1. 1.
    +2
    nerden çalıyon amk :d
    ···
  2. 2.
    +1
    vallah ben korkmuşam
    ···
  3. 3.
    +1
    Garip Bir Hikaye

    Bu olayın tüm tanıklarıyla ayrı şehirlerde ve farklı zamanlarda görüşme olanağım oldu. Hepsi de, harfiyyen aynı şeyi anlattı bana. Ben de aynı garip olayı, olayın şahitlerinden birisinin ağzıyla size aktarıyorum;
    Babamız, evimizden uzaktaydı. Evimizde sürekli bir tedirginlik ve huzursuzluk vardı. Yedi kardeştik ve köy evimizde biz kızlar, annemizle birlikte aynı odada uyuyorken, abilerimiz yan odada uyuyordu. Ben, o devirde 13 yaşındaydım. Evimizin odası beyaz kireçti. Geceleri korkmayalım diye, bir gaz lambası, kısık ateşte sürekli yanardı. Ancak duvarlar beyaz olduğundan, az ışık da olsa odada herşey seçilebiliyordu. Ben, iki kız kardeşimle yer yatağında yatıyordum. Annem, divanda yatıyordu. Yatağa gireli bir kaç saat olmasına rağmen, ben uyuyamamıştım. Tavana bakıyordum. O sırada odamızın kapısı açıldı. içeri kafasında şapka bir adam girdi. (Bu şapka dediği şey, örgü bere) Babamız evde olmadığı için, dayım köyümüze gelerek sık sık bizde kalırdı. "Yine geç vakitte dayım geldi." diye düşündüm. Ardından adamın arkasından odaya bir kadın girdi. Adam önde kadın arkada, gaz lambamızın asılı durduğu duvara yürüdüler. Adamda pantolon yerine, aşağıdan iple bağlanmış bir kapri vardı. Kadın, beyaz bir elbise giymişti. Siyah saçları beline kadar arkadan uzanıyordu. Hiç konuşmadılar ve lambanın yanında durdular. Her ikisi de bir süre lambanın fanusundan içeri baktılar. O anda, her ikisinin de yüzünü net olarak gördüm. Bu kişileri tanımıyordum. Dayım olmadığını anladığım da çok korktum. Heyecandan dilim tutulmuştu. Ardından adam, gaz lambasının ışığını biraz açtı. Herşeyi artık daha net seçebiliyordum. Işığı açtıktan sonra, yine adam önde, kadın arkada yürüyerek odanın duvarından dışarı çıktılar. işte o anda, “Anneee !!!” diyerek sessizce ağlamaya başladım. Annem, hızla ellerimi tuttu. “Korkma kızım sende gördün mü?" dedi. Olaya odada bulunan annem, ben ve ablam, aynı anda şahit olmuştuk. Annem, sonra bizi şöyle teskin etti. “Kızlarım!!! korkmayın, bunlar bize zarar vermek için gelmedi. Hanemizin ışığını arttırdılar. Herşey daha iyi olacak.” O gece korkuyla biribirimize sarılarak uyuduk. Annem, o gaz lambasını korkudan bir daha söndüremedi. Onu yanık bir şekilde vitrinin üzerine koydu. Lamba, orada kendi kendine gazı bitene kadar yandı. Lambayı söndürmememiz içinde bize tembihte de bulundu. Sanırım, evimize gelenlerin açtığı ışığı söndürmeye korkmuştu…Bu olayı kimseyle paylaşmadık. Aile sırrımız olarak uzun süre içimizde yaşattık…»
    Bu olayı, olayın tanıklarına ayrı zaman ve mekanlarda sordum. Hepsi, yaşanan bu olayı aynen teyit etti. Yaşları şu anda epey ilerlemiş bu sıradan kadınların, aradan yıllar geçtikten sonra böyle bir hikaye uydurmalarının hiç bir anlamı olmayacağı kanaati bende oluştu. Hatta, olayı duymuş olmama epey şaşırdılar. Sanırım, birbirlerine çok iyi tembihlemiş olacaklar veya bu sır dolu olayı unutmak istemelerinden de kaynaklanıyor olabilir. Genelde, olayı anlatışları yorumdan uzak, kısa ve özdü. Bu tip olayı anlatanların heyecanla, ballandırarak bezedikleri cümleler kurmadılar. "Yaşandı bitti! üzerinde durmuyoruz." havasındaydılar. Tüm bu izlenimlerim, bana bu olayın gerçekliliği konusunda daha da inandırıcı düşünmeme neden olmuştur.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +1
    Taksici

