/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +3
    183. Sayfa

    "Kitapçıdan içeri girdim yine o sevimli teyze vardı kasada. Bana hafifce baktı bugün yüzü düşüktü ya da beni görünce bu yüz ifadesine büründü tam olarak bilmiyorum hemen. Ayağa kalktı Denielin beni beklediğini söyledi ve üst katı işaret etti.

    Katı heyecanla ve korkuyla çıktım. Kapıyı yine tıklayıp açtım ve girdim.

    Daniel yine kitap okuyordu. Fötr şapkası ve gri ceketi askıda asılıydı. Bana baktı hafif gülümseyerek ve o hafif yahudi aksanıyla.

    -Evladım gel otur şuraya. geçtim oturdum gösterdiği yere.
    -Evladım senin durumunun zor olduğunu sende biliyorsun değil mi?
    -Biliyorum biliyorum da efendim
    -Da sı oğlum kolay olmayacak ama seni bu dertten kurtarabiliriz.
    -Riz derken
    -Kütahyadan bir arkadaşım bana birini önerdi onunla birlikte seni bu illetten kurtarmaya çalışacağız.
    -Ne zaman gelir bu adam efendim.
    -Birazdan burada olur bir şey içer misin?
    -Yok efendim ben sadece bekleyeyim.

    Kendine bir çay söyledi."
    ···
  2. 52.
    +3
    Mete defteri kapattı.

    -Kardeşim gerisini de yarın okuyalım. Adam doğru söylüyordu lan. Saat yine 4 de gelmişti. Karnımızda açtı en iyisi bir yemek söylemek ve ardından uyumaktı uyuya bilirsek. Mete kalktı ayağa pcden yemek söyledi. Beklemeye başladık. O bir köşe de ben bir köşe de birbirimize bakıyor sadece susuyorduk.

    Dayanamadım konuşmaya başladım...
    ···
  3. 53.
    +3
    Sabah 10 gibi uyandım kalktığımda yine kahvaltım hazırdı Teo ve Muhammet teselli için uğraşsalarda. inatçı yapım asla kolay kolay teselli olmazdı. Yemeğimi yedikten sonra vasiyet işi aklıma geldi hızlıca hazırlandıktan sonra xxxx Bürosuna doğru yola çıktık Teo ve Muhammet beni konuşturmaya neşelendirmeye çalışsalar da benim üzerimdeki bitkinlik ve halsizlik gülmeyi bırakın nefes almamı bile zorlaştırıyordu. 20 dakikalık bir yürüyüşün sonunda xxxx bürosuna varmıştık ama ben Avukatın ismini bilmiyorum. Hemen dün beni arayan numarayı aradım. Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı.

    B:Merhabalar ben Ahtapot Necmi
    A:Ha merhabalar Ahtapot bey
    B:Bugün öğlen için randevu almıştım.
    A:Evet evet geldiniz mi?
    B:Evet fakat kaçıncı katta ve hangi numaradasınız
    A: 3.kat 7 numaralı oda Yıldıray Koru dedi.

    Neyse beyler girdik büroya çıktık 3. kata 7 numaralı odayı bulup kapıyı tıklattım. içerden kalın bir ses gel dedi. Girdik içeri koltukta 30lu yaşlarında top sakallı saçları hafiften kelleşmeye başlamış kısa bir adam oturuyordu. Ayağa kalkarak ceketini ilikledi ve "Buyrun Ahtapot Bey" diyerek bize yer gösterdi. Oturduk birşeyler içip içmediğimizi sordu bizde birer çay söyledik. Çaylar gelene kadar başsağlığı vs muhabbetler ettik işte klagib mevzular anlayacağınız. Çaylar geldi ilk yudumlarımızı almıştık ki avukat arkasındaki mavi dosyaların arasından uzunca ve kalın bir zarf çıkardı.
    .
    .
    .
    A:Ahtapot bey bu zarfta dedenizin size ne kadar mal varlığı bıraktığı ve kişisel istekleri var.
    B:Hemen burada mı açmam gerekiyor
    A:Saklayacak bir şey yok, dedeniz o zarfı doldururken ben bizzat yanındaydım.

