/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +102 -5
    20 yaşındaki körpe bir gencin 1 senesini anlatacağım beyler size
    .
    .
    .

    Güneşli bir nisan günüydü güneş kafamızın üstünde dans ediyor, bizde Anadoluda hatırı sayılır bir üniversitenin kampüsünde oturuyorduk. Çaylar yudumlanıyor, peşpeşe sigara yakıyor muhabbet ediyorduk . Metehan siyasi görüşü yüzünden Teomanla dalga geçiyor. Muhammet 2. Dünya savaşı sırasında gerçekleşen ilginç olayları bana anlatıyor. Abdül arkamda tuttuğu takımın marşını dinliyordu. Zaman böylece geçip gitmişti, ikindi sıralarıydı sanırım Teoman namaz için hafif hafif ayaklanmış, güneşin sıcağı yerini serin serin esen bir rüzgara bırakmıştı. "Zıırrrrr" diye telefonum çalmaya başladı. Kimin aradığını görünce biraz afallamıştım. Arayan Memleketimde kapı komşumuz olan Cevdet Abiydi. Cevdet abi memur tiplemeli bir adamdır dürüst, kibar ve en önemlisi ayın sonunu zor getiren bir adam. "Hayırdır inşallah" diyerek arkadaşlarımdan biraz uzaklaştım ve telefonu açtım. Cevdet abinin nefes alış verişinden kötü birşey olduğunu anlamak zor değildi. Sesi titrek ve oldukça kasvetliydi, kekeleyerek konuşmasına başladı.

    C:Cevdet Abi
    B:Ben

    C: Ahtapot nasılsın koçum
    B: iyilik sağlık be abi senden ne var ne yok?
    C: Nerdesin koçum şuan ne yapıyorsun?
    B: Okuldayım abi arkadaşlarla oturuyordum. Hayırdır abi birşey mi oldu?
    C: Oldu ya koçum oldu. Deden deden...

    diyebildi sadece o yumuşak kalpli adam. Kolay değildi tabi hem yetim hem öksüz bir gence son akrabasınında öldüğünü söylemek.

    B: Ne oldu abi dedeme söylesene. diye çıkıştım, kalbim sızlamış, gözlerime yaşlar birikmeye başlamıştı bile.

    C: Deden, bugün öğle vakitlerinde kalp krizi geçirdi ve vefat etti. dedi

    Ağlamaya başlamıştım bir anda kampüsün ortasında çocuk gibi ağlıyordum. Telefonun öteki ucundan duymuş olacak ki Cevdet abi

    C: Ağlama evladım metin ol!.. diyebildi sadece

    Beyler Kahramanımızın 20 yaşındaki hayatından bahsediyor bu kısım...

    Kahramanımızın Önceki yaşamı buradadır

    http://www.incisozluk.com.tr/e/172069623/

    Hikayeyi daha önce sözlüğe yazdığım için copy paste vardır bitimini kendim yazacağım o yüzden sövmeyin.

    UZUN BiR HiKAYE OLACAK REZZLERi ALIN ARKANIZA YASLANIN.

    Edit: Hikaye bitmiştir. Yorumlarınızı bildirin beyler. Teşekkürler. Gönül isterdiki trend olsun herkes okusun ama nasip değilmiş.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +21
    Hemen toparlandım acilen memlekete yol almam gerekiyordu. Ne kadar gerek olmadığını söylesem de Muhammet ve Teoman benle gelmek istediler, ısrarlara dayanamayarak kabul ettim. iyiki de kabul etmişim bu veletlerin bu kadar işe yarayacağını bilseydim hiç itiraz etmeden hemen kabul ederdim. 5 Saatlik yolculuk boyunca hiçbirimizde konuşmuyor ben hep camdan dışarı bakarak, sessiz sessiz ağlıyordum. Ağlarken tüm hayatım gözlerimin önünden bir şerit gibi geçiyor beni daha çok üzüyordu. Bundan seneler öncesine gitmişti aklım. Babam ben daha çok küçükken çıldırmış ve annemi defalarca bıçaklayarak vahşice öldürmüştü. Ve dolayısıyla Annemi mezar babamı da tımarhane almıştı. Bense daha 7 yaşımdayken 70lerinde yaşlıca bir adamın eline verilmiştim. Dedem enterasan bir o kadarda sevgi dolu bir insandı bir gün olsun bana kızdığını hatırlamam . O kadar kürtürlü bir adamdı ki Arapça ve farsça bilir Osmanlı imparatorluğundan kalan el yazmalarını bile okurdu. Sık sık tuhaf adamlar gelir dedeme bazı parşömenler gösterirlerdi. Ama dedemden hep aynı cevabı alırlardı "Evlat benim dilim bu işlerden çok yandı, bana kalırsa sizde bu işlere bulaşmayın"


    Bitmek bilmeyen bir yolculuktan sonra memlekete inmiştik. Yağmur tiseliyor, asfalttaki boşluklar suyla doluyordu. Saat epeyce ilerlemiş hava zifiri bir karanlığa gömülmüştü. Teoman ve Muhammet etrafı keşfediyor, yürümek için benim komutumu bekliyorlardı.

