/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +2
    günler geçerken her anını depoda geçirmek jensen'ı bunaltmaya başlıyordu. o da sürekli çalışan işçilerle konuşmaya cesaret edemiyordu. bazıları mavi tulum giyiyordu, bazıları da iç çamaşırlarıyla geziyordu ama değişmeyen tek şey bileklikleriydi. iç çamaşırlarıyla gezenlerin bileklikleri pembe diğerlerininkinin siyah olması dışında tek fark yoktu. onlarla aynı banyo ve tuvaleti kullanıyor, aynı yemekleri yiyordu ama kimse onun oradaki varlığını önemsemiyordu.
    birgün cesaretini topladı ve mavi tulumlu bir kadına seslendi.
    -merhaba ismin ne?
    -sizinle konuşmamız yasak, efendim.
    -neden?
    kadın biraz afalladı. nefes alışverişinin değiştiğini duyabiliyordu.
    -e-efendim, ee biz k-köleyiz.
    ···
  2. 2.
    +1
    Jensen? Peta olan mı?
    ···
    1. 1.
      +1
      yok panpa erkek ismi ama görüş açını beğendim şuku
      ···
    2. 2.
      +1
      Eyvolle, panpa bide distopik ne bilmiyorum ama post moderne azcık benziyo güzel bişeyler çıkabilir yaz bence
      ···
      1. 1.
        +1
        panpa kötü bir gelecekte geçecek olaylar
        ···
      2. 2.
        +1
        Hea anladım
        ···
  3. 3.
    +1
    sabah uyandığında yine depodaydı. uyanmasının nedeninin uykusunu alması değil biri tarafından sürekli dürtülmesi olduğunu farkedince doğruldu ve karşısındaki işçiye bakmaya başladı.
    -faith'i gördün mü?
    -ne?
    -faith diyorum, kimsenin kızı.
    -öyle birini tanımıyorum.
    karşısındakinin moralinin bozulduğunu hissetti. konuyu değiştirmek için başka birşeyler söylemek zorunda hissettiği için dudaklarını araladı.
    -sen kimsin?
    -ben 718 efendim, yeni köle olarak heaven'a geldim.
    jensen, karşısındakini süzdü.
    -neden iç çamaşırlarınla geziyorsun?
    -efendim, biz buraya gelen insanlara hizmet ediyoruz. genellikle erkekler 16 kızlar 13 yaşında köle olarak alınır ve dağıtılır.
    -mavi tulumlular?
    -onlar hakkında bilgim yok ama iç çamaşırlı olanlar ciks kölesidir.
    jensen biraz düşündü. kafası çok karışmıştı.
    -ben jensen, tanıştığıma memnun oldum.
    -bende, efendim.
    -peki o kadar insan varken neden bana geldin?
    -yeşil elbiseli kadın size gelmemi söyledi.
    -yeşil elbiseli kadın?
    -evet.
    jensen kalktı. elini çenesinin altına koydu ve gitmeye hazırlanırken yeni dostu konuşmayı devam ettirmek için söze başladı.
    -yaşınız?
    -20.
    -bende 21 yaşındayım. ama bu zamana kadar kaçabildim.
    jensen yürümeye devam etti. birden bu depodan nasıl nefret ettiğini, esir hayatı yaşadığını düşündü. bu zamana kadar neden bunları aklının ucundan bile geçirmediğini düşünerek kafasına vurdu. depoda bir köşeye oturdu. aynalar her yere dizilmişti. bazıları alınıyor, bazıları durmaya devam ediyordu. onu düşünmekten nasıl alıkoyduklarını düşünüyordu. aynalara baktı. bazılarının üstünde mavi, bazılarının üstünde siyah tulumlu işçilerin yansımaları vardı. hepsini teker teker incelerken birinde durdu. hafif göğüs dekolteli yeşil bir elbise giymiş kadın ona birşey söylüyordu. sesini duymadı ama dudaklarını okuyabiliyordu.
    -heaven.
    ···
  4. 4.
    +1
    kan vahşet ciks ve devlet totaliterizmi istiyoruz. hadi.
    ···
    1. 1.