    Bunu deyince kalakalmıştım. Biraz düşünür gibi olmuştum ama sonrasında "la ne bırakcak be 2 daire bi ahşap ev neyii vardı ki herifin neyi bıraksın" kafasıyla açtım zarfı.
    ···
  4. 54.
    +3
    -Lan bin niye aramadınız he niye
    -Ne
    -La niye aramadınız diyorum niye
    -Ha. Lan arayacak yüz de zütte kalmamıştı.
    -Ne demek kalmamıştı ha. Sizin için o kadar şey yaptım. Tamam size büyük kötülük ettim de arasaydın belli Teo yanımızdaydı. Korktuk, dehşete düştükte beraber düştük lan yine de
    -O iş o kadar kolay değil işte olmuyor lan olmuyor arayamıyorsun
    -Lan senin gelmişini geçmişini gibim lan. Teo öldü lan Teo… Ağlamayha başladım beyler hıçkıra hıçkıra ağlıyordum çocukluk arkadaşım sırlarımla anılarımla beraber toprak oluyordu. Ağlamamak kolaymıydı. Hani beyler olur ya bazı anlarda beyninizde bir şarkı çalmaya başlar işte benimde öyle oldu bir anda beynimin her kovanında bu şarkı çalmaya başladı.

    https://www.youtube.com/watch?v=rdsAgz4dVxM
    Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya bu hep böyle böyle gider mi?
    -Lan müptezel bin şu gibik hayatında bir kez doğruyu yapsaydın da şu adama düzgünce baksaydın. Dedim. Tam o sırada kapı çaldı sanırım yemek gelmişti. Hesabı bu sefer ben ödeyeyim diyerek ayağa ben kalktım.
    ···
  5. 55.
    +3
    Lan biz okurken korktuk herif bir şey yokmuş gibi yazmıştı Mete soluk alıp vermeden okumuştu.

    Kalktık yerlerimizden yemek yemek için. Mete dışarıdan bir şeyler söyledi bizde o vakite kadar zaten paso sigara ve düşünce aleminde tıkalı kalmıştık.

    Yemekler geldi karnımız güzelce bir doydu saat gece 12 yi geçmişti. Yaşam korkusu işte beyler Teoyu bile unutturmuş değersiz hayatlarımız için çırpınıken kendimizi buluvermiştik.

    Mete tekrar geçti defterin başına açtı 171. sayfayı amık başlıyorduk yine.

    "Hoca geçti karşıma oturdu hala boğazını tutuyordu. Çocuğun elinin izi öyle bir geçmişti ki sanki boynunda hep o izle yaşayacaktı. Ben mahcubum ve bir o kadarda korkuluydum hoca boğazından gelen hafif hırıltılı bir sesle

    -Oğlum ben bunun gibi bir ifritle baş edemen
    -Yapmayın hocam beni kovmayın kime gittiysem ya kovdu ya bilmiyor gibi yaptı hocam bana ne olur bir yol gösterin ne olur..

    Hafif hafif öksürdü.
    -Oğlum ben sana yardım edemem ama
    -Aması ne hocam
    -Birini biliyorum belki bir yardımı olur ama bu adam
    -Hocam ne çok ama var
    -Evladım bu adam Müslüman değil
    -Nasıl yani hocam
    -Bu adam başka bir dine inanıyor ama kuvvetlidir bu konularda.
    -Tamam hocam nerededir bu adam neyin nesidir.
    -Adı Daniel. Eskişehir de

    kalemini çıkardı kağıda bir şeyler yazıp bana verdi adresini yazmış meğer
    -Bu adrese git bu adam sana yardımcı olacak.

    Hocaya 250 lira verdim cebim de başka para yoktu otostop çeke çeke eve kadar geldim Meteyle de anlaşıp evi Eskişehire taşıyacaktık yarın."
    ···
  6. 56.
    +3
    Kapıyı açtım. Karşımda gençten bir servis elemanı kırmızı giysili işte beyle söylemek istemiyordum da pizzacı hangisi olduğu biraz muallekte kalsın. La adama bakıyorum o bana bakıyor kilitlenmiş ama adam lan sadece bana bakıyor. Saf saf durgun durgun bana bakıyor. Ortamı size şöyle tarıf edeyim beyler.

    Apartman koridorunun ışığı yanıyor ama o ışık birden biraz uzak yani yanıyor ama bizim evin kapısına gib gibi ışık geliyordu. Yani elemanın yüzünü tam olarak göremiyordum. Bende kapının içindeyim yani vücudum evin içindeydi. Neyse beyler bunun da benimde salak salak bakışmalarımız bitmeyecek gibi görünüyordu. Birandan da ani korkutmaya başladı bin salak salak sadece bana bakıyordu. Dayanamadım.

