/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    +2
    RiAN DiYARI

    MiRAS

    insanların diyarında bir sorun var ama benim gitmeme gerek yok. Uandina ilgileniyor. Şu an daha önemli bir durum var. General Talong seferden geri döndü. Hem de 50 asker ile. Belki de anlaşma falan getirmiştir. Noz bir ziyafet hazırlığı başlamasını emretti. Son kazandığımız savaş için değil. Savaşların bittiğini söyledi. Ama nasıl bitti ki? Noz tahtında oturuyordu. Bütün geride kalan(Yani idam edilmemiş) soylular, halk, askerler hepsi toplanmıştı. Ben ve Kael ise kralın yanındaki koltuklarda oturuyorduk. Talong da kralın huzuruna çıktı:

    Talong-“Kralım.”

    Noz-“Dedem zamanında burada halkını toplar ve ejderhaları idam edermiş. Halk da her ejderha öldüğünde sevinç çığlıkları atarmış. Çünkü artık büyük sorunlarımızdan biri ölürmüş. Burada vereceğin haber bir ejderhanın ölümü kadar büyük bir etki yaratmalı halkta. Şimdi konuşabilirsin.”

    Talong-“Kralım. Geansi Krallığı artık yok. Onların toprakları artık bizim yani Rian Krallığı topraklarına ait.” Halktan sevinç çığlıkları yükseldi. Şölen havası vardı. Çünkü iki ülke düşmüştü bile. Ve son ülkenin şartı da tüm ülkelerin düşmesiydi. Zaten küçük şehir devletleri de teslim olmuştu bile. Aldmir Krallığı’nın düşmesiyle gücümüz bayağı artmıştı. Bu da küçük devletleri korkutmuş ve pes ettirmişti. Zaten etmemiş olsalardı bile Aldmir ve Geansi düştüğü için artık kaynaklarını alacak yerleri kalmamıştı.

    Noz-“Detayları toplantı salonunda konuşalım. 50 askerle bir krallığı işgal edebildiğin için seni tebrik ediyorum ve sana ‘Rian’ın Kahramanı’ ünvanını veriyorum.” Dedi ve tahtından kalkıp toplantı salonuna doğru yürümeye başladı. Ama çok zorlanıyordu yürürken. Belli etmemişti halkına. Ben anlıyordum. Artık acı bir yetişkin için bile dayanılmaz hale gelmeliyken bir çocuğun çoktan acı içinde ölmesi gerekiyordu. Ama o hala yaşıyordu. Son bir gayret.

    Toplantı odasına vardık. Noz yerine oturunca bir rahatladı. Gerçekten yürümesi bile zorlaşmaya başlamıştı.

    Noz-“Detayları anlat Talong”

    Talong-“Biz krallığa gittiğimizde zaten oralar çoktan yıkılmıştı. Sanki işgal edilmiş gibiydi. Ve kurallara göre bir sorun olduğunda biz de karışma hakkına sahiptik ve karıştık da.” Noz zaten bildiği şeyi duyuyor gibi:

    Noz-“Sonra?”

    Talong-“ içeri girdiğimizde kalan tüm askerler ve halk önümüzde diz çöktüler. Ve krallığın yıkıldığını artık Rian Krallığına bağlı olduklarını söylediler. Ve ülkenin resmi belgesini yaktılar. Kralın kellesini de kazığa saplayıp ülkenin girişine koymuşlar. Siz onlara özgürlük verince halk da daha fazla dayanamayıp iç savaş çıkarmış. Kraldan o kadar zulüm görmüşler ki askerlerin çoğu bile bu isyana katılmış.”

    Noz-“Anlıyorum. Teşekkür ederim yaptıkların için.”

    Talong-“Ben bir şey yapmadık kralım. Siz başından beri bunu biliyordunuz. Onun için onlara bağımsızlık verdiniz.”

    Noz-“Beni gözünde fazla büyültüyorsun Talong. Ben sadece normal bir Rian’ım. Lotus da birazdan buraya gelecek. Haftalar önce haber yolladım. Hatta çoktan şehrin girişinde olmalılar.” Ve dediği gibi de kraliyete ait at arabaları gelmişti. içinden Lotus indi. Ve onun Kael i ile birkaç asker.

    Miras-“isterseniz toplantı salonunda davet edelim. Misafir salonuna kadar yürümeyin.”

    Noz-“Sanki ayaklarım tutmuyor gibi konuşuyorsun Miras. Misafirleri ağırlamak benim görevim.” Dedi ve ayağa kalkıp yürümeye başladı. Kendine acı çektirmekten neden zevk alıyor ki?
    Tümünü Göster
    ···
  2. 77.
    +2
    Halis-“Çok saçma. Dedem öldü. Nasıl gelir? Yalancı olmasın…”

    Rıfat-“Yalan olabilir işte o yüzden çağırıyorum. Ama dedemin eski fotoğraflarına bire bir benziyor.”

    Halis-“Bire bir mi benziyor?”

    Rıfat-“Yaşlanmamış bile.”

    Halis-“NE?” Fazla sesli söylemiştim. Ama yani NE? O da mı yaşlanamış? Eğer gerçekten öyleyse ciddi ciddi dedem olduğuna inanacağım.

    Rıfat-“Hadi aşağıya inelim.”

    Halis-“Tamam.” Aşağıya çekingen adımlarla iniyordum. Yani, dedem yaşıyor. Çok saçma. Hadi yaşıyordu diyelim babam neden öldü dedi? Peki neden şimdi geldi? Aşağıya inip kendim öğrensem daha iyi olur.

