-
26.
+4Sayfalar çevrildi hareketler tekrarlandı.
181. Sayfa
"Ertesi sabah bir şekilde evden çıkıp kitapçıya doğru yürüyordum. Ara bir sokağa girdim yanlışlıkla. Etraf sessizdi, tek bir insan bile yoktu doğrusu. Ama bunları fark bile etmiyordum aklımda olan tek şey Daniel e gidip bu bin hayatımdan kurtulmaktı. Hızlı adımlarla sokağı adımlıyordum ki küçük bir aradan bir köpek çıktı. Bir sokak köpeği öyle pis uğursuz bir canlı karşıma geçti sokakta bir ben bir o var.
Karşımda bana öyle sert öyle korkunç bakıyordu ki ellerimi ceblerimden çıkardım. Her an bana saldıracak gibi vahşice gardını alıyordu. Korkmuştum herhangi bir saldırıya karşı her an kaçma posizyonundaydım. Köpek sertçe bakıyor ben de ona bakıyordum ikimizde de gram kıpırtı yok. Köpek bir süre sonra hiddetle bana havlamaya başladı. Ama sanki bana havlamıyor etrafındaki bir şeye karşı bu kadar sinirlenmişti.
Son nefesiyle olağanca kuvvetiyle havlıyordu." -
27.
+4"Adamla uzun süre konuştuk kabusların peşimi bırakmadığını her gün rüyalarımda min-el cehennemin sözünü duyduğumu söyledim. Yalnız kalamadığımı sürekli birinin beni izlediğini hissettiğimi söyledim.
Kargaların peşimi bırakmadığını gölgelerin hareket ettiğini gördüğümü söyledim. Çevşenlerden ve hatta Ahtapot'un dedesinin ne haltlar yediğinden bahsettim. Kısacası o baharda ve yazda neler yaşadıysam hepsini anlattım.
Adama yalvarıyordum resmen abi beni bu durumdan kurtar diye. Gözlerim kararmış ağlamaya başlamıştım. Bu genç yaşımda üzüntüden tansiyonum düşmüştü. Ne ara bu hale gelmiştik ha ne ara. Huzurluydum lan parasızdım ama huzurluydum. Mutsuzdum ama huzurluydum amık. Elimde hiç bir şey kalmamıştı artık. Ben yoktum hayatım yoktu." -
28.
+5 -1Telefonun kapatır kapatmaz üzerimi giyindim Aylardan Mart olduğu için üzerime bir kaban giyip botlarımı çekmiştim. Aklımda Teonun ailesi vardı. Ve tabi ki de Metenin durumu bunca senenin ardından bu olanlarda neydi lan. Korkularımız, artık unuttuk dediklerimiz yeniden mi kabuslarımızdan fırlamıştı. Neden ha neden itihar etmişti Teo. Çocukluk arkadaşım beraber yiyip içtiğim kardeşim. Neden intihar etmişti? Tamam onun hayatından 4 aylık bir süreyi çalmıştım ve aylarca tedaviyle harcayacağı kabus dolu bir senesine neden olmuştum. Ama karşılığında rahat bir hayat sürmesi için güzel miktarda para vermiştim.
3 senedir değil göğsüme bıçak saplayan cinler, kabus bile görmüyordum oldukça durağan ve standart yaşıyordum. Peki ya bunca senenin ardından Teo eden intihar etmişti. Bunu öğrenmenin tek yolu Metenin yanına gitmekti.
(Not: Muhammet haziranda mezun olmuş ve memleketine dönüp bir iş bulmuştu.)
Üzerimi giyindikten sonra çıktım yola Jetta hala kapın önündeydi satmadım bini daha pahalı bir arabada israf olurdu bu her şeyimi karşılıyordu neyse amık aceleyle bindim arabaya ve sürmeye başladım. Bir aksilik olmazsa 4 saate Eskişehirdeydim. -
29.
+4Ananı gibim neler oluyordu lan. Teo nelere bulaşmıştı Mete de ağzı açık olanları okuyordu. Yesus'u bir çocuğun bedenine kilitlemişlerdi.
