/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    0
    Sağ elimin işaret parmağını yalayıp elimi havaya kaldırdım, ufak bir rüzgar da olsa onu hissetmek bir yandan da zaman kazanmak istiyordum. Ne yaptığımı bilircesine elimi havada
    daireler çizecek şekilde çevirip geminin sağ tarafına doğru savurdum. Bir elimi pusula masasına dayamış öbürüyle aptal saptal hareketler yapıyordum.

    Bir anda gemi sağa doğru adeta bir gülle gibi fırladı ve sağımızda duran büyük kayalıkların içerisinden sanki orada hiç birşey yokmuşçasına kayıp geçti, ne dalgalara takılıyor
    nede başka bir sepeten ötürü rotasını değiştiriyordu. Fırtınanın yeterince dışına ulaştığımızda havada duran elimi indirdim ve sırtımda sol omzumun yakınlarında bir yanma hissettim.
    Bakışlarımı arkama çevirdiğimde yeşil bir silüetin kılıcını omzumdan sapladığını ve gökyüzündeki girdabın hızlandığını gördüm.

    Bir delikten içeriye çekilimişçesine savrulduk, girdap hızını arttırdı ve bir anda gökyüzü normale döndü, dalgalar gemimizi sallıyor, ve rüzgar yüzümü okşuyordu.
    Ne etraftaki yeşil sisten nede insanların yeşil silüetlerinden bir iz yoktu ama omzumdan aşağıya doğru inen sıcak kan hala oradaydı.

    Dizlerimin üzerine düşüp bakışlarımı yere odakladım. "Demin, ne oldu öyle" kendi kendime düşünüyor omzumdan yavaşça koluma oradan da yere süzülen kanı izliyordum.
    "Buradaydık ama bu dünyada değildik.." Tam da sıska denizcinin söylediği gibi, güvertede olamsı gerekenden çok daha fazla kişi vardı ama buraya ait değillerdi, bu dünyaya.

    Kulaklarımın yavaşça açılmasıyla birlikte adım sesleri işittim, güvertedeki bir kaç kişi doğrudan olduğum yere koşuyorlardı. "Mınısktimin yerinde bi ben yaralanmak zorundayım,
    şaşarım" diyerek doğrulmaya çalıştım ama dengemi sağlayamıyordum. Kendimi güvertenin ahşap zemininie bırakırken birinin beni yakaladığını hissettim, sıcak ve güven dolu
    bir hissiyat.. Bahar esintisi gibi bir koku, içimi ürperten bir ses.

    "Dinlen"..
    ···
  2. 27.
    0
    Ne yaptığımı bilircesine başımla onaylayıp bir anda arkamı döndüm, gemi de vücudu olmayan ama yeşil sis halinde dolaşan silüetler vardı. Gözlerim şövalye zırhı içerisindeki
    siyah saçlı kadını arıyor ama hiç bir yerde bulamıyorlardı.

    "Ruhlarımız.." Arkamdan gelen bir sesle irkilip bakışlarımı adeta suyun altından konuşurcasına bulanık gelen sese çevirdim. "Ruhlarımız, navigatör. Biz artık dünyada olamayız."

    Bu geçen gece her bilgi bir rumdur diyen sıska denizciydi.

    "Ne demek istiyorsun?" dedim, ne olduğunu anlamaya çalışıyor, her bir yardımı özenle kucaklıyordum.

    "Burası, dünyadan bağımsız lakin bir o kadar da boş ve tehlikeli" dedi adam belli belirsiz ellerinden birini kaldırıp omzumun üzerinden arkamı işaret ediyordu.

    Gemi de daha önce görmediğim ve güvertede bedeni bulunmayan silüetlerden birisi kılıca benzer birşey kuşanmış üzerime yürüyordu.

    "Elini çabuk tutsan iyi olur, navigatör" Sıska adamın sesini tekrar işittim ve haklı gibi görünüyordu. Birşeyler bu silüetleri bana karşı kışkırtıyordu.
    ···
  3. 28.
    0
    "gibtimin gemisi, tak vardı fırtınanın içinden geçtik." Pusula masası benden daha dengesiz, sanki o bana tutunuyordu. "iki gün kıyıda bekleyip fırtına dindikten sonra
    hareket etsek olmaz mıydı? Tamam herkesin bilip de benim bilmediğim numaralarım var ve belli ki insanlar bu numaralara bel bağlamış durumda ama hiç değilse uyanmama
    ihtimalimi düşünemezlermiydi" Sağ elimi yumruk yapıp kendi kendime konuşmayı bıraktım.