      0
      yazıyorum ulan seni mi kırıcam bi şarja takayım panpa %11'de gelirim birazdan
      ···
  5. 5.
    +1
    Rez bakarım
    ···
    1. 1.
      -1
      helal ulan sana
      ···
    2. 2.
      +1
      Ahahahha
      ···
  6. 6.
    0
    panpalar galiba okuyan yok benim de aklıma gelen bu kadardı
    ···
  7. 7.
    0
    Başlığı okuyomuş gibi yapanlar :d
    ···
    1. 1.
      0
      niye okuyormuş gibi yapsın anonimiz sonuçta amk
      ···
  8. 8.
    0
    -burası hep boş olan metro istasyonu, burası saldırılardan sonra kullanılmayan meydanın metro istasyonu.
    -neden saldırılar oldu peki?
    -halkın aptallığı. yanlış yönetici seçimi, dış ülkelere karşı tutum artık cam şehir'i okyanusun ortasında bir sömürge yaptı. siz süt kokan çocuklar bu kadar eskiyi bilmezsiniz tabi.
    elindeki çubuğu büktü. yeşil ışık saçan feneri tom'a uzattı.
    -şuradaki de üçüncü devir kanalizasyon. boo sizi oradan nehire bırakır ve sizde şehrin ana kanalizasyonuna geçersiniz.
    -kim kanalizasyona girmek ister ki, dedi jensen.
    -baş kaldıran herhangi biri.
    -peki baş kaldıran herhangi biri dürüst bir şekilde senatoya girdi mi?
    -başkaldıran çoğu kişi hadım edildi, derisi yüzüldü, canlı canlı yakıldı. poltikaya kimse dürüst girip dürüst çıkmamıştır evlat.
    -köleler faith diye birinden bahsediyorlar, dedi tom.
    -ufaklık sende şuan faith denen hatunun yerinde olduğunun farkında değilsin galiba.
    jensen yerin altına kurulmuş dev bir medeniyeti, oradan oraya giden insanları, metroların içine kurulmuş yatakhaneleri hayrnalıkla izliyordu. oval bir odanın içinde, ortaya su akıyordu ve bu 12 boruya paylaştırılıyordu. suyun etrafında, insanlar kendilerini geliştiriyordu. kimisi spor yapıyor, kimisi silah kullanıyordu.
    -bana emma'dan bahset, dedi jensen kendinden nasıl bu kadar emin olduğuna şaşırarak.
    -adını öğrendin demek. kimisi o huurnun köpeklerle bile yattığını söyler. barının ismini cennet koyar. halk oraya zevk kulesi der ama bizim için şehrin amı daha iyi bir tasvir. tabi bunun dışında onun şehirdeki en güçlü insan olduğunu biliyoruz. artık dünyayı özel şirketler yönetiyor.
    -peki sizi durduramıyorlar mı?
    -devlet isyancılara birşey demiyor. çatıda koşmamıza kimse ses çıkartmıyor ama bir şirketten biri seni yakalarsa, işte o zaman fena olur.
    -sorgu?
    -yakalanan siyanür kapsülüyle intihar ediyor.
    konuşarak oval salonun içine girdiler. rob, ikisini tütün içen kısa boylu bir adamın yanına zütürdü.
    -şunları jilet gibi yap devin. bir asker olarak görmek istiyorum onları.
    rob arkasına dönerek bara doğru ilerlemeye başladı.
    ···
  9. 9.
    0
    tom ve jensen eski bir barın önünde durdular. şehrin hızla yenilenmesi daha doğu yakasına ulaşmamıştı. burada hala eski yapılar gözüküyordu ama zamanla kimse gelmez olmuştu.
    -burası neresi, dedi tom.
    -burası ratway.
    tom altı üstü 100 metrekare kaplayacak alana baktı.
    -benimle gel.
    birlikte, bir zamanlar revaçta olan isveç mobilyalarıyla döşenmiş bara girdiler. dümdüz ilerleyerek tezgahın arkasında "arjantin kovası" denilen kalın cam bardakları silen adama doğru yürüdüler. yüzündeki asla iyileşmeyecek pembe kegib mavi gözlerini keskinleştiriyor, şakalarına beyaz bulaşmış altın sarısı saçlarını gölgede bırakıyordu. göz ucuyla gelenlere baktı ve jensen'ı görünce gülümsedi.