Mete hemen sayfayı çevirdi nefessiz okumaya başladı.
170. sayfa
"Hoca çocuğun ellerinde nefes almaya çalışıyordu. Resman el kadar bebek hocayı tek eliyle boğmak üzereydi. Hoca çırpınıyor çocuk daha çok sıkıyordu.
Bir kaç saniye sonra kapı çarparak açıldı. içeri biraz önceki kadın girmişti. Ne olduğunu çıkan seslerden anlamış olmalıydı. Elinde yanan bir kandil vardı. Çocuk kadını görünce hocayı bıraktı.
Hoca öksürerek kalktı ayağa ve bir köşe kadar öğürerek yürüdü. Kadın bir şeyler söyleyerek mum çocuğa yakın bir yere koydu. bir süre sonra nefes nefese olan çocuğun nefesleri düzelmeye başladı. Çocuk ama hala simsiyah gözleriyle olduğu yerde duruyor ve tıslıyordu.
Kandil sönene kadar hoca ve kadın dua ediyor bende odanın bir köşesine sinmiş herşeyin geçmesini bekliyordum. Kandil sönünce kadın gidip leğenden çocuğu çıkardı. Çocuk hiçbir şeyi hatırlamıyor ya da umursamıyordu.
Sonradan öğrendim ki çocuk dilsizmiş. Hoca sokakta bulup evlat edinmiş." -
30.
+4183. Sayfa
"Kitapçıdan içeri girdim yine o sevimli teyze vardı kasada. Bana hafifce baktı bugün yüzü düşüktü ya da beni görünce bu yüz ifadesine büründü tam olarak bilmiyorum hemen. Ayağa kalktı Denielin beni beklediğini söyledi ve üst katı işaret etti.
Katı heyecanla ve korkuyla çıktım. Kapıyı yine tıklayıp açtım ve girdim.
Daniel yine kitap okuyordu. Fötr şapkası ve gri ceketi askıda asılıydı. Bana baktı hafif gülümseyerek ve o hafif yahudi aksanıyla.
-Evladım gel otur şuraya. geçtim oturdum gösterdiği yere.
-Evladım senin durumunun zor olduğunu sende biliyorsun değil mi?
-Biliyorum biliyorum da efendim
-Da sı oğlum kolay olmayacak ama seni bu dertten kurtarabiliriz.
-Riz derken
-Kütahyadan bir arkadaşım bana birini önerdi onunla birlikte seni bu illetten kurtarmaya çalışacağız.
-Ne zaman gelir bu adam efendim.
-Birazdan burada olur bir şey içer misin?
-Yok efendim ben sadece bekleyeyim.
Kendine bir çay söyledi." -
31.
+4Sayfayı çevirdi Mete meraklanmıştım amık adam ne demişti acaba buna neyin peşinden gitmişti.
Sigaralar tekrardan yakıldı düşünceler yine başladı. Sayfa çevrildi Metenin sesi duvarlara çarptı.
167. Sayfa
"Bu işi kökten bitirmem gerekiyor. Ne gelirse elimden yapacaktım. Ama adam oralı olmuyordu işime yaramayacağını felan zırvaladı. El almış biri olmadığını sadece kitap sattığını bilgili birisine görünmem gerektiğini söyledi.
O akşam oradan çıktım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bu kabustan kurtulacağıma beni daha çok korkutan şeyler öğrenmiştim.
Derken kabuslarla geçen 3 günün ardından arayıp taramalarım karşılık vermişti. Şehre yakın bir köyde bir hoca bu konularla baya ilgiliymiş.
Çok geçmeden Meteyi de dolandırıp düştüm yollara." -
32.
+4"Uzun bir yolculuktan sonra hocanın evini bulmuştum. Kapısını çaldım çok geçmeden kapısı 8 yaşlarında bir çocuk aştı. Hoca efendi içeride mi? diye sordum hiç ses etmeden beni içeri kabul etti.
Ayakkabılarımı çıkarıp içeriye girdim. Ev 2 oda bir salon köy evlerine benziyordu. Hocayı kapı aralığından görmüştüm bağdaş kurmuş yerde tesbih çekiyordu.
