-
51.
+8Odasına girdim elemanın sere serpe yatırmışlar bunu amık alçı almadıkları yeri kalmamış aq pipetle besleniyordu bin. Diş kalmamış ki konuşsun eleman bir de girişte laga luga yapıyorlardı. Neyse geçtim bunun yanına oturdum. Abi dedim
Kafayı bana doğru çevirdi ama beyler çıkan ses aynen şöyle "tard dad da dart" felan amık kütür kütür kemikleri dönüyordu adamın. Nereden atladıysa artık.
Beni görür görmez bir gözleri büyüdü. Ağlamaya başladı la adam ağlıyor hıçkıra hıçkıra ağlıyor amık. Ne oldu diyemeden konuşamaya başladı. Ama elemanın ağzında diş kalmamış ki
-Ahtapot koçum geldin ha
-Geldim abi ne oldu sana. Niye intahara kalkıştın nereden geldi bu kadar para.
-Koçum benim fazla vaktim kalmadı. Dedinin evine git zemin katta ki sephanın altına bak evladım. dedi
Bunları der demez zaten öksürmeye başladı eleman öyle öksürüyor ki amık sanki akciğerlerini kusmak için çırpınıyordu. Hemşireler geldi beni dışarıya çıkardı. Ne yapacağımı bilemedim benim başıma bıraktıkları musibet yüzünden kızsam mı yoksa şimdiye kadar yaptığı iyilikler için üzülsem mi bilemedim. Oda dan öylece ifadesiz ve sessizce çıktım.
Ama bizim bebelere tekrar memlekete dönüyoruz demek kolay olmayacaktı. -
52.
+8Bizim binler zar zor ikna olmuşlardı. Hatta Murat neredeyse cayacaktı ama onu da arkamızda zorla da olsa sürüklemiştik.
Saatlerce süren yolculuklar yemeden içmeden hatta uyumadan geçen günler bizim bebeleri çok yormuştu. Ama dib korkusuna hepsi arkamdaydı. isterlerse olmasınlar.
Neyse tekrar gelmiştik bizim dedenin evine Amk kargaları sanki evi bekliyorlardı. Amık evinin üzerinde bir parça kara bulut ekgib o da olsa tam cafı evi aq. Allahtan çevşeni iki sallayınca kaçıyor binler.
işlerimiz acildi beyler korku ve yorgunluk hepimizi esir edecekti neredeyse. Ece girdik her yer zaten incin (Geçen ki taramada hiçbir yeri düzeltmemiştik)
Zemin kata indik dedem burayı hiç kullanmazdı soğuk olurdu (Lamba bile yok amık katında fenerlerle indik aşağıya) . Adam tabi 87 yaşına kadar yaşadı her türlü hastalık vardı. Her neyse odaları tek tek kontrol ettik. Sonunda bir oda da sehpayı bulduk ama altında felan bir şey yoktu.
Teo: Beyler yerin altında olmasın
Murat:Beyler gibtir edelim ya bırakalım bu işi
Ben:Lan ne bırakması bu lanetle m,? yaşayalım
Muhammet:Amık buraya kadar geldik ben bırakmıyorum lan
Mete:Lan amma da korktun lan gibtir git istemiyorsan.
Ben:Kimseyi burada zorla tutamam. Tek başıma olsam da elimden geleni yapacağım
Teo: Buradayım amık giden gitsin.
Murat:Eeee gibetim lan sizin işinizi ben gidiyorum
Mete:Gibtir git lan ödlek herif
Muhammet:Bu kadar dayandığı iyi lan bu herifin
Ben:Lan tamam git. Kimsenin nazıyla uğraşamam şu saatten sonra.
Amık verdik bine bir fener çıktı yukarıya teo ve meteden bununla çıktı (Bahçeden kazma kürek alacaklardı. Birkaç dakika sonra bu binin arabasının sesini duydum ardından Mete ve Teo da geldi.
"Ya Allah vurduk" zemine kazmayı (Tabi önce parkeler söküldü. -
53.
+4Birkaç metre son metal bir kutu çıktı karşımıza mühürlü felan beyler öyle boş beleş bir kutu değil yani. Normalde gri olan kutu toprakla beraber kararmaya başlamış bile. Kalın bir iple iyice dolanmış sonrada mumla mühürlenmiş bir kutu öyle korkutucu bir şey bu amık kutucu yani.
Teo nas felak okuya okuya açtı huur kutuyu amık öyle bir koku yok lan kan insan dışkısı sidik ve bol bol çürümüş hayvan kokuyordu amık kutusu. (Not: Bizim Muratla bir daha asla görüşmedim o da aramadı zaten geçenlerde bir yerde uzaktan göz gööze geldik resmen benden kaçtı.) (Not2: Metenin midesi biraz hassatır kusarak odadan dışarı çıktı)
Teo bağırıyor zaten adam korkuyor amık birde olanlar hep bunun başına geliyor. Kutu kan doluydu amık üzerinde jaletinlenmiş kağır parçaları yüzüyordu.
Teo:Aman Allah'ın Aman Allah'ın Bismillah bismi, llah.
Muhammet: Amık Murat'ı kaçtı tabi bin.
Ben: Tamam tamam amık tamam sakin olun artık
Teo:Allah'ın yardım et bize yardım et.
Kutuyu aldım Teonun elinden bu sırada Mete koşarak içeri girdi
Mete: Ananı gibeyim o ne lan dışarıda birşey var amık koridorda biri var
Muhammet:Lan ne diyorsun sen
Ben:Murattır belki amık korkmayın
Teo: O huur kaçtı lan gördüm amık arabaya biner binmez son hız kaçtı bin.
