-
201.
+2Beyler neyse işte Hoca geldi. Böyleyken böyle dedi. Sabah saatleri yaparsak bu işi jandarma alır zütürür geceyi bekleyelim dedi. Bizde el mecbur kabul ettik. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar ibadet ettik abdest tazeleyip ayin için malzemeleri aldık. Hocaya Yesus hikayesini ve rüyalarımı anlatınca oldukça korkmuştu. O bile bir satanist tarikatın içinde olduğumuzu düşünememişti.Tümünü Göster
Hoca bize geçmişten gelen bir tarikattan bahsetti işte.
Kendi dünyalıkları ve para için Şeytana tapan bir tarikat ayinin için olduğumuzu dedemin medrese de öğrendiklerini kötüye kullandığını kurban verip ibadet ederek şeytana taptığını neler döndüğünü özet geçmişti. Kendisi bu tip insanlarla çok az karşılaştığını ahiretlerini yaktıklarını söylüyordu. Tamam hiç birimiz 5 vakit namazında olan insanlar değildik ama tutup ta şeytana da tapmıyorduk.
Zaman geçti beyler fark edilmemek için farları kapatarak hazinenin gömülü olduğu mekana doğru aracımızı sürdük. Ama başımıza geleceklerden bir haberdik.
Beyler mekanı görseniz zaten burada bir takluk var dersiniz. Her yer düz beyler doğudan batıya her yer düz sadece artık kurumuş bir derenin yatağının derinleştirdiği bir yer var. Ağaçlar yarı kurumuş yarısı hala hayat ta bizim aradığımız yerde bu dere yatağının ortasında artık ölmüş bir çınar ağacının dibiydi. Amık bir düşünün ortamı ölü bir çınar ağacı ve üzerine çullanmış onlarca karga. Kargalar her yerde bizi takip eden kargalar. Kara bir bulut gibi üzerimize gölgelenen kargalar.
Arabayı durdurduk hep beraber inip ağacın dibine geçtik. Hoca ağacın etrafına kırmızı mumları dizdi ve yaktı her mum yanına 3er tütsü yaktı kibrite benziyordu bu tütsüler aynı hurma gibi kokuyorlardı. Metal bir tepsi çıkardı çantadan üzerine zemzem suyu döküp daha önce yazdığı ayetleri gömlek cebinden aldı.
Ne yazdığını bilmiyordum ama onları görmem bile bana bir ferahlık getirmişti. Tepsi yere koydu ayetleri tek tek yakarak küllerini suya attı. Ne yaptığını bilmiyorduk ama heyecanlı ve bir o kadar da korkuluyduk. Yakma işi bittikten sonra hoca benden bir damla kan istedi çakısı çıkarıp elimden az bir yer kesti kanım yavaş yavaş küllerden dolayı grileşen suya aktı.
Hoca o andan itibaren birşeyler söylemeye başladı. Bir kaç dakika sonra tütsüler yarıya inince kazma küreği gitirtti bizimkilere. Tutuşturdu ellerimize
Ya Allah! diyerek ilk kazmayı o vurdu. -
202.
+7Beyler öncelikle sizde özür dilerim. işe başlamam ve kişisel problemlerim yüzünden fazla vakit bulamadım. Neyse o zama devam edelim.
Pat vir o vuruyor kazmayı pat bir diğeri. Teo ağacı dibide domuş gibi duruyor ben ve diğerleri kazma kürek çukuru kazıyoruz amk. Gel zaman git zaman. Biz 1 metre felan kazdığımız aralarda uzaklardan biri el feneriyle yavaş yavaş yaklaşmaya başladı.
Muhammet aha sıçtık diye düşünürken gelen elemanın arkadaşım Yasin olduğunu anladım. Avcı binin tekiydi. Üstünde kamuflaj omzunda tüfekle ağır ağır bize yaklaşıyordu. Yakınlaşınca o da beni tanıdı. Ağır ağır giden adımları hızlandı neredeyse koşar adım yanımıza geldi. Nefes nefeseydi tabi bu arada biz onu görünce kazma küreği bıraktık.
Yanımıza gelir gelmez hemen tüfeği bir yana koydu bir yere oturup solukladı.
Korktuğu her halinden görünüyordu. Selam verdi hemen söze başladı.
Y: Ahtapot ne işiniz var burada
A:Bizi bırak Yasinim sen niye bu kadar korktun.
Y:Anlatsam da inanmazsın zaten boşver. Bir sigara var mı?