    Bu küçük şehre böyle döneceğim hiç aklıma gelmezdi. Hayattaki son dayanağımı toprağa vermek ve zaten yalnızlıkla perişan olmuş hayatımı iyice yalnızlaştırmak için gelmemem gerekiyordu.
    Bu dibine goduğumun şehrine

    Yolun kenarlarına dolan suya basarak çıktım kaldırıma, hızlı adımlarla evin yolunu tuttum. Teoman ve Muhammet boyunlarını bükmüşler, arkamdan sessizce geliyorlardı. Teoman bir şey diyecek gibi oldu ama sözünü anında yuttu.

    10 dakikalık ıslak bir yürüyüşün sonunda evin kapısına vardım. 2 katlı müstakil, ahşap evi şöyle bir süzdüm, Sen ha 87 yıllık bir çınarı (dedemi) bile devirdin ha dedim kendi kendime. Tam bahçe kapısına elimi atmıştım ki Pos bıyıkları ve siyah paltosuyla yan kapıdan Cevdet abi çıktı.

    C: Evladım oraya girmeyin gelin bugünlük bizde kalın
    B: Eyvallah abi. dedemin naaşı evde mi? diye sordum
    biliyorum beyler tam bir salağım
    C: Yok koçum hastanede morgta yarın öğle namazına mütakip gömeceğiz. dedi
    B: Allah razı olsun abi sende olmasan... lafımı bile bitirtmedi Cevdet abi
    C: Neyse ne olum girin içeriye üşütmeyin dışarıda. dedi
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +13
    ilk entry i şukulayın beyler şukulayın...

    Uzun bir hakaye olacak daha 3 de 1 i yeni yeni bitmiştir.
    Çalıntı değildir. Daha önce sözlükte açmıştım aynı başlığı ama daha sonra devam ettirememiştim şimdi bitireceğim inşallah.
    ···
    1. 1.
      0
      Hadiiiiiiii
      ···
    2. 2.
      0
      La nirdesin
      ···
  4. 4.
    +13
    Hayallerle dolu yolculuğum bitmiş beni korkuya boğacak olan şehre ilk adımımı atmıştım. Teo ve Muhammet yanımdan hiç ayrılmamışlardı onlara bir teşekkür amaçlı iner inmez bir meyhaneye zütürmüştüm. Ne kadar binim değil mi? dedem ölmüş ben 4 gün sonra meyhaneye gidiyorum. Ne yapayım amık o kadar olay olmuştu ki üzülsem mi sevinsem mi anlayamamıştım. Sizde kendi öz eleştirinizi yapın lütfen böyle bir şey başınıza gelse ne yapardınız.
    Neyse beyler bir yandan içiyoruz bir yandan da dökülüyoruz işte bir yandan aileleriyle olan sorunları anlatıyorlar bir yandan maddi problemlerini felan ama bilmiyor ki kevaşeler benim hiç düzgün bir ailem olmadığını.
    .
    .
    .
    .
    Bu para bana biraz bunca sene çektiklerimin bir ödülü gibi gelmişti ama şimdi keşke o paranın bir kuruşuna dokunmasaydım diyorum. Günler böyle geçiyor tabi ben cevşeni boynumdan çıkarmıyorum, diğerini de yurdumun kapının girişinden indirmiyordum. Gel zaman git zaman bankadaki paradan 250 bin lira çektim işte her şey o zaman başladı.

