1. 1.
    +3 -1
    milliyetçi duyguları kabarık türk gencinin araştırması gereken mekan.az buçuk bahsedelim, Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevinden biridir.

    1981-1989 yılları arasında işkenceye maruz kalan 34 kişi ölmüş, yüzlerce kişi sakat kalmıştır. Bu kişilerden 25'i aldığı ağır darbeler sonucu, 5'i açlık direnişi sonucu yaşdıbını yitirmiştir. 5'inin kendini asarak, 4'ünün kendini yakarak intihar ettiği cezaevindeki işkenceci görevlilerden hiçbiri ceza alma-mıştır.

    Diyarbakır Cezaevi'nden çıkanlardan büyük çoğunluğu, dağa çıkmış ve PKK'nin ana gövdesini oluşturmuş ve büyümesini sağlamıştır.
    ···
  2. 2.
    +1
    zamanında kürtlere bunu yaptıranlar ile ellerine silah verip çıkın hakkınızı savunun diyenler, aynı kişiler olmasın ?

    bir düşün.
    ···
  3. 3.
    +1
    ben belgeselini izlemiştim bi kürde ölü fare yedirmişler izlerken güldüm amk ne işkenceler varmış nerden akıllarına gelmiş diye iyi yapmışlar öyle bi anlatmışsınızki sanki kürtler bu işkenceler yüzünden dağa çıktı bu soyunu sopunu gibtiklerim osmanlının son zamanlarından beri kendi ülkelerini kurmaya çalışmış bizim topraklarımızda şimdi bunların o zaman topraklarımızı almaya çalışan ingilizlerden fransızlardan ne farkı var ozamanlar plan aşamasındaymış şimdi yapım aşamasında dıbına soktumun zütverenleri belgeseli izleyin keyfiniz yerine gelsin hayvanlara zulme karşıyım ama ama bu maymunlara yapılana karşı değilim maymun derken ormanlarda kendi halinde yaşıyanlar değil bu bölücü teröristlerden bahsediyorum en güzelide şey türkçe bilmeyen insanları aileleriyle görüştürmemişler türkçe konuş çok konuş demişler işte bu böyle olmalı zaten Ne Mutlu Türk'üm Diyene
    ···
  4. 4.
    +1
    https://eksisozluk.com/di...bakir-cezaevi--409652?p=1 adresinden cezaevini araştırabileceğiniz kitaplar, belgeseller yazarlar tarafından verilmiş.yapılan röportajlar vs. var.ekşi'de ufak bi araştırmasını yapıp kabaca bilgi sahibi olabilirsiniz.