    Bir gece Ali adındaki bir taksici, ekmek parasını kazanmak için geç saatlere kadar çalışmış. 4-5 tane müşterisini istedikleri yerlere bırakmış. Fakat o gece hava oldukça yağmurluymuş. Ali, tam eve gidecekken kaldırımda bir kadın görmüş. Ali de kadını evine bırakmak için arabasına almış. Daha sonra Ali Kadına şöyle söylemiş: "Sizi nereye bırakmamı istersiniz?" Kadın ise: "Hayalet Kasaba." demiş. Ali de biraz düşünmüş. içinden ’’Bu kasaba yıllar önce bir depremde yıkılmıştı. Peki bu kadını oraya nasıl bırakacağım?’’ diye geçirmiş. Daha sonra kadının gözlerine bir bakmış. Çok şaşırmış; çünkü kadının gözleri kırmızıymış. Kadının bir cin olduğunu anlamış ve içinden Kelime-i Şahadet getirmiş. Cin ise bunu anlayıp hemen Ali’ye, ‘‘Dur!’’ emri vermiş. Ali ise, arabayı durdurup kadına:
    "Niçin arabayı durdurmamı istediniz?" demiş. Kadın ise: "Ben bir cinim. Sana bir uçurumu, Hayalet Kasaba olarak gösterecektim. Sen de ölecektin. Ama içinden Kelime-i Şahadet getirip beni etkisiz halde bıraktığın için ölmeyeceksin." demiş ve oradan uzaklaşmış.
    ···
  5. 5.
    +1
    Misafir Cinler

    Çok güzel birgündü. En sevdiğim arkadaşlarımı evime çağırmıştım. "Beraber çay içeriz, oturup dertleşiriz." diye düşünmüştüm. Beklemeye başladım. Tabii boş durmuyordum. Müzik dinliyor, günün keyfini çıkarıyordum. Olacaklardan habersizdim. Her zamanki gibi, fondaki müzik her ne kadar hareketli de olsa içimde birşeyler oluyordu. Gündüzdü ama karanlıklar hissediyordum. Kapı çalındığında korkmadım desem yalan olur. Gelenler onlardı: arkadaşlarım. "En sonunda geldiniz." deyip eve konuk ettim onları. Bir kenara oturdular. Gülüp eğleniriz diye gelmişlerdi; ama suskunlardı. Konuşturmak için çok çalıştım ama çabalarım boşunaydı. içeceğimiz bir bardak çayın bizi neşelendirebileceğini düşünüp oradan çay getirmek üzere ayrıldım. Garipti; çünkü birbirleriyle bile konuşmuyorlardı. içimi tarifsiz duygular kapladı. Neler oluyordu acaba? Yanlarına çaylarla geldiğimde ikisi birden bana öyle bir baktılar ki, gözlerinde nefret vardı. Havayı dağıtmak istedim yine sustular. Tam o esnada arkadaşım, çayını upuzun tırnaklarıyla karıştırmaya başladı. Tırnaklarını gördüğüm an, üstüme sanki kaynar sular boşandı. Korkuyordum nasıl uzaklaşabilirdim... (Cinler insan kılığına girdiklerinde ya tırnakları uzun olur yada vücutlarının bir bölümü farklı olur) Son çırpınışlarımdı. Kaçmalıydım. Tam o esnada, bugüne kadar sesine sinir olduğum kapı zili, bana en güzel şarkılar gibi gelerek çaldı. "Müsadenizle... " diyip kapıya yöneldim. Sessiz durmaları, beni korkutmuştu; ama kapıyı açmak son çaremdi. Kapıya yöneldim. Kapıda abim vardı. Hızla olayı anlattım. "Hadi gidelim. Çabuk olmalıyız, kaçmalıyız." dedim. "içerde cinler var." "Nerden anladın?" dedi. Kısaca önemsemeyerek, "Uzun tırnakları vardı." dedim. Abim, hızla yüksek sesle tırnaklarını gösterip, "Böyle mi!" dedi. O anda bayılmışım. Sonra geciken arkadaşlarım geldiğinde beni ayıltılar.
    ···
  6. 6.
    +1
    Evliyanın Yumruğu Sert Olur