A:Var cebimdeki winston box paketinden bir tae uzatıp yaktım. Normalde öyle sigara içen biri felan değildir ha.
A:Anlat dinleriz hiç yoktan.
Y: Sigarasından bir nefes daha aldı. Elleri bir an için titreyiverdi. gözleri dolu doluydu. Bilmiyorum bilmiyorum ne gördüğümü bilmiyorum dedi.
A:Baştan anlat şunu bilader
Y:Ormandaydım Paris le avladıyorduk (Paris köpeği) Bir ada ağaçlardan kuşlar ve yarasalar küme küme havalandı. Bir domuz olabileceğini ya da ayıdır diye düşünüyordum.
A:Eeee sonra korkuyordu bir fırt daha aldı.
Y:Paris, paris ağaçların arasına doğru koştu. Bir süre sora havlamayı kesti ve garip bir mızıklamayla tüm sesi kesildi. Gölgelre geçmeye başladı sonra dalları ağaçların arasında hızla gölgeler geçiyordu. Arkamı döndüğüm gibi koşmaya başladım buraya kadar koştum. -
203.
+6Amık çok geçmede etraftan dehşet verici sesler gelmeye başladı. Aklımızı kaçıracaktık, Her yerde cızırtılı kelimeler ve akıl almaz sesler geliyordu. Teo ve Mete mest olmuş sesleri diliyor Muhammet be ve hoca aldırmıyor kazmayı vurdukça vuruyorduk. Pat Küt sesleri Uuuuu Çat Çat seslerie karışarak ovanın etrafında oradan oraya çarpıp yükseliyordu.
Yasin oturduğu yerde korkmuş bizim ne yaptığımızı anlamaya çalışıyordu. Birkaç dakika sonra hoca durun dedi. Biz de bir soluk alıp sigaramızı yaktık. Hoca yeterice derinliğe geldiğimizi artık gömebileceğimizi söyledi. Çıkardık altın sandıklarını indirdik çukurun dibine koyduk tam çıkacağız. Bizimkiler salak salak etrafa bakıyor.
Çıktığımızda bizde neredeyse sıçıyorduk. Etrafta kara kara gölgeler bizi izliyordu beyler kedi aralarında konuştuklarını rahatlıkla anlayabilirdiniz. Fısıltılar arada çıkan iğrenç çığlıklar bizi korkutuyordu. Yasin in sinirleri bozulmuştu. Ayağa kalkıp tüfeğini kaptığı gibi gölgelerin kalabalıklaştığı bir noktaya 2 el sıktı. Biraz önceki eşeli fısıltılar öfkeli cümlelere dönmüştü. Hoca oldukça soğuk kanlı bir şekilde dualarıı okuya okuya sadıkları üzerine toprağını atıyordu.
Bizde yavaşta toparlanıp küreklerin başına geçtik. toprağı attıkça etrafta biraz daha kara gölge azalıyordu. Sonunda tamamen gömdük hoca tepsideki küllü ve kanlı suyu toprağı üzerine döktü. Herşey rayına oturdu arabalarımıza bindik ve memleketlerimize gittik.
Teo: Aylarca pgibolojik yardım aldı.
Muhammet: Hala aynı evde kalıyoruz.
Mete:Okulu değiştirdi. Giderken Teoyu payına düşe parayı ve çevşenlerden birii almayı unutmadı.
Yasin:O günden kimseye bahsetmemeye yemin etti tabi 10 bin liraya ikna oldu.
Ben: Birkaç sene paramla Zeynep'i aradım fakat bir işe yaramadı şu an okulumu son senesini okumaya hazırlanıyorum
Beyler alt entry bu olaylardan birkaç sene sonrasını anlatıyor Rez alın ilk entryi şukulayın hikaye ilginç yerlere gidecek. Yarıda kesilmeyecektir. -
204.
+6"Zırrr, zırrr zırrrr" telefonun lanet melodisi gecenin 3 ünde neden çalıyordu acaba. Üstelik numara bilmediğim gibko bir numaraydı. istemeye istemeye dibına godumun telefonunu açtım. Kızgın ve uykulu bir sesle.
-Efendim.
-Ahtapot Ahtapot.
Vay amık bu Metenin sesiydi. ne olmuştu ki 3 senenin ardından ilk defa aramıştı. Teonun tedavisi bittikten sonra 500 bin lirayı da alıp kayıplara karışmışlardı. O günden sonra bir daha da aramamışlardı. Şaşkınlıkla
-Mete ne oldu.