Çocuk kapısı açtı içeri girmemi işaret etti. Girdim hoca hemen ayağı kalktı. Sızka uzun bir adamdı hoca sesi kalın düşündüğümün aksine sakalsızdı. Buyur etti beni. oturdum karşısına" -
33.
+4Ne oluyordu dıbına koyum adam hızını alamayı Bursa daki tüm hocalara gitmiş herhalde. Görünen o ki hiçbir de derdine çare olamamıştı.
Sayfa tekrar döndü 168. Sayfa
"Hoca uzun süre sadece bana baktı bense kilitlenmiş kendimi resmen ona bırakmıştım. Derken içeriye bir kadın dirdi kara çarşaflar içinde orta yaşlarda güzel bir kadın. Elinde çay tepsisi bize çay verdi.
Hiç konuşmadan çıktı dışarıya. Hocada çayların gelmesiyle. Konuşmaya başladı.
-Söyle bakalım delikanlı derdin tasan nedir seni buraya getiren şey nedir?
-Hocam ben kabuslardan uyuyamaz oldum.
-Neden evladım.
-Hocam ben ve arkadaşlarım cinlere karıştık.
-Nasıl?
-Hocam benim bir arkadaşım var Ahtapot. Dedesinden büyük bir miktar para kaldı. Ama adam o parayı biriktirecek ya da kazanacak bir adam değildi.
Hoca çayından bir yudum daha aldı
-Eeeee
-Hocam bizim için başta her şey güzeldi. Daha sonra olur olmadık şeyler görmeye işitmeye başladık. Kormuştuk başladık paranın nereden geldiğini araştırmaya. 2 haftalık korku dolu bir kovalamacanın sonunda paranın bir cinin hazinesi olduğunu öğrendik. -
34.
+4Okuyoruz okudukça duygulanıyoruz, meraklanıyorduk. Mete hız kesmeden sayfayı çevirdi.
176. sayfa
"Beni kaldırıp iş yerine soktu oturttu bir sandalyeye kendisinden başka kimse yoktu iş yerinde. 2 çay söyledi bana döndü.
-Evladım nereye gelmiştin sen?
-Abi ben, ben o kapalı iş yerine gelmiştim.
-Evladım sen Daniel beyi mi arıyorsun?
-Evet abi ama iş yeri kapalı
-Ne için gelmiştin
-O konuyu onunla konuşacağım abi.
-Evladım ben Daniel'in nerede olduğunu biliyorum.
-Nerede abi söyler misin?
-Daniel bey tam 5 ay önce taşındı buradan. Eline bir kalem kağıt alıp tekrar adress yazmaya başladı. Offf Allah'ım tekrar adres aramakla uğraşacaktım.
-Evladım al bu adresi Daniel bey burada bir iş yeri işletiyor ama onunla konuşmak o kadar kolay olmayacak uğraşman lazım.
-Neden?
-Yoğun adamdır Daniel insanlardan da pek haz etmez.
-Peki abi dedim çaylar bile gelmeden hemen adamın elini öpüp kalktım. Israr etti ama bu işi hemen halletmem gerekiyordu." -
35.
+3175. sayfa
"Ağlamaya başladım kepenklere yaslanmış sadece ağlıyordum. Gözlerim yanıyor, belim ağrıyordu. Birazda üşümüştüm ama ağlamak iyi geliyordu. Çok iyi geliyordu. Artık aklımı kaçırmak üzereydim. Artık sadece ölümü ve ötesini düşünüyordum Rabbimin karşısına intihar ederek çıkabilir miydim acaba.
Ölüm bir son değildi halbuki bambaşka bir başlangıçtı. Büyük bir başlangıç. Ben ağlıyordum kimse oralı olmuyordu bana bu daha iyiydi. Kollarımla başıma kapatmış yere bakarak 5 dakika ağladım korumadan kendimi güvende hissederek sadece ağladım. Taki koluma biri dokunana kadar.
Başımı kaldırdım karşımda 50li yaşlarında kısa tombul bir amca vardı.
-Evladım neden ağlıyordun?