    Başımdan geçen ilginç olayı sizlerle paylaşmak istedim. 6 sene önce, askeriyede çalışıyordum. Bir akşam göreve gittik. Görev yerim, Bingöl -Sütlüce Köyü yakınında bir tepe. Ben, her zamanki gibi öncüydüm. Araçlardan indik. Ben önden, yaklaşık 4 saat yürüdük. Ortalık bayağı kararmıştı. Bölük komutanımıza sorduğumuzda bize bir açıklama yapmıyordu. Neyse, vara vara bir tepeye vardık. Ben giderken bir duvar yakınından geçtiğimi iyi hatırlıyorum. Neyse, biraz oturup mevzilerimizi yaptık. Daha sonra her mevziye 2 kişi gelecek şekilde girdik. Sayımız az olduğu için diğer arkadaşlarımı zor görüyordum. Aralar bayağı açıktı. Gece saat 1-3 nöbeti geldiğinde, arkadaşim beni uyandırdı. Ben de kalktım, nöbet yerine gittim. Nöbet yeri de mevzinin yaklaşık 7 metre falan uzagındaydı. Dedim kendi kendime, "Bir tuvalet ihtiyacını göreyim." Neyse, onu hallettim geri geldim. Hava da esiyor diye kafamı taşın arkasına biraz eğdim. Sen misin başını eğen! Bana bir taş mı yoksa yumruk mu, ne olduğunu anlayamadiığım sert bir sey, fena vurdu. Bir sıçradım, arkama bir baktım kimse yok. Gece görüşle diğer arkadaşlara bakıyorum, onlar uyuyor. Tek tek, herkese sordum; kimse birşey bilmiyor. Kaş yarık, surat kan içinde, bölük komutanına olayı anlattım. Bana neler yaptığımı sordu. Ona sadece küçük tuvalet yaptığımı, sonra da nöbet yerine döndüğümü anlattım. Bana, "Nereye?" dedi. Ben de gösterdim. Bana bir güldü. "Sabah, anlarsın" dedi. Sabah oldu, bir de ne göreyim: Önümüzde kocaman bir Yatır! Eski ismi tekke denilen, eski evliya mezarı gibi birşey. Meğer, her sene insanlar oraya adak kesmek için gelirmiş. Biz de emniyet için gitmişiz. Tabii bu arada benim kaş, oldu yumruk gibi şiş. Anladım ki dünya boş değil.
    ···
  7. 7.
    +1
    Cinle Tavla

    Üniversiteye giden bir genç kız varmış. Birgün okuldan çıkışta arkadaşları, "Ruh çağıralım, cin çağıralım." demişler ve kızı ikna etmişler. Kızımız, burada arkadaşlarının şakasına kurban gideceğini düşünmektedir.
    Klagib, bildiğimiz gibi fincana parmaklarını koyuyor 6-8 kişi ve "Ey ruh, geldiysen 3 defa vur." ile başlıyorlar. Gerçekten 3 defa vuruyor. Kız, inanmıyor halen. Sonra, "Buraya gelirsen sana sorular sorabilir miyiz?" falan diyip ikna edip odaya getiriyorlar. Herkes, onla korka korka konuşuyor. Sıra kıza geliyor. "Sen bana birşey sormayacak mısın?" diyor. "Ben, bunların baştan beri oyun olduğunu biliyorum ve gerçekte de öyle birşey yoktur." diyor kızımız. "iyi, senle karşılaşacağız." dedikten sonra merasim bitiyor ve herkes, o akşam dağılıyor. Akşam 11'de çıkıyorlar. Kız, halasının evine gittiğinde saat 12 oluyor. Halası, ona yemek hazırlıyor. Yemekten sonra da halasını da onu da uyku tutmuyor ve gece 3 'e kadar tavla oynuyorlar. Sabah 11'de kız uyanıp telefonunu açıyor kız. Babası, 10 dakika sonra arıyor. "Kızım bütün gece nerdesin sen?" "Baba, halamla akşam geç saatlere kadar oturduk." "Kızım, yalan söyleme! Dün akşam saat 11'de halan hastalandı. Onu geldik aldık. Gece 3'te halan vefat etti... " Kız, tabii gece kiminle tavla oynadığını , "Yeniden görüşüceğiz." diyen kişiye ait olduğunu anlıyor...
    ···
  8. 8.
    +1
    Gözümüzdeki Perde