    tavsiye belgesel ; http://www.youtube.com/watch?v=7OSKxQD-ljQ
    ···
  5. 5.
    +1
    herkes işkence gördü amk ama kürtlerin görmesine nedense üzülmüyorum
    ···
  6. 6.
    -1
    o halde pkk zütlerine cop sokulmuşların örgütüdür demek yanlış olmaz herhalde.
    ···
  7. 7.
    0
    temel fizyolojik ihtiyaçların manipülasyonu, nefes, beslenme, ısınma, dinlenme, temizlik, hijyen, yaşam/ sağlık güvenliği, fiziksel acı verme, aşağılama, ilişkisel dünyaya saldırı, militarizm ve doktrinasyon, benliğin en mahrem ve kırılgan alanı olan cinselliğin istismarı, koğuşta havasız bırakma, sıcakta kalabalık olan koğuşların pencerelerinin kapatılması, aynı anda sekiz on sigara içmeye zorlama, aç bırakma, susuz bırakma, pislik yedirme, fare yedirme, yemeklere fare ve insan pisliği atma/ yedirme, deterjan yedirme, sigara yedirme, kötü/ bozuk yiyecek verme, tuz verme/ yedirme, kışın kaloriferlerin yakılmaması, soğukta pencerelerin açık tutularak tutukluların çıplak bırakılması, kışın karda havalandırmada çıplak volta attırma, kışın çırılçıplak makatlarına yanan sigarayı koyarak volta attırma, soğuk su işkencesi, kışın buz üstünde çıplak sürtünme, fosseptik çukuruna sokma, yerlere döktükleri deterjanları/ deterjanlı suyu çıplak vücutla sildirme, uzun süre banyo/ temizlik yaptırmama, suya/ lağıma batırma, insan dışkısıyla dolu hücrelerde tutulma, banyo işkenceleri, başkasının üzerine işemeye zorlama, yalancı idam cezası uygulaması, ölme taklidi yapmaya zorlama, hastalığı tedavi etmeme/ ettirmeme, el falakası, ayak falakası, meydan dayağı, köpekle saldırtma, elektrik verme, askı işkencesi vücutta sigara söndürme, kaba dayak, tekerleğe sokma, hayvanla çuvala koyma, zincir işkencesi, ayaktan asma, germe işkencesi, tepe uygulaması, kantar işkencesi, kervan katarı oluşturma, çek-çek uygulaması, lokomotif işkencesi, küfür/ hakaret, göz bağlama, itirafçılığa zorlama, ranza altında yatmaya zorlama, yakınlarına işkence tehdidi, yakınlarına işkence yapma, işkence izletme, işkence sesi dinletme, konuşma-bakma yasağı, görüşe gidiş-dönüşte/ görüş yerinde işkence, görüş yerinde ailelere işkence, avukat görüşüne gidiş-dönüş ve görüş yerinde işkence, mahkemeye gidiş-dönüş ve mahkemede kötü muamele, askerî eğitim, zorla marş ezberletme, koğuş içinde/ havalandırmada gün boyu eğitim, esas duruşta yatmaya zorlama, sayım-tekmil vermeye zorlama.

    raporun “militarizm ve doktrinizasyon” başlığını taşıyan bölümünde ise şunları okuyoruz:

    gece nöbeti tutturma, türkçe bilmeyen tutuklulara işkenceyle türkçe öğretmek ve marş ezberletmek, cinsel organlarına ip bağlama / çekme / havaya kaldırma, cop - şişe- odun sokma, tutukluların birbirlerine taciz ve tecavüze zorlanması, tecavüz tehdidi, tecavüz etme, cinsel tacizde bulunma.

    ‘benliğin en mahrem ve kırılgan alanı olan cinsellik’ diyarbakır cezaevi’nde bu yöntemlerle ağır bir istismara uğradı.

    kendileriyle görüşme yapılan 447 kişiden 336’sı sağlık sorunu olduğunu (yüzde 71 oranında), 168’i ise işkenceler sonucu vücudunda kalıcı izler oluştuğunu (yüzde 38) ifade ediyor.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    0
    diyarbakır cezaevi gerçeğini araştırma ve adalet komisyonu" raporlarından:

    falaka: yaygın ve sürekli uygulandı. ayak tabanı, ellerin içi gibi vücudun kaslı bölümlerine kalas, cop, zincir, saz sapı, pik demir vb. vurularak gerçekleştirilirdi. bu yöntem, ayak tabanlarını ve el ayalarını patlatır, kaba yerleri ezer, morartır, tırnakları sökerdi. el ayak gibi herhangi bir yeri kırar, sakat bırakırdı.

    köpek saldirtma: tutuklu çırılçıplak soyulur, kurt köpeği üzerine saldırtılırdı. köpeğin ilk kaptığı yer bacak arası olurdu.

    zlncir: 20-25 metre uzunluğundaki zincirin uçları iki tutuklunun boynuna bağlanır, tutuklular sırt sırta verdirilerek ters yönde hızla koşuşturulur, zincir tam gerilince, her iki tutuklu da sırtüstü yere düşerdi.

    ayaktan asma: tutuklu tek ayağından zincire bağlanır, bu zincir yüksek bir yere asılır, tutuklu bayılıncaya kadar askıda kalırdı.

    germe: tutuklunun bir bacağı merdiven kenarlığına bağlanır, diğer bacağı da açık bırakılan koğuşun gözetleme deliğine bağlanıp kapı kapatılır, tutuklunun bacakları koğuş kapısının eni kadar gerilir ve öyle kalırdı.

