/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +15 -2
    20 yaşındaki körpe bir gencin 1 senesini anlatacağım beyler size
    .
    .
    .

    Güneşli bir nisan günüydü güneş kafamızın üstünde dans ediyor, bizde Anadoluda hatırı sayılır bir üniversitenin kampüsünde oturuyorduk. Çaylar yudumlanıyor, peşpeşe sigara yakıyor muhabbet ediyorduk . Metehan siyasi görüşü yüzünden Teomanla dalga geçiyor. Muhammet 2. Dünya savaşı sırasında gerçekleşen ilginç olayları bana anlatıyor. Abdül arkamda tuttuğu takımın marşını dinliyordu. Zaman böylece geçip gitmişti, ikindi sıralarıydı sanırım Teoman namaz için hafif hafif ayaklanmış, güneşin sıcağı yerini serin serin esen bir rüzgara bırakmıştı. "Zıırrrrr" diye telefonum çalmaya başladı. Kimin aradığını görünce biraz afallamıştım. Arayan Memleketimde kapı komşumuz olan Cevdet Abiydi. Cevdet abi memur tiplemeli bir adamdır dürüst, kibar ve en önemlisi ayın sonunu zor getiren bir adam. "Hayırdır inşallah" diyerek arkadaşlarımdan biraz uzaklaştım ve telefonu açtım. Cevdet abinin nefes alış verişinden kötü birşey olduğunu anlamak zor değildi. Sesi titrek ve oldukça kasvetliydi, kekeleyerek konuşmasına başladı.

    C:Cevdet Abi
    B:Ben

    C: Ahtapot nasılsın koçum
    B: iyilik sağlık be abi senden ne var ne yok?
    C: Nerdesin koçum şuan ne yapıyorsun?
    B: Okuldayım abi arkadaşlarla oturuyordum. Hayırdır abi birşey mi oldu?
    C: Oldu ya koçum oldu. Deden deden...

    diyebildi sadece o yumuşak kalpli adam. Kolay değildi tabi hem yetim hem öksüz bir gence son akrabasınında öldüğünü söylemek.

    B: Ne oldu abi dedeme söylesene. diye çıkıştım, kalbim sızlamış, gözlerime yaşlar birikmeye başlamıştı bile.

    C: Deden, bugün öğle vakitlerinde kalp krizi geçirdi ve vefat etti. dedi

    Ağlamaya başlamıştım bir anda kampüsün ortasında çocuk gibi ağlıyordum. Telefonun öteki ucundan duymuş olacak ki Cevdet abi

    C: Ağlama evladım metin ol!.. diyebildi sadece
    ···
  2. 2.
    +11
    Hemen toparlandım acilen memlekete yol almam gerekiyordu. Ne kadar gerek olmadığını söylesem de Muhammet ve Teoman benle gelmek istediler, ısrarlara dayanamayarak kabul ettim. iyiki de kabul etmişim bu veletlerin bu kadar işe yarayacağını bilseydim hiç itiraz etmeden hemen kabul ederdim. 5 Saatlik yolculuk boyunca hiçbirimizde konuşmuyor ben hep camdan dışarı bakarak, sessiz sessiz ağlıyordum. Ağlarken tüm hayatım gözlerimin önünden bir şerit gibi geçiyor beni daha çok üzüyordu. Bundan seneler öncesine gitmişti aklım. Babam ben daha çok küçükken çıldırmış ve annemi defalarca bıçaklayarak vahşice öldürmüştü. Ve dolayısıyla Annemi mezar babamı da tımarhane almıştı. Bense daha 7 yaşımdayken 70lerinde yaşlıca bir adamın eline verilmiştim. Dedem enterasan bir o kadarda sevgi dolu bir insandı bir gün olsun bana kızdığını hatırlamam . O kadar kürtürlü bir adamdı ki Arapça ve farsça bilir Osmanlı imparatorluğundan kalan el yazmalarını bile okurdu. Sık sık tuhaf adamlar gelir dedeme bazı parşömenler gösterirlerdi. Ama dedemden hep aynı cevabı alırlardı "Evlat benim dilim bu işlerden çok yandı, bana kalırsa sizde bu işlere bulaşmayın"


    Bitmek bilmeyen bir yolculuktan sonra memlekete inmiştik. Yağmur tiseliyor, asfalttaki boşluklar suyla doluyordu. Saat epeyce ilerlemiş hava zifiri bir karanlığa gömülmüştü. Teoman ve Muhammet etrafı keşfediyor, yürümek için benim komutumu bekliyorlardı.

    Bu küçük şehre böyle döneceğim hiç aklıma gelmezdi. Hayattaki son dayanağımı toprağa vermek ve zaten yalnızlıkla perişan olmuş hayatımı iyice yalnızlaştırmak için gelmemem gerekiyordu.
    Bu dibine goduğumun şehrine

    Yolun kenarlarına dolan suya basarak çıktım kaldırıma, hızlı adımlarla evin yolunu tuttum. Teoman ve Muhammet boyunlarını bükmüşler, arkamdan sessizce geliyorlardı. Teoman bir şey diyecek gibi oldu ama sözünü anında yuttu.

    10 dakikalık ıslak bir yürüyüşün sonunda evin kapısına vardım. 2 katlı müstakil, ahşap evi şöyle bir süzdüm, Sen ha 87 yıllık bir çınarı (dedemi) bile devirdin ha dedim kendi kendime. Tam bahçe kapısına elimi atmıştım ki Pos bıyıkları ve siyah paltosuyla yan kapıdan Cevdet abi çıktı.

    C: Evladım oraya girmeyin gelin bugünlük bizde kalın
    B: Eyvallah abi. dedemin naaşı evde mi? diye sordum
    biliyorum beyler tam bir salağım
    C: Yok koçum hastanede morgta yarın öğle namazına mütakip gömeceğiz. dedi
    B: Allah razı olsun abi sende olmasan... lafımı bile bitirtmedi Cevdet abi
    C: Neyse ne olum girin içeriye üşütmeyin dışarıda. dedi
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +8
    Bizim Muhammet vampir gibi elemandır mübarek en ufak şeye uyanır bir de biraz müşrik bir bindir. Sesimizi duymuş olacak ki üst kattan bize bağırdı.