    Başımdan geçen ilginç bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir gece rüyamda beyaz saçlı bir kadın, "Seni oglumla evlendirecegim." dedi ve gitti. Ben de uyandım, umursamadım; ama daha sonra bu rüyayı defalarca üst üste görünce korkmaya ve endişelenmeye başladım. Her gözümü kapattıgımda, o kadın geliyor ve "Seni oğlumla evlendireceğim." diyor ve gidiyordu. Ben, çok korkmuştum artık anneme babama anlattım. Babam da Benim tanıdığım bir hoca var, ona sorarım. dedi. Sonra babam sormuş, hoca da, Kızınla evlenmek istiyorlar. demiş. Babam, "Kim evlenmek istiyor kızımla?" diye sorunca hoca da, Bunların kim olduğunu sana söyleyemem. Söylersem, beni bu gece dövmeye gelirler. demiş. Babam, bunu bana anlatınca korkum daha da arttı. "Neler oluyor!" diye soruyordum kendime. Sonra, bir gece rüyama o kadın geldi ve yine Seni oğlumla evlendireceğim. dedi. Sonra oğlu geldi, Bak, oğlum budur. dedi. Ben, oğlunu görünce, rüyamda ağlamaya başladım ve yine uyandım. Kalktım, babama anlattım. Babam da, Bu böyle olmaz, ben yine hocaya sorayım. dedi. Sonra hocaya sormuş. Hoca da, Kızını yanıma getir. demiş. Neyse, babamla yanına gittik. Eline bir kağıt aldı ve Bu kagıda iyice bak; ama gözünü bir yere dik ve oraya dikkatlice bak. dedi. Ben de baktım ve o beyaz saçlı kadını gördüm. Hoca: Gördüğün kadın bu mu? dedi. Evet dedim. Sonra hoca kağıdı aldı ve yırttı. Bu kadın kim? dedim. Hoca, Zamanı gelince söyleyeceğim. dedi. Bir ay kadar sonra dayımın oğlu beni istemeye geldi, beni dayımın oğluyla nişanladılar. Sonra yine rüyamda o kadın geldi. Bana, Sen evlenemezsin, sen oğlumunsun. dedi ve elimdeki nişan yüzüğünü çıkarttı. Uyandığımda yüzük elimdeydi. Sakinleşmeye çalıştım. Aradan bir ay geçti ve nişan bozuldu; çünkü dayımın oğlu, yani nişanlım trafik kazasında öldü. Kazadan altı aya yakın zaman geçti, herşey düzene girmeye başlamıştı ki yine o rüyalar başladı. Ben de gece yatağıma geldiğimde rüyamda o kadının geleceğini, aynı sözleri söyleyecegini biliyordum. Yatağıma uzandım, gözümü kapattım. Gel oğlunla evlenmeyi kabul ediyorum. dedim. Daha fazla dayanamayacaktım. Sonra uyudum ve kadın geldi. Bana Senin göz perdeni kaldıracağım ve bizi tam olarak göreceksin. dedi. Elini gözlerimin üzerinde gezdirdi. Olanları babama anlattım ve tekrar hocaya gittik. Hoca bana, Kızım, sana cinlerin rüzgarı değmiş ve senle evlenmek istiyorlar. dedi. Dua etti ve bana muska verdi. Boynunda taşı. dedi. Gece yatmak için odama gittim. Tam yatağıma uzandım, tepemde bir bayan gördüm, yataktan fırlayarak kalktım. Bana, Korkma, ben boynunda taşıdığın muskanın için burdayım. dedi. Ne kadar dua etsem de gitmedi. Olanları babama anlattım, babam da hemen hocaya gitti. Hoca, olanlara şaşırmış. Benim hiçbir şey görmemem gerektiğini söylemiş. O bayanı her zaman görmeye başlamıştım ama eskisi kadar korkmuyordum. Rüyalarımda rahatım artık. Beş ay geçti ve ben bunları yazıyorum. Bunları yazarken bile o bayanı görüyorum.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +1
    Askerde...

