/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 24.
    +1
    Ben okuyorum hacı yaz sen
    ···
  2. 23.
    +1
    Ben okuyorum panpa devam et
    ···
  3. 22.
    +1
    Yemeğimi yedim. Güzel bir yemekti. Fırında yemeği en son beni terkeden annem yapmıştı. En son beni terkeden annemin elinden yedim. Terkeden diyerek onu biraz suçlamış olabilirim fakat ansızın gidişi, ölümü, veda etmeyişi de bir terkediş değil midir?

    Hava kararmak üzereydi. ince şeyler giyerek indim deniz kenarına. Derin derin izledim. Annemi yâd ettim. Babamı, ailemi... Tüm bunları düşünürken o gelmiş. Geç farkettim, gözlerim dolmuş. Yanıma oturup benimle izlerken denizi, yüzüme bakıp yaşlarımı silerken anladım. Beraber seyredaldık. Dünyanın en güzel saatleri olabilirdi belki. Ne güzel şeydir, deniz kenarında başını yaslayabilecek bir omuz bulmak. Bunları bu yaşta farketmek bana biraz ziyanda olduğumu düşündürdü. "Olsun." deyip anın tadını çıkarmaya devam ettim.

    Kalktık şimdi. El ele yürüyoruz. Bana bir şeyler anlatıyor fakat dikkatim hâlâ denizde. Bu yüzden pek dinleyemedim. Sadece anlattığını biliyorum. Anlık seslenişiyle beni ürküttü. Sonrasında gülüştük. Güzel gidiyordu her şey. Vücudumdaki her hücre ise "Yapma, bu adam sana göre değil." diyordu. Ben ise onları dinlemekle kalbimi dinlemek arasında gidip geliyordum.

    Akşamın bitişi beni bir hüzne boğmuştu. Veda vakti gelince sarılıp oyuncağı elinden alınmış küçük bir kız gibi ağladım. Evimin önüne gelene kadar o, ben küçük bir kızmışım da o da benim babammış gibi beni susturmaya çalışıyordu. "Tamam, geçecek hepsi. Mutlu bir hayat süreceksin." diyerek teselli ediyordu.

    Kapımı açıp eve girdim. Apartman girişinde bırakmış, eve dönmeye doğru yola koyulmuştu o. Mutfağa geçip o fırına uzun uzun daldım. Sanırım bu bölümde tekrardan annemi yâd ediyordum. Geri gelebilmesi için nelerimi feda etmezdim. Kalktım ve yatağıma geçtim. Uyumak hayli zordur diye düşündüm fakat fırtına sonrası dinginlik gibi çöküverdim uykuya.
    ···
  4. 21.
    +1
    Gittiğim yer akşam buluştuğumuz park oldu. Sanırım kendi öz benliğimi ya da olmam gereken kişiyi akşam oraya bıraktığım için oraya gittim. Değiştiğimi hissedebiliyordum. Bu değişimi her ne kadar sevmesem de, olması gereken bir şeymiş gibi hissettirmesi beni kendime küstürse de biraz olsun sevincin, (zerre kadar da olsa) mutluluğun yoluna teslim ediyor. Artık sadece bulaşıkçı Aslı değildim. Bunun sevinci mi desem yoksa burukluğu mu desem ne dersem diyeyim, içimde yaşattığı bu duygu çok farklı hissettiriyor.

    Uzunca bir süre burada da oturduktan sonra eve döndüm. Ne yemek yapacağımı bilmiyordum. Karnım da acıkmıştı. Bu gün farklı bir şey olsun diye alışverişe çıktım. Aklımda ne yapacağıma dair en ufak ibare bile yoktu fakat bir farklılık olsun istiyordum. Sonuçta hayatım biraz olsun değişiyordu.

    Markete giderken aklıma fırın almak geldi. Genç bir kadındım fakat evimde bir fırın yoktu. Hemen bir mağazaya doğru yöneldim.

    içeri girdiğimde hoş bir şekilde karşıladılar. Aydınlatma insanı alışveriş yapmaya itiyordu. Dekor ise içimi anımsatıyordu, darmadağındı. içeride gezerken kapıda beni hoş karşılayan hanımefendinin yanımda olmadığını farkedince özgürce gezinmeye başladım. Yeni gelin gibi geziyordum bu hoş mağazada. Koltuk takımları, kumaş ya da ipeksi halılar, birbirinden büyük ve büyüleyici televizyon üniteleri arasında gezerken
    "Nasıl yardımcı olabilirim?" sesiyle irkildim. Fırın aradığımı belirttikten sonra çalışanın hemen arka tarafındaki fırınlara gözüm ilişti. Çok büyük sayılmazdı. Neden bilmiyorum ama fiyatı ne olursa olsun benim olsun istedim.

