1. 117.
    0
    reserve okuycam amk
    ···
  2. 116.
    0
    hımm ne zamandır burada bi tartışma yapamıyorum yarın ilk fırsat buraya yazmalı
    ···
  3. 115.
    0
    @114 tecrübesiz ve bilgisiz insan cahildir bu nedenle sana kızmıyorum liseli olabilirsin çünkü

    bir insanın, cahilliği baz alan, hayat amacı ne olmalıdır? öğrenebileceği tüm bilgileri edinmek mi, biraz öğrenerek kendisinde mevcut bulunan bilgiyi tam kapasite ile değerlendirmek mi yoksa hiç bilgi edinmeyip öylece oturmak mı?

    sanırım imkanlar el verdiğince insan kendi kapasitesini zorlayarak öğrenebileceği her şeyi öğrenecektir her zaman. bu insanın cahillikten yani tecrübesizlikten ve bilgisizlikten hoşlandığını gösterir çünkü her zaman için tecrübe edilip, öğrenilecek bir şey vardır. ayrıca, öğrendikçe yüzde kaç cahil yüzde kaç bilgili olduğumuzu ölçecek bir alet de keşfedemedik, icat edemedik.

    öyle bir alet olsa. öğrenirsin ve %90lara geldiğinde bırakırsın öğrenmeyi fakat öyle bir şey de söz konusu değil henüz. ne kadar cahil olduğunu dahi bilmez dünyanın en bilgili insanı. fakat cahillik hoşuna gider; cahil olma durumu insanda bir itici güç, enerji yaratır. amaç cahil kalmak olsa zaten var olan bilgiyi edinmeye gerek kalmaz fakat amaç tam tersi gibi gözüküyor çoğu insan için. cahil olan "ben"e bilgiyi edinmek.

    peki o zaman insanlığın hızlan gelişmesini cahilliğe borçlu muyuz? cahillik olmasa gelişemezdik. tüm bilgiler bizde olsa gelişme kapasitemiz olmazdı.

    keşke başta söyleseydim de okumak istemeyen binler okumasaydı. yine aynı konuya değineceğim:

    farkindalik !

    farkında olup cahil ve bilgili kalmak başkadır. farkında olmayıp cahil ve bilgili olmak başkadır. konuyu fark edebilmemiz için bunlardan asıl karşılaştırılması gerekenler ise farkındalığı olup cahil olan ile farkındalığı olmayıp bilgili olandır.

    hadi bir kaç soru soralım..

    farkında olmak bilinçli olmak mıdır?

    peki farkında olan cahil aynı kalır mı farkında olduktan sonra?

    peki ya bilgili olan farkında olduktan sonra aynı kalır mı yoksa kimyası mı değişir?

    tüm bunların üstüne, peki, bilgili olmak bilinçli olmak mıdır?

    duyarlı olmak nedir? duyarlılık, bilinçlilik, farkındalık aynı şeyler midir?

    peki bunların yanında bilgili olmanın değeri nedir?

    mevcut bilgi tam olarak kullanılamayınca, yani insan mevcut kapasitesini orantılı olarak, tam olarak kullanamayınca bu duyarlılık-bilinçlilik-farkındalık ekgibliklerinin göstergesi değil midir?

    o zaman farkında cahil mi daha sağlıklıdır yoksa farkında olmayan entellektüel mi?

    o zaman bilinçsiz bilgeliğin ne değeri vardır?
    Tümünü Göster
    ···
  4. 114.
    0
    @113 bak kardeşim

    Olumsuz anlamda yabancılaşmış kişinin, yani hem kendine hem dünyaya yabancılaşmış kişinin (kendine yabancılaşan dünyaya, dünyaya yabancılaşan kendine yabancılaşır) başlıca duygusu yoğun bir mutsuzluk duygusudur. Bilinç ancak gerçeklik içinde özgün ve özgül olmak ister, eşsiz bir şey olmak bilincin katlanabileceği bir şey değildir.

    Gerçek anlamda bilinçli kişi ya da bir başka deyişle yanlış bilinç sahibi olmayan kişi (elbet yüzde yüz doğru ve yüzdeyiz yanlış bilinç fikri gerçekliğin ötesinde bir tasarımdır), bilincin yeniyi aramak için kendinden uzak1aştığı, kendine dönmek üzere kendi dışına çıktığı durumların dışında kendiyle barışık bilinçtir, kendini hiçbir zaman kendine yabancı duymaz.