    Hemen bizim elemanlarla şehrin merkezin daşaklı bir semtte geniş güzel bir ev aldık. O zaman eve 205 bin vermiştik... Eşyalar felan alıyoruz beyler görmeniz lazım bir mutluluk bir heyecan bizde... Arada birbirimize dönüp dibine godumun dünyası bize de güldü felan diyorduk.
    .
    .
    .
    Abdül okuduğum şehir de ailesiyle yaşadığı için bizimle yaşayamasa da sık sık gelip gidiyor bizi yokluyordu. Metehan zaten bir eve çıkmak için can atıyordu fakat biz (fakir binler) elimizi cebimize atamıyorduk. Teo desen adını vermek istemediğim bir cemaatin yurdunda beleşe kalıyordu (elde avuçta yok yani) Muhammet bir kaç kez Metehanla eve çıkmaya çalışmış ama hiçbirinde başarı gösterememişti. Neyse Eşyalar yerleştirilmiş tabi ben cevşeni kapının üzerine asmıştım. Teo ben Muhammet ve Metehan ev düzenine alışmaya başlamıştık bile. Bir elimiz yağda bir elimiz baldaydı valla. Hayat güzelce seyrinde ilerliyordu. Ama fazla geçmeden garip olaylar peydah olmaya başlamıştı.
    ···
  5. 5.
    +13
    Sabah 10 gibi uyandım kalktığımda yine kahvaltım hazırdı Teo ve Muhammet teselli için uğraşsalarda. inatçı yapım asla kolay kolay teselli olmazdı. Yemeğimi yedikten sonra vasiyet işi aklıma geldi hızlıca hazırlandıktan sonra xxxx Bürosuna doğru yola çıktık Teo ve Muhammet beni konuşturmaya neşelendirmeye çalışsalar da benim üzerimdeki bitkinlik ve halsizlik gülmeyi bırakın nefes almamı bile zorlaştırıyordu. 20 dakikalık bir yürüyüşün sonunda xxxx bürosuna varmıştık ama ben Avukatın ismini bilmiyorum. Hemen dün beni arayan numarayı aradım. Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı.

    B:Merhabalar ben Ahtapot Necmi
    A:Ha merhabalar Ahtapot bey
    B:Bugün öğlen için randevu almıştım.
    A:Evet evet geldiniz mi?
    B:Evet fakat kaçıncı katta ve hangi numaradasınız
    A: 3.kat 7 numaralı oda Yıldıray Koru dedi.

    Neyse beyler girdik büroya çıktık 3. kata 7 numaralı odayı bulup kapıyı tıklattım. içerden kalın bir ses gel dedi. Girdik içeri koltukta 30lu yaşlarında top sakallı saçları hafiften kelleşmeye başlamış kısa bir adam oturuyordu. Ayağa kalkarak ceketini ilikledi ve "Buyrun Ahtapot Bey" diyerek bize yer gösterdi. Oturduk birşeyler içip içmediğimizi sordu bizde birer çay söyledik. Çaylar gelene kadar başsağlığı vs muhabbetler ettik işte klagib mevzular anlayacağınız. Çaylar geldi ilk yudumlarımızı almıştık ki avukat arkasındaki mavi dosyaların arasından uzunca ve kalın bir zarf çıkardı.
    .
    .
    .
    A:Ahtapot bey bu zarfta dedenizin size ne kadar mal varlığı bıraktığı ve kişisel istekleri var.
    B:Hemen burada mı açmam gerekiyor
    A:Saklayacak bir şey yok, dedeniz o zarfı doldururken ben bizzat yanındaydım.

    Bunu deyince kalakalmıştım. Biraz düşünür gibi olmuştum ama sonrasında "la ne bırakcak be 2 daire bi ahşap ev neyii vardı ki herifin neyi bıraksın" kafasıyla açtım zarfı.
    ···
  6. 6.
    +13
    içeriye girdik. Cevdet abinin evi bizimkine nazaran biraz daha küçüktü. Ama Cevdet abi gibi yalnız yaşayan bir adam için bu ev büyük bile sayılırdı. Karısı Neriman abla birkaç sene önce kanser yüzünden hayatını kaybetmiş. 15 Yıllık evliliklerinde bir çocukları olmadığı içinde Cevdet abi bu koca evde tek başına kalakalmıştı.

    Koltukları kurulmuştuk ama kimse ağzını açıp bir şey diyemiyordu. Cevdet abi paketinin içinden bir sigara aldı ve antika zipposuyla sigarasını ateşledi. Teomanla Muhammette Cevdet abinin ardından birer dalı gömdüler ama ben hala mal mal boşluğa bakıyor artık ne yapacağımı düşünüyordum.

    Dedemin tek geliri imamlıktan gelen emekli maaşı ve şehir merkezindeki 2 dairesinden gelen 1000 liralık kiraydı. Zaten kirayı direk bana yönlendirmiş emekli maaşıyla geçinmeye çalışan yaşlı bir adamdı. 87 Yaşında olmasına rağmen oldukça diri ve hareketliydi, yani dışarda görseniz 60 yaşında olduğunu düşünürdünüz. Göğsüne kadar uzamış beyaz sakalı ve beyaz takım elbisesiyle derviş görünümlü bir adamdı.

