1. 11.
    -1
    ···
  2. 10.
    0
    hay dedeni gibeyim dıbına koyim
    ···
  3. 9.
    0
    @4 amk nerden kopyalayıp yapiştirdin ampul
    ···
  4. 8.
    0
    bu ne olm ya bi özet çıkarın şundan mk
    ···
  5. 7.
    0
    gibtimin liselisi. umut sarıkaya'dan arak.
    ···
  6. 6.
    -1
    ···
  7. 5.
    -1
    evet başlıyoruz...

    dede dövdüm! hem de geçen hafta... vadi gibi bir yerdeydim. buralardaydı, kokusunu alıyordum. elimdeki sopayı yere vurarak, boşluğa seslendim; "dede çık ortaya, buralarda bi yerde olduğunu biliyorum." arkamdan hızlı bir koşma sesi geldi. hemen dönüp baktım. yoktu, belli ki fıymıştı hemen. sandığımdan da hızlı ve çevik bacaklara sahipti. çalıların arkasından " gubiruk, gubiruk, gubiruk" diye bir ses geldi. sesin geldiği yere koştum. tam koşarken, başka bir ağacın tepesinden de "gubiruk, gubiruk" diye ses geldi. durdum. başka bir ağaçtan daha aynı ses geldi ardı sıra... bu bir iletişim olmalıydı. sonra gubiruklar arttı. arkamı döndüğümde ağaçların üzerinde irili ufaklı yüzlerce dede vardı. ayaklarındaki meshleri ilk bakışta dikkatimi çekmişti. kendi dedem çalıların arkasından çıkarak, koştu, aralarına katıldı. korkmuştum ama saldırmaktan başka çarem yoktu. kaçmaya başladılar. sürüyü önüme katıp kovalamaya başladım. dediğim gibi oldukça hızlıydılar. 500 metre kadar kovaladım, bir tepenin arkasında izlerini kaybettim. ıssız ve çorak bir araziydi burası. boşluğa tekrar haykırdım "dedeaaaaaaaaaaa çık ortaya, elimden kurtulamazsın. sana geldim dedeeeaaaaaaaa!!! kabusun olmaya geldim!". tepelerin üzerinde, yüzlerce dede bu sefer çırılçıplak belirdi. sopama sımsıkı sarıldım. "nedennn! neden soyundunuz!" diye bağırdım. içlerinden liderleri olduğu anlaşılan biri "çıplak ete dokanamazsın sandık! soyunursak, salarsın bizi diye düşündük!" diye karşılık verdi. şartları eşitlemek için ben de soyundum. sopa mı kapıp, dede sürüsünün ortasına daldım. dövdüm, yüzlerce dede dövdüm. her ırktan dede dövdüm. zenci dede dövdüm, tatar dede dövdüm, latin dede dövdüm, kendi dedemide dövdüm. ortalık inleyen, yaralı, ölü taklidi yapan dede kaynıyordu. yaralılar arasında kendi dedemi, aramaya başladım. bacağıma yapışıp yardım isteyen, isterken de yattığı yerde çaça yapmayı bırakmayan latin dedeyi bir daha dövdüm. kendi dedemi buldum. yaralı yatıyordu. su verdim. "neden umut neden?" diye sordu. ağlayarak "asıl sana neden dede! asıl sana neden! neden almadın! neden?" diye haykırdım. "neyi almadım umut?" dedi bilmez gibi... " o arsayı dede. neden almadın zamanında o arsayı? çok ucuzmuş. şimdi yerine havaalanı yapılan arsayı... babam dedi. alsaymışsın şimdi çok zenginmişiz. şu halime bak. neden yaptın bunu bize dede? neden zengin doğmama izin vermedin. neden!" diye sarstım. gözlerini güç bela açıp " baban seni yemiş umut. arsa filan yoktu hiç" dedi. ağlayarak sarstım; " yalan söylüyorsun! neden almadın, neden köye geri döndün. zengin olacaktın. neden izin vermedin. neden mutlu olmama izin vermedin. izin verseydin çırılçıplak dövüşmezdik, bana neden bunu yaptın dede. neden!"

    ter içinde, ağlayarak uyandım. çok sıcaktı, rüyanın sıkıntısıyla donu da sıyırıp atmışım. bir sigaya yaktım. iç dünyam çok karışmıştı. dedemin hatları aklımdan çıkmıyordu. sigaramdan bir nefes çekip düşündüm. bir şekilde parayı bulmalıydım, zengin olmalıydım.