    Fırını kucakladım, eve gidiyorum. Çok mutluyum ama sebebini inanın bilmiyorum. Yeni bir şey alınca bu kadar mutlu olmam. Hatta "Ne zaman eskiyecek acaba?" diye düşünerek alırım. Bu sefer düşündüğüm tek şey yeniliklerin aslında iyi olduğuydu.
    ···
  5. 20.
    +1
    Bu gün izinliyim. işe gitmeyeceğim yani. Uzun bir süredir yalnız gitmediğimi düşünerek deniz kenarına gittim. Kulaklığımı takıp heybetini, sonsuzluğunu izlemeye başladım. Hava kapalıydı ama uzaklara dalmamı engelleyemezdi.

    Ne yapıyordum ben? Kendimi bir adamın ellerine teslim mi edecektim? Ya kaybolup giden yıllarıma ne olacaktı? Kendime verdiğim sözler? Bir şans verdim diye tamamen güvenecek miydim? En zor soru ise şu: Bunu neden yapıyordum?

    Tüm bunları düşünürken havada süzülen bir martının sesiyle dalgınlığımı bozdum. Canım biraz sıkılmıştı. O çalışıyor, bu yüzden arayamazdım. Markette de rahatsız edemezdim. Ne yapacağımı bilmez bir şekilde yerimden kalktım. Biraz gezinmek istiyordum. Gideceğim yer belirsiz bir şekilde, avareymiş gibi dolanmaya başladım.
    ···
  6. 19.
    +1
    Sözleştiğimiz parktayım. Bekliyorum. Belki de böyle bir şey yaparak aslında kendime zarar vereceğim. içimde buna yönelik o kadar çok kuşku var ki... Öte yandan, iyi bir şeyler olabileceği fikri de sardı bedenimi. içimde kaybolup gitmiş, unutulmaya yüz tutmuş duyguları anımsayacaktım belki de. Kendimi kandırıyor da olabilirim.

    Karşıdan geliyor. Gördüm onu ve yüzümde hafif tebessüme kaçan sırıtmayla gelişini izliyorum. Kendisi ise 32 dişini göstererek bana doğru yavaş adımlarla geliyor.
    "Selam. Çok teşekkür ederim tekrardan. Bana bir şans verdiğin için en azından."
    "Bunu iyi kullanacağını biliyorum."
    "Hadi, seni zütürmek istediğim bir yer var."
    "Pekâlâ gidelim."
    Yürüdüğümüz yol boyunca ailelerimizden yaşantımızdan bahsettik. Anlatacak pek bir şeyim yoktu benim. Ailem tarafından terk edilmiştim. Çoğunlukla o anlattı, ben sustum.

    Gitmek istediğimiz yere varmaya az bir mesafe kalmışken gözlerimi kapatmamı istedi. Standart erkek romantikliğidir diye düşünüp gözlerimi yumdum ve elinden tutarak yürümeye devam ettim. Biraz utanç vericiydi. ilk akşamdan elini tutmuştum. Biraz da tuhaf hissettirmişti. ilk defa bir sevgilim olmuştu.

    Geldiğimiz yer benim her gün geçip gittiğim, bunaldığımda kendimi attığım deniz kenarındaki kayalıklardı. Kayalıklara oturduk ve geçmişte korkumu yendiğim düşüncesiyle ayağımızı suya doğru uzattık. Biraz esintiliydi. Saçlarım uçuşuyordu. Yaşadığım duygu ise paha biçilmezdi.