-Teo
diyebildi sadece. O an bir taklar olduğunu anlamıştım zaten. Sesi çok kasvetli geliyordu. Ya ağlamış ya da ağlayacaktı. Seneler sonra beni aramasından anlamalıydım
-Ne olmuş lan Teoya.
-Teo Teo
gerisini getiremiyordu garibim belli ki olanlar çok kötüydü. Kalbim sıkışmıştı amık benim için onca derde göğüs germiş bir adamdı Teo. Mete neyi saklıyordu. Sinirlenmiştim amk panik ve endişede yanına kardı.
-Ne oldu lan söylesene ne oldu Teoya.
-Abi Teo intihar etti.
Amık şok olmuştum bunu da beklemiyordum. Bir anda gözlerim boşalıverdi beyler senelerdir korkuyla kalbime gömdüğüm tüm gözyaşları boşalıverdi. Ağlamaya başladım. Benim ağlamamla Mete de açılmış olmalı ki oda ağlamaya başladı beraber 3-4 dakika konuşmadan sadece ağladık. Dilimin ucundan çıkan tek kelime.
-Neredesin. oldu konuşmaya ikimizinde mecali kalmamıştı
-Eskişehir. diyebildi sadece -
205.
+6Ne olmuştu o kadar senenin ardından? Teo neden intihar etmişti? Sırrımız ortaya mı çıktı? Dedemin tarikatı bizi öğrenmiş miydi? Ağzını tutamayanlar mı oldu? Ne oldu ne?
Rez alın beyler -
206.
+9Telefonun kapatır kapatmaz üzerimi giyindim Aylardan Mart olduğu için üzerime bir kaban giyip botlarımı çekmiştim. Aklımda Teonun ailesi vardı. Ve tabi ki de Metenin durumu bunca senenin ardından bu olanlarda neydi lan. Korkularımız, artık unuttuk dediklerimiz yeniden mi kabuslarımızdan fırlamıştı. Neden ha neden itihar etmişti Teo. Çocukluk arkadaşım beraber yiyip içtiğim kardeşim. Neden intihar etmişti? Tamam onun hayatından 4 aylık bir süreyi çalmıştım ve aylarca tedaviyle harcayacağı kabus dolu bir senesine neden olmuştum. Ama karşılığında rahat bir hayat sürmesi için güzel miktarda para vermiştim.
3 senedir değil göğsüme bıçak saplayan cinler, kabus bile görmüyordum oldukça durağan ve standart yaşıyordum. Peki ya bunca senenin ardından Teo eden intihar etmişti. Bunu öğrenmenin tek yolu Metenin yanına gitmekti.
(Not: Muhammet haziranda mezun olmuş ve memleketine dönüp bir iş bulmuştu.)
Üzerimi giyindikten sonra çıktım yola Jetta hala kapın önündeydi satmadım bini daha pahalı bir arabada israf olurdu bu her şeyimi karşılıyordu neyse amık aceleyle bindim arabaya ve sürmeye başladım. Bir aksilik olmazsa 4 saate Eskişehirdeydim. -
207.
+63 buçuk 4 saat sonra Eskişehire giriş yapmıştım. Meteyi aradım tam olarak şehrin neresinde kalıyorsunuz dedim. Yerlerini tarif etti işte çocuk hala ağlıyordu beyler. Ses mes gitmiş çocuk bertaraf olmuştu aklım almıyordu Teoman gibi bir adam nasıl intahar ederdi. Neyse zorlanarak ta olsa yarım saatlik bir arayışın sonunda Metelerin evini bulmuştum. Öğrenci mahallesi olduğu daha sokağa girer girmez fark ediliyordu. Ne bileyim işte Çantalı üniversiteli kızlar dubarlara yaslanmış sigara içen cool bebeler felan yani anlamışsızdır yaşlı ebeler yok yani.
Birkaç dakikaya bir evin önünde kalabalık bir grup gördüm aralarında bizim Metede vardı çektim arabayı sağa aldım bunu karşıma. Yüzünde dehşet verici bir ifade vardı öyle hüzün felan değil beyler adamın beti benzi atmış amık. Dedim.
-Lan ne oldu Teo niye intihar etti. Amık gözlerimiz dolu dolu ha ağladık ha ağlayacağız. Endişeyle beni bir kenara çekti sesimizi kimsenin duymayacağı bir köşe.
-Ahtapot kardeşim. Amık adam konuşmayı unutmuş ne diyeceğini seçemiyor garibim.
-Ne oldu lan, adama bir şey mi yaptın.
