-
101.
+3Hoca Musa diye bağırdı. içeriden biraz önceki çocuk girdi. Çocuğun kulağına birşeyler fısıldayıp gönderdi. Bende neler yaptığımızı anlattım hocaya düşünceli ve dur şimdi sen neler olduğunu anları dedi.
Çocuk içeriye plastik bir leğen, bir şise su ve bir defterle girdi.
Hoca dualar okuyarak leğene suyu boşalttı ve defteri eline alıp gömleğinin iç cebindeki kalemiyle arapca bir şeyler yazdı deftere her cümleyi yırtım dualar okuya okuya suya attı. Sonra O sessiz çocuğu leğene sokup soydu. Çocuğun üzerinde sadece baxırı kalmıştı.
Saçımdan bir tel alıp suya attı." -
102.
+3Amık ne oluyordu lan Bizim Teo neler yapıyordu amık. Hocadan hocaya ayinden ayine koşuyordu bin. Lan başımıza yine belaları açmıştık. Teonun korkusu ve ruhsal bozukluğu sırrımızın yayılmasına yol açmıştı.
Mete sayfayı çevirdi. Yeni bir sigara yakıp kolaları fulledi.
169. sayfa
"Hoca dualar okuyor okudukça sesi yükseliyor, kendinden geçiyordu. Çocuk gözlerini kapamış suyun içinde ayakta öylece duruyordu. Hoca okudukça okuyor kendinden daha çok geçiyordu. Korkmaya başlamıştım lan çok korkuyordum.
Oda bir zaman sonra yavaş yavaş kararmaya başladı. Duvarların köşeleri gölgeleniyor odayı korkunç bir uğultu yayılıyordu. Hocanın arapça sesi korkumu katlatıyordu. Lanet yere nereden gelmiştim.
Çocuk birden gözlerini açtı. Ama gözleri tamamen simsiyahtı. Tamamen. Donuk donuk bakıyordu. Hoca girdiği transtan bir dakikalığına çıkınca çocuğun gözleri gördü. Belliydi o da korkmuştu.
Çocuk dev gibi genişleyen ağzını açtı.
-Beni bu bedene kim kilitledi. dedi ama sesi o sesi yok mu beni o kadar korkutmuştu ki hemen yerimde sürüklenerek duvara doğru kaçtım. O da neredeyse karartılardan görünemeyecek kadar gölgelenmişti.
Çocuk etrafa bakındı ama başını her cevirişin de boynundan kemir sesleri geliyordu.
Hoca hala okuyordu. Ama çocuğun onu dinlediğini sanmıyordum. Çocuk gülmeye başladı hoca okudukça o kahkahalar atıyordu. Hoca duaları bırakıp konuşmaya başladı.
-Senin adın sanın nedir dumansız ateşten yaratılan.
-Yesus derler bana ihtiyar. Tanırsın elbet beni.
Hoca korkmuştu. Neyle karşı karşıya olduğunu bilir gibiydi.
-Yesus bu Allah kulundan ne istersin.
-Altınlarımı. dedi sonra başını hızla bana çevirerek
-Hepsini diye ekledi.
-Şerden Allah'a sığınırım ki senin o altınlarda hakkın yoktur. Mülk Allah'ındır. dedi hoca
Çocuk kahkaha atmaya başladı etraf her ses tonuyla daha da kararıyordu. Hoca cümlelerle baş edemeyeceğini anlayınca dualar okumaya başladı.
Ama çocuk bir anda Hocayı boynundan tuttu ve sesini kesti." -
103.
+5Ananı gibim neler oluyordu lan. Teo nelere bulaşmıştı Mete de ağzı açık olanları okuyordu. Yesus'u bir çocuğun bedenine kilitlemişlerdi.
Mete hemen sayfayı çevirdi nefessiz okumaya başladı.
170. sayfa
"Hoca çocuğun ellerinde nefes almaya çalışıyordu. Resman el kadar bebek hocayı tek eliyle boğmak üzereydi. Hoca çırpınıyor çocuk daha çok sıkıyordu.
Bir kaç saniye sonra kapı çarparak açıldı. içeri biraz önceki kadın girmişti. Ne olduğunu çıkan seslerden anlamış olmalıydı. Elinde yanan bir kandil vardı. Çocuk kadını görünce hocayı bıraktı.