    Saat 22.00 olduğunda eve gitmek istediğimi söyledim. Kırmadı ya da ısrar etmedi. Hatta evime kadar bıraktı. Eve girdiğimde mutlu hissediyordum. Aynı zamanda hiçbir zaman yaşamadığım büyük bir korkuyu da yaşıyordum. Kendimi açık denize sandalla açılmış gibi çaresiz ve bir o kadar da huzurlu hissediyordum. Uyuyabileceğimi pek düşünmesem de yatağa uzandım ve gözlerimi kapadım.
    ···
  7. 18.
    +1
    "Hayır, n'olur yapmayın! Bana bir şans verin! Beni direk reddedemezsiniz! Bu işe çok ihtiyacım var. Ne olur!"
    Ağlayarak uyandım. ilk seferde reddedilmiş olmanın acısıyla uyandım. Sanırım vicdan azabı çekiyordum. Belki de bir şans vermeliydim. Ona değil, ona vereceğim şansı aslında tüm insanlara verecektim. Bunu düşünür düşünmez apar topar evden çıktım. Direk çalıştığı markete gittim. Onu buldum:
    "Selam, n'aber?"
    "Eee, şey. iyiyim sen?"
    Kafası karışmışa benziyordu.
    "iyiyim ben de. Dünkü teklifin hâlâ geçerli mi?"
    "Eee, şey, tabii. Neden olmasın?"
    "Kaçta çıkıyorsun?"
    "20.00'da."
    "Pekâlâ, şu alt taraftaki çocuk parkında buluşalım. Saat 8'de."
    Sevinmişe benziyordu. Ağzı âdeta kulaklarına varıyordu:
    "Pekâlâ. Görüşürüz."
    "Görüşürüz."
    Arkamı dönüp gidecekken:
    "Hey, Aslı."
    Arkamı döndüm.
    "Teşekkürler."
    "Rica ederim. Tek şansın. Bunu berbat etme." derken gülümsüyordum.

    işten dönüyorum. Bu gün aylığımı aldım. ister istemez bir sevinç vardı zaten içimde. Eve geçip ince bir makyaj yaptım. Saatin gelmesini bekledim. Televizyon izlemeye başladım.

    Ah, şu işe bakın. Saat 8 olmuş.
    ···
  8. 17.
    0
    Gerçekten uyudu galiba *
    ···
    1. 1.
      0
      Hayır, uyumadım.
      ···
    2. 2.
      0
      Uzun bir hikaye var aklımda. Tek seferde bitirmek istemiyorum. Sindire sindire, yavaş yavaş bitireceğim. Bittiğinde ise okumasını istediğim bir kaç kişiye atacağım, yorumlarını isteyeceğim.
      ···
      1. 1.
        0
        Neden yazmiyorsun
        ···
  9. 16.
    0
    Eve vardığımda tek düşündüğüm, hayatım boyunca ilk defa aldığım bu teklifti. Güzel biri sayılmazdım. Pek bakımlı biri de değildim. Televizyon izlerken derin düşüncelere dalmışım:
    "Sanırım bir şans vermeliydim. Çok mu acımasız davrandım? Sahi; yoldan geçen birisi bana küfretse, yanlış anladığımı düşünüp "Afedersiniz, anlayamadım." der miydim? Yoldan geçen rastgele birisi bana küfrettiğinde bile bir şans verebilecekken neden bu teklifi silip attım? Aman, neyse. O da diğer erkekler gibidir. En fazla uçkuru peşinde koşuyordur. Boşver."

    Telefonumun çalması bütün dalgınlığımı bozdu. Arayan üniversiteden arkadaşım Çağla'ydı. "Ne isteyecek acaba?" diye düşünerek açtım telefonu:
    "Selam Çağla, bu ne hoş sürpriz!"
    "Selam Aslı. Seni özledim. Uzun bir süredir konuşmuyoruz. Bütün sosyal medya hesaplarını kapatmışsın. Bir sorun yoktur umarım."
    "Çok vakit harcıyorum diye kapatma kararı aldım. Bu yaşıma gelmişim, ergen kızlar gibi sevgili mi arayacağım? iyiyim böyle."
    "Seni anlıyorum. Baksana, haftaya sizin oralara geleceğim. Eski günlerdeki gibi gezer miyiz? inan çok özledim seni."
    "Olur Çağla, neden olmasın? Ben de seni özledim. Hem tek sıkılıyorum. Bende kalırsın gidene kadar."
    "Teşekkür ederim Aslı'cığım. Ben bilet almaya gidiyorum o zaman. Haftaya görüşürüz."
    "Görüşürüz."

