Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Hamd alemleri yaratan Allah'a
Salat ve selam yaratılmışların en hayırlısına, âline ve ashabına.
Bundan sonra,
Kıymetli Müslüman kardeşlerim, sizi en içten dileklerimle selamlıyorum. Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Barakatuh. Allah izin verirse size bu yazımda, şu ana kadar sizden özellikle gizlenen itikadi meselelerden bahsedeceğim. Başlık çok mu saçma geldi? Yahut "acaba adam dalga mı geçiyor" diye mi düşündünüz? Hiç sıkıntı değil, bir zamanlar ben de bilmiyordum.
Meselelere kısım kısım değineceğim Allah izin verirse.
1- ALLAH'IN ŞERiATI DIŞINDAKI YÖNETiM BiÇiMLERiNiN HÜKMÜ
Allah subhanehu ve teala; gerek devlet işlerinde, gerek günlük hayatın ikamesinde kendi hükümleri dışındaki hiç bir hükmü geçerli kabul etmez. Kendi hükümlerini üzerimize farz kılmıştır, bu hükümleri ilga edenlerin ise kafir olduklarını bildirmiştir. Bunu delillendirmeden önce; sana şunu öneriyorum, bugüne kadar sana sürekli olarak öğretilen "din ve devlet işi karışmaz" kuralını sorgula. Bu kimin kaidesi, niçin karışmasın, madem din devlete karışmayacaksa Allah niçin bizlere devlet yönetimi için hükümler indirmiştir, Rasulullah (s.a.v) döneminde ne ile hükmediliyordu?
Allah'ın şeriatının neye göre farz olduğuna gelince, Alemlerin Rabbi şöyle buyurmuştur :
"Sonra seni de emirden bir şeriat üzere kıldık. Öyleyse sen; ona uy, sakın bilmeyenlerin heveslerine uyma." (Casiye 18)
Sizlere "din ve devlet işi karışmaz" mottosunu dayatanlar bu ayeti gizlemek için çok uğraşırlar, hatta ayetteki "şeriat" kelimesini olmadık anlamlar ile çevirirler. Merak eden varsa ayeti bizzat açıp okusun, elif ba bilmiyorsanız Türkçe okunuşunu da bulabilirsiniz. "Şeriat" kelimesi bizzat geçiyor.
Özenle gizlenen bir diğer ayet :
"Doğrusu Tevrat'ı Biz indirdik. Onda hidayet ve nur vardır. Kendilerini Allah'a teslim etmiş peygamberler, yahudi olanlara onunla, Rabb'a kul olanlarla alimler de Allah'ın kitabından elde mahfuz kalanla hükmederlerdi. Ve ona şahid idiler.
Şu halde insanlardan korkmayın da ben den korkun ve ayetlerimi az bir değerle değiştirmeyin kim de allah in indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar kafirlerin kendileridir (Maide 44)
Ayet için fazla bir şey açıklamama gerek yok sanırım, açıkça "Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir" yazıyor. Eğer ayette devletin ikame edeceği hükümlerden bahsedilmediğini iddia edecek olan varsa hemen bir sonraki ayete baksın, arayışına cevap bulacaktır.
Bu konuyla ilgili bir çok ayet yazabilirim, fakat kitap bizzat bu konuda muhkem ayetler ile dolu. Yazıyı uzatmamak için kısa kesiyorum. Umarım sizler için anlaşılır olmuştur. ikinci kısma geçerek burada okuduklarınızı pekiştirebilirsiniz
2-DEMOKRASi NEDiR?
Belki de karşı çıktığım şeyin halkın yönetici seçmesi olduğunu sananlar çıkabilir. Hayır, islam'ın hüküm sürdüğü topraklarda halkı bilinçi Müslümanlardan oluşan bir ülkede yöneticinin halk tarafından seçilmesi ictihadi bir meseledir. Benim bahsettiğim şey Allah'ın hükümleri dışında kanun koymaktır.
Demokrasinin günümüzdeki tanımı kısaca şudur; halkın vekalet verdiği yöneticilerin halk adına kanunlar çıkarması. Tanım üzerinde fazla durmadan doğrudan ülkemizdeki duruma geçiyorum. Burada iki meseleye değineceğiz Allah'ın izniyle. ilki seçilmiş milletvekillerinin çıkardığı kanunlar, diğeri de onlara vekalet vermek.
Milletvekillerinin çıkardığı kanunlardaki sıkıntılara değinecek olursak : Örneğin, Allah bizlere içkiyi yasaklamıştır, (bakınız: bakara 219/maide 90,91) fakat bu kanunlara göre içki serbest. Allah zinayı yasaklamış ve had cezası emretmiştir (bakınız : Nur 2) fakat bu kanunlara göre zina serbest. Allah bizlere kumarı yasaklamıştır (bakınız: bakara 219/maide 90,91) fakat bu kanunların hükmettiği ülkede devlet kumarı serbest bırakıyor, hatta milli piyango adı altında bizzat kendisi oynatıyor. Bunun gibi daha bir çok örnek verebiliriz. ilk kısımda bahsettiğimiz gibi, bu Allah'ın hükümleri dışında hüküm koymaktır, küfürdür.