Hoca öksürerek kalktı ayağa ve bir köşe kadar öğürerek yürüdü. Kadın bir şeyler söyleyerek mum çocuğa yakın bir yere koydu. bir süre sonra nefes nefese olan çocuğun nefesleri düzelmeye başladı. Çocuk ama hala simsiyah gözleriyle olduğu yerde duruyor ve tıslıyordu.
Kandil sönene kadar hoca ve kadın dua ediyor bende odanın bir köşesine sinmiş herşeyin geçmesini bekliyordum. Kandil sönünce kadın gidip leğenden çocuğu çıkardı. Çocuk hiçbir şeyi hatırlamıyor ya da umursamıyordu.
Sonradan öğrendim ki çocuk dilsizmiş. Hoca sokakta bulup evlat edinmiş." -
104.
+7 -1Bu günlük bu kadar beyler yarın görüşürüz...
iLK ENTRY ŞUKU PLS
Birde görüşlerinizi yazın sizce bundan güzel senaryo olur mu? -
-
1.
0Bi part daha at öyle bitir Allah aşkına
-
2.
0Hacı siciom valla
-
1.
-
105.
+5Lan biz okurken korktuk herif bir şey yokmuş gibi yazmıştı Mete soluk alıp vermeden okumuştu.
Kalktık yerlerimizden yemek yemek için. Mete dışarıdan bir şeyler söyledi bizde o vakite kadar zaten paso sigara ve düşünce aleminde tıkalı kalmıştık.
Yemekler geldi karnımız güzelce bir doydu saat gece 12 yi geçmişti. Yaşam korkusu işte beyler Teoyu bile unutturmuş değersiz hayatlarımız için çırpınıken kendimizi buluvermiştik.
Mete tekrar geçti defterin başına açtı 171. sayfayı amık başlıyorduk yine.
"Hoca geçti karşıma oturdu hala boğazını tutuyordu. Çocuğun elinin izi öyle bir geçmişti ki sanki boynunda hep o izle yaşayacaktı. Ben mahcubum ve bir o kadarda korkuluydum hoca boğazından gelen hafif hırıltılı bir sesle
-Oğlum ben bunun gibi bir ifritle baş edemen
-Yapmayın hocam beni kovmayın kime gittiysem ya kovdu ya bilmiyor gibi yaptı hocam bana ne olur bir yol gösterin ne olur..
Hafif hafif öksürdü.
-Oğlum ben sana yardım edemem ama
-Aması ne hocam
-Birini biliyorum belki bir yardımı olur ama bu adam
-Hocam ne çok ama var
-Evladım bu adam Müslüman değil
-Nasıl yani hocam
-Bu adam başka bir dine inanıyor ama kuvvetlidir bu konularda.
-Tamam hocam nerededir bu adam neyin nesidir.
-Adı Daniel. Eskişehir de
kalemini çıkardı kağıda bir şeyler yazıp bana verdi adresini yazmış meğer
-Bu adrese git bu adam sana yardımcı olacak.
Hocaya 250 lira verdim cebim de başka para yoktu otostop çeke çeke eve kadar geldim Meteyle de anlaşıp evi Eskişehire taşıyacaktık yarın." -
106.
+4Beyler iyi hos yaz diyorsunuz da benim de işim gücüm var sürekli takılamıyorum. Lütfen anlayış. Neyse tekrar başlıyorum.
172. ve 173. sayfalarda Meteyi ikna etme ve taşınma anıları vardı bu yüzden direk 174. sayfayı yazıyorum.
174. sayfa.
"Eskişehir tanımadığım için adresi bulmak epey uzun sürdü. Dolaşmadığım han hamam kalmadı adresin hikamet yerini en son bir iş hanının en alt katında buldum.
iş hanından içeri girdim. Elimdeki kağıda baktım adresin yazılı olduğu dükkana baktım. Tamam doğru yerdi fakat kepenkler kapalıydı. Hayal kırıklığına uğramıştım. Onca yolu ve hayatımdan bir kesit vererek geldiğim bu şehirde de umduğumu bulamamıştım. Kalbim öfke ve hayal kırıklığıyla doldu. O kadar karmaşık bir ifadeye bürünmüştüm ki intihar etmek aklımdan geçmişti. Artık aklımın varlığını hissedemez olmuştum ölmek ve bu hayatı geride bırakmak istiyordum. Çok yorulmuştum koşmaktan, uğraşmaktan. Uyumuyor yemiyor içmiyordum. Düşünmek ve korkmak yaşadığım 24 saati kaplıyordu zaten.