Mete: Ne oluyor lan Ahtapot senin takuna geldik buralara
Teo: Bismillah Bismillah
Ben: Sakin olan lan binler
Amık koridorda biri yoktu amık birileri vardı. Garip bir uğultu ve patırtı sesi vardı. -
54.
+6Elimizde fenerler odanın köşesine kümelendik amık elimde o iğrenç kutu. Köpek gibi korkuyorduk Teo elindeki gibik feneri kapının ağzına doğru tuttu. Bir gölge kapının arasından hızla diğer tarafa çekip insan kahkahasına benzer bir ses çıkardı bizim Muhammet imana geldi resmen putperest bin Dua felan okuyor. Teo ağlamaya başladı. Ben zaten iptaldim lan bizim bebeler kurban değildi ki. 1 sırada olan bendim bana bıraktılar bütün musibeti öldülar amık.
Herneyse aramızda tek mantıklı kalan Meteydi. O da Allah tan öylebir durumda plan geliştirip. Korku ve kasvet dolu sesiyle kekeleye kekeleye.
-Pencere beyler pencere dışarı atlayalım.
Amık Teo hala yerde titriyordu adam resmen kilitlenmişti. Muhammet hemen ayağa kalktı. (Hah ha ha. koridordan hala korkunç bir kahkaha sesi duyuluyordu.) Ben hemen elimdeki gibik kutuyu kapattım ve Muhammetin arkasından bende ayağa kalktım.
Muhammet ne kadar zorlasa bir türlü açılmıyordu amık penceresi. Elimdeki kutuyu o pencereyi zorlarken son güzümle cama vurdum. "Küt çangır çungur" Bütün cam anında yere inivermişti Sağda solda kalan cam parçalarınıda temizledikten sonra Muhammet hemen dışarıya atladı. Yerde korkudan titreyen Teoyu Meteyle beraber kaldırarak Muhammetin şefkatli kollarına bıraktık. Ardından Meteyi attım dışarıya Kutuyu Muhammet'e uzatarak bende dışarıya çıktım Son Hız evden kaçıyorduk.
Uzaktan eve döndüğümde çatıda dedemi koşarken gördüm dehşet verici bir görüntüydü. Dedem çatıta dikilmiş bizi izliyordu. Gözleri tamamen siyah kollar gövde kadar kalın ve yerde sürünüyordu. Her zaman giydiği beyaz takım elbisesi leş gibi kan olmuştu. Ve hala tiz bir kadın sesiyle bize karşı kahkaha atıyordu.
Biz ise Meteyle beraber Teonun konula girmiş sokakta hızla belirsiz bir yere doğru içi kan dolu bir kutuyla koşuyorduk. -
55.
+5Nasıl koştuysan amık yarın saatklik yolu 5 dakikada gitmiştik. Amık soluk soluğa kaldık. Teo hala titriyor hala dua ediyordu. Mete çatıdaki huur kimdi lan kimdi diyordu. Muhammet bir köşe çökmüş
-Allah'ın affet bizi biz neye bulaştık diyordu. Mete aniden kalkıp yakama yapıştı bunlar hep senin yüzünden oldu lan bin. Dedeni de senide gibeyim. Diyip bana bir yumruk attı. Muhammet ve Teo hala şoktaydı. (Bende artık çevşenlerin bile bir işe yaramadığını anlamıştım.) Yanağım Metenin yumruğuyla kızarmış ama korkunun getirdiği adrenalin bana hiçbir şey hissetirmemişti.
Mete tekrar oturduğunda kutuyu açtım ve içindeki inanılmaz kokuya dayanarak içindekileri yere döktüm içinde 3 parça jaletinlenmiş kağıt vardı.
Şunlar yazılıydı. -
56.
+41. kağını aldım katlanmış yüzünü açtım ve okumaya başladım
"Ey büyük ve yüce Azazil. (Burada bir irkilmiştim beyler çünkü Azazil Şeytanın cennetten kovulmadan önceki ismiydi) Sen ve senin hizmetkarlarının yolundan çıkmayacağımıza dair ant içeriz. Senden ve senin hizmetkarın Yesus'un üzerine konduğu hazineden pay isteriz."
Beyler bu arada yere döktüğüm kan benzeri lanet şey toprağın üzerinde daha da iğrenç kokmaya başladı. Bizim bebeleride kaldırdım Mete ve Muhammet Teonun koluna girerek taşıyorlardı.
Sessiz ve sakin bir park bulduk yorgunluk, uykusuzluk, bıkkınlık hepsi birikmiş çok daha ayrı bir duyguya bürünmüştü. Korku yerini yavaş yavaş dehşete bırakmış, peşinden koştuğumuz belanın bizi kat kat aştığını anlamıştım. Dehşetle 2. kağıdın yazını yüzeyini araladım.
"Ey Yesus. Ben Hizmetkarın Mehmet oğlu Kadir Çetin (Aman Allah'ın bu dedemdi, demek o da bu iğrençliğin içinde çekilmiş ve bana bütün bu dehşeti miras bırakarak cehennemi boylamıştı ha) Ey Yesus ve onun büyük efendisi, Azazil. Mehmet oğlu Kadir Çetin sizin büyüklüğünüze kurban adamaz ister."
Kağıdın diğer yüzünde 2 satır birşey yazıyordu ama bunu okumak beni neredeyse dehşetin pompaladığı adrenalin beni öldürecekti.
