1. 1.
    -1
    (bkz: deep webin hayatımı mahvedişi) başlığında hikayeye başlayan panpadan hikayeyi devralmıştım. onun yazdığı kısmı bu entryde tekrar paylaşıp benimkilerle birleştirdikten sonra hikayeye devam edeceğim.

    neyse ben başlayayım dinleyecek olanlar varsa gelsin buyursun
    şöyle başlayayım. 17 yaşında mecbruri sebeplerden dolayı ukrayna'da dayımın
    yanına gittim. türkiye'deki eğitimim bitirmiştim fakat her hangi bir üniversiteye
    yerleşemedim. aldığım puan oldukça düşüktü. bunun sebebi internet başında 7-24
    online oluşumdu. hacking konuları ile ilgilenmekteydim(fazla bir bilgim yoktu tabi). site yapıp 3-5 kuruş birşeyler kazanıyordum. o sıralar gezmiş olduğum bir forumda deeb web e ilişkin şeyler okumuştum. çok fazla giblemedim.
    hayatımı karartacak olan deeb web e girişim ukrayna maceram ile başlamıştı. nerden bilebilirdim ki bu kadar korkunç şeyler yaşayabileceğimi...

    ukrayna da ilk ayımı geçirdim. bu süre zarfında ukraynacayı az buz çözdüm. derdimi anlatacak, dışarı çıkabilecek kadar biliyordum ukraynacayı. odessa yı ise yavaş yavaş tanıyordum. gözlemlerime göre nezih sakin bir yerdi.
    yakın zamanda dayımlarada fazla yük olmamak amacıyla oturduğum semtin ilerisinde
    bulunan bir pizzacıda işe başladım. telefondan siparişleri alıyordum. bazen rusça
    konuşan müşteriler olduğunda çok büyük sıkıntılar yaşıyordum. bu yüzden yavaş yavaş rusça da öğrenmeye başladım. ülkenin büyük bir bütünlüğünda ukraynaca hakim olsa da rusça konuşanlarda vardı. pizzacının patronu dayımın arkadaşıydı, bu sayede işe girebilmiştim. yoksa daha doğru düzgün ukraynaca bilmeyen kişiyi bırak telefonlara bakmayı, yerleri silmek için bile almazlardı. (ki her sabah zaten yerleri de ben ve 1 eleman siliyorduk)
    neyse fazla da uzatmayayım, yavaşdan asıl olaylara geçeyim...

    odessa da bulunduğum süre zarfınca pek internete girme fırsatım olmamıştı. işten çok yorgun geliyordum.
    haftada 2 gün iznim vardı. biri salı günü (değişebiliyor) biri de cumartesi. yanımda getirdiğim laptopdan daha önce takıldığım forumları inceliyordum. hack bilgilmi genişletmeyi çalışıyordum fakat hala pek bir tak bildiğimi de düşünmüyorum. yer imlerime bir göz atayım dedim. deep web e ilişkin yazıyı yer imlerime ekledim. sonra dedim ki , bir bakalım, neymiş bu böyle. baktım baktım ve baktım...

    ilk olarak tor browser ı indirdim. okuduklarımdan çıkardığım sonuçla burada her türlü polis, mafya, katil (kısacası her bir taktan) bulunuyordu. tor browser ip adresimi gizlemesine rağmen önce güvenlik diyerek birde proxy kullanmaya başladım. bu iyice bağlantı hızımı düşürmüştü fakat yinede yapmalıydım. mac adresimi gizlemeyi unutmadım. girdim bu deeb web denilen lanet olası şeye. ilk olarak tordir e girdim. burada deeb web siteleri kategorilendirilmişti. gözüme ilk çarpan kısım adult oldu. merakla tıkladım, sonrada içerisindeki sitelere tıkladım, tıkladım, tıkladım...

    her türlü çocuk ferresi vardı, ulan bir tane de yetişkin ferresi olmaz mı diyerek lanet okudum. kapattım sekmeleri. ahmia.fi adresinden biraz araştırma yaptım. her türlü şey bulunuyordu bu amk yerinde. lise de derslerim kötü olmasına rağmen ingilizcem iyiydi. bu sayede yinede az buz anlayabilmiştim içerikleri. ilk bulduğum şey dökümandı. beynimizi yüksek verimle nasıl kullanırız diye. ingilizceydi. dökümanı bilgisayarıma indirdim. her türlü virüsün bu deeb web de bulunduğunu biliyordum. bende zaten sanal makineye indirmiştim. sanal makineye bulaşacak bir virüs, gibim kadar zarar vermezdi. dökümanı editlemeye koyuldum. bu sayede içerisine trojanımı atacak ve bu deeb web deki sazanları kekleyecektim.

    yok mafyası , yok katili, bunlar nereden anlayacaktı ki, çoğunun bilgisayar bilgisi oldukça düşüktür. harikulade yiyeceklerini biliyordum.

    dosyaya highmemory.exe adında bir dosya koydum. bu dosyaya 2 kez tıklatıldığımda error mesajı veriyor, kişinin haberi olmadan virüs sisteme giriyordu.

    tekrar lanet olsun o güne, bir pizzacı ne yapacak ki milletin bilgisayarındaki verileri! ne yapabilirdi, neyi değiştirebilirdi,

    sadece hayatını...

    dıbına koduklarımın bilgisayarına baktığımda her türlü ferre bulunuyordu, adamlar arşiv yapmışlardı. bir ara arşivi kendime almayı düşündüm vazgeçtim. bu sırada işimi de aksatmıyordum tabiki de. sadece izin günlerimde bilgisayarın karşısında oluyordum. ama bu bana yetmiyordu. işten ayrılmayı düşündüm, fakat zaten aldığım maaşın yarısını dayımlara veriyordum. beni burada ağırlıyorlardı zaten.