    -Dibinizi giberim yatın lan
    -Lan buraya bi gel. dedim

    Bizim Murat ağlıyor, Muho yanımda oturmuş bizim anlattıklarımızı dinliyor. Tabi bir yandan da dudak altından gülüyor şerefsiz. Dinledi dinledi. Sonra kalkıp gitti ve tuvaletin kapısını açtı tabi biz Muratla neredeyse öleceğiz amık.

    -Gelin lan buraya. dedi

    El önde kafa yere bakıyor gittik.

    -Kimse yok lan burada. Gidin yatın amık Bu herifin uykusuzluktan gözlerine kan oturmuş belli ki eve girmeden de bir iki şat atmış ben sarhoş olduğum zaman ağaçları dayıma benzetiyorum amık. dedi

    Ne yalan söyleyeyim kalbimi ferahlatmıştı. Muratta zaten gelmeden önce barda biraz oyalanmıştı. Murat her ne kadar beni gördüğüne dair yeminler fgelan etse de gibimde değildi Muhammet beni biraz da olsa rahatlatmıştı ama ne var ki yine de sabaha kadar uyuyamamıştım. Peş peşe sigara yakıyordum.
    ···
  4. 4.
    +7
    içeriye girdik. Cevdet abinin evi bizimkine nazaran biraz daha küçüktü. Ama Cevdet abi gibi yalnız yaşayan bir adam için bu ev büyük bile sayılırdı. Karısı Neriman abla birkaç sene önce kanser yüzünden hayatını kaybetmiş. 15 Yıllık evliliklerinde bir çocukları olmadığı içinde Cevdet abi bu koca evde tek başına kalakalmıştı.

    Koltukları kurulmuştuk ama kimse ağzını açıp bir şey diyemiyordu. Cevdet abi paketinin içinden bir sigara aldı ve antika zipposuyla sigarasını ateşledi. Teomanla Muhammette Cevdet abinin ardından birer dalı gömdüler ama ben hala mal mal boşluğa bakıyor artık ne yapacağımı düşünüyordum.

    Dedemin tek geliri imamlıktan gelen emekli maaşı ve şehir merkezindeki 2 dairesinden gelen 1000 liralık kiraydı. Zaten kirayı direk bana yönlendirmiş emekli maaşıyla geçinmeye çalışan yaşlı bir adamdı. 87 Yaşında olmasına rağmen oldukça diri ve hareketliydi, yani dışarda görseniz 60 yaşında olduğunu düşünürdünüz. Göğsüne kadar uzamış beyaz sakalı ve beyaz takım elbisesiyle derviş görünümlü bir adamdı.

    Sigaralar ardı ardına yanıyor ama vakit bir türlü geçmiyordu. Sonunda dayanamadım bir tanede ben yaktım. Birkaç dakika böyle geçtikten sonra Cevdet abi ağlamaklı bir sesle

    C: Alışıyorsun be koçum, gidiyorsun, gömüyorsun. Yok oluyorlar ama alışıyorsun.
    B: Nasıl alışacaz abi nasıl? Cevdet abi onu diyene kadar kendimi zorda olsa tutuyordum ama o kelimeler ağzından dökülünce bende kendimi bırakıverdim. Ağlıyordum hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
    B: Ben nereye gideceğim şimdi ne yapacağım
    C: Hayatına devam edeceksin koçum ama evine ses, seni arayan biri olmayacak artık.
    B: Ailem öldü abi son kişide öldü abi işte. Delirmiş babamın yanına mı gidim annemin mezarına mı yoksa dedimin naaşına mı? dedim

    Cevdet abi ben ağladıkça sarılıyordu. Bu o kadar iyi gelmişti hıçkırıklarım kesilmişti. 10 15 dakika sonra oturduğum yerde uyuyakalmıştım.
    ···
  5. 5.
    +7
    Amık gün ağarmış biz nereden baksanız 24 saattir büyük bir koşuşturmanın ortasında uykusuzduk. Bir de bunun üzerine babamın dedemin para sevdasına delirip, annemi öldürmesini öğreniyordum. Dıbina goyim lan hayat bu kadar acımasız olamaz diye düşünüyordum.

    Bizim bebeler kağıtta yazanları anlattığımda daha da beter bir hale gelmişlerdi harap ve bitaplardı. Akılları kaçmakta olduğunu bende biliyordum. Ama hiçbiri de bir kelime edemiyordu. Camiden kovulunca parka geçtik Mete su ve sigara almıştı. (inanın beyler yemek aklımızın ucundan bile geçmiyordu hepimiz dehşet içindeydik). Muhammet bankın tekinde elinde müptelası olduğu kısa chesterfilti pazo yakıyor arada birkaç yudum su da ağzının tadını alıyordu. Öbür yandan benim anlattıklarım ve hocanın tepkisiyle neredeyse aklını kaçırmak üzere olan Teoya su içiren Mete vardı. Benim üstüm is pas içindeydi bir kenara geçip bir yandan yapılan kafirlikleri düşünüyor diğer yandan elimdeki wistan kırmızı soft tan nefes alıyordum.

    inanın beyler ellim ayaklarım titriyordu. Uyumaz temizlenmek ve korkmadan yaşamak için hayatımın yarısı verirdim. Zeynep Zeynep diye aklımdan geçirdim iyi ki benle görüşmeyi kesmişti. Düşünün beyler siz olsanız bunu birine yapabilir miydiniz_ Bir laneti başkasına bulaştırabilir miydiniz? (Asla çünkü sizler incici binlersiniz, ekşici olsaydınız ha keza yapardınız)

