1. 1.
    0
    dünya üzerinde bir dine inanıp o din için bişeyler yapan insan sayısı o kadar fazla ki, bazen durup düşünüyorum;
    bu insanlar neden buna inanıyor?
    neden ibadet ediyorlar?
    amaçları ney?
    aslında çok basit şeylere çıkıyorum kendimce.
    insanları dine iten etkenleri anlamamız için ilk önce dinin çıkış sebeplerini düşünmeliyiz.
    dikkat edersek her dinin çıkışı (sözde) kaos ortdıbının bitip düzensel bir hayatın başlangıcına denk geliyor.
    çünkü din insanlara itaat etmeyi öğretmiştir. emir almayı ve bunları uygulamayı.
    düzende budur zaten; biri emreder ve herkes o emirleri yerine getirir.
    bir düzen içerisinde ya bireyler hiç düşündürülmemeli, ya da düşünceleri ile anlatılanların birbirine uyacağı şekilde beyinleri yıkanmalı. düzeni sağlamak budur.
    evet buraya bakarak şunu söyleyebiliriz; din düzeni sağlamak için yaratılmıştır.
    ve bu biraz da insanların ekgibliği, cehaletliği sayesinde olmuştur; çünkü ne kadar cahilsen o kadar itaat edersin.
    demek ki bu dinin günümüzde bu kadar tutmasının nedeni insanların bir şeye tapıp, ona itaat edecek kadar boş bırakılması mı yoksa yaratılan itaat kültürünün; inançsal olarak veya ibadet olarak insanların kafasında önceden oturtabilecekleri temeller mi yaratılmış? yoksa o temeller kendiliğinden mi meydana gelmiş? bilinmez ama kesin olan şu; din ortaya çıktığında insanların kafasında barınabileceği yer öyle ya da böyle oluşmuş.
    peki dinin insan hayatındaki olumsuz etkileri neler?
    bir sürü var aslında.
    en basitinden hayata bakış açısı değişiyor insanın.
    toplumsal müdahale denilen şey tek odaklı oluyor ve bu odak dışında kalan alanlar kör nokta olarak yer alıyor.
    etki tepki algısı köreliyor; nasılsa cezalandırılacak diye düşünülünce etkiye karşı tepki olmuyor.
    özgürlük tanımının zaten tamamen dışında kalıyor; hareketler ve düşünceleri tahakkümü altına alan egemen bir güç var.
    ne kadar özgür bir yaşam olabilri ki. keza toplum bireylerden oluşuyorsa ve bireylerin çoğu bu şekilde itaat ederek yaşıyorlarsa, o ortam içerisinde var olan başka bireylerinde yaşam alanları ne kadar özgür olabilir ki? sonuçta çoğu birey çoğu faaliyeti içerisinde bağımsız hareket edemez. ettikleride hatın içerisinde gereğinden fazla minimalist kalır.
    hayatın argümanları hayatın içerisinde kalanlarla ilerler. george bernard' ın dediği gibi; birimiz tutsak kalırsak hiç birimiz özgür değiliz. ki bu tutsaklık sadece hapiashanede değil düşsel ve algısal olarakta gerçekleşebilir.
    bir insan özgürce düşünemediği sürece, birinin veya bir şeyin tahakkümünden kurtulamadığı sürece özgür olamaz.
    ···
  1. 2.
    0
    okumadım. din min boş iş.
    ···
  2. 3.
    0
    @2 özetlemiş
    ···
  3. 4.
    0
    ya islamla yükselir, ya inkarla çürürsün, bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün
    ···