    "ASH NiR'AN VELADO'R!" binlerce kişinin, kadın ve erkeklerin, çocukların ve yaşlıların, binlercesinin aynı anda söylediği bir kelime işittim. Sesleri o kadar kuvvetliydi ki
    bir gök gürültüsünü andırıyordu. Gözlerimi açtığım anda dalgalar neredeyse havada donup kalmış, gemi neredeyse hiç kıpırdamıyordu.. Tam karşımda simsiyah metal zırhının içinde
    daha önce gördüğüme yemin edebileceğim bir kadın duruyordu. Siyah uzun saçları hissedemediğim bir rüzgarla dalgalanıyor, beyaz donuk yanaklarını okşuyordu. Benimle yaklaşık olarak
    aynı boyda , büyük bir kılıcı geminin ahşap güvertesine dayamış öylece bakıyordu. Kılıcı tutan ellerinden birini bırakıp arkamda bir yeri işaret etti.

    Gökyüzü simsiyah, ara ara şimşeklerin mavileştirdiği bir tonda girdap şeklindeydi. Geminin etrafını yeşil bir sis sarmıştı ve güvertede gördüğüm herkes öylece dona kalmış,
    yeşil birer silüete dönüşmüşlerdi. Biraz dikkat edince hem dünyadaki hallerini görebiliyordum hemde yeşilimsi sis hallerini.

    Sarışın adam yeşil bir sis bulutu halinde yanıma adımladı ve piposunu kaldırıp bir nefes çekti. "Bu yeni birşey Navigatör, böyle bir gücün olduğunu bilmiyordum" Adam benimle
    konuşurken dudakları kıpırdamıyor, geride bıraktığı vücudu olduğu yerde duruyordu. "Çıkar bizi bu cehennemden, Neilly".
    ···
  4. 29.
    0
    Elimi en yakınımda bulunan yere doğru uzattım ve eğildim. Sıkıca tutunup dalganın beni güverteden kazımasını engellemek istiyordum. Dalga gemiye çarptığında darbe beklediğimin
    çok üzerindeydi. Tutunduğum küçük pusula masası neredeyse yerinden çıkmış bir vidanın zoraki sıkışmasıyla yerinde duruyordu. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama ciğerlerimi yakacak
    kadar uzun bir süre dalganın içerisinde kaldıktan sonra tekrar rüzgarı hissettim.

    "Neilly! Saçmalamayı bırak ve çıkar bizi buradan!" Sarışın adam ıslanmış piposunu çılgınca sallıyor içindeki suyu boşaltıyordu. Gözleri benimkileri delip geçerken tek düşündüğüm
    nasıl bir mucize ile buradan çıkacağımdı.

    Pusula masasından destek alıp doğruldum ve yüzüme düşen can sıkıcı saçları kulağımın arkasında birleştirdim. Bu gün uyanır uyanmaz o odadan çıkışımı sorguluyordum. Bu esnada
    dalgadan yeni kurtulmuş olan gemi kendini toplayabilmek için rodeo yapan bir at gibi dalgalanıyor, üzerindekileri fırlatmaya çalışırcasına sallanıyordu.

    "Sanırım şimdi iki parmağımı kesip beni köpek balıklarına atacaklar" farkında olmadan yine kendi kendime konuşuyordum. Sağ elimi kaldırıp tam olarak nerede gördüğümü hatırlayamadığım
    yaraya tekrar baktım. "Parmaklarımı kesecekler.." Kendi kendime tekrar edip duruyordum, zihnimin bir yerinde buna dair birşeyler vardı ama ne anlama geldiğini bilmiyordum.

    Etrafımdaki sesler adeta denizin içinde kaybolmuş, yine kendimle baş başaydım, rüzgarın saçlarımı nazikçe okşayışı bana zamanı sanki daha yavaş ilerliyormuş gibi hissettiriyordu.

    Dalgalarıyla Gaellon'u kırbaçlayan deniz bu karşılaşmayı kesin ve net kazanacak olan taraftı. Navigatör kelimesinin bir anlamı olmalıydı şayet bu yön bulmayla alakalı değilse
    ne ile alakalıydı.

