1. 1.
    -4
    tanrıyla konuşmak isteyen bir adamın hikayesini anlatıyorum beyler. şeytanlarla konuşmak mı, şeytanların ağlaması mı dersiniz, yoksa şeytanların savaşları mı yahut meleklerle görüşmeler ve de peygamberlerle muhabbet çevirip tanrılara meydan okumalar. efendisiz, egoist ve anarko dalga'nın hikayesini anlatacağım dinlemek isteyen bir göz kırpsın başlıyorum.

    edit: ulan aptal huur çocukları gerçek hikaye anlatmıyorum kimseyi de kandırmıyorum epik fantazya tadında kurgu yazıyorum aptal aptal yorum yapmayın adresinizi tespit edip ananızı gibe gibe öldürürüm iblislerle birlikte.
    ···
  2. 2.
    +1
    bi ses verin lan şuraya, yoksa devdıbını yazmam huur çocukları.
    ···
  3. 3.
    +1
    ses
    ···
  4. 4.
    +1
    Barbatos denilen iblisle yaptığım muhabbetin ardından kendimi oldukça geliştirmiştim, henüz Barbatos'u ayaklarıma bağlayabilecek kadar güçlü değildim ( aman Barbatos duymasın, feriştahıma musallat olur, kayar; yamultur. Şimdilik dayı diyoruz bütün ayılara. ) ama islami sistemde keşif denilen, kalp gözünün, yani üçüncü göz olarak bilinen bölgenin açılması ile, aynı paralelde farklı zamanlarda yaşadığımız diğer varlıkları ve diğer katları az buz görmeye başlamıştım. inlerle cinlerle kahvaltıya oturuyorduk. On tane hüddam aldım, karı kız muhabbeti yaptığım kızıl gözlü arkadaşlar bile vardı. Bir kilisede papazlık yapan gnostik bir arkadaşım vardı, hani iyi para kazanıp söz geçirdiği için çalışıyordu orada pgibomanyak herif. Arada onu ziyarete giderdim. Kilisedeki dolaplardan şarap çalıp içerdik, hani şu isa'nın kanı olan şaraplar varya. Kadeh kadeh dökerdik ağzımıza. isa'nın eti olan ekmekler vardı sonra, ekmekleri de çok kaliteli allah için. Orada bir çok mistik ve gnostik arkadaş vardı, ruh kovma ayinleri falan düzenlerlerdi, papaz büyüleri, kutsal sular, haçlar havada uçuşurdu. Geceleri orada kalırdım arada. O gece gittim yine görüştük arkadaşla, zaten evsiz olduğum için her gün farklı bir yerde kalıyordum; o gün yine kilise de kalacaktım gece. Geçti vakit, karardı gökyüzü. Kuruldum, aldım şarabımı ekmeğimi keyif çattım koyuldum uyumaya. O sabah ruh kovma ayini yapılmış sanırım. Oldukça güçlü 10 majisyen biraraya gelip iki güçlü iblisi öldürmek için ayin düzenlemişler "efendilerinden" güç alıp. Kiliseye dadanmış bu iblisler, yakılan arkadaşlarının intikamı için biraraya gelip insanlara musallat olmuşlar, hayatlarını karartmışlar. Suçlular mı? Hayır. Her sonucun bir sebebi vardır ve sebebi yaratanlar ise, majisyenlerin ta kendileriydi. Uyuyacağım sırada, yoğun ve korkunç çığlıklar, inlemeler ve ağlama sesleri duydum. Gördüm. Görüyordum, kilisenin ortasında diz çökmüş ağlayan kızıl gözlü bir iblis, bir süre izledim ve yanına doğru yürüdüm. Benim kendisini göremediğimi sanıyordu fakat kendisine fısıldadığımda gücümün farkına vararak korkunç gözlerini gözlerime dikti.
    ···
  5. 5.
    +1
    “Efendisiz Dalga Beruzebab iserius, dileğini gerçekleşmiş bil. Bundan böyle bütün gücüm ile seni ve arkadaşlarımı ve ailemi koruyacağım. Ve ne olursa olsun yardımcı olacağım.”