    tepe: 50-60 kişi havalandırmaya alınırdı. gardiyan "tepe ol" komutu verince tüm tutuklular üst üste bindikten sonra, bir tutuklu da üst üste yatan tutukluların üstüne çıkar, istiklal marşı'nın on kıtası okutulurdu.

    kule: havalandırmaya çıkan tutuklular altı kişilik daire oluştururlardı. bunların üzerine 3-4 kat olacak biçiminde tutuklular çıkarıldıktan sonra, gardiyanın "yıkıl" komutuyla kule oluşturan tutuklular kendini yere bırakır ve böylece tutukluların değişik yerlerinde kırılma, incinme ve çıkık olurdu.

    ranza alti: gardiyanlar ellerinde kalaslarla koğuşa girip, "ranza altı ol" komutunu verince, koğuşta bulunan tutukluların hepsi ranzaların altına girerdi. herhangi bir yerlerinin açıkta kalmaması gerekiyordu. ranzaların altına tüm tutuklular sığmadığı için kiminin eli, kiminin kolu dışarıda kaldığından, gardiyanlar ellerindeki kalaslarla tutukluların dışarıda kalan kısımlarına vurmaya başlardı.

    kantar: tutuklular havalandırmada çırılçıplak soyundurulup tek sıra halinde dizilirler, sıranın ön tarafında duran tutuklu sırt üstü yatırılırdı. ikinci tutuklu, yatan tutuklunun testis ve erkeklik organlarından tutarak yukarı kaldırır, tutuklunun kaç kilo geldiğini söylemesi istenirdi. tüm tutuklular birbirini tartana kadar bu işlem devam ederdi.

    kervan: havalandırmada, tutuklular tek sıra dizilir, her tutuklu önündeki tutuklunun sırtına bindirilir, bacakları, altındaki tutuklunun boynundan aşağıya sarkıtılır ve kulaklarından tutması istenirdi. gardiyanın komutuyla tutuklular yürümeye başlar ve bu işlem tutuklular ayakta duramayacak duruma gelene kadar sürerdi.

    sehpa: tutuklu gece koğuştan alınıp, koğuş koridorunda gardiyan ve subaylardan mizansen olarak oluşturulan bir mahkemede sorgulanırdı. mahkeme, tutukluyu idam cezasına çarptırır, ikinci katın merdiven kenarlığına bir ip geçirilip, ipin ucuna tutuklunun boyun kemiğini kırmayacak düzeyde kalın bezden bir ilmik takılır, tutuklunun boynu bu ilmiğe geçirilir ve temsili infaz gerçekleştirilirdi. tutuklu tam boğulacağı sırada ip açılırdı.

    cop sokma: gardiyanlar copu zeytinyağına batırır ve yağlı copu tutuklunun makatına zorla sokardı. sonra bu copu kendisine ya da bir başka tutukluya yalatırlardı.

    çek-çek: tutuklu çırılçıplak soyundurulur ve erkeklik organına bir ip takılırdı. gardiyan ipin diğer ucunu alıp hızla koşar, tutuklu da zorunlu olarak gardiyanın peşinden koşar.

    lağim suyuna sokma: tecrit bölümünün alt katındaki bazı tuvaletlerin delikleri tıkanır. hücrelerin pisliği ve lağım suları burada biriktirilir, diz boyu kadar oluşturulan pisliğin içine tutuklu atılır ve pislik
    yedirilirdi.

    kitap okuma: koğuşta bir tutuklunun eline kitap verilir, tutukluya avazı çıktığı kadar yüksek sesle tek tek sözcükler okutulurken, diğer tutuklular bu sözcükleri tekrarlarlardı . sabahtan akşama kadar yapılan bu işlem sırasında, tutuklular ayakta durmak zorundaydı.

    marş söyletme: cezaevinde bulunan herkes elli'yi aşkın marşı ezberlemek zorundaydı. bu marşlar tutukluların ses telleri tahriş oluncaya kadar söyletilirdi.