    inanmayan arkadaşlara örnektir. Bu olay, askerde başımdan geçti. Askerde çavuştum, yani nöbet tutma olayım yoktu. Askere yeni gelen Adana'lı bir çocuk vardı. Çok sakin ama neşeli bir çocuktu. Geldikten yaklaşık bir ay sonra arkadaşa nöbet yazılmış. Ama taburun en sakin, karanlık yerinde, adamı kesseler farkında olmaz kimse. Yanına da üst devre bir arkadaşı vermişler. Tabi üst devre arkadaş başlamış uyumaya, bunu da dikmiş nöbete. Bir saat sonra taburda bir karışıklık, bir panik, silah sesleri geliyor onun tuttuğu nöbet kulesinden. Çocuğu zar zor getirdiler koğuşa. Bağırmalar, titremeler gözlerini dikip bir noktaya bakmalar. Ne olduğunu soran yüzbaşımıza cinlerin düğününü gördüğünü söylemiş tepenin eteğinde. ilk anda hava değişimine gitmek için numara yapıyor dedim tâ ki gözlerimle bir şeyleri görmeden önce. Çocuk cılız zayıf bir şey ama 3 kişi yatakta zor tutuyoruz. Kendini boğmaya çalışıyor acaip acaip bir şeyler mırıldanıyor, gözleriyle odada sanki bir şey varmış gibi onu takip ediyor. Ama ona gerçekten inanmamın tek bir sebebi vardı. Uyumaya başladığı zaman aniden ellerini boğazına zütürdü. Kendini boğmaya çalışıyor. Nerden esti bilmiyorum içimden 3 kulluvallah bir elham okudum ama kimseye farkettirmeden. Çocuğun gözleri kapalı elini dudaklarına zütürdü ve bana sus işareti yaptı. Başımdan sanki kaynar sular döküldü. O gün bugündür yatmadan önce mutlaka bu duaları okurum.
    ···
  10. 10.
    +1
    Hiç Ayakları Ters insan Gördünüz mü?

    Edirnekapı Erkek Öğrenci Yurdu'nda kalan bir öğrenci sabah erken saatlerde hamama gidiyor. Hamamda birkaç kişi yıkanıyor. Çocuk, bir süre sonra çevresine bakıyor, kimse kalmamış; ama yan taraftaki bolümden hâlâ gürültüler geliyor. "Hamamın kapanmasına daha var demek ki." diyerek yıkanmaya devam ediyor. Yan taraftaki gürültüler giderek artınca merak edip bakıyor. Gördüğü manzara karşısında çocuğun aklı başından gidiyor. Sekiz-on kadar tuhaf adam, birbirlerine su serperek, eğleniyorlar. Adamların ayakları ise ters. Çocuk, korkuyla hamamdan kaçıp merdivenlere yöneliyor. ikinci katın merdivenlerinde düşüyor. Üç kişi, çocuğu kaldınp, "Ne oldu?" diye soruyorlar. O da hamamda gördüğü tuhaf adamlardan söz ediyor. "Hepsinin de ayaklan tersti." diyor. Bunun üzerine üç kişi birbirine bakıyor ve gülümseyerek, "Nasıl yani, bizimkiler gibi mi?" diye ayaklarını gösteriyorlar. Çocuk, o gün apar topar yurttan ayrılıyor.
    ···
  11. 11.
    +1
    Bir Yurtta Bütün Öğrenciler Birden Mehmet Ali Ağca Olursa Ne Olur?