Diğer mesele, onlara vekalet vermek. Türkiye'de insanlar milletvekillerini kendilerine vekil tayin ettiklerini biliyorlar. Kendi adlarına kanun çıkardıklarını biliyorlar. Bir kişi nasıl kurban kesmek için kasaba vekalet veriyorsa ve kurbanı bizzat kendisi kesmiş sayılıyorsa hakeza kanun yapması için vekalet verdiği kişilerin yaptıkları da bizzat kendisi tarafından yapılmış gibidir. Mecliste birbirlerini ısıran, birbirlerine şerefsiz diyen, birbirlerine ana avrat söven insanlara kanun yapması için vekalet verenler, onların mecliste çıkarttığı her kanundan mesuldür.
3 - TAĞUT NEDiR?
Tağut, Kur'anın 8 ayetinde geçer. Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyen ve Allah'ın indirdikleri ile yönetmeyen yöneticiler, hakimler demektir. Bunun yanısıra büyücü, sihirbaz, Allah'ın dışında kendisine ibadet edilen her şey, Allah'a karşı haddini aşan her şeyi ifade etmek için de kullanılır. Rasulullah (s.a.v)'in yeğeni ibn Abbas (r.a)'ın öğrencisi Mücahid, Tağutu şu şekilde tanımlar :
"Tağut, insanların idarecisi konumunda bulunan, halkın kendisine danışıp işlerini hükme bağlamasını istedikleri, insan suretindeki şeytandır. Allah'ın kanunları dışında kendisine başvurulan insanların efendisidir" (Suyûti, Ed-Durru'l Mansur, Cilt 2, Sayfa 2)
Allah'ın kitabında tağut şu şekildedir :
"Sana indirilene ve senden önce inidirilenlere; inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? (Onu) inkar etmeleri ile emrolunmuş iken Tağut'un önünde mahkeme edilmek isterler. Halbuki şeytan, onları uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor." (Nisa 60)
Ayette açık ve seçik bir şekilde tağuta Allah'ın indirdiği dışında hüküm veren kişi anlamı verilmiştir.
Başka bir ayette
" Andolsun ki; her ümmete: Allah'a ibadet edin ve tağuttan kaçının diye peygamberler göndermişizdir. Allah, içlerinden kimini hidayete erdirdi. Kimi de sapıklığı hak etti. Şimdi yeryüzünde gezin de; peygamberleri yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün." (Nahl 60)
"Dinde zorlama yoktur" kısmı cımbızlanıp duran şu meşhur ayette de tağuttan bahsedilir :
"Dinde zorlama yoktur. Gerçekten hak, batıldan iyice ayrılmıştır. Öyleyse her kim tağut'u inkar edip, Allah'a iman ederse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Ve Allah, Semi'dir, Alim'dir." (Bakara 256)
Tağutun manasını iyice kavradığınızı düşünüyorum. Önceki kısımları okuduysanız günümüzdeki tağutların kim olduğunu da anlamış olmanız gerek.
4 - TAĞUTLARA KARŞI NE YAPMALIYIZ?
Cevap aslında basit; tağutu inkar etmek, tağuttan kaçınmak ve Allah'ın indirdiklerine bağlanmak. Bahsi geçen 8 ayeti de bulup okuyarak cevap bulabilirsiniz. Fakat benim size söylemek istediğim asıl şey tağutu inkar etmeyenlerin durumudur. Üstte yazdığım Nisa suresi 60. ayeti isterseniz bir daha okuyun :
"Sana indirilene ve senden önce inidirilenlere; inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? (Onu) inkar etmeleri ile emrolunmuş iken Tağut'un önünde mahkeme edilmek isterler. Halbuki şeytan, onları uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor." (Nisa 60)
Bir şey dikkatinizi çekti mi? Allah'ın indirdiği dışında hüküm veren tağutlara başvuranları Allah subhanehu ve teala, peygamber (s.a.v)'e hitaben "Sana indirilene ve senden önce inidirilenlere; inandıklarını iddia edenler" olarak tanımlıyor. Dolayısıyla, tağutu inkar etmeden iman edilmiş olunmaz. Tağuta başvuran Allah'ın hükümleri dışındaki başka hükümleri kabul etmiştir, hakimiyet konusunda Allah'a şirk koşmuştur.
ÖZETLE :
Allah'ın hükümleriyle hükmetmemek küfürdür. Oy kullanan bir kişi Allah'ın hükmü dışında başka hükümleri bu ülkeye hakim kılanların işlediği cürüme ortaktır, ona bizzat vekalet verdiği için tıpkı kendisi bu küfrü işlemiş gibidir. Anlamayan varsa bir daha okusun, bu konu oldukça önemlidir. Önümüzdeki referandumda "evet" diyenler Allah'ın indirdiği ile alakası olmayan yeni anayasayı getirerek bu cürümü işlemiştir. "Hayır" diyenler de Allah'ın indirdiği ile alakası olmayan şimdiki anayasayı muhafaza ederek bu cürümü işlemiştir. Aynı şekilde, 5 veya 7 senede bir olan diğer seçimler için de aynısı geçerlidir; küfürdür, şirktir. Allah'ın indirdiği ile hükmedilmeyen bir ülkede bir Müslüman oy kullanmaz.
Alıntı değildir.