    öl dediğimde: tutuklu havalandırmanın orta yerine çıkarılır, hazır ol durumuna geçirilirdi. gardiyanın "öl" komutuyla tutuklu kaskatı, eklemlerini kırmadan yere düşürülürdü. bu işlem gardiyanın keyfine göre tekrarlanırdı.

    sigara içirme: bunun çok çeşitli yöntemleri vardı. en çok uygulananları şunlardı: koğuşta kalan tutukluların eline beş adet sigara verilir, sigaraların tümü yakılarak devamlı ağzında tutulurdu. gardiyanın "çek-bırak" komutuyla sigaralar bitinceye kadar içirilir, sigaralar-filtreler i dahil- tutuklulara yedirilirdi. bu sırada koğuş pencereleri kapatılır, havasızlık ve dumanla boğulma ortamı yaratılırdı.

    banyo: tutuklular çırılçıplak soyundurulur ve tek sıra halinde banyoya zütürülürdü. banyoda sabun kullanılmazdı. hortumla tazyikli su tutukluların üzerine fışkırtılırdı. daha sonra tutuklular koridora çıkarılır, "yat-sürün" komutuyla tutuklular yerlerde süründürülerek koğuşlarına zütürülürdü.

    sayim düzeni: tutuklular günde en az beş kez sayılırdı. her sayımdan önce, tutuklular sayım düzenine geçer, sayım talimi yaptırılır, yüksek sesle tekmil verilir, rahat-hazır ol ile, çöker kalkarlardı.

    gece nöbeti: geceleri her koğuşta mevcuda göre 2-7 kişiye kadar tutukluya sırayla nöbet tutturulurdu. nöbet sırasında devriye gezen gardiyanlar, koğuşun mazgal deliğini açar, nöbetçi tutuklunun mazgaldan dışarı elini uzatmasını ister, tutuklunun ellerine cop veya kalasla istediği kadar vururdu.

    lokomotif: tutuklular havalandırmaya çıkarılır, iki kişi çırılçıplak soyundurulur, bunlardan birisi domalıp iki eliyle diz kapaklarını tutar, diğeri de arkadan bunu kucaklardı. gardiyanın "uygun adım marş" demesiyle her iki tutuklu havalandırmada dolaşırlar, diğer tutuklular zorunlu olarak bunları izlerdi.

    pislik yedirme: her havalandırmanın ortasında bir lağım çukuru vardı. lağım suları ve insan pislikleri burada toplanırdı. tutuklulara bu çukurdan avuç avuç pislik alıp yemeleri istenirdi.

    işeme: havalandırmada bir tutuklunun yere yatması istenir, diğer tutuklulara, yerde yatan tutuklunun yüzüne işemesi istenirdi..

    tecavüz: cezaevinde görev yapan gardiyanlar, genç tutuklulara merdiven altlarında zorla tecavüz ederlerdi. ayrıca iki tutuklu çırılçıplak soyundurularak birbirlerine tecavüz etmeleri istenirdi.

    hastane: hastanede de cezaevindeki kurallar geçerliydi. hasta, tuvalete zütürülmez, yatakta da hazır ol vaziyetinde yatardı.

    verem: veremlilerle, sağlam tutuklular birbirinden tecrit edilmez, aynı kapta yemek yemek zorunda bırakılırdı. aynı battaniyenin altında yatırılırlardı. veremlilerin balgamları tahlil yapılacak bahanesiyle toplanır, karavanadaki yemeklere karıştırılır ve bu yemekler tüm tutuklulara yedirilirdi.

    ayakta bekletme: bu yöntem cezaevinde her gün geçerliydi. sabah saat 05'den akşam 17-19'a kadar tutukluların oturması yasaktı.

    konuşma yasaği: koğuş içindeki iki kişinin birbiriyle konuşması, tutuklunun gülmesi ve düşünür gibi görünmesi yasaktı. böyle bir suçu işleyen tutuklulara yukarıdaki işkence yöntemleri uygulanırdı.

    gece baskini: nöbetçi subay ve gardiyanlar, gece geç saatte tutukluların koğuşuna girerek, uyku sırasında tutuklulara cop veya kalaslarla dayak atarlardı.