    -Birader pizza nerde
    Göremiyordum ama kafasını oynattığını hissedebiliyordum.
    -Vay anasına çattık ya. Dedim
    Amık göremiyordum ama bir taklıklar yapıyordu onu hissedebiliyorum hem de her hücremde.
    ···
  7. 57.
    +3
    Kapını dışına bir hamle yapmıştım beyler sabrım tükenmişti artık. Bu elemana doğru elimi uzattım ki korkunç bir hızla evin dışana doğru hamle yapar yapmaz beni çekti amık serviscisi burun burunaydık. Onun yüzüyle benim ki arasında neredeyse hiç mesafe kalmamıştı. Aman Allah’ım gözleri simsiyahtı. Gözlerimin içine bakıyordu. Tam gözlerimin içine…

    Yüzü kırış kırış ve çürük rengini almıştı. Gözleri simsiyahtı. Rabbim ne oluyordu. Korkudan ne yapacağımı bilememiştim. Öylece kalakaldım sadece kalakaldım. Nefes bile almadım. Yaklaşık yarım dakika sonra ağzını açabildiği kadar karşımda açtı ve kükreme gibi inleme gibi korkunç aynı zamanda yüksek desibelli lanet bir ses çıkardı. Tabi o kadar tükürükte benim yüzüme yapışmıştı.

    Korkuyordum ama hala 2 elim serbest olmasına rağmen gram tepki veremiyordum. Can korkusu beyler öylece bekliyordum.
    ···
  8. 58.
    +3
    Ananı gibim neler oluyordu lan. Teo nelere bulaşmıştı Mete de ağzı açık olanları okuyordu. Yesus'u bir çocuğun bedenine kilitlemişlerdi.

    Mete hemen sayfayı çevirdi nefessiz okumaya başladı.

    170. sayfa

    "Hoca çocuğun ellerinde nefes almaya çalışıyordu. Resman el kadar bebek hocayı tek eliyle boğmak üzereydi. Hoca çırpınıyor çocuk daha çok sıkıyordu.

    Bir kaç saniye sonra kapı çarparak açıldı. içeri biraz önceki kadın girmişti. Ne olduğunu çıkan seslerden anlamış olmalıydı. Elinde yanan bir kandil vardı. Çocuk kadını görünce hocayı bıraktı.

    Hoca öksürerek kalktı ayağa ve bir köşe kadar öğürerek yürüdü. Kadın bir şeyler söyleyerek mum çocuğa yakın bir yere koydu. bir süre sonra nefes nefese olan çocuğun nefesleri düzelmeye başladı. Çocuk ama hala simsiyah gözleriyle olduğu yerde duruyor ve tıslıyordu.

    Kandil sönene kadar hoca ve kadın dua ediyor bende odanın bir köşesine sinmiş herşeyin geçmesini bekliyordum. Kandil sönünce kadın gidip leğenden çocuğu çıkardı. Çocuk hiçbir şeyi hatırlamıyor ya da umursamıyordu.

    Sonradan öğrendim ki çocuk dilsizmiş. Hoca sokakta bulup evlat edinmiş."
    ···
  9. 59.
    +3
    Hemen toparlandım acilen memlekete yol almam gerekiyordu. Ne kadar gerek olmadığını söylesem de Muhammet ve Teoman benle gelmek istediler, ısrarlara dayanamayarak kabul ettim. iyiki de kabul etmişim bu veletlerin bu kadar işe yarayacağını bilseydim hiç itiraz etmeden hemen kabul ederdim. 5 Saatlik yolculuk boyunca hiçbirimizde konuşmuyor ben hep camdan dışarı bakarak, sessiz sessiz ağlıyordum. Ağlarken tüm hayatım gözlerimin önünden bir şerit gibi geçiyor beni daha çok üzüyordu. Bundan seneler öncesine gitmişti aklım. Babam ben daha çok küçükken çıldırmış ve annemi defalarca bıçaklayarak vahşice öldürmüştü. Ve dolayısıyla Annemi mezar babamı da tımarhane almıştı. Bense daha 7 yaşımdayken 70lerinde yaşlıca bir adamın eline verilmiştim. Dedem enterasan bir o kadarda sevgi dolu bir insandı bir gün olsun bana kızdığını hatırlamam . O kadar kürtürlü bir adamdı ki Arapça ve farsça bilir Osmanlı imparatorluğundan kalan el yazmalarını bile okurdu. Sık sık tuhaf adamlar gelir dedeme bazı parşömenler gösterirlerdi. Ama dedemden hep aynı cevabı alırlardı "Evlat benim dilim bu işlerden çok yandı, bana kalırsa sizde bu işlere bulaşmayın"