"Ben Mehmet oğlu Hızır çetin size kurban olarak oğlum Hızır oğlu Melih çetini sunuyorum."
Dedem olacak bin kurban etmek için kendi oğlunu benim babamı seçmişti. Ne kadar da kördüm bunca zaman bu iğrençliği nasıl görememiştim. Yanıbaşımda ya hemen yan oda da bir şeytanperest vardı ama bunun hakkında şüphelenmiyordum bile. Ağlamaya başladım demek annem bir hiç için ölmüş, babam güç ve para hırsı yüzünden yıllardır o tımarhanede yatıyordu. Yaşlaşık 5 dakika felan hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Benim ağlamam bizim bebeleri de dehşete düşürüyordu. Teo zaten ipleri kaçırdı, (sürekli nas felak okuyor garibim) Mete bile korkuyor dehşet verici bir şekilde dişlerini sıkıyordu. Muhammet bir ağacın dibine oturmuş bir sigara yakmış ve olanları düşünüyordu.
Bense toprağa oturmuş ağlıyordum bir yandan da göğe bakarak anlamsız seslerle bağırıyordum.
3 Kağıdı açtım. -
57.
+5"Ey Yesus senin hazinene göz koyduk bilesin. Bizlere biraz sıcaklığını hissettirsen, bizde sana dualar eder, kıblemizi senin ayakların belleriz... Oğlum sana kurban ben senin sıcaklığına Ey Azazil oğlu Yesus. Dokunduğun yer babanın ismiyle anılır. Bak yanımda Yavuz oğlu Selman Avcı da öyle düşünüyor. O da sana Selman kızı Zehrayı kurban ediyor. (Amn Allah'ın Selman- Selman amca o da mı bu işin içindeydi halbuki bu adam 5 vakit namazında mümin bir kuldu. Ya Rabbi neler oluyordu. Etrafımızı münafıklar mı? sarmıştı. O da Zehra ablayı kurban etmiş baksana müşrik bine.) (En azından buradan sonra kime gideceğimi biliyordum).
Yazılar devam ediyordu... -Ey Yesus kalbimizi sana açtık kanımızı bu kaseye akıttık kurbanlarımızdan birer tel saç aldık ta geldik sana. Aç kutunun kapağını aç hazinenin mührünü seni kıble babanı yaratıcı bilelim."
iğrençlik ve pervasızlık akan bu sözler kimindi bir emekli imamla bir işçinin mi? Allah yardımcımız olsun zorlu bir yola girecektik. Bir sigara yaktım ve neler yapabileceğimi hesaplamaya başladım." -
58.
+5Sabaha kadar orada kaldık bir sokak lambasının altında Teo dua ediyor Muhammet sıfır paketi kendi başına bin ediyordu. Mete hala öfke ve dehşetle beraber kardeş kardeş bir bankın üzerinde oturuyordu. Ben düşünüyor düşünüyordum. Teo ama harbi harbi ipi koparmıştı sanırım.
Sigaranın biri sönüyor öbürü yanıyordu. Korku ve dehşet sabah ezanıyla biraz dağılmıştı. Teo 4 saattir kıpırdamadığı yerinde fırlayarak "Namaza namaza beyler kalkın ne olur kalkın namaza Allah çağırıyor" koşuşturmaya başladı amık Teonun o görüntüsü dedemi çatıda gördüğümden daha korkunçtu.
Muhammet bile söylediğini mantıklı bularak düştük yola en yakın caminin çadırvanında abdest alıp girdik caminin içine. Amık münafık mahallesinde de kimse gelmemiş namaza bi biz 4 genç varız camide bir de 50li yaşlarda klagib imam tiplemeli bir imamımız var.
Neyse namazımızı kıldık (Not: Bu arada amık kutusunu attım çöpe ama notlar cepte çevşen boyunda öyle takılıyoruz hani). Tesbihler çekildi dualar edildi ama amık Teosu da abarttı ha nerden baksan yarım saat dua etti neyse biz görevimizi yaptık çıkacakken. Teo
-Hocam işiniz yoksa bizi biraz aydınlatabilir misiniz? (Ya Rabbi bu çocuk... )
-Ne işi evladım benim maaşım bu yüzden yatıyor. Oturun bakalım -
59.
+6Hocanın karşısına etrafına hilal şeklinde dizildik. Meteyle Muhammet bile suspus hocanın söyleyeceklerini dinlemek için pozisyon alıyorlardı. Ben umursamaz ve birazda yorgunluğun getirdiği bitkinlikle oturduğum yere adeta kilitlenmiştim. Hocanın dilinden kelimeler birbir dökülüverecek gibiydi.
Teo:Hocam hocam ho... -cam
Hoca:Efendim evladım
Teo Hocam benim bir sorum olacaktı
-Sor evladım
Teo:Hocam biz üç harflilere karıştık. işlerine bulaştık. Pişmanlık içindeyiz. Bilmediğimiz bir mirasın varisleri olduk. Para pul derken birbirimizi batağa sürükledik. Eskiden derviştim şimdi alkoli,k oldum. Para pul derdi çözer sandım imanımdan oldum. Bana bize bir çare göster hocam.
Vay amık bizim Teo meğer ne şair ruhluymuş. Bir bir kelimeleri sıraladı adama. Korktum lan. Neyse beyler devam edelim o an onları düşünüyorum.
-Evladım karanlık ne kadar büyürse. Karanlık sadece bir bedendir ışık ise karanlığı kesen kılıç. Vay anasına hocada Teo da deli edebiyat yapıyorlardı.