Kepenklere yaslanıp hanın ortasına oturdum. Kalbim bu kadar yükü taşıyamaz olmuştu. içimi boşaltamaz dola dola taşmaya başlamıştım."
Teonun yazdığı intihar kelimesi kalbimi burkmuştu. Çok kötü olmuştum, ağlamak istiyordum saatlerce ağlamak ve kendime geldiğimde hiçbir şey olmamış gibi o 20 yaşımdaki mütevazi halime dönmek istiyordum.
Dayanamadım beyler, Teonun yazdıklarını okumaya dayanamadım. Masanın öteki tarafına geçip, sigaramı yaktım Metenin sesini duymak istiyordum sadece Teonun hissettiklerini ve benim yüzümden intihar etmiş olması gerçeğini kabullenmek istemiyorum. Teo gibi bende belkide intihar etmeliydim.
Sayfa tekrar çevrildi bardaklar ve küllükler tekrar doldu. Mete yine sesindeki titremeyi gizleyerek okumaya başladı. -
107.
+3175. sayfa
"Ağlamaya başladım kepenklere yaslanmış sadece ağlıyordum. Gözlerim yanıyor, belim ağrıyordu. Birazda üşümüştüm ama ağlamak iyi geliyordu. Çok iyi geliyordu. Artık aklımı kaçırmak üzereydim. Artık sadece ölümü ve ötesini düşünüyordum Rabbimin karşısına intihar ederek çıkabilir miydim acaba.
Ölüm bir son değildi halbuki bambaşka bir başlangıçtı. Büyük bir başlangıç. Ben ağlıyordum kimse oralı olmuyordu bana bu daha iyiydi. Kollarımla başıma kapatmış yere bakarak 5 dakika ağladım korumadan kendimi güvende hissederek sadece ağladım. Taki koluma biri dokunana kadar.
Başımı kaldırdım karşımda 50li yaşlarında kısa tombul bir amca vardı.
-Evladım neden ağlıyordun?
-Abi. diyebildim sadece açıklama yapamıyordum. Yüzünü biraz üzgün bir ifadeyle kolumdan tutarak kaldırdı beni. Yandaki iş yeri onunmuş. " -
108.
+3Okuyoruz okudukça duygulanıyoruz, meraklanıyorduk. Mete hız kesmeden sayfayı çevirdi.
176. sayfa
"Beni kaldırıp iş yerine soktu oturttu bir sandalyeye kendisinden başka kimse yoktu iş yerinde. 2 çay söyledi bana döndü.
-Evladım nereye gelmiştin sen?
-Abi ben, ben o kapalı iş yerine gelmiştim.
-Evladım sen Daniel beyi mi arıyorsun?
-Evet abi ama iş yeri kapalı
-Ne için gelmiştin
-O konuyu onunla konuşacağım abi.
-Evladım ben Daniel'in nerede olduğunu biliyorum.
-Nerede abi söyler misin?
-Daniel bey tam 5 ay önce taşındı buradan. Eline bir kalem kağıt alıp tekrar adress yazmaya başladı. Offf Allah'ım tekrar adres aramakla uğraşacaktım.
-Evladım al bu adresi Daniel bey burada bir iş yeri işletiyor ama onunla konuşmak o kadar kolay olmayacak uğraşman lazım.
-Neden?
-Yoğun adamdır Daniel insanlardan da pek haz etmez.
-Peki abi dedim çaylar bile gelmeden hemen adamın elini öpüp kalktım. Israr etti ama bu işi hemen halletmem gerekiyordu." -
109.
+5177. Sayfa
"iş yerinden çıktım düştüm tekrar yollara, birkaç saatlik yorucu bir kovalamacanın sonunda iş yerini buldum. Bir kitapçıydı beyler. Sade bir kitapçı öyle 2. el veya sıfır kitap satan tam emekli işi bir yerdi.
Hani hayatının son çeyreğinde uzatmaları oynarken yapmak istediğin şey olur ya Daniel de işte bunu yapıyordu sanırım. içeri girdim hiç müşteri yoktu. Kasada yaşı oldukça ilerlemiş bir yaşlı kadın oturuyordu. Saçları beyaza çalmış yüzü kırış kırış ama o saf gülümsemesinden anlarsınız çok nur yüzlü bir kadındı. Önünde bir kitap elinde bir bardak çayla beni buyur etti.