    Bitmek bilmeyen bir yolculuktan sonra memlekete inmiştik. Yağmur tiseliyor, asfalttaki boşluklar suyla doluyordu. Saat epeyce ilerlemiş hava zifiri bir karanlığa gömülmüştü. Teoman ve Muhammet etrafı keşfediyor, yürümek için benim komutumu bekliyorlardı.

    Bu küçük şehre böyle döneceğim hiç aklıma gelmezdi. Hayattaki son dayanağımı toprağa vermek ve zaten yalnızlıkla perişan olmuş hayatımı iyice yalnızlaştırmak için gelmemem gerekiyordu.
    Bu dibine goduğumun şehrine

    Yolun kenarlarına dolan suya basarak çıktım kaldırıma, hızlı adımlarla evin yolunu tuttum. Teoman ve Muhammet boyunlarını bükmüşler, arkamdan sessizce geliyorlardı. Teoman bir şey diyecek gibi oldu ama sözünü anında yuttu.

    10 dakikalık ıslak bir yürüyüşün sonunda evin kapısına vardım. 2 katlı müstakil, ahşap evi şöyle bir süzdüm, Sen ha 87 yıllık bir çınarı (dedemi) bile devirdin ha dedim kendi kendime. Tam bahçe kapısına elimi atmıştım ki Pos bıyıkları ve siyah paltosuyla yan kapıdan Cevdet abi çıktı.

    C: Evladım oraya girmeyin gelin bugünlük bizde kalın
    B: Eyvallah abi. dedemin naaşı evde mi? diye sordum
    biliyorum beyler tam bir salağım
    C: Yok koçum hastanede morgta yarın öğle namazına mütakip gömeceğiz. dedi
    B: Allah razı olsun abi sende olmasan... lafımı bile bitirtmedi Cevdet abi
    C: Neyse ne olum girin içeriye üşütmeyin dışarıda. dedi
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      -3
      Okuyanı gibsinler
      ···
  10. 60.
    +2
    Sayfalar çevrildi hareketler tekrarlandı.

    181. Sayfa

    "Ertesi sabah bir şekilde evden çıkıp kitapçıya doğru yürüyordum. Ara bir sokağa girdim yanlışlıkla. Etraf sessizdi, tek bir insan bile yoktu doğrusu. Ama bunları fark bile etmiyordum aklımda olan tek şey Daniel e gidip bu bin hayatımdan kurtulmaktı. Hızlı adımlarla sokağı adımlıyordum ki küçük bir aradan bir köpek çıktı. Bir sokak köpeği öyle pis uğursuz bir canlı karşıma geçti sokakta bir ben bir o var.

    Karşımda bana öyle sert öyle korkunç bakıyordu ki ellerimi ceblerimden çıkardım. Her an bana saldıracak gibi vahşice gardını alıyordu. Korkmuştum herhangi bir saldırıya karşı her an kaçma posizyonundaydım. Köpek sertçe bakıyor ben de ona bakıyordum ikimizde de gram kıpırtı yok. Köpek bir süre sonra hiddetle bana havlamaya başladı. Ama sanki bana havlamıyor etrafındaki bir şeye karşı bu kadar sinirlenmişti.

    Son nefesiyle olağanca kuvvetiyle havlıyordu."
    ···
  11. 61.
    +2
    Ardından Zeynep geldi arkamdan otursana dedi bana düşmüş biz yüzle ama suratıma bakamıyordu, utanıyordu sanırım ama onun utanması gerekmiyordu.

    Ben Oturdum oturmasında sofraya iştahım kaçmıştı, bırak yemeği neredeyse midemi dolduran mide öz suyunu bile çıkarmak üzereydim...

    Kalbim sıkışmıştı, çaresizlik her hücremi zabdetmişti. Biraz daha dursaydım kafayı yiyecektim. Hemen kalktım ayağa fırladım lavaboya. Kapıyı kilitleyim ağladım ama ne ağlamak, hıçkıra hıçkıra, salya sümük beyler.