-Kardeşim Teo ölmeden önce Yesus bizi buldu dedi. Aha yine yan basmıştık lan bu sefer gömecek altın felan da yok öyle Korkmuştum senelerdir duymadığım bir isimdi bu. Yesus ha Yesus
(Not: Teo kedini zehirleyerek intihar etmiş ağzından köpükler saçarken de öylece ölmüş gitmiş.) -
208.
+4işte Mete zaten Teonun ailesine falan haber vermişti. Ailesi yıkılmıştı Amik annesi ağlıyor babası yumruklarını sıkıyordu. Yikadilar sardılar sarmaladilar üzgündük lan nereden baksan 12 senelik arkadasim intihar etmişti üstelik beni en zor zamanlarim da bırakmamış bir adamdı Teo. işte beyler ağlaya sizlaya gömdük adamı helvasını fela yedik işte. Kosturmacayla geçen bir kaç günden sonra sonunda Meteyle yalnız kalmıştık.
Bir kafeye gittik ama sinirli ve üzgündüm çayı söyledik yaktım winston softumu basladim konuşmaya.
-Mete anlat bakam ne oldu.
-Kardeşim geçen bir haftaya kadar Teo normal bir adamdi. -
209.
+5-Eeee sonra ne oldu
-Sürekli yanlız kalmaya çalışıyordu.
-Hiç neden olduğunu sormadın mı?
-Sordum sormasına da beni azarlayıp gitti.
-Nereye
-Bilmiyorum 3 gün sonra geldiğinde bana yaptıklarından utandığını fela söyledi.
-Ne yapmış olabilir hiçbir şey söylemedi mi?
-Söylemedi bilirsin zaten öyle her şeyi söyleye bir adam da değildir.
-Ya asıl söylemez hiçbir şeyden de mi şüphelenmedin?
-Teo lan bu Teo standart adam namaz kılar gelir yatar bilmiyor musun?
-Nereden bilim lan 3 senedir arayıp sormadınız Muhammette olmasa kafayı yerdim şimdiye
-Ne yapsaydık Ahtapot ne yapsaydık arayıp ne söyleyecektik.
-Ne bilim lan sesiniz bile yeterdi.
-Para ve ev bıraktık rahat edersin diye düşündük.
-Ne rahatı lan sizden sora zarar veririm diye bir arkadaşım bile olmadı Muhammet ayrı oda da ben ayrı oda da senelerce sadece birkaç cümle konuşarak yaşadık. Biliyoruym benden nefret ediyorsunuz ama insan sövmek için bile arar lan
-Arayamadık Ahtapot arayamadık. Korktuk tekrar Yesusla başımız belaya girer diye.
-Neyse neyse gibtir et artık vefasız bin. Teo Yesusla ilgili ne dedi?
-Odaya girdim Teo ağzından köpükler saçıyordu baş ucuna geçip ambulası aradım bir yandanda bunu teselli ediyorum bir ara bir şeyler mırıldandı.
-Ne dedi tam olarak
-Yesus dedi bizi bulmuş benim yüzümden dedi.
-Vay anasına şimdi ne yapacağız.
-Yine başlıyoruz Ahtapot bu sefer sadece sen ve ben
-Ya o kadar sene sonunda artık normaliğe dönmüşken.
-Ya ne yapacağız Ahtapot oturup bekleyecek miyiz bizi bulmasını delirtmesini mi bekleyeceğiz?
-Tamam tamam peki nereden başlayacağız.
-Ben biliyorum sanırım. -
210.
+6Mete eve gitmemiz gerektiğini Teonun tuttuğu günlük tarzı not defterine bakmamız gerektiğini ama binin genelde bu defteri sakladığını felan söyledi. Doğru bu bir başlangıç olabilirdi. Sanırım bu tarz bir defter tutmasını da tedavi gördüğü hastanenin pgibologu söylemiş. Her neyse beyler Teonun ailesi felan evden ayrılınca akşama doğru eve geçtik.
Ev standart bir öğrenci eviydi o kadar parayla bu eve mi talim ediyorlardı. Doğrusu komik. Mete parayı bankaya yatırdıklarını faiz yiyen münafıklar olduklarını söyledi. Ama çokta gibinde değildi şu an ecel terleri döküyordum amık. Teo intihar etmişti üstelik giderken de bizi bir ifritle baş başa bırakmıştı.
Neyse eve girdik beyler Teonun odasının kapısını açtık. içerisi ne bilim beni çok kötü etkilemişti. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Odanın ortasına kadar ilerledim sonra dona kaldım. Birşey beni durduruyordu lan gitme diyordu ama Metenin kaba sesiyle bu ağır duygudan sıyrıldım.