    Olumsuz yabancılık insanın yaşadığı dünyayla karşıtlıkları olması durumunda değil. bilincini yaşadığı dünyanın koşullarına uyduramaması durumunda ortaya çıkar. Yoksa insanın yaşadığı dünyayla karşıtlıkları olması doğaldır. Bilim de, felsefe de, sanat da bilincin dış dünyayla tartışması içinde gerçekleşir. insanın dünyaya gerçek anlamda yerleşememiş olması bilincin sağlıksız gelişimini belirleyecek bir durumdur.

    Sağlıklı yabancılaşmayla gerçek bilinç etkinliğinin kurulamadığı yerde sağlıksız bilinç oluşmaya başlayacaktır.

    sevgilerimi sunuyorum
    ···
  5. 113.
    0
    @112 saygideger koca ayak

    köşeye hoşgeldin. evrensel-insan zihniyeti sadece dile getirir. kisiye almasi icin bir empoze, baski, zorlama v.s. uygulamaz.

    bu temelde neyi "lutfetmemi" istiyorsaniz ve bunu dile getirirseniz. bende elimden geldigince dusunce dile getirimi olarak size ve site okurlarina sunarim.

    dedigim gibi, alip/almamak tamamen okurun insiyatifindedir. cunku evrensel-insan zihniyeti aklin dogru/yanlis inancina degil; bilim ve bilimselligin gozlemine dayanir ve insanoglunu zihniyette insanlastirmayan her turlu sorunu dile getirir.

    saygilarimla
    ···
  6. 112.
    0
    ılık zütlüler detected. for more info:

    (bkz: evrim gerçek incisözlük ile kanıtlıyorum/#29048225)
    ···
  7. 111.
    0
    @110 saygideger arkadaşım

    evrensel insan felsefesi, insanoglu turunun biri olaninin birey bilinci ve bu bilincin evrensel (mekan) ve insansal (tür) butunlugu ile birlestirimidir.

    halihazirdaki dogal zihniyet ve onun akilci, dogrucu, sabit, sahipli, kesinlikciv.s. ve insandisi ve de insanlikdisi her konudaki ve her turlu veri, taban, deger ve tabularinin evrensel ayniliktaki yapisini ve isleyisini disaridan bakis acisi ve notr algi ile tum resminin sorunsal icerigini veren; bilimsel ve bilimsel metoda dayanan bir gozlemdir.

    amaci, dogal zihniyet ve dogal egosunun bilinc ve farkindalik ile elimine edilmesi ve sifirlanan bu bilginin, insansal zihniyet olarak yeniden yesermesidir.

    evrensel-insan zihniyeti, epistemolojinin yapisal bilgisini ortaya koyar.

    evrensel- insan zihniyetinde, insandisi bir yaraticiya teolojik olarak ihtiyac yoktur. yani teoloji disidir. ontolojik kesinlesmis bir tabani oneren bir ideoloji yoktur.

    kisaca, fenomenin arkasinda yer alan numenin teorisini verir. ayrim algisi yoktur, fakat her turlu farkin fark algisi vardir. bu temelde de hak ve ozgurluklerin karsilikli yukumlulugunu dile getirir. fark konusunu ve algi ile taninmasini, saygi; kisinin kendisine ve baskasina zarar vermemesini vicdan olarak algilar.

    yaptirimi, yonlendirimi sadece kisinin kendi insiyatifindedir. gozlemini ortaya koyar, o kadar.

    her turlu dogal zihniyet verisinden arindigindan, bu verilerden arinamayanlari ve onlarin kendileri icin kimlik ve kisilik degeri haline getirdikleri bu verileri, kisi adina saygi ile karsilarken; bu verilerin, insanoglunun zihniyette insanlasamamasinin onunde nasil bir engel oldugunu dusunce olarak dile getirir.

    birey bilinci ilk asamasidir. bunu bireyci akilcilik, ben, bencillik, bireycilik, bananecilik v.s. ile karistirmamak gerekir.

