-
51.
+3Sınıfa geldiğimizde müdür kapıyı çaldı ve içeri girdik. Öğretmen müdürün gelmesi ile ayağa kalktı ve üstüne çeki düzen verdi. Bütün öğrenciler de ayağa kalktı. Benim oğlum ve sıra arkadaşı dışında. ikisi de uyuyordu.Tümünü Göster
Müdür-“Oturun. Rahatsız olmayın hocam. Biz bir öğrenciyi bakacağız. işte Bir Bine bey. En arka sırada arkadaşıyla uyuyor. Arkadaşını da kendine benzetti iyice.” O nasıl iş. Arkadaşını nasıl kendine benzetebildi anlamış değilim. Yanına yürüdüm ve kafasını tutup hafifçe salladım. Gözlerini açtı. Beni görünce:
Halis-“Ha. Baba sen misin? Rüya görüyorum galiba. Babam buraya hayatta gelmez. Ben biraz daha uyuyayım.” Diye arkasını döndü. Bütün öğrenciler aralarında “baba mı?” “yalan söylemiyormuş” tarzı konuşuyorlardı. Müdür sinirlendi.
Müdür-“TERBiYESiZLER. KALKIN ÇABUK AYAĞA.” Dedi ve diğer arkadaşı da gürültüye uyandı. Bütün öğrenciler o kükremeye sustu. Bizim iki uykucu da hemen ayağa kalktılar. Halis ayakta esnemeye devam ediyordu. Birkaç öğrenci gülüyordu ama müdürün kızgın bakışlarını görünce tekrar sustular.
Müdür-“Hadi Halis’i anlıyorum. O hep uyuyor. Belki rahatsızlığı var. Sana ne oluyor Murat? Sen niye uyuyorsun derslerde?”
Murat-“Iı hocam. Ben tüm gece ders çalıştım da.”
Müdür-“O zaman neden 6 zayıf dersin var? Demek ki akşam çalışma işe yaramıyormuş. Yarın bana velini çağır gelsin.” Korktuğunu hissettim. Her öğrenci korkar zaten. Normal yani.
Murat-“Tamam hocam.”
b-“Gelelim sana Halis. Neden derslerde uyuyorsun? Bir sorunun mu var?”
Halis-“Bilmiyorum.” Esnedi. “Ama çok yorgunum nedense.”
b-“Müdür bey. Bu günlük izin verin doktora zütüreyim.”
Müdür-“Müsaade sizin Umarım kötü bir şeyi yoktur.”
b-“Hadi hazırlan Halis. Gidiyoruz.” Halis arkasını döndü ve kitaplarını çantasına koydu. Kalemi yere düştü. Oturdu ve sıranın üzerine kafasını koyarak yere uzandı. Tam olarak o şekilde uyuya kaldı. Ben ve müdür şaşkınlıkla izledik. Öğretmen ve öğrenciler alışmış gibiydi. Tepki vermediler.
Öğretmen-“Hep böyle bu çocuk. Kafasını sivri taşa koysa bile uyur.” Tam müdür uyandırmaya yeltenecekti ki:
b-“Uyandırmayın gerek yok. Ben onu zütürürüm.” Dedim ve çantasını koluma taktım. Yerdeki kalemini aldım ve Halis’i kucağıma aldım. Kendi kaşındı. Biraz rezil olacak. Kucağımda sınıftan çıktık. Müdür ile vedalaştıktan sonra arabaya yöneldim. -
52.
+3Kral I. Noz tahtına oturdu. Ve salonda şöyle bir göz gezdirdi. Salon çok büyüktü. Boyut olarak. Nedeni ise zamanında ejderhaların burada idam edilmesiydi. Ama artık ejderhalar yok.Tümünü Göster
Noz-“Miras. Yanıma yaklaş.” Dediği gibi yaklaştım ve her krala bağlı olduğum gibi bu krala da bağlılığımı göstermek için diz çöktüm.
Miras-“Emredin kralım.”
Noz-“Ayağa kalk Miras. Bir tanrıçanın önümde diz çökmesine gerek yok.”
Miras-“Nasıl isterseniz.” Dediği gibi ayağa kalktım. Dışarıdan bakıldığında fazla saf duruyor. iç dünyası tam bir gizem. Gördüğüm nadir insanlardan. Milyarca canlı gördüm ama bu çocuk gibilerinden fazla görmedim.
Noz-“Miras. Senden önemli bir şey isteyeceğim. Bildiğin gibi. Artık savaştayız. Çok kan dökülecek. Ama ben kan dökülmesi taraftarı değilim.”
Miras-“Sizi anlıyorum. Yaşınızın getirdiği düşünce ile kan olmadan çözmek istiyorsunuz.” O kadar soyluyu öldürmesi nedendi ki o zaman?
Noz-“Sana kan istemediğimi söylemedim. Sadece kan dökülmesi taraftarı değilim dedim.”
Miras-“Peki burada benden istediğiniz şey nedir?”
Noz-“Bizden bağını koparıp krallık kuran 12 krallık var. Ama aralarından 3 tanesi büyük krallık. Bizimki ile beraber 4 tane oluyor. O 3 krallık düşerse diğer küçük krallıklar da bizim tarafımızda olurlar. Onun için o büyük krallıklara elçi olarak gitmeni istiyorum.”
Miras-“Benim devlet işlerine karışmam doğru olmaz.”
Noz-“Zaten seni oraya ikna etmen için göndermiyorum. Sadece teklifimi göndermeni istiyorum.
Aldmir Krallığı’na ya krallıklarından vazgeçip yine tek krallıkta toprakları birleştirirler ya da savaşırız ve kan dökülür diyeceksin.
Geansi Krallığı’na ise onların krallığına dokunmayacağımı ve istedikleri gibi davranmalarına izin verdiğimi söyleyeceksin. Ama eğer sorun çıkarsa fetih amaçlı en fazla 100 asker göndereceğimi söyleyeceksin.
Yager Krallığı’na ise babamın emanetine zarar vermeyeceğimi ve eşitlik getirecek bir planım olduğunu, eğer tüm krallıkları fetih edersem kendisinin krallığının bana teslim olmanı istiyorum. Reddederse savaşmak zorunda kalırız diyeceksin. Ve herhangi bir şart sunarsa koşulsuz kabul edeceksin. Sadece onlara bunları söyleyeceksin ve kararlarını bana ileteceksin. Benden başka kimseye bir şey söylemeyeceksin. Ve bu iş bitene kadar kararımı sorgulamayacaksın.” Gerçekten garip kararlar.
Miras-“Neden sadece normal bir elçi yollamıyorsunuz?”
Noz-“Normal elçiye güvenemem. Krallığa binlerce yıldır bağlılığını bozmayan bir tek sen varsın. Hem elçimi öldürüp geri gönderebilirler. Sen ölümsüzsün. Onun için yola çıkmaya hazırlan. Eğer iyi geçirse ödül olarak benimle yatabilirsin.”
Miras-“Ne? Hayır. Tanrıçalık statümü kullanarak bunu reddetmek zorundayım.” Bir an dondu. Sonra çocuk gibi gülmeye başladı.
Noz-“Hahahah. O anlamda değil. Her ne kadar kral olsam da benim yaşımdaki birinden çocuk yapılmayacağını herkes bilir. Sadece ablam olarak gördüğüm için bir günlüğüne yanımda uyu dedim. Yoksa öyle bir amacım yok.”
Miras-“Kusura bakmayın. Yıllarca birçok kraldan bu isteği alınca siz de olsanız aynı tepkiyi verdim. Tabiki. Seve seve kabul ederim.”
Noz-“Yola çıkman için her şeyi çoktan hazırladım. Gitmen için 2 günün var. Daha fazla süre veremem.”
Miras-“Nasıl isterseniz.” Dedim ve salonu terk ettim. Çok aceleci davranıyor sanki. Ama ne olacağını merakla bekliyorum. -
53.
+3Bir Bine (Kim Styla'nın ölümünden 25 yıl sonra)Tümünü Göster
Her ne kadar ölümsüz olsam da yeni doğan gezgini bir bulamadım. 25 yılda en az işe yarayan ölümsüz benim herhalde. Acaba diğer diyarlar ne alemde? En son Rian’da bir enkaz kalmıştı, Ork diyarında değişiklik yoktu da asıl merak ettiğim yer Ejderha Diyarı. Luka, Linonia, Charizard ve Alduin’i de merak ediyorum. Alduin muhtemelen uyuyordur da diğerleri neler yapıyor acaba? Luka beni bekliyor mudur hala? Bu düşüncelerden Huriye’nin aşağı kattan bağırmasıyla sıyrıldım.