-Sen evladım ve sizler gençler karanlık sizin her köşenizi kapatsa da, birer kandil olun parlayın
Teo: Hocam ibadet yok, iman yok. Para gözümüzü kör etti göremez olduk önümüzü.
-Ne parası bu evladım nasıl bulaştınız cinlere
Teo hazine hocam hazine
-Neyin hazinesi kimin hazinesi
Ben:Yesus hocam Yesus diye bir mahlukun
-Yesus mu?
Teo:Ne oldu hocam
Hoca birden sinirlenmişti beyler hem de çok. Kaldırdı kafasını gözleri ateş saçıyordu elemanın. Hemen kalktı yerinden başladı bağırmaya
-Kafirler! münafıklar! Fasıklar çıkın Allah'ın evinden. Varlığınızla kirletmeyin Şeytanperestler. Bağırdıkça bağırıyor eleman.
Bizi apar topar dışarıya atmıştı. Arada da birkaç tane geçirmeyi ikmal etmedi tabi. Amık bunun Yesus isminden bu kadar nefret etmesi beni dehşete düşürmüştü doğrusu. Bizim bebeler tabi Yesus kim ne bilmiyorlar hızlıca onlara kağıtta yazanları anlattım. -
60.
+8Amık gün ağarmış biz nereden baksanız 24 saattir büyük bir koşuşturmanın ortasında uykusuzduk. Bir de bunun üzerine babamın dedemin para sevdasına delirip, annemi öldürmesini öğreniyordum. Dıbina goyim lan hayat bu kadar acımasız olamaz diye düşünüyordum.
Bizim bebeler kağıtta yazanları anlattığımda daha da beter bir hale gelmişlerdi harap ve bitaplardı. Akılları kaçmakta olduğunu bende biliyordum. Ama hiçbiri de bir kelime edemiyordu. Camiden kovulunca parka geçtik Mete su ve sigara almıştı. (inanın beyler yemek aklımızın ucundan bile geçmiyordu hepimiz dehşet içindeydik). Muhammet bankın tekinde elinde müptelası olduğu kısa chesterfilti pazo yakıyor arada birkaç yudum su da ağzının tadını alıyordu. Öbür yandan benim anlattıklarım ve hocanın tepkisiyle neredeyse aklını kaçırmak üzere olan Teoya su içiren Mete vardı. Benim üstüm is pas içindeydi bir kenara geçip bir yandan yapılan kafirlikleri düşünüyor diğer yandan elimdeki wistan kırmızı soft tan nefes alıyordum.
inanın beyler ellim ayaklarım titriyordu. Uyumaz temizlenmek ve korkmadan yaşamak için hayatımın yarısı verirdim. Zeynep Zeynep diye aklımdan geçirdim iyi ki benle görüşmeyi kesmişti. Düşünün beyler siz olsanız bunu birine yapabilir miydiniz_ Bir laneti başkasına bulaştırabilir miydiniz? (Asla çünkü sizler incici binlersiniz, ekşici olsaydınız ha keza yapardınız)
Her neyse beyler orada konuşmadan birkaç saat geçirdik. Arabaya gidemiyorduk o gece gördüklerimizden dolayı. Korku her yanımızı sardı. -
61.
+7Derken Mete bir anda Teoyu bırakarak olduğu yerden fırladı. Beni tuttuğu gibi çimlerin üzerine yatırdı ve yumruklamaya başladı. Ne yapsa haklı adam amık normal bir insanın görmeyi kaldıramayacağı işleri gördü kimsenin bilmemesi gereken şeyleri öğrendi. Sinir sistemi artık bu olanlara dayanamamış olacak ki bütün hınçını ve öfkesini benim suratıma boşaltıyordu. Bir süre yumrukladıktan sonra ağlamaya başladı ve beni bıraktı yanıma geçip hıçkıra hıçkıra ağlamöaya başladı dudaklarından bir bir cümleler dökülüyordu.
M:Ahtapot Ahtapot
B:Efendim kardeşim. diyebildim kanayan burnumu silerken suratım kesin kızarıklar ve morluklar içindeydi ama umurumda değildi bu adam benimle gidilmesi zor bir yolda koşmuştu.
M:Şu kız ne yaptın onu. Hafif gülümsüyordu sanki bu kadar karanlığın içinde birazcık aydınlık arıyor gibiydi.
B:Hangi kız dostum.
M:Alanya daki eve getirdiğin. O an kalbimde bir titreşim oldu beyler ensemden aşağıya buz gibi bir su döküldü. Zaynepten bahsettiğini anlamıştım ama kendimi bu kadar çabuk kaptırdığımı bilmemesi daha iyi olurdu.
B:Ha şu kız ne olmuş ona
M:Bitti mi yani?
B: Ne bitti mi kanka birşey başlamamıştı ki.
M:Yazık olmuş oysaki o kadar da güzel görünüyordunuz. Bu sözü kalbimden bir damar daha koparmıştı ama ne alakası vardı ki. Şimdi canımızın derdindeydim. Orada sadece aklımızı allak bullak eden şu konudan kurtulmak için konuşuyorduk zaten.
Sustu sustum sustuk. Saat sekiz civarıydı artık uyumamak için tüm kaslarımı zorluyordum. Teklif etsemde kimse eve geri dönmek istemeyeceğinden otele gitmek gibi bir öneride bulundum. isteseler de istemeseler de geleceklerdi. Hemen bir kaç sokak altımızda bir otel vardı izbe bir yerdi ama ne yalan söyleyeyim rahat yatak sıcak yemek vardı o şu an bizim için lüks bir şeydi.