    Aşağıya indiğimizde annem hala şaşkın şaşkın Rıfat dedemle ( Dede diyesim gelmiyor ama) konuşuyordu. Görünce gözlerime inanamadım. Gerçekten de tıpa tıp aynısı. Fotoğraftaki ile aynı. Biraz daha sakalı çıkmış sadece. Annem bizi görünce biraz gerildi. Ama hemen gizlemeye çalışarak:

    Huriye-“Gelin de dedenize merhaba diyin.”

    Rıfat-“Dedem mi? Babamdan birkaç yaş büyük duruyor sadece. Hem bize öldü demiştiniz.”

    Huriye-“Rıfat. Ne kadar ayıp. Gel dedenin elini öp çabuk.” Annemin bu kadar hızlı dedemiz olduğunu kabullenmesi Rıfat’ın zoruna gitmiş olmalıydı. Çünkü yumruğunu sıkıyordu. Muhtemelen bir şey söylememek için kendini zor tutuyor. Anneme de bakıyorum, o da pek iyi değil gibi. Yani şaşkın hala. Ama gizlemeye çalışıyor ve başarıyor da. (Bb bir bine’nin babası. ikisinin de ismi Rıfat olduğundan karışıklık olmasın)

    Bb-“O kadar yaşlı değiliz. Elimi öpmenize gerek yok. Geçin oturun bakalım karşıma.”

    Rıfat-“Zaten planım da o. Sana sormam gereken sorular var.”

    Bb-“Meraklı çocukları severim. Gelin bakalım. Hem size çikolata da aldım. Bir Bine’nin evlendiğini bile bilmiyordum. Geç öğrendiğim için anca çikolata alabildim.”

    Rıfat-“O zaman evi nasıl buldun?”

    Bb-“Atalarımızın bir sözü vardır. Sora sora Bağdat bulunur.”

    Rıfat-“Genelde babamın yerini tarif ederken kumarhaneyi tarif ederler ama.”

    Bb-“Babanız kumarhane mi işletiyor? Bak bunu bilmiyordum.”

    Rıfat-“Evet. Sen yokken Süleyman dedem ilgilendi babam ile. Ve o hediye etmiş kumarhaneyi de.” Bunu biliyorum. Kızdırmaya çalışıyor. Genelde herkese yapar. Gerçek yüzünü ortaya çıkarmak amaçlı. Lakin kaşı bile oynamıyor.

    Bb-“Süleyman beyin yanına gideyim de ona da teşekkür edeyim bari. Babanız ne zaman gelecek peki?”

    Halis-“Babam bu gece eve geç gelecek. Toplantısı varmış.”

    Bb-“Hmm. Şimdi düşündüm de bugün günlerden Çarşamba. Sizin okula olmanız gerekmiyor mu?”

    Rıfat-“Babam annemin yanında kalmamızı söyledi.”

    Bb-“Hmm. Okula gitmek yerine evde kalmanızı söyledi öyle mi? Bu hiç Bir Bine’lik değil. Babalar…”

    Rıfat-“Sen nereden bileceksin ki ne babama göre ne değil?” dediği anda annem Rıfat’a tokat attı. Hayatında hiç fiske yemeyen Rıfat ilk kez tokat yedi. Ben bile çekindim.

    Huriye-“Nasıl konuşuyorsun dedenle sen? Terbiyesiz.” Bu bardağı taşıran son damla oldu.

    Rıfat-“SiZ KAFAYI MI YEDiNiZ? Ne yaptığınızın farkında mısınız? Evimize girip çıkan yabancıların haddi hesabı yok. Biri geliyor gezgin diyorsunuz, biri geliyor dedeniz diyorsunuz. Herkes her şeyi biliyor tek biz bilmiyoruz. KiM BU ADAM? KiM BU GEZGiN?” dedi ve koşarak odaya çıktı. Ben de onu takip edecekken dedemle göz teması kurdum. Tam o anda zihnimde “Tik Tak. Tik Tak. Tik Tak” diye bir ses yankılandı. içimde bir boşluk, bir yalnızlık hissettim. Gerçekten hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. Sonra zihnimde Alduin’nin sesi geldi

    Alduin-“Sen de hissettin mi?” Şu an hiç konuşamam seninle. Odaya doğru koştum ve Rıfat’ın yanına gittim. Ben içeri girdikten sonra Rıfat kapıyı kilitledi. Çok sinirliydi. ilk kez onu böyle görüyordum. Sağa sola hızlı hızlı yürüyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 78.
    +2
    Ben kendimi yatağıma attım ve Rıfat da bilgisayarının başına geçti. O tuşlara tıklaması bile bana ninni gibi geliyordu. Zaten birkaç dakika sonra uyuya kaldım.

    Alduin-“Bir şeyler bulmuşsun.”

    Halis-“Evet buldum ama sana bir sorum var. Bunun cevabını verince beni rahat bırakacak mısın?”

    Alduin-“insan. Neden anlamıyorsun? Bu bir rüya değil.”

    Halis-“O zaman neden sadece ben uyuduğumda geliyorsun? Hem benim adım insan değil. Adım Halis.”

    Alduin-“Tamam Halis. Çünkü ben de uyuyor oluyorum. Rüyalarımız kesişiyor. Ve yakında uzun bir uyku uyuyacağım.”

    Halis-“Ölecek misin?”

    Alduin-“Hahaha. Hayır. Enerjimi evladıma aktaracağım ve o yumurtadan çıkana kadar uyuyacağım.”

    Halis-“Enerjini aktarmak mı? Anlamadım.”

    Alduin-“Anlaman gerekmiyor. Sadece bilsen yeterli. Uzun uyku süresince sana yardım edebilecek miyim onu bile bilmiyorum.”