    Gözlerimi kapatıp hırçın denizin üzerimize yürüyüşünü dinledim. Ellerim titryior, ıslak avuçlarım heyecan ve korkunun getirdiği hissiyatla ısınıyordu.
    ···
  5. 30.
    0
    "Hey, güney-batıya çevir." Dürbünü indirip boğumları iç içe geçirirken esmer kadınla göz göze gelmiştim.
    "Ne saçmalıyorsun sen, sanki bu fırtına ilerlememize izin veriyormuş gibi, fırtına nereye isterse oraya sürükleniyoruz Navigatör şimdi şakalaşmayı bırakta bizi buradan çıkar"
    ne yapmam gerektiğini benden daha iyi bildiğinden şüphem yoktu. Çok fazla kişiyle göz göze gelmeyi istemiyordum bu sebeple bakışlarımın yönünü hiç değiştirmedim. Tam ağzımı açıp
    kendimi kurtaracak doğaçlama birşeyler söylemeye hazırlanıyordum ki yardımıma yetişen gözcü kulesindeki sıska denizci oldu.

    "Eşkiya dalga, sağdan yaklaşıyor irylth!" Denizci telaşla geminin sağını işaret ediyordu.
    "Bu galleon'u kaybetmeyeceğiz" dedi isminin irylth olduğunu öğrendiğim esmer kadın. Bakışları tekrar benimkileri yakalamıştı "Navigatör, bu gemi en fazla iki gün daha dayanır,
    eğer şimdi birşey yapmazsan iki gün sonra elinde çekiçkle çivi çakanlara katılırsın" diye kükredi.

    Hiç birşey söylemeden başımla onayladım, yüzümde ciddi bir ifade ile derin suların hırçınca yükselişini izliyordum. Sarışın adam güvertedekilere bağırıyordu, ikinci kaptan yere
    eğilmiş geminin korkuluklarından destek alıyordu. irylth dümeni o kadar sıkı tutuyordu ki artık kollarındaki damarlar bir kadında görülmeyecek kadar belirginleşmişti.

    "Çarpışma için hazırlanııııın!" Sarışın adamın tekrar bağırdığını duyduğum anda dalgayla çarpışacağımız gerçeğini kavrayabildim. Senelerdir denizlerle boğuşan bu vücudun içinde
    çok tecrübesiz hissettiren bu geç algı utanç vericiydi. Dalga gemiye sağından çarptığında irylth hariç herkesin eğilip bir yerlere yapıştığını görüyordum, dümeni kaybetmemek
    için elinden geleni yaptığı belliydi.
    ···
  6. 31.
    0
    Kendime ayraç, part 30
    ···
  7. 32.
    0
    Saygımı belli etmek için kısa süren narin bir vücut hareketiyle eğilip doğruldum ve üst güverteye, dümenin olduğu yere doğru hızlı adımlarla ilerledim.

    ikinci kaptan hemen geminin arka tarafına geçmiş geminin onarılması gereken yerlerin listesini çıkarıyor ve bir yandan da bozulmuş gemi pusulasına küfürler yağdırıyordu.
    Yakınından yürüdüğümü farkettiğinde küçük bir harketle selamlaştık, henüz konuşacak bir fırsatımızın olmadığının farkındaydık. Pusulanın yanına yaklaşırken ne söylemem yada
    yapmam gerektiği hakkında hiç bir fikrim yoktu, zaten pusulanın işime yaramayacağının bilincindeydim ama yine de oraya yürüdüm. Sarışın adamın sırıtan ifadesi altında
    belime bağladığım dürbünü çözüp hızlı bir hareketle boğumlarını tetikledim , dürbün neredeyse üç katı daha uzun bir hale gelmişti.

    "Oooo, güzel ganimet Neilly" Adamın yavaş el hareketleriyle beni alkışladığını işitebiliyordum.
    "Hadi oradan" deyip gülümsedim ve dürbünü kaldırıp etrafta göz gezdirmeye başladım. An itibariyle ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrimin olmayışı avuç içlerimin
    hızlıca terlemesine sebep oluyordu.

    "Hadi navigatör, çıkar bizi bu fırtınadan" Esmer kadının sesini işitmeme rağmen cevap vermek istemedim, dürbünden bakmaya devam ederken hafifçe kafamı salladım.