Toparlanıp çıktık yola bir kaç dakika sonra otelden içeri girdik verdik nüfus cüzdanlarımızı yaptırdık kayıtlarımızı parayı da ellerini tutuşturunca aldık anahtarı ve çıktık odalarımıza. 4 Oda tuttuk ama çevşen 4 tane değil kimseninde zütü yemiyor çevşensiz oda da uyumaya özellikle Teonun. Neyse beyler geçtik bir odaya neyseki yataklar iki kişilik Teoyla Mete yatakta yattı ben koltukta Muhammet te odalarımızdan gitirdiğimiz yorganlarla yaptığımız yer yatağında. -
62.
+6Kalktım beyler ne olduğunu bilemiyorum. Öğle saatleriydi sanırım bizim bebeler hala sere serpe yatıyorlar amık. Bu kadar erkek kalktığıma bende inanamamıştım. Saatlerin koşuşturmacası ve korkusu beni bu kadar erken kaldıramazdı diye düşünürken kapı çaldı.Tümünü Göster
Gittim kapıyı açtım kırmızı giysili bir oda servisine bakan elemandı kapıdaki 18 yaşlarında belli ki yazları çalışıyor burada. işte konuşmaya başladı.
-Abi buyrun yemeğiniz. Metal bir tepside bir kapakla kapatılmış bir tepsiyi uzattı bana. Aldım hemen elinden çok açtım beyler çok hemen gibtirsin gitsin de yemeğimi yiyeyim diye cebimden hemen bir 20 lira verdim elemana.
Kurt gibi açtım amık hemen girdim içeriye bizim bebeleri uyandırmadan bir sandalye çekip oturdum yemeğe. Kapağı açtım koca bir tavuk beyler işte etrafı yeşillikle felan süslenmiş fırnda güzelce kızartılmış bir tavuk. Hemen tabağın yanında duran bıçaklarla dışından dışından yemeğe başladım amık şeyi oldukça lezzetliydi ya da ben çok aç olduğumdan öyle hissediyordum. Taki bıçakla tavuğu ikiye ayırana kadar. Aman Allah'ım içi böçek ve solunala doluydu hemen ağzımdaki çiğnenen yemeği de tepsinin üzerine kustum. Sandalyeden fırlamıştım ne oluyor lan dedim kendi kendime. Korku ve hiddetle hemen resepsiyona koştum tabi elimde de kurtlu tepsiyle beraber. Ben katları indikce tavuğun içindeki kurtlar ve böceklerde tavuğu yiyor kemiklerini ortaya çıkarıyordu. Birkaç kat indikten sonra karşımda güzel bir kadın vardı. Elimdeki tepsiyi ve kurtları göstererek.
-Bu yemeği kim hazırladı. dedim
Güzel kadın=GK
GK:Yunus usta hazırladı. Çok sinirlenmiştim lan amık karısı elimdeki böcekleri takmıyor yüzsüz yüzsüz "yonos hoco hozorlodo"
-Neredeymiş bakalım şu yunus usta zütür onun yanına beni söyleyecek birkaç şeyim var.
GK:Tamam. dedi ve düştük bunun peşine beni mutfak gibi bir yere getirdi amık karısı neyse.
Karşımda arkası bana dönük yaşlı bir adam havuç kesiyor.
GK:Usta bu adam seninle birşey konuşmak istiyormuş. Usta da ses yok havuca devam
-Usta bir bakar mısın? Usta da ses yok havuca devam.
-Ustaaa. dememle adam havuçları bırakıp parmaklarını kesmeye başladı amık. O anki adrenalinle koşup hemen adamı kurtarmaya çalıştım, yüzünü bana çevirmiştim ki karşımda simsiyah gözleriyle dedemi gördüm. Aman Allah'ın bir anda korkuyla tepsiyi bir köşeye fırlattım çıokan ses beynimde öyle bir yankılanmıştı ki gözlerimi kapatıp başımı iki elimin arasında çınlamaları dindirmesi için kulaklarıma yaklaştırdım. Gözlerimi bir açmıştım ki biraz önce mutfak olan bu küçük oda. Şimdi kanla yıkanmış mermer zeminii tavandan yere sarkan sinekli etleri ve küçük dar pencereleriyle tam bir mezbahaya benziyordu.
Dedem hala bir tabakanın üzerinde elinde paslı bir bıçakla parmaklarını kesiyordu. Bir anada korkunç bir sesle şoktan arınıp tekrar dehşete kapıldım.
Yesus:Benim altınıma dokunanın ellere ne olur görün. Bir anda elime bakakalmıştım. Biraz önce zararsız gibi görünen böcek ısırıkları elimin etini ve kemiğini birbirinden ayırmıştı. Geriye sadece kuru var kansız beyaz kemikler kalmıştı.
Şok Dehşet korku ne arasanız kalbimin içindeydi. Kadına döndüm bakmak için. Eli yüzü şişmiş dudaklar kırmızıdan mora gözlerse etlerin arasında küçüçük hale gelmişti. Elinde benim attığım metal kutu duruyordu.
Ses tekrar yankılandı mezbahanenin duvarlarından.
Senide deden gibi köle yapac---.
Bir anda Muahmmet'in yüzüme vurduğu suyla uyandım.