    geçen hafta çok yakın bir dostumdan muhabbet arasında öğrendiğim bir gerçek beni mahvetmişti. siz sakin sakin kafanızda binbir düşünceyle yürürken hani o an aklınızda kendisine karşı hiçbir düşünce beslemediğiniz bir kediye bir hal gelir ya... sizi görünce paniğe kapılır, ne yapacağını bilemez, bi yerlere tırmanmaya, sizden kaçmaya çalışır. "nooldu şimdi durduk yerde" diye anlamsızca bakarsınız kediye. şaşırtır sizi bu umursanmayanın paniği... işte o kedi gibi olmuştum bu gerçeği öğrendiğimden beri dostlarım. arkadaşım "kızlar paraya bakar abi" demişti. yirmi sekiz yaşında söylenecek söz müydü bu şimdi? bu yaştan sonra nerden bulup buluşturup zengin olacaktım ben. demek bütün zenginler sırf "kızlar bakıyor" diye zengin olmuştu, inşaat şirketleri kurup, para transferleri yapmıştı. işte şimdi her şeyi daha iyi anlıyordum. yoksabir insan neden evde bornozla gezip, puro içerek kahkahalar atsın ki. sırf bunu yapmak için zengin olan varsa onun kafasına sıçayım. tabii ki kızlar için zengin olmuşlardı. rahmi koç'a bakın, ekmek içi gibi olmuş, hala para kazanma derdinde. artık daha çok hak veriyorum rahmi'nin para kazanma coşkusuna, röpdöşambır tutkusuna. hak veriyordum ama ben de bir olurunu arıyordum. en kısa sürede zengin olmalıydım. bir şekilde parayı bulmalıydım, zengin olmalıydım. bir kutu tatlı yaptırıp mason locasına mı gitsem acaba diye düşündüm. pastaneden 4 bülbülyuvası, 6 şöbiyet, 4 baklava, 8 tulumba, iki tane de fıstıklılardan tatlıyla doldurttuğum kutuyu güzelce paket yaptırdım. atladım minibüse doğruca gittim locaya. ilk günden hemen hayvan gibi "beni de kabul edin"derneğe demeyeyim, biraz muhabbet kurayım. gide gele "umut sen çok kafa adamsın. neden derneğimize üye olmuyorsun ki, yarın altı resim getir kaydını yapalım" derler zaten. derler tabi eşşek değiller ya" diye düşündüm. loca'nın kapısını çaldım açmadılar. telefonmu bir kağıda yazıp, altına çaldırırlarsa arayacağımı not düştüm. elimde tatlıyla sıcağın ortasında yürüdüm. tatlının balı kutudan akmış elim yapış yapış olmuştu. yürüye yürüye haliç kıyılarına gelmişim. koç müzesinin oraya. "allah benim zengin olmamı istiyor bu bir işaret" diyerek müzeye girdim. kapıdaki bekçiye "abi rahmi bey içerde mi?" diye sordum. bugün gelmediğini söyledi, neden aradığımı sordu. kendisini ziyarete geldiğimi söyledim. anlamsızca baktı suratıma, "yok gelmez kendisi" dedi. "müze halka açık sanırım" diyip, izin isteyerek müzeyi dolaşmaya başladım. gerçekten gidip görülmesi gereken bir müze, içeride bir sürü boy boy arabalar, tekneler var. yaklaşık 6 saat sonra aynı bekçi gelip, müzenin kapanmak üzere olduğunu söyledi. 6 saat boyunca rahmi'yi arabaların aralarında aramıştım, belki sıcaktan bunalıp bir arabanın içinde uyumuştur, bekçiye de yok dedirttirmiştir diye düşünmüştüm. ama gerçekten yokmuş. belli ki yalan söylemeyen, mert birisiydi bu bekçi. "abi hiç mi gelmez, önemli bir konu konuşacaktım" dedim. "yok kardeşim gelmez" dedi, çıkarmaya çalıştı. "abi tatlı getirmiştim, ben yalnız yiyemem çok gelir. kalırsa da şekerlenir, bişeye benzemez. boşa gitmesin beraber yiyelim" dedim. başta nazlansa da bu teklifi geri çeviremedi.

    müzeyi kapatıp, kulübeye geçtik. çay söyledik, kutuyu açtık.

    "rahmi bey beni oğlu gibi sever" dedi. "geçen geldi kulübeye oturdu, çay içtik. mütevazi adam. baktı çay kötü, çağırdı çaycıyı bi azarladı zorma gitsin. "bak" dedi, "bu çocuklara düzgün çay vereceksin bundan sonra, binerim tepene senin" dedi, plastik bardakta çay içerdik eskiden, kristal g.tlü bardak aldırdı. öyle gönlü bol adam" dedi. "tabi canım belli. bi kere tarzı var adamın" dedim. birlikte rahmiyi övmeye başladık. aslında iki fakir olarak, bir zengini övmeye başladığımız o anda anlamıştım hiçbir zaman zengin olamayacağımı. ikimizde duygularımızda çok samimiydik. garip, içten bir sevgi besliyorduk rahmi bey'e karşı. tatlılar yendi, sigaralar uç uca yandı. muhabbet harlandıkça harlandı. " gel müzik dinleyelim" diyerek içeri zütürdü beni. alarmı kapatıp, bir arabanın içine girdik. arabanın teybine bi kaset koyduk. camı açmam şartıyla arabada sigara içmeme izin verdi. araba konforluydu. o gitmeyen arabanın direksiyonunu çevirmeye çalışırken, ben arkama yaslandım. tatlı ağırlaştırmıştı.

    rüyamda bir ağacın tepesindeydim. ayağımda meshler vardı. her tarafım irili ufaklı dede doluydu. dedeler sürüsüne katılmıştım...
    Tümünü Göster
    ···
  8. 4.
    0
    sen de anlat amk
    ···
  9. 3.
    0
    (bkz: inci sözlük bu hale gelmiş olamaz)

    bırakanlar devam ettirsin varan 2 diye
    ···
  10. 2.
    +1
    ben başlama diyorum.
    ···
  11. 1.
    +1 -1
    başlayın diyorsanız başlıym? başladım, devamı var...
    ···