    Hayret ettim. Bir şey istemedi. insanlara olmayan güvenimden dolayı böyle hissetmemin normal olduğu geldi aklıma. Devamında bedenimi saran yorgunlukla yatağıma girdim. Sabah erken uyanmalıydım. Yarın işe erken gitmem gerekiyordu. Işıkları söndürdüm, uyudum.
    ···
  10. 15.
    0
    Dinliyorum devam et
    ···
  11. 14.
    0
    Devam et kardersim ben dinliyorum
    ···
  12. 13.
    +1
    ilk defa bu kadar zorlu ve dalgın bir gün geçirdim. Kalp kırdığımdan dolayı mıydı bu kederim yoksa, yoksa ilgileniliyor olmak mı beni derinden etkiledi? inanın bilmiyorum. Koşar adımlarla eve döndüm ve son kalan paramla bir ekmek almak için tekrar o markete girdim. O da oradaydı. Bir cesaret bulup özür dileyecekken,
    "Sabahki hareketimden dolayı tekrar özür dilerim. Ben zarar vermek istememiştim. Ya da seni kızdırmak. Ya da... "
    "Her neyse. Ben de özür dilerim. Sert çıkıştım biraz. Benim gibi insanlar birileriyle konuşurken fazla tutarsız olabiliyor. Kusuruma bakma."

    Ekmeklerin olduğu çok da küçük olmayan koyu kahverengi dolaba doğru yöneldim. içimde bir kuşku vardı. Bir de "Acaba yine beni izliyor mu, izlediğini yakalarsam bu sefer bu kadar sert çıkışmamalıyım." diye düşünüyordum. Ekmeğimi alıp şeffaf naylon poşete yerleştirdikten sonra kasaya doğru yöneldim. Seri adımlarla, kaçarcasına yürürken bir sesle olduğum yerde donakaldım:
    "Hey bakar mısın?"
    "Efendim. Acelem var görüyorsun."
    "Ben sadece biraz gezebilir miyiz merak etmiştim."
    "işlerim var üzgünüm."
    "Hadi ama! Saat 9'da çıkacağım. Çok vaktini almayacağım. Söz veriyorum."
    "Üzgünüm."
    "Bana bir şans ver, lütfen." dediğinde arkamı döndüm ve hiçbir şey söylemeden krem rengi fayanslar üzerinde daha hızlı yürüyerek kasaya gittim. Ekmeğin parasını öderken etrafa bir göz gezdirdim. Bana bakıyordu. Bakışlarına normal bir insan çok fazla anlam yükleyebilirdi belki ama benim normal biri olduğumu söyleyen birine rastlayabilmiş değilim. Bu yüzden kafamı kasaya çevirip para üstünü aldım ve kararmak üzere olan havaya eşlik ederek evime gittim.
    ···
  13. 12.
    +3
    Kötü bir gece geçirmiş olacağım ki zıplayarak uyandım. Biraz da sırtım ağrıyor. Ani hareketlerle odayı toparlayıp üzerimi değiştirdim. Yine bir şeyler alma vaktiydi. Koşar adımlarla evden çıktım ve markete doğru yürüdüm.

    Neden oraya gidiyordum aslında bilmiyordum. Evdeki malzemelerle ihtiyacımı giderebilirdim. Hatta artacağını bile düşündüm bir an. Beni oraya iten şey neydi?

    Markete girdim. Gündelik elbiselerle geziniyorum. Raflar arasında göz gezdirirken bir anda ürkercesine yerimden sektim. Dikizleniyordum. Belliydi.
    "Ne yapıyorsun sen!"
    "Hiç dalmıştım. Özür dilerim."
    "Çok korkuttun beni!"
    Koskoca adamı azarlamıştım. Üstüne bir de özür dilettirmiştim. Biraz kendimden utanarak eve gittim. Hızlıca yemeğimi yiyip pek sevmediğim part-time bulaşıkçılık işime doğru yolumu tuttum.
    ···
  14. 11.
    0
    Rezerved güzel yazıyosun
    ···
  15. 10.
    0
    iyiye benziyor
    ···
  16. 9.
    +2
    Okuyan var mı yok mu merak ettim
    ···
  17. 8.
    +4
    Yol kenarı bitkileri hiç bu kadar gözüme güzel gelmemişti. Ne yaptımsa kendimi onları izlemekten alıkoyamadım. Zira bildiğimiz yabani otlardan onlar da. Kimisi diğerlerine göre daha geniş yapraklı, kimisi uçlarında sarı çiçekler olan bitkiler... Bir an daldım bir anda o sarı çiçekli ufak bitkiye. En az benim kadar dayanıklıydı. Küçüktü belki lâkin kim bilir hangi zorluklar altında yetişti.