(Kardeşlerim bu hikaye kısmi olarak gerçek bir kısmıyla da oldukça uydurmadır. Kişilerin isimleri ile birazcık oynasam da karakterler vardır ve gerçektir. Hikayenin içerisinde geçen Zeynep karakterinin ismi gerçek olmasa da yaşananlar tamamen gerçektir.
Son Not: Olay kesinlikle benim başımdan geçmemiştir. Ben sadece olayı ana hatlarıyla birinci ağızdan dinleyen ve olayı hikayeleştiren biriyim.
Yazdığım notlar tamamen doğrudur mesela olayı yaşayan kişi Abdülle bir daha hiç görüşmemiştir.) -
63.
+7 -1Suyun kaldırma kuvvetiyle otelin ucuz kıanepesinden helen fırlamıştım. Dudaklarımda kan tadı vardı burnumdan ve gözlerimden kulaklarıma kadar kan sızmıştı. Göz bebeklerime dahi kan oturmuş bir zombi filminden fırlamışcasına korkunç görünüyordum.
Bizim bebeler kriz geçirdiğimi yaklaşık bir dakika kanepede debelendiğimi sonra gözlerimden ve burnumdan kanlar boşalmaya başlayınca korkup suyla uyandırmaya çalıştıklarını anlattılar. Amık bende işte rüyamı anlattım bu bebelere irkildi gavaşalar.
Herkeste bir belirsizlik vardı şimdi ne yapacağız amık hayatımız boyunca böylemi yaşayacağız lan derken ben Selman amcanın yanına gitmek istiyordum bu işleri artık bir sonuca kavuşturmak zorundaydık. Ama kafama takılan şey Selman amca kızını kurban etmesine rağmen para alacaklar listesinde ismi yoktu.
Selman amca hayatında sadece kızı olan bir adamdı. Kızını evlendirmiş, dedemin evi gibi vir evde tek başına köpekleriyle yaşayan yaşlıca babacan bir adamdı. Dedem dedem dedem o adamın bile ahiretini yakmıştı.
Kalktığımda Sabah ezanı okunuyordu, yaklaşık 16 saat kütük gibi uyumuştuk tabi onlar ben kabuslarda dolaşıyordum. Neyse beyler Selman amcayı evini felan bunlara anlattım yola düştük. Ama ayaklarımız geri geri gidiyordu lan geri geri gidiyordu. Yanımıza biraz sigara ve ev ziyaretine gidermiş gibi tatlı felan aldık. Az gittik uz gittik neyse beyler dedemin evinde birkaç kilometre uzakta olan Selman amcanın evinin önüne geldik.
Kapıyı çalıyorum çalıyorum yok kapı duvar. Ama içeriye girmek herşeyi yapardım amık artık bu işlerden sıkılmıştım yapmam gereken belliydi içeri girecek Selman dayıdan isim listesindekilerin kim olduğunu öğrenecek sonrada parayı bırakıp bu işten kurtulacaktım. -
64.
+5Hemen bir parça odun aldım kömürlükten gerekirse camı kırcak sonrada eve girecektim. Polisler gelse de Selman amca beni kurtarırdı ne de olsa. Biraz daha kapıyı kırarcasına vurduktan sonra baktım olmuyor evin arka tarafına geçtik orada hem bizi görecek kimse yoktu hem de buradaki pencere yere daha yakındı.
Kırdım camı içeri girdim normal bir evdi 1. kattaydım bizimkiler gibi aile bireyleri kesinlikle taban katta oturmazlardı çünkü orası gayet soğuk olurdu. Selman amcada üst katta olmalıydı diye düşündüm. hemen ahşap merdivenleri çıktım. odaları tek tek geziyorum yatak odasına girmiştimki. Oracıkta kusacaktım, Selam dayı yaklaşık 5-6 ay önce nalları odasında yatarken dikmiş gibi beyler.
Beyza çarşafların üzerinde kurtlar kemiklerinden ayrılan eti yiyordu. Midem kalktı amık Teo bunu görmemeliydi. Cama çıktım bizimkilere bağırdım işte gelin diye ama Meteye Teoyla alt katta kalın Muhammet sen yanıma gel dedim.
Bunlar gelene kadar bir sigara yaktım artından etrafı kolacan ediyordum ki. Aynalığın önünde kızıma yazan bir mektup buldum. Hemen açtım amk münafık'ı ne yazmış olacakki acaba.
Zarfı açar açmaz bir çevşen daha düştü. Vay anasına neydi bu cevşen aşkları bu adamların.
Her neyse koydum cevşeni masanın üzerine Kağıdın katlanmış yüzeyini açıp okumaya başladım. -
65.
+5"Sevgili Kızım Zehra
Öncelikle senden özür dilerim. Şimdi soruyorsundur kesinlikle. Neden özür diliyorum neden cesetim çürükler içinde diye (dayı ne çürüğü sen bildiğin kurda kuşa yem olmuşsun). Bunların hepsini cevaplayacağım.