    Bu nasıl bir duygudur bilmiyorum tarif edemiyorum.

    Sevgi, korku, endişe, suçluluk duygusu, dehşey ne kadar huur çocuğu duygu varsa kalbimi esir almıştı.

    Ağladım aynaya baka baka ağladım.

    Zeynep geldi kapının önüne Oda ağlıyor belli

    Arada hıçkırarak.
    -Ahtapot senin bir suçun yok
    -Var dıbına goyim var işte
    -Seni o sahilde bırakmayacaktım, sahip çıkacaktım
    -Nasıl yapabilirdin bunu Ahtapot olmayız olamayız biz beraber
    -Olurduk, oluruz
    ···
  12. 62.
    +2
    O küçük çocuk geldi bir anda yanımıza sevimli ve zorlanarak yürüyerek.
    Zeynep daha sonra herşeyi anlattı bana

    Vicdanı el vermemiş kürtaja onun yerine doğurmaya karar vermiş, Eskişehir'e kuzeninin yanına gelip herşeyi anlatmış haftada 3 gün bir barda şarkı söyleyerek hayatını kazanmaya başlamış doğum yaklaşınca da işi bırakıp iyice kuzene yerleşmiş.

    Çocuk doğmuş ardından da kuzeni Kayserili bir gençle evlenince ev ona kalmış, Şimdi Gündüzleri çocuğu bakıcıya bırakıp bir kursta gençlere entürüman dersi veriyor haftada birkaç gün şarkı söylüyormuş.

    O anlattıkça ben ağladım.
    Ama benim hayatımla ilgili hiçbir şey bilmiyordu.
    ···
  13. 63.
    +2
    Cevdet abi oda bütün bu olayların içindeydi Allahtan hemen yan binadaydı da bizi uğraştırmayacaktı.
    .
    .
    .
    Zile basıyoruz kapının ırzına geiyoruz açan yok. Bekledik bir süre sigaralar yanıyor efkarlar dağılıyor işte. Biz süre sonra elinde poşetlerle bir kadın geldi 30lu yaşlarında güzel bir kadındı Allah var şimdi. "Oğlum kapımın önünde ne bekliyorsunuz" dedi
    -Abla burada Cevdet Y. diye biri oturuyordu ona ne oldu.
    -Cevdet buradan 1 buçuk ay önce taşındı evladım şimdi xxxx da oturuyor. Vay çakal Cevdet abi parayı cukkaya indirince hemen buralardan kaçmış. Neyseki o kadarda uzak bir şehir değildi. Uğraştıracaktı ama olsun. Allahtan Meryem Abla (Cevdet abinin evde oturan dul bayan) nerede oturduğunu felan biliyordu. (Vay amık büyük ihtimal Cevdet abi bu kadınla birşeyler yaşamıştı ama neyse bizi ilgilendirmez beyler konuya dönelim)

    Bizim bebeler isyanlardaydılar lan adamlar son 1 haftanın yarısını yolculuk yaparak geçirmişlerdi. Artık arabalar bile rest çekiyordu.

    Biraz dinlendik doğrusu beyler Bi gece takıldık bizimkilerle (Tabi amık çevşen olmasa koşa koşşa işin peşine giderlerdi ama işte rahattık) Plan sabitti Cevdet abiyi bulacak diğer isimlerin kim olduğunu soracak hepsinden paranın 10 da 1 ini alacak sonra onlarla altın alıp hazineyi nereden çıkardılarsa oraya gömecektik. Sabit kolay ve güzel bir plan gibi değil mi?

    .
    .
    O zaman izleyin beyler.
    ···
  14. 64.
    +2
    Rezleri alın sukuları verin akşam dikiş var
    ···
  15. 65.
    +3 -1
    Hikayenin yorumlarını alayım...
    Yarın devam edeceğim bugün çok yorgunum...
    ···
    1. 1.
      0
      Emme olmuyo be yarin sabah yaz bari
      ···
  16. 66.
    +2
    la bir burada olanları görim hadi amık şuku verin rez verin amık sanki cebinizden gidiyor...

    Hikaye benimdir, copy felan yoktur amık daha önce yazmıştım sözlüüğe fakat tutmamıştı ve hevesim kaçtığı için yarım kalmıştı şimdi tamamlayacağım.