-Ahtapot sen yatağı kontrol et ben rafları.
Hiçbir şey diyecek halim yoktu beyler hafifce baş salladım. 3 sene önce aynı olayları tekrarlamıştık amık dejavu etkisini dakikalarca yaşadım korkunç bir duyguydu. 20 Dakika sonra o da da üst üste duran hiçbir şey yoktu amık. -
211.
+6Ben artık yorulmuş ve bıkmıştım. Yerde durak yatak bazasının üzerine bağdaş kurup oturdum. Beyaz gömleğimin cebinden kırmızı Winstonumu çıkarıp bir dal yaktım. Derin derin nefesler alıyordum elimdeki zehirden. Gözlerim bir noktaya kilitlenmiş 3 yıl önce yaptıklarımızı düşünüyordum. Aklım Teoyla geçirdiğim onca senede süzülüp duruyordu. Metenin karıştırdığı raflar ve resimler umurumda bile değildi. Sadece geçmişi düşünüyordum. O geceyi hep hazineyi gömdüğümüz o geceyi düşünüyordum.
Bir yanım keşke o çukura beni gömselerdi diyor bir yanım kurtuldun diyordu. Nah kurtulmuştuk amık bu bir lanetti senelerce sürecek bir lanet arada unutturuyordu işte sonra normalleştiğin bir anda tekrar başlayıveriyordu işte. Ne kadar da taktan bir hayattı bu be param var, iyi bir okulum var ama yeter mi bunlar tabi yetmez amık. Bu ikisini alana yanında bir de ölü bir anne delirmiş bir baba ve satanist bir dede hediye.
Amık dedem ölmüş ardında hayatım boyunca belki kazanamayacağım kadar para bırakmıştı tabi laneti ekgib olur mu aq? Tabi olmaz Yesus isimli bir ifriti başıma musallat etmişti. Tamam amık her şeye tamamda bitti dediğimiz bu zamanlar da neden tekrardan başlamıştı bu gibiklik.
Mete bir an odaklandığım noktada kahverengi vir defter sallamaya başladı. Buldum amık buldum diyordu. Bilmiyordum amık Metenin bu hayatta yaşaması için önemli olan neydi amık dünyayı daha iyi bir hale getirecek bir bilim insanı değildi ya da ne bileyim eline bakan 3 çocuk babası biri de değildi. Neden bu kadar hayatına önem veriyordu acaba. Yok olup gitse ne beni ne de onu arayacak kimse yoktu büyük ihtimal yokluğumuzun anlaşılması seneleri alırdı.
Metenin gülüş sesi ve odaklandığım yerde hareket eden gibik madde beni daldığım dünyadan uyandırdı. -
212.
+4Mete defteri bulmuş ve sallıyordu.
Meteye yanıma oturmasını söyledim pantolon cebinde bir sigara çıkarıp o da oturdu yanıma sigarasını yaktı yüzündeki tebessümle beraber açtı defteri. Okuduk beyler sabah saatlerine kadar okuduk. Okuyor okudukça da içimizi dehşet verici bir duygu kaplıyordu amık. Metenin hez keza Teonun elinde gördüğü bu defter Teonun 3 yılda neler yaptığının yazılı belgesiydi.
Neler döndüğünü ortaya bu kitap çıkarmıştı.
Teo hiç bir zaman tam olarak iyileşmemiş kabuslar ve halisülasyonlar 3 yıl boyunca devam etmişti. Neler yaşadığını tek tek anlatmıştı bin yazmış yazmış yazmış. O an kendi kendime seni bu bin Meteyle bırakmayacaktım Teo bırakmayacaktım dedim. Ama artık çok geçti adam sonunda dayanamayarak intihar etmiş üstüne gitmeden de bizi uyarmıştı.
Teo tedavinin ardından Meteyle beraber Bursaya gidip bir üniversiteye kayıt olmuş ve okumaya başlamış ama kabusların yeniden başlamasıyla konuyu kendi araştırmaya başlamış. -
213.
+5Defterin 163. sayfasında aynen şunlar yazılıydı. (Not defter 203 sayfalıydı hepsi bitmişti.)
"Bursada xxx Tarikatının bir Hocasının yanına gittim bugün. Yazıhane gibi küçük bir ofisi vardı bu zatın. Kur-an ve diğer dini kitapları satarak geçimini sağlayan gariban biriydi belli. 40lı yaşlarının sonundaydı sanırım. Hafiften uzamış sakalı incaden inceye beyaza bürünmüş, saçları da tanıdığım diğer hocalara göre oldukça uzundu. Hatta başta hoca olduğuna ihtimal vermemiştim.