    Etraftakilerin benden fantastik birşeyler beklediğinin farkındaydım lakin neler yapabildiğimi henüz kendim de bilmiyordum, daha doğrusu bu bedenin neler yapabildiğini.
    Fırtınanın dışında dalgaların azaldığı bir bölge yakalamış ve doğrudan güney-batıya gitmemiz gerektiğini düşünmeye başlamıştım. Yön tayini konusunda bu zamana kadar beni hep
    yarı yolda bırakmış olan beynim an itibariyle verdiği kararlardan çok emin gibi görünüyordu.
    ···
  8. 33.
    0
    Bu sefer yatıyorum, okuyan olursa iyi okumalar, geceniz iyi geçsin.
    ···
  9. 34.
    0
    Hala havada duran elimi indirip kılıcı serbest bıraktım, kılıcın ahşap zeminde çıkarttığı gürültü güvertede hala ne olduğunu anlayamamış mürettebatı uyarmış olacak ki bir anda
    hışırtılar eşliğinde işlerine döndüler. Yeniden asılması gereken bir alt yelken ve ahşap desteklerde tamirat gerektiren bölgeler vardı.

    "Yaralandım mı?" Ne demek istiyordu ki bu kadın, bana dokunmayı bırak yerinden bile kıpırdayamamıştı. Belki ikinci silahtan gelen metaller az çok isabet etmiş olabilirlerdi ama
    çok daha kötüsünü gördün deyip geçtikleri onca şeyin yanında bu hiç kalırdı.

    "Ne saçmalıyor-" elimden süzülen ılık kanı hissettiğimde ne kastettiğini anlamıştım.

    Kılıcı fırlatırcasına özgür bıraktığımda elimdeki kayışını hissetmiş, daha sonra keskin metali avucumun içinde hapsetmiştim. Elimi ara sıra aydınlanan gökyüzünün yardımıyla incelerken
    farkına vardığım durum beni daha çok korkutmuştu. Nerede gördüğümü hatırlayamadığım bir şekilde bu yarayı daha önce görmüştüm ve bu midemin bulanmasına sebep olmuştu. Lorin yakasından
    çıkarttığı mendili uzatırken eş zamanlı bir biçimde 2 kupa rumu gerisin geri güverteye göndermiş ve gözlerimi gecenin şiddetli gözyaşlarının altında kapatmıştım. Çok yorgun hissediyordum,
    vücudumda acımayan kemik yok gibiydi. Kendimi güverteye bırakıp bir daha uyanmamayı dileyerek bir nefes verdim.
    ···
  10. 35.
    0
    Erkek seslerinin ahengli bir şekilde bir şarkı eşliğinde yükselişini duyuyordum.. Başım çatlıyor, bütün kaburgalarım sızlıyordu. Düştüğüm yer çok yüksek olmalıydı.

    "Hasgibtir.. Lan belim" Gözlerimi açmadan bir elimi belime doğru bastırdım. O sırada rahat ve yumuşak bir yerde yattığımı farkettim. Kıyafetlerim hala ıslak ve üzerimdeydi.

    "Garanti hastayım.. Bu sefer garanti ölürüm" Gözlerimin önüne denizdeki cesetler geliyordu, gözlerimi daha fazla kapatmamın bana bir yararı yoktu. Göz kapaklarımı hafif aralayıp
    etrafı süzdüm, başımı hiç kıpırdatmıyordum. Olduğum yer gaz lambaları ve mumlarla aydınlatılmış, içerisi gayet sıcak bir odaydı.

    "Nere-" Oda bir anda sağa doğru eğildi ve refleks olarak vücudumu kasmanın getirdiği ağrılarla inledim. Bu sıradan bir oda değildi, hareket halindeydik.

    Ben bir gemideydim, başka açıklaması olamazdı yada birileri iki teker üzerinde at arabası sürmeyi öğrenmişti. Atlarda kuvvetli olacak ki kısa sürede diğer tarafa
    yalpalayıp hemen topluyorlardı ama hiç nal sesi yoktu.
    "Gerzek" deyip hafif güldüm kendi Kendime, güldükçe göğsümdeki ağrılar kendilerini hatırlatıyorlardı. Hafifçe doğrulmaya çalıştım ama nafile, en az üç yada dört kaburgamda kırık
    olmalıydı. Yakınlarda tutunabileceğim bir yer aradı gözlerim ve gaz lambasının montelendiği demire iliştiler.

    "Ya burdan çıkarım, ya burayı yakarı-" bir anda kapı açıldı ve içeriye sarhoş bir adam girdi. Nefesim kesilmiş adamı ve odada silah olarak kullanabileceğim birşeyi bulabilmek
    için bakınıyordum.

    Adam önce düşecek gibi oldu ama son anda kapının koluna tutunup kapıyı sonuna kadar yasladı ve orada dengesini sağladı, düşme tehlikesini atlattığı gibi gözleri üzerime çevrildi.
    ···
  11. 36.
    0
    Okuyan yoksa bi mola verip akşam üzeri devam edeyim. Okuyan varsa 1-2 part daha yollayıp öyle mola vereyim.
    ···
  12. 37.
    0
    "AMINA KODUKLARIIIIM!"