Huriye-“Rıfat, Halis, Bir Bine. Yemek hazır aşağı gelin.” Evet. Evde hizmetçimiz yok. ikimiz de babamızın işini miras aldık. Süleyman tam olarak babam sayılmaz ama onu öyle görüyorum. Halis Bey (Unutanlar için Halis Bey Huriye’nin babası) tüm işi resmen kızının üzerine atıp tatile çıktı. Dünyayı dolaşmakla meşgul. Kaypak da… Ahh. Hala kaypak diyorum. Çünkü hala bana söver. Hatta yaşlandıkça biraz daha kötüleşti gibi. Önceden nedenli küfür ederdi şimdi nedensiz ediyor. Aşağıya indim. Herkes sofraya oturmuş ve yemeğe başlamış. Aslında yemek yememe gerek yok. Ölümsüzlüğümden dolayı açlık veya tokluk hissetmiyorum. Ama çocukların yanında yemek yemem lazım. Ölümsüzlüğümden haberleri yok. Tek sorun yaşlanmamam. Gözlerine çarpıyor biliyorum. Hissedebiliyorum. Merak ediyorlar. Ama söylememek en iyisi. Ha bir detay daha var. Kaypak babasının dükkanını aldı. Ben de kaypağın. Yani çalıştığım kumarhane artık bana ait. Ciddi ciddi 30. yaş günümde hediye olarak kumarhaneyi benim üzerime yaptı. Tabi arkasından bir yığın tehdit ile. “Hele bir o kumarhane batsın zütünüdeki deriyi don yapar giyerim. Bütün gün gibimi zütünde hissedersin.” Anladınız mı? Gittikçe kötüleşiyor lafları. Çok düşünceye dalmaya başladım. Bu sefer de Rıfat kurtardı beni:
Rıfat-“Anne. Bugün veli toplantısı var. Vaktin var mı?”
Huriye-“Bugün önemli bir toplantım var. Babanızın işi yoktur. O gitsin.” Tam tamam demeye yeltendim ki:
Rıfat-“Babam olmaz. Hep sen gidiyordun. Şimdi babam giderse yanlış anlarlar. Babam çok genç gözüküyor.” Sustum amk. Ne konuşacağım. Kaldım öyle salak gibi. Haklı çocuk. Huriye’nin yanında jigolo gibi gözüküyorum. Ya da serveti için evlenmiş gibi duruyorum.
Huriye-“Bir şey olmaz. Hem babanın hastalığından haberleri var zaten değil mi? Baban yaşlı. Sadece öyle gözükmüyor.”
Rıfat-“Tamam anne. Senden de bir şey istenmiyor.”
b-“Bak hele bak. Beni beğenmiyor. Bugün geleceğim. Umarım derslerin iyidir.”
Rıfat-“Derslerimde sıkıntı yok. Sen gidince anneme dedikleri gibi çocuğunuz çok zeki, dersleri hep iyi diyecekler. Yani değişen bir şey yok.”
b-“Gidince göreceğiz bakalım. Halis, senin derslerin nasıl?” Yeni uyanmanın verdiği yorgunlukla her zamanki gibi başa çıkamıyordu. Benim sesimle biraz irkildi de gözlerini açabildi. Bıraksak daha uyur.
Halis-“iyi derslerim. Sorun yok.” Hmm. Kısa cevap. Gözlerini de arada benden kaçırıyor. Şu içgüdüyü kapatabilsem güzel olurdu. Saf baba olmak vardı bee. -
54.
+3b-“Emin misin? Rıfat’ın okuluna gitmişken senin de okuluna gideyim. Öğretmenlerinle konuşayım bari. Eğer sıkıntın varsa şimdi söyle. Eğer orada öğrenirsem sinirlenirim bak. Sen de Rıfat.” Rıfat’ta sorun olmadığını biliyordum. Ama Rıfat’ı da katarsam daha rahat gerçeği söyler diye düşündüm.Tümünü Göster
Halis-“Bir zayıfım var.”Uykulu konuşuyor ve yalan söylüyor.
b-“Emin misin? Sadece bir tane mi?”
Halis-“Tamam tamam. 2” Hala mı yalan?
b-“5 tane var mı zayıfın?”
Halis-“Hayır. O kadar yok.” Ohh. Doğruyu söylüyor.
b-“Direk söylesene oğlum. Bir şey demeyeceğim dedim ya. Hem ben ne zaman kızdım size?”
Rıfat-“Belki de seni sık göremiyoruz diyedir. Nasıl huyun var nereden bilelim?”
Huriye-“Rıfat. Söylediklerine dikkat et.”
Rıfat-“Ne varmış söylediklerimde anne? Babama bir sorsana. Biz kaçıncı sınıfa gidiyoruz?”
b-“Bilmeyecek ne var. 11 e gidiyorsunuz.”
Rıfat-“Maalesef. Yanlış bildin. 10. sınıfa gidiyoruz. Aman veli toplantısı diye yanlış okula gitme de. Kalk Halis. Okula geç kalacağız.” Sinirli sinirli dışarı çıktı. Normalde üzülecektim ama beni gülme tuttu.
Huriye-“Sana ne oluyor? Çocuğun sınıfını bile yanlış biliyorsun. Çocuk kızmakta haklı.”
b-“Rıfat gerçekten sinirli miydi sanıyorsun? Halis’in notlarını unutayım diye böyle bir konu açtı. Geçen 11. sınıfın ders kitabında çalışırken görmüştüm onu o yüzden 11 dedim. içgüdüm olmasa kesin vicdan azabı çekerdim. Rıfat çok zeki bir çocuk. Ama Halis’ten korkuyorum. Hep uykulu. Kafası başka bir yerde. Hissediyorum ama neyi olduğunu bilmiyorum. Her neyse. Hala senden bir haber yok değil mi? Bulamadın mı gezgini?”
Huriye-“Zaten bir ilan asmadığımız kaldı. ‘Gezgin olan buraya gelsin’ diye. Hadi amazonun ortasında doğduysa? Orada teknoloji de yok. Bence bu jenerasyondan ümidini kes. Bulman çok zor.”
b-“En azından Karga Portal açabilen bir gezgin bulabilseydi. Neyse en başta okula gideyim. Toplantı saat kaçta oluyor?”
Huriye-“12.30 da.”
b-“O zaman ilk önce Halis’in okuluna gideyim. Oradan da Rıfat’ın okuluna geçeyim. istersen önce seni işine bırakayım?”
Huriye-“Çok iyi olur.” Dedi ve beraber çıktık. Aslında eve hizmetçi ve şoför almamak biraz benim pintiliğimden kaynaklanıyor. Yani ne gerek var? ikimizin de işi çok yorucu değil. Huriye akşamları yoruluyor akşamları yemeği ben hazırlıyorum, sabahları da kahvaltıyı o hazırlıyor. Bir de arada eve temizlikçi tutuyoruz. Haftanın 3 günü evi temizliyor. Zaten çamaşır ve bulaşık makinesi var yani. Neyse işte kısaca hizmetçiye gerek olmuyor. Şoför de sadece işe gidiş ve geliş için kullanıyoruz arabayı. Şimdi aklıma geldi de uzun süredir çocuklarla dışarı çıkmıyoruz. En iyisi bu akşam konuşalım da piknik ayarlayalım. Hem Rıfat da haklı. Uzun süredir onlara vakit ayıramıyorum. Arabaya bindik ve yola çıktık. -
55.
+3Bir Bine
Ne iyi bir baba olabildim. Ne de iyi bir kardeş. Bu düşünceler arasında dolaşıp duruyorum. Beta da öldü. Ejderha diyarı ile olan son bağım da kopmuş gibi hissediyorum. Ve oraya gidememiş olmam acı veriyor. Uyuyamamam bile zoruma gidiyor şu an. Uyusam, uyansam, rüya sansam… Ne bileyim başından beridir gezgin olmadığımı düşünsem… Ama nerede. imkansız. Gezgin olmasaydın bu ölümsüzlüğüm nereden gelirdi? Artık kendimi toparlamalıyım. Benim bir ailem var. Güzel bir karım var. iki tane çocuğum var. Artık onlara odaklanacağım. Ejderha Diyarı, Ork Diyarı ve diğer diyarlar bensiz idare edebilir. Oyalanırlar da Luka ne olacak? Beni bekliyordu. Off. Yeter ya. Gerçekten birileriyle konuşmaya ihtiyacım var. Ama bu kiminle konuşulur ki? Her zamanki gibi yine içime atacağım. Belki ileride konuşacak birilerini bulurum.
Ben bunları düşünürken çoktan sabah olmuş bile. Hatta Huriye gelmiş yanıma bile yatmış uyumuş. Keşke ben de uyusam. Kıskanıyorum aslında. Hem ölümsüz olup hem uyusam güzel olabilirdi. Ve acıksam. Ve susasam. Açlığın verdiği hafif mide ağrısını bile özledim. Yalan yok. Saate baktım. Bugün kumarhaneye gitsem iyi olacak. Günlerden cumartesi. Acaba bugün mü yapsak mangalı? iyi bir fikir geldi aklıma. Bizim kaypağı da mangala çağırsam? Süper olur. iki iş aradan çıkmış olur. Hemen telefonu elime aldım ve kaypağın numarayı çevirdim. Telefonu açtı. Keşke açmasaydı…
Süleyman-“Lan beynini gibtiğim. Arayacağın zamanın dıbına koyayım.”
b-“Hayırdır abi? Günündesin galiba.”