    Her neyse beyler orada konuşmadan birkaç saat geçirdik. Arabaya gidemiyorduk o gece gördüklerimizden dolayı. Korku her yanımızı sardı.
    ···
  6. 6.
    +7
    Saat 9 gibi uyandım. Sağolsun Cevdet abi cenaze işlemlerinin halletmiş, üstüne birde bize kahvaltı hazırlamıştı. Teoman ve Muhammet kalktığımda sofraya oturmuşlar kıtlıktan çıkmış gibi yiyorlardı. adamlar haklıydı mk peşimde sürüklemiştim ama karınlarını bile doyurmamıştım. Neyse bende geçtim bunların yanına yumuldum resmen amık bende açıkmışım baya. Cevdet abi girdi odadan içeri elinde çayla hemen çaylar koyuldu yemekler yenildi geçtik camiye gelenler baş sağlığı diliyor işte el öpmeler dualar ediliyor, sağda solda yasin okuyanlar felan işte cenaze merasimi nasıl oluyorsa her şey seyrine uygun gidiyordu. işte malum işlemler namaz kılındı haklarımızı helal ettik tabutu koyduk cenaze arabasına tuttuk mezarlığın yolunu. Mezarlıkta herşey yolundaydı dedemin yatağı hazırlanmış onu bekliyordu resmen. girdik Cevdet abiyle mezara uzattılar kefenin uçlarını yerleştirdik dedemi mezara, tahtalarla kapattık bedenin üstünü. Sonra biri kürek uzattı ve toprağı gösterdi. Anlamıştım ne yapmam gerektiğini ama elim gitmiyordu zar zor bir kürek toprak attım sonrası geldi zaten Cevdet abi aldı küreği o toprak attı ondan başkası derken mezar tamamen kapandı. Suladılar toprağı yavaş yavaş ayrıldı herkes mezarlıktan. Teoman Muhammet Cevdet abi ve Ben kalmıştık mezarlıkta yalnızca. Ben çömelmiş, dedemin başında kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Ama bu olan biten aslında hiçbir şeymiş asıl olaylar telefonumun çalmasıyla başladı.
    .
    .
    .
    Telefonum durdurak bilmeden çalıyor bense umursamıyordum. Teo dayanamayarak "olum baksana şu zımbırtıya" dedi. Telefonu cebimden çıkardım bilmediğim bir numara arıyordu başta bakmak istemesem de refleksif olarak açtım telefonu.

    A:Avukat
    B:Ben

    B:Efendim
    A:Merhabalar, Ahtapot beyle mi? Grüşüyorum
    B:Evet buyrun
    A:Ahtapot bey sizinle dedenizin vasiyeti hakkında konuşmamız lazım
    B: Başka birgün olmaz mı?
    A:Evet, Elbette. Yarın öğleyin xxxx bürosuna gelebilir misiniz?
    B:Tamam
    diyebildim sadece konuşacak hiç gücüm yoktu. Ama bu vasiyet işi aklımı karıştırmıştı dedem ne vasiyet etmiş olabilirdi ki? 2 Dairesi ve oturduğu ahşap evden başka bir şeyi yoktu. Ama şuan son derdim oydu birkaç dakika daha dedemin başında oturduktan sonra Cevdet abi beni kaldırdı ve eve zütürdü. Kendimi o kadar halsiz hissediyordum ki eve geçtikten birkaç saat sonra uyuyakalmıştım.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +8 -2
    Beyler Şukularınızı Rezlerinizi Ekgib etmeyin. Oruçlu oruçlu yazıyoruz burada.
    ···
    1. 1.
      0
      Yaz hadi aq bekletme
      ···
  8. 8.
    +6
    Akşam oldu Yol yorgunluğu bir de akşama kadar yüzme keyfi felan derken yataklarımıza saat 10 gibi girivermiştik. Ama beyler şöyle söyleyeyim. Eve girer girmez ben bir gariplik hissetmiştim. Işıklar bile çok garip yanıyordu sanki beyaz değilde gri gibiydi. Yani üzerimizde ağır bir kasvet vardı. kalbimde büyük bir huzursuzluk vardı. Yatağıma girdim ama uyuyamıyordum beyler sürekli bir uyaknıklık hali vardı. Yorgunluktan ölüyordum ama gözlerimi bir türlü kapatamıyordum.
    .
    .
    .
    Yarım saat kadar sonra sigara içmek için üst kattaki solana geçiyordum ki. (Not Ben Teo Muahmmet Üst katta ki 3 oda da kalıyorduk.) Koridorda yaktım sigaramı ama alt kattan Murat'ın sesini duydum, bir şeyler diyordu ama tam anlayamıyordum sanırım biriyle konuşuyordu. Merak etmiştim ya amık aşağıya inmeye kadar verdim. (Ne gib var da indiysem alta) Merdivenleri indim Muratta merdivenlerin dibindeymiş zaten tuvaletin olduğu koridora bakıyordu. Bunun omzuna dokundum. Beni görür görmez. Gözleri büyüdü anasını satim böyle bir korku ifadesi yok. Adam bağıramadı bile

    -Ka.. ka kanka se sen tuvalete gitmiştin nasıl yukardan indin dedi.
    -La sen neyden bahsediyorsun. Ben yatağımdan şimdi çıktım sigara yakmak için kalktım lan dedim. Ama bu malın dedikleri beni çok korkutmuştu ki sigaramı titrerken neredeyse düşürecektim.
    -Lan şimdi konuştuk elinde bir fenerle dolaşıyordun ne oldu kanka dedim tuvalete kalktım dedin.
    -Ananı giberim bak çocuk saçma sapan konuşma
    -Lan ne sövüyorsun bana oyun mu? oynuyorsunuz lan siz şimdi gittin yanımdan arkandan bakıyordum yukardan geldin lan şerefsiz. Ağlamaya başladı eleman korkudan ikimizde neredeyse zaten sıçacaktık.
    ···
    1. 1.
      0
      aga yüzerken cevşeni çıkarmamış mı bu eleman A:dDF:aD
      ···
  9. 9.
    +7 -1
    Sabaha kadar orada kaldık bir sokak lambasının altında Teo dua ediyor Muhammet sıfır paketi kendi başına bin ediyordu. Mete hala öfke ve dehşetle beraber kardeş kardeş bir bankın üzerinde oturuyordu. Ben düşünüyor düşünüyordum. Teo ama harbi harbi ipi koparmıştı sanırım.

