derin galatasarayı anlatıyorum piçler

insanlarda tribün ve tribüncülere karşı dalyarak bir algı var.
sanki maça giden herkes serseri, sanki herkes yolsuz, sanki herkes cahil dıbına koyim.
kombine alıp icralık olan adamlarda var, hali vakti yerinde insanlarda var, entelektüel abilerde var
galatasaray tribünlerinde. ben kapalı tribünden çıkmayım. galatasaray tribünlerinin gerçek emekçileri
kesinlikle simayen tanır beni. az buz da değil 15 yıldır gördüğüm ama ismini bilmediğim adamlarla selamlaşıyorum ben.
ve benim gibi bir yıgın insan var. tribüne takıldık diye arkadaş grubumuz boyacı veya tinercilerden oluşmuyor.
tribünde omuz omuza yapıyoruz o ayrı, selamlaşıp konuşuyorum o da ayrı.

benim galatasaraylılığımı sorgulamış bikaç amcık ağızlı. bakın beyler galatasaray spor kulübü taraftarlığımı sorgulayabilirsiniz.
çünkü ben futbol ile ilgileniyorum. bi de amatör branşlardaki su topu dahil her fener macına gidiyorum. elimden geldiğince de
şampiyonluk müsabaklarına katılıyorum. iş dolayısıyla hepsine gidemesemde, gitmeye çalışıyorum en azından. futbol dışında takip ettiğim tek şey engelsiz aslanlar. engelsiz aslanların
maçlarında çok güzel insanları görüp, kendimi daha iyi hissediyorum. çorbacılar yine oralarda gerçi ama,
arkadan izleyen gerçk emekçilerde orada. ve bir gün o tribün bizlere kalacak adım gibi biliyorum.

benim galatasaraylılığımı sorgulayacak tek güruh var, o da burhaniye'ye bayan takımımız için minibüs kaldıranlardır.
bu adamlar kesinlikle benden iyi galatasaraylıdır. onlara karşı boynum kıldan ince. ancak bende fena galatasaraylı değilim.
türk futboluyla ilgili çok pislik duydum, hemde her takımla ilgili. benim galatasarayım da dahil buna.
bunları bilmeme rağmen galatasaraylıyım ben. ve ben biz 8-0'da şike yaptık derim. ama başkası dediğinde
sinirim bozulur, en azından yakalanmadık mal diye cevap veririm en kötü. inkar etmem.

yazdıklarımdan galatasaraya şikeci etiketi yapıştırılmış. şikeci etiketi fener ve beşiktaşta beyler, o gol de cıkmayacak maalesef.
ben türkiye'deki düzenden bahsettim. bu ülkede şaibe var dedim. ben bunları yazdıgımda 3 temmuz yaşanmamıştı.
şekip mosturoğlunun yönetime neden alındıgını söylediğimde de yoktu şike mike ortada. türk futbolu şaibeli
beyler. dolayısıyla, hiç kimse kendini savunmasın. zaten koydugumun ülkesinde ne doğru o da tartışılır.

benim yazdıklarımın konu başlığı da transfer değil ayrıca. hala transfer soruyor herifler. olum siz mal mısınız? boşa mı yazıyoruz dıbına koyim ?

birisi sormuştu. 'peki panpa bu muallaklere karşı ne yapacagız ? ' ona da söylemiştim. hiçbir gib yiyemeyiz.
ama ben büyük başkan diye bağırmıcam demiştim. sende bağırma
2 kişi ekgib bagırsın muallakler. sonra sorsunlar, niye bagırmıyorlar diye, bizde anlatalım.
yavaş yavaş yayılalım. bu adamlar bürokrat, küfürle vandallıkla bir gib yiyemezsin. anca koz verirsin ellerine.

takip edenler bilir, fatih terimi sevmem.

'kal bu sene kal bu sene
alınacak çok kupa var bu sene
kal bu sene, kal bu sene
kupaların fatihi kal bu sene '

tezahüratına yanıt vermediği gün ben kafamda bitirmiştim. bu duygusal bir tepkiydi tabii ki. ne bileyim o 4 sene çok eğlenceli geçmişti. maç sadece diğer kalenin oldugu yerde oynanıyordu, herkesi yenebileceğimizi düşünüyorduk. mutluyduk yani.
bırakması için bir neden yoktu. tezahürattaki gibi alınacak çok kupa vardı. mesela şampiyonlar ligi. onu da alıp öyle
gidebilirdi. gitme demedik, biraz daha dur sonra git demiştik. bu kadro kaçmazdı, kaçmamalıydı.

akabinde ikinci gelişinde yaptıklarından
kelli nefretimi kazanmıştı terim. ama ben isterim ki sene sonunda şampiyonluk kupasını kaldırdıgımızda 'oley oleey şampiyon cimbom bom'' tezahüratı yerine kupanın kalktıgı an, fatih terim tezahüratı yapalım. bu bir başlangıç duruşu olsun ve kimse at koşturamasın. anasını gibtiğimin
dünya düzeni işte. gel de arama alpaslan abiyi. taraftarın duruşu yok ki dıbına koyim. omurgasızlar topluluğu. bu kadar şey yazdık adam transfer soruyor hala. ne diyeyim daha. 7 sülalenizi bi çuvala koyup ilk kıpırdayanı gibeyim mi diyeyim? ne diyeyim bilemedim.

bizim öküz insanımız bunları nereden biliyorsun diye sormak yerine, anlatılanın makul olup olmadıgını tartışmayı
denese daha iyi olacağı görüşündeyim. misal 50 bin kişi maça gidiyor, ama kaçı pankartın ters asılmasının anldıbını bilir ?
bakmak var, görmek var. herkes gitmiyor mu maça ? gidiyor. e herkes bakıyor pankarta.

yani siz de galatasaraylısınız, ben de.