    bu deep web denilen illetin iyice içine düşmüştüm. karşıma çıkan herşeyi okuyordum. seri katil arayanı bile vardı. durum içler acısıydı, ilanın altındaki yorumlara baktığımda, herifler mail adreslerini verip "bana ulaş,ben yaparım" tarzında birşeyler dediklerini anlamıştım. inanamazsınız, adamın teki telefon numarasını vermişti. çok pis gülmüştüm, geri zekalı herif diye.

    gülmem, numaranın 0532 ile başladığını görünce durdu.

    aslında şaşırmamak gerekiyordu. çünkü burada türklerin olduğunu biliyordum elbette. sadece seri katil ilanında ne işi olduğunu düşündüm. adamın numarasını bir kağıda yazdım. ertesi gün işe gittiğim vakit arayacaktım. kararlıydım. numarasını yazan biri olduğuna göre oldukça geri zekalıydı, hem de aşırı. onu kandırmak da çok kolay olacaktı.

    işe gittiğim gün, izin günümde yaşadıklarımı düşünüyordum. adamı aramak için öğle paydosunun gelmesini bekliyordum. saat geçmiyordu. ama sonunda öğle paydosu gelmişti. numarayı iş yerimden aradım. her ne kadar geri zekalı olsa da tedbiri elden bırakmamak gerekir. !!! önce güvenlik ééé aradım herifi. telefon uzunca bir süre çaldı. açan olmadı. 2 dakika sonra bir daha denedim, olmadı. neyse sonra ararım diyerek bir şeyler atıştırmaya başladım. paydosun bitmesine 10 dakikadan daha az bir süre kalmıştı. numarayı son kez bir daha tuşladım. uzunca bir süre çaldı, çaldı, çaldı.

    en sonunda bir kadın açtı...

    ne diyeceğimi bilemedim. bir kadını hiç beklemiyordum, hatta erkek çıksa bile ne diyeceğimi bilmiyordum.
    kadın aloo dedi. ben de aloo dedim, kadın buyrun dedi. bende ne diyeceğimi düşünürken ağzımdan birden " deep web ?? " çıktı(soru işaretinin anlamı, soru sorarmış bir tonda söyledim o yüzden) yok yanlış numara dedi kapattı. bu ne iş dedim. niye kapattığını düşünürken birden aklıma geldi. tabi ya amk numarayı yanşlış yazdım dedim. başka bir açıklaması olamazdı çünkü. neyse akşama bir kez daha ararım diyerek işime döndüm. o gün kendimi işe yeteri kadar verememiştim. müşterilere adresi, menüyü 2 defa tekrarlattırıyordum. en sonunda "yok kalsın" demelerinden korkuyordum ki böyle bir şey olmadı. bulunduğum semtte medeni insanlar vardı çünkü, anlayışlılardı.

    işten çıkmadan önce son bir kez daha aramak için telefonun tuşlarına, özenle bastım, aradım. telefon çaldı
    anında açıldı.

    "efendiiioommm" diye ürkütücü bir ses karşıladı beni...

    "anooooğğğ" dedim.
    "pardon" dedi. az önce 'efendiiioommm' diye haykıran adam kibarca bunu dedi. evet cidden dedi.
    hatamı anlayarak düzeltmeye çalıştım. birden fazla dil bilince ister istemez karışıyor. adam nerden anlaasın amk. neyse ben konuşmaya başkadım.
    "alo, pardon ben ilanınız için aramıştım."
    "ne ilanı"
    "numaranızı internete koymuştunuz oradan buldum"
    "anlamadım" dedi amk geri zekalısı. zaten biliyordum geri zekalı olacağını.
    "deeb web" dedim
    "haa o iş" dedi. ipneye bak ya. burada adam öldürtecek, gelmiş hiçbir şey yokmuş gibi konuşuyor.
    "ben kanada'da yaşıyorum" dedim
    "türk müsün dedi"
    "türk asıllıyım" dedim.
    "türkiyeye gelebilecen mi, iş burada"
    "eğer anlaşırsak neden olmasın."
    "haa tamam ne kadar istiyorsun?"
    "yalnız ben grivna biriminden istiyorum dedim"
    "pardon" dedi. yine tekrarladı. nedense bu sinirimi bozuyordu. ama büyük bir pot kırdığımı anlamıştım. grivna ne amk. euro de geç. neyse adam geri zekalı çakamaz zaten diyerek toparladım."
    "euro cinsinden alırım ücreti."
    "tamam, 10 bin € iş öncesi, iş bittikten sonra da 15 bin € olur mu dedi?"
    normalde seri katil ilanlarına baktığımda atıyorum 5 bin iş öncesi, 5 bin de iş sonrası veriyorlardı.
    bu herif niye böyle yaptı diye düşünürken "orda musunnn ?" diye bir haykırma duydum.
    "evet, tamam anlaştık. bilgileri alayım dedim"
    "tamam". dedi

    herifi iyi kekliyecektim. hem de çok iyi...