-Buyur evladım neye bakmıştın.
-Efendim ben Daniel beyle görüşmeye gelmiştim.
-Buyrun evladım ben eşiyim ne sormak istiyorsan bana sor.
-Efendim benim konun baya özel sadece onunla konuşabilirim.
Kadın o kadar güzel gülüyordu ki kalbim ferahlamıştı." -
110.
+4178. sayfa artık yerimde duramaz olmuştum heyecanlanmıştım neler olacak diye hemen Meteye sayfayı çevirmesini istedim. Belli ki o da baya heyecanlıydı hemen sayfayı çevirdi. Yüksek sesle okumaya başladı.
"
-Evladım Daniel şu an burada değil
-Ne zaman gelir efendim
-Bir kaç saat sonra gelir sanırım
-Bekleyebilir miyim?
-Evet elbette evladım geç şu köşeye otur, istersen kitapta seç kendine beklerken sıkılma.
Hanımın gösterdiği yere oturdum rafta gözüme takılan ilk kitabı aldım. Şimdi adını hatırlamıyorum ama eski bir kitaptı sayfaları dağılıyordu. Ama zaten öyle okuyacağım bir kitap değildi sadece vakit geçirmek için elime almıştım.
Başladım okumaya kısa zamanda sarmıştı kitap akıcı bir o kadar da esrarengizdi. Galiba 24. sayfadaydım nur yüzlü teyze bana seslendi
-Evladım
-Efendim
-Daniel seni bekliyor." -
111.
+5179. sayfa
"Vay anasına demek adam o kadar zamandır buradaydı da bana haber vermemişlerdi. Belki unutmuşlardı belki de daha yeni gelmiş ve içeri girdikten sonra beni öyle çağırmıştı. Bilmiyorum ama artık önemsemiyordum da. Hanımefendi yolu gösterdi iş yerinin 2. katına çıktım.
bir kapı çıktı karşıma hafifçe tıklatıp içeri girdim. Karşımda 70 lerine merdiven dayamış takım elbiseli fötr şapkalı ufak bir adam çıkmıştı. Ama yüzü o kadar nurluydu ki evliya sanki mübarek.
Okuduğu kitaptan başını kaldırarak.
-Otur bakalım oğlum. dedi ama o kadar içten gelmişti ki bu ses beni duygulandırmıştı. Babam bile bana öyle oğlum dememişti.
-Birşey içer misin?
-Yok efendim
-Bana Daniel desen yeter evladım sıkma kendini. Bu arada okuma gözlüklerini de çıkarmıştı.
-Daniel bey beni size Bursadaki bir hoca yolladı.
-ismi neydi
-Efendim valla ismini hatırlayamayacağım şimdi. Sormamıştım ki adama ismini zaten Yesus'u duyunca korkmuştu eleman.
-Hmm evladım bir problemin mi var?
-Evet efendim çok büyük
-Anlat bakalım belki bir çare buluruz
-Efendim nasıl söylesem. Adam Müslüman değildi nasıl işimi görecekti.
-Rabbin olan Allah'ın adıyla konuş evladım korkma. Vay anasına adam sanki, aklımı okumuştu hemen cevap vermişti. Şok olmuştum büyük şaşkınlık içindeydim.
-Daniel Bey ben kabuslar ve halissülasyonlar görüyorum." -
112.
+4180. sayfa Mete okuyor ben sigaraya kolaya vuruyordum kendimi
" Daniel elleriyle çenesini bir ovduktan sonra bana tekrar döndü.
-Evladım karanlık bir yerde kuru bir zemine işedin mi? diye sordu ama adam bilmiyordu ki daha çok daha kötü şeyler yaptığımızı.
-Hayır efendim daha kötü şeyler geçti başımdan.
-Anlat o halde evladım. Ne uğraştırıyorsun beni.
-Efendim benim bir arkadaşım var. Ona dedesinden yüklü bir miktar para kaldı ama adam bu parayı ne kazanabilir ne de biriktire bilirdi. Ama o zamanlar genç ve toyduk efendim aklımızdaki tek şey o parayı yemekti. Güzel güzel eğleniyor parayı yiyorduk ama bir süre sonra korku dolu rüyalar ve hayaller görmeye başladık. Korkuyorduk ama ne neden oluyor bilmiyordum anlamıyordum.