    her konudaki aklin inancsal dogrularini, kabul/red ikilemi ve karsitligi ile degilde; bunlarin insansal zihniyet adina sorununu gozlem olarak ortaya koyar.

    avatardaki x ve y ve de acilimlari, evrensel kullanim sembolleri olarak teorisini teskil eder.

    simdilik burada kesiyorum. eger yanit gelirse, ona gore devam edebilirim. ya da gereken ve zihniyeti besleyen bilgileri inci sözlükteki bu baslikta ele alabilirim.

    saygilarimla
    ···
  8. 110.
    0
    @109 bence azizim;

    Filozoflar problemleri mantıksal bir şekilde ortaya koyarlar. Tarihsel olarak geleneksel mantığınkıyaslarını, Frege ve Russell'dan itibaren de sembolik mantık kullanır ve daha sonra kritik okuma ve fikir yürütmelerle bir sonuca doğru ilerlerler. Sokrat gibi, tartışmayla, veya diğerlerinin ileri sürdükleri fikirlere cevap vererek, veya dikkatli kişisel düşünmeyle cevap ararlar. Filozoflar bu yöntemlerin birbirine göre üstünlükleirini tartışa gelmişler, örneğin felsefi "çözümlerin" nesnel, kesin yani gerçeklik hakkında bilgi veren mi; yoksa konuştuğumuz dilin mantığına açıklık kazandıran veya hatta kişisel terapi mi olduğunu sorgulamışlardır.
    ···
  9. 109.
    0
    o zaman sana bu konuda bir hikaye anlatayım yoldaş

    hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı.

    bir gün çırağına şöyle dedi:

    usta: git biraz tuz al gel.
    anlatıcı: hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde ekledi:
    usta: şimdi bir avuç tuz al ve bir bardak suya atıp iç.
    anlatıcı: çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
    usta: tadı nasıl?
    çırak: acı.
    anlatıcı: usta gülerek çırağını kolundan tuttu ve dışarıya çıkardı. sessizce az ilerdeki gölün kıyısına zütürdü ve çırağına bu kez de şöyle dedi:
    usta: şimdi de göle bir avuç tuz at ve gölden su iç bakalım.
    anlatıcı: söyleneni yapan çırak ağzının kenarından akan suyu koluyla silerken usta aynı soruyu sordu.
    usta: tadı nasıl?
    çırak: ferahlatıcı
    usta: yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. istırabın miktarı hep aynıdır. ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. lstırabın olduğunda yapman gereken tek şey ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.

    kimi zaman bulunduğumuz ruh haline göre aynı acı ağır ya da hafif gelebilir.

    beynimizi kontrol ettiğimiz sürece her acının dozajını azaltabileceğimizi düşünüyorum.
    ···
  10. 108.
    0
    @107 hocam bence risk alan kişiler ; bireyin kendisinden beklentilerinin olduğu alanlardır. Eğer bu riski alanlarda gerçek veya algı olarak birey kendini yeterli hissetmiyorsa, depresyon meydana gelebilir.

    Depresyonda kişi kendini güçsüz ve çaresiz hissederek, çözüm üretemez. Benlik saygısının düşmesi kişide depresyonu tetiklemektedir.
    ···
  11. 107.
    0
    bak kardeşim,

    gönülden inanıyorum.hem net alemde,hem net alemin içindeki incisözlük camiasında hem reel dünyada benden çok daha tecrübeli olmanız, çok daha fazla şey bilmeniz, deneyimlemiş olmanız mümkündür.

    ancak ben mühim olanın deneyimin veya tecrübenin değil, deneyimleyenin ve tecrübe edenin olduğu fikrindeyim.bu bilinmeden kalırsa neyleyim ben tek başına tecrübeyi?

    bütün bu deneyimler kimin başına geliyor?

    risk değil önemli olan, riski alan kim?
    ···
  12. 106.
    0
    @105 Peki sevgili azizim sizce; Depresyon gerçeklikle, hayal edilenler arasındaki gerginlikten mi kaynaklanmaktadır ?
    ···
  13. 105.
    0
    @104 olayı genel açidan irdeledi̇m tek bir örnekle değil...
    ... sözlük anlamı harbiden nedir?
    hala bilmiyorum istersen sen bir bak ...