    avukat-ziyaret dayaği: avukat görüşmesine ve diğer görüşmelere gidip gelirken tutuklulara dayak atılırdı. görüşlerde hiçbir şey konuşulmaması tembih edilirdi. tutuklular avukatlarıyla savunma konusunda görüş alışverişinde bulunamazlardı .

    mahkeme dayaği: tutuklular mahkemeye zütürülürken cenaze arabasına bindirilirlerdi. elleri arkadan kelepçeli olurdu. cenaze arabasına binerken ve çıkarken gardiyanlar tarafından dövülürlerdi.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    0
    Ülkücüler de işkence gördü solcular da.gibtirgit simdi
    ···
  10. 10.
    0
    http://inci.ca/uo7rgh1o6j
    ···
  11. 11.
    0
    @1 zulmün her türlüsü insanlığa karşı suçtur ,

    1- yanlış hatırlamıyor isem sadece c. tarihinde 27 kürt ayaklanması var bu nedir ?

    2- ötekileştirme hali hazırda türkler mi kürt halkına yapıyor yoksa kürtler mi türk halkına , tırk diye aşağılayan kimdir , yada izmirde bir kürt rahatca yaşayabilirken aynısını bir türk şırnakta muşta yapabilir mi ?

    3-2014 siyasi şartlarında , önceden sosyalist geçinen kürt gençliğinden bugün şeriatcı kürdistan çığlıkları yükseliyor ne düşünüyorsun ?

    merak ettiklerimi sordum kardeşim
    ···
  12. 12.
    0
    reserved
    ···
  13. 13.
    0
    fox river ve sona giber atar
    ···
  14. 14.
    0
    nabalım kardeş üç beş tane huurçocuğu bunları kürtlere yaptı diye türklüğümüzden mi vazgeçelim?Bu işkencelere maruz kalanlara lafım yok ama şuanda siyonizmin oyuncağı olduğunu kabul etmeyen her pkk yandaşçısının dıbınakoyim
    ···
  15. 15.
    0
    (bkz: diyarbakır cezaevi)

    incelendi konu kilit.
    ···
  16. 16.
    0
    Cami avlusunda tutuklanmis hepsi sanirim.
    ···
  17. 17.
    0
    BEYLER ÇOK CiDDi BiLiYORUM BURAYI HALAMIN KOCASI ESKi SOLCUYDU ADAM ÇOCUKLARINDAN SONRA GiRDi ERKEKLiĞi BiTiRiŞLER ELEKTiRiK VERMiŞLER ADAMLARI AÇ BIRAKIP KENDi DIŞKILARINI YEDiRMEYE ÇALIŞMIŞLAR ADAM ANLATAMIYODU BENCE BAŞKA ŞEYLERDE OLMUŞ iÇiMDE GÜLÜYODUM AMA EĞER O YAPILANLARI BEN YAŞASAYDIM BENDE PKKYA KATILIR CANLI BOMBA OLUR ORAYI UÇURURDUM HERKEZ KURTULURDU