    Küfrü savurduktan hemen sonra heyecanla etrafımda dönüp tepki verebilecek bir kişiyi aradım. Kendi kendime gülüyordum ve hiç kimseden bir tepki hatırlamıyordum

    "huur ÇOCUKLA-" Bir anda altımdaki zemin kayboldu ve düşmeye başladım ama artık kahkaha atmaktan yanaklarım ağrımış karnım kasılmıştı.

    "Anaya küfrü kaldıramadılar heralde" diye düşünüp tekrar gülmeye başladım, düşüyordum. Gözlerimi kapattım, ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama buraya geldiğimden beri
    ilk defa rüzagarı hissedebiliyordum.. Rüzgar..

    "Lan" Aniden gözlerimi açtım ve yüksek bir köprüden düşmekte olduğumu farkettim. Yukarıda patlamalar görüyordum, metal sesleri, çığlıklar, küfürler ve ben düşüyordum.

    "LAN" Sırtımda çok büyük bir yanma hissettim, ferahlatıcı bir yanmaydı bu.. Suyun içindeydim..Bir sürü ceset ve tahta parçası ile birlikte derinlere doğru sürüklenen vücudum
    acı içersindeydi.. Acıyı hissedebiliyor olmanın verdiği mutluluk ve aynı zamanda öfke ile ellerimi denizin üzerinde bir ampul gibi parlayan güneşin önüne doğru kaldırdım.

    "Parmaklarım geri gelmiş" Kendi kendime düşünürken ciğerlerim artık isyan ediyordu. içinde bulunduğum durumun önemini kavrayıp kendimi yukarı çekmeye başladım..

    Bir..iki..Üç... Kaç kulaç attığımı bilmiyorum gözlerim artık kararıyorlardı..

    "Yoksa böyle mi ölmüştüm? Parmaklarım ne zaman kopacaklardı? Ya avucumun içindeki yara? Lan cidden ölmüşmüydüm ben? Bu gerçek mi yoksa bi görü mü? Yok lan canım acıyor bu gerçek olmalı."

    Kafamın içindeki düşünceler bilincimi yerinde tutan tek şeylerdi ve bu aynı zamanda acıyı hissetmeme sebep olan şeydi.

    "Bir kulaç daha" Sol elimi son bir çabayla tekrar kaldırdım ama suyu aşağıya itmeye gücüm kalmamıştı.

    Kolumda bir baskı hissettim ve aniden yukarı çekildim.

    "Burada biri var! Burada canlı biri var!" iri kıyım birinin sesini duyabiliyordum. Yüzümde aptal bi gülümseme, kendimi bıraktım.
    ···
  13. 38.
    0
    "Bu böyle olmayacak, bi tetikleme lazım deminki sesler gibi birşeyin tetiklemesi lazım" sol elimi yumruk yapmış sağ avucumun içerisine sertçe vurmaya başladım.
    "Çocukluğuma inersek hallolcak gibi ama nası.." En garantisi çocukluğum diye düşünüyordum. Öyle olmalıydı. Yetişkinliğe eriştiğimde hayatımda fantastik birşeyler
    meydana gelmiş olsa bile çocukken sahip olduğum kişiliğim asıl ben olmak zorundaydı. "Hatırla artık hatırla mına koduum hatırla artık" Kendi kendime küfürler savurmaya devam edip
    ufakta olsa bir çocukluk kırıntısı aramaya devam ettim. Kaç saat geçti bilmiyordum. Gözlerimi açtım ve hiç birşeyin değişmediğini gördüm. Etrafımda belli bir yere yürüyen insan silüetleri,
    Karanlık ama bir okadar da belirgin bir boşluk. Ellerimi kaldırıp iç geçirdim.

    "Parmaklarımın ikisi hala yok" bulunduğum yerde zamanın nasıl işlediği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. insanlar sürekli hareket ediyorlar ama sanki hiç bir yere
    ulaşamıyorlardı. Zaman sanki hiç akmıyordu.

