disiplin

ürk Dil Kurumu ‘’disiplin’’kelimesini şöyle açıklıyor: Kişilerin içinde yaşadıkları topluluğun genel düşünce ve davranışlarına uymalarını sağlamak amacıyla alınan önlemlerin bütünü. Yani anlaşıldığı üzere yanlış yapanı cezalandırmak değil yanlış yapılmasını önlemek üzerine kurulmuş bir olgu disiplin.

Ülkemiz futbolunda başarısızlıklar sonrası sıkça neden olarak gösterilen disiplin sorunu, algıdaki hatadan başlıyor maalesef. Bunun için de önce sözlük manasını ikna edici olabilir umudu ile yazdım. Zira akıllarda ki disiplin uygulamaları maalesef asmak-kesmek üzerine kurulu olduğundan, işin aslından oldukça uzak bir yerde değerlendirmeler yapılıyor.

Ülkemizde bilinen en disiplinli teknik adam denince çoğumuzun aklına hiç şüphesiz Fatih Terim gelecektir. Agresif tavırları, futbolculara yüklediği aşırı motivasyon, sürekli yüksek perdeden konuşmalar yapması, takımla beraber sahada(!) ter dökmesi, kızması,hata yapan genç futbolcuları kulağından tutarak sahadan çekip alması ile taraftarın disiplin algısını yeterince tatmin edecek tavırlara ve kişiliğe sahip olan Terim, hiç değilse bu yüzden bu ülkede her zaman iş bulabilecektir. Böyle bir karaktere sahip olmak, jenerasyonlar üzerinde ki etkisinin değişimi nedeniyle geçici başarılara gebedir. Sonuçta da böyle bir hocanın takımı bazen Avrupa Şampiyonasında yarı final oynar, bazen o kupaya bile gidemez. istikrar gösteremez. Aynı kulüple bazen UEFA şampiyonu olur, bazen 3.turda elenir. istifası istenir.

Ancak gerçek disiplin uygulamalarını yapan ve gerçek başarılara ulaşan teknik adamlar Vicente Del Bosque, Guardiola gibi isimlerdir.Özellikle Del Bosque gerçek bir disiplin uzmanıydı. Henüz dünya üzerinde bu kadar çok yıldız oyuncuyu aynı takımda barındırıp bu kadar başarılı olmayı başka kimse başaramadı. Real Madrid de görev yaptığı dört sezon(1999-2003) boyunca iki UEFA Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu,iki LA LiGA şampiyonluğu,1 kez ispanya Süper Kupası,1 kez Avrupa Süper Kupası,1 kez de Kıtalararası Kupa şampiyonluğu kazandı Del Bosque. Daha da önemlisi "Los Galacticos" u yani aynı anda Zidane, Roberto Carlos, Beckham,Figo, Ronaldo,Raul gibi yıldızları kadrosunda bulunduran bir dünya kulübünü Hiç sorun yaşamadan idare etti.Bu kadar üst düzey egoyu birbiriyle hiç çatıştırmadan başarıya ulaştırmak aklın üzerinde bir yeteneğin ve doğru disiplin olgusunun sonucu. Üstelik bu kadronun kalecisi henüz ehliyet alma yaşına gelmediği için antrenmanlara metro ile gelecek kadar genç ve tecrübesizdi.Ama o da şimdi dünyanın en büyük kalecilerinden biri oldu, iker Casillas.

Josep Guardiola ise henüz 38 yaşında çok genç bir teknik adam.Bu genç teknik adam tüm takıma hediye edilen AUDi araçlardan yardımcılarına verilmediği gerekçesiyle almayarak, takımın kaleci antrenörünün babasının cenazesine yalnız bir gün sonra maçları olduğu halde tüm takımı başka bir şehirde olan cenazeye zütürerek , takımda disiplin kurallarına uymayanların arkadaşlarına yemek ısmarlama geleneğini değiştirerek, dört kez üst üste maç kazanıldığında tüm takıma kendi cebinden yemek ısmarlayarak takım olma olgusunu tüm zihinlerde yeniden oluşturdu. Barcelona yeni savunma oyuncusu Chygrynskiy Sevilla maçındaki hatalarından sonra ıslıklanınca basın toplantısında, ‘’Chygrynskiy ıslıklandığı sürece onu oynatma arzum daha da artacak’’ diyerek, Milito hastane odasında yatarken henüz resmen teknik direktörlüğe getirilmemesine rağmen ziyaretine gittiğinde de çıkıştaki gazetecilere ‘’onu sahada görmeyi tüm kupalara değişirim’’ diyerek oyuncularına bakış açısını tüm ülkeye göstermişti. Esasında bunlar anlayana büyük birer disiplin gösterisi. Evvelinde yanında olmadığınız kişilerin, sizin beklentilerinize cevap vermesini bekleyemezsiniz. Yoksa takımınızın sizden uzun kontrata sahip yıldız bir oyuncusuna ezilirsiniz. Nede olsa tüm kadroyu değiştirmektense teknik direktörü değiştirmek daha masrafsız ve kolaydır.

Disiplinsiz başarı gelmeyeceğine kanaatim tam. Ancak disiplinin uygulanmasındaki yanlışları gözden kaçırmak da onulmaz yaralar açıyor.Önce sevgi, güven,takımdaşlık duygusu, pgibolojik destek verilmeyen bireyleri ceza ile yola getirme mantığı bir şey getirmeyeceği gibi elde olanın belli bir kısmını da zütürür.