    -vay vay, küçük prens kurt ininin yerini bulmuş. hakkında hiç konuşulmayınca öldün sandık.
    bardağı havaya kaldırdı.
    -ufaklığın eve dönmesi şerefine içkiler bedava! söyle bakalım hanım köylü, bu zamana kadar neredeydin?
    -a-annem babam öldü ve beni bir kadın k-konuk alacağını söyledi ee ç-çok güzeldi ve hayır diyemedim.
    ihtiyar adam elinde tuttuğu bardağı sıkarak parçaladı.
    -bu küçük fahişe canıma tak etti! başkan denecek huur çocuğu hayır diyemiyor neden çünkü gibtiğimin köleleri sözde olmayan ekonomiyi kaldırıyormuş!
    kükremesi bittikten sonra tom'a döndü.
    -jensen artık iki ikizin küçüklerini mi tercih ediyorsun yoksa sadece misafir mi?
    jensen bu zamana kadar bilekliği aklının ucundan bile geçirmemişti. panikledi ve parmağıyla gösterdi.
    -evlat üzgünüm ama arkadaşının elini kesmem gerekecek.
    -n-e-ne?
    -bu yeni nesil iyice aptallaştı. akıllı lenslerimiz olmayabilir ama bizim de birkaç numaramız var evlat. kolunu uzat.
    tom tereddüt ederek kolunu tezgahın üstüne koydu. ihtiyar küçük bir pense çıkararak bilekliği ikiye ayırdı.
    -merak etmeyin fahişe şimdi sizi yakalayamaz.
    -ç-çok masum bir görünüşü var. neden fahişe diyorsunuz?
    -fahişe de ondan.
    jensen hala gördüklerine inanmak istemiyordu. tüm kalbiyle onun masum olduğuna inanmak istiyordu. ihtiyar söze başladı.
    -hadi bakalım, madem buraya geldiniz, yaşlı rob'un sizin için birkaç planı var.
    ···
  10. 10.
    0
    panpalar bazı karakterleri betimlerken rol model aldıklarım bunlar

    jensen: http://www.imgim.com/6888incit8368675.jpg
    tom: http://www.imgim.com/6868incip9089897.jpg
    emma: http://www.imgim.com/9196incik582230.jpg
    rob: http://www.imgim.com/4979incix2196997.jpg
    yeşil elbiseli kadın: http://imgim.com/625incim3578156.jpg
    ···
  11. 11.
    0
    panpalar okuyan varsa şimdiye kadarki gidişatı nasıl bulduğunu yazabilirse mutlu olurum
    ···
  12. 12.
    0
    -bizi tehlikeye attığını söylemiştim. beni işaretlediler, beni bulabilirler!
    -biliyorum.
    -sana demiştim! sana demiştim! sana demiştim! derimi yüzecekler!
    -sakin ol ben yanındayım.
    -sen yanımda olsan ne olur? kimsin sen?
    -bilmiyorum.
    en alta indiklerinde koşarak uzun bekleme salonunu geçtiler. onları durdurmaya çalışan bir nöbetçi yoktu.
    -nöbetçi yok! nöbetçi yok!
    tom nefes nefese kalmıştı.
    binadan çıktıklarında, jensen cam şehir'e bakmaya başladı.
    -hatırladığımdan çok daha güzel.
    arkasını dönüp binaya baktı. büzülmüş dikdörtgen bir demiri anımsatıyordu.
    -sanırım biz yeni birer faith olduk.
    -derin yüzülmeden önce küçük kahramanlığının keyfini çıkart.
    jensen, tom'a doğru dönerek:
    -benimle gel. bileğindekini çıkaracak birini tanıyorum.

    edit:imla
    ···
  13. 13.
    0
    -bak bunu yapabiliriz. özgürlüğün özlemini hiç mi çekmedin? gerçek bir adın olsun hiç mi istemedin?
    -yapamayız.
    -en azından deneriz! boynumuzda tasmalarla yaşlanacağımıza ayaklarımız üstünde ölürüz?
    -doğru diyorsun!