    Sigaralar ardı ardına yanıyor ama vakit bir türlü geçmiyordu. Sonunda dayanamadım bir tanede ben yaktım. Birkaç dakika böyle geçtikten sonra Cevdet abi ağlamaklı bir sesle

    C: Alışıyorsun be koçum, gidiyorsun, gömüyorsun. Yok oluyorlar ama alışıyorsun.
    B: Nasıl alışacaz abi nasıl? Cevdet abi onu diyene kadar kendimi zorda olsa tutuyordum ama o kelimeler ağzından dökülünce bende kendimi bırakıverdim. Ağlıyordum hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
    B: Ben nereye gideceğim şimdi ne yapacağım
    C: Hayatına devam edeceksin koçum ama evine ses, seni arayan biri olmayacak artık.
    B: Ailem öldü abi son kişide öldü abi işte. Delirmiş babamın yanına mı gidim annemin mezarına mı yoksa dedimin naaşına mı? dedim

    Cevdet abi ben ağladıkça sarılıyordu. Bu o kadar iyi gelmişti hıçkırıklarım kesilmişti. 10 15 dakika sonra oturduğum yerde uyuyakalmıştım.
    ···
  7. 7.
    +11
    Memleketime geldikten sonra hızlı adımlarla dedemin ahşap evine doğru yürümeye başladım. Bizim bebelerde korka korka arkamda geliyorlar akıllarında kesinlikle Abdül gibi gitmek vardı kesin ama geçmişti artık o tren bir kere onları artık zorlu ve kafa karıştırıcı bir yap boz bekliyordu. Muhammet ve Mete münafıklarında gram korku yok amık sanki Avrupalı turistler gibi geziyorlardı memleketimi Teoyla Murat amık koptu kopacaklar ama.

    Neyse beyler lafı uzatmayalım. Evin olduğu sokağa dönünce Mustafayla Mete bile korkmuştu. Ahşap evin üzerin öbek öbek kara kargalarla doluydu beyler hayal edin evin kızıl kiremitleri bile kapkara tüylerle kaplıydı. Pencerelerin önünde tavanda balkonda her yerdelerdi.

    Teo bunu görür görmez zaten bir fenalaştı. Muratta bir kötü olmadı değil. Sürekli gaklayan yüzlerce karga evin etrafını sarmıştı. Mustafa ve mete bile tırsmışlardı. Geri dönelim amık giberim parasını pulunu diyorlardı.

    Binbir güçlükle bunları eve girmeye ikna etmiştim. Eve yaklaştıkça zaten kargalar birbir uçuyorlardı. Biz evin önüne geldiğimizde neredeyse hiç karga kalmamıştı ama hayvanlar sanki onları canlı canlı yakıyormuşuz gibi huzursuzlar...

    "Gak Gak Gak" Anahtarlarımı ayarladım soktum kilide evin anahtarını "Tık Tak Tok" kilidi çevirip açtım kapısı ev saat 11 gibi olmasına rahmen sanki akşam saatleri gibi loştu beyler etrafta derin bir yanık kokusu vardı ama öyle plastik felan değil et yanığı kokusu vardı. Et.

    Çok korkuyorduk amık yusuflardaydık anlayacağınız ne bulmamız gerekiyorsa hemen bulmalıydık. Dedim bunlara "dağılın lan binler arayın parşömen isim hsapp cüzdanı ne bileyim işte bir ipucu arayın"

    Dakikalarca 5 adam evi taradık... Ve sonunda birşey bulmuştuk işte
    ···
  8. 8.
    +10
    Bunu okurken bizim Teo ve Muhammet "kesin adama ne bıraktın ki zaten dibina koyim. Evin teki de gitti bu çocuk nasıl doysun şimdi diye düşünüyorlardı. Ki ne yalan söyleyeyim hesap cüzdanını açana kadar ben hafiften "evin biride gitti" demedim değil.

    Meraktan ve avukatın tasdik etmesi için hesap cüzdanını da açtım. Ama o ne dıbine koyim şaşkınlıktan küçük dilimi yutmuştum. Biraz önce zar zor açılan gözlerim şimdi kocaman olmuş rakamlara bakıyordu.

    Hesap cüzdanında tam 1milyon 453 bin lira vardı beyler. Bu parayı üst üste koysan dedemin boyunu geçer. Ben mi yanlış görüyorum diye avukata onaylattım. Bizim çocukların yüzünü görmeniz lazımdı ama elemanlar yüzüme bakıyorlar sevinmelerimi gerekiyor yoksa matem mi tutmaları gerekiyor tam arasında kalmışlar gözlerime bakıyorlardı. Neyse hesap cüzdanını daha detaylı incelerken içinden küçük bir kağıt düştü.

    ince sarı renkli bir kağıt diğerleri görmedi bu kağıdı hemen elimin içine alıp gizlice kağıdın üzerinde yazanları okudum.
    .
    .
    .
    .
    "Evlat ne olursa olsun bu paranın nereden geldiğine nereye gittiğine dikkat etme sadece senden çaldığım çocukluğunun bedeli olarak bil yeter" yazıyordu.