Yazıhaneden içeri girdim Selamımı verince adam direk ayağa kalkıp selamımı aldı beni buyur edip karşısında ki sandalyeye oturttu. Ona kitap almak için gelmediğimi söyledim. Önemli olmadığını muhabbet edecek adam olmadığını ve mevzunun kitap olmadığının daha iyi olduğunu söyledi.
Çay söyledi, çaylar gelincede muhabbete başladık. Kanım ısınmıştı bu adama iyi niyetli bir adam benziyordu. Adama başımdan geçenleri anlattım ne ince ayrıntısına kadar. Adam hafif korkmuş hafif de çare arar bir ifadeye bürünmüştü." -
214.
0Rez aldım
-
215.
0Rezaverisiyon
-
216.
+5Sayfayı çevirdim okumaya devam ediyorum Mete bir sigara daha yaktı o da benidinliyor saat sabahın 6 sı gözler kan canağı kalpler korku dolu zaten şu an okumayı bıraksam gidip de gibsen uyuyamam. Çevirdim sayfayı başladım tekrar okumaya
164. Sayfa
"Adam sessizce bir kaç dakika daha düşünerek. ifritin adını bilip bilmediğimi sordu. Ona isminin Yesus olduğunu söyledim. Adam bu ismi sanırım anımsayamamıştı. Megafona uzanıp birer daha çay söyledi önüme bir küllük uzatıp sigara içebilirsin dedi. Zaten içmemek için kendimi zor tutuyordum ben sigaramı yakınca o da yazıhanenin arkasına izin isteyerek geçti. Saniyeler sonra çaylar geldi ben çayımdan ve sigaramdan fırtlar alıyor günün stresini bu huzur dolu ortamda birazcık da olsa atıyordum.
Gözlerim etrafa takılıyordu. Allah lafzı olan çerçeveler rafları süsleyen hadis kitapları ve renk renk Kur-anlar ve mealler. Allah'ın ne kadar huzur bir ortamdı.
Ben bilirim Allah'ım senin dergahın ümitsizlik dergahı değildir." -
217.
+4Sayfayı tekrar çevirdim Mete yanımdan bir an olsun ayrılıp dolaptan bir şişe kola ve 2 tane bardak alıp gelmiş. Dakikalardır yere çırptığımız küllerden artık uzanmış olacak ki salondan da küllüğü kapıp gelmişti. Bardakları fulledi Winstondan ikimize de birer dal yaktı. Bir yandan okuyor bir yandan da her nokta da sigaramdan bir nefes alıyordum arada susadığım zamanlarda koladan bir fırt alarak dudaklarımı ıslatıyordum.
165. sayfa
"Bir kaç dakika sonra yazıhanenin arkasından adam elinde 1 sayfayla çıktı. Yağlı kağıda yazılmış arap alfabesiyle yazılmış kelimeler vardı. Bana doğru söylüyorsun Yesus tehlikeli bir ifrit dedi.
Demek ki bana güvenmemiş gidip araştırmıştı. Ama neyse umrumda değildi şimdilik bunlar.
Hazinelerin üzerine yatan bir cin aşiretinin reisi ve cinler arasında en uzun yaşayan soya bağlı bir mahlukmuş. Hoca anlatıyor ben daha çok korkuyordum.
Korktuğumu anlamıştı sanırım bana dönüp inna Fetahna Lekefetten Mübina dedi
Tüm kapalı kapılar açılır demekmiş. Evet bende tüm kapalı kapıları açmaya gelmiştim.
Bu işi iyice araştıracak sonuna kadar gidecektim. Ama bu sefer yalnız kimseyi bulaştırmadan. Sadece ve sadece kendi başıma."
Vay amık Teo tek başına bir ifrite kafa tutmuştu ha. Lan bu çocuk ne yapmıştı. Kafayı yiyecektim. Buraya gelmeden öce 3 günde içtiğim paketi yine günlük bitirmeye başlamıştım.
Lan zarfi ziyandık lan bu hayatta bende bir avuç ilaç içip son vermek istiyordum bu saçmalıklara ama aklım izin vermiyordu buna.
Ne de olsa
"Rabbin olan Allah seni ne terk etmiştir ne de sana darılmıştır" /DUHA suresi 3. Ayet/ diye düşündüm. -
218.