    Sigaranın biri sönüyor öbürü yanıyordu. Korku ve dehşet sabah ezanıyla biraz dağılmıştı. Teo 4 saattir kıpırdamadığı yerinde fırlayarak "Namaza namaza beyler kalkın ne olur kalkın namaza Allah çağırıyor" koşuşturmaya başladı amık Teonun o görüntüsü dedemi çatıda gördüğümden daha korkunçtu.

    Muhammet bile söylediğini mantıklı bularak düştük yola en yakın caminin çadırvanında abdest alıp girdik caminin içine. Amık münafık mahallesinde de kimse gelmemiş namaza bi biz 4 genç varız camide bir de 50li yaşlarda klagib imam tiplemeli bir imamımız var.

    Neyse namazımızı kıldık (Not: Bu arada amık kutusunu attım çöpe ama notlar cepte çevşen boyunda öyle takılıyoruz hani). Tesbihler çekildi dualar edildi ama amık Teosu da abarttı ha nerden baksan yarım saat dua etti neyse biz görevimizi yaptık çıkacakken. Teo

    -Hocam işiniz yoksa bizi biraz aydınlatabilir misiniz? (Ya Rabbi bu çocuk... )
    -Ne işi evladım benim maaşım bu yüzden yatıyor. Oturun bakalım
    ···
  10. 10.
    +6
    Hocanın karşısına etrafına hilal şeklinde dizildik. Meteyle Muhammet bile suspus hocanın söyleyeceklerini dinlemek için pozisyon alıyorlardı. Ben umursamaz ve birazda yorgunluğun getirdiği bitkinlikle oturduğum yere adeta kilitlenmiştim. Hocanın dilinden kelimeler birbir dökülüverecek gibiydi.

    Teo:Hocam hocam ho... -cam
    Hoca:Efendim evladım
    Teo Hocam benim bir sorum olacaktı
    -Sor evladım
    Teo:Hocam biz üç harflilere karıştık. işlerine bulaştık. Pişmanlık içindeyiz. Bilmediğimiz bir mirasın varisleri olduk. Para pul derken birbirimizi batağa sürükledik. Eskiden derviştim şimdi alkoli,k oldum. Para pul derdi çözer sandım imanımdan oldum. Bana bize bir çare göster hocam.

    Vay amık bizim Teo meğer ne şair ruhluymuş. Bir bir kelimeleri sıraladı adama. Korktum lan. Neyse beyler devam edelim o an onları düşünüyorum.

    -Evladım karanlık ne kadar büyürse. Karanlık sadece bir bedendir ışık ise karanlığı kesen kılıç. Vay anasına hocada Teo da deli edebiyat yapıyorlardı.
    -Sen evladım ve sizler gençler karanlık sizin her köşenizi kapatsa da, birer kandil olun parlayın

    Teo: Hocam ibadet yok, iman yok. Para gözümüzü kör etti göremez olduk önümüzü.
    -Ne parası bu evladım nasıl bulaştınız cinlere
    Teo hazine hocam hazine
    -Neyin hazinesi kimin hazinesi
    Ben:Yesus hocam Yesus diye bir mahlukun
    -Yesus mu?
    Teo:Ne oldu hocam

    Hoca birden sinirlenmişti beyler hem de çok. Kaldırdı kafasını gözleri ateş saçıyordu elemanın. Hemen kalktı yerinden başladı bağırmaya

    -Kafirler! münafıklar! Fasıklar çıkın Allah'ın evinden. Varlığınızla kirletmeyin Şeytanperestler. Bağırdıkça bağırıyor eleman.

    Bizi apar topar dışarıya atmıştı. Arada da birkaç tane geçirmeyi ikmal etmedi tabi. Amık bunun Yesus isminden bu kadar nefret etmesi beni dehşete düşürmüştü doğrusu. Bizim bebeler tabi Yesus kim ne bilmiyorlar hızlıca onlara kağıtta yazanları anlattım.
    ···
  11. 11.
    +6 -1
    Akşdıbına evi topladık paramızı ve anahtarımızı emlakcıya teslim edip arabalara doluştuk. (Beyle söylemeyecektim de neyse bizim Murat'ın memleket Tokat ama ilçesini söylemeyeceğim).

    Saat akşam 9 gibi yola koyulduk işte dönüşümlü sürülüyor aramalar felan ama hiç Alanya yolculuğundaki gibi bir neşe yok kimsede herkes sus pus oturmuş sadece yola bakıyordu. Yaklaşık 15 saat yol gitmiştik sonunda Murat'ın evine varmıştık orada hemen bir öğle yemeği yedikten sonra Murat'ın annesinin helalliğini alıp Hocanın evinin yolunu tuttuk. Yaklaşık yarın saat sonra ilçenin hafif dışında müstakil bir evin önünde durduk. Herkes çıktı arabadan bindik hocanın kapısına zile basıyoruz duyan yok kapıyı yumrukluyoruz duyan yok.

    Murat bekleyelim dedi tamam dedik sigaraları yaktık Hocayı beklemeye başladık. Az bekledik uz bekledik derken hoca eski model kısa torosuyle geldi.

    Murat aravadan inan adamı göstererek işte hocamız bu dedi. Adam ne olduğunu anlamadan Murat adamın elini tuttu ve öptü. Adam hafif gülümseyerek Murat'ın kelleyi okşadı.