-Devam et evladım.
-işte efendim araştırmaya başladık sonunda öğrendik ki bizim elemanın dedesi satanist bir tarikata iman edip bolca altın almış bir cinin hazinesini çalmıştı.
Daniel biraz düşündü yüzünü ekşiltti. Anlamıştım bu adam da arayışlarıma bir cevap veremeyecekti sanırım. Bana yarın tekrar gelmemi o zaman bir şeyler düşüneceğini söyledi. Yarın aynı saat için sözleştik." -
113.
+4Sayfalar çevrildi hareketler tekrarlandı.
181. Sayfa
"Ertesi sabah bir şekilde evden çıkıp kitapçıya doğru yürüyordum. Ara bir sokağa girdim yanlışlıkla. Etraf sessizdi, tek bir insan bile yoktu doğrusu. Ama bunları fark bile etmiyordum aklımda olan tek şey Daniel e gidip bu bin hayatımdan kurtulmaktı. Hızlı adımlarla sokağı adımlıyordum ki küçük bir aradan bir köpek çıktı. Bir sokak köpeği öyle pis uğursuz bir canlı karşıma geçti sokakta bir ben bir o var.
Karşımda bana öyle sert öyle korkunç bakıyordu ki ellerimi ceblerimden çıkardım. Her an bana saldıracak gibi vahşice gardını alıyordu. Korkmuştum herhangi bir saldırıya karşı her an kaçma posizyonundaydım. Köpek sertçe bakıyor ben de ona bakıyordum ikimizde de gram kıpırtı yok. Köpek bir süre sonra hiddetle bana havlamaya başladı. Ama sanki bana havlamıyor etrafındaki bir şeye karşı bu kadar sinirlenmişti.
Son nefesiyle olağanca kuvvetiyle havlıyordu." -
114.
+4182. Sayfayı çevirdi Mete başladı tekrar okumaya.
"Köpek havladıkça benim için ürperiyordu. Anlamıştım bana karşı sinirli olmadığını tepkisi kesinlikle göremediklerime karşıydı. Cesaretimi topladım köpeğe yaklaşmaya başladım. Aramızda 2 metre felan kalmıştı ki köpek havlamayı kesmiş saldıracak posizyonda hırlamaya dişlerini gösterip ağzını köpürtmeye başladı.
Durduk uzunca bir süre. Köpek bir anda sendeledi ve mızıklayarak koşmaya başladı olağanca hızıyla benden kaçıyordu. Mızıklaya mızıklaya kaçtı. Korkmuştum bende bu ara sokakta bir köpek tarafından öldürülerek manşet olmak istemiyordum. Caddeye kadar korkudan koştum.
Artık daha tedirgin ve daha temkinli yürüyordum zaten çok geçmeden de kitapçının önüne gelmiştim." -
115.
+4183. Sayfa
"Kitapçıdan içeri girdim yine o sevimli teyze vardı kasada. Bana hafifce baktı bugün yüzü düşüktü ya da beni görünce bu yüz ifadesine büründü tam olarak bilmiyorum hemen. Ayağa kalktı Denielin beni beklediğini söyledi ve üst katı işaret etti.
Katı heyecanla ve korkuyla çıktım. Kapıyı yine tıklayıp açtım ve girdim.
Daniel yine kitap okuyordu. Fötr şapkası ve gri ceketi askıda asılıydı. Bana baktı hafif gülümseyerek ve o hafif yahudi aksanıyla.
-Evladım gel otur şuraya. geçtim oturdum gösterdiği yere.
-Evladım senin durumunun zor olduğunu sende biliyorsun değil mi?
-Biliyorum biliyorum da efendim
-Da sı oğlum kolay olmayacak ama seni bu dertten kurtarabiliriz.
-Riz derken
-Kütahyadan bir arkadaşım bana birini önerdi onunla birlikte seni bu illetten kurtarmaya çalışacağız.
-Ne zaman gelir bu adam efendim.
-Birazdan burada olur bir şey içer misin?
-Yok efendim ben sadece bekleyeyim.
Kendine bir çay söyledi." -
116.
+4Mete defteri kapattı.