-Abi. diyebildim sadece açıklama yapamıyordum. Yüzünü biraz üzgün bir ifadeyle kolumdan tutarak kaldırdı beni. Yandaki iş yeri onunmuş. " -
36.
+3-Lan bin niye aramadınız he niye
-Ne
-La niye aramadınız diyorum niye
-Ha. Lan arayacak yüz de zütte kalmamıştı.
-Ne demek kalmamıştı ha. Sizin için o kadar şey yaptım. Tamam size büyük kötülük ettim de arasaydın belli Teo yanımızdaydı. Korktuk, dehşete düştükte beraber düştük lan yine de
-O iş o kadar kolay değil işte olmuyor lan olmuyor arayamıyorsun
-Lan senin gelmişini geçmişini gibim lan. Teo öldü lan Teo… Ağlamayha başladım beyler hıçkıra hıçkıra ağlıyordum çocukluk arkadaşım sırlarımla anılarımla beraber toprak oluyordu. Ağlamamak kolaymıydı. Hani beyler olur ya bazı anlarda beyninizde bir şarkı çalmaya başlar işte benimde öyle oldu bir anda beynimin her kovanında bu şarkı çalmaya başladı.
https://www.youtube.com/watch?v=rdsAgz4dVxM
Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya bu hep böyle böyle gider mi?
-Lan müptezel bin şu gibik hayatında bir kez doğruyu yapsaydın da şu adama düzgünce baksaydın. Dedim. Tam o sırada kapı çaldı sanırım yemek gelmişti. Hesabı bu sefer ben ödeyeyim diyerek ayağa ben kalktım. -
37.
+3178. sayfa artık yerimde duramaz olmuştum heyecanlanmıştım neler olacak diye hemen Meteye sayfayı çevirmesini istedim. Belli ki o da baya heyecanlıydı hemen sayfayı çevirdi. Yüksek sesle okumaya başladı.
"
-Evladım Daniel şu an burada değil
-Ne zaman gelir efendim
-Bir kaç saat sonra gelir sanırım
-Bekleyebilir miyim?
-Evet elbette evladım geç şu köşeye otur, istersen kitapta seç kendine beklerken sıkılma.
Hanımın gösterdiği yere oturdum rafta gözüme takılan ilk kitabı aldım. Şimdi adını hatırlamıyorum ama eski bir kitaptı sayfaları dağılıyordu. Ama zaten öyle okuyacağım bir kitap değildi sadece vakit geçirmek için elime almıştım.
Başladım okumaya kısa zamanda sarmıştı kitap akıcı bir o kadar da esrarengizdi. Galiba 24. sayfadaydım nur yüzlü teyze bana seslendi
-Evladım
-Efendim
-Daniel seni bekliyor." -
38.
+3182. Sayfayı çevirdi Mete başladı tekrar okumaya.
"Köpek havladıkça benim için ürperiyordu. Anlamıştım bana karşı sinirli olmadığını tepkisi kesinlikle göremediklerime karşıydı. Cesaretimi topladım köpeğe yaklaşmaya başladım. Aramızda 2 metre felan kalmıştı ki köpek havlamayı kesmiş saldıracak posizyonda hırlamaya dişlerini gösterip ağzını köpürtmeye başladı.
Durduk uzunca bir süre. Köpek bir anda sendeledi ve mızıklayarak koşmaya başladı olağanca hızıyla benden kaçıyordu. Mızıklaya mızıklaya kaçtı. Korkmuştum bende bu ara sokakta bir köpek tarafından öldürülerek manşet olmak istemiyordum. Caddeye kadar korkudan koştum.
Artık daha tedirgin ve daha temkinli yürüyordum zaten çok geçmeden de kitapçının önüne gelmiştim." -
39.