    "Biraz uyusam kimsenin umrunda olmam heralde" Kendi kendime konuşmayı alışkanlık haline getirmenin verdiği aptal bir gülümsemeyle oturduğum yerde uzandım.
    "Aşağı düşmesem bari" Sahiden aşağıda ne vardı? Bir anda doğrulup saçlarımı düzelttim ve kendi kendime gülmeye başladım. "Çok gerek vardı ya, gerizekalı". Etrafıma son bir kez bakıp
    gözlerimi kapattım ve kollarımı yanlara açıp kendimi serbest düşüşe bıraktım.

    "Ceronim-" Olduğum yere surat üstü düşüp öylece kalmıştım. Altımda bir zemin görünmüyordu ama daha önce adım atmaya çalıştığımda boşluk olduğundan emin olduğum yer şu an
    düşmemi engelleyen bir zemindi.

    "Öyle miii?" kendi kendime iddaalaşıp biraz gerindim ve koşarak atladım bu sefer gözlerim açık ve vücudum herhangi bir düşüşe hazırdı.

    Yine sert zemine ayak basmıştım.

    Gözün alabildiğine bir boşluk, insan silüetleri boşluklarda adımlıyor, lanet bir karanlık ve hissizlik..Ben buraya tıkılıp kalmıştım.

    "LAN KiMSE YOK MU?!"

    Onca zemin varken sesimin hiç yankılanmaması çok garip geliyordu.
    ···
  14. 39.
    0
    Yine buradayım, sağ elimin iki parmağı ekgib.. Sesleri artık duymuyorum. Kafamın içinde yalnız ben varım.. Hala nefes almıyorum.

    "N'oluyor lan.." Kendi sesimi işitebiliyordum. "Konuşabiliyorum" Ellerimi heyecanla birbirine sürterek bir süre etrafı inceledikten sonra başka bir şok atlattım.

    Bir sürü belli belirsiz silüet bir yerlere sürüklenircesine yürüyorlardo.. Adeta sıra olmuş yavaş adımlarla ilerleyen her bir kafilenin başka bir rotası var
    gibi görünüyrodu.iyi de ben hangi kafileye aittim? Herhangi bir kafileye doğru bir adım atmaya kalktım ve aniden irkildim. Ayağım boşlukta sallanıyordu.

    Görünmez bir yol üzerinde duruyordum ve gideceğim yer zaten belliydi anlaşılan. Dışına çıkmama müsade yok gibi görünüyordu. Ayaklarımı yerden hiç kaldırmadan sürüye sürüye
    ilerlemeye başladım. ilerledikçe bir uğultu duyuyordum ve giderek güçleniyordu. Etraftaki belli belirsiz silüetlerin hiç birisi benim gibi değildi, sırayı bozmuyor
    nereye gideceklerini adeta biliyor ve önlerinden başka hiç bir yere bakmıyorlardı. Görüp görmediklerinden bile emin değildim.

    "Hey!" Belki birinin dikkatini çekerim diye şansımı denedim ama duraksamadılar bile. "Belki de beni duymuyorlardır" Biraz önce konuşamadığımı göz önüne alırsam
    etrafımdakilerin beni duymaması gibi birşey çokta garip olmazdı. "Bacağına kuvvet adamım-" cümlemi bitiremeden duraksadım. Cidden ben kimdim?

    "Apartmanlar.. Gemiler, ortaçağ madenleri, yüksek teknoloji arabalar.. Mınıgibtimin bi zaman yolcusu falanım heralde" Yavaş yavaş kendime geliyordum ve bu beni
    gülümsetmeye yetiyordu. "Babama ileride zaman yolcusu olacam desem ne derdi lan acaba?" Tekrar duraksadım. "Babam?" Babamı hatırlayabilirsem belki kim olduğumu
    bulabilirdim. Evet evet ailemden bir kişiyi bile hatırlasam kafiydi.

    Olduğum yerde oturup bağdaş kurdum, gözlerimi kapattım. Meditasyon yapar gibi aptal bi gülümsemeyle tekrar hızlı bir film şeridi oluşturmaya çalışıyordum kafamda. "Hadi lan hadi lan hadi"
    Bir süre kendi kendime küfürler savurup güldükten sonra gözlerimi tekrar açtım.
    ···
  15. 40.
    0
    Sesler bir anda kesildi. Kendime dair hiç birşey hatırlamıyordum. Mekanlar farklı suratlar hepsi gözlerimin önünden geçiyordu. Sanki hızlandırılmış bir film
    izler gibiydim. Gemilerden gemilere süzülüşüm, etrafımdaki kahkahalar, korku çığlıkları.. Başka bir yerde bir odadayım, manzara harika .. yerden en az 50-60
    metre yüksekteyim. Yine bir yerde bir aracın içindeyim, kontrol bende değil. Arkada oturuyorum...