• fenerin açtıgı ters pankarttan bahsetmiyorum binler, onu bende anlayamadım *

yineliyorum bu yazdıklarımı kanıtlayamam. doğrulugunu sadece zaman gösterir. şu transfer olmadı, sallıyorsun huur cocugu diyor.
be ananın amı ben mi alıyorum oyuncuları ? hani gerets gelecekti diyor. geretsin gelmemiş olması adam ile anlaşılmadıgı anldıbına gelmez ki.
keza mancını'nin gelmiş olması onunla ilk görüşmede anlaşılmadıgı anldıbına da gelmemeli. bana da ikinci görüşmede 3.5 milyonu
peşin verseniz bende geçerim juventus macında takımın başına.

gelelim yumurtanın faydalarına.
şimdi çoğu kişi estiriyor bunlar zaten bilinen şeylerdir diye. ellerinizi ananızın dıbına koyun ve öyle okuyun yazdıklarımı.
3 yıl öncesine kadar kaç kişi ünal aysal'ın tipini tanıyordu, daha başkan adayı bile değilken ?
sadece zengin bir iş adamı olduğu biliniyordu. yazsaydınız abiler o vakit. hadi o zamanlar yazmadınız diyelim.
ulan buraya bu kadar şey yazılmış, hiç ekleme yapma ihtiyacı da hissetmemiş eleştiren muallakler.
ayrıca yineliyorum bunları sadece ben bilmiyorum, çok çok çok çok çok çok çok fazla kişi biliyor. ama ben dillendiriyorum.
niye inci de yazıyorsun diyenler de var, bence en uygun yer inci.

2013 yılından itibaren okursanız, evet kabul ediyorum bunlar herkesin bildiği şeyler...

geçen ay galatasaray lisesinin önünden geçerken, o yolda bir maserati durdu ve içinden ünal aysal çıktı. lisenin karşısındaki derneğe
giriyordu. abartmıyorum herkes herife bakıyordu. kendine bakıldıgının haliyle çok farkında olan bir ünal aysal portresi varken
önümüzde, e haliyle ego yapması da muhtemel. çünkü seçilmeden önce de görüyordum bu adamı ve insanlar böyle bakmıyordu aysal'a.

millet gerçekten çok cahil. adamın milyarları var ne işi var yönetimde diyorlar. işte bende onu söylüyorum. milyarları oldugu
için yönetimde olabilir mi acaba, diyorum. galatasaray spor kulübü başkanı demek hayali bi 20 milyon demek beyler. tanınmak demek.
yürüyüşünün değişmesi demek. başbakanın yanına çıkabilmek demek. onun yanına çıktıgında kendi işlerin hakkında da konuşabilmek demek. demek oğlu demek..

riva ve su adaya deginicem bu arada.

aysal dediğiniz adamı azizle falan kıyaslamayın. bu herif bürokrasi eğitimli zengin. mesela şu meşhur toplantı olayı var ya.
seçime gittikleri. hani milletin danışıklı dövüş dediği olay. hani aysal kalkıp seçime gidiyoruz demiş. ünal aysal sizce beyler,
eşek kadar adamlara siz şöyle söyleyin, bende secime gideyim mi demiştir ? bu sizce akıl karı mı ?

olayı anlatıyorum binler..

adnan nas, aka gündüz özdemir ve tulun triosu başkana fatih terim-dürüst-albayrak üçlüsünün takımın degerlerine zarar verdiğini, kurumsal bir yapı içerinde soğukluğun olamayacagını ve olmaması gerektiğini aysala anlatıyor. biz maaşlı çalışanlarımızın ne tak yediğini bilmek istiyoruz diyorlar. emir sarıgül ve sedat doğan da bu sırada yanında başkanın. fişeği ateşleyen adam da bülent tulun.

ve aysal tuluna ne zaman takım hakkında bir şey sorsa, tulundan haberim yok cevabı geliyor.
bunlar bilrek ve kasıtlı yapılmış hamleler. e aysal terime ulaşamıyor. ulaşamıyor derken, hep aracılar
aracılığıyla terime ulaşabiliyor diyelim. ulaşmak istese ulaşır o ayrı ancak onun kafasındaki model,
başkana rapor veren bir teknik direktör. adım gibi biliyorum, terim buna mail atarak takım hakkında brief verse
kafasındaki model oturmuş olacaktı. şirket beyler bizim kulüp, şirket diyorum.

bunun üzerine aysal da diyorki madem olay bu kadar kötü, artık yaptıgımız iş küslük noktasına gelmiş,
o halde bu tartışmanın yeri yönetim kurulu toplantısı olmalıdır, sıkıntılarınızı
orada dile getirin ki muhattaplarını dinleyebilelim.

toplantı oldugunda ise eleştiriler havada uçuşurken aysal seçime gidiyoruz diyip kalkıyor masadan.
konuyu açan adam aka gündüz özdemir, ve o da yönetimde yok. aysal bunları söyleyin demiyor,
söylettiriyor. arada çok ince bir fark var.

ve bu kararı başkandan başka kimse bilmiyor. adnan öztürk dahil.

yani bürokrasi giber beyler. o kadar...

yaptıgı hamlelerle şu an başkanlığı cebine koymak üzere olan adnan öztürk, riva su-ada ve drogba-amrabat ikilisinin 1 gecede 28
prezervatif(kutu değil, paket) bitirme hikayesiyle devam edicem binler..

devam ediyorum binler..

iş, güç yarak kürek derken pek yazamadım.
ama yazdıklarımı biraz toparlamakta fayda var.

yazdıklarımı bazı hıyarlar yanlış anlıyor
diyeceğim ama. hiç anlamıyor öküzler