    adamın bana ev adresini ve telefon numarasını verdi. hiç ara vermeden aldığım numarayı aradım.
    "merhaba sizinle konuşmak istiyorum" dedim
    "buyrun" dedi.
    "sizi öldürmek isteyen birileri var" dedim.
    "dalga mı geçiyorsun arkadaşım git başkalarıyla uğraş" dedi.
    'hayır' dememe fırsat kalmadan telefonu kapattı ipne. ulan adamı kurtarmak senin neyine. sırf türk diye başımı belaya sokacaktım. lanet okudum. acaba benim gibi yapanlar var mı diye düşünmeye koyuldum. deeb web de onlarda seri katil ilanı vardı. sonra da 'yok lan' benim kadar insaflısı yoktur dedim. şu adamdan da parayı almayı düşünmüyordum aslında. parayı bitcoin (deeb web para birimi) olarak istemeyi düşündüm, sonra da boşver dedim. hiç almayayım, hiç bulaşmayayım dedim. şimdi ne yapacaktım? adam inanmiyor ki bana. aslında gidip vuracaktın headshotu. ama korkarim ki ben. insan canına kıymak bu kadar kolay mı ? diye düşüncelere daldım, daldım datttttttttttttt...
    ···
  1. 2.
    -1
    http://anket.uludagsozluk.com/s/421
    ···
  2. 3.
    +1 -1
    telefon çalmıştı. mesai saati bitti bitecekti.
    "alo açık mısınız" dedi bir bayan
    "kusura bakmayın, şu anda kapatıyoruz" dedim
    "peki iyi akşamlar" diyerek kapattı.

    neyse dedim. uzun zamandır deeb webe girmiyordum. şu seri katil işi de bekleyebilirdi. başkasına yaptıracak hali yoktu ya. adamı ikna edebilirdim.

    deeb web de bu sefer ırc chat kanallarını buldum. anonymous un bile kanalını orada buldum. girdim, baktım. bir tak anlamadım. herkes kendi dilinde yazıyordu. giberim böyle kanalı dedim çıktım. high quality diye bir kanal vardı. oraya girdim. kanalda 120 ye yakın kişi vardı. ve kimse birşey yazmıyordu.
    "hi" dedim. hala yanıt yoktu.
    "are you here guys?" hala yanıt yoktu.
    bunu yazmamdan 2-3 saniye sonra adamın teki postunu yolladı. resmen kitap yazmış. anladığım kadarıyla herkes bu adamın yazmasını bekliyordu. özelden adam bana yazmıştı. "sen yenisin galiba ?" dedi. "evet" dedim. bana kanalın içeriği hakkında bilgi verdi. politik bir kanalmış. ülkelerin gizli belgeleri falan filan. bunların hepsini deeb web de rahatlıkla bulabileceğimi söyledim. "bu kanalda onları tartışıyoruz" dedi. "tamam" dedim. ne yazdığını okuyayım bari dedim. şu efsane yazısının ilk paragrafını okudum.
    sonra vazgeçtim. bunu deeb web de bile bulamayacağımı anladım...

    okudukça ilgimi çekti. sonuna kadar okudum. bir çok şey yazıyordu burada.
    -türkiye kıbrısı halletmeden ab ye giremez.
    -kaddafi botoxcu
    falan filan. bir çok madde vardı. kanalı beğenmiştim fakat saatin geç olması sebebiyle kanaldan çıktım ve uyumaya çalıştım (1-2 saat yatakta dönsemde uyumayı başardım) 1 hafta sonra dünyayı sarsan şeyler ortaya çıktı. julian assange yakalandı !!! wikileaks belgeleri ortaya çıktı !! nedir bu wikileaks derken bu wikileaks de bulunan belgelerin yarısı, o irc kanalında paylaşılmıştı. orada okumuştum. korkmuştum. hem de çok. ben de mi yakalanacağım ?? daha yapacak çok şeyim vardı ? hem de çok. şu seri katil işini de boşlamıştım. adam da hiç aramadı zaten. ne yapacaktım?

    aslında yapacak onca şeyim vardı...

    kafamda bir teori belirledim. teorime göre julian assange da o kanalın konuşmalarında vardı. kendisi kanalın başından itibaren orada olup, belgeleri derleyip sadece sitesinde yayınladı. bunun dışında benim konuştuğum kişinin o olduğunu hiç sanmıyorum. julian assange sadece belgeleri yayınladı , o kadar. deeb web de bir çok belge var zaten. e kitaplar olsun, yasaklı kitaplar olsun, hepsini burada bulabilirsiniz.

    neyse, beni de yakalayacakları düşüncesinden kurtulmuştum. bütün bu olanları değerlendiriyorum. film olsaydı, imdb de 7,5 puanı rahatlıkla alırdı. "böyle şeyler ancak filmlerde olur" diyebileceğimiz şeyler yaşadım. gerçekte olabiliyormuş demek. insan yaşayınca anlıyor.

    daha genç yaşta bu kadar şey yaşayabileceğimi hiç düşünmemiştim. aldım başıma bir bela , böyle gidecek benim kafa...

    sanal dünyaya bu kadar bağlı olmamın yanı sıra gerçek dünyada da bir yaşam sürdüyürdum. artık eski ruh halim, düzenim tamamen bozulmuştu. her ne kadar nezih bir yer de otursak da serseri bir kaç tip bulunuyor. bir gün işden gelirken bu heriflere baktım. yüksek sesle konuşuyorlardı. sinirlerimi bozuyorlardı. zaten sinirliydim. seslerini biraz kısmalarını söyledim. onlarda yapmayacaklarını söylediler ve yanıma doğru yaklaştılar. 3 kişiydi, bazen 2 bazen de 4 kişi oluyorlardı. bugün 3 kişiydiler. kısa boylu esmer bir herif vardı. grubun lideri olsa gerek. bi koysam uçar gider ama bulaşmak da istemiyordum. giber atardı diğer 2 herif. neyse ben yoluma doğru ilerlemeye çalıştım. önümü kapattılar. en sinir olanı da ne biliyor musunuz? hiç konuşmuyorlar. ben bunları bağırarak yolumu açmalarını söyledim. cüce herif , diğer 2 oğlana rusça kısık sesle birşeyler söyledi. sonra 1 tanesi yanıma yaklaştı. yolumdan çekilmelerini söyledim.
    herif bana öyle bi çaktı ki, sanki tır çartı. dengemi kaybettim, yere düşecektim. olayı büyütmek istemedim. nezih bir yerdi sonuçta. efendi biri olarak tanıyorlardı çevremdekiler. zaten ben de çaksam çok büyük bir dayak yiyecektim.

