1. 1.
    0
    bu adam varya bu adam filozofun hasıdır. tüm filozoflar büyükı iskenderin arkasında saf tutarken bu yanına gelen büyük iskendere gölge etme başka ihsan istemem diyip tarihe geçen gibertmesini ifa etmiştir.

    bu varya bu fakirliğin felsefesini yapmıştır. bi fıçının içinde yaşarmış tasvirleri boy boy gir bak internete.

    bu varya bu bizim gibiydi sol eliyle idare ederdi. bi gün pazarda 31 çekerken bunu ayıplamışlar hatta linçe gidiyomuş olay bakın bu ne demiş:

    keşke açlığımızı da karnımızı okşayarak giderebilsek.

    bunu şu yüzden yazdım hani evde çekerken yakalırsınız insanlık halidir, felsefe yaparak zütü kurtarın.

    sonracığıma bi gün pazarda kalabalığın içinde binin teki buna taş atıyo -gerçek bin- diogenes te dikkat et de babana gelmesin diyerek liseliyi gibito atıyo

    ha bak bi de ne vardı biliyon mu? rivayete göre hareketin olmadığını idda eden bi filozof varmış statik bi evreni savunuyomuş (CAHiL PiÇLER iÇiN: duran ok paradoksu) en son dinlemiş dinlemiş sonra açacağın başlıyı gibeyim diyerek kalkmış. tabi anlayana...

    ya olm işte dünyadan böyle bi adam geçmiş
    ···
  1. 2.
    0
    yardımsever bi panpamız karışanı giberim
    ···
  2. 3.
    0
    yardımsever bi panpamız karışanı giberim
    ···
  3. 4.
    0
    benim kriterlerime göre sözlüğün kaliteli yazarlarındandır. her ne kadar az bişey huur çocugu olsa da sözlüğe kattığı şeyler gözardı edilemez.

    (bkz: buzuklerin efendisi 1 geleneksel nick6 şenlikleri)
    ···
  4. 5.
    0
    yardım sever çok kral bi panpadır laf edeni giberun
    ···
  5. 6.
    0
    klagib müzğin piri
    ···
  6. 7.
    0
    reddetmiş; ben herhangi bir şehir devletin değil; dünya vatandaşıyım
    demiştir.

    - bir gün şehir halkı bir oyun seyretmiştir ve tiyatrodan çıkmaktadır. herkes dışarı çıkarken diyojen ısrarla içeri girmeye çalışır. ne yaptığını soranlara ise: "benim hayatım boyunca yaptığım budur" diye yanıt verir.

    - diyojen esir düşer. kendisini satmak üzere pazar yerine getirirler. bütün köleler "şöyle güçlüyüm, böyle yük taşırım.." diye bağırırlarken diyojen: "çok iyi insan yönetirim, benden çok iyi efendi olur" diyerek kendisini pazarlamaya çalışmaktadır. diyojen'i gören bir asil çocuklarının öğretmeni olması için kendisini satın alır ve bir süre sonra da azad eder zaten.

    - sahip olduğu tek mal su içmek için kullandığı bir tastır. bir gün, eğleştiği fıçısından görür ki, çocuklar çeşmeden, ağızlarını çeşmeye dayayıp su içmektedir. bunun üzerine tasını da atar.

    - platon'un "çılgın sokrates" dediği diogenes, her mevsimde yalınayak dolaşır, harmanisine sarınıp tapınak kapılarında yatar ve bir fıçıda otururdu.
    -diyojen'e sorarlar:

    -üstad, bir adamın zekasını nasıl anlarsın?
    +konuşmasına bakarım.
    -peki ya hiç konuşmassa?
    +henüz o kadar akıllısına hiç rastlamadım.

    -iskender bir gün o'na ülkesini kalkındırmak, güzelleştirmek isteyip istemediğini sormuş, o şöyle cevap vermiştir;
    "başka bir iskender gelsin de harap etsin diye mi güzelleştireceğim!!!"
    - atina'da bir okula girdiği zaman, orada öğrencilerden başka birçok heykellerde gördüğünde, öğretmene dönerek: "oto, tanrıları da sayarsak epey öğrenciniz var." der.

    -fakirliğine dokundurmak isteyen birine: "zengin olunursa istenildiği zaman, fakirlikte ise güç yettiği zaman." yanıtını verir.

    - kendisini iyi döşenmiş bir eve zütüren bir adam "bir daha yerlere tükürmemesini" tembihlemeye kalkınca diyojen derhal adamın yüzüne tükürmüş ve "buradan daha kirli bir yer bulamadım." yanıtını vermiştir.

    diyojen'e, "hayvanlardan en şiddetli ısıran hangisidir?" diye sordular. "vahşi hayvanlardan, insanın gıyabından konuşanlar; ehli hayvanlardan ise, dalkavuklar,"diye cevap verdi.

    nejat muallimoğlu'nun düşünen insana hazineadlı kitabından diyojen'e ait sözler:

    " diyojen'e, "dünyada en fena hal nedir?" diye sordular. "hem ihtiyar hem fakir olmaktır," dedi.

    " birisi, "adam ne vakit evlenmeli?" diye sordu. "genç ise, henüz evlenme zamanı gelmemiştir. ihtiyar ise, vakti geçmiştir, " dedi.

    " bir gün sokakta oturmuş ekmek yiyordu. gelip geçenler başına toplandılar; kendisine "köpek" dediler. diyojen, "köpek sizsiniz ki, ekmek yemekte olan bir adamın etrafını alıyorsunuz," dedi.