    Halis-“Yardıma ihtiyacım yok benim.”

    Alduin-“Olacak. Hissediyorum. Çok yakındalar. Peki ne buldun?”

    Rıfat’ın çıkardığı sonuçların hepsini anlattım.

    Alduin-“Unutulmuşlar kim ben de bilmiyorum. Lakin bu sonuçlar işimize yarar. Biri geldi. Uyanmalısın.” Gözlerimi açtığımda Rıfat beni sallıyordu. Evet. Kardeşim geldi ve beni uyandırıyor. Ama endişeli görünüyordu.

    Rıfat-“Uyan. Dedemiz gelmiş.”

    Halis-“Sanki tanımadığımız biri. Gelsin. Akşam aşağı iner konuşurum Halis dedemle.”

    Rıfat-“Sorun o değil. Kalksana sen bir.” Zorla yataktan çekip kaldırdı. Ne güzel evde kaldık şimdi de dedem geldi. Off ya. Babam mı haber verdi acaba rahatsız diye? Sanmam. Hem böyle küçük bir şey için bu kadar yol gelmez. Yani rahatsızlığı büyük değildi.

    Halis-“Ee ne bu heyecan. ilk kez mi gördün dedemi?”

    Rıfat-“Evet. Sen de ilk kez göreceksin.”

    Halis-“ilk kez mi?”

    Rıfat-“Çünkü babamın babası gelmiş. Rıfat dedem gelmiş.”
    ···
  4. 79.
    +2
    içeri girdiğimizde generaller hararetli hararetli tartışıyorlardı. Noz’un içeri girmesi ile hepsi önünde başını saygıyla eğdi. Kalkın işareti yaptıktan sonra hepsi başını kaldırdı. Ki tekrar aşağı bakmak zorunda kaldılar. Çocuk yani. Mecburen yukardan bakıyorlar.

    Noz-“Durum hakkında bilgi verin.”

    Karsu-“Kralım. Ticaretimiz son 3 gündür aksamaya başlamıştı lakin bugün kesildi. Dışarıdan hiçbir şey alamıyoruz. Dediğiniz gibi bütün kaleleri ve garnizonları boşaltıp ordularımızı başkentte birleştirdik. Son kalemizi de aldılar. Artık Aldmir krallığı en geniş krallığa sahip.”

    Noz-“Anlıyorum. Peki tüm ordusuyla mı saldırıyor?”

    Karsu-“Hayır. Kalelerde en az 300 asker bırakıp öyle saldırısına devam ediyor.”

    Noz-“Peki kaç askeri var? Casus öğrenebilmiş mi?”

    Karsu-“Tahmini 15 bin asker.” 15 bin mi? Bu çok fazla.

    Noz-“Peki bizim garnizon ve kalelerdeki askerlerle beraber kaç askerimiz var?”

    Karsu-“Maalesef 3000 kadar. Bu kazanamayacağımız bir savaş.”

    Noz-“Yani her asker 5 kişi öldürse yeter.”

    Karsu-“Onlar bizim 5 katımız. Nasıl yenelim? Hem kuşatma sırasında depolarımızdaki yiyecekler de halka ve bize 2.5 sene yeter.”

    Noz-“Savaş o kadar sürmeyecek. Emin olun.”

    Miras-“Aklınızda bir planınız mı var?”

    Noz-“Evet. Merkezde yaptırdığım borazan hazır mı peki?”

    Karsu-“Evet. Çizdiğiniz şemadakinin aynısı gibi yapıldı. Peki ne işimize yarayacak?”

    Noz-“Bu planı size bir kere anlatıyorum. Beni dikkatlice dinleyin. Miras. Sen şimdilik dışarı çık. Sana güvenmediğimden değil. Konseye dahil olmadığından bu planı duymaman gerekiyor.”

    Miras-“Nasıl isterseniz” dedim ve dışarı çıktım.
    ···
  5. 80.
    +2
    HALiS

    Alduin-“Sen de hissettin değil mi?”

    Halis-“Evet evet. Bu ikinci söyleyişin. Seni gördüğüme göre ben uyuya kaldım demektir. Rıfat’tan azar işiteceğim.”

    Alduin-“Rıfat kardeşinin ismi mi?”

    Halis-“Evet. Ve şu an pek iyi değil. Biz burada bunları konuşurken belki de uyanmış aşağıda annemle kavga ediyor olabilir. Daha da kötüsü babam eve gelip bizim odanın kapısını açıp yanımda kavga ediyor olabilirler.”

    Alduin-“Korkuyor musun yoksa? Kavga etmeleri hoşuna gitmiyor mu?”

    Halis-“Tabi ki hoşuma gitmiyor. Neyse şu an bu konudan uzaklaşalım. O adamın gözlerine baktığımda kafamda tik tak sesi geldi. Saat gibiydi.”

    Alduin-“Saat… Anladım. Sizin dünyada zaman göstergesi. Bu da zaman anldıbına geliyor. Sizin kanınızdan olmasına rağmen onda bir şeyler var.”

    Halis-“Bizim kanımızdan mı? Sen nereden anladın?”

    Alduin-“Kan çekimini hissedemedin mi? Özellikle de siz insanlarda bu daha güçlü. Senin içgüdün yok mu?”

    Halis-“içgüdü mü? Ne alaka?”

    Alduin-“Siz nasıl içgüdünüzü kullanmadan yaşayabiliyorsunuz? Yani yediğiniz meyvenin, içtiğiniz suyun, aldığınız havanın zehirli mi değil mi olduğunu anlamadan, birinin size yaklaştığını hissetmeden nasıl yaşayabiliyorsunuz?”