    “Anlaşmamız tamamlanmıştır. Mühürlere ve kan ile atılan imzalara gerek duymadan, bir iblis ile bir insanın kardeşliğini var eden ben; ben ki Efendisiz Dalga, Beruzebab iserius! Efendi dediklerimin bağlarından sıyrılarak özgürlüğümü elime aldım. Gücümü kanıtlamaya ant içtiğim günden beri, kendimi bu amaca adayarak bu doğrultuda adımlar attım ve bu zorlu yolda bütün gücüm ile ilerledim. Nihai bir amaç mı…? Nihai bir amacım, varmı ki? ilah. Onunla fısıldaşacağım. Sessizlik ile yahut çığlıklarla, Tanrı ile sohbet edeceğim. Ve ben ki, gücümün doruklarına erişerek geriye kalan özgürlük savaşçılarına yol göstericiler yağdıracağım gökyüzünden. Yapmak istediğim her şeyi yapacağım, almak istediğim her şeyi alacağım, tatmak istediğim her şeyi tadacağım; ve kaçmak istediğim her şeye koşacağım. Gerçekten olabilecek en yüksek yere, zirvenin de üstündeki sonsuzluğun en tepelerine tırmanmak neymiş; kimseye gösteremesem de kendi gözlerimle göreceğim. Önceliğim en büyük güçlerden olan, türümün yalnızca efendilerine bağlı kalarak iletişim kurabildiği iblislere nazaran çok daha güçlü olduğumu kanıtlayarak göstermektir. Ardından efendi denilen ustaların peşinden koşup kendilerini hızla geçmek, ve asil yolumun son diliminde efendilerin bile sıfatlarını kullandığı yüceler yücesi, özün özü, o ki ilah, o ki Tanrı, ona ulaşarak sormak: “neden?” diye. Mantıksız bir açıklama yapacak olursa, Tahtını kıçının altından çekip alırım, çünkü yok hakkı cevapsız sorular bırakmaya bizde, evrenin yüce mimarının.”

    “Kibirlilerin kibirlisi, kediyi ne öldürdü?”

    “Merak.”

    “Kaç kere?”

    “Sekiz.”

    “Dokuz canlı kedi ne yaptı?”

    “Bir kez daha merak etti.”

    “Ve merak, kediyi bir kere daha öldürdü. Ve aptal kedi, geberip gitti.”

    “Ben kedimiyim lan gavat?”

    “Hahaha, zaten bir kedi kadar güçsüz olsaydın seni kardeş edinmezdim. Çünkü ben dokuz canlı bir şeytanım; ve kendimden güçsüzlere saygımı sunmam. Dostluğumuz daim olsun, aydınlığın nihai olsun. Karanlığı aydınlatan alevlerin mekânı cehenneme, arkadaşlarımın alemine yol alıyorum. Görüşmek üzere!”

    “Düşüncelerinin uyuştuğu gibi düşüncelerime, kalbin daim bir olsun kalbimle; ruhların engin ruhumla. Bir olalım kardeşim, ve yolculuğun alevlerin getirdiği aydınlıkları feth etsin.”

    “Karanlığını aydınlatan mum olmak dileğiyle. Gidiyorum birader!”
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +1
    okuyoruz amcık ağızlı devam et
    ···
  7. 7.
    -1
    bu başlığa eksi atan arkadaş yüzüme konuşsun, anasını gibe gibe öldürürüm onun.
    ···
  8. 8.
    -1
    Efendisiz, Egoist ve Anarko Dalga // iblisle Muhabbet

    "Bozuk el yazımla imzalar verirken,
    Bana doğru iblisler hizadan gelirler,
    Yanımdaki şeytanlar ufaktan giderken,
    Seni asıl şeytanlar her yerden görürler.
    Bu bir intihar ya da bir paranoya,
    Satacağına ruhunu siyaha boya.
    Kimisi bu hayatta ilaha doyar,
    Kimiside kafasını silaha dayar,
    Kimiside kimisinin isimini duyar,
    Kimiside kimisinin resimine bakar,
    Kimiside birisinin köpeğini yalar,
    Kimisinin kedisi de göbeğime çıkar,
    Ve tabi biriside hedefine koşar,
    Bu lafım birisine hedefini başar,
    Bu çocuk bu senede hedefini aşar,
    Sıradanlık değil bana yakışan,
    Yukardaki bardak boşalır kışa,
    Kendisi de bilmeden ona çalışan,
    Sokakta yürürken sana sataşan,
    Yavaşça ritimle kana karışan."

