm bizzat gelişme olgusunu genel yasalara bağlarız.
    bu genel yasalar, kurgusal varsayımlar değil; bizzat doğanın, toplumun ve işleyişinden çıkarılmış ve onlara uygulanarak denetlenmiş ve doğrulukları saptanmış bilimsel yasalardır. bu yasalar, karşıtların birliği ve savaşı yasası, nicelikten niteliğe ve nitelikten niceliğe geçiş yasası, olumsuzlanmanın olumsuzlanması yasası adlarıyla anılırlar.

    bu yasalar, evrende var olan her şeyin bizzat nasıl devinip geliştiğinin, süreklilikte kesintinin ve karşıtlıkların birdenbire dönüşümlerle, nasıl aşıldığının, eskinin yıkılıp yeninin nasıl oluştuğunun anahtarını verir.
    daturanın suzana yaptığı şey aslında, hem bilme ve hem de yapmanın öğretisi olmakla, kuramla kılgının ( teoriyle pratiğin) bağımlılığını da ortaya koymuştur.

    kuramsız kılgı ve kılgısız kuram olmaz.

    kılgı kuramla başarılı olabildiği gibi kuram da kılgıdan yansır.
    ···
  17. 41.
    0
    @40 (bkz: surudenayrilanidealistkuzu) azizim,

    Toplumun çoğunluğu tarafından kabul edilmiş olması bir unsurun millî olmasını gerektirmemektedir. Özellikle kültür değiştirmelerinde bu hususa sıkça rastlanır ve toplum tarafından ihdas edilmeyen yabancı bir unsur zorla yaygınlaştırılarak kabul ettirilir. Bu durumda kaynak itibariyle millî olmayan bir unsur kısmen millîleştirilmektedir. Millî özelliklerin hâkimiyeti ölçüsünde bu unsuru millî olarak kabul etmek gerekir. Bizce millî değerlere bağlı kalınarak millet tarafında meydana getirilmiş kültür, millî kültürdür ve bunun öngördüğü kimlik tipi de millî kimliktir.
    ···
  18. 40.
    0
    tam benlik konu lan @16 freud zaten insanlardaki pgibolojik sapkınlıkların temelini oral -anal- fallik- letent ve pubertanın kritik dönemlerindeki pasiflik ve agresifliğe bağlar özellikle bu sapkın düşünceler insanın yüksek mevkilere gelmesine engel değildir. fakat gerek süperegodan kaynaklanan baskı gerekse idin süperegoyu hiçe sayarak egoyu hakimiyetine alması bu tür sapkınlıkların temelindedir . işte bu noktada dogmalar kesinlikle idi bastırıcı unsurlar içermekte ama şu da unutulmamalıdır ki yokluk ve çokluk bir noktada aynı etkiyi verir yani ne iran gibi baskıcı ne isveç gibi serbest bir toplum yapısından yanayım bana sorarsan .saygılar aziz dostlarım
    ···
  19. 39.
    0
    Ne kadar varoluşumuzu sorgulayarak hayata güzel bir şeyler katmaya çalışsak da neticede bir hiç olduğumuzun hepimiz farkındayız tabi hatta bu bir kaç şekilde ele alınabilir
    (genel olarak)

    a. var olan görüşlere, değerlere, düzene karşı çıkan;

    b. hiçbir değer tanımayan görüşlere verilen ad.

    şu biçimleri vardır:

    1. (kuramsal alanda) her türlü bilgi olanağını yadsıyan, sorunsal olmayan ve kendisinden kuşkulanılmayan hiç bir şeyin olmadığını öne süren görüş (= eleştirici ve kuşkucu hiççilik).

    2. ahlak alanında ahlak kurallarını ve değerlerini tanımayan görüş.

    3. (siyaset alanında)

    a. yeni bir toplum düzeni kurmak isteğiyle eski, yerleşik düzeni bütünüyle yadsıyan görüş.

    b. her türlü siyasal düzeni yadsıyan, toplumun birey üzerinde hiç bir baskısını kabul etmeyen görüş; bu biçimi anarşizm ve salt bireycilikle birleşir.

    4. (başka alanlarda)

    a. Her zaman kendi görüşlerinden yola çıkarak diğer tüm görüşleri elimine etmek.

    b. yada her gördüğü fikri sanki kendi fikriymiş gibi benimsemek.
    ···
  20. 38.
    0
    @36 bak canım kardeşim sen öğrenmeye hevesli bir insan olduğun şu an dünya üzerindeki her şeyden daha değerlisin benim için.

    bilgi edinme, bilme ve öğrenme insanın en temel güdülerinden ve onu diğer canlılardan ayıran en temel özelliklerindendir.
    bu güdüler, insanın ortaya çıkmasından itibaren her yerde ve her zamanda insanın aktivitelerini temelden etkilemiştir.
    yani bilgi edinmenin, dolayısıyla da bilginin tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir.

    felsefenin ilk ortaya çıktığı dönemlerde insanlar ilgilerini bilginin öznesine değil, nesnesine yoğunlaştırmışlardır.
    bu da demektir ki felsefenin ilk dönemlerinde insanlar "bilen özne" ile değil de "bilginin konusu olan nesne" ile ilgilenmişlerdir.

    Demem o ki öğrenmek istemene değil aslında acele etmenedir asabiyetim.
    ···