    Halis-“Gördüğün gibi. Yaşıyoruz. Aşağılaman bittiyse benim uyanmam lazım.”

    Alduin-“Özür dilerim. Sizi aşağıda gördüğüm için söylememiştim. Sadece gerçekten merak ettim.”

    Halis-“Herneyse. Gerçekten uyanmam lazım.”

    Alduin-“Uyanmak istemiyorsun ama. Sadece güzel bir rüya görmek istiyorsun. Tamam o zaman. Sana bu rüyayı vereceğim. Çok çalıştın ve bunu hak ettin.” dedi ve yanıma geldi. Ve önümde birden bir sahne belirmeye başladı. Bütün aile yan yana oturmuş televizyon izliyordu. Rıfat annemin kucağına yatıyordu. Babam da beni çağırıyordu. Alduin babamı görünce bir an duraksadı. Ve gözleri bayağı faltaşı gibi açıldı. Daha sonra ise bana doğru gerçekten önemli bir şey söyleyecekmiş gibi döndü.

    Alduin-“Halis. Senin baban…”

    b-“Uyan artık. iki saattir uyanamadın.” Ben neredeyim? Evet. Evdeydim. Babam başımda. Hava kararmış. Bir dakika? Dedem ne oldu?

    Halis-“Dedem…”

    b-“Aşağıda. Size bir şey anlatacaktım. Bu benim babamı da kapsıyor.”Sonunda gezgin vakası kapanıyor mu? Artık rahat edebileceğim. Sonunda.
    ···
  6. 81.
    +2
    Halis

    Halis-“Senin sayende artık uykumda da rahat yok.”

    Alduin-“Ben sana gelmiyorum. Sen bana geliyorsun.”

    Halis-“Nasıl durduracağım o zaman bunu?”

    Alduin-“Siz insanlar çok garipsiniz. Kendi yaptığınız şeyi nasıl yaptığınızı bilmiyor ve kendi kötü sonuçlarınızda da başkalarına kızıyorsunuz.”

    Halis-“Bu benim suçum mu? Seni görene kadar ejderhaları bir efsaneden ibaret sanıyordum. Belki de kombo rüya görüyorumdur.”

    Alduin-“Kombo ne demek?”

    Halis-“Bazı kelimelere zihnimden bakabilirsin.”

    Alduin-“Anlıyorum. Yani durmadan aynı rüyayı devam ettirerek gördüğünü düşünüyorsun.”

    Halis-“Neyse, şu konuyu kapatalım. Tik tak sesinden neden korktuğumu bilmiyorum. Saatteki saniyenin söyleniş şekli tik tak anldıbına gelir. Diğerlerini bile anlamadım. Tek anladığım şey bir şeylerin yaklaştığı ve ne yapacağımı bilmiyor olmam.”

    Alduin-“Düşündüğünden daha yakın. Hissedebiliyorum.”

    Halis-“Ben buradan hissetmiyorum, sen oradan nasıl hissedeceksin?”

    Alduin-“Aramızdaki bağdan dolayı hissedebiliyorum. Aramızdaki bağın ne olduğunu bulmamız çok önemli. Luka geliyor. Uyandırılacağım. Şimdilik konuşmamızı bitirelim.” Dedi ve gitti. Ben ise geri uyandım.
    ···
  7. 82.
    +2
    Yine saçma sapan bir rüya. Her uyandığımda gerçek mi diye sorguluyorum. Ama alışmaya başladım. Uyandığımda yataktaydım. Dün gece olanlar aklım geldi. Zaten hayal meyal hatırlıyorum. Babam eve bir yabancıyla geldi annemle babam bayağı tartıştılar ve sonuç olarak misafire ayrılan odada artık o kalıyor. ismi de Yuri’ydi herhalde. Susadım. Su içsem iyi olacak. Aşağıya indim ve mutfağa doğru yürümeye başladım. Arkamdan bir ses geldi:

    -“Bakıyorum da bugün erkencisin.” Sesin kimden geldiğini hemen anladım.

    Halis-“Sen de erkencisin Rıfat.”

    Rıfat-“Hiç uyumadım ki.”

    Halis-“Neden uyumadın?”

    Rıfat-“Babamın getirdiği kişi… Yuri. Onda garip bir şeyler seziyorum.” Esnedim ve:

    Halis-“Ben de öyle. Belki yabancı olduğundan bize öyle geliyordur.”

    Rıfat-“Onu da düşündüm. Dün annem sinirlendi lakin babam o gezgin demesiyle direk sakinleşti. Bu gezgin ne Allah aşkına? Kafayı yemek üzereyim. Babam sabah gezgin akşam gezgin diye dolaşıyordu ortalıkta. Sonunda buldu bu sefer de eve getirdi. Anlamıyorum. Gerçekten anlamıyorum.”

    Halis-“Gezginlik meselesinden canım sıkıldı artık. Rüyamda gezgin uyanıyorum gezgin…”

    Rıfat-“Seni ilk kez sinirlenirken görüyorum.”

    Halis-“Bu şeyler sinirimi bozuyor çünkü. Kaç gündür rüyamda bir sırrın çözümünü ararken buluyorum. Ve bizim dünyada bir gezgin mi ne varmış.” Ejderhadan bahsetmesem daha iyi. Dalga geçer. Geçen sefer geçmişti.

    Rıfat-“Ne sırrı? Bilmece gibi mi?”

    Halis-“Evet.”

    Rıfat-“Bana da söylesene. Belki çözümünü bulursam rahat uyuyabilirsin.”

    Halis-“ Bir şeyler geliyor. Unutulmuşlar yükseliyor. Güven zayıflara tutulmuş bir silahtır. Tik Tak. Tik Tak. Tik Tak.”