Süleyman-“He günümdeyim dıbına koyayım. Tam boşalıyordum zütünü gibtiğim dangalak seni. Bütün zevkin ortasına yarak gibi girdin. Hayatını gibeyim senin.” Tam boşalıyordum derken? Iyy. Senin ben amk. Iyy.
b-“Pardon abi. Hemen söyleyeyim o zaman. Bugün mangal yapacağız Alaca Park’ta. Sen de gelsene diyecektim.”
Süleyman-“Sabahın 7 sinde mangal için mi aranır dıbını derdini gibtiğim. Gelirim sonra. O mangalda senin ağzını yüzünü gibmezsem bana da Süleyman demesinler.” Dedi ve telefonu kapattı. bine bak. Sabahın 7 sinde karı mı gibilir peki? Aslında bu kaypak. Adam 65 yaşına geldi daha karı zütürüyor. Onun yaşındaki adamlar tövbe edip namaza başlıyor amk. Mangal çok eğlenceli geçecek(!). Hissedebiliyorum. -
56.
+3Yerimize geçtik. Kaypak da malzeme almış mangallık. Hatta biraz fazla kaçırmış sanki.
b-“Abi. Biz de almıştık et. Bunlar fazla olmaz mı?”
Süleyman-“Olmaz olmaz. Senin çocuklar canavar gibi. Hepsini yerler.”
b-“Abi. Çocuklar için bile fazla bu…”
Süleyman-“Hadi hadi. Boş boş konuşma da ateşi yak. Acıktık. Yakmayı biliyon değil mi ateşi?”
b-“Abi. 47 yaşındayım. Elbette ki biliyorum.”
Süleyman-“Sen mi 47 yaşındasın? Şu tipe bak. Çocuklarının abisi gibi duruyon. Karın anan gibi duruyor. Gelip de bana 47 yaşındayım diyorsun.” Çok ağır laflar bunlar.
b-“Sen söyle o zaman. Elimden ne gelir? Yaşlanmıyorum. Benim seçimim mi bu?” Aslında öyle. Pişman mıyım? Biraz.
Süleyman-“Senin hastalığın bende olsa var ya günde 40 karı giberim. Ama sende çük yok ki. işte. Adaletsiz dünya. Çüksüze gençlik verir, gibeni direk yaşlandırır.”
b-“Demek ki giben yaramıyor bu dünyaya abi.” Dışımdan söyledim. Vay amk. Bir çaktı tokadı bana. Tamam. Hissetmedim. Ama canım yandı. Pgibolojik galiba.
Süleyman-“Seni bir giberim 3 yıl sıvı mamayla beslenirsin. gibtir git ateşi yak.”
b-“Tamam abi.” Dedim ve mangala koştum resmen. Lan neden korkuyorum. NEDEN KORKUYORUM. Ölümsüzüm lan ben. Ne yapabilir ki bana? Fiske vursam öldürecek gücüm var. Nasıl alıştırdıysa artık. -
57.
+3Yüzlerce Yıl Önce Gezide (Önceki Anısının Devamı)Tümünü Göster
Miras-“Hahaha. Sen tanrıça olacaksın ha? Büyümüş de küçülmüşe bak hele. Öncelikle insanlar seni kabul edecek mi?”
Kim-“Neden etmesinler ki? Bir de kilisem olur. Bana gelip yardım isterler. Ben de yardım ederim onlara.”
Miras-“Daha ne kadar biliyorsun da yardım edeceksin onlara?”
Kim-“Bilmeme gerek yok. Ben bir gezginim. Sadece birkaç diyar dolaşıp çözüm aramam yeterli. Hem hemen tanrıça olacağım demiyorum. ileride tüm insanlar beni sevsin, bana saygı duysunlar istiyorum. Hem böyle bekar yaşamak da istemiyorum. Evlenmek, çocuklarım olsun istiyorum.”
Miras-“Evlenmek mi? Çocuklarının ölümünü göreceksin. Sen ölümsüzsün. Evlenmek bizi sadece engeller.” Bana gülümseyerek döndü.
Kim-“Ben öyle düşünmüyorum. Hem iddiaya varım 100 sene içinde evlenirsin.”
Miras-“Evlenmeyeceğim. Boşuna çabalıyorsun. Neyine girelim?”
Kim-“Eğer evlenirsen bana kitabını okuyacaksın.”
Miras-“Eğer evlenmezsem de bir daha kitabım hakkında soru sormayacaksın.”
Kim-“Öyleyse anlaştık.” Dedi ve gülümsedi. O hatırladığım son samimi gülümsemesiydi.
1 Sene Sonra (Anılarında)
Kim, ork diyarına çok sık gidiyordu. Nedenini bilmiyorum. Hatta orklar ona silah bile dövmeyi öğretmiş. iki tane silah bile dövmüş. ikisi de dikenli topuz. Durmadan anlatır durur. Gittim gördüm. Onları sadece kendisi taşıyabiliyordu. Orklar bile onun gücüne erişemiyordu. Ama topuzlarını sanki çocuğu gibi seviyordu. Durmadan topuzlarıyla neler yaptığını anlatırdı. Bir gün Ork Diyarı’ndan yanlışlıkla Ejderha Diyarı’na geçiş yaptı. Şans eseri buldu. Ve lanetlendi. Bana yakalamam için emir verildi. ilk kez bulmuştu. Rian Diyarı’na geri döndü ve:
Kim-“Ablaaa! Çok süper bir şey oldu. Bir diyardan başka bir diyara geçiş yapabildim sonunda. Neyse. Sana bir şey anlatacağım. Bir ejderha ile tanıştım. Türleri ejderha bu arada. Babası gitmiş tüm ateşini gezegene üflemiş. Ateş üfleyebiliyorlarmış. Bu iki yavru ejderha da yeni kuracakları gezegene öncülük edeceklermiş.” Ben onu dinlemiyordum. Ağlıyordum.
Kim-“Abla. iyi misin? Niye ağlıyorsun?”
Miras-“Özür dilerim.”
Kim-“Abla. Niye özür diliyorsun? Ne oldu.”
Miras-“Kuralları çiğnediğin için lanete mahkum edildin Kim Styla.”
Kim-“Abla. Ne diyorsun? Ne laneti? Ne kuralını çiğnemişim?”
Miras-“Bir diyardan başka bir diyara geçiş yaptın. Bu yüzden artık lanette kalacaksın.” Titrek bir sesle:
Kim-“Lanet ne?”
Miras-“Lanette hiçbir insan seni görüp duyamayacak. Hiçbir şeye dokunamayacaksın. Hiçbir şeye karışamayacaksın. Sadece izleyeceksin. Ve ben hariç kimse seni hatırlamayacak.” Titrek sesi birden ciddileşti.
Kim-“Abla. Kitapta bu kural yazıyor muydu?” Ağlamam arttı.
Kim-“NEDEN BANA SÖYLEMEDiN? Neden bana ihanet ettin.” Diye ağlamaya başladı.
Miras-“Özür dilerim. Böyle olsun istememiştim.”
Kim-“Sana her gün anlattım. Bir diyardan başka diyara geçmeye çalıştığımı. HER GÜN.”
Miras-“Özür dilerim.” Dedim ve ona dokunup lanete gönderdim. Ben çok kötü bir ablayım. -
58.
+3Her yerde yatak var. Yumuşak, serin yataklar. Cennet olsa herhalde böyle bir yer olurdu diye düşündüm. Ve yataklara yüzüstü atladım. Daha sonra yataklar birden kayboldu. Sert bir zemine çakıldım. Canım çok yandı. Kafamı kaldırdım ve sağa sola baktım. Bulutlar üzerime geliyor. Tenimden geçip gidiyorlar. Hayır. Bulutlar üzerime gelmiyor. Ben bulutların üzerine gidiyorum. Ama nasıl? Uçuyor muyum? Hayır. Altımdaki zemine baktım. Sert bir zemin olduğunu biliyorum zaten. Havada uçan simsiyah bir cisim. Biraz daha dikkat ettim. Kanatları var. Rüyadayım herhalde. Evet. Şimdi hatırlıyorum. En son çimenlere uzanıp uyumuştum. Yere oturdum. “Rüyadaysam keyfini çıkarayım bari” diye düşündüm. Dikkatli bakınca zemindeki siyah şeyler pullarmış. Balık pulu gibi değil. Çok sert. Ama esnek. Biraz pulu sert çekince “Ahh” diye bir ses geldi. Beni uçuran şey kafasını kaldırdı ve bana doğru baktı. Gözleri kedi gözü gibiydi. Altın sarısı gözleri ve siyah gözbebeği vardı. Gece kadar karanlık bir canavar. Rüya tabirine baksam mı uyanınca acaba?Tümünü Göster
Alduin-“Sen bir insansın. Benim hayal dünyamda ne işin var?”