    Evime ulaştığım bir sahne, yorgunum.. Kapıyı güzel bir kadın açıyor, sarılıyor. Evliyim.. içeriden bebek sesi duyuyorum.. Oğlum? Kızım mı? Bilmiyorum..

    Herşey o kadar hızlı ilerliyor ki..

    Bir madendeyim, el arabası ile taş çıkarıyorum.. Etrafımda aynı kıyafeti giymiş bir sürü insan var.. Zırhlar içinde bir kaç kişi emirler yağdırıyor..

    Deniz kokusu geliyor burnuma.. Yine denizdeyim.. Bu sefer yelkenlerdeyim , yüksek bir yelkene tırmanmış etrafa bakıyorum.. Manzara muazzam.. Gemi eski bir
    Galleon.. Göz alabileceğine büyük bir gemi, tam bir inci.. Bu geminin kaptanı olacağım günleri hayal ediyorum..

    Bir anda görüntü tekrar değişiyor. 12 kişi ile bir masada oturuyorum. Bir kişi itiraz ediyor diğerleri onu sakinleştirmeye çalışıyor.. Yüzlerini seçemiyorum
    ama aralarından bir bayan tartışmadan uzak, göz göze geliyoruz, gülümsüyor. Görüntü yine değişiyor. Bir makine inşa ediyorum. Benim gibi bir kaç kişi daha var.

    Hesaplamalar yapıyoruz, yaşlıyım ellerim titriyor. Ama güçlü hissediyorum.

    "Yakında, çok yakında bitecek" diyor bir bayan. Göz göze geldiğim bayana benzetiyorum. Biraz daha yaşlı.

    Görüntüler duruyor. Karanlık, hissizlik, bir boşluk. Sonu olmayan bir boşluk görüyorum. Yine aynı bayan, muhteşem bir güzelliği var. Bir şövalyenin zırhı
    içerisinde daha genç, gözleri parlıyor. Elinde kocaman bir kılıç var, ucu yere saplanmış, iki bacağının tam ortasından süzülüyor. Elleri kılıcın sapında üstüste
    dinleniyor. Kafası hafif yana düşmüş, gözlerinde endişe ve hüzün karışık bir şekilde bana bakıyor. Göz yaşlarının oluştuğunu görebiliyorum.

    "Riath-" Sözümü bitiremeden görüntü yok oluyor.
    ···
  16. 41.
    0
    "Kim konuşuyor?" Seslerle iletişime geçmeye çalışıyordum. Nefes almıyor ve hiç birşey hissetmiyordum ama bilincim yerindeydi. Bir uyuşturucu sonucu bu hale gelmiş
    olabilir miydim? Deminki kaçık ses bir kaptandan ve yelkenlerden bahsediyordu.. Belki de bir gemideydim..

    "Kim mi konuşuyor?" Bayan sesini tekrar duydum hemen ardından iri kıyım adamın sesi yükseldi.
    "Dalga mı geçiyor bu?" Öfke belirtileri sezdiğim sesin hemen ardından alaycı sesi işittim.
    "Çocuğu yalnız bırakın deliler bırakın da azcık kendine gelsin, birazcık daha delirsin!" Konuşmanın hemen ardından her biri yüksek sesle kahkaha atmaya başladı.
    Kahkahalar kesilmiyor adeta tekrara bağlamış bir ses gibi yankılanıyorlardı.

    Bir anda gözlerim büyümüş ve gerçek yıldırım gibi çarpmıştı.

    "Gemi.." Gemiyi hatırlıyordum. Ama bir gemi değil bir çok gemi hatırlıyordum.. Buharlısından yelkenlisine, büyüğünden küçüğüne.. Yasal olanından en korkulanına..

    Asıl soru şuydu..

    "Ben kimim?"
    ···
  17. 42.
    0
    Rezerved
    ···
  18. 43.
    0
    okumayın demir oldu
    ···
  19. 44.
    0
    "OOOO Kendimize gelmişiz" Körkütük sarhoş olan adam elinde koca metal bir bardak tutuyor , üzerine döke döke konuşma aralarında içmeye devam ediyordu.

    Hücreye benzer bir yerde değildim, lüks sayılabilecek bir odaydı bu da tutsak olmadığımı gösteriyordu.

    "Dışarı çık, henüz dinlenmeye devam etmek istiyorum" dedim ve adamın yüzündeki kahkaha birden silindi.