    Rıfat-“Ne kadar garipmiş. Her rüyanda mı görüyorsun bunu?”

    Halis-“Evet. Birkaç gündür çözmeye çalışıyorum.”

    Rıfat-“Tamam o zaman. Sana yardım edeceğim. Öncelikle ‘bir şeyler geliyor’ kısmını ele alalım. ‘Bir şeyler’ dediğine göre canlı da olabilir, cansız da. Bir şeyler şifre gibi. Devamında şifrenin cevabı olabilir. ‘Unutulmuşlar yükseliyor.’ Hmm. Unutulmuşlar. Bir şeyler denen kısmı şu şekilde değiştirsek nasıl olur? ‘Unutulmuşlar geliyor ve yükseliyorlar.’ Burada önemli olan unutulmuşlar kim? Unutulmuşlar cepte. Güven zayıflara tutulmuş bir silahtır. Burayı da şu şekilde söyleyebiliriz herhalde. Unutulmuşlara güvenme. Sonu neydi?”

    Halis-“Tik Tak. Tik Tak. Tik Tak.”

    Rıfat-“Bu da süreyi belirtiyor olabilir. 3 kere tik tak denmiş. 3 saniye olabilir. Tik bir saniye tak bir saniyeyse 6 saniye. Burası çok karmaşık. Tik Tak ın birden fazla anlamı var. Süre belirtiyor olabilir, bir yavaş bir sert vuruş olabilir… Ne bileyim işte. Böyle bilmeceli rüyalar nasıl görebiliyorsun?”

    Halis-“Sadece sordum. Ben de bilmiyorum.”

    Rıfat-“Neyse. Saat daha erken. Biraz uyumak istiyorum. Su içip yatacağım.”

    Halis-“Ben de su için kalkmıştım zaten. Yardımın için teşekkürler.”

    Rıfat-“Önemli değil. Kardeşimsin tabi yardım edeceğim. Gezgin konusunu da çözmeye çalışacağım.”

    Halis-“Ben de sana yardım ederim.”

    Rıfat-“Sen ilk önce rüyanı çöz. Hahahaha. Yardım edecekmiş.” Dedi ve mutfağa girdi.

    Halis-“Dalga geçmesene yaa” dedi ve arkasından mutfağa girdi. Bir Bine bu konuşmaya merdivenlerin üstünde gizlice dinleyerek kulak misafiri olmuştu.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 83.
    +2
    Bir Bine

    Çocukların bu kadar sonuç çıkartıp hiçbir şey bilmemesi… Bunu biliyordum. Halis orada gerçekten de söylemiş. Ama neden? Unutulanlar düşündüğüm şey mi acaba? Lanetliler olabilir mi? Ama oradan nasıl kaçacaklar ki? Çok zor. Aslında ben bilmiyorum oraları lakin yani zordur. Ama Kim Styla kaçtıysa diğerleri de kaçabilir. ihtimal var. Bunu Miras’a bildirmem gerekli. Ama nasıl ulaşacağım ki ona? Veya Karga’ya bildirirsem o da ağaca bildirir. Hmm. isim konusunda gerçekten felaketim. Hala Karga ve Ağaç olark aklıma geliyorlar. En azından Holas ve Rolas’ı hatırlayabildim. Bu da bir şey. O zaman Yuri’nin yanına gitmem lazım.

    Ben merdivenlerden aşağı inerken çocuklar da mutfaktan çıkıp odalarına yöneldiler. Beni görünce Rıfat:

    Rıfat-“Dur tahmin edeyim. Sen de mi su içmeye iniyorsun?”

    b-“Doğru tahmin.”

    Halis-“Baba. Artık bir şeyler anlatsan bize de. Gezgin ne demek mesela? Yuri bir gezgin mi? Diğer ailen ne demek?” Direk konuya girmesini beklemiyordum. Ve diğer ailem mi?

    b-“Diğer ailem mi? Sana bunu kim söyledi?”

    Rıfat-“Annem anlattı. Senin üvey kardeşlerin varmış. Ve onları bulman için de gezgin lazımmış. Dünyada bulunmamış kara parçasında falan mı onlar? O da gezgin olduğu için orayı bulacağını mı düşünüyorsun?”

    b-“Biraz karmaşık bir hikaye.”

    Rıfat-“Sen anlat ben çözerim.”

    b-“Anlatsam bile inanmazsınız.”

    Halis-“inanırız. Babam değil misin? Hem böyle bir hastalığın varken daha neye inanmayalım ki?”

    b-“Tamam. Anlatacağım. Ama akşama kadar bana süre verin. Bu öyle direk anlatabileceğim bir olay değil. Ve dediğim her şeye de inanmalısınız. Size absürt gelebilir, garip gelse bile…”

    Rıfat-“Tamam. Akşam saat 8 de anlatmanı bekliyoruz. Değil mi Hali… Halis nerede?”

    b-“Ben konuşurken yukarı çıktı bile o.”

    Rıfat-“Şu çocuk… 2 dakika uykusuzluğa dayanamadı. Neyse ben de yatıyorum.”

    b-“iyi geceler.”

    Rıfat-“Ne gecesi. Sabah oldu.”

    b-“O zaman günaydın.”

    Rıfat-“Sana da.” Dedi ve odasına çıktı. Şimdi bir de işin yoksa onlara da anlat da inanmalarını bekle.
    ···
  9. 84.
    +2
    Yuri’nin yanına gittim. Hemen Miras’a haber vermesi lazım.

    b-“Yuri. Uyan.”

    Yuri-“Ya budu spat\' men\'she “ Ne diyon amk.

    b-“Ne diyorsun anlamıyorum.”