Halis-“Ben mi senin hayal dünyandayım? Ben ne güzel yatağa yatıp uyuyacaktım sen birden ortaya çıktın. Asıl senin benim rüyamda ne işin var? Hem sen nesin böyle?”
Alduin-“Ben bir ejderhayım. Bana verilen isim ise Alduin. Bir insan vermişti bu ismi. Adı da... ”
Halis-“Bir ejderhasın demek. Ben de insanım. Zaten biliyorsun. Adım Halis. Zaten rüyasın. Uyanınca gideceksin.”
Alduin-“Ben pek öyle olduğunu düşünmüyorum insan. Daha çok rüyalarımız ortak gibi.”
Halis-“Sen gerçek değilsin ki? Ejderha diye bir şey yoktur.”
Alduin-“Bunu sana kim söyledi? Sizin diyarınızdaki gezgin size söylemedi mi ejderhaların var olduğunu? Hatta diyarları Kim Styla’dan kurtaran gezgininiz vardı. Ölümsüz. Gezginliğinden vazgeçti ve şu an dünyada yaşdıbına devam ediyor.”
Halis-“Öyle bir şey ilk kez duyuyorum. Hem gezgin mi?” Babam gezgin denen birini arıyordu. Bu aradığı gezgin olabilir mi?
Alduin-“Bilmediğin çok şey var insan. Senin dünyandakiler seni uyandırmaya çalışıyorlar. Artık uyansan iyi olur. Bir sonraki rüyanda görüşürüz.”
Halis-“Bir sonraki rüyamda olmayacaksın. Aynı rüyayı tekrar görmem.”
Alduin-“Göreceğiz.” Dedi ve uyandım. Babam başımda sinirli sinirli duruyordu. Off. Yine başlıyoruz. -
59.
+3Noz-“Geçen sene bu hastalığa yakalandım. Ama kimseye söylemedim. Ne kadar zamanım kaldı?”
Miras-“Dilinizi uzatın.” Dilini uzattı. Evet. Durumu kötü. Bu hastalığın ismi kan tarlası. Bu ismi almasının sebebi de dilin tarlalardaki sürülmüş topraklar gibi belli bir düzende şişmesinden dolayı. Dilinden yemek borusuna ve soluk borusuna doğru uzayacak ve kalbine vardığında da ölecek. Öksürdükçe dilindeki kan keseleri patlıyor ve ağzından kan geliyor. Ama çok ilerlemiş. Nasıl fark edemedim?
Miras-“1.5 sene anca yaşarsınız. O da en iyi ihtimal. En kötü 9 ay.”
Noz-“Demek 9 ay sürem var.”
Miras-“Kendinize dikkat etmeniz lazım. Eğer çözüm bulabilirsem…”
Noz-“Sen de biliyorsun Miras. Bu hastalığın çözümü yok. Onun için 9 ay içinde tüm ülkeleri fetih etmem lazım. Planları hızlandırmam lazım.”
Miras-“Başka diyarlardan çözüm bulabilirim.”
Noz-“Buna gerek yok Miras abla. Sadece bilmek istediğim buydu. Sakın kimseye hastalığımdan bahsetme. Eğer hastalığımı öğrenirlerse bütün planlarım ters teper.”
Miras-“Peki planın nedir? Bana da anlatsan.”
Noz-“Tanrıçasın diye erkenden öğrenemezsin. Sen de diğerleri gibi göreceksin.”
Miras-“Kendinden bu kadar emin konuşan binlerce kral gördüm. Hepsi yenilgiyi tattı. “
Noz-“Demek ki ilk kazanan beni göreceksin. Merak etme. Yine bu krallıkta birleşecek herkes. Şimdi çıkabilirsin.” Noz’u kucağıma aldım ve:
Noz-“Ne yapıyorsun?”
Miras-“Odanıza gidiyoruz kralım. Bir sözünüz vardı. Bugün yanınızda yatacağım. Her ne kadar uyuyamasam da yanınızda yatma şerefinden yoksun kalmak istemem.”
Noz-“Ah. Unutmuştum. Tamam. Bu seferlik izin veriyorum. Ama bırak da ben yürüyeyim. Kimsenin beni güçsüz görmesini istemiyorum.”
Miras-“Siz çocuksunuz. Uyuya kalabilirsiniz değil mi?”
Noz-“Pff. Tamam. Uyuya kaldım. Sen de odama taşıdın sorarlarsa.” Gülümsedim.
Miras-“Kralım nasıl emrederse.” O uyuyo taklidi yapmaya başladı. Ben de odaya doğru yürümeye başladım. -
60.
+3HALiS
Sabah sabah ne işimiz var mangalda? Saat daha 10.30. Tam uykumun yararlı olduğu saatlerde gidiyoruz pikniğe. Şöyle rahat rahat uyumak varken. Aslında şurada çimenler var. Kimse benimle de ilgilenmiyor. Herkes yemeğin derdinde. Ben yemesem de olur aslında. Uyanınca yerim. Yere yattım. Tam gözlerimi kapatacak iken:
Rıfat-“Burada da uyumayı planlamıyorsun herhalde?”
Halis-“Bence güzel bir yer. Tam uyumalık. Rüzgar serin, çimenler rahat. Uyumak için değil de ne için olabilir ki?”
Rıfat-“Bu kadar uyumaya devam edersen sırtında yaralar çıkacak artık. Ayaklarını kullanamayacaksın. Biraz hareket et. Koş.” Esnedim.
Halis-“Uyanınca koşarım. Zaten bugün erken uyandık.”
Rıfat-“Erken mi? Biz saat 7 de uyandık. Sen 9 da anca uyandın. Okula saat 7 de gidiyorduk zaten.”
Halis-“Hafta sonum için erken bir saat. Neyse. Konuşturma da uyuyayım şurada.” Gözlerimi kapattım.
Rıfat-“Sen bilirsin. Sonra babam azarlamasın da…” derken uyuyakaldım. -
61.
+3BiR BiNE
b-“Mangalı aldınız mı?”
Huriye-“40 kere mi söylememiz lazım. Aldık işte her şey hazır.”
b-“Sanki bir şey ekgib gibi.”
Rıfat-“Ben neyin ekgib olduğunu biliyorum. Halis hala uyuyor.” Hey Allah’ım. Bu çocuk neden bu kadar fazla uyuyor ki? Alduin ile yarışıyor.
b-“O zaman uyandır hemen arabaya gelsin. Geç kalmayalım.”
Rıfat-“Tamam.” Dedi ve yukarı kata doğru koştu.
Huriye-“Barkekü partisi yapsak daha iyiydi.”
b-“Ne barbekü partisi be? Ne farkı var mangaldan? Orada da et yapıyon burada da.”
Huriye-“Farkı şu: mangalı herkes yapar fakat barbeküyü sosyeteler yapar.”
b-“Aman. Bir sosyete olmadığımız kaldı zaten.”
Huriye-“izin vermiyorsun ki olalım? Hem sosyete olmak benim işlerim açısından da iyi. Gelir ve reklamda işime yarıyor.”
b-“istersen evimizde parti de yapalım? Sonra sabah da sağdan soldan ayyaş toplarız.”
Huriye-“Aman be tamam. Sana da bir şey denmiyor.”
b-“Hayırdır mutsuz falan mısın sosyete olmadığımız için?”
Huriye-“Hayır hayır. Ondan demedim. Ne bileyim. Paramız var ama hiç etkinliğimiz yok.”
b-“Süleyman abi de zengindi. Ama hiç sosyetik bir şey yapmadı.” Her gece karıya çakıyordu diyemedim.
Huriye-“Ama Kadir Bey yapıyordu. Hatırlarsan bir yemeğine gitmiştin. Böyle şeyler güç göstergesidir. Arada yapalım. Yoksa tepemize binen çok olur.”
b-“Aman beni karıştırma da. Sen barbekü mü yapıyorsun parti mi düzenliyorsun ne yapıyorsan yap.”
Huriye-“Bak çarparım ağzına ha. Sen olmazsan ben nasıl tek yapacağım? Çıldırtma beni şurada Bir Bine.”
b-“Tamam tamam hayatım hemen kızma. Yaparız. Ama parti yasak. Çok ciddiyim.” Halis ve Rıfat da aşağı indiler. Halis hala esniyordu.
Rıfat-“Kavganız bittiyse gidebilir miyiz?”
Halis-“Vencede gidelim” Esneyerek konuştu. Bu çocuklar beni çileden çıkaracaklar. Ben eskiden böyle miydim acaba? Aslında evet. Biraz. Ama içimden böyle karşı çıkardım. Kaypağa söverdim falan.
b-“Binin arabaya o zaman. Gidelim.” Herkes arabaya bindi. Son kez bir malzemeleri kontrol ettikten sonra yola çıktık. -
62.