    vazgeçtim, üzgünüm ben hatalıyım dedim. ve yürümeye devam ettim...

    bu binler peşimi bırakmamaya başladı. her gün işten gelirken önümü kesiyorlardı. alternatif yolda yoktu ki amk. "pardon , üzgünüm, geçebilir miyim?" diyordum. bu binlere öyle yalvararırcasına konuşmak beni sinir ediyordu. zaten sanalda onca işimiz var birde peşimize bunlar takıldı. neyse bir gün şu ufak cüce bini gördüm. yanına gittim. siz kendinizi ne sanıyorsanız diye çocuğa bi çaktım, belki de çakamadım o an ne olduğunu hiç anlayamadım. çocuk bana çermeyi bi taktı. çok ustaca bir şekilde yere düşürdü. yerde bir tekme çakıyor off off. kendimden geçtim. iyi ki yumruk atmadı. insaflıymış. sonra kaybol dedi bana. yerden zor bela kalktım. evin yolunu tuttum. bütün acıyı yataktan kalkınca hissettim. yataktan kalkamadım bile. tüm kemiklerim ağrıyordu. yengem beni uyandırmaya geldi, uyanık olduğumu gördü. "kahvaltıya gelmeyecek misin" dedi (not: yengem ukranyalı / bu yüzden dayım orada)
    "yok hiç kahvaltı yapasam yok" dedim.
    "tamam" dedi ve odadan çıktı.
    gerçekten ayağa kalkacak halim yoktu. laptopuma uzanmaya çalıştım. zor bela aldım. yatağımda deeb web e girmeye başladım.

    deeb web de bir çok kişinin bilmediği şeyleri biliyordum. bir çok hacker kanallarında öğrenmiştim bunları. hatta hacker dostum bile vardı. bana canlı bir adres atmıştı. bir toplantının. tam olarak neye ait olduğunu bilmiyordum. ama kameradan izliyordum. (örneğin bir dork ile google üzerinden japonyanın güvenlik kameralarını izleyip yönetebilirsiniz. bu bir güvenlik açığı. google de araştırarak nasıl yapıldığını öğrenebilirsiniz. bunu önermediğim için nasıl yapılacağını anlatmıyorum. eğer çok öğrenmek istiyorsanız google da rahatlıkla bulabilirsiniz. fakat lütfen kameranın ayarlarıyla oynamayın. o güvenlik kameraları hırsızlıkları, kazaları çekiyor. bunu unutmayın!!) toplantının içeriğini çözemeden yayın tak gitti. linux mint, dos ekranda şifre istedi. ne şifresi aq , bu ne ayak dedim. '123123' yazdım. "correct!" dedi. hahahaha amk beni gülme krizi tuttu. ama tam gülemeden kemiklerim ağrıdı ve sustum. yayını izlemeye devam ettim. şifre istediğine göre önemli konular şimdi konuşulur diye düşünürken, hackar dostum: "hemen yayında çık" dedi. sekmeyi kapattım
    bir mesaj verdi... ne mesaj... hem de ne mesaj...

    bugünlük benden bu kadar arkadaşlar. dükkanda işlerim var. yoğunum. bu kadar vakit ayırabildim. boş olduğum vakitlerde devdıbını anlatırım size.

    girdiğim şifrenin yanlış olduğunu öğrendim. oraya 1 yazsam bile “correct” diyecekti. bunu sonradan anladım. çıkmak istediğimde ise “your ip adress:***” dedi. bu gerçek ip adresimdi. her ne kadar tor kullansam da , ek olarak proxy kullanarak mac adresimi değiştirsem de ip adresimi verdi mesaj bana. yusuf yusuf oldum. gerçekten çok korkmuştum. ne yapacağımı bilmiyordum. nasıl bulabildiğine dair birkaç şey düşündüm. aslında olabilirdi. her ne kadar proxy kullansak da google bizim gerçek ip adresimizi görüyorsa bunlarda görebilirdi. yayınlarını sırf izledim diye beni bulup bir şey de yapamazlardı. kemiklerim sızlıyordu. zor bela modemin yanına ulaştım ve reset attım. bu sayede ip adresim değişecekti. log tutan bir modemdi fakat bu adamlar devletten ya da servis sağlayımcıdan modemin loğuna bakamayacakları için bir sıkıntı görmüyordum.
    aslında çok fena yanılıyordum…