+4 -13 buçuk 4 saat sonra Eskişehire giriş yapmıştım. Meteyi aradım tam olarak şehrin neresinde kalıyorsunuz dedim. Yerlerini tarif etti işte çocuk hala ağlıyordu beyler. Ses mes gitmiş çocuk bertaraf olmuştu aklım almıyordu Teoman gibi bir adam nasıl intahar ederdi. Neyse zorlanarak ta olsa yarım saatlik bir arayışın sonunda Metelerin evini bulmuştum. Öğrenci mahallesi olduğu daha sokağa girer girmez fark ediliyordu. Ne bileyim işte Çantalı üniversiteli kızlar dubarlara yaslanmış sigara içen cool bebeler felan yani anlamışsızdır yaşlı ebeler yok yani.
Birkaç dakikaya bir evin önünde kalabalık bir grup gördüm aralarında bizim Metede vardı çektim arabayı sağa aldım bunu karşıma. Yüzünde dehşet verici bir ifade vardı öyle hüzün felan değil beyler adamın beti benzi atmış amık. Dedim.
-Lan ne oldu Teo niye intihar etti. Amık gözlerimiz dolu dolu ha ağladık ha ağlayacağız. Endişeyle beni bir kenara çekti sesimizi kimsenin duymayacağı bir köşe.
-Ahtapot kardeşim. Amık adam konuşmayı unutmuş ne diyeceğini seçemiyor garibim.
-Ne oldu lan, adama bir şey mi yaptın.
-Kardeşim Teo ölmeden önce Yesus bizi buldu dedi. Aha yine yan basmıştık lan bu sefer gömecek altın felan da yok öyle Korkmuştum senelerdir duymadığım bir isimdi bu. Yesus ha Yesus
(Not: Teo kedini zehirleyerek intihar etmiş ağzından köpükler saçarken de öylece ölmüş gitmiş.) -
40.
+2Tükürüklerini saçması bitince sızırtılı ve yankısız sesini duymaya başladım ama korkudan birazcık kaçırmışltım altıma. Bağıra bağıra konuşuyordu eleman.
-Altınım nerede. Tabi bende gram ses yok içimden dua ediyorum. Bu işkence erken bitsin diye. Benim sessiz kalmama sinirlenmişti sanırım daha gür daha korkunç bir sesle tekrar bağırdı.
-Altınım nerede? Belli ki eleman sinirlenmişti. Sesim yine çıkmayınca o korkunç yüzü yetmiyor gibi bir de kaşlarını çattı dişlerini sıktı bir daha sordu.
-Altınım nerede.
Bende yine ses yok beyler düşündüğüm tek şey hemen kurtulmaktı. Korku, dehşet ne arasanız vardı Allah sonumuzu hayr eylesin.
Bu benden ses alamayınca çok kızdı lan hani belli olmuyor da hissediyorsunuz ne de olsa metafiziksel bir şey. Algı var ama fiziksel bir iz yok. Korkuyu hissettiklerini biliyordum ne zaman ben felç geçirecek seviyede korksam bu eleman tapukluyordu. Şimdi de neredeyse felç geçirecek seviyeye gelmiştim. Beni tuttu kaldırdı ve evin içine doğru fırlattı. Duvara çarpıp yere düştüm. -
41.
+2Anını gibi elimö ayağım titriyordu yere düştüğümde kapıya baktım bizim servisci eleman gitmişti çoktan. Amık lan biz bunun parasını vermiştik bizim hoca bize oyun etmez başka bir tak dönüyordu bu işin içinde. Yıllardır normal seyrinde devam eden hayatım neden şimdi tekrardan taka dönmüştü bunun bir açıklaması olmalıydı.
-
42.
+2Beyler öyle bir duygu karmaşasına girmiştim ki bunalım yanında hiç kalırdı. Neden sorusu yok mu işte her şey onun başının altından çıkıyordu. Düştüğüm yerde kalbimi tutmuş öylece yatıyordum. Beni koruyup kollayan Allah’a dua ediyordum. Geçen seneler beni dine yöneltmişti. Hani beş vakit namazında niyazında olan bir adam değildim yine. Ama ara ara namaz kılıp Kur-an okur olmuştum (Not hem Arapça hem Türkçe halini)
Göğsünde azıcık imanı olmayan adam zaten bu tip şeylere katlanamazdı. Kolay kopan adam Teo gibi olurdu. Ya da Mete gibi gibik dünya hayatını seven bünyevi bir bin olmanız lazımdı.