+3GÜNÜMÜZTümünü Göster
istemediğim anılar kafamda dolanmaya devam ediyorlar.
Miras-“Bir ejderha mı? Nasıl olur? Kim hepsini geri gönderdi.”
Noz-“Birini unutmuş. Bunu tüm halka yay Miras. Bu savaşı bizim lehimize çevirebilecek bir güç. Ve bu güçten herkesin haberi olmalı.”
Miras-“Ejderhayı görebilir miyim? Dillerinden anlarım.”
Noz-“Ejderhayı kimse göremez. Savaş zamanı gelince zaten herkes görecek. Ve savaş da yakın.” Gerçekten aklından ne geçiyor anlamıyorum.
Karsu-“Sanki bir savaş bekliyor gibisiniz?”
Noz-“Evet. Aldmir Krallığı bize karşı saldırıya geçecek. Buna adım gibi eminim. Lotus saldırmayacak. Çünkü anlaşmamız var.”
Karsu-“Peki ya Geansi krallığı anlaşmanıza ihanet ederse? Onlar kurnazdır. Biz 50 askerle saldırdığımız anda bize savaş açacaktır.”
Noz-“Açamayacak. Çünkü 50 asker ile o ülkeyi fetih edecekler. Yani sorun yok.”
Karsu-“Siz öyle inanıyorsanız ben de size inanıyorum kralım. Peki ya tüm ülkeleri aldıktan sonra hamleniz ne olacak?”
Noz-“Tüm ülkeleri alacağıma inanıyor musun?”
Karsu-“Aslında hayır. Yaşınız küçük ve verdiğiniz kararlar birbirleri ile çok çelişkili. Lakin tanrıça Miras Styla yanımızda ise savaşı kazanabiliriz.”
Noz-“Miras. Senin bu savaşa karışmanı yasaklıyorum. Sadece izleyeceksin.” Talong ayağa kalktı:
Talong-“Kralım bu delilik. 50 kişi ile bir krallığın başkentine saldırmak, Miras Styla’nın yardımını almamak…”
Noz-“Eğer kararlarım seni memnun etmediyse senin planını duyalım. 1 sene içinde 3 krallığı nasıl fetih edebilirim?”
Talong-“Asıl imkansız olan da bu ya. Atalarımız bile burayı tek ülke yapmak için 243 sene uğraşmış. Ve karşımızdakiler de çocuk değil.”
Noz-“Ama ben çocuğum. Onların bakmadığı noktadan bakabiliyorum. Talong. Dediğim gibi yapıp 50 asker ile Geansi krallığına gideceksin. Eğer emrime karşı gelirsen veya kaçarsan vatan haini ilan edilip dininden men edileceksin. Ve ailen de idam edilecek. Senin bu savaşta rolün çok büyük.”
Talong-“Ama 50 kişi…”
Noz-“Sayıya takılma. Sadece dediğimi yap.”
Talong-“Emredersiniz.”
Noz-“Öyleyse toplantı bitmiştir. Çekilebilirsiniz.” Herkes dışarı doğru yürümeye ve mırıldanmaya başladı. Ben de tam çıkacakken “Miras. Sen bekle.” Dedi. Herkes çıktıktan sonra da öksürmeye başladı. Bu öksürüğü tanıyorum. Hemen yanına koştum.
Miras-“Kralım. iyi misiniz? Ne zaman bu hastalığa yakalandınız?” Evet. Öksürürken aradan da ağzından kan damlıyordu. -
63.
+2içeri girdiğimizde tapınak bayağı büyüktü. 50 tane oda var. Kapısı büyük olan odadan içeri girdik. Oda bayağı büyük, geniş ve ferahtı.Tümünü Göster
Rahibe-“Lütfen şuraya oturun. Tanrıça Miras birazdan sizinle görüşecek.” Dedi ve kapıyı kapattı. Dışarıdaki pembe cam içeride daha da yoğun bir pembe ışık oluşturuyordu. Gözlerimi rahatsız etti. Koltuk rahattı ama. Şimdi bunu düşünmenin sırası mı? Sorularımı hazırlamalıyım. Biri girdi içeriye. Saçları pembe renkliydi. Aslında değil. Odanın ışığından saçlarının rengi pembe gözüküyor. Dikkatli bakıldığında aslında gümüş renkli. Boyatmış mı acaba?
Miras-“Hoş geldin insanların gezgini. insanların dünyasında bir sorun olduğunu hissettim. O yüzden mi buradasın?”
Rıfat-“Öncelikle gezgin ne demek bilmiyorum. Ve ikinci olarak da burası neresi? Ve insanların diyarı derken? Burası dünya değil mi?”
Miras-“ilk olarak gezgin senin gibi diyarlar arası gezen kişilere denir. Muhtemelen ilk kez başka bir diyara geliyorsun o yüzden de kafan karışık.”
Rıfat-“Daha detaylı anlatabilir misiniz? Başka bir diyar derken?”
Miras-“Şu anda kendi gezegeninde değilsin. Sen buradayken dünyada zaman durmuş durumda. Sen geri dönene kadar da zaman duracak. Lakin Uandina şu an dünyada olmalı.”
Rıfat-“Ben buraya kendi isteğimle gelmedim. Siyah zırhlı bir adam geldi. Bizi öldürmeye çalıştı. Ve beni kardeşim kurtardı. Bir portalden geçtim ve buradaydım…” Bütün detaya girmedim. Dedemi falan söylemedim. Zaten söylemeye fırsatım da olmadı. Tam anlatırken anlıma bir fiske attı.
Rıfat-“Neden yaptın ki bunu?”
Miras-“Gerçekten de gezgin değilsin. Sen normal bir insansın.”
Rıfat-“Sonunda anladığın için teşekkürler. Peki dünyaya nasıl geri dönebilirim?”
Miras-“Geri dönemezsin. Portal açan bir gezgin henüz dünyaya gelmedi.” Sinirlenmeye başlıyordum. Sakinleşmem lazım.
Rıfat-“Gezginin ne demek olduğunu anladım sayılır da portal açmak ne alaka?”
Miras-“Şöyle bir örnek vereyim, mesela sizin dünyanızda bazı insanlar 6 veya 4 parmaklı doğar. işte bu da onun gibi bir şey. Ama ihtimali tetrilyonda bir.”
Rıfat-“Tetrilyonda bir mi? Kaç diyar var ki?”
Miras-“Benim gidebildiğim 42 milyar diyar var sadece. Belki daha fazlası da vardır.” 42 milyar diyar mı? Biz 42 milyar diyardan sadece biri miyiz? Şu an kendimi çok kötü hissediyorum.
Rıfat-“Peki burada ne yapacağım? O gezgin doğana kadar… Bir de büyümesi var.”
Miras-“Büyümesini beklemene gerek yok. Sizin dünyanizda Bir Bine adında bir gezgin vardı. Yeteneklerini 22 yaşında keşfetti. Ve hatta kız kardeşimi öldürüp 22 yaşında ölümsüz oldu.” Lütfen isim benzerliği olsun.
Rıfat-“Peki ölümsüzler her zaman genç mi kalıyorlar?”
Miras-“Adı üstünde ölümsüzüz. Yani bizim için zaman ilerlemez. Bedenimizin parçalansa bile belli bir süre sonra hemen düzelir.”
Rıfat-“Düzelirken o havada uçuşan şeyler toprak gibi mi gözükür?”
Miras-“Evet. Nereden biliyorsun?”
Rıfat-“Biliyorum, çünkü Bir Bine benim babam.” -
64.
+2Rez amk rez bu hikayeyk tutturmamiz lazim
-
65.
+2BiR BiNE (HALiS UYURKEN)Tümünü Göster
Eğer Huriye’nin söylediği doğruysa babam eve geri döndü. Bu da demektir ki lanette süresi bitti. Lanet’in tam olarak nasıl bir yer olduğunu bilmiyorum lakin babam yaşlanmamış. En azından Huriye bana öyle söyledi. Eve gitmek için aşırı sabırsızlanıyorum. Elim ayağım tutmuyor resmen.
b-“Yuri, arabayı sen sür. Ben bu heyecanla kesin kaza yaparım.”
Yuri-“Kaza yapsan da zarar görmeyiz ki.”
b-“Yuri şimdi sıçtırma ağzına. Ne diyorsam onu yap. Biz zarar görmeyiz ama karşıdaki görür.”
Yuri-“Anladım. Kusura bakma.”
b-“Çabuk çabuk.” Yuri sürücü koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdıktan sonra gaza gitmeye başladık.