    Yolun hemen karşı çaprazında bana seslenen biriyle o düşünceli anı bozdum:
    "Hey! O çiçekte ne var o kadar düşünecek? Yolun kenarı onlarla dolu. Yol boyu hepsini böyle inceleyecek misin?"
    Kahkahasıyla bir anda sinirlerimi alt üst etti:
    "insanlar bir şeylere dalarak farklı şeyler düşünebilir. Bu seni ne kadar ilgilendirmeli!"
    Pes ettiği surat ifadesinden belliydi. Geri adım attı ve marketin içine girdi. Kafamda gitmek istediğim yer orasıydı ama bir an düşünüp biraz ilerideki markete gitmeyi hedefledim. Böylesine saygısız bir insana para kazandırmaya niyetim yoktu.

    Yürüyerek marketin önünden geçip ilerideki markete girdim. Alacaklarım belliydi. Pek yemek yapmayı bilen birisi değildim. Yemek yapmak oldum olası ilgimi çekmemişti zaten. Kadın olmama rağmen sanırım yaşantım beni biraz erkeksiliğe itmiş olmalı ki kadınsı uğraşlara (temizlik, bakım, makyaj... ) saçmalık gözüyle bakıyordum. Tabiki erkeksi uğraşlar da çok gereksiz geliyordu. iki arada bir derede kalmış gibi hissederdim genellikle.

    Yemeği çabucak hazırlayıp yedim. Biraz da etrafı toparladım. Kimse gelmese bile evimin düzenli durması gerektiğini düşünürüm. Açtım televizyonu, yaktım sigaramı. Oturdum, bir şeyler düşünüyorum. O marketteki çocuk aklıma geldi. Sinirlerimi bozdum. "Pekâlâ, artık yatma vakti." diye söylenerek yatağıma geçtim ve uyudum.
    ···
  18. 7.
    0
    Dinliyorum.
    ···
  19. 6.
    +4
    Okuyucum yok belki sorun değil akşam eve gidince devam edeceğim. Şu an entry resmindeki yerde oturuyorum ve biraz üşüdüm.
    ···
  20. 5.
    +2
    Evin yolundayım. Bu sefer o hiç sevmediğim sokaktan gidip yolumu uzatacağım. O sokağı sevmeme sebebim yolu uzatması değil aslında. insanların pek samimi gelmeyen muhabbetlerine en çok burada şahit oluyorum. Yolu uzatma sebebim ise günün güzel oluşu ve dışarıda olduğum süre zarfında kendimi daha iyi hissetmem.

    Sokağa girdim. Hafif yokuş yukarı yürüyorum. Genişce bir sokak ama insanların kapı önlerinde oturup birbirleriyle muhabbet içerisinde olmaları, işte bu beni daraltıyor. Bu duygu sanırım bu çevrede bir tek bende var. Baksana insanların hallerine. Ne kadar itici şekilde gülüşüyorlar. Hepsinden iğreniyorum. Hepsinden! Yarın öbür gün biri dara düşse hiçbiri ötekinin yardımına koşmaz ama öyleymiş gibi davranıyorlar. Bu beni içten içe nefretle dolduruyor. Her birine tek tek bağırıp içimdeki kini kusmak istiyorum. Neyse. Bu gün güzel bir gün. Bu yüzden bu gün kötü duygulara yer yok. Tabii içimdeki şu boşluk hissi dışında.

    Eve geldim ve yemek için az malzemem olduğunu farkedip eski portmantodaki kışın aldığım hafif eskimiş montumun cebine elimi attım. Ufaktan yokladıktan sonra 3-5 kuruş para buldum. Bir de kumbaramda birikmiş bir kaç lira vardı sanırsam. Onu da kontrol edip olan parayla markete gitmek üzere evden çıktım.
    ···