    kemiklerimin hala sızlaması nedeniyle işe gitmemiştim. evin telefonu çaldı. kapım çalındı ve yengem odaya girdi.
    “sana telefon var” dedi.
    aldım telefonu ve konuşmaya başladım. “alo?”
    “*isim (no name, no cry) * iyi misin, merak ettik seni, patron arama mı istedi”
    “bugün çok hastayım, yataktan kalkacak durumum yok” dedim
    “peki, kendine iyi bak, en yakın zaman da gelmeye çalış. bugün çok yoğunuz ve patron çok sinirli”
    “tamam görüşürüz” diyerek kapattım.
    bir de bu çıktı başıma amk diyerek telefonu komodinin üstüne koydum. patron normalde de sinirli biriydi ama zaten tanıdıktı amk. neyse salla dedim. fazla vakit geçirmeden hacker dostuma ne olduğunu sordum.
    “sana da ip adresini gözüktü mü?”
    “evet de bu mu yani, bunun için mi çıkarttın beni yayından?”
    “evet, başımıza bir şey gelebilir. o yüzden hemen sende çık diye söyledim.”
    hay ben senin diyerek lanet okudum herife. gözüktüyse gözüktü ne yapıcaz ki amk. sanki polis gelecek . neyse bu çocuktan öğrendiğim çok şey vardı. ona sövmeye hakkım olduğunu düşünmüyordum. hack bilgime bilgi kattı.
    “eee sen ne yapıyorsun?” yazdım.
    “ohohotakokbnmw” şeklinde garip bir şey yazdı. bunun ne olduğuna ilişkin bir fikrim yoktu. belki kendi diline ait bir şey olabilirdi. çünkü nereli olduğunu bile bilmiyordum. hakkında hiçbir şey bilmiyordum. kendini deşifre etmek istemiyordu. ben de pek zorlamamıştım.
    “ne oldu” ğunu sordum….
    Tümünü Göster
    ···
  3. 4.
    0
    odessada yasıyorum sırf odessa gördüm diye rezervuar dog
    ···
  4. 5.
    -1
    “***(no name, no cry) sitesinin admin panelini buldum lan dedi. ukrayna da bir site, bilmeyebilirsin ama oradak genelde bunu kullanıyor, yavaş yavaş gelişiyor” dedi.
    haklıydı, hem de çok haklı. ukrayna’ da facebook kullanımı düşüktü. insanlar daha çok *** (no name, no cry) sitesini kullanıyordu. ukraynanın en büyük sosyal ağ sitesiydi. yaklaşık 1 milyona yakın üyesi vardı. ve bu sitenin admin panelini bulmuştu. ya gerçekten usta bir hackerdı, ya şansına bulmuştu, ya da sitenin güvenliği çok, çok düşüktü. admin paneli bulunmuştu, utanmasalar wordpress e kurarlardı. ama yapmamışlar.
    “eee hackliyecen mi ne yapacan” dedim.
    “yok tos (bu tarz bir şey dedi, anlamadım tam olarak”), sadece paneli buldum, giriş bilgilerini bilmiyorum” dedi.
    “onları bulman zor olur” dedim.
    “en fazla 1 hafta uğraştırır, çakarım indexi, resetlerim siteyi ehuhehhe lol” dedi.
    ulan o sitede benim de hesabım vardı. sosyal paylaşım sitesinden çok millet oyun oynuyordu. öyle farmville tarzı oyunlar değil, daha çok poker, sonra satranç oynanıyordu. o tarz 6-7 oyun vardı. millet bu oyunlar müptelasıydı. binlerce para yatırıyorlardı ve bu hacker dostum bunu bilmiyordu büyük ihtimal. sadece rastgele admin panelini bulmuştu, o kadar.
    yoksa biliyor olabilir miydi ?

    hemen yazılmaya koyuldum
    “eğer bulabilirsen bana da kullanıcı adı ve şifreyi atar mısın, içeriğini merak ediyorum” dedim.
    “bilmem , olabilir, bakarız” diye sızlandı. belli ki vermek istemiyordu. büyük ihtimal bu para işini biliyordu.
    “öyle deme, ben de görmek istiyorum” dedim.
    “tamam atarım” dedi. rahatlamıştım. amacım paraları almak değildi, ama paraya da ihtiyacım vardı. bunları daha sonra düşünürüm diyerek bilgisayarı kapattım, kenara koydum. kemiklerim hala sızlıyordu, uyumaya çalıştım. en sonunda uyudum. saat akşam 10 sıralar uyanmıştım. istemsiz olarak ayağa kalkmaya çalıştım ama kemiklerim sızlıyordu. ayağa kalkamadım. içeriden televizyon sesleri geliyordu. dayım büyük ihtimal televizyon izliyordu. seslendim dayıma. anında odama doğru koştu. heyecanlı bir şekilde

    “ne oldu bir şey mi oldu?” dedi
    “beni doktora zütürebilir misin?”…..

    arabayla eve gelmiştik. hemen yatağıma yatıp uyudum. dayım sabah patronla konuşmuş. patron maddi zorunluluklardan dolayı beni çıkarmış. sakatlanmamı da bahane olarak kullandı işte. şimdi ne yapacaktım. paraya ihtiyacım vardı. zaten zor bela bir iş bulmuştuk, o da elimden gitti. aklıma gelen ilk şeyi yaptım. telefonu aradım.”
    “efendiiioommm” diye haykırdı herif.
    “sizinle daha önce konuşmuştuk, deep web hakkında. parayı yarına kadar 5000 bitcoin halinde yollamanızı istiyorum.
    “hımmmm, tamam bakarız”
    telefonu kapattım. aradan yarım saat geçmeden yollamıştı. paysafecard ile hesabıma parayı aktardım. artık bilgisayardan para kazanmalıydım. daha önceden yaptığım gibi webmaster forumlarında işçilik yaptım. site kurdum, seo yaptım, para kazandım. aldığım 3-5 kuruştu. hiçbir işime yaramazdı ama hiç yoktan iyiydi. daha kalıcı bir yönteme ihtiyacım vardı. ayrıca bu halimle dayımlara da pek yardımcı olamazdım. dayımla konuşmaya karar verdim.

    “dayı ben ayrı bir eve çıkmak istiyorum.”...