    Edirnekapı Öğrenci Yurdu'nda anlatılan bir diğer öykü de Mehmet Ali Ağca ile ilgili. 12 Eylül öncesinde bir ara askere tahsis edilen Edirnekapı Öğrenci Yurdu'nda Ağca'nın bir süre tutuklu kaldığı iddia ediliyor. Aradan yıllar geçtikten sonra Ağca'nın yurtta kaldığı odaya bir öğrenci yerleşiyor. O akşam çocuk, yan ranzada aşina olduğu bir yüz görüyor. Yakından baktığında ranzadaki öğrencinin Mehmet Ali Ağca olduğunu fark ediyor. Büyük bir şaşkınlık geçiren çocuk, diğer ranzadakilere sesleniyor, onlar da dönüyorlar Bir de ne görsün, onların da hepsi Ağca. Korkuya kapılan çocuk eşyalarını toplayarak ayrılıyor yurttan. Bir daha uğramak mı o yurda? Tövbeler olsun!!!
    ···
  12. 12.
    0
    Cin Fikirli Mahkum

    Amerika'da, müebbet hapis cezasına çarptırılan bir adam, sabah akşam hapishaneden kaçmanın yollarını düşünüyomuş. Birgün bahçede volta atarken, gardiyanların bir tabutu cenaze arabasına yüklediğini görünce, nihayet aylardır aradığı fikri oracıkta bulmuş. Burası, büyük bir cezaevi olduğu için her hafta mutlaka 2-3 kişi Tanrı'nın rahmetine kavuşuyomuş. Mahkum, gardiyanlardan birine, cenaze olduğu bir gün, tabuta konularak kaçırılması karşılığında epey yüklüce para teklif etmiş. Gardiyan, korktuğundan başta biraz mızırdanmış; ama sonra paranın cazibesine kapılıp kabul etmiş. Gardiyan, adama; gece cenazelerin bekletildiği yerin anahtarından yaptırıp vermiş. ilk cenazede, adam tabutun içine girecekmiş. Cenaze defnedildikten sonra da, gece gardiyan gelip adamı mezardan çıkaracakmış.

    Plan aynen uygulamaya konmuş. Kaçma ateşiyle yanıp kavrulan mahkum, ölüye aldırmadan sıkış tepiş tabutun içine girmiş. Sabah da gardiyanlar tabutu cenaze arabasına yüklemişler ve mezarlığa zütürüp laf olsun diye yapılan bir dini törenle gömmüşler.

    Mahkum, tabutun içinde sabırsızlanarak gardiyanın gelip onu çıkarmasını bekliyomuş. Epey vakit geçtiği halde, gelen giden olmayınca biraz endişelenmeye başlamış. Bayağı bir zaman geçip de hâlâ gelen olmayınca, bizimki hafiften tırsmaya başlamış. "Acaba kendim çıkabilir miyim?" diyerek etrafı araştırmak istemiş. Cebinden zar zor çakmağını çıkarıp yakmış. Tabutun üstünü incelerken gözü bir an yanındaki ölüye takılmış. Ve o an donup kalmış! Yanındaki ceset, anlaşmayı yaptığı gardiyanmış!
    ···
  13. 13.
    0
    cin ustume dogru gelmeye basladı ... uyuyordum... birde uyandim.. cin dedi
    ···
  14. 14.
    0
    salavat getir
    ···
  15. 15.
    0
    baktim cin amli
    ···
  16. 16.
    0
    reserved
    ···
  17. 17.
    0
    sen dedim yanlis yere geldin ..
    ···
  18. 18.
    0
    yok lan bu baska hikaye...
    ···
  19. 19.
    0
    illa korkucaz amk
    ···
  20. 20.
    0
    reserved
    ···