+5Tam bir sayfa daha çevirecektim ki Mete artık yeter kardeşim şimdi biraz uyuyalım kalktığımız da kalan kısmı da okuruz dedi. Mecbur kabul ettim amık bana kalsa uyumak istemiyordum ama vücut dayanmayacaktı artık o kdar hüzne ve uykusuzluğa. O günlerden sonra derin derin uyuyan ben yeniden uykusuz günlere alışmam oldukça zor olacak gibiydi.Tümünü Göster
Son bir sigara son bardak kolamı da içtikten sonra Metenin gösterdiği yere yattım üzerimi felan değiştirmedim ha öylece yığıldım. Ağır içkili olduğuınuz bir gün eve geldiğiniz yattığınız gibi yüzü koyun serili verdim yatağa. Saat sabahın 6 buçuğuydu uykuyu bulduğum zaman.
Birkaç dürtükle uyanıverdim. Hala uykusuz bir o kadar da sersemlemiştim. Uyandıran vefasız Mete biniydi. Kalk lan kalk kahvaltı hazırladım. istemeye istemeye kalktım Saat kaçtı ne zamandı hiç umurumda değildi. Kalktım yüzümü yıkarıp üstümü başımı düzelttim.
Birkaç dakika sonra Masada bekleyen Meteye katıldım Mete vefasızı yine vefasızlığını göstermiş. Yemeğe benden önce başlamıştı. Çayımı doldurdum yemeğe başladım amık Meteye bakmadan sadece karnımı doyurmak için yiyordum.
Derken Mete elimi tuttu. Tamda zeytinlere uzanırken. Ama bir tuhaflık vardı, tırnakları uzun ve sivri elleri ise et renginden çok bir cesedin ellerine benziyordu. Kafamı çevirdim. Mete odaklanmış bana bakıyordu amık Gözleri simsiyahtı, öyle gözünün aklığı felan yoktu lan bildiğin simsiyahtı saçlar havalanmış oraya buraya uçuşmuştu. Yüzü kırış kırış sanki 70 yaşındaki dedelerin yüzüne dönmüştü yüz kasları sanki bir kaç aylık cesedin kasları gibi hafiften çürümüştü.
O an onu görür görmez hiç hareket etmedim amık refleks olmuş artık amık normal karşılıyordum böyle şeyleri düşündüğü tek şet kıprdamazsam belki birşey yapmazdı.
Korku değil artık tamamen rahatsızlık duymaya başlamıştım. Yeter diyordum içimden neler gelecekti daha başımıza.
Neyse ama düşündüğüm gibi olmadı kıpırdamadım ama o yinede dev ağzını açtı ve masa da bir şey aldı ve tam karşımda salladı.
Aman Allah'ın bir göz masadan çürümüş elleriyle bir göz almıştı amık. Benim yüzümdeki dehşetten mutluluk duymuş olacaktı ki tebessüm ederek ağzına attı gözü ve çiğnemeye başladı lanet mahluk.
içime dolan korku ve nefretle hemen masaya baktım biraz önce peynir yediğim tepsinin üzerinde şimdi Teonun bir gözü oyulmuş çürümekte olan kafası vardı. Kalbimi ele geçiren dehşet ve adrenalinle hemen ayağa fırladım ama Mete bu hareketimi beğenmemiş olacak ki. Anlamadığım bir kaç kelime söyleyip beni olduğum yerden havalandırıp karşı duvara sabitledi. Amık hareket edemiyordum bir yandan da ölesiye korkmaya başladım ne kadar hareket etmeye çalışsam da sanki vücudumdaki her hücreye binlerce ton ağırlık yüklenmişcesine kendimi ağır hissediyordum.
Mete korkutucu bir hızla masadan kalkıp tam karşıma geçti. Eğilip bükülüyor her hareketinde iğrenç bir kemir kıtırtısı seni yükseliyordu eklemlerinden. Ağzını yılan gibi açtı ve binlerce erkek ve kadın sesinin aynı anda çıktığı ses telleriyle konuşmaya başladı.
-Benden kaçacağınızı mı sandınız? Ben zaten konuşamıyordum konuşsam da cevap veremezdim, vermezdim zaten ne diyecektim ki
-Ahahahahaha. çok korkutucu cızırtılı ve yankılı bir kahkaha attı.
Bir an da o korkunç kahkahayı bir ses kesti derinden gelen bir ses. Her yerden yükselen bir ses. Allah'ın daveti böldü ifritin zafer dolu kahkahasını. Kudretliydi fakat bilmiyordu ki asil zafer inananlarındır.