    Bize doğru dönüp
    -Hayırdır gençler bu kadar adam benim evimin önünde neyi bekliyorsunuz ya da bekleyin hele eve geçelim çaylarımızı bi içelim daha anlatırsınız. dedi

    Neyse torosun içinden adamın eve aldıklarını taşıdık dolabına yerleştirdik, çay koyduk. Sonrada hocanın karşısına oturduk.

    -Eeee anlatın bakam neler oluyor neler bitiyor gençler.
    -Hocam benim dedem bana ölmeden önce 1 trilyondan daha fazla para bıraktı. Ama adamın bu parayı ne kazanmaya ne de biriktirmeye gücü yeterdi. Dedem farsça osmalıca ve arapça bildiğinden dedeme sürekli parşömenler getiren herifler olurdu. Dedem bu adamları hep ters çevirirdi ama sonradan biri kanına girmiş herhalde.
    -Nasıl anladın oğul. dedi
    -Hocam biz arkadaşlarla tatile çıktık orada hemen hemen hepimizin başından enterasan olaylar geçti. En son rüyamda aha şu çocuğun kılığına girmiş bir şey (Abdül'ü işaret ediyordum). Bana altınlarıma geri ver diye bağırdı durdu ve beni bıçakladı.

    Hoca düşünceli bir o kadarda karamsardı. Ayağa kalktı çenesinde biriken uzun sakalını oynayarak bana döndü.

    -Evladım bu tür olaylarda genelde sahiplenilmiş bir hazine çıkarıldığı için bunlar insana musibet olurlar. dedi
    ···
  12. 12.
    +5
    Hayallerle dolu yolculuğum bitmiş beni korkuya boğacak olan şehre ilk adımımı atmıştım. Teo ve Muhammet yanımdan hiç ayrılmamışlardı onlara bir teşekkür amaçlı iner inmez bir meyhaneye zütürmüştüm. Ne kadar binim değil mi? dedem ölmüş ben 4 gün sonra meyhaneye gidiyorum. Ne yapayım amık o kadar olay olmuştu ki üzülsem mi sevinsem mi anlayamamıştım. Sizde kendi öz eleştirinizi yapın lütfen böyle bir şey başınıza gelse ne yapardınız.
    Neyse beyler bir yandan içiyoruz bir yandan da dökülüyoruz işte bir yandan aileleriyle olan sorunları anlatıyorlar bir yandan maddi problemlerini felan ama bilmiyor ki kevaşeler benim hiç düzgün bir ailem olmadığını.
    .
    .
    .
    .
    Bu para bana biraz bunca sene çektiklerimin bir ödülü gibi gelmişti ama şimdi keşke o paranın bir kuruşuna dokunmasaydım diyorum. Günler böyle geçiyor tabi ben cevşeni boynumdan çıkarmıyorum, diğerini de yurdumun kapının girişinden indirmiyordum. Gel zaman git zaman bankadaki paradan 250 bin lira çektim işte her şey o zaman başladı.

    Hemen bizim elemanlarla şehrin merkezin daşaklı bir semtte geniş güzel bir ev aldık. O zaman eve 205 bin vermiştik... Eşyalar felan alıyoruz beyler görmeniz lazım bir mutluluk bir heyecan bizde... Arada birbirimize dönüp dibine godumun dünyası bize de güldü felan diyorduk.
    .
    .
    .
    Abdül okuduğum şehir de ailesiyle yaşadığı için bizimle yaşayamasa da sık sık gelip gidiyor bizi yokluyordu. Metehan zaten bir eve çıkmak için can atıyordu fakat biz (fakir binler) elimizi cebimize atamıyorduk. Teo desen adını vermek istemediğim bir cemaatin yurdunda beleşe kalıyordu (elde avuçta yok yani) Muhammet bir kaç kez Metehanla eve çıkmaya çalışmış ama hiçbirinde başarı gösterememişti. Neyse Eşyalar yerleştirilmiş tabi ben cevşeni kapının üzerine asmıştım. Teo ben Muhammet ve Metehan ev düzenine alışmaya başlamıştık bile. Bir elimiz yağda bir elimiz baldaydı valla. Hayat güzelce seyrinde ilerliyordu. Ama fazla geçmeden garip olaylar peydah olmaya başlamıştı.
    ···
  13. 13.
    +5
    Hoca 170 boylarında kumral bir adamdı. Saçlarına kısa denemezdi sakalıysa beyaz bir şerit gibi göğsüne iniyordu. 50 yaşına henüz girmemişti dinç ve güzel konuşan bir adamdı.
    (Not: geçen yaz bir hayır duasını almak için gittim yanına iyi ve mütevazi bir adamdır). 99 depreminde kocaelinde görev yaptığı için deprem sırasında karısını ve bir çocuğunu kaybetmiş ama isyana bürünmemiş bir adamdı.

    işin özetini bize hemen geçti sağolsun. Hazinesi araklanan cinin hazinesinin en az 10 da biri geri konulmalıymış ve o dakikadan sonra hazineden bahsedilmemeli konusu dahi açılmamalıymış. Evdeki çevşeni yanımıza almamız yararlı olacağınıda söyledi. Hazinenin yerini bulunca kendisini ya da konuya hakim başka bir hocayla hazinenin gömülmesi gerektiğini anlattı. Çok iyi bir adamdı o günün öğle saatinden akşama kadar bize baktı sağolsun. Akşamda arkamızdan dualar ederek bizi uğurladı.
    .
    .
    .
    Arabalara doluştuğumuz gibi üniversite okuduğumuz şehre geçtik oradan çevşeni aldığımız gibi doğruca memleketimin yolunu tuttuk. Akşam hocanın evinden çıktık saat sabahın 10nuna doğruda memleketime dönmüştüm.

    (Not: Abdül Üniversite okuduğumuz şehirde bizden ayrıldı bu işe bulaşamayacağını korktuğunu söyledi. Eyvallah dedik. ogünden sonra birbirimizi asla görmedik ne o beni aradı ne ben onu)
    ···
  14. 14.
    +5
    Bunu okurken bizim Teo ve Muhammet "kesin adama ne bıraktın ki zaten dibina koyim. Evin teki de gitti bu çocuk nasıl doysun şimdi diye düşünüyorlardı. Ki ne yalan söyleyeyim hesap cüzdanını açana kadar ben hafiften "evin biride gitti" demedim değil.