    "Ne dinlenmesinden bahsediyon da?" Herif kapıyı bırakıp bir iki adım attı ama gerisin geri aynı yere döndü "Dinlenme bitti!" Sesini yükseltmeye başlamıştı.

    Tekrar hızlıca odada göz gezdirdikten sonra bir silaha ihtiyaç duymadan da bu adamı etkisiz hale getirebileceğim kanaatine varıp ayaklarımı yere indirdim ama üst bölgemdeki
    acı dayanılmazdı.

    "Kararımdan pişmanlık duymaya başladım bile" diye mırıldandım. Adam da bunu duymuş olacak ki gülmeye başladı.

    "DiNLENME BiTTi EVLAT! ŞiMDi EĞLENCE VAKTi!" Herif elindeki bardağı havaya kaldırıp ağzına bile yaklaştırmadan içindekini suratına boşaltmaya başladı.

    "Bi bunlar ekgibti mınıskim, iyi bari düşman değiliz herhalde." diye mırıldandım tekrar. "Yardım ette kalkayım gibik, sıkıldım zaten burada birileri gelse de
    kaldırsa diye kapıya bakıyorum" dedim, samimiyeti yüksek tutmaya çalışıyordum.

    "Hah şöyle" diye kükredi adam. Görünüşe bakılırsa görmüş geçirmiş birisiydi, kollarında çeşitli kegibler, eski kurşun yaralarına benzer çukurlar vardı.

    Kafasındaki bandana neredeyse tamamen ıslanmış ama yağlı saçlarından düşmemek için sıkıca tutunuyor gibiydi.

    Adamın da yardımıyla yerimden doğruldum ve duvara tutundum, kendisine gitmesini işaret ettim. Kendi kendime hareket edebilecek kadar dengeli olmak zorundaydım ve
    bunu bu odadan çıkmadan başarmalıydım.

    "Nereden düştüm olum ben, baya bi dağıtmışız kasayı" acı içinde tane tane konuşuyordum.

    Adam olduğu yerden hafifçe ayrılıp bi kahkaha patlattı ve iri kıyım eli sırtımda patladı "Bişey olmaaaz daha beterlerini gördük"

    Acıdan gözlerim karardı ve anca bi öksürük ile cevap verebildim."Sen-" sağ kolumla ağzımın kenarını silip devam ettim "Sen git ben birazdan gelirm".

    Adam heyecanla kapıyı çarpıp çıkmıştı bile, benim cümlem bitmeden gitmiş bile olabilirdi. Kapı kapandığı anda oda sola doğru yalpaladı ve dengemi kaybetmekten korktuğumdan
    olduğum yere çöktüm.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    0
    "Bu kadar adamı küçük bi at arabasına sığdıramazsın, bu kesin gemi" deyip gülmeye başladım "ne olacaktı cehenneme at arabasıyla gidecek halin yok ya" acı eşliğinde bir süre
    daha gülmeye devam ettim.

    Bir kaç denemeden sonra nihayet dengemi sağlayabilmiş bir yerlere tutunmadan, hafif eğik bir postür sergilesemde kendi kendime ayakta durabiliyordum. Bir iki sefer odanın
    içerisinde turladıktan sonra kapıya yöneldim.
    "Sonsuza kadar burada saklanamazsın, dışarıya çıkıp nasıl bi taka bulaştığını öğrenmen lazım" kendi kendime tembihler ede ede kapı kolunu çevirdim ve kapıyı kendime doğru çektim.

    Kapı yerinden kımıldamıyordu.

    "Şunu açabilecek gücün bile kalmadıysa hepten sıçtın, zütü açıp şuraya domalsan daha çok şansın olur" halime acıyordum ama bi yandan da denemeye devam ediyordum.

    Kapıyı zorlarken elimin kaymasıyla beraber kapının dışarıya açılması bir oldu.

    "Bi terslik var" tekrar kapı girişinin yanındaki desteklere tutunup kapının yavaşça ve gıcırdayarak açılmasını izledim. içeriden gelen yüksek şarkı seslerine rağmen
    o gıcırtıyı sonuna kadar duyabilecek seviyede tedirgindim.

    "Bu kapı daha demin içe-" Sözümü bitiremeden gemi tekrar sarsıldı ve bir sürü insanın aynı anda "HOOOOOP" diye şarkıyı yarıda kesip sallantı biter bitmez devam edişini
    dinledim. Kapı aralandıkça daha geniş bir alanı görüyor ve içerideki her kafayı saymaya çalışıyordum.
    ···