    -Sansar

    Japonlar efendisiz samuraylara ronin derler. Dalga anldıbına gelir ronin, efendisi olmadan, oradan oraya düzensizce savrulan dengesiz ve asi ruhlu isyankâr kimseler olarak tanımlanırlar. Yalnız bu aptallar bilmezler denizin asıl olayının dalgalar olduğunu. Dalga güçlüdür, denizi oluşturan diğer sessiz sakin, aptal damlacıklar varya, onlar kalır öyle sonsuza dek başaramadan bir şeyler. Oysa dalgalar öyle mi, maceradan maceraya koşarlar. Sinirlenirlerse sert çarparlar, özgürdürler, çok büyük hale bürünüp dalgalar, insanları boğabilirler. Çarparlar kıyıya, damlacıklardan sıyrılıp karaya ayak basarlar isterlerse. Gerçek sörf en büyük dalgalarla yapılır, sessiz sakin denizde sörf yapamazsınız. Dalgaların olayı budur, efendileri yoktur, kendileri vardır. Yalnız efendilerden de bir şeyler öğrenmek gerek, unutmayalım bunu, köprüyü geçene kadar ayıya dayı der roninler. Ardından dayı dedikleri ayının kafasını gövdesinden ayırırlar. Ben dalgayım, efendim yok, sevmediğim haz almadığım her şeye karşı isyan ederim. Bağırır çağırır keser biçerim, öldürürüm gerekirse de ölürüm. Evet evet, konuştum bir iblisle. Bir iblisle konuştum. iblisleri asi sanardım. Aptal iblisler. Aptal iblisler. Hahahaha. Aptallar!

    • **
    ···
  9. 9.
    -1
    "Ben hayvan değilim gülüm, insanım."

    "Ey insanoğlu senin babanı ben tanırdım. Babanız şuan ki tüm erkeklerden daha güzeldi. Annenizde tüm kadınlardan daha güzeldi. Babanız şuan ki tüm insanlardan daha zeki ve akıllıydı. Ancak bizim türümüz kadar değil. En zeki babanız ve anneniz şeytan tarafından kandırıldı. Aslında Lucifer onların gözlerini açtı. Biraz daha zeki olmalarını sağladı. Sonra sizler türediniz ki her biriniz atanızın farklı bir özelliğini aldınız asla tamdıbını alamadınız. Biriniz babanızın zekiliğinden biraz aldı başka biriniz güzelliğinden ancak tamdıbını değil. Babanızın güzelliği tanrının suretinden geliyordu ancak birebir kopyası değildi. Sadece akıllı gözlerle bakan için andırıyordu. Aslında çamurdan yapılmış heykelden başka bir şey değildi. Sizler şuan ne babanızın ne tanrınızın suretine benziyorsunuz. Buna rağmen şuanda ve her zaman sahip olduğunuz bu kibrinize, ukalalığınıza ve kendinizi çok özel hissetmenize şaşırıyorum."

    "Ben kibirli ve ukala değilim, insanlar da öyle değildir. Aslında hacı ben kibirliyim de, ukalayımdır da, şimdi beni istisna say sen, ama insanların geneli öyle değil yani. Ama her birimiz kendimize göre özelizdir."

    "O zaman tüm bu evrende bir bakterinin kendisini çok özel hissetmesi gayet doğal bir şey. Oysa insan dışında hiçbir bakteri veya var olan canlı özel olsa da kendisini özel hissetmez."

    "Hacı o zaman şöyle bir olay var bak, biz üstün yaratıldık ya hani, o yüzden özel hissediyoruz sanırım kendimizi. Ahahahah."