    “o niye yeğenim, memnun değil misin bizden?”
    “yok dayıcım, yanlış anladın. sana hakkımı ödeyemem. bir arkadaşım var, onun yanında yaşamak istiyorum, size daha fazla yük olmak istemiyorum.”
    “o ne biçim söz öyle, seni istemediğimizi mi sanıyorsun?”
    “yok dayı, ben sizin iyi niyetinizi biliyorum, fakat artık sadece orada yaşamak istiyorum.”
    “peki sen bilirsin, şunu unutma ki istediğin zaman buraya gelip tekrar burada yaşayabilirsin.”
    “sağol dayı”

    diyerek uzaklaştım. kemiklerim sızlıyordu. zor bela odama tekrar gittim. internette başka bir semte ait ev ilanlarına baktım. artık şu mahallenin serserilerinden de kurtulacak olmam beni sevindiriyordu. 1+1 evlere baktım. kiralar çok pahalıydı. kendime uygun bir ev yoktu. 1 saat süren araştırmam sonucunda kendime uygun , zemin kat , 1+1 ev buldum. sahibinin telefonunu aldım ve arayıp kendisiyle konuştum. kira konusunda da anlaşınca bugün taşınmak istediğimi söyledim. o da saat 7 gibi eve gelebileceğini, o zaman anahtarı teslim edebileceğini söyledi. “tamam” dedim ve telefonu kapattım.

    valizimi hazırladım, odamdan çıktım. dayım
    “ben bırakayım seni” dedi.
    “yok dayı , hiç uğraşma, ben giderim”
    “olur mu öyle şey”
    “yok dayı, rica ediyorum” dedim.
    “tamam, gidince ara “ dedi.

    evden çıktım, daha 1 adım atmadan kapıyı tekrar çaldım. dayım açtı kapıyı.
    “ne oldu evlat?”
    “laptopumu unutmuşumda, getirebilir misin ? “ dedim
    dayım sırıttı…

    ev sahibimin gelmesiyle eve yerleştim. içerisinde eşyalar bulunmaktaydı. bu yüzden burayı seçmiştim. 0’ dan eşya alacak durumum yoktu. şimdi ilk iş olarak şu seri katillik işini halledecektim. tekrar aradım bizim kurbanı.
    “bak güzel kardeşim, benim şakam yok. seni gerçekten öldürmek istiyorlar.”
    “ulan beni niye öldürsünler dingil?” dedi.
    “onu sen bileceksin” dedim.
    “bi bas git işine ya bir daha ararsan savcılığa şikayette bulunurum” dedi.

    kapattım. dingile bak ya, adamı öldürece(ğim)kler , bu gelmiş savcılık diyor. neyse sonuçta adam parayı yatırmıştı bana, başka birisini de tutma ihtimali olmadığına göre bu biraz daha idare edebilirdi.

    aradan 2-3 gün geçtikten sonra internet bağlattım, bu işide hallettim. bu sırada hacker dostumdan haber geldi. sql açığından faydalanarak kullanıcı adı ve şifreyi çektiğini söyledi. bulabildiği en yetkili hesap yardımcı admin gibi birşeydi. ana hesaba erişememişti fakat yine de bir çok yetkisi vardı. bir çok. hesabın bilgilerini bana attı. girmedim. panelde kimliğimi bırakmak istemiyordum. şimdi bu herif bir delilik yapar, ukrayna’da olduğum için de beni bulup, suçu üzerime atabilirlerdi. bu konuyu bir süre düşündüm. sonunda işime yarayacak bir konuda karar kıldım...

    hacker bloglarına girip “***(no name no cry)website accounts data (password, photos…) for sale !! select user, contact me ->***@***.com(no name no cry)
    zaten benim gibi onlarca ilan vardı. daha çok facebook hesabı kırıyorlardı. ben de bir farklılık yapayım dedim. ukrayna’dan deep webe girecek pek kişi olduğunu sanmıyordum fakat yarım saat geçmeden ilk mail gelmişti. bir kızın profilinin şifresini istiyordu. her türlü ücreti karşılayacağını söyledi. 500 bitcoins istedim. kabul etti ve parayı yolladı anında. admin paneline ilk adımımı atmıştım. çok karmaşıktı ve lanet olası rusçaydı. 2 saat süren cebelenişim sonucunda kullanıcılar bölümünden bulmuştum kişiyi. bilgilerinin hepsi karşıma döküldü ve herife ilettim. “thanx man” dedi. “i always change the mail adress. so follow my announcement.” dedim. yaptığım şey her iş sonrası yeni bir mail adresi açmaktı. !! önce güvenlik !! güvenliğimi bir nevi bu yöntemle sağlamaya çalışıyordum. fakat hemen yapamazdım. ilanımdan yavaş yavaş mailler gelmeye başladı. her birisinin işlerini sırasıyla yaptık. gün sonunda yaklaşık 1200 bitcoins elde etmiştim ve bunu hesabıma aktardım. bu böyle giderse çok iyi olacaktı. ama devam etmesi zor gözüküyordu…
    Tümünü Göster
    ···
  5. 6.
    +1
    özetin özetini geçsin biri
    ···
  6. 7.
    0
    dıbına sokım bu ne lan
    ···
  7. 8.
    -2
    bundan sonrası (bkz: deep webin hayatımı mahvedişi hasanzo edit)

    artık online olarak iş yapmaya yakalanma korkusuyla ara vermiştim. captain morgan isimli bir gece klübünde neredeyse her gece viski açtırıyor ve partiliyordum. paramı hissettirdiğim için kadınlar bana yanaşıyor ve yanaşanların bir çoğuyla geceleri sevişiyordum. 2 ay böyle takıldıktan sonra yaklaşık 10bin dolarımın kaldığını gördüm. odessa kücük bir karadeniz kentiydi. gece dışarı çıkanlar belli başlı ve birbirini tanıyan kişilerdi. ve bu kadar para harcamamın insanları kuşkulandırdığını yüzlerinden okuyabiliyordum. bir şeyler yapmam şart olmuştu artık.