    Yuri-“Diyorum ki biraz daha uyuyacağım. Rus’çan yok mu?”

    b-“Yok. Çünkü Türkiye’desin.”

    Yuri-“Haa… HAA” hemen ayağa dikildi.

    b-“Bu kadar acele kalkmana gerek yoktu.”

    Yuri-“iş saati mi geldi?”

    b-“Hayır. Sadece senden bir iyilik isteyecektim.”

    Yuri-“Sabah’ın bu saatinde ne iyiliği?”

    b-“Miras’ın yanına gidip ona yanıma gelmesini söyler misin?”

    Yuri-“Tanrıça Miras’ın yanına gitmem imkansız.”

    b-“Neden?”

    Yuri-“Çünkü şu an Rian Diyar’ında savaş var.”

    b-“Savaş mı? Ne savaşı?”

    Yuri-“Kim Styla krallarını öldürünce krallık 4 büyük devlete bölündü. Onun için de şehre girişler yasaklandı. Bizim için bile.”

    b-“Peki Imdan Diyar’ından kargaya ulaşabilir misin?”

    Yuri-“Karga mı? Oradakilerin hepsi karga gibi.”

    b-“Oranın gezginine ulaş. Ağacı bana göndersin. Çok önemliymiş de.”

    Yuri-“Karga dediğin Ountanis ve ağaç dediğin de Uandina mı?”

    b-“Neyse ne işte. isimlerine dilim dönmüyor.”

    Yuri-“Emin ol seni efsane yapanlar ve tapanlar seni çok abartmışlar. Daha Imdan Diyarı’na bile gitmemişsin.”

    b-“Sen de daha Ejderha Diyarı’na gitmedin. Hadi benim canımı sıkma da git haber ver.”

    Yuri-“Tamam tamam. Hemen kızma.” Yarım saniye sonra “Tamam. Haber verdim. Şimdi uyuyabilir miyim?”

    b-“Tamam. Sen orada ne kadar süre kaldın?”

    Yuri-“Yarım saat kadar.”

    b-“Tamam. Sen de yavaştan hazırlan. işe gideceğiz.”

    Yuri-“Bu saatte mi?”

    b-“Evet. Bu saatte. Beğenemedin mi? istersen beyimize özel öğleden sonra da gidebiliriz.” Lan iyice kaypağa benzemeye başladım amk.

    Yuri-“Yok da ne bileyim saat daha 6.”

    b-“Türkiye’ye hoş geldin. Şimdi hazırlan ve sana konum attığım yere git. işin saat 8 de başlıyor. Anca hazırlanır yemeğini yer çıkarsın.”

    Yuri-“Sen arabayla atmaz mısın ya?”

    b-“istersen tekme atayım sana? Oraya kadar gidersin.”

    Yuri-“Ha hayır teşekkürler. Ben hemen giderim.”

    b-“Sen üstünü giyinene kadar ben de sana bir şeyler hazırlarım.”

    Yuri-“Seni anlamıyorum. Kötü biri misin, iyi biri mi?”

    b-“Hadi hadi. Fazla konuşma da hazırlan. Yatağını da topla temiz bırak.” Dedim ve odadan çıktım. Mutfakta tam bir şeyler hazırlamaya gidecektim ki Huriye de mutfakta su içiyordu. Herkes susamış belli ki. Ben de susasam keşke.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 85.
    +2
    Kahvaltıyı hazırladım. Saat çoktan 7.30 olmuş bile. Çocuklara seslendim. Yuri’ye seslenmeme bile gerek kalmadı. Çocuklara seslendim ilk o geldi. Hemen geldi. Çocuklar da Yuri de kahvaltıya oturdu. Sessiz bir kahvaltıydı. Bayağı sessiz. Ama bu sessizliği Rıfat bozdu.

    Rıfat-“Annem yemiyor mu?”

    b-“O bugün işe gitmeyecek. Kaç gündür bayağı yorulmuştu. Dinlenecek bugün. Siz de annenizi rahatsız etmeyin tamam mı?”

    Rıfat-“Tamam sorun değil. Etmeyiz.” Esnedi.

    b-“Sen dün gece uyumadın mı?” Uyumadığını biliyorum. Tüm gece bir sağda bir solda yürüdü, masasına oturup bir şeyler yazıp çizdi. Birkaç kere yanına gittim uyu diye de tamam deyip uyumadı. Ama bunları bildiğimi söyleyip korkutmak istemiyorum.

    Rıfat-“Uyudum. Sadece biraz geç yattım.”

    Yuri-“O değil de sanki diğer oğlun uykusunu alamamış gibi. Gözlerini zor açıyor.”

    b-“O hep öyle. Durmadan uyuklar. Onun da sorununu çözemedik.”

    Rıfat-“ismin Yuri’ydi değil mi?”

    Yuri-“Evet.”

    Rıfat-“Yuri. Benim ismim Rıfat. Bu da kardeşim Halis. Sana bir şey sormak istiyorum.”

    b-“Ne soracak…”

    Rıfat-“Bir dakika baba.”

    Yuri-“Tamam. Sor.”

    Rıfat-“Gezgin ne demek?”

    Yuri-“Gezgin dünyayı gezip genellikle gezi yazısı yazanlara denmiyor mu?”

    Rıfat-“Ondan bahsetmiyorum. Lafı çevirme. Senden bahsediyorum. Sen ne tür bir gezginsin?” Yuri gözleriyle bana söyleyeyim mi der gibi baktı. Ben de hafiften kaşlarımı hayır şeklinde kaldırdım. Onlara akşam ben söyleyeceğim.