    özgürlük ile ifade ettiklerin tabiki ortada ama benim ifade etmek isteğim olaya birazda geniş çaplı ele almakı! bir de üslub biraz dikkat ... üslubsal risk anca uyarıya alma ihtimali doğrurur... bu da tabiki bir bakıma risktir! çünkü uyarı almayacağına güvenmekte olduğunu da ifade etmektedir ...

    riski risk yapan sonuçlarıdır.. sonuçları için de bir eylem ifad eder! sözlü risk olmaz! mesela: ben seni öldürüm demek bir risk değildir! benim seni öldürmek için birşeyler hazırlamama, zehirleme, bombalama kaza süsü vermelere yeltenirsem yada geçmişteki sabıkam varsa risk ifade edebilir! salt sözün kendisi ri̇sk değildir! tabiki, eyleme giden yol düşünceden başlar: düşünürsün, gerekirse konuşursun ve en sonunda da eyleme geçersin! ama her söylenen düşünülerek mi söylenmiştir! düşünülmüş dahi olsa eyleme geçilmemiştir! kişinin düşündüğünü birşekilde belirtisi varsa ve biliyorsak tabiki potansiyel risk olarak ta ele alınabilir...

    saygılar, sevgiler
    ···
  14. 104.
    0
    @102 bence azizim "Gercek özgürlük kötülükten gecerek ya da kötülükle varilan yerdir."

    Bilim ve insanlık tarihinde her zaman yaşanmış çatışmalar ve çekişmeler; bir bakıma var olmanın vazgeçilmez unsurlarından biri olarak her zaman karşımıza çıkmaktadır, insanlık var olduğu sürece de çıkmaya devam edecektir...

    Peki bu sırada ekşi sözlüğe ne olacak?

    insan yaşamında yer alan her konuda olduğu gibi bazen bilimde de zorunlu olarak çatışma ve çekişmelere girilmeden gerçeklere ulaşılamaz. Düşünce ve fikir çatışmaları bu açıdan değerlendirildiğinde, tartışmaların dozu bazen kaçsa, çok sıkıcı görünse de aslında gerçektende çatışmaların gerekli ve kaçınılmaz olduğu ortaya çıkar. Çünkü düşünsel olarak güzel olan tartışmalardan ve farklı düşünceleri kapsayan değişik paradigmalardan (farklı düşünme zemini) çok değerli bilimsel sonuçlar çıkartılabilir.

    Bazen ortaya çıkan yeni ve farklı olan paradigma üzerinde veya düşünce farklılıklarında ortaya çıkan çatışma ve çekişmelerin akıl ve mantık rayından çıktığı da olur. Bu duruma bilim tarihinde oldukça sık rastlanır. Söz konusu farklı düşünce düzlemini (paradigma) ortaya koyan araştırmacıya karşı takınılan tavır ve davranışlar bazen eşit olmayan bir noktaya taşınır ki, işlerin karıştığı nokta işte o noktadır.
    ···
  15. 103.
    0
    cami minaresindeki megafondan düğün daveti yapmak imamın pragmatizmidir.
    ···
  16. 102.
    0
    @101 sevgili kardeşim risk sadece fikirler için vardır. zihinde bir fikir geçer ve o fikir "alışılmış veya sonucu az çok kestirilebilen bir yöntemle değil, alternatif bir yöntemle yapılmak istenir"... bu durumda gerginlik oluşur, çünkü ne olacağı bilinmemektedir. risk fikirler üzerindedir.bir düşüncenin eylem haline geçmeden önce mantıksal açıdan sonucunun tam olarak kestirilememesinden kaynaklanır. senin yaptığın tanım riskin en doğru genel tanımıydı.ama eylem halinde oluş halinde hiçbir risk yoktur. çünkü hiçbir düşünce yoktur. eğer düşünce süreci devam ediyorsa korku da devam eder. bunun da anlamı şudur ussal olana düşünerek ulaşılıyorsa risk olası bir durum, ancak ussal olan sadece biliniyorsa risk falan olmaz çünkü ortada korku yoktur, çatışan düşünceler yoktur ve bir bilinmezlik varmış gibi görünse de us bununla hiç ilgilenmez.
    temelde risk kaybedeceği hiçbir şeyi olmayanlara ait bir olgudur. kulağa çelişkili geliyor. kaybedecek hiçbirşeyiniz yoksa korkarsınız, eğer gerçek bir şeyiniz yoksa varoluşsal bir şeyiniz yoksa korkarsınız.ve ilginçtir ama varoluşsal bir gerçeği olanlar ise korkudan yoksundur. kulağa çok çelişkili geliyor.