    bir plan yapmıştım. kiev! fakat artık bana daha büyük bir vurgun gerekiyordu. hemen deepweb'in karanlık sayfaların'daki ilanlara gözatmaya başladım. ve türkiyeden bir ilanla karşılaştım. ilanda metanfetaminin kilosuna 250bin tl verebileceğini vaad eden bir adam vardı. ben ise metanfetamin yapımını daha önce deepwebden öğrenmiştim zaten. otel arcadia'nın balkonunda kahvemi yudumlarken bir yandan da aynı soru beynimi yakıyordu resmen " acaba mı lan!!!".

    methin çok zararlı bir uyuşturucu olduğunu duymuştum. insanları zehirletmek istemiyordum fakat bu deepweb denen pislik adeta kanıma işlemişti. yapımı cok basitti malzemeleri çok ucuzdu her şey "yap yap yap yap!" diye beynimde tezahürat ediyordu adeta. yapsam sınırdan nasıl geçirecektim? benim gibi bağlantıları zayıf olan standart bir insan evladı için bu imkansızdı. ama bir şekilde bu işi yapacaktım.
    bu işi burada yapmak saçmaydı benim bu işi türkiye'de yapmam gerekiyordu. ama ailemin yanına dönmem mantıksızdı. dikkat çekmeyeceğim küçük bir şehirde bu işi yapabilirdim. odessa sahilinden zonguldak'a kalkan ro-ro ve yolcu gemilerinin olduğunu biliyordum. captain morgan'da son viskimi içip güzel bir kadın bakındım. fakat o gece şanssızdım. uyandığımda khutrok'da kahvaltımı yaptım ve gemi biletimi aldım. yol yaklaşık 17 saat sürecekmiş öyle dedi gişede duran adam. bu da sağlam ve güçlü bir plan yapabilmem için bana yeterliydi.

    planımı az çok beynimde şekillendirmiştim. öğrenci olduğumu söyleyip ev tutacaktım. gerekli olan malzemeleri adım adım farklı eczanelerden ve farklı aktarlardan alacaktım. saat 05:00 da zonguldak'taydım. bir taksiye binip rahat edebileceğim bir otele getirmesini istedim. adını hatırlamadığım bir otele geldik daha sonrasında. taksici kartını uzattı "kardeşim istediğin zaman ara beni. ben erdal koko erdal" dedi. uyandığımda öğlen olmuştu. hemen internetten eşyalı ev ilanı baktım. bulduğumda cep telefonumdan erdal'ı aradım. fakat sim kartının mts olduğunu aklımdan çıkmıştı. ankesörlü telefondan erdalı aradım ve beni tuttuğum eve bırakmasını istedim. ev sahibine öğrenciyim dediğimde problem çıkarmadı. telefon etmeden önce yaklaşık olarak 5000tl para bozdurmuştum döviz bürosundan. 1500ünü kira olarak peşin verdim. parayı görünce şüphesi kalmayan ev sahibi hayırlı olsun dedi ve gitti. artık tek derdim gerekli malzemelerdi. acele etmiyordum. gün aşırı, tek tek ve dikkat çekmeden alışverişlerimi yapıyordum. o sırada da vaktimi deepwebde geçiriyor ve araştırmalarla harcıyordum.

    hernekadar pislik içine batmış olsam da sağduyum az bi dinle az bi dinle diye yakarıyordu. dinledim ve kiralık katil mevzusunu hatırlattı bana. hemen ankesörlüden adamı aradım ve "kuş vatana kondu deepweb" dedim ve kapattım. bu öldürülecek olan adama vakit kazandırmak için yaptığım br vicdan rahatlatmasıydı sadece. yaptığım bu vicdan rahatlatmasının duş alıp ayaklarını dezenfekte ettikten sonra havuza girip sonrada işeyen bir adamdan farkı yoktu benim için. malzemeleri almak için sürekli erdalı arıyordum. aramızdaki müşterek ilişki gitgide arkadaşlığa dönüşmeye başlamıştı. o benden para kazanıyor bense şüphe çekmemek adına sohbet edebildiğim tek insan olduğu için onu tercih ediyordum. 10 gün kadar sonra 4 kilo meth üretebilmek için gerekli malzemelerin hepsi elimdeydi.

    elimde parti başı 500 gram üretebilecek kaplar vardı. ve reaksiyon süresi 2 gün kadardı. bu da zonguldak'ta geçirilecek 16 gün daha demekti. yaptığım şeyler yemek yemek ve internete girmekten başka hiç bir şey değildi. bu asosyallik yaptığım pisliği kafama kakan düşüncelerle beni ikna etmek istiyordu. keşke edebilseydi. para daha tatlı geldi ve insani değerleri hiçe saymıştım bir kere. kafamı dağıtmam lazımdı. erdal'ı aradım.