Neyse beyler ben orada kaç dakika ya da saniye yattım bilmiyorum bir süre sonra Mete geldim yanıma. Beni o halde yerde görünce bir an telaşlandı adam. -
43.
+3 -1Kalktım yerden Hafifce doğrularak oturdum. Kulşaklarım öyle bir çınlıyordu ki Mete başımda bir şeyler söylüyor bana sadece boğuk boğuk birkaç kelime geliyordu onu da anlamıyordum daha doğrusu umursamıyordum.
Kalbimde hafif bir ağrı vardı. Amık onca zaman hor kullandık organı haliyle o da tepkiliydi. Mete ye döndüm gözlerim seçemiyordu. Amık bini beni fena fırlatmıştı ha. Duvardan sıva felan dökülmüş düşünün kuyruk sokumumdaki ağrı ha keza saplanıyordu sinir uçlarıma.
Neyse beyler sendeleyerek ayağa kalktım ama Metenin söylediği tek kelimeyi bile duymuyordum. Kafam da sadece temiz hava almak düşünmek vardı beyler. Şöyle sigara mı yakacak insanların içinde dolaşarak düşünecektim. Dünü bugünü yarını.
Mete bir den kolumu tuttu. Karşı koydum kendimi azad etmiş bir dingil gibi sendeleye sendeleye kapıdan çıktım
-Sabah dönerim dedim. Saat zaten 4ü bir saat sonra güneş doğardı o vakit eve geri dönerdim. 1 Saat bana yeterdi lan yeterdi. -
-
1.
0Birakinda az dinlensin ahtapot ben de merak ediyorum ama biraz da sabretmek lazim. bu arada kardesim cok guzel devam ediyosun tanidigim incicilere coktan bahsettim hikayenden normalde okudugum hikayeleri kendime saklarim ama bu hikaye baya surukleyici geldi bende birileriyle daha paylasmam lazim dedim tekrardan ellerine saglik
-
1.
-
44.
+2Kapını dışına bir hamle yapmıştım beyler sabrım tükenmişti artık. Bu elemana doğru elimi uzattım ki korkunç bir hızla evin dışana doğru hamle yapar yapmaz beni çekti amık serviscisi burun burunaydık. Onun yüzüyle benim ki arasında neredeyse hiç mesafe kalmamıştı. Aman Allah’ım gözleri simsiyahtı. Gözlerimin içine bakıyordu. Tam gözlerimin içine…
Yüzü kırış kırış ve çürük rengini almıştı. Gözleri simsiyahtı. Rabbim ne oluyordu. Korkudan ne yapacağımı bilememiştim. Öylece kalakaldım sadece kalakaldım. Nefes bile almadım. Yaklaşık yarım dakika sonra ağzını açabildiği kadar karşımda açtı ve kükreme gibi inleme gibi korkunç aynı zamanda yüksek desibelli lanet bir ses çıkardı. Tabi o kadar tükürükte benim yüzüme yapışmıştı.
Korkuyordum ama hala 2 elim serbest olmasına rağmen gram tepki veremiyordum. Can korkusu beyler öylece bekliyordum. -
45.
+4 -2-imkansıza değil şu ana inanalım sadece Zeynep.
-inanalım o zaman.
Her ağzını açtığından alkol kokusu yayılıyordu etrafa dehşet bir koku. Ne kadar içtiyse artık.
-Ne kadar içtin
-Haddimden fazla diyelim. Dedi hınzır hınızr ardından yine çaktı tebessümü. Vay anasına kız benim sözlerimi bana karşı kullanıyordu.
-Vay sözler geri dönüyor ha. Dedim
-Sadece sözler mi baksana tarih bile tekerrür ediyordu.
-Karakterler değişmiş sanki
-Karakterler değil hayatlar değişti.
-Nasıl yani
-Bittik yani Ahtapot bitti.
Ayağa kalkmaya çalıştı. Ama yürüyemeyeceğini bildiğim için hemen kalktım. Biliyordum hemen düşmeye yattı. Tuttum.
başlık yok! burası bom boş!