    Meraktan ve avukatın tasdik etmesi için hesap cüzdanını da açtım. Ama o ne dıbine koyim şaşkınlıktan küçük dilimi yutmuştum. Biraz önce zar zor açılan gözlerim şimdi kocaman olmuş rakamlara bakıyordu.

    Hesap cüzdanında tam 1milyon 453 bin lira vardı beyler. Bu parayı üst üste koysan dedemin boyunu geçer. Ben mi yanlış görüyorum diye avukata onaylattım. Bizim çocukların yüzünü görmeniz lazımdı ama elemanlar yüzüme bakıyorlar sevinmelerimi gerekiyor yoksa matem mi tutmaları gerekiyor tam arasında kalmışlar gözlerime bakıyorlardı. Neyse hesap cüzdanını daha detaylı incelerken içinden küçük bir kağıt düştü.

    ince sarı renkli bir kağıt diğerleri görmedi bu kağıdı hemen elimin içine alıp gizlice kağıdın üzerinde yazanları okudum.
    .
    .
    .
    .
    "Evlat ne olursa olsun bu paranın nereden geldiğine nereye gittiğine dikkat etme sadece senden çaldığım çocukluğunun bedeli olarak bil yeter" yazıyordu.

    Bu not aklıma bir kuşku düşürmüştü ne oldu? neden bu notu yazdı? çaldığım çocukluğun cümlesi ne anlama geliyordu?..
    .
    .
    .
    Sonra masanın üzerinde duran 2 muskaya baktım tam muska sayılmazdı aslında bunlar bir çeşit cevşen diyelim en iyisi. Bakır ruloların içinde dualar vardı kesin ama onlar umrumda değildi şimdilik sadece bakır işlemelerin üzerinde yazanlara dikkat ediyordum. ilk elime aldığımın üzerinde evinin girişine as yazıyordu. 2.sininse üzerinde "Parayı harcamaya başlar başlamaz boynuna as bir daha da asla çıkarma yazıyordu". yazıyordu
    .
    .
    .
    .
    Beyler inanın bana bu yazanlar beni baya ürkütmüş ister istemez paranın nereden geldiğini düşünür olmuştum. Ama o kadar üstüne düşmüyordum ne de olsa yüklü bir miktar param vardı artık. Öğrenci burslarına, otobüslere, yağan yağmura yakalanma gibi şeyler artık benim için bitmişti.
    .
    .
    .
    Çok geçmeden noter işlemlerini yapmıştık evler benim üzerime geçmiş para tamamen harcanabilir bir konuma gelmişti. Dedem bir pazartesi günü öldüğünden bu işlemler Çarşamba günü bitmişti. Planımda parayla üniversite okuduğum şehre yerleşip krallar gibi bir üniversite hayatı geçirmek vardı ama bu hayallerim birkaç aydan fazla sürmemişti.
    .
    .
    .
    Parayı ve evleri üzerime aldıktan sonra valizleri hazırladık ve yola koyulduk. 4-5 saatim yolda geçmişti ama yolda hayal ettiklerimin, düşündüklerimin hatti hesabı yoktu. işte şu arabayı alırım işte ne bilim şuradan ev alırım üniversiteden mezun olduktan sonra bi gibe sap olamazsam şurada şu işi kurarım felan o kadar renkli geliyordu ki hayat: yaşayacaklarım aklımın ucundan bile geçmezdi beyler.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    +5
    Memleketime geldikten sonra hızlı adımlarla dedemin ahşap evine doğru yürümeye başladım. Bizim bebelerde korka korka arkamda geliyorlar akıllarında kesinlikle Abdül gibi gitmek vardı kesin ama geçmişti artık o tren bir kere onları artık zorlu ve kafa karıştırıcı bir yap boz bekliyordu. Muhammet ve Mete münafıklarında gram korku yok amık sanki Avrupalı turistler gibi geziyorlardı memleketimi Teoyla Murat amık koptu kopacaklar ama.

    Neyse beyler lafı uzatmayalım. Evin olduğu sokağa dönünce Mustafayla Mete bile korkmuştu. Ahşap evin üzerin öbek öbek kara kargalarla doluydu beyler hayal edin evin kızıl kiremitleri bile kapkara tüylerle kaplıydı. Pencerelerin önünde tavanda balkonda her yerdelerdi.

    Teo bunu görür görmez zaten bir fenalaştı. Muratta bir kötü olmadı değil. Sürekli gaklayan yüzlerce karga evin etrafını sarmıştı. Mustafa ve mete bile tırsmışlardı. Geri dönelim amık giberim parasını pulunu diyorlardı.

    Binbir güçlükle bunları eve girmeye ikna etmiştim. Eve yaklaştıkça zaten kargalar birbir uçuyorlardı. Biz evin önüne geldiğimizde neredeyse hiç karga kalmamıştı ama hayvanlar sanki onları canlı canlı yakıyormuşuz gibi huzursuzlar...

    "Gak Gak Gak" Anahtarlarımı ayarladım soktum kilide evin anahtarını "Tık Tak Tok" kilidi çevirip açtım kapısı ev saat 11 gibi olmasına rahmen sanki akşam saatleri gibi loştu beyler etrafta derin bir yanık kokusu vardı ama öyle plastik felan değil et yanığı kokusu vardı. Et.

    Çok korkuyorduk amık yusuflardaydık anlayacağınız ne bulmamız gerekiyorsa hemen bulmalıydık. Dedim bunlara "dağılın lan binler arayın parşömen isim hsapp cüzdanı ne bileyim işte bir ipucu arayın"

    Dakikalarca 5 adam evi taradık... Ve sonunda birşey bulmuştuk işte
    ···
  16. 16.
    +5
    Suyun kaldırma kuvvetiyle otelin ucuz kıanepesinden helen fırlamıştım. Dudaklarımda kan tadı vardı burnumdan ve gözlerimden kulaklarıma kadar kan sızmıştı. Göz bebeklerime dahi kan oturmuş bir zombi filminden fırlamışcasına korkunç görünüyordum.

