Ertesi gün araba kiralayıp gelincikana tepesine doğru sürdük. Arabayla belli bir yere kadar çıkıp daha sonra yürümeye başladık. En tepeye çıkınca göle doğru dönüp aşağı inmeye başladık. Gördüğümüz her kayanın etrafını dikkatlice inceliyip hilal'i bulmaya çalışıyorduk. Aşağı biraz inmiştiki murat bağırdı
rickyyyyyyy
Hemen yanına koştum. Hiç bir şey demeden eliyle hilali gösterdi. Yavaşça hilalin züterdiği yöne doğru inmeye başladık. Bu sefer her taşın üstünde çarpı işareti arıyordum. Defterde yazdığı gibi irice bir çukur görüp içine indik. El fenerlerimizi açıp mağarada ilerlemeye başladık. Tıpkı defterde yazdığı gibi dar koridordan geçtik ve geniş odaya ulaştık. Hemen tavandaki çarpı işaretini ardık. Çok geçmedende bulduk. Altınlarımız 13 adım ötemizdeydi ama hangi yönde 13 adım olduğunu bilmiyorduk. Önce dört yöne doğru 13 adım sayıp işaret koyduk. Sonra işaretli dört yeri kazdık ama bi tak çıkmadı

Ben biraz gerildim tabi ama murat çukurların tam ortasını tekrar işaretledi. Tekrar kazıyorduk ki kazmam bişeye çarptı. Sevinçten delirdik mağaranın içinde. Çukuru itinayla kazıp testiyi aldık. Kazma küreği orda bırakıp mağaradan çıktık. Sevinçten tüfekleri çıkarıp bütün fişekleri havaya sıktık. Arabaya binip motelimize döndük. Testiyi masanın üstüne koyup kapağını itinayla açtım. Ağzı fazla geniş olmadığı için altınlar zor çıkıyordu. Murat sijerim testisini diyip testiyi masanın üstüne vurdu. Kırılan parçalarıyla beraber altınlarımızda etrafa saçıldı. Yerdeki altınları toplayıp etrafı 2 kere kontrol ettik başka altın kaldımı diye. Saydık 127 altın çıktı içinden. Ankaraya dönüp kara borsadan bir işaddıbına 400 bine sattık. Parayı harcamak için biraz bekleyelim diye anlaştık. Parayı yarı yarıya bölüştük. Birkaç hafta sonra harcamaya başlıycam.

Beyler hikayem bu kadar. Okuyan panpalarıma teşekkür ediyor, beğenenlerin ilk entry şukulamasını rica ediyorum.