    Bu not aklıma bir kuşku düşürmüştü ne oldu? neden bu notu yazdı? çaldığım çocukluğun cümlesi ne anlama geliyordu?..
    .
    .
    .
    Sonra masanın üzerinde duran 2 muskaya baktım tam muska sayılmazdı aslında bunlar bir çeşit cevşen diyelim en iyisi. Bakır ruloların içinde dualar vardı kesin ama onlar umrumda değildi şimdilik sadece bakır işlemelerin üzerinde yazanlara dikkat ediyordum. ilk elime aldığımın üzerinde evinin girişine as yazıyordu. 2.sininse üzerinde "Parayı harcamaya başlar başlamaz boynuna as bir daha da asla çıkarma yazıyordu". yazıyordu
    .
    .
    .
    .
    Beyler inanın bana bu yazanlar beni baya ürkütmüş ister istemez paranın nereden geldiğini düşünür olmuştum. Ama o kadar üstüne düşmüyordum ne de olsa yüklü bir miktar param vardı artık. Öğrenci burslarına, otobüslere, yağan yağmura yakalanma gibi şeyler artık benim için bitmişti.
    .
    .
    .
    Çok geçmeden noter işlemlerini yapmıştık evler benim üzerime geçmiş para tamamen harcanabilir bir konuma gelmişti. Dedem bir pazartesi günü öldüğünden bu işlemler Çarşamba günü bitmişti. Planımda parayla üniversite okuduğum şehre yerleşip krallar gibi bir üniversite hayatı geçirmek vardı ama bu hayallerim birkaç aydan fazla sürmemişti.
    .
    .
    .
    Parayı ve evleri üzerime aldıktan sonra valizleri hazırladık ve yola koyulduk. 4-5 saatim yolda geçmişti ama yolda hayal ettiklerimin, düşündüklerimin hatti hesabı yoktu. işte şu arabayı alırım işte ne bilim şuradan ev alırım üniversiteden mezun olduktan sonra bi gibe sap olamazsam şurada şu işi kurarım felan o kadar renkli geliyordu ki hayat: yaşayacaklarım aklımın ucundan bile geçmezdi beyler.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +10
    70 bin lira para çekmiştik tabi bir de ev için çektiğimiz paradan kalan 15 bin vardı. 2010 model bir Jetta aldık. Devir işleri felan biraz uzun sürdü. Bu hengame hem onları binliklerinden alıkoyuyor hem de heyecanlandırıyordu. Tatil için alış veriş felan derken cepte 7-8 bin lira kalmıştı ama sor bi gibimizde mi? Her genç gibi hayatımızı yaşıyorduk. Haziranın 10 nu olmuştu. Murat diye bir arkadaş vardı, konuşkan insanlar olur ya temiz kalpli ilk gördükleri kişiye tüm hayatlarını anlatan tipler işte onlardandı bu Murat. Biraz zorlamayla onu da ikna etmiştik eniştesinden arabasını aldı bizim Abdülle beraber arkamızdan yollara bu da düştü. (Geçen Ay gördüm bunu beni görür görmez yolunu değiştirdi resmen kaçtı.)

    Neyse beyler haziranın onu diyordum. işte o gece yola çıktık Muhammet bizim arabayı kullanıyordu. işte her gencin yolda yaptığını yapıyorduk son ses müzik bağırarak muhabbet etmeler. Foto çekip faceye atmalar felan işte. Program zaten hazırdı. Önce güzel bir Alanya sahili havanın böyle cayır cayır geçtiği bir sende o olmazsa olmazdı. Bir hafta felan orada sonra rafting ve yamaç paraşütü felan yapacaktık.

    Yolculuk çok iyi gelmişti aradaki buzlar erimiş konuşmak çok iyi gelmişti. Arada kafayı camdan çıkarıyor Muratla Abdüle bakıyorduk. Arada arabaları sağa çekiyor bir karpuz alıyor bi Ankara havası açıp oynuyorduk.

    Eğlenceli bir yolculuğun sonunda Alanyaya varmıştık.
    ···
  10. 10.
    +9
    Telefonun kapatır kapatmaz üzerimi giyindim Aylardan Mart olduğu için üzerime bir kaban giyip botlarımı çekmiştim. Aklımda Teonun ailesi vardı. Ve tabi ki de Metenin durumu bunca senenin ardından bu olanlarda neydi lan. Korkularımız, artık unuttuk dediklerimiz yeniden mi kabuslarımızdan fırlamıştı. Neden ha neden itihar etmişti Teo. Çocukluk arkadaşım beraber yiyip içtiğim kardeşim. Neden intihar etmişti? Tamam onun hayatından 4 aylık bir süreyi çalmıştım ve aylarca tedaviyle harcayacağı kabus dolu bir senesine neden olmuştum. Ama karşılığında rahat bir hayat sürmesi için güzel miktarda para vermiştim.

