+10
-3
hocam şöyle düşünüyorum. Bilincimiz hayatımıza zerre etki etmiyor. Belki biraz, umarım. Dışarıdan aldığımızı karıştırıp çorba yapıyoruz ve yine birine veriyoruz kullanması için. Doğmayı da düşünmeyi de yaşamayı da seçmedik ve yaşarken bile çevre, genler ve başka etkiler tarafından kullanılıyor yada programlanıyoruz. Yani düşüncelerimiz toplum içinde içgüdüsel davranışlarımızı etkilemiyor. Ama uygun ortamı bulduğumuzda biraz rahatlamamıza izin veriyor beynimiz. Özgür irademiz belki yok ama sosyalleştikçe bilinçaltımız yeniden şekilleniyor. Duyguları, düşünceleri açtıkça bir zinciri daha kırıyoruz. Ve istesekte istemesekte zamanla sosyalleşiyoruz. Hiçbirzaman hayalimizdeki gibi üstinsan olamıyoruz. Kimse de olamıyor. Mutlu olmamızın anahtarı algımız. Deliler mesela toplumda zerre saygı görmezler ama mutludurlar. Çünkü kafalarında istedikleri dünyada yaşarlar. Herkes bazen mutlu oluyor bazen depresif. Mutluluğu bir yanılsama gibi görüyorum. Hayatın bir adım atmamız için önümüze koyduğu umutlar, o umutları yakalamak için koşarken mutlu olursun aslında ama sen koştukça hani küçükken denemişsindir gökkuşağının altından geçmek istersin. Bir gün dağa kadar çıkmayı düşünmüştüm ama ben yaklaştıkça o uzaklaşıyordu. umutta böyle kaçar senden kovalamanı bekler. O arada algıların olumluysa mutlu olursun.
Bende senin gibi asosyal yaşamayı tercih ediyorum şu anda. Bir kız arkadaşım olsa fena olmazdı ama ilerde olur illaki. Ama şunu farkettim insan toplum içine girdiğinde kendinden uzaklaşıyor. Bilinçli düşüncelerin, her ne kadar kendinin payı az olsa olsa da benim demek istediğin bir şey, sürünün beynine uyman için yokoluyor. Biz sosyal fobiklerin sevmediği şeylerden biri de budur belki. Ortak bir bynin hücresi olmaktansa kendimile yaşamak istiyoruzdur içten içe. Sosyallerin mutlu görünmesi bundandır belki. Çünkü topluma katılmak ve bilincini kaybetmek zevk veriyordur insana belki. Sahte amaçlar peşinde hayatını dahi hiçe sayabilirsin çünkü o sahte amaçların ötesine baktığında umutsuzluk vardır.O amaçlar aslında sahte değil doğrusu çünkü hayatın akışında belli bir temel amacın kamufle olmuş hali gibi. Savaşlar, aşk vs. Ama benim sorunum onların benim özgür irademden kaynaklanan şeyler olmayışı. doğanın verdiği bu yanılsama hayale sarılmak zorundayız mutluluk, saygı ve benzeri insani ihtiyaçlar için. bir bakteriden farkımız olmayacaksa, dünyanın üstünde yaşamın çarklarından biri olarak yaşayıp öleceksek bilincimiz neden var acaba?
Sözün özü bilinçaltını değiştirmek zor da olsa dış etkiler olumlu oldumu biraz telkinle vs değişebiliyor. Bana arkadaşlarımın olumlu faydası olmuştu baya. Şimdi istesem sosyalleşebilirim ama artık senin dediğin gibi yalnızlık daha hoş geliyor. Çünkü önceden düşündüğüm gibi özgür olmadım sosyalken. Arkadaşların bana yapıştırdığı olumlu etiketler bile risk gibi görünüyordu özgür düşünmeme. Topluma katılacaksam bir birey olarak etiketlenmeyi göze almam gerekiyor. Şimdi de üstümde etiket var ama o etiketle benim için ayrılmış karakterle, o karakteri kendim seçmiş olsam dahi yeterince ben olmayacağını bilmediğim için bir ömür boyunca yaşamak ürkütücü geliyor. Bir şeyin parçasıysan taviz vermen gerekiyor, bir yanını eksiltmen gerekiyor. Biraz fazla abarttım bu etiket meselesini belki çünkü illa bir karakterim var diye o karakter gibi düşnümek zorunda değilim. Sürekli gelişen bir karakter neden olmasın üstümde hep kalacak değil ya bu. Sorunumuz fazla düşünmemiz de olabilir hocam :D üstünde yaşadığımız dünyanın kuralları değişecek değil ya.
Tümünü Göster