    Bizim bebeler kriz geçirdiğimi yaklaşık bir dakika kanepede debelendiğimi sonra gözlerimden ve burnumdan kanlar boşalmaya başlayınca korkup suyla uyandırmaya çalıştıklarını anlattılar. Amık bende işte rüyamı anlattım bu bebelere irkildi gavaşalar.

    Herkeste bir belirsizlik vardı şimdi ne yapacağız amık hayatımız boyunca böylemi yaşayacağız lan derken ben Selman amcanın yanına gitmek istiyordum bu işleri artık bir sonuca kavuşturmak zorundaydık. Ama kafama takılan şey Selman amca kızını kurban etmesine rağmen para alacaklar listesinde ismi yoktu.

    Selman amca hayatında sadece kızı olan bir adamdı. Kızını evlendirmiş, dedemin evi gibi vir evde tek başına köpekleriyle yaşayan yaşlıca babacan bir adamdı. Dedem dedem dedem o adamın bile ahiretini yakmıştı.

    Kalktığımda Sabah ezanı okunuyordu, yaklaşık 16 saat kütük gibi uyumuştuk tabi onlar ben kabuslarda dolaşıyordum. Neyse beyler Selman amcayı evini felan bunlara anlattım yola düştük. Ama ayaklarımız geri geri gidiyordu lan geri geri gidiyordu. Yanımıza biraz sigara ve ev ziyaretine gidermiş gibi tatlı felan aldık. Az gittik uz gittik neyse beyler dedemin evinde birkaç kilometre uzakta olan Selman amcanın evinin önüne geldik.

    Kapıyı çalıyorum çalıyorum yok kapı duvar. Ama içeriye girmek herşeyi yapardım amık artık bu işlerden sıkılmıştım yapmam gereken belliydi içeri girecek Selman dayıdan isim listesindekilerin kim olduğunu öğrenecek sonrada parayı bırakıp bu işten kurtulacaktım.
    ···
  17. 17.
    +5
    Ertesi gün dedemin evinde uyandık beyler işte kalktık yemek felan yedikten sonra doğruca yolumuz xxxx şehriydi Meryem ablamız (dul ve güzel komşumuz) adresi yazmıştı sağolsun. Arabalara doluştuk yine beyler son sürat gidiyorduk. 3 saat kadar sonra şehrin girişi,ne varmıştık. Ama beyler adresi bulmak zulüm gibiydi o nasıl bir şehir Allah'ın yollarını, trafiğini cadde boylarını işte ne varsa hepsini gibeyim.

    Birkaç saat de dönercilerin ve çakma saatcilerin arasında dolaştıktan sonra bir hayırsever vatandaş bizi adrese zütürdü. Çok dua ettim adam doğrusu. Dublex bir villanın önündeydik beyler (Not: Pay listesinde Cevdet abi en çok parayı alan adamdı neden en çok cukkayıda onun yaptığını anlatacağım beyler)

    Neyse amık çaldık kapıyı bir kadın çıktı hizmetçiydi sanırım. Ama ateş ediyordu kız saf bir güzelliği vardı. 5 tane sapı karşısında görünce saşırmış olmalıydı ama yine de yüzündeki hafif tebessümü bbozmadan.

    -Buyrun kime bakmıştınız. Hemen arkamda abazanlar af attı ama Allahtan kız duymadı. Yoksa fena bozulurdu.
    -Biz Cevdet Beye bakmıştık kendisi burada mı? oturuyor acaba.
    -Evet ama kendisi şuan burada değil.
    -Nerede acaba?
    -Geçen hafta intahar etmeye çalıştı ama başaramadı şu an xxxx özel hastanesinde kendisini görmek istiyorsanız oraya gitmelisiniz ama sizinle konuşaçak halde olduğunu sanmıyorum.
    Lan dünyam başıma yıkılmıştı dibina goyim ya konuşmazsa ya konuşamazsa amık o zaman ne yapardım. Hayatım boyunca bir çevşenin etrafında mı? olamam gerekiyordu ya bu da öbürü gibi kaybolursa?

    Düşünülecek çok şey vardı ama içimde bir kazan su kaynıyordu beyler ya Cevdet abi konuşamazsa o konuşmazsa...
    ···
  18. 18.
    +5
    Birkaç gün sonra Muhammet te elinde sayısal vs kuponlarıyla gelmeye başladı. Bin tam bir kumarbaz olmanın ilk adımını atmıştı. Lotonun totonun biri bin para. Aldığı parayı tekele gömüyordu. Zamanla aramızdaki bağlarda zayıflamaya başlamıştı.
    .
    .
    .
    .
    Okula daha seyrek gidiyor birbirimizle daha az konuşuyorduk. Bu durum iyicve kanıma dokunmaya başlamıştı. Teo yattığı odayı akol kokusu dolduruyor. Metehan eve gusül almak için geliyor, Muhammet kuponlarıyla yatıyordu. Yani beyler birileri kulağımıza günah işle diye fısıldıyordu. Gel zaman git zaman finalleri zar zor vermiştik haziranın ilk haftasıydı sanırım. Bunlar memlekete gitmek için hazırlanıyorlardı. Ama benim gönlüm el vermemişti.
    Aldım karşıma bunları
    ...
    B:Beyle kalamaz mısınız bu yaz burada?
    T:Ben kalamam kanka evdekiler çalışmazsam giberler beni
    M:Aynı be bilader. Yüzümü özlediklerinden değilde bi gibe yarayayım diye çağırıyorlar.
    Muhammet: Beni biliyorsunuz beyler gitmesem arayıp niye gelmediğimi sormazlar siz kalırsanız bende kalırım.
    B:Lan arayın o zaman evleri burada çok güzel maaşlı iyi bir iş bulduğunuzu bu yaz gelemeyeceğinizi söyleyin. Bizde bir araba alır çıkarız yollara gezeriz şöyle bi.
    .
    .
    .Fazla düşünmemişlerdi bile, ailelerini de kandırmak çok kolay olmuştu. Bu sıcak parayla 3. ayımıza giriyorduk ama olayların birbirini böyle izleyeceğini hiçbirimiz bilmiyorduk.
    ···
  19. 19.
    +5 -1
    Beyler biliyorsunuz işte Toros'u (Not plakası 06 JTM 06 değildi) uyuz uyuz 6 saat te gelmişti tabi biz de o arada otelde uyumuştuk yine aynı pozisyon amık yorganlardan yer yatağı kanepelere uzanmak felan işte anlayın amık. Her neyse amık sigaraları yaktık 5 saat sonra uyanınca meyve sularını felan aldırttık Teoyla Meteye yemek söyledik şöyle sanki kutlama var amık.