    3 senedir değil göğsüme bıçak saplayan cinler, kabus bile görmüyordum oldukça durağan ve standart yaşıyordum. Peki ya bunca senenin ardından Teo eden intihar etmişti. Bunu öğrenmenin tek yolu Metenin yanına gitmekti.

    (Not: Muhammet haziranda mezun olmuş ve memleketine dönüp bir iş bulmuştu.)

    Üzerimi giyindikten sonra çıktım yola Jetta hala kapın önündeydi satmadım bini daha pahalı bir arabada israf olurdu bu her şeyimi karşılıyordu neyse amık aceleyle bindim arabaya ve sürmeye başladım. Bir aksilik olmazsa 4 saate Eskişehirdeydim.
    ···
  11. 11.
    +9
    Akşam oldu Yol yorgunluğu bir de akşama kadar yüzme keyfi felan derken yataklarımıza saat 10 gibi girivermiştik. Ama beyler şöyle söyleyeyim. Eve girer girmez ben bir gariplik hissetmiştim. Işıklar bile çok garip yanıyordu sanki beyaz değilde gri gibiydi. Yani üzerimizde ağır bir kasvet vardı. kalbimde büyük bir huzursuzluk vardı. Yatağıma girdim ama uyuyamıyordum beyler sürekli bir uyaknıklık hali vardı. Yorgunluktan ölüyordum ama gözlerimi bir türlü kapatamıyordum.
    .
    .
    .
    Yarım saat kadar sonra sigara içmek için üst kattaki solana geçiyordum ki. (Not Ben Teo Muahmmet Üst katta ki 3 oda da kalıyorduk.) Koridorda yaktım sigaramı ama alt kattan Murat'ın sesini duydum, bir şeyler diyordu ama tam anlayamıyordum sanırım biriyle konuşuyordu. Merak etmiştim ya amık aşağıya inmeye kadar verdim. (Ne gib var da indiysem alta) Merdivenleri indim Muratta merdivenlerin dibindeymiş zaten tuvaletin olduğu koridora bakıyordu. Bunun omzuna dokundum. Beni görür görmez. Gözleri büyüdü anasını satim böyle bir korku ifadesi yok. Adam bağıramadı bile

    -Ka.. ka kanka se sen tuvalete gitmiştin nasıl yukardan indin dedi.
    -La sen neyden bahsediyorsun. Ben yatağımdan şimdi çıktım sigara yakmak için kalktım lan dedim. Ama bu malın dedikleri beni çok korkutmuştu ki sigaramı titrerken neredeyse düşürecektim.
    -Lan şimdi konuştuk elinde bir fenerle dolaşıyordun ne oldu kanka dedim tuvalete kalktım dedin.
    -Ananı giberim bak çocuk saçma sapan konuşma
    -Lan ne sövüyorsun bana oyun mu? oynuyorsunuz lan siz şimdi gittin yanımdan arkandan bakıyordum yukardan geldin lan şerefsiz. Ağlamaya başladı eleman korkudan ikimizde neredeyse zaten sıçacaktık.
    ···
  12. 12.
    +9
    Avukatın tozlu masasının üzerine yavaşça döktüm içindekileri.
    1 tane çok eski, yeşil bir anahtar.
    1 tane hesap cüzdanı
    1 mektup
    2 tane muska ve
    sanırım sakalından bir tutam vardı zarfın içinde. Sakalını neden koyduğunu o zamanlar onu hatırlamam için felan sanıyordum meğer çok daha taktan meseleler varmış.

    Mektubu yırtım. Kağıdı elime alıp okumaya başladım. Ha bu arada dedem tahsilli taşaklı bir adamdı ha okumuş birkaç dil bilen alim bir zattı kendisi öyle boş adam değildi.

    Sevgili Torunum Ahtapot
    Öncelikle bu mektubumu okuyorsan beni gömmüş ve avukatımdan sana bıraktığım zarfı almışsındır.

    Neyse mevzu bahis o değil, şimdi içene düştüğün konum oldukça üzücü biliyorum ama hayat önünden akıp gidiyor. Ailenin kalan diğer üyelerini nasıl unuttuysan beni de unut gitsin. Tabi unut dediysek arada sırada fatihanı da esirgeme.