Allah-u Ekber, Allah-u Ekber... ...
Beni bu dehşet verici kabustan Akşam ezanı uyandırmıştı. -
219.
+4Ananı gibim öyle bir korku yok. Bir yandan Allah'a şükürler ediyordum bir yandan da sövmediğim şey kalmadı. Hemen yataktan doğruldum.Tümünü Göster
Sövüyorum bir yandan Ananı gibim huur evladı. Bir yandan başımı kollarımın arasına almış kendime gelmeye çalışıyordum bu ne amık ya bitmeyecek mi bu gibik hayat. Elimde hiçbir şey kalmamıştı. Paranın dıbına goyim eski 1000 lirayla üniversite okuduğum zamanlara dönmek için neyim var neyim yok verirdim. Evin dıbına goyim o huzurla uyuduğum yurt odama dönmek istiyordum. Standart bir öğrenci olarak yaşamak istiyordum bu kadar amık işte. Para lanetini de getirmişti.
Ezan bitti. Öbür odadan Mete esneye esneye gelmişti. Geriliyor esniyordu anca bin. Benim bembeyaz yüzümü görünce hemen endişeyle yanıma fırladı. Terlemişim amık o kadar terlemişim ki gömlek sırılsıkam. Tenim beyaz gömleğimden görünüyordu.
Yanıma oturdu hemen ne oldu kardeşim felan o da afallamıştı amık. Gözlerinden belli oluyordu binin korkusu. Önceden müşrik bi bin olan bu tip olaylarla dalga geçen Mete 4 sene de korkunun en saf halini içinde hissetmeye başlamıştı. En korkutucu beyler göremediğinle savaşmak.
Hırsızlık damgasının yüzüne vurulması en kötüsü buydu. Yarım saat kadar kendime gelmeye çalıştım ağlıyordum amık yitip giden hayatıma ağlıyordum.
Yüzümü yıkadım bir şeyler yedim ama Meteden de benden de gram ses çıkmıyor. Ağzımızın şıpırtısı hatta nefeslerimiz bile çok sessizdi. Korkuyorduk amık yalnız kalmaya, uyumaya korkuyorduk.
Biliyorduk ki hiçbir zaman yalnız değildik. Hissedebiliyorsunuz beyler sokakta yürürken sizi takip eden biri varmış gibi oluyorsunuz beyler. Oda da tek kaldığınızda gözlendiğinizi hissediyorsunuz. Üzerinizde sürekli bir ağırlık sürekli bir isteksizlik olduğunu hissediyorsunuz. Hayatınız rutinleşiyor. insanlardan kaçar hale geliyorsunuz.
Benim 3 senem aynen böyle geçti beyler okula git gel evden dışarı çıkma. Arkadaş edinemedim insan içine çıkamadım alkolü bıraktım. 3 sene de tek bir cinsel tecrübem olmadı sadece kaldım öylece sadece düşünüyordum. Param var ama yiyemiyordum amık.
Neyse amık. Kalktık yemekten sigaralarımızı içtikten sonra defterin başına oturmak için uzunca bir zaman bekledik gece 10 cıvarlarıydı sanırım. Mete aldı bu sefer defteri eline o okuyor ben dinliyordum.
Bismillah dedi Mete ve başladı 166. sayfayı. Masamızın üzerinde 2 bardak fanta bir küllük bir paket kısa mavi lark yarım pakette kırmızı winston soft vardı.
166. Sayfa Mete okuyor arada kola ve sigara fırtlatıyordu. -
220.
+5"Adamla uzun süre konuştuk kabusların peşimi bırakmadığını her gün rüyalarımda min-el cehennemin sözünü duyduğumu söyledim. Yalnız kalamadığımı sürekli birinin beni izlediğini hissettiğimi söyledim.
Kargaların peşimi bırakmadığını gölgelerin hareket ettiğini gördüğümü söyledim. Çevşenlerden ve hatta Ahtapot'un dedesinin ne haltlar yediğinden bahsettim. Kısacası o baharda ve yazda neler yaşadıysam hepsini anlattım.
Adama yalvarıyordum resmen abi beni bu durumdan kurtar diye. Gözlerim kararmış ağlamaya başlamıştım. Bu genç yaşımda üzüntüden tansiyonum düşmüştü. Ne ara bu hale gelmiştik ha ne ara. Huzurluydum lan parasızdım ama huzurluydum. Mutsuzdum ama huzurluydum amık. Elimde hiç bir şey kalmamıştı artık. Ben yoktum hayatım yoktu."