    BEN O ADAMLARIN ACISINI ANLIYORUM ÖC ALMAK iÇiN PKKYA KATILDILAR AMA BEN OLSAM YiNEDE BEBEK KATiLLERiYLE AYNI SAFTA YER ALMAM DiYARBAKIRDA Bi ORGANiZASYON KURARDIM HEPSiNE SUiKAST DÜZENLERDiM GARDiYANLARI KAÇIRABiLiRSEM AYNILARINI YAŞATIRDIM
    ···
  18. 18.
    0
    hapishanedeki turk mahkumlari, pkk'li yapmayi basarmis bir mekandi 80'lerin basinda. esat oktay yildiran isimli subay, teror estiriyordu.
    ···
  19. 19.
    0
    "günün her saatinde işkence vardı. bazı günler elektrik, bazı günler askıi gergi vardı. çok afadersin ama, kötü şeyler de yapılıyordu, cop, sopa kullanma gibi... başka işkenceler de vardı. mesela bit, serum, tuvalet gibi.. kafana zaytinyağı döküp bit atıyorlardı. veya seni sıkıca bağlar, tepene de bir serum takarlardı. bazen günlerce o serum kafanda dururdu. her üç saniyede bir damla düşerdi kafana, aynı noktaya!"
    "işkencelerde kendini inkar etmen isteniyordu. pişmanlık duymanı, "ben kürt değilim, köpeğim" demeni istiyorlardı."
    "oradaki doktorlar işkence etmek için vardı. hastalansan da, delirsen de işkence devam ediyordu."
    "bize sıradan askerler işkence etmezdi, pgibiyatristler, insan ruhunu bilenler işkence ederdi."
    "aynı işkenceye bağışıklık kazanmaman için, haftada bir işkence yöntemini değiştirirlerdi. bir hafta lağıma sokarlardı mesela, "bu sizin hamdıbınız, tertemiz olmadan çıkmayacaksınız" diyorlardı. öbür hafta sürekli pislik yedirirlerdi."
    "kapıda, gözetleme deliği vardı. camlar tamamen kırmızı beyaz bayrağa boyanmıştı. üç kış kaloriferler hiç yanmadı. yazın da camları açmak yasaktı."
    ekrem toğan'ın anıları
    express dergisi 53. sayı
    ···
  20. 20.
    0
    ertuğrul mavioğlu
    istanbul - diyarbakır 5 no' lu cezaevi'nde 1981-1984 yılları arasında 34 tutuklunun ölümüne, yüzlerce tutuklunun da sakat kalmasına ve sinir sistemlerinin tahribine neden olan uygulamaların üzerindeki sis perdesi aralanıyor. 20 tutuklunun aldığı ağır darbelerle, beş tutuklunun da açlık direnişinde öldüğü, koşulları protesto eden beş tutuklunun kendini asarak, dördünün de kendini yakarak yaşdıbına son verdiği, 'vahşet dönemi' diye adlandırılan bu yılları yaşayan 29 tanık ile iki savunma avukatının anlatımı, serbesti adlı derginin 14. sayısında yayımlandı.

    ceza alan olmadı
    hiçbir görevlinin ceza almadığı bu dehşet süreciyle ilgili duyduklarını 1987'de bir kez de yaşayanlardan dinlemek isteyen yazar aziz nesin'le ilgili bir anekdotu, iki yılını bu cezaevinde geçiren nuri sınır şöyle aktarıyor:
    "aziz nesin, 'çocuklar' dedi, 'bu cezaeviyle ilgili çok şey söylendi, ancak siz orada yaşadınız, sizden dinlemek istiyorum.' 28 olay anlattık. aziz nesin çok dalmıştı, pencereden yağan karı seyrederken bir ara dönüp baktı ve şunu söyledi: 'yahu çocuklar, kendi hayal dünyamı çok geniş biliyordum. ama kürtlerinki daha çok genişmiş.' aziz nesin, bizim anlattıklarımıza inanmadı."
    işte tanıklardan birinin, "durduğumuz yerde 16 saat diz çökerek bütün sesimizle ırkçı-turancı marşlar söylüyorduk" diye özetlediği 'türkiye'nin aushwitz'inden günlük yaşam manzaraları:

    banyolu mu tv'li mi?
    haluk yıldızhan (diyarbakır doğumlu): gözaltından gelenleri genel olarak sinema salonuna değil de, o zaman 37 olarak adlandırılan, daha sonra 36 adını alan hücrelere zütürürlerdi. burada, "banyolu mu televizyonlu koğuş mu istersin?" diye sorup, cevap ne olursa olsun her iki durumda da alt katlardaki tuvaletleri tıkanmış ve pislik içindeki lağım sularının ve insan dışkılarının yüzdüğü bir yerde süründürülür, günlerce işkence ve kaba dayakla hoş geldin safhasında yıldırdıktan, tamamen teslim aldıklarına inandıktan sonra koğuşa gönderirlerdi.