    -erdal sen geleri nereye takılırsın?
    -pavyona daaa başgan
    -yapalım mı bu gece bi pavyon?
    -ayıpsın kardeşim sen yeterki iste.
    -tamam erdal 2 saat sonra beni alırsın o zaman.
    -tamam moruk görüşürüz.

    erdal sorgulamayan, tasasız, gamsız ve ciks düşkünü bir eğlence adamıydı tahlil ettiğim kadarıyla. parayı seviyor ve para akmaya devam ettiği sürece "dur bakalım sen ne işsin?" demeyecek bir adamdı. bu sebepten erdal konusunda şüphem yoktu.

    pavyona girdiğimizde erdal'ın benden 1 haftada kazandığı parayı 2 saatte hiç ettiğini görünce, sorgulamayacak, içten pazarlıklı olamayacak kadar nefs müptelası olduğunu gördüm. bu durum beni daha da rahatlatmıştı. pis işler yapıyordum artık sokak jargonunu da öğrenmemin zamanı gelmişti. saolsun o konuda da profesördü. dış görünüş açısından 3. sınıf orta yaşlı kadına "mevzu"larını anlatırken "yavruz emaneti çekince dalyarak aynen voltis" demesi buna bir örnek. kafeklalar güzel keyifler yerinde erdal'a güvenim tam iken şu soruyu sorma cesaretinde bulundum.

    -erdal, tanıştığımız zaman bana koko erdal demiştin. neden ki?
    -kullanıyoz daaa başgan

    gülümsedim ve konuyu kapattım.

    günlerim kimyagarlık yapmakla ve arada sırada erdalla pavyona gitmekle geçiyordu. bu işi tek başıma yapmam çok zordu. erdal'a okadar güvenmeye başlamıştım ki konuyu açıp komisyon teklif etmem an meselesiydi. aradım ve onun konuşma tarzıyla

    -pavyona gidelim daaaa başgan
    -hoooop, koptum geliyorum moruk

    erdal'a konuyu arabada beklemeden açtım.

    -erdal meth nedir duydun mu daha önceden?
    -taş mı kristal mi moruk?
    -kristal
    -ben bilmem burnum bilir moruk.
    -bende yarım gram kadar var
    -moruk ne konuşuyosun sen yapsana bi güzellik.
    -biraz içelim... yapacağım.
    -aynen piizin üstüne iyi gider.

    pavyondan evime döndük. üretim odam kilitliydi. daha önceden hazırlamış olduğum yarım gramlık poşeti erdal'a uzattım. hem kobay olacaktı hem de kalite kontrol. erdal bir çizgi yaptı kendine ve burnundan aldı. 10 15 dakika sonra "başgaaaaan bu mal değil, zehir zehir!" dedi. keyfi aşırı derecede yükseldi. youtube dan müslüm gürses, hakan altun şarkıları istedi durdu. kendine az çok geldiğinde "başkan nereden buldun bunu" dedi. başkanda ki "k" harfini hiç kullanmazdı oysaki. bu durum beni gersede "ben yaptım" dedim. güldü ve adnan şenses'den neden saçların beyazlamış arkadaş şarkısını açmamı istedi. hiç unutmam, iş ortaklığımı bu şarkı bitmeden kabul etmişti. ertesi gün ilan sahibine mail attım "deepweb, istediğinden 4 tane". yaklaşık 5-6 saat sonra geri döndüğünde tahsilatın istanbulda olacağını, ve yer ve zamanın tahsilattan 1 saat önce avrupa yakasında olmak üzere bildirileceğini, bunun için gerekli bir cep telefonu numarası olacağını belirtti. 4 kilonun bitmesine 5 gün vardı "5 günden sonrası uygun tel no:535***) diye cevapladım. erdal telefonunu adamlara vermemde bile sakınca görmedi çok bıçkın bir o kadarda gerizekalıydı.

    mallar tamamlanmıştı. fakat param bitmek üzereydi. erdala teklifim 100bindi. aradım ve param bitti dedim. onun banka hesabında 20bin olduğunu söyledi. tamam erdal o parayı kullanalım senin payını 200bin yapalım dedim kabul etti. malı özenle poşetledikten sonra erdal'ın taksisiyle yola çıktık. taksim de arasokaklardan bir otelde iki kişilik bir oda kiraladık. erdalın dış görünüşü şüphe uyandırıyordu. neredeyse kıyafetlerinin bütün parçaları demode ve korkutucuydu. erdal'ı göze batmaması için topluma adapte etmek gerekiyordu. kıyafetler satın aldık. traş oldu ve dişlerini beyazlattırdı. erdal'a değer veriyordum ve güveniyordum. benim için inek gibiydi. et veriyordu, süt veriyordu hep o veriyordu. bense paradan başka bir şey vermedim erdala. bunun yanlış olduğunun farkına vardım. sohbetlerimiz günü geçirmekten ziyade artık proje bazlı olmaya başlamıştı. "başgaaaan" yerine "ortaaaam" diye hitaab etmeye başlamıştı bana. gece klubüne damsız girebildikten sonra dış görünüşümüzün sınıftan geçtiğini de farkettim. odaklanmıyor kafamızda kurmuyorduk. makara yapıyor, partiliyor, yiyor ve içiyorduk. saat öğleden sonra 3-4 gibi yer ve zaman mesajı geldi.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 9.
    0
    özet geç amk kim okucak
    ···
  9. 10.
    0
    rezerved
    ···
  10. 11.
    0
    Özetin Özetinin Özeti: http://inciswf.com/1296743538.swf
    ···
  11. 12.
    0
    yav he he
    ···
  12. 13.
    0
    rezerved
    ···
  13. 14.
    0
    rezerved
    ···
  14. 15.
    +1
    ne anlatıyon la ortaaaam böyle şeyler ne ara yaşadık

    inanmayın lağ beyler yalan amuna goym
    ···
  15. 16.
    0
    reserved
    ···
  16. 17.
    0
    Devam panpa

    Reserved

    değerlenir.
    ···
  17. 18.
    0
    bu okunurmu mk
    ···
  18. 19.
    0
    copy paste
    ···
  19. 20.
    0
    reserve
    ···