    "Oysa bizim için kibirli diyorlar halbuki bu yalanı ortaya çıkarmak ne kadarda basit. Tabi dediğiniz gibi olsun kibirli olan biziz mütevazi olan sizsiniz."
    ···
  10. 10.
    -1
    "ismim Barbatos."

    "Anlat, Barbatos. Devam et, sana efendimin ismiyle emrediyorum! ilah'ın sıfatlarıyla emir veriyorum sana, Barbatos, anlat! Bak üçüncü kez soruyorum, ilah'ın isimlerini kullanıyorum diyorum hacı yanarsın allahıma kitabıma. Gerçek ismin Barbatos mu? Zaten daha demin az kalsın gelmedin diye çemberden çıkıyordum, orda saklanmışsın aklınca beni ele geçireceksin ha? Gülüm bak, gömdüm mü efendilerimin isimlerini apışır kalırsın, yasalara itaat et, gerçek ismini, GERÇEKTEN SÖYLE!"

    "Söylediğim gibi, ve efendin Süleyman’a söylediğim gibi gerçek ismim Barbatos."

    “Eğer şu kibrini ve hilekârlığını sürdürecek olursan seni cezalandırırım ve sonsuza kadar ateşe bağlarım. Yakarım seni."

    "Seni demir parmaklıkların arkasına koysalar ve bir hamam böceği gelip sana emretse, ancak onu ezmeye elin ve ayağın uzanamasa, ne yapardın? Böcek sana dese ki seni ateşte yakacağım, üzerine basıp ezeceğim ve sen böceğin boyutunu bilirken böcek kendi boyutunun farkında değilse, acaba boyutunu bilmeyen böcek mi kibirli yoksa tehdit ettiği mi? Eğer beni bağladıysan bende seni buraya bağladım. Eğer bulunduğun yerden çıkabiliyorsan çık. Ben seninle makûl şekilde konuşacağım ve istediklerini makûl şekilde karşılayacağım ancak bunu senin olmayan gücünden dolayı değil verdiğim sözden dolayı yerine getireceğim. Şimdi kibrini bırakıp anlatacaklarımı dinle"

    "Yav heee heee. Hadi anlat panpa, dinliyorum."

    "Nereden başlamamı istiyorsun?"

    "Bana kendi hikâyeni anlat, ve türün hakkında bilgi ver bakalım."

    "Bu dünyada yaşayan birçok hayvan var. Hepsi belirgin şekilde birbirinden ayrılar. Bir aslanla bir kedi birbirinden farklı. Bir koyun ile keçide birbirinden farklı. Ama sizlerin memeliler sınıfı dediğiniz bu hayvanların özlerinde hepsi çokta farklı değiller. Bu hayvanların bazıları biraz zeki bazıları da biraz daha zeki. Sizin türünüzde aslında bu hayvanlardan farksız. Biraz daha fazla düşünüyor biraz daha fazla zekisiniz ancak çoğundan da daha az hissediyor daha az görüyor daha az duyuyorsunuz. Sizler konuşmasanız bile ben sizi duyabiliyorum. Vücudunuzda ki korkuyu heyecanı hissedebiliyorum. Bunu çoğu hayvanda biraz hissedebiliyor ve sizin türünüzden birkaç istisnada bunları hissedebiliyor. Bu durumda sizin sınıflandırdığınız ait olduğunuz türünüzde hanginiz daha üstün hanginiz daha aşağıda karar vermek dışarıdan bakan için gerçekten zor. Bu hayvanlar mı daha üstün yoksa sizler mi. Ve bir zamanlar sizler yokken, bizim türümüz vardı. işte sizlerin sadece melekler olarak bildiğiniz bizim türümüz sizin hayvanları ayırdığınız çeşitlilik gibiydi. Hepimiz özünde aynıydık ancak tek bir tür yoktu. Eğer o zaman bizleri görseydiniz farklı farklı tür isimleri koyardınız. Lucifer, Micheal, Gabriel aynı türdü. Uriel Raphael ise biraz daha farklı bir türdü. Semyaza, Daniel, Azazel, Amezarak başka bir türdü. Ancak sizin anlatımınızla hepsi melekti. Şuan iblis dediğiniz Amoyman, Carson, Zimimay ve Gaap aynı türdü, yine iblis dediğiniz Carnesiel, Caspiel, Amenadiel ve Demoriel başka bir türdendi. Bael ve Paimon aynı türdü buna rağmen Asmoday ve Belial farklı bir türdü. Aim, Berith, Murmur, Orabas ve ben başka bir türüz Ancak siz tüm bu türlere iblis dersiniz. Çünkü aynı yerde yaşıyoruz. Sizlerinde hayvanlar olduğunuz gibi."
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    0
    @32 yargısız infaz etme yannanımın damarında dolaşan kanı oluşturan atomun yüklerini oluşturan kuark.
    ···
  12. 12.
    0
    @31 yazsana o zaman pekekent, gelip şeytanla sohbet diyon amk biz ne bilelim öylesine anlattığını? etraf in cin hikayesi kaynıyor gına geldi lan artık
    ···
  13. 13.
    0
    @28 ulan dıbına koduğumun salağı epik fantazya romanı yazıyorum sen gerçek hikayemi sanıyorsun dıbına koduğumun huur çocuğu beyin nöronlarını gibtiğimin oğlu
    ···
  14. 14.
    0
    ***