    yoruluncaya dek dayak
    osman karavil (diyarbakır doğumlu): koridorda sıra dayağından geçirildikten sonra hücrelere dağıtıldık. tek kişilik bu yere yedi kişi sığdırıldık. askerler göründü, 'ellerinizi uzatın' dediler. hücrenin, kapı ve penceresinden ellerimizi uzattık. yoruluncaya kadar dövüp gittiler. bu dayaklar, tahminen her yarım saatte bir tekrarlandı. sonra hücre dayağı düzenine geçildi. günde üç fasıl, sabah, öğlen, akşam...

    garabet'e sünnet
    k.y. (diyarbakır doğumlu, 16 yaşında tutuklandı): bana cop sokmaya çalıştılar, çok direndim, kafamı duvarlara vurdum, kendime büyük zarar vereceğimi gördüler, benden vazgeçtiler. ama arkadaşlarımdan yaklaşık 200-250 insana cop soktular. aslen ermeni olan garabet demircioğlu arkadaşımız vardı. maşallahlı sünnet elbisesi giydirerek, törenle sünnet ettirdiler, ismini de ahmet olarak değiştirdiler.

    koç mu kuzu mu?
    nazif kaleli (şanlıurfa doğumlu): üzerinde 40 çivi olan bir sopa vardı, onunla vuruyorlardı. bir tane 'kuzu' dedikleri sopa vardı, bir de 'koç'. biz her zaman copu tercih ediyorduk. cop korkunç acıtıyordu, ödem oluşturuyordu, ama daha sonra geçiyordu. ancak sopalar kemikleri eziyordu.

    'ağzına işeyeceksin'
    cevdet baran (diyarbakır doğumlu): bişar akbaş adında bir arkadaş vardı. gardiyanların emrine karşı çıkıyordu, yürümüyordu, hem rahatsızdı hem de inat ediyordu. bir gün gardiyan kolumdan tuttu ve "çık" dedi. bişar'ın yanına zütürdüler. onu karın içine yatırmışlardı ve bana dediler ki, "ağzına işeyeceksin."
    "yapmıyorum" demedim. "gelmiyor komutanım" dedim. beni dövmeye başladı. epey dövdü, karın içinde sürdürdü, tabanlarıma vurmaya başladı. ne yaptıysa "gelmiyor" dedim. sonunda beni de bişar'ın yanına yatırdı.

    kelime başı 150 sopa
    hasan daş (mardin doğumlu): hücreler kötü, koğuşa gitsem rahat ederim, diye düşünüyordum ki, 6'ncı koğuş'a zütürdüler. gardiyan geldi, 'yeni gelenler öne çıksın' dedi. elinde bir değnek, değneğin adı haydar.
    bana, 'kaç gün hücrede kaldın' dedi. 'bir ay' dedim. 'atatürk'ün gençliğe hitabesini ve andımızı da mı ezberleyemedin?' 'hayır, okumam-yazmam yok komutanım' dedim. haydarla bayıltıncaya kadar dövdü. 53 tane marş ezberledim. her bir kelimesi için yüz ellinin üzerinde cop yedim desem, asla mübalağa olmaz.

    copu dişlettiler
    mehmet ece (van doğumlu): bir gün gardiyan çağırıp dövdükten sonra ağzıma cop sokup "dişle" dedi. copu dişlediğimde hızla çekti ve önden iki dişim kırıldı. kırılan dişlerimin kökleri kaldı. bir hafta sonra yüzüm, gözüm balon gibi şişti. aynı gardiyan, "niye yüzün şiş" diye soruyordu.
    "ranzadan düşerken dişlerim kırıldı komutanım" diyordum.