    benim "özgürlük" ise bir amaca sevkeden risk tanımıydı.

    ben de "ekşisözlük" gibi tanımlar yapabilirim bunun için yapmam gereken tek şey bir "papağan" olmak.

    sen bana riskin tanımını sorarsan senin için cevabım farklı olur, başka birisi sorarsa başka birisi için farklı olur. cevap her yerde aynıysa bu bir test sorusu demektir ki kimsenin zekamı test etmesine izin vermem,o canlı bir şeydir o yaratıcı bir şeydir.bu yüzden başka birinin yanıtları kendisine aittir. insanların kendi yanıtlarından sınav yapılırsa, ortalık hafızlarla papağanlarla dolar.ve en aptal olanlar eğitim sisteminde en zeki konumuna düşer. başkalarının yanıtlarını en iyi ezberleyen hafız en zeki kabul edilir.en iyi papağan en iyi ezber yapandır, gerçekten de ezber yapan bir zeka nasıl yaratıcı olabilir ki?nasıl yeni olabilir ki?

    bu konuyu seviyesi düşük bir üslupla ele almamın sebebi de insanın kendi zekasına saygı duymadığını gördüğüm içindi
    ···
  17. 101.
    0
    @100 ama azizim;

    Üstünüze giydikleriniz hakkındaki fikrini almak için "nasıl olmuş böyle ?" sorusunu yönelttiğinizde, giysilerin renk ve tarz uyumuna aldırmaksızın " böyle üşürsün yavrım, o kalın kapşonlu hırkanı giy, a benim kuzum, kurban olduğum" şeklinde koruyucu bir cevap almanıza sebep olan düşünce sistemi yüzünden hep bunlar başımıza gelmedi mi ?
    ···
  18. 100.
    0
    @98 yoldaş sadece farklılığı tanımak yetmez diyerek riske girmişsin bence ve buradaki risk şudur: kendi özgürlüğünüz için, varlığınızın özgürlüğü için yarım bir hayat yaşamaktansa tüm canınızı ortaya koymak ve tam bir hayat yaşamayı seçmektir. kaybedecek bir varlık yokken nasıl risk alınır?

    lütfen bana söyleyin ortaya koyacağınız neyiniz var da risk alıyorsunuz?

    neyin var da risk alıyorsun?

    kaybedecek gerçek bir şey göster ki riske gir.
    ···
  19. 99.
    0
    @97 Senin derdin azizim bence ;

    Sadece farklılığı tanımayı ve ona saygı göstermeyi vurgulayan yaygın çokkültürcülük anlayışının nihai sonucunun farklı grupların tecridi olacağını iddia eden Fay, karşılıklı öğrenmeye, diyaloğa ve etkileşime vurgu yapan bir çokkültürcülük anlayışı sunuyor...
    ···
  20. 98.
    0
    @96 aslında azizim ;

    Anlamın doğası, yorumun niteliği, nesnelliğin olabilirliği, benlik ve benliğin başkalarıyla ilişkisi, kültür ve toplumun doğası, kültürlerarası anlayışın karmaşıklığı gibi meseleler Fay'in irdelediği konularda bazıları. Ama Fay'in ele aldığı bu sorunlar yalnızca sosyal bilimleri değil, çokkültürlü deneyimi özneleri olan bireyleri de çok yakından ilgilendiriyor. Fay bizler için çok önemli bir kılavuz sunuyor. Bugün karşımızda duran en önemli sorunlardan birinin tikelliklerimizi koruyarak bir arada nasıl yaşayacağımız olduğu düşünüldüğünde, "Sadece farklılığı tanımak yetmez; etkileşim, diyalog ve karşılıklı öğrenme olmalıdır" düsturundan öğreneceğimiz çok şey olduğu tartışma zütürmüyor...
    ···