    -benimle misin!
    -evet!
    -tamam şimdi planımızdan kimseye bahsetme lütfen. bundan sonra sana 718 yerine tom diyeceğim. tom benim ağabeyimin ismiydi.
    -pekala.
    jensen kartona tırnağıyla çizdiği haritayı gösterdi
    -bak, senin en üst kata erişimin var, oraya birlikte çıkacağız.
    -neden?
    -görmek istediğim son birşey var.
    -bizi tehlikeye atıyorsun.
    -ben olmasam bu planı kimseyle yapamazdın o yüzden dediğimi yap!
    -tamam tamam.
    -neyse hadi işe koyulalım.
    -bugün mü!
    -evet.
    jensen ve tom kapıdan çıktı. yavaşça asansöre doğru ilerlediler. sorunsuz bir şekilde asansöre girdiler. güvenlik sorusu tekrar çıktığında tom, jensen'ı susturdu ve kendisi söyledi. yukarı çıkarken açıklama yapmaya başladı.
    -makine seni tanımıyor, diye fısıldadı.

    asansörün kapısı açılınca tom, derin bir nefes aldı. jensen, öne doğru bir adım attı ve arkasını dönerek:
    -asansör her zaman hazır olsun.
    yoluna devam ederken merdiven basamaklarında insanların seviştiğini görüyordu. üstünde bir parça giysi olan insanların sayısı bir hayli azdı. merdiveni yavaşça çıkmaya başladı. düzlüğe geldiğinde platformun üstündeki yatağa doğru ilerlemeye başladı. büyük bir yatakta, bir düzineye yakın insan vardı. biraz daha yaklaşınca emma diye bağırdı. bağırmasına çok şaşırmıştı çünkü jensen silik bir insandı. her zaman böyle olacağını düşünmüştü. tamamen çıplak bir şekilde emma yüzünü ona çevirdi.
    -evet sevgili prens, aramıza katılmaya mı geldin?
    -evleneceğimizi söylemiştin.
    emma yüksek sesle güldü.
    -evet, doğruyu söyledim ama bu senin benim emrim altından çıkmayacağının garantisini vermez.
    tekrar güldü.
    -ailen öldü. ve sende tüm servetimle avcumun içine düştün. hadi gelsene, bize katıl, sinirini benden çıkart.
    -sen ucuz bir huurdan başka birşey değilsin.
    emma kükrer gibi bağırdı.
    -yakalayın onu! yüzü hariç hariç her yerine bir iz bırakın!
    jensen bir an tereddüt etsede geriye dönüp koşmaya başladı. asansöre hızla koşarken küfür ediyordu. asansör açıldığında, ikisi de içeri girdiler ve giriş katı olduğunu düşündükleri düğmeye hızla basmaya başladılar. biraz sonra jensen, içini rahatlatacak bir ses duydu.
    -heaven'de tekrar görüşmek üzere.

    edit:imla
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    0
    jensen, gece yarısı nefes nefese uyandı. gündüzleri işçilere baktıkça aklı almıyordu. deponun raflarının arasındaki yatağından atladı. gece 8'de, tüm işçiler (jensen hala işçi demeyi tercih ediyordu) tek sıra halinde kırmızı kapıdan içeri geçerlerdi. ses çıkartmadan yürümeye başladı. yaklaştıkça kapıdan tiz bir ses geliyordu. elini uzatıp kapıyı çekecekken koluna birşey değdiğini hissetti ve hemen geri çekti.
    -jensen, ne yapıyorsun burada?
    bu, depoda ilk uyandığında gördüğü kızdı. onun dost olduğunu biliyordu ama terlemeye başladığını hissediyordu.
    -uykum kaçmıştı ve ben ee biraz hava alayım dedim.
    kız güldü.
    -benim adım emma. bana ismimle seslenebilirsin.
    elini tuttu ve kendisine doğru çekmeye başladı. dudaklarından fısıltı gibi bir ses çıktı.
    -benimle gel.
    jensen tereddüte düşmeden ilerlemeye başladı. kızı son gördüğünde geçtiği kapıdan geçti. gözü karanlığa kısa sürede alıştı ve etrafı incelemeye başladı.