    Son olarak evlerden birini satıp xxxx kuruluşuna bağışlamanı ve arkamdan sık sık dua etmeni istiyorum.
    ···
  13. 13.
    +9
    Bir yandan söylüyorum bir yandan ara sokaklardan başka caddelere çıkarak dolaşmaya devam ediyorum. Hatırlamıyorum beyler bir ara güneş doğmak üzereydi. Ben türkümü söyleye söyleye bir caddeye çıktım.
    Az çok insan vardı ama genel olarak böyle genç tayfa hani anlarsınız, ünili tayfa yani. Neyse çiftler evlerine doğru yürüyor ben bir ara türkünün de verdiği efkarla donmuş ellerimi cebimden çıkardım. Amık ne vardı ki öyle hemen dışarı fırlıyon di mi montunu bari al amık bini Ahtapot. Dedim içimden. Kafamı şöyle bir az yan yatırdım sitem edercesine sonra çıkardım cepten Winston softumu yaktım namussuzu yürüyorum.
    Ne kadar yürüdüm bilmem ama güneş doğmuştu yavaş yavaş ışıklar apartmanların aralarından lacivert asfaltlara kadar yayılmıştı.
    Cadde de iyice boşalmış ezan okunmaya başlamıştı. Bir ara bir otobüs durağından oturan bir kız gördüm kısa saçlı benim yaşlarımda ama zil zurna sarhoş hani. Güneş doğmuş ama o mesafeden yüzünü göremiyorum.
    ···
  14. 14.
    +8
    Bizim binler zar zor ikna olmuşlardı. Hatta Murat neredeyse cayacaktı ama onu da arkamızda zorla da olsa sürüklemiştik.

    Saatlerce süren yolculuklar yemeden içmeden hatta uyumadan geçen günler bizim bebeleri çok yormuştu. Ama dib korkusuna hepsi arkamdaydı. isterlerse olmasınlar.

    Neyse tekrar gelmiştik bizim dedenin evine Amk kargaları sanki evi bekliyorlardı. Amık evinin üzerinde bir parça kara bulut ekgib o da olsa tam cafı evi aq. Allahtan çevşeni iki sallayınca kaçıyor binler.

    işlerimiz acildi beyler korku ve yorgunluk hepimizi esir edecekti neredeyse. Ece girdik her yer zaten incin (Geçen ki taramada hiçbir yeri düzeltmemiştik)

    Zemin kata indik dedem burayı hiç kullanmazdı soğuk olurdu (Lamba bile yok amık katında fenerlerle indik aşağıya) . Adam tabi 87 yaşına kadar yaşadı her türlü hastalık vardı. Her neyse odaları tek tek kontrol ettik. Sonunda bir oda da sehpayı bulduk ama altında felan bir şey yoktu.

    Teo: Beyler yerin altında olmasın
    Murat:Beyler gibtir edelim ya bırakalım bu işi
    Ben:Lan ne bırakması bu lanetle m,? yaşayalım
    Muhammet:Amık buraya kadar geldik ben bırakmıyorum lan
    Mete:Lan amma da korktun lan gibtir git istemiyorsan.
    Ben:Kimseyi burada zorla tutamam. Tek başıma olsam da elimden geleni yapacağım
    Teo: Buradayım amık giden gitsin.
    Murat:Eeee gibetim lan sizin işinizi ben gidiyorum
    Mete:Gibtir git lan ödlek herif
    Muhammet:Bu kadar dayandığı iyi lan bu herifin
    Ben:Lan tamam git. Kimsenin nazıyla uğraşamam şu saatten sonra.

    Amık verdik bine bir fener çıktı yukarıya teo ve meteden bununla çıktı (Bahçeden kazma kürek alacaklardı. Birkaç dakika sonra bu binin arabasının sesini duydum ardından Mete ve Teo da geldi.

    "Ya Allah vurduk" zemine kazmayı (Tabi önce parkeler söküldü.
    ···
  15. 15.
    +8
    Amık gün ağarmış biz nereden baksanız 24 saattir büyük bir koşuşturmanın ortasında uykusuzduk. Bir de bunun üzerine babamın dedemin para sevdasına delirip, annemi öldürmesini öğreniyordum. Dıbina goyim lan hayat bu kadar acımasız olamaz diye düşünüyordum.

    Bizim bebeler kağıtta yazanları anlattığımda daha da beter bir hale gelmişlerdi harap ve bitaplardı. Akılları kaçmakta olduğunu bende biliyordum. Ama hiçbiri de bir kelime edemiyordu. Camiden kovulunca parka geçtik Mete su ve sigara almıştı. (inanın beyler yemek aklımızın ucundan bile geçmiyordu hepimiz dehşet içindeydik). Muhammet bankın tekinde elinde müptelası olduğu kısa chesterfilti pazo yakıyor arada birkaç yudum su da ağzının tadını alıyordu. Öbür yandan benim anlattıklarım ve hocanın tepkisiyle neredeyse aklını kaçırmak üzere olan Teoya su içiren Mete vardı. Benim üstüm is pas içindeydi bir kenara geçip bir yandan yapılan kafirlikleri düşünüyor diğer yandan elimdeki wistan kırmızı soft tan nefes alıyordum.