Yuri-“Peki bu akşam toplantı vardı. O ne olacak?”
b-“giberim şimdi toplantıyı. Babam gelmiş lan babam. Lanetteydi yıllardır. Sonunda gelmiş.” Yuri fazla heyecanlandığımı düşüyordu. Ama onun düşüncesi umurumda bile değil. içim içime sığmıyor. Yolda giderken:
Yuri-“Benim bildiğim kadarıyla lanetten çıkış yok. Süreli olduğunu da duymadım hiç.”
b-“Uandina bana söylemişti. Eğer başka bir diyara geçersem lanete geçerim ve sürem dolsa bile yine de dünyadan çıkamam demişti. Süresi var.”
Yuri-“Peki dünyadan silinen bir adamı sen nasıl hatırlıyorsun?”
b-“Fotoğrafları vardı. Hem gezginler unutmaz.”
Yuri-“Fotoğrafları mı? Nasıl olur? Dünyadan silinmiyor mu bunlar? Fotoğraflarda kalması imkansız.”
b-“Çünkü fotoğraflar fotoshop. En son anne ejderhada babamın yüzünü gördükten sonra tanıdık birine Süleyman abiden gizli tekrar resimlerini yaptırmıştım. Tam olarak benzetemedi ama en azından unutulmayacaktı. Bir tek ben değil herkes hatırlayacak.”
Yuri-“Eve vardık abi. Hazır mısın? Ben güvenmiyorum ama…”
b-“Güvenmiyorsan bile sadece saygı duy. Bunu yapabilirsin değil mi?”
Yuri-“Evet.” Anlamıyorum bu çocuğu. Babam geldi lan babam. Neden anlamıyor ki beni? Aslında anlamaması normal. Yıllarca aile hasreti çekmeyen biri anlamaz. Ben çektim ve sonunda bu son buluyor. Kapıya geldiğimde heyecandan titriyordum. Zile bastım. Anahtarım olduğunu bile unuttum. Kapıyı Huriye açtı. Beni bu halde görünce onun da gülesi geldi.
b-“Gerçekten şu an içeride mi?”
Huriye-“Sana ne zaman yalan söyledim? Hem ben sadece resimlerden biliyorum ve resimdekilere de çok benziyor.” O kısa koridor bana sanki kilometrelerce uzun bir yol gibi geldi. Gerçekten beklemek bu kadar zor gelmişti bana. Geniş koridorda yürürken sonunda kapının önüne gelmiştim. Kapı açıktı. Artık sadece 1 adım kaldı. (Eğer bu dizi olsaydı kesin burada 40 dakikalık bir reklam girerdi ve geri aynı sahneyi tekrar oynatıp tekrar reklama girerdi) içerideydi. Oturmuş çayını içiyordu. Beni görünce ayağa kalktı. (Tam bu sırada buradan bir kez daha Tik Tak. Tik Tak. Tik Tak geçiyor. Ama hiç kimse duymuyor.) Ve yanına doğru elimde ne varsa bırakıp koşmaya başladım. Gerçekten inanamıyorum. Evet bu adam işte. Bu adam babam. Çok mutluyum. Koşup sarıldım ve ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum.
Bb-“Sakin ol oğlum. Ben artık buradayım.”
b-“Sonunda geldin ya. Artık başka bir şeyin önemi yok.” Belli bir süre sonra sakinleştim. Hasret giderdim, başarılarımı anlattım, kaypağı, vs. her şeyi anlattım. Ejderha diyarını anlatırken bir an bir gözü seyirdi. Ama önemli değil. Belki gözü arada seyiriyordur. Ve Yuri araya girdi. O girmezse olmaz zaten.
Yuri-“Yanlışsam düzeltin lakin lanete girenler tamamen unutuluyor. Gezginler hariç herkes onu unutuyor. Dünyaya geri döndüğünüzde sıkıntı yaşamadınız mı?” Sanane amk. Sanane.
Bb-“Unutulmasaydım dahi sıkıntı yine yaşayacaktım. Lanette zaman kavramı yok. Yani yaşlanmıyorsun. Kaç yaşında girdiysen o yaşında çıkıyorsun.”
Yuri-“Peki orada zaman kavramı yoksa siz nasıl çıktınız?”
Bb-“Orada yok lakin burada var. Buradaki zamana göre sürem verildi. Ve artık geri döndüm.”
Yuri-“Ama bir diyarda iki gezgin olduk. Sıkıntı olmaz mı?”
Bb-“Gezginin görevi nedir biliyor musun?”
Yuri-“Nedir?”
Bb-“Kendi teknolojini, bilgilerini geliştirip kendi insanlarına öğretebilesin diye.”
b-“Yuri, saçma sapan sorular sorup durma.”
Bb-“Kızma çocuğa daha genç. Elbet soru soracak.”
Huriye-“Akşam yemeği hazır. Buyurun, sofraya.”
b-“Çocuklar nerede?”
Huriye-“Onlar sonra yese daha iyi olur?”
b-“Bir şey mi oldu?”
Bb-“Önemli bir şey değil. Sadece beni öldü bildikleri için benden şüphelendiler biraz. Sakın kızma torunlarıma.”
b-“Tamam baba, sen öyle diyorsan.” Odaya doğru yöneldim. Kim bilir ne dediler adama. Sonra onların hesabını görürüm ben. -
66.
+2Babamla beraber aşağı indik. Annem sofranın başında oturuyor, babam da dedemin yanına geçti ve ben de Rıfat’ın yanına geçtim. Yuri de sofranın diğer başında. Yemek de hazırlanmış. Zaten yemekten yemeğe uyanıyorum genelde. Babam hemen lafa girdi. Ama yanlış yerden:Tümünü Göster
b-“Duyduğuma göre ikiniz de bugün okula gitmemişsiniz?”
Rıfat-“Neden gidelim? Annem hastaydı, yanında kaldık.” Rıfat sakinleşmiş gözüküyor. Zaten sinirlenmek ona göre değil. Orada dedeme (artık dedem diyorum çünkü kan bağım bir ejderha tarafından onaylandı) ters cevap vermesi onu zora sokmuştu. Bu normalde yapmayacağı bir hataydı.
b-“Ama ben size kalın mı dedim?”
Rıfat-“Hayır. Ama biz kalmamız gerektiğine karar verdik.”
b-“Ne zamandan beridir bu evde kararları siz verir oldunuz?”
Rıfat-“Sen bizden sır sakladığını öğrendiğimizden beri.” Babam ve Rıfat kedi ve köpek gibiler. Dedem gülmeye başladı.
Bb-“Hahaha. Gerçekten güçlü çocuklar yetiştirmişsiniz. Ben bu yaşlardayken babama karşı çıkamazdım.”
b-“Bana da karşı çıkmamalarını isterdim ama…”
Bb-“Öyle deme ama. Böyle güçlü çocukların ilerde geleceği de parlak olur.”
b-“Bir daha okula gitmeme olayı duymak istemiyorum.” Bir an kulağıma bir ses geldi. Tik Tak. Bir an içimi bir korku sardı. Rıfat da tedirgin oldu sanki. Yoksa o da mı duyuyor? Belki da bana öyle gelmiştir.
Rıfat-“O zaman bize her şeyi anlat ve eski halimize dönelim.”
b-“Anlatacağım ama her dediğime inanmanız lazım.” Tik Tak. Yine oldu. Yine içinden konuşmaya başladı:
Alduin-“Uzaklaş oradan. Beynim resmen parçalanacak gibi. Uyarılar çok güçlü. Oradan uzaklaşmalısın.”
Halis-“Nasıl uzaklaşayım?”
Bb-“Bir şey mi söyledin Halis?”
Halis-“Yok hayır. Rıfat, benimle gelebilir misin? Çok önemli.”
Rıfat-“Şimdi olmaz.”
Halis-“Rıfat. Lütfen. Benimle gel.”
Bb-“Ne oldu. Çok gergin görünüyorsun?”
Rıfat-“Dur işte. Sonunda her şeyi öğreneceğiz.”
Halis-“Eğer senin için en küçük bir kardeşlik hatırım varsa sadece BENiMLE GEL.” Sonunda ikna olmuşa benziyordu.
Rıfat-“Tamam ama bembeyaz olmuşsun. Bir sorun mu var?” Elinden tuttum ve koşmaya başladım. Tik Tak. Babam birden
b-“Herkes eğilsin” dedi. Yuri ve biz hariç sofradaki herkes eğilmişti. Biz zamanında masadan kalktığımız için kurtulmuştuk lakin Yuri’nin kellesi yerde yuvarlanmaya başladı. Ne olduğunu bile anlamadık. Biz sofradan kalkmasak bizim de kellemiz gidecekti. Donakaldım. Masa kırılmıştı. -
67.