    -bugün haftanın başlangıcı olduğu için barı erken kapattık.
    merdivenleri çıktılar ve bir asansörün kapısını açtılar. asansörün ışığında, onun sadece bir gecelik giydiğini ve ona gülümsediğini açıkça görebiliyordu. tekrar fısıldamaya başladı.
    -benimle gel.
    jensen, asansörün içine bindi ve kapısı kapanınca yukarı doğru çıkmaya başladılar. sadece 3 tane düğme vardı. üstünde halı serilmiş bir kapı, bir kokteyl ve ters çevrilmiş bir ev simgeleri olan üç düğme. ters çevrilmiş eve bastı ve güvenlik için çıkan, şehrin her yerine dağılmış sesle konuşmaya başladı.
    -buraya girmek için nedeniniz nedir?
    -arzu.
    -heaven'a hoş geldiniz.
    asansör yukarı çıkmaya başlarken emma'nın parmakları jensen'ın vücudunda gezinmeye başladı. yavaşça aşağı doğru inerken konuşmaya başladı.
    -beni beğeniyor musun?
    -sanki bana tüm bildiklerimi unutturuyorsun.
    emma kikirdeki. dudaklarını ısırmaya başladı ve sonra durdu.
    -biliyorum.
    ···
  15. 15.
    0
    kusura bakma panpa ama gibseler okumam ben bunu
    ···
    1. 1.
      0
      canın sağolsun panpa
      ···
  16. 16.
    0
    Ne anlatiyon bize amk
    ···
    1. 1.
      0
      distopik hikaye
      ···
  17. 17.
    0
    Resim nereden panpa
    ···
    1. 1.
      0
      mirror's edge panpa
      ···
  18. 18.
    0
    Başlik açardimxd
    ···
    1. 1.
      0
      helal ulan sana
      ···
  19. 19.
    +1 -2
    pampalar aklıma geldi diye yazıyorum (sonra temize çekeceğim unutmayayım diye yazıyorum) bu sadece bir deneme şuku/çügü atmanıza gerek yok ama okuyanlar lütfen eleştiri yapsın istek olursa elime kalem kağıt geçtiği zaman üstünde düşündüğüm karalamaları atarım

    jensen gözlerini yavaşça açtı. gözlerini açtıktan itibaren okşayan ışığa uzun süre dayanamadı ve gözlerini tekrar kapadı. birkaç sefer daha böyle sürdükten sonra gözleri ışığa ve karşısında ona gülümseyen kıza iyice alışmıştı. keskin yüz hatlarının içinde kalemle çizilmiş gibi hokka burnu, hafif kalın dudaklarının içinde ayrık dişleri, çıkık elmacık kemikleri ve safir rengi gözleriyle büyüleyici duruyordu.
    -jensen annen ve baban benim yakın arkadaşlarımdı. onlar öldüğüne göre bundan sonra birbirimize arkadaşlık yapacağız.
    kız yavaşça eğildi ve dudakları buluştu.
    jensen, kısa süren sersemlikten sonra hemen doğruldu ve etrafına bakındı. durmadan çalışan işçiler görüyordu ve bir çeşit depo gibi bir yerdeydi.
    -kusura bakma seni burada karşıladığım için hatamı en kıs...
    koşarak pencerenin yanına gitti ve aşağıya bakmaya başladı. bir süre sonra kendi sessizliğine dayanamadı ve pencereyi yumruklamaya başladı. her zaman takındığı sakin tutumdan farksız bağırmaya başladı
    -bırak onların yanına gideyim, son bir kez göreyim onları yalvarırım!
    kız ona doğru yaklaştı ve beline sarıldı. üstünde siyah bir elbise vardı.
    -annen ve baban, benden hiç bahsetmediler mi? b-biz evlenecektik?
    jensen sessiz kaldı.
    -üzülmene dayanamıyorum sevgilim. şimdilik lütfen burada kal.
    kız, onu yanağından öptü ve geriye dönüp depodan çıkmak için ilerledi. kızın ne kadar büyüleyici olmasına rağmen jensen'ın bir yanı onun gidişine seviniyordu çünkü biraz düşünmeye zamanı vardı.
    ···