Belki hatırlarsın seni yıllar önce bir adama zütürmüştüm. Sen o zamanlar daha çok küçüktün. Hanir hıtrlarsın ya 70lerine merdiven dayamış bir adam oğlu delirmiş ve karısını vahşice öldürmüştü. Bir oğlan çocukları vardı ismi Ahtapot. işte zarfımdan düşen çevşeni ona ulaştırman gerekiyor. Neden mi? Şimdi diyeceklerimi iyi kulak ve delirdiğimi düşünme. Ben kızım çok kötü birşey yaptım birkaç yıllık dünya hayatımı neredeyse heba ediyordum ama o ihtiyar adam ahiretini yıllar önce Azazil'in oğluna satmış. Şeytanların hazinesinden pay kapmak için oğlunu kurban etmiş. Ama tek başına olduğu için hiçbir zaman hazineyi çıkarmayı başaramamış. Oğluda benim gibi iğrenç bir şekilde ölecekti lakin karısının laneti bozması sonucu o delirdi karısıysa vahşice öldü. Kızım bundan yaklaşık bir kaç ay önce bende seni kurban ederek hazineyi almaya gittik. Uzun bir kazma kürek ve ayin meselesinden sonra altın paraları çıkardık. Üzerinde "Kanlı yazılar olan altınları çıkardık". Kişi başı 1000 altın alabildik. Ben kendimi veda ederek sana miras olarak bin altın bıraktım. Artık bilmiyorum ahiretim yandı mı yoksa kaldı mı? Ama bu altınlar sana helaldir.
Sözün kısası kızım bu çevşeni Ahtapota zütürmen gerekiyor. Ve altınlar benim yatağımın altındaki sandıkta yatıyorlar.
Seni seven Baban 21.12.2009
Dedem meğer ölmeden 4 ay önce hazineyi çıkarmıştı ha. -
66.
+5 -1Ben bunları okurken Muhammet çoktan yanıma gelmişti. Kağıtı Muhammet'in eline tutuşturdum ve masanın üzerindeki çevşeni de boynuma takıp dayının çürümüş bedenin altındaki yatağın altına baktım altı leş gibi kokuyordu. Sandığı çok geçmeden gördüm. Sarılı parılı hoş bir sandık yatağın dışına çektim, elime alıp zütürdüm Muhammet'in yanına ve masanın üzerine vurdum sandığı baya ağır bir şeydi amık.Tümünü Göster
Yüzümde bir gülümseme vardı amık. Muhammet'in çıkarken yanında getirdiği baklava paketini açtım yanımda çürümüş beden olmasına rağmen attım ağzıma bir tane amık gülümsüyordum yaklaşık 2 haftadır ilk defa gülümsüyordum açtım isim listesi kağıdını baktım amık 6 kişi var biri dedem zaten mefta bir diğeri Cevdet münafığı o da ölüm döşeğinde amık. 6 kişi biner altın aldıysa amık +1 de Selman amca yani yedi kişi 7 bin altın almışlar amık. Yani bana kalan gidip Selman amcanın altınları gömmek ve finito amık geri kalan parayla huzurla yaşayacaktım öncelikle buraları bir halletmemiz gerekiyordu. Alt kata indim bir sigara yakmışım zaten dudaklarımdan gülümsüyor namussuz sigara. Meteye dedim Teoyuda al gidin arabayı alın getirin. Bunlar mırın kırın etseler de sonunda ikna oldular.
Tekrar yukarı çıktım Muhammet mektubu okumuş, sandığı da çoktan açmıştı. Sandık ağzına kadar altın doluydu amık kanlı altındı ama yinede mutlu ediyordu lan adamı. Dedim kardeşim altını da alıp Cevdet abiye gideceğiz bini ne yapıp ne edip konuşturacağım. Bu altını nereden aldılarsa oraya zütüreceğiz sonra da gömüp yolumuza bakacağız.
Amık bu bin mutlu ben mutlu takılıyoruz oynuyoruz felan tabi. Hayat güzel ama önce yapmamız gereken ardımızda delil bırakmamak için altın sandığını bizim bebelere verecektik ve öncen yola çıkaracaktık ve polise haber verip olaydan sıyrılacaktık. Günler sonra Selman dayıyı öldürmekten dolayı içeri giremezdim.
Bizim bebelere altını verdik çıkıp gittiler "Güzelce de tembihledim gidin biz birkaç saate aramazsak ne yapıp edin o binden laf alın" dedim. artık bu meselenin bitmesi gerekiyordu. Polisleri aradık tabi onlar gelene kadar kıpırdamadık bile mektubuda hemen yaktık yok ettik. Zehra abla altından felan haberi olmayacaktı ama zaten de altına felan ihtiyacı olan biri değildi koca zengindi yani sıkıntısı yoktu.
Polisi aradık birkaç dakikaya geldi işte ifadeler alındı Zehra Ablaya haber verildi geldiler felan enişteyle. Allah tan beni hatırladı Zehra abla yoksa işler yaş beyler eve ziyarete geldiğimi kızının beni tanıdığını felan sözledim kapıyı açmayınca da korkup camı kırarak içeri girdiğimizi felan sıçıyorum yani boş atmıyordum. Zehra abla ağlıyor bir yerden felan ama amık görmeniz lazım cesede ilk bakan polis kusa kusa kaçtı. Tatlı felan var amık bir de masanın üzerinde lanet olsun ya. Amık sigaraları yaktık 4-5 saat polislerle uğraştık felan (Not:Selman dayının cenazesine gitmedim.) -
67.
+67 saat sonra karakoldan ve Zehra ablanın yanından ancak ayrılabildik işte polisler nerede oturduğumuz felan sordular bir yere gitmemeiz gerektiğini zırvaladılar takan kim bizden bir sıkıntı yoktu yatarsak hırsızlıktan yatardık her neyse. Bizimkiler bizim gitmemize gerek kalmadan hemen Cevdet münafığından 800 altın almışlar amık o da çok koorkmuş
Bizim bebelere bu parada hayır olmadığını alıp gömmemizi istediğini söylemiş. Hazineyi nereden çıkardıklarını felan söylemiş. Hala sargılarla dolaşıyormuş münafık bin. Ama korkusu o korkusu yok mu? işte 800 küsür altını elinin tersiyle ittirtmiş ona Bizim bebeler eve geldiklerinde 2 sandık ağzına kadar tıka basa altın vardı amık.