    "Ahh, bu etten kemikten bedenim sızlıyor sevgili Agicol, en yakın arkadaşım Agicol."

    "Düşersin bir gün. Yeter ki kalkmasını bil, Beruzebab. Kalk!"

    "Umutlarım mı öldü yoksa, kadim dostum?"

    "Biraz ot al, her zaman yaptığın gibi. Ya da bir çay içip kendine gel ha?"

    "Onlar insanı aktiviteler Agicol, senin vereceğin tavsiyeler olmaz olsun; Agicol."

    "Olur öyle."

    "Olur öyle, olur öyle... Hahaha! Ben ne yapacağım Agicol, ne yapacağım lan?! Neden hala yeterli güce erişemedim, Agicol!"

    "Benim bilgeliğim, geriye kalan dokuz arkadaşının bilgeliği; bunlar yetmiyor artık Beruzebab. Lejyonlarla, ordularla dolaşan varlıklar ile kendini bir mi tutuyorsun sen?"

    "Hahaha, istesem bir ordu kurabilecek kadar fazla iblise sahip olabileceğimi sen de bilmiyor musun?"

    "Ama onlar kadar değil. Ve olamaz."

    "Hayır hayır, benim bilgeliğim senin bilgeliğini geçmiş artık Agicol. Senden daha iyi düşünüyorum, haklı olan benim. Bu söylediklerinin bu durumla alakası bile yok. Öyleyse içime ineceğim, ve sırrı kendimde keşfedeceğim. Soracağım. Sır neydi? Neydi lan, neydi sizleri tanrı yapan? Neydi sizleri ilah'ın engin sarayına alan?! Peki ya ben bir başka kralın sarayında soylu olmak istemiyorsam, O ZAMAN NE YAPACAĞIZ HA?! TANRIYI ÖLDÜRECEĞiM !"

    Ve engin ve bağımsız ruhunun derinliklerine inerek sırrı keşfetmek için oturdu Beruzebab. Günlerce, saatlerce sabit kaldı; ve düşüncelerini durdurdu. Ve ardından biyolojisini durdurdu. Ve ardından diğer yedi bedenini durdurdu. Durdu, hiç oldu; yok oldu. Eridi. Ve ölmeden öldü. Ölümsüz oldu. Meditasyon yaparken uyuyakaldı, ve uyanır uyanmaz ot ve içki içti; ve sigarasını yaktı. Ve dumanlar ile birlikte umutsuzluğu da uçarak hiç oldu; yok oldu, eridi. Ve umutsuzluğu ölürken, binlerce güneşi doğdu. "Kalk!" denildi, ve kalktı Beruzebab. Asil yolunda yürürken bir katı daha atlayarak yukarıya çıktı. Artık sonsuzluğun başlangıcı başlamıştı. Aman, iyi saatte olsunlar.