    Yuri-“Sadece gezginim. O kadar. Tüm dünyayı köşe bucak gezerim.”

    Rıfat-“Dün senin hakkında araştırma yaptım. Soyadın Golubiew. Soyadın bir tarihçinin soyadı ile aynı. Antoni Gołubiew. Akraban mı?”

    Yuri-“Evet. Büyük babamın babası. Bir tarihçiydi.” Gece bunu mu araştırıyordu yoksa?

    Rıfat-“Sen gezginden çok gamer gibisin. Genellikle nickin “zZProtivZz” oluyor. Protivin Türkçe anlamı da aykırı demek. Yanlış mıyım?”

    b-“Sen ne zaman Rusça öğrendin ki?”

    Rıfat-“Anldıbını bilmiyordum. Google çeviri diye bir şey var. Kelimeyi koyuyorsun sana Türkçesini veriyor. Peki cevap ver bakalım. Doğru mu?”

    Yuri-“Doğru ama bunun gezginliğim ile ne alakası var?”

    Rıfat-“Haklısın. Hobindir belki. Ama 4 senelik League of Legends, 6 senelik Cs go hatta beta testine bile katılmışsın, Dota da rankın çok iyi, hatta Dota 2 de oynuyormuşsun, Starcraft, Diablo 3 ün bilgisayar sıralaman 2 ay önce 42 imiş. Peki bu kadar iyi bir oyuncu nasıl oluyor da dünyayı gezebiliyor? Ve yanında bilgisayar da görmedim. Neredeyse bir aydır bilgisayar kullanmadığın için sofrada istemsizce elini fare tutar gibi koyuyorsun. Bu da demektir ki kendi isteğinle oyunu bırakmadın. Bir yere gitmek zorunda kaldın. O da tahmin ettiğim gibi Türkiye. Buraya geldin ve babam da seni eve getirdi. Ama o bir ay içinde ne yaptın? Orasını bilmiyorum.”

    Yuri-“Wow wow wow. Sakin ol Sherlok.”

    Rıfat-“Wow demişken aklıma geldi. Seni World of Warcraft’ta guildden atmışlar.”

    Yuri-“NE? O kadar geri döneceğim dedim onlara!”

    Rıfat-“Sadece şaka yaptım. Şimdi, gerçekte nesin sen?”

    b-“RIFAT! Şu an evimizde misafir. Akşam size her şeyi anlatacağım dedim. Yuri. Yemeğini bitirdiysen çıkıyoruz.”

    Yuri-“Tamam, bitirdim.” Dedi ve ayağa kalkıp evden dışarı çıktık. Çocuğun aklı cin gibi. O kadar kişinin onu üstün görmesine şaşmamalı.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 86.
    +2
    HALiS

    Rıfat-“Yine kaçtılar. Sıkışınca kaçan insanlardan nefret ediyorum.”

    Halis-“Bizim de okul zamanımız geldi.”

    Rıfat-“Sen git. Ben bugün okula gitmiyorum.”

    Halis-“Neden?”

    Rıfat-“Yuri kafama takıldı. Onun hakkında daha fazla araştırma yapmalıyım. Hem okulda öğrenecek bir şeyim kalmadı. 12. sınıfın konularına bile çalıştım.”

    Halis-“Hiç mi gitmeyeceksin okula?”

    Rıfat-“Hayır. Tabi ki gideceğim. Devamsızlık benim için bile var. Lakin daha hiç kullanmadım. Babam sayesinde yarım gün kullandım. Hem böyle bir durumda okula gitmeyi nasıl düşünürsün?”

    Halis-“Ben de mi gitmemeliyim ki?”

    Rıfat-“Kendin düşünemiyor musun bunu?”

    Halis-“Çok yorgunum. Okula gidip uyusam daha iyi olur.”

    Rıfat-“Nasıl istiyorsan öyle yap.”

    Halis-“Ya da vazgeçtim. Evde uyuyacağım. Yalan ne söyleyeceğiz?”

    Rıfat-“Bu yalan sayılmaz. Daha çok ailemiz için tedbir alıyoruz. Annem sorarsa babam sana bakmamız için evde kalmamızı istedi diyeceğiz. Bu bizi belli bir süre oyalar. Yuri içimde bir kuşku oluşturuyor. Ve bu kuşkuyla okula gidemem.”

    Halis-“Tamam tamam. Ben uyumaya gidiyorum. Zaten cevabı söylemem gerek. Ve belki rüyam da böylece biter.” Odama doğru yöneldim. Okula gitmek veya gitmemek pek de umurumda değil. Sadece uyumak istiyorum. Ve eski uyku düzenime dönmek.
    ···
  12. 87.
    +2
    RIFAT

    Ne oldu? Neredeyim ben? Resmen donakalmıştım. Lanet olsun. Her zaman diğer insanlardan bir adım önde görüyordum kendimi. Ama en çok korkan ben oldum. Halis’in bile neredeyse kişiliği değişti. Farklı biri gibiydi ama belki de bizi korumak için kişiliğini bile değiştiriyordu. Omzum ağrıyor. Şu diken beni duvara asarken olmuş olmalı. O an öyle bir korktum ki acıyı bile hissetmedim. Ama ben neredeyim? Buranın havası farklı. Başka bir ülkede miyim? Bilmiyorum. O portal beni nereye zütürdü? Hiçbir fikrim yok. Sakinleş, sakinleş… Odaklan. Şimdi. Yerinden kalk ve etrafını tanı. Burası farklı bir yer. Önümde bir kale var. Kale değil. Sur gibi. Kale mi yoksa şehir mi? Orta çağda mıyım? Yola bakılırsa öyle. Arkamdan bir ses geldi ve yanımdan at arabası geçti. Bayağı hızlıydı. Neredeyse bizim otomobiller kadar. Atı tam göremedim ama şoförü gördüm. Teni kızıldı. Belki çok güneşin altında kalmıştır. Kulağı garipti. Yuvarlak gibiydi. Belki yanımdan hızlı geçtiği için yanlış görmüşümdür. Bilmiyorum. Ama en iyi seçenek oraya gitmek. O portal beni zamanda geri mi taşıdı? Bunu ancak oraya giderek öğrenebilirim.