Hocayı aradık amık Hocam işte böyle böyle bu binler Şeytanın kesesinden 7 bin altın almışlar. Hocam bizde 1800 altın kurtardık hazinenin yerini de öğrendik gelin Allah için gömelim kurtulalım Hocam.
Hoca kabul etti beyaz kısa torosuna atlamış gelmiş adam. -
68.
+13ilk entry i şukulayın beyler şukulayın...
Uzun bir hakaye olacak daha 3 de 1 i yeni yeni bitmiştir.
Çalıntı değildir. Daha önce sözlükte açmıştım aynı başlığı ama daha sonra devam ettirememiştim şimdi bitireceğim inşallah. -
-
1.
0Hadiiiiiiii
-
2.
0La nirdesin
-
1.
-
69.
+2Beyler biliyorsunuz işte Toros'u (Not plakası 06 JTM 06 değildi) uyuz uyuz 6 saat te gelmişti tabi biz de o arada otelde uyumuştuk yine aynı pozisyon amık yorganlardan yer yatağı kanepelere uzanmak felan işte anlayın amık. Her neyse amık sigaraları yaktık 5 saat sonra uyanınca meyve sularını felan aldırttık Teoyla Meteye yemek söyledik şöyle sanki kutlama var amık.
Teoyu ilk defa sakin görüyordum. Mete de bana olan kinini sanki birazcıkta olsa atmıştı. Yiyor şakalaşıyor sonunda bitti diye dua ediyorduk. Birkaç saat sonra bir telefon geldi Hocam arıyordu. işte şehir girişine geldiğini bizim yanına gitmemiz gerektiğini felan söylüyordu bizde tamam dedik. Otelden çıkışımızı yaptık hesabın 2 katını ödemiştik. Ne de olsa odalarının anasını gibmistik.
Neyse birkaç dakikaya hocayı bulmuştuk. Hocaya dedim ya hocam sizin arabayı buraya bırakalım bizimkiyle gideriz dedim. O da kabul etti ama hoca geldiğinde saat dana 12 ye gelmemişti amık aklımız çalışmıyordu ki. Gündüz körü Jandarmanın kollarına kafa atacağımız. -
70.
+2Beyler neyse işte Hoca geldi. Böyleyken böyle dedi. Sabah saatleri yaparsak bu işi jandarma alır zütürür geceyi bekleyelim dedi. Bizde el mecbur kabul ettik. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar ibadet ettik abdest tazeleyip ayin için malzemeleri aldık. Hocaya Yesus hikayesini ve rüyalarımı anlatınca oldukça korkmuştu. O bile bir satanist tarikatın içinde olduğumuzu düşünememişti.Tümünü Göster
Hoca bize geçmişten gelen bir tarikattan bahsetti işte.
Kendi dünyalıkları ve para için Şeytana tapan bir tarikat ayinin için olduğumuzu dedemin medrese de öğrendiklerini kötüye kullandığını kurban verip ibadet ederek şeytana taptığını neler döndüğünü özet geçmişti. Kendisi bu tip insanlarla çok az karşılaştığını ahiretlerini yaktıklarını söylüyordu. Tamam hiç birimiz 5 vakit namazında olan insanlar değildik ama tutup ta şeytana da tapmıyorduk.
Zaman geçti beyler fark edilmemek için farları kapatarak hazinenin gömülü olduğu mekana doğru aracımızı sürdük. Ama başımıza geleceklerden bir haberdik.
Beyler mekanı görseniz zaten burada bir takluk var dersiniz. Her yer düz beyler doğudan batıya her yer düz sadece artık kurumuş bir derenin yatağının derinleştirdiği bir yer var. Ağaçlar yarı kurumuş yarısı hala hayat ta bizim aradığımız yerde bu dere yatağının ortasında artık ölmüş bir çınar ağacının dibiydi. Amık bir düşünün ortamı ölü bir çınar ağacı ve üzerine çullanmış onlarca karga. Kargalar her yerde bizi takip eden kargalar. Kara bir bulut gibi üzerimize gölgelenen kargalar.
Arabayı durdurduk hep beraber inip ağacın dibine geçtik. Hoca ağacın etrafına kırmızı mumları dizdi ve yaktı her mum yanına 3er tütsü yaktı kibrite benziyordu bu tütsüler aynı hurma gibi kokuyorlardı. Metal bir tepsi çıkardı çantadan üzerine zemzem suyu döküp daha önce yazdığı ayetleri gömlek cebinden aldı.
Ne yazdığını bilmiyordum ama onları görmem bile bana bir ferahlık getirmişti. Tepsi yere koydu ayetleri tek tek yakarak küllerini suya attı. Ne yaptığını bilmiyorduk ama heyecanlı ve bir o kadar da korkuluyduk. Yakma işi bittikten sonra hoca benden bir damla kan istedi çakısı çıkarıp elimden az bir yer kesti kanım yavaş yavaş küllerden dolayı grileşen suya aktı.
Hoca o andan itibaren birşeyler söylemeye başladı. Bir kaç dakika sonra tütsüler yarıya inince kazma küreği gitirtti bizimkilere. Tutuşturdu ellerimize
Ya Allah! diyerek ilk kazmayı o vurdu.