    Beruzebab,

    istersen bulabilirsin. Ama, durabilirsin de.
    istersen kesip biçebilirsin, ama yok olabilirsin de.
    Gülebilirsin değil mi? Sarabilirsin, ve de düşebilirsin;
    Ama, sevebilirsin yine. Yapabilirsin, Beruzebab.
    Unutma, yüzük kimdeyse Süleyman odur.
    Yüzüğü paramparça et ve kendi yüzüğünü kendin oluştur.
    Yüzüğünü tak ve Süleyman olma, Beruzebab ol.
    Hiçbir sistemin köleliğini üstlenme, ve yoluna devam et fütursuzca.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    0
    Efendisiz, Egoist ve Anarko Dalga - 4 // Olur Olmadı Bak - Süleyman'la Muhabbet

    ______________________________________________________________________

    Bulabilirsin ya da,
    Durabilirsin ya da,
    Vurabilirsin ama,
    Yanabilirsin aga,
    Gülebilirsin demi,
    Sarabilirsin ve de,
    Düşebilirsin ama,
    Sevebilirsin yine.

    • **
    "Bütün yöntemleri uyguladım, çağırdım ve çağırıyorum, neden? Neden gelmiyorsun lan?! Yüzüğün gerçek sahibini çağırıyorum, gücüm yetmiyor mu?! Süleyman, sana soruyorum; NEDEN?"

    "Benimle konuşmak için yeteri kadar temiz misin?"

    "Ayıpsın."

    "Cihânı tavaf et ki, sırra eresin."

    "Sırrı aradım ben, bir ayna yetti."

    "Benim sembolümü neden reddettin? Gözlerinle gördüğün, baktığın aynada gözüken yansıma; sır orada mıydı? Sana bir ayna yetti mi?"

    "Sır bende. Hararet nârda, sacda değil. Keramet başta, tacda değil."

    "işte bu yüzden geldim genç yolcu, neden kendi sembollerimi oluşturdum; ve neden yüzüğün gerçek sahibi olarak anıldığımı sanıyorsun? Ben de bir dalga idim, ve kendi krallığımı yarattım. Ve kendim yükseldim. Ve sen de bir gün yüzük sahibi olacaksın."

    "Reddediyorum. Bir yüzük ile kazanmayacağım niteliklerimi, ne de tanrının bahşetmesiyle. Ben, kral olmayacağım. Ben, kral keseceğim."

    "Cesaretin daim olsun. Ama bir bilgi vermeme izin ver, sana."

    "icazet veriyorum hacı, dinliyorum."

    "Egonun iki türü vardır. Birinci türde, kişi güçlüdür; gerçekten güçlüdür. Yapacağım dediği şeyi yapabilecek niteliklere sahiptir ve yapacağım der, ben yaptım! der gururla. Bu tür ego yararlıdır. ikincisi zehirlidir. Aynı senin yaptığın gibi, aslını; kudretini bilmediği olgulara aptal cesaretiyle yaklaşarak yapamayacağı halde yapacağım diye çığlıklara boğulur."

    "Yüzüğün gerçek sahibi, yüzüğünü paramparça edeceğim; ve laflarını sana yedireceğim. Ruhumun üzerine ant içiyorum, ki ağzımdan çıkanları realiteye dökmediğim takdirde ruhum zaten senindir."

    "Öyleyse sana gücümün en küçük parçasının ufak bir partikülünü göstermeme izin ver, Beruzebab."

    "Göster, Süleyman hazretleri."

    Nefes verdi Süleyman, ve yere yığıldı Beruzebab iserius. Duruldu kıyıya çarpan öfkeli dalga. Ve terketti Süleyman, huzurunu.
    ···
  16. 16.
    0
    hala inanan var mı lan böyle salaklara? hahaha
    ···
  17. 17.
    0
    "Gökyüzü öfkelenecek, gürleyecek çığlık çığlığa,
    Ruhumda ki dürtülerin canavarı ortaya çıktığında,
    Ağlayacak bulutlar korkudan; gözyaşları düşecek toprağa,
    Parlayacak gözlerim ölümsüzlük tutkusuyla,
    Çektiğimde kılıcımı ruhumun derin kuyusundan;
    Uyanacak içimde ki canavar en derin uykusundan.