    " bir acemi, diktiği nişana doğru ok atmak üzere hazırlanıyordu. diyojen koşarak gitti; nişanın önüne oturdu. "ne yapıyorsun?" diye sordular. beni vurur, diye korktum, " cevabını verdi.

    " yakışıklı bir genç, bir takım çirkin sözler söylüyordu. diyojen dedi ki: "fildişi kından kurşun kılıç çekmeye utanmıyor musun?"

    " büyük iskender diyojen'i, birbiri üstüne yığılmış insan kemikleri içinden bir şey ararken gördü ve ne yaptığını sordu.

    " diyojen, "babanızın kemiklerini arıyorum," dedi. " ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu kestiremiyorum.

    " yunanistan'ın hangi tarafında akıllı adamlar gördüğünü sordular. "isparta'da pek çok çocuk gördüm,"dedi. "fakat hiçbir yerde adam görmedim."

    " birisi, ona astronomiden bahsedecek olsa, "gökyüzünden ne zaman döndünüz?" derdi.

    " çalgıcıların uzun uzadıya saza düzen vermelerinden hiç hoşlanmazdı. "bir kere akıl kanunu bozuk!" derdi. "önce ona düzen vermeye baksınlar."

    " derdi ki: "bir takım ehemmiyetsiz şeylerde, insanların, birbirlerinin önüne geçmeye çalıştıkları görülüyor. fakat, fazilet yolunda öne geçmeye gayret eden hiç görülmüyor."

    " gene bir defa sokak ortasında, "adamlar! adamlar! " diye haykırmaya başladı. bir takım halk etrafına toplandı. diyojen, "ben adamları çağırıyorum! diye sopası ile onları ürküttü.

    " bir gün hamama gireceği sırada suyun pis olduğunu görünce, "burada yıkandıktan sonra temizlenmek için nereye gitmeli? " diye sordu.

    " bir gün ciddi, faydalı bir nutuk veriyordu. önünden çok sayıda adam geçtiği halde, onu dinlemeye rağbet eden olmuyordu. birdenbire şarkı söylemeye başladı. halk derhal başına üşüştü. "sade eğlence ararsınız. hiç doğru söz dinlemek zahmetine katlanmazsınız!" diye hepsini azarladı.

    " bir gün diyojen'e, "zalim denys dostlarını nasıl kullanır?" diye sordular. "dolu iken alınıp, boşalınca atılan şişeler gibi," dedi.

    " diyojen derdi ki: "dengesiz arzular, insanları perişan eden felaketlerin kaynağıdır. "işsiz adamların işidir aşk!" "terbiye dairesinde söylenmiş bir nutuk, baldan örülmüş bir ağ gibidir."

    " yeryüzünde en iyi şey nedir?" diye sordular. "hür olmak," diye cevap verdi.

    " "altının rengi neden sarıdır?" diye sordular. "kıskananı çoktur da ondan," dedi.

    " boyuna faziletten dem vurup öğütlerinden hiç birini yapmayanlar, çok güzel sesler çıkardıkları halde, hiçbir şey hissetmeyen mugibi aletlerine benzerler, " dedi.

    " diyojen, sürdüğü hayatı pek çoklarının beğendiğini, ama onların pek azının kendisini taklide koyulduklarını da bilirdi. "pek itibarlı bir köpeğim ben!" diyordu. "ama beni beğenenlerden hiç birisinde benimle ava çıkacak kadar cesaret yok."

    " bir gün, her tarafı mermer ve altın yaldızlarla süslü, muhteşem bir saraya girdi. bu güzelliği bir müddet hayranlıkla seyretti. sonra, bir öksürüktür tuttu onu. iki, üç defa arka arkaya öksürdükten sonra, kendisini sarayı gezdiren frikya'lının suratına tükürdü, ve,"kusura bakma!" dedi. "tükürecek daha pis bir yer bulamadım."

    " pis yerlerde oturduğu için kendisine ileri geri söylenenlere şu cevabı verdi:"güneş daha da pis yerlere girer, ama hiçbir zaman bozulmaz."

    " bir eşkıya, fakir olduğu için ona hakaret etti. diyojen hiç kızmadı; sadece, "bir adama, fakir olduğu için hakaret edildiğini hayatımda hiç görmedim," dedi. "ama pek çok insanın hırsızlıklarından ötürü asıldıklarını gördüm."

    " diyojen'e, "ihtiyarladınız. artık sizin dinlenmeniz gerek!" dediler. diyojen "niçin?" diye sordu. "eğer koşucu olsaydım, koşunun sonuna doğru yavaşlamam mı gerekirdi? tam tersine bütün gücümle koşmam gerek."

    " biri diyojen'e sordu: "ne zaman yemek yemeliyim?" diyojen cevap verdi: " zengin isen, canının istediği zaman; fakir isen, bulduğun zaman."

    " diyojen bir gün, bir adamın günahlarından temizlenmek için suda yıkanıp durmakta olduğunu gördü. adama yaklaşarak, "ey zavallı," dedi, bilmez misin ki sen bu suda sabaha kadar da yıkansan - nasıl gramer hatası yapmaktan kurtulamazsan- günahlarından da kurtulacağın yoktur."

    " bir gün sokakta giderken hakimlerin, devlet hazinesinden bir küçük şişe çalmış bir adama işkence yapmak üzere zütürdüklerini gördü, ve dedi ki: "işte, büyük hırsızlar bir küçük hırsızı yakalamış zütürüyorlar."
    Tümünü Göster
    ···