    Her ne kadar yakında gözükse de 1 saatte oraya anca vardım. Kapıda nöbetçiler beni durdurdu. Kulakları yuvarlak bunların. Neden? Çok garip. Ten renkleri de kızıl. Kızıllığı anlarım da kulakları çok garip.

    Nöbetçi-“Sen bir Rian değilsin. Nesin sen?” Rian mı? O da ne? (Bu arada Rıfat söylemeden edemeyeceğin düşeceğin diyarı gibeyim.)

    Rıfat-“Rian da ne demek? Irk mısınız?” Hiçbir tarih kitabından da Rian ırkından bahsetmez. Acaba iran’dan mı geliyor?

    Nöbetçi-“Miras Styla’nın öğrencilerine haber ver. Ne yapacağımıza onlar karar versin.”

    Nöbetçi2-“Tamam.” Dedi ve koşmaya başladı. Gidip gelmesini bekleyeceğiz bir de.

    Yarım saat sonra anca gelebildi. Yanında da rahibe kılıklı biri vardı lakin kıyafeti pembe ve yer yer açıklıklar vardı. Yani rahibeler gibi tamamen kapalı giyinmiyordu. Yanıma geldi ve:

    Rahibe-“Hoş geldin gezgin.”

    Rıfat-“Gezgin mi? Ben gezgin değilim. Hem gezgin de nedir? Hiçbir şey bilmiyorum.”

    Rahibe-“Kafan karışmış olmalı. Gezginliğin ilk zamanında normaldir böyle şeyler. Lütfen. Beni takip et. Seni tanrıçamıza zütüreceğim.”

    Rıfat-“Tanrıçanız mı?”

    Rahibe-“Miras Styla bizim tanrıçamızdır. Kendisi ölümsüzdür. Her şeyi bilendir.” Bir de düşünsenize aşırı dindar birinin geldiğini. Kafirler deyip taşlardı herhalde. Yürümeye başladı ve ben de peşinden koşmaya başladım.

    Rıfat-“Peki burası neresi?”

    Rahibe-“Burası Rian diyarı olarak bilinir. Irkımız ve ülkemizin isminden dolayı diyarımıza da bu isim verilmiştir.” Hem ırk hem ülke ismi Rian mı yani? Ben de niye şaşırıyorsam. Türküm. Türkiye’de yaşıyorum. Yani.

    Rıfat-“Peki sen nesin? Dindar mı? Rahibe falan mı?”

    Rahibe-“Rahibe nedir bilmiyorum ama ben Miras Styla’nın öğrencisiyim. Biz ona sadece tapmayız. Ayrıca halka yardım da ederiz. Ama pek iyi bir zamanda gelmedin.”

    Rıfat-“Neden?”

    Rahibe-“Kralımızın yarım gün önce cenazesi düzenlendi. Şu an ülke yas halinde. Ve haliyle de şu an çok yoğunuz. Ama Tanrıça Miras sizinle ilgilenecektir. işte geldik.” Kiliseye benziyordu. Ama tek farkı bizim dünyada haç şekline iken onlarda iki göz şeklinde. Güneş vurunca anladım nedenini. Camlar mavi renkte ama güneş vurduğunda sanki binanın çevresini pembe bir ışık sarıyor. Ve camın rengi de pembe oluyor. Bunun nedeni ne acaba?

    Rıfat-“Bina çok… Nasıl anlatsam… Garip.”

    Rahibe-“Burası Tanrıça Miras Styla’nın tapınağıdır. Bütün öğrencileri burada ders alır ve halka yardım ederiz.”

    Rıfat-“Peki para alıyor musunuz?”

    Rahibe-“Hayır. Bizim para ile işimiz olmaz. Bize sadece giyecek kıyafet, yiyecek yemek ve içecek su yeterlidir. Zaten tapınakta yaşıyoruz.” Yani kısacası dünyadaki rahibeler gibi bütün arzularını susturmuşlar.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 88.
    +1
    Rez okurum
    ···
  14. 89.
    +1
    Rezervuar
    ···
  15. 90.
    +1
    Rezervered
    ···
  16. 91.
    +1
    Rezzers
    ···
  17. 92.
    +1
    Yeni hikayeyi ne zaman atarsın panpa ?
    ···
  18. 93.
    +1
    Bu niye tutmadı lan 100 den fazla entry var trendin 2. sayfasına bile çıkamadı
    ···
    1. 1.
      +2
      Üst üste entry girdiğim için muhtemelen up atıyor olarak görüldü. Yani en azından ben öyle düşünüyorum. Ama önemli değil panpa, sen okuduysan, buradaki birkaç kişi okuduysa o bana yeter.
      ···
      1. 1.
        +1
        Sen bu kadarıyla yetiniyor olabilirsin ama daha fazlasını hak ediyorsun bence. Sözlükte hikaye kültürünü devam ettiren bir iki kişi var zaten. Üzülüyorum böyle görünce
        ···
  19. 94.
    +1
    Rezerved okuycam
    ···
  20. 95.
    +1
    Hocam devamı ne xaman gelir *
    ···