    inanın beyler ellim ayaklarım titriyordu. Uyumaz temizlenmek ve korkmadan yaşamak için hayatımın yarısı verirdim. Zeynep Zeynep diye aklımdan geçirdim iyi ki benle görüşmeyi kesmişti. Düşünün beyler siz olsanız bunu birine yapabilir miydiniz_ Bir laneti başkasına bulaştırabilir miydiniz? (Asla çünkü sizler incici binlersiniz, ekşici olsaydınız ha keza yapardınız)

    Her neyse beyler orada konuşmadan birkaç saat geçirdik. Arabaya gidemiyorduk o gece gördüklerimizden dolayı. Korku her yanımızı sardı.
    ···
  16. 16.
    +8
    Odasına girdim elemanın sere serpe yatırmışlar bunu amık alçı almadıkları yeri kalmamış aq pipetle besleniyordu bin. Diş kalmamış ki konuşsun eleman bir de girişte laga luga yapıyorlardı. Neyse geçtim bunun yanına oturdum. Abi dedim

    Kafayı bana doğru çevirdi ama beyler çıkan ses aynen şöyle "tard dad da dart" felan amık kütür kütür kemikleri dönüyordu adamın. Nereden atladıysa artık.

    Beni görür görmez bir gözleri büyüdü. Ağlamaya başladı la adam ağlıyor hıçkıra hıçkıra ağlıyor amık. Ne oldu diyemeden konuşamaya başladı. Ama elemanın ağzında diş kalmamış ki
    -Ahtapot koçum geldin ha
    -Geldim abi ne oldu sana. Niye intahara kalkıştın nereden geldi bu kadar para.
    -Koçum benim fazla vaktim kalmadı. Dedinin evine git zemin katta ki sephanın altına bak evladım. dedi

    Bunları der demez zaten öksürmeye başladı eleman öyle öksürüyor ki amık sanki akciğerlerini kusmak için çırpınıyordu. Hemşireler geldi beni dışarıya çıkardı. Ne yapacağımı bilemedim benim başıma bıraktıkları musibet yüzünden kızsam mı yoksa şimdiye kadar yaptığı iyilikler için üzülsem mi bilemedim. Oda dan öylece ifadesiz ve sessizce çıktım.

    Ama bizim bebelere tekrar memlekete dönüyoruz demek kolay olmayacaktı.
    ···
  17. 17.
    +8
    Hoca 170 boylarında kumral bir adamdı. Saçlarına kısa denemezdi sakalıysa beyaz bir şerit gibi göğsüne iniyordu. 50 yaşına henüz girmemişti dinç ve güzel konuşan bir adamdı.
    (Not: geçen yaz bir hayır duasını almak için gittim yanına iyi ve mütevazi bir adamdır). 99 depreminde kocaelinde görev yaptığı için deprem sırasında karısını ve bir çocuğunu kaybetmiş ama isyana bürünmemiş bir adamdı.

    işin özetini bize hemen geçti sağolsun. Hazinesi araklanan cinin hazinesinin en az 10 da biri geri konulmalıymış ve o dakikadan sonra hazineden bahsedilmemeli konusu dahi açılmamalıymış. Evdeki çevşeni yanımıza almamız yararlı olacağınıda söyledi. Hazinenin yerini bulunca kendisini ya da konuya hakim başka bir hocayla hazinenin gömülmesi gerektiğini anlattı. Çok iyi bir adamdı o günün öğle saatinden akşama kadar bize baktı sağolsun. Akşamda arkamızdan dualar ederek bizi uğurladı.
    .
    .
    .
    Arabalara doluştuğumuz gibi üniversite okuduğumuz şehre geçtik oradan çevşeni aldığımız gibi doğruca memleketimin yolunu tuttuk. Akşam hocanın evinden çıktık saat sabahın 10nuna doğruda memleketime dönmüştüm.

    (Not: Abdül Üniversite okuduğumuz şehirde bizden ayrıldı bu işe bulaşamayacağını korktuğunu söyledi. Eyvallah dedik. ogünden sonra birbirimizi asla görmedik ne o beni aradı ne ben onu)
    ···
  18. 18.
    +8
    Akşdıbına evi topladık paramızı ve anahtarımızı emlakcıya teslim edip arabalara doluştuk. (Beyle söylemeyecektim de neyse bizim Murat'ın memleket Tokat ama ilçesini söylemeyeceğim).

    Saat akşam 9 gibi yola koyulduk işte dönüşümlü sürülüyor aramalar felan ama hiç Alanya yolculuğundaki gibi bir neşe yok kimsede herkes sus pus oturmuş sadece yola bakıyordu. Yaklaşık 15 saat yol gitmiştik sonunda Murat'ın evine varmıştık orada hemen bir öğle yemeği yedikten sonra Murat'ın annesinin helalliğini alıp Hocanın evinin yolunu tuttuk. Yaklaşık yarın saat sonra ilçenin hafif dışında müstakil bir evin önünde durduk. Herkes çıktı arabadan bindik