    'ranzadan düştüm'
    mehmet emin kardeş (mardin doğumlu): dövüyorlar, muhakkak dövdüğü kişinin bir tarafını da kırıyorlardı. "ne oldu sana" diyorlar, "ranzadan düştüm komutanım" diyorduk. herkese avuç avuç tak yediriyorlardı, bu çok sıradandı. 23'üncü koğuş'ta y.a. adında bir arkadaşımız vardı. herkesin gözü önünde ona cop soktular. cop sokma, tak yedirme çok adettendi.

    köpeğe tekmil
    paşa akdoğan (diyarbakır doğumlu): tıraş kremini, kalın çizgiler şeklinde yüzümüze sürdüler, sonra upuzun ince bir ip getirerek, "tren yapacağız" dediler.
    herkesin kamışına ip bağladıktan sonra "koş" dediler. koşuyoruz ama en ufak bir şekilde geride kalmak herkesi gerdiriyordu ve aynı zamanda hep birlikte oturup hep birlikte kalkmak zorundaydık. bir süre o şekilde koşturup yat-kalk yaptırdılar. sonra alt hücrelere indirdiler. banyo dedikleri de lağımdı. köpeği öyle alıştırmışlardı ki, tekmil vermediğin zaman saldırırdı. üzerimizdeki elbiseleri parçalardı ve hiçbir şekilde ona karşı bir şey yapamazdık.

    'kanlı karavana yedik'
    selahattin bulut (mardin doğumlu): kapı açılıp karavanayı içeriye getirmeden önce gardiyan bizi çok döverdi. "verdiğim yemeğin hakkını istiyorum" derdi, ta ki bir tarafımızdan karavanaya kan akana dek döverdi. o işkence döneminde günde üç öğün, kanlı karavana yerdik. diş macunu, deterjan, çöp gibi şeyleri yediriyorlardı. cezaevine türkçe bilmeyen ziyaretçi alınmazdı.
    türkçe bilmeyen nenem, dilsiz taklidiyle görüşe girdi. ağzından bir kelime çıkmadı. sadece hıçkırıyor, yaşlı gözlerle bana bakıyordu. ben çıkmadan da öldü.

    ---

    çıplak koridor temizliği
    behlül yavuz (diyarbakır doğumlu): bir gün, "sizi hamama zütüreceğiz" dediler. iki ayda bir yarım kova soğuk su bize ya düşüyor ya düşmüyor. bu hamam nereden çıktı diye endişelenmeye başladık. hamama gittik, "soyunun" dediler. herkes çırılçıplak soyundu. "su dök", biraz su döküldü. "sabun sür", sabun sürüldü.
    "su dök", biraz su döküldü ve "giyin, çık dışarı" dediler. o ıslak ve sabunlu halimizle, atlet ve külotları giydik. büyük koridorda, "tek kol sıra halinde dizilin" dediler. o koridor, dayaklar nedeniyle hep kan ve irindi. birinci sıra kaba kirleri sildi, ikinci sıradakiler arta kalan ince tabakayı siliyorduk, üçüncü sıra da tertemiz siliyordu ve o halde bizi koğuşa geri getirdiler. o pislikle yatmak zorundaydık. her taraf kan ve irindi. aşırı bir bitlenme vardı. sekiz saat sürekli dayak yiyorduk. dayak yemediğimiz yemek aralarında ve molalarda da birisi atatürk'ün nutukları ve yaşdıbını okur, biz de tekrarlardık.

    ---

    'ölebilirim' dedi, öldü
    cemşit bilek (12 eylül döneminde diyarbakır'da siyasi dava avukatı): müvekkillerimiz mahkemede hazırolda duruyordu. konuşma hakları yoktu. sandalyede oturmuş, ellerini nizami şekilde dizlerinin üstünde tutuyorlardı. kafalar sıfır numara tıraşlı, tek tip elbise içinde, başlarını dik tutarak, tek bir noktaya bakarak, put gibi durmak zorundaydılar. ölümü de göze alarak kalkıp konuşanlar oluyordu. rahmetli necmettin büyükkaya, geldiği son duruşmada ayağa kalktı, söz istedi. "bir sonraki mahkemeye kadar yaşamayabilirim, haberiniz olsun, beni sürekli tehdit ediyorlar. sonra 'yok kalpten gitti, şundan, bundan gitti' türünden düzmece bir tutanak da tutarak beni öldürebilirler. ancak gördüğünüz gibi ben çok sıhhatliyim" dedi. ve gerçekten de bir sonraki mahkemeye gelmeden öldürüldü.
    Tümünü Göster
    ···