    Bi şuku verin bir rez alında tamamlayayım amık...
    ···
    1. 1.
      0
      La aq burdayız sen yaz hikayenin akıcılığı kaçmasın devam etmezsem çükünü keser cebine koyarım hewal
      ···
  17. 67.
    +2
    -Ahtapot Ahtapot
    -Efendim

    Cılız ve tinsinen bir ses duydum ardından
    -Kahvaltı hazır.

    Toparlandım üstüme birşeyler alıp yanına gittim üzerinde ince bir pijama vardı. Saçlar incin makyajı hafiften bozulmuştu ama bu haliyle de çok çekiciydi

    Hah Zeynep ne güzel şeydin sen ya

    Halada öylesin bu aşk değildi beyler bu bambaşka birşeydi. Maddeyi geçmişti artık duygularım manaya yükselmiştim tasavvufum bu kızı sevmekti.
    ···
  18. 68.
    +2
    Cadde hemen hemen boştu beyler, rüzgar serin serin esiyor ellerimi ceplerimden çıkaramıyordum. Korku özlem ve acı başka bir şey yoktu beyler başka hiçbir şey. Ölmek istiyordum sadece ölmek. Sonsuza kadar derin bir uykuya dalmak. Sonsuz karanlık ve sessizlik çok iyi gelirdi. Ruhum kalbim zihnim hepsi isyan ediyordu. Uykusuzluk, yorgunluk, duygu karmaşası hepsini aynı anda aynı beden çekiyordu.
    Dilime bir türkü dolandı.

    https://www.youtube.com/watch?v=nG9ByIiips8
    ···
  19. 69.
    +2
    Bir yandan söylüyorum bir yandan ara sokaklardan başka caddelere çıkarak dolaşmaya devam ediyorum. Hatırlamıyorum beyler bir ara güneş doğmak üzereydi. Ben türkümü söyleye söyleye bir caddeye çıktım.
    Az çok insan vardı ama genel olarak böyle genç tayfa hani anlarsınız, ünili tayfa yani. Neyse çiftler evlerine doğru yürüyor ben bir ara türkünün de verdiği efkarla donmuş ellerimi cebimden çıkardım. Amık ne vardı ki öyle hemen dışarı fırlıyon di mi montunu bari al amık bini Ahtapot. Dedim içimden. Kafamı şöyle bir az yan yatırdım sitem edercesine sonra çıkardım cepten Winston softumu yaktım namussuzu yürüyorum.
    Ne kadar yürüdüm bilmem ama güneş doğmuştu yavaş yavaş ışıklar apartmanların aralarından lacivert asfaltlara kadar yayılmıştı.
    Cadde de iyice boşalmış ezan okunmaya başlamıştı. Bir ara bir otobüs durağından oturan bir kız gördüm kısa saçlı benim yaşlarımda ama zil zurna sarhoş hani. Güneş doğmuş ama o mesafeden yüzünü göremiyorum.
    ···
  20. 70.
    +2
    Tükürüklerini saçması bitince sızırtılı ve yankısız sesini duymaya başladım ama korkudan birazcık kaçırmışltım altıma. Bağıra bağıra konuşuyordu eleman.

    -Altınım nerede. Tabi bende gram ses yok içimden dua ediyorum. Bu işkence erken bitsin diye. Benim sessiz kalmama sinirlenmişti sanırım daha gür daha korkunç bir sesle tekrar bağırdı.
    -Altınım nerede? Belli ki eleman sinirlenmişti. Sesim yine çıkmayınca o korkunç yüzü yetmiyor gibi bir de kaşlarını çattı dişlerini sıktı bir daha sordu.

    -Altınım nerede.
    Bende yine ses yok beyler düşündüğüm tek şey hemen kurtulmaktı. Korku, dehşet ne arasanız vardı Allah sonumuzu hayr eylesin.

    Bu benden ses alamayınca çok kızdı lan hani belli olmuyor da hissediyorsunuz ne de olsa metafiziksel bir şey. Algı var ama fiziksel bir iz yok. Korkuyu hissettiklerini biliyordum ne zaman ben felç geçirecek seviyede korksam bu eleman tapukluyordu. Şimdi de neredeyse felç geçirecek seviyeye gelmiştim. Beni tuttu kaldırdı ve evin içine doğru fırlattı. Duvara çarpıp yere düştüm.
    ···