    Teoyu ilk defa sakin görüyordum. Mete de bana olan kinini sanki birazcıkta olsa atmıştı. Yiyor şakalaşıyor sonunda bitti diye dua ediyorduk. Birkaç saat sonra bir telefon geldi Hocam arıyordu. işte şehir girişine geldiğini bizim yanına gitmemiz gerektiğini felan söylüyordu bizde tamam dedik. Otelden çıkışımızı yaptık hesabın 2 katını ödemiştik. Ne de olsa odalarının anasını gibmistik.

    Neyse birkaç dakikaya hocayı bulmuştuk. Hocaya dedim ya hocam sizin arabayı buraya bırakalım bizimkiyle gideriz dedim. O da kabul etti ama hoca geldiğinde saat dana 12 ye gelmemişti amık aklımız çalışmıyordu ki. Gündüz körü Jandarmanın kollarına kafa atacağımız.
    ···
  20. 20.
    +4
    Attım bunu Jetta ya gittik bunun eve bir daireydi. Kendi evi değilmiş 2 oda bir salon tek kişi için lüx sayılabilir bir evi vardı. Hemen giyeceklerini aldı indik tekrar sahile. Bu üzerini değiştirdi ama beyler ben eriyorum ya hani gibmek için değil ama ona sarılasın öpesim geliyordu. Hani yavru kediler olur ya severken öldürecekmiş gibi olursunuz ben işte bu kıza karşı aynı şeyleri hissediyordum. Mavi bikinisiyle ateş ediyordu resmen namussuz. Geldi yanıma işte beyler akşama kadar bununla takıldım yine kum deniz güneş üçlüsüde yanımızda tabi. Hayatımda geçirdiğim en güzel günlerden biriydi.

    Saat 5 civarıydı bu ben kalkıyorum artık akşama xxxx barında şarkı söyleyeceğim gelirsen sevinirim dedi giderkende sağ yanağıma bir öpücük kondurdu. Ankara hukuk tutturmuş eşit ağırlıkçı gibi olmuştum amık. Havalara uçmamak için tek engel yer çekimiydi.

    Çok geçmeden o olmayınca denizin bir anlamı olmadığını anladım ve toparlanıp eve gittim. Bizim Teo ve Abdül akşam yemeği yiyorlardı. Diğerleri dışarı çıkmışlar takılıyorlarmış... Dün bunlarda düşürmüşler ama eve gitmek yerine sahilde felan gibmişler. Neyse tabi bunlara ben Zaynepten bahsetmiyorum... işte dedim bunlara " Ben bu gece xxxx barında olacağım gece geç gelebilirim." dedikten sonra çıktım dışarıya.

    Birkaç barda demlendim biraz sonra kızın olduğu bara geçtim.Baktım bizimki şarkı söylüyor ön sıralara kadar milleti ittire ittire geçtim kız bana bakıyor ben ona simsiyah giyinmiş namussuz bir ayrı çekici olmuş. Beni görünce bunu söylemeye başladı.

    https://www.youtube.com/watch?v=DR7mtyH0NRY

    .
    .
    Aşık olacak gibiydim harbi harbi amık. (Zeynepten sonra bir kız daha olmadı hayatımda zaten denemedim ona karşı hislerim bir ayrıydı)

    Bu arada beyler Zeynep'e paradan hiç bahsetmemiştim yani bana karşı birşeyler hissetmişse bu paradan kaynaklı bir gavaşelik değildi. Saatlerce kızı dinledim. Öylece dinliyordum ama beyler o bana bakıyor ben ona bakıyordum. saat 1 e geliyordu

    -Evet arkadaşlar son şarkımızı çalıyoruz. dedi

    https://www.youtube.com/watch?v=79FVviFHkds

    Başladı bunu söylemeye ama size yemin bile edebilirim şebnem kadar iyi söylediğine adımı basarım o derece.
    Şarkı bitti bu kulise gitti ben de çıkışta bunu bekledim gitarını felan koydu sanırım sonra çıktı dışarıya. Sabah olanları unutmuş olacak ki beni görünce gülmeye başladı. O gülümsemesi yok mu? zaten herşeyi unutturuyordu.
    .
    .
    Bir yerlere oturalım dedim gerek yok "dün ne kadar iyiydi sahile gidelim" dedi ben zaten hazırım beyler ölüme gidelim derse "ne dion la andaval" demezdim o dakika
    .
    .
    Geçtik yine sahile bunda yine kola bende tuborg (lanet bir bira türü kabul ediyorum) muhabbet aldı başını yine gidiyor. Durdu durdu gözleri ufka bakıyordu birşey söyleyeceğini anlamıştım beyler ama bunu inanın tahmin etmiyordum. Döndü bana gözleri dolu dolu yine ağlayacak gibi olmuştu kız.

    -Hamileyim. dedi
    Tümünü Göster
    ···