    Üfle alevin nefesini ruhuma kızıl gözlü ejderha,
    Dök gözyaşlarını kızıl gözlü iblis devasa kanlı kılıcıma,
    Soyun güzel Barbatos sarhoş olsun gözlerim;
    Yaşam ver küllerimden bana ölümsüz zümrüd-ü anka!

    Eşlik et gökyüzünün gözyaşları yağmur bana,
    Yağdığında ruhum bedenime nihai ölüm olacağım sana!
    Düşecek yıldırımlar, kılıç çarpıştıracak şimşekler;
    Cehenneme atacağım seni zinciri vurup boynuna!"

    "Döküldü bir iblisin gözyaşları kılıcının keskin tarafına,
    Üfürdü alevin nefesini ruhuna kızıl gözlü ulu ejderha.
    Senin ki ölümsüz gözlerine ey ulu savaşçı,
    Simurg kuşları imrendi kaf dağının en arkasında;
    Çığlıkların yükseldi göğe sökmeyen şafaklarda.
    Gökyüzünden yeryüzüne savurdun kılıcını karanlığın sonsuzluğunda,
    iblisler boyun eğdi ruhuna dağların çığlığıyla!
    Söndürdü yıldızları ruhunun bütün alevleri,
    Tanrıların nefesi her an fısıltılarla kulaklarında,
    Karanlığının dehşeti düşmüş meleklerin kanatlarında!
    Göster ölümümü bana, cehennemin efsanevi katmanlarında!"

    • **

    Beruzebab iserius majikal nesnelerini hazırladı; mum, asa, kılıç, tütsü, altar, gereken ve gerekmeyen her şey vardı odasında. Enerjilerle donatılmış heykeller bile dikiliydi. Dokuz Kutsal Ejderha olarak bilinen evrenin dokuz koruyucusu, dokuz kraliyet ejderhası; aralarından Jian-lian olarak bilinen kızıl alev ejderhasını çağırmaya karar kılmıştı. On iki kutsal taşla büyük bir majikal çember oluşturdu, çemberin ortasına kutsal kılıcıyla ejder gözünün sembolünü çizdi. Etrafa demir ve altın tozu serpti. Çemberin içinde kan rengi reçine yaktı. Ejder gözünün ortasına geldi, durdu. Kutsal kılıcı ucu aşağıya bakacak şekilde tutarak baş hizasına kadar kaldırdı. Bu şekilde dururken üç kez, yüksek ses ve net biçimde kızıl ejdere seslendi:

    " Cum saxum saxorum, in duersum montum oparum da- in aetibulum, in quinatum: Draconis! "

    Bu sözleri söyler söylemez kılıcı hızla toprağa sapladı. Daha sonra ejder gözünün ortasında, mediatif bir halde durmaya başladı. Ve ejderin gelmesini bekledi. Ejderhayı geri göndermek için kılıcını sapladığı yerden çekmeliydi. Ve ejderha gidesiye kadar koruyucu çemberinden çıkmamalıydı. Ve bekleyişler sonuç verdi; ve ejderha geldi:

    "Kudretli büyücü Beruzebab! Nadirsin, istisnasın. Varoluşumuz boyunca, yani ezelden beri; bizi şu ırk içerisinde yalnızca sekiz kişi çağırabilmişti. Diğer sekiz kutsal ejderhayı diğer sekiz istisna çağırdı, sen ise kalan son ejderhayı dokuzuncu bir istisna olarak çağırıp istisnaları dokuza tamamladın. Söyle bana, nedir dileğin; nedir amacın?"

    "Güç istiyorum kızıl gözlü ejderha, gerçeklerden bile daha gerçek bir güç!"

    "Yapman gerekeni yaparak güç elde etmeyi hak ettin asil Beruzebab, şimdi söyle bana; cehennem alevlerinden kat kat sıcak olan nefesime dayanabilecek misin?"

    "Dayanamazsam ruhum senin olsun yüce ejderha!"

    Ve üfledi kızıl gözlü ejderha alevin nefesini ruhuna asil dalga Beruzebab iserius'un,
    bedenini saran alevler katılığını eriterek yok ederken, bütün vücudu kül olduğunda bir mum misali alevlerin sönmesiyle birlikte dumanı yükselmişti havaya ruhunun.

    "Yönergelerimi dinle kudretli büyücü! Maddesel bedenini yakarak seni maddenin sınırlarından kurtardım ve de astral aleme transfer ettim. Ancak her şeyden önce, ben seni kül ettim! Bedenin yanarak eridi fakat tebrikler ki ruhunun güç ve iradesi nefesime dayanıklılık gösterebildi. Yalnız katılığın yok olduğu için, eğer sana vereceğim yöntem ile bir anka kuşu çağırıp anlaşma yapmazsan astral seyahatte kısılı kalır ve de sonsuza kadar boşlukta dolanırsın. Ben seni kül ettim, anka kuşu ise sana küllerinden yeniden doğmayı öğretecek. Böylelikle Sekiz Kutsal Şövalye olarak bilinen istisnaların arasına bir dokuzuncusu olarak katılacaksın ve kutsal ejderhan olarak beni sahipleneceksin."

    Şeytani bir tebessüm ile:

    "Ben bir şövalye değilim, ben bir roninim. Ben kutsal değilim. Ben soylu değilim. Benim yalnızca yürüdüğüm yol asildir. Ben ne bir sarayda muhafızlık yapacağım, ne de ejderhalarla evreni koruyacağım. BENiM iŞiM TANRININ TA KENDiSi iLE !
    Şimdi, senden ritüel bilgilerini rica ediyorum."

    "Senin için bir yol elbet çizilir, belki de bütün yolları sen çizersin Beruzebab. Her şeyin vakti gelecek.
    Parşömenleri al."

    Ve aldı.
    Ve kılıcını çekerek ejderhayı geri gönderdi.
    Ve asası ile ritüel çemberini hazırladı. Çemberin üzerindeki yazıların üzerini beyaz mumlarla süsledi ve çemberin içerisine dere otları yerleştirdi. Çemberin ortasına geçti ve konsantre olmaya başladı, az sonra boyut kapısı açacaktı astral alemde. Mumlarını ve Süleyman'ın Mührü Tütsüsü'nü yaktı. Bu sırada sandalağacı dalını da ritüel çemberinin ortasında yaktı. Sandalağacını ateşe verdiği anda asasını eline aldı ve asasından çıkan enerjiler ile bir boyut kapısı açtığını imgeleyerek sözcükleri söyledi:

    "Gökyüzünün nihai katındaki tanrıların kutsal isimleri adına,
    Seni çağırıyorum! Gel buraya!
    Bu ritüel gerçekleşecek,
    Ölümsüzlerin ruhları bu dünyada yürüyecek.''

    Sözlerini tamamladıktan sonra konsantre olarak tekrarlamaya devam etti. Üçüncü gözü açık olduğu için açılan boyut kapısını kendi gözleriyle gördü. Heybetli ve gösterişli bir anka kuşu içeriye girdi. Sözcükler konuşmadı, sessizlik konuştu. Anka kuşu pençeleriyle kollarını yardı Beruzebab'ın, ve kanıyla anlaşmayı imzalayarak anka kuşunun tüyünü sahiplendi Beruzebab. Ejderin nefesi ve ankanın tüyü ile donanarak astral alemin derinliklerine, iblislerin ikâmet ettiği bölgeye indi.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    0
    bu türü bilmem ama söylediğin birçok şeyi anımsıyorum panpa sıkıntı olabilir.

    partları biraz daha kısa tut.

    bu yazıların içinden 1-2 yeri not edeceğim eğer senin değilse pm at alıntı yaparken yalan söylemek zorunda bırakma beni.
    ···
  19. 19.
    0
    @38 anlamadım ben seni kanka, ne diyorsun amk oğlu?
    ···
  20. 20.
    0
    beyler partlar uzun demeyin, napayim dıbına koyim bi partın hepsini bi kerede okumayın sizde. bölüm bölüm ara vererek okuyun üşengeç amcık hoşafları huur çocukları bunlar bi kitap sayfası bile etmez ne şerefsiz adamlarsınız siz am çullamaları ha.
    ···