-Kardeşim gerisini de yarın okuyalım. Adam doğru söylüyordu lan. Saat yine 4 de gelmişti. Karnımızda açtı en iyisi bir yemek söylemek ve ardından uyumaktı uyuya bilirsek. Mete kalktı ayağa pcden yemek söyledi. Beklemeye başladık. O bir köşe de ben bir köşe de birbirimize bakıyor sadece susuyorduk.
Dayanamadım konuşmaya başladım... -
117.
+6ilk entrye şuku ve rez verin beyler saat 5 gibi buradayım yine erken dönersem 3-4 gibide olabilir...
-
118.
+4Lan bin niye aramadınız he niye
-Ne
-La niye aramadınız diyorum niye
-Ha. Lan arayacak yüz de zütte kalmamıştı.
-Ne demek kalmamıştı ha. Sizin için o kadar şey yaptım. Tamam size büyük kötülük ettim de arasaydın belli Teo yanımızdaydı. Korktuk, dehşete düştükte beraber düştük lan yine de
-O iş o kadar kolay değil işte olmuyor lan olmuyor arayamıyorsun
-Lan senin gelmişini geçmişini gibim lan. Teo öldü lan Teo… Ağlamayha başladım beyler hıçkıra hıçkıra ağlıyordum çocukluk arkadaşım sırlarımla anılarımla beraber toprak oluyordu. Ağlamamak kolaymıydı. Hani beyler olur ya bazı anlarda beyninizde bir şarkı çalmaya başlar işte benimde öyle oldu bir anda beynimin her kovanında bu şarkı çalmaya başladı.
https://www.youtube.com/watch?v=rdsAgz4dVxM
Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya bu hep böyle böyle gider mi?
-Lan müptezel bin şu gibik hayatında bir kez doğruyu yapsaydın da şu adama düzgünce baksaydın. Dedim. Tam o sırada kapı çaldı sanırım yemek gelmişti. Hesabı bu sefer ben ödeyeyim diyerek ayağa ben kalktım. -
119.
+4Kapıyı açtım. Karşımda gençten bir servis elemanı kırmızı giysili işte beyle söylemek istemiyordum da pizzacı hangisi olduğu biraz muallekte kalsın. La adama bakıyorum o bana bakıyor kilitlenmiş ama adam lan sadece bana bakıyor. Saf saf durgun durgun bana bakıyor. Ortamı size şöyle tarıf edeyim beyler.
Apartman koridorunun ışığı yanıyor ama o ışık birden biraz uzak yani yanıyor ama bizim evin kapısına gib gibi ışık geliyordu. Yani elemanın yüzünü tam olarak göremiyordum. Bende kapının içindeyim yani vücudum evin içindeydi. Neyse beyler bunun da benimde salak salak bakışmalarımız bitmeyecek gibi görünüyordu. Birandan da ani korkutmaya başladı bin salak salak sadece bana bakıyordu. Dayanamadım.
-Birader pizza nerde
Göremiyordum ama kafasını oynattığını hissedebiliyordum.
-Vay anasına çattık ya. Dedim
Amık göremiyordum ama bir taklıklar yapıyordu onu hissedebiliyorum hem de her hücremde. -
120.
+3Kapını dışına bir hamle yapmıştım beyler sabrım tükenmişti artık. Bu elemana doğru elimi uzattım ki korkunç bir hızla evin dışana doğru hamle yapar yapmaz beni çekti amık serviscisi burun burunaydık. Onun yüzüyle benim ki arasında neredeyse hiç mesafe kalmamıştı. Aman Allah’ım gözleri simsiyahtı. Gözlerimin içine bakıyordu. Tam gözlerimin içine…
Yüzü kırış kırış ve çürük rengini almıştı. Gözleri simsiyahtı. Rabbim ne oluyordu. Korkudan ne yapacağımı bilememiştim. Öylece kalakaldım sadece kalakaldım. Nefes bile almadım. Yaklaşık yarım dakika sonra ağzını açabildiği kadar karşımda açtı ve kükreme gibi inleme gibi korkunç aynı zamanda yüksek desibelli lanet bir ses çıkardı. Tabi o kadar tükürükte benim yüzüme yapışmıştı.
Korkuyordum ama hala 2 elim serbest olmasına rağmen gram tepki veremiyordum. Can korkusu beyler öylece bekliyordum.