+2Kırılan masanın yanında ve babamın karşısında biri vardı. Üzerinde tamamen zırh vardı. Orta çağdan gelme gibi. Kara bir zırh. Gece kadar siyah…Tümünü Göster
Kara-“Sana verdiğim süre doldu Rıfat.” Dedemin gözleri birden buz gibi soğuk bakmaya başladı. O anda rüyam aklıma geldi. Buz gibi soğuk bakan yeşil gözler vardı. Aynı bakışlar. Babama doğru bakıyordu. işte o an her şey yerine oturdu. Unutulmuşlar. Onlar unutulmuşlardı. Neden unutulmuşlar dendiğini bilmiyordum lakin bunlar onlardı. 3 tik tak gerçekleşti.
b-“Evime girdiğine, Yuri’yi öldürdüğüne pişman olacaksın.” Babam yumruk atmaya kalkıştı lakin arkasında biri belirdi ve elini tuttu. Sapsarı bir derisi var. Işığın vurmasıyla cildi parlıyordu. Burnu yoktu.
Sarı-“Demek efsanevi Bir Bine sensin. Miras Styla’dan farkın yok senin. Sadece fazla rekldıbını yapmışlar.”
Kara-“Onu hafife alma. Kim Styla’yı o tek başına yendi.”
Birden elinde bir balta belirdi. Balta bayağı farklı bir baltaydı. Tek elle taşınmayacak büyüktü. Ama babam tek eliyle sarı adamın eliyle beraber kendi kolunu kesti. Sarı adamın kanı da turuncu akıyordu ve çok fazla acı içinde olduğu belliydi. Acıdan bağırıyordu. Donakalmış bir biçimde izliyorduk. Annem yanımıza geldi ve bize sarıldı. Yine ejderha:
Alduin-“Şu an donakalmanın sırası değil. Kaçın oradan.” Haklı.
Halis-“Anne. Gitmeliyiz. Önce babamı oradan kurtarmalıyız.”
Huriye-“Gerek yok. Gelin benimle.” Dedi ve ikimizin de kolundan tuttu. Koridora girdik. Tam kapıya gidecek iken birden karşımızda biri daha belirdi. Kaç kişi var burada? Neler oluyor. insana çok benziyor lakin derisi diken diken.
Diken-“Nereye gidiyorsunuz bakalım? Bu ne acele? Daha siz eğlenceyi görmediniz.”
Alduin-“Bağımız çok zayıf. Ama kısa süreliğine işe yarayacaktır. Bedenini bana ödünç ver.”
Halis-“Bedenimi mi?”
Diken-“Eğer baban bize gereken cevabı verirse bedenine bir şey olmayacak.” Dışımdan söyledim diye ciddiye alıyorlar. Ama şu an bunu düşünmenin sırası değil.
Alduin-“Senden istediğim tek bir şey var. Ben bedenine geçtiğimde kaçmak için her şeyi yapacağım. Ama burada bedenine zarar gelirse acıyı sen hissedeceksin. Ama benim bedenimde olacaksın. Ne olursa olsun kımıldama. Eğer üzerinden kalkarsan evladım ölür. Ve bunu ilk kez deneyen ejderha ben olacağım. Sonuçları ne olacak tam olarak kestiremiyorum.”
Halis-“Tamam, anladım.”
Diken-“Kendi kendine ne konuşuyorsun sen?” O anda kendimi bomboş bir arazide buldum. Yumurtanın üzerindeydim. Altımda lakin tam olarak bedenimi hissedemiyorum. Sanki hala insanım gibi. Kolumu kaldırdığımda kanadım oynuyor. Ama kanadımda ne bir sürtünme, ne bir acı hissetmiyorum. Acı hislerimiz hala kendimizin. Tek yapmam gereken dayanmak. Alduin. Sana güveniyorum. -
68.
+2Alaca Park’a vardık. Her yer ana baba günü.Tümünü Göster
Halis-“Keşke daha erken gelseydik.”
Rıfat-“Kimin sayesinde acaba geç kaldık? Ha. Doğru. Hatırladım. Sen uyuya kalmıştın değil mi?”
Halis-“Erken uyandırsaydın erken giderdik. Senin hatan.”
b-“Kavganız bizim yer bulmamızı sağlamayacak. Bugün iptal olmasa bari.” Biri arkadan bağırıyordu. Kim olduğunu anladım ama duymamazlıktan geliyorum. Cidden. Arkamdan gelen sesleri hemen size söyleyeyim “Gerizekalı, pekekent, mal, salak, lan gibik, muallak, bana baksana lan.” Bir Bine demek bu kadar mı zor amk kaypağı? Şimdi size soruyorum. Bu kadar küfür edilse siz “Efendim abi” diye oraya döner misiniz? Üstelik herkes onu izliyor. Biri bana dokundu ve
Adam-“Herhalde size sesleniyor.”
b-“Yok yok. Seslenmiyordur.” Dedim ve adam bir şey demeden gitti.
Huriye-“Bir Bine. Uzatma. Gidelim yanına. Yoksa yemediğin küfür kalmayacak.”
b-“Sabahtan bana hıncı var.”
Huriye-“Sabah ne oldu ki?”
b-“Rıfat, Halis. Siz Süleyman dedenizin yanına gidin. Biz geliyoruz.”
Rıfat-“Her zamanki gibi önden sakinleştireceğiz yani. Tamam. Gidiyoruz.” Dedi ve gittiler. iyi bari halden anlıyor. Huriye’ye döndüm.
b-“Sabah aradım da mangala gel diye. Bir kızla iş pişiriyormuş. Bir yığın küfür yedim.”
Huriye-“Neyse şimdi yanına gidelim de kızmasın.” Hala çocuk gibi korkuyorum ondan. Off. Yanına doğru gittik. Çocuklarıma gerçekten dede gibi davranıyor aq. Hediye falan da vermiş biz konuşurken. Beni onların yaşında gibiyordu. Canım çıkana kadar çalıştırıyordu. Hala da sözleriyle gibiyor.
Süleyman-“Ne konuşuyon lan orada karı gibi?”
b-“Abi yer bakıyorduk da…”
Süleyman-“Sen baksan ne olur gözünü…”
Huriye-“Abi. Çocuklar var.”
Süleyman-“Bir şey olmaz. Biraz onlar da küfür öğrensinler. ilerde tatlı dil ile mi ikna edecekler milleti? Sanki tatlı dille devlet kuruluyor.” Evet. Tatlı dil ile (biraz sitem de vardı içinde ama) ork diyarını kurtardım. Tatlı dil ile ejderhalar ile kardeş oldum. Gerçekten tatlı dil işe yaramıyor.
b-“Olsun abi. Sokak ağzıyla konuşmasınlar.”
Süleyman-“Kendin gibi muallak mi yapacan çocukları?” Rıfat gülmemek için kendini tuttu. Halis zaten başka dünyada.
Huriye-“Süleyman abi!” Sitemli söylemişti.
Süleyman-“Tamam lan tamam. Anladık. Neyse ben yeri ayarladım. Geçelim oraya. Daha Bir Bine’ye kalsa 3 gün yer bulamayız. Güya kendi çağırdı.”
b-“Kusura bakma abi. Neyse yerimize gidelim.” Kaypak önden yürüdü. Şerefsiz ya. Ailemin karşısında bile bana laf sokma peşinde. Biraz dur lan biraz dur. Ölüme en yakın adam ama hala işi gücü laf sokmada. -
69.
+2HALiSTümünü Göster
Orada neler oluyor? Her tarafım acıyor. Şimdi de baldırım ve elim acıyor. Biraz acı çekmemem için çaba gösterse güzel olmaz mı acaba? Merak ediyorum yani. Yaralarımın sızlamasından değil; yumurtadan kalkmak, vücudumu sağa sola vurup yaranın kenarlarını kaşıyasım geliyor. Ve sanki hiçbir şey yetmezmiş gibi bir de ufukta bana doğru uçan iki tane kuş var. Aaa. Tabi ki kuş değil. Ejderha. Biri kırmızı, diğeri de kahverengi. Acaba neden geliyorlar? Alduin her tarafımı acı içinde bırakıp benim de çığlık attığım için olabilir mi? Arkalarında bir tane de yavaş ejderha vardı. Onun da gümüş rengi vardı. Hemen yanıma kondular.
Luka-“iyi misin?” Ağzı bile kımıldamadı. Hangisi söyledi ki? Sesi erkek çocuğu gibiydi.
Charizard-“Neden cevap vermiyorsun?” Konuşmaya çalışıyorum lakin mal gibi sesler çıkarıyorum. Ve bunun sesi de biraz daha yetişkin erkek gibi çıkıyordu.
Linonia-“Ağzınla ne yapıyorsun? Sanki kendine değil gibi” Sesi yetişkin bir kadın gibi geliyordu.
Halis-“iyiyim.”(konuşuyor ama konuştuğunu anlamıyor) Diyorum ama anlamıyorlar ki. Nasıl başımdan salacağım bunları?
Luka-“Neden çığlık attın o zaman?”
Halis-“Kafam” karıştı. Konuşu”yor” muyum yoksa ko”nu”şmuyor mu”yum?”
Charizard-“Ne diyorsun anlamıyorum. Bir sorun var.” Dedi ve kafamı kafama tokuşturdu. Ve sonra hızla geri çekti.
Charizard-“Bu Alduin değil. Zihninde başka biri var.” Hepsi tehditkar tavırlarla geri çekildi. Sanki bana saldıracak gibi duruyorlardı. Hah. Sıçtık. Şimdi toparla bakalım. Konuşabilirsem tabi.
Charizard-“Bizimle konuşmak istiyorsan gözümün içine bak ve aklından geçeni söyle.” Sonunda nasıl konuşulacağını biri öğretti.
Halis-“Ben düşman değilim.”
Luka-“Peki neden Alduin’in zihnine girdin?”
Halis-“O benim zihnime girdi ve beni de buraya attı. Kımıldamamam gerektiğini söyledi.” Gümüş renkli ejderha yaklaştı ve belli bir mesafeden kuyruğuyla kafama dokundu. Birinin kafama dokuması ve benim hissedememem çok şaşırtıcı. Daha sonra kuyruğunu çekti.
Linonia-“Doğruyu söylüyor. Ve görünüşe bakılırsa babası da Bir Bine.”
Luka-“Bir Bine mi?”
Halis-“Babamı nereden tanıyorsun?” kahverengi ejderha üzerime koştu ve kafamı kafama tokuşturdu. Tekme tokat dalsaydın bari. Zaten hissetmiyorum da. Dengemi zor sağladım.
Luka-“Gerçekten haklısın. Uzun süredir Bir Bine’yi görememiştim. Çok özledim onu. Sen zararlı biri değilsin. Bir Bine’nin kanından olan kimse zararlı biri olamaz.” Evet. Dedem de Allah’tan zararsız çıktı. Bir de zararlı çıksa… Tehditkar bakışları bırakıp dostça bakışlara çevirdiler. Neyse ki bunu kazasız belasız atlattık.
Luka-“Alduin’in yumurtayı sana bırakıp seni kurtarmak istemesi çok garip. Hiçbir ejderha kendisini yavrusundan öne koymaz. Hele başkasını hiç koymaz. Nasıl iletişime geçtiniz Alduin ile?”
Halis-“Ben iletişime geçmedim. Muhtemelen o da cevabını bilmiyor. Sadece aramızda bir tür bağ var. Babamı nereden tanıyorsunuz?”
Luka-“Baban biz daha yavruyken buraya geldi. Kim Styla ile savaştı ve savaşı bittikten sonra geri gelip bize bir gün geri döneceğini söyleyerek gitti. O bir gezgindi. Ama yetenekleri elinden alındığı için artık buraya geri gelemiyor.” Şimdi anlıyorum. Her şey yerli yerine oturmaya başladı. Babamın göremediği ailesi demek ki ejderhalar. Buraya gelebilmek için gezgini arıyordu. Ve Yuri de bir gezgindi.
Halis-“Babam buraya gelmek için çok uğraştı. Hatta kendi ailesini ihmal edecek kadar.” Aslında bunu söylememe gerek yoktu lakin o an içimden geldi ve söyledim.
Luka-“Bana verdiği söz yüzünden. Ona öyle bir söz verdirmemeliydim. Dünyaya geri dönünce ona söyler misin? Artık kendini zorlamasına gerek yok. Gelmese de olur. Artık kendi hayatı ile ilgilenmeye başlayabilir. O buraya gelmese de, biz onu göremesek de o hep kalbimizde yaşayacak.” Bu nasıl bir sevgi böyle? Kendimi çok garip hissettim. Babamın buradan ayrılmayı istememesine şaşmamalı.
Luka-“Bu arada benim adım Luka.”
Linonia-“Benim adım da Linonia”
Charizard-“Benim adım da Charizard.”
Halis-“Charizard sen misin? Bu isimleri size kim verdi?”
Luka-“Bir Bine tarafından isimlendirildik.” Ah baba ah. Birine oyundan isim vermiş, birine pokemon ismi vermiş, birine random atmış, birine de evcil hayvan ismi vermiş. Ve bu ismi de kutsal bir sır söyler gibi söylüyorlar. Gururla. Allah’tan dedemin adı Halis’miş de bana isim düşünmek zorunda kalmamış. Yoksa ismimi kesin alfa beta veya gama koyardı. Kesin yani. -
-
1.
0Ejderha tarafından isimlendirildi
-
1.
-
70.
+2AlduinTümünü Göster
Kara-“Şimdi senin ne kadar iyi bir evlat olduğunu göreceğiz. Elinde tek bir para var. Ve babana tekrar soracağım. Cevap vermezse sıra annende. Şimdi. Ejderha Diyarı’na nasıl gidiliyor?”
b-“Orada ne yapacaksınız?”
Kara-“Bu bir cevap değil. Pq. Şu kadını bu sefer öldür.” Yine oku çekti. Düşünmem lazım. Düşün düşün…
Huriye-“Kimsin bilmiyorum ama o parayı kendine kullan.” Sessizce söylemişti.
Alduin-“Oğlunun burada olmadığını biliyor musun?”
Huriye-“En başından anlamıştım.” Çok garip. içgüdü ile bile fark edilmesi çok zor bir şeyi nasıl farketti ki?
Alduin-“Nasıl anladın?”
Huriye-“Ben anneyim. Anlarım. Senden tek istediğim parayı onun için kullan. Ve ona iyi bak. Aşağıda nereye gideceğimiz belli değil.”
Alduin-“Böyle bir durum için fazla sakinsin.”
Huriye-“Zaten bir gün öleceğim. Ha bir gün ekgib yaşamışım ha bir gün fazla. Ben artık her şeyimi çocuklarıma bıraktım. Lütfen o parayı kendin için kullan.” Anne olmak böyle bir şey mi? ileride ben de mi evladımda böyle hissedeceğim? Her şeyimi feda edecek kadar seveceğim? Aslında şu anda bile o kadar seviyorum. Ama onu da kurtarmam lazım. Ayağımı atarsam oku durdurabilirim. Yeterli sürem de var. Tereddüt etmemem lazım. Oku çekti ve bir anda bıraktı. Tam ayağımı atacakken bir anda durdum. Yapamam. Ayağımı oraya koyamam. Eğer oku ayağıma yersem kesin Halis yerinden kalkar. Ve yavrum ölür. Onu feda etmekten başka seçeneğim yok. O sırada annesi ok ile kalbinden vurulmuştu bile. Oku ayağıma yeseydim yaşayacaktı ama yapamadım.
b-“HURiYEE!!” Ağlamaya ve yumruklamaya başladı. “BIRAK BENii!!!” Elleri parçalanıp tekrar birleşiyordu. Bu şekilde devam ediyordu. Ok ile duvara çakılmıştı ve altındaki portal de kapanmıştı.
Huriye-“Te şekkür ede rim.” Dedi ve son nefesini verdi. Ben ne yaptım böyle?
Kara-“Ne hayırsız bir evlat. Gör bunu Bir Bine. Kendi canı için annesinin canını hiçe saydı. Gözünü bile kırpmadı ölümünde. Bak. Ağlamıyor bile.”
b-“BIRAK BiZi!”
Kara-“Şimdi son sorum. Ejderha Diyarı’na nereden gidiliyor?” Direnci kırılmış gibiydi. Tam söyleyecekken:
Alduin-“Sakın söyleme baba.” Sonuna baba eklemem inandırıcı oldu. En azından onlar için. “Sana söz veriyorum. ikimiz de sapa sağlam geri döneceğiz.” Bu sefer kendini daha çok zorlayıp tekme tokat girişmeye başladı. Ama yine de sonuç vermiyordu.
Kara-“Gördün mü? Ölümsüzlüğünle bile kimseyi koruyamadın. Cevap vermek için süren doldu. Oğlunun ölümünü izle. Pq. Bu sefer oku sert çek. Kaçamasın.”
Pq-“Elim olsaydı daha rahat olurdu.” Diye hayıflandı ve oku bayağı geri çekti. Bu oktan kurtulamayacağım. Saliseler içinde beni vuracak. Oku bıraktı ve ben de aşağı düşmeye başladım. O anda parayı bayağı sert bir biçimde aşağıdan attım ve sadece omuzu sıyırdı. Aşağıya düştüm. Portal de üzerime kapandı. O arada dünyada
Kara-“Toparlanın. Gidiyoruz.”
Pq-“Ama Bir Bine elimizde. Neden gidiyoruz?”
Kara-“Artık istediğimiz zaman ona ulaşabiliriz. Uandina geliyor. Eğer çocuklarını bulmamızı ve sana getirmemizi istiyorsan Ejderha Diyarı’nın yerini bize söylersin. Tekrar görüşeceğiz.” Dedi ve portalden geçip gittiler. Bir Bine Huriye’ye doğru koştu.
b-“Huriye. Aç gözlerini ne olursun. Huriye. HURiYE!” dedi ve cesedine sarılıp ağlamaya başladı. Kendi hatasıydı. Onları koruyamamak kendi hatasıydı. Uandina gelmişti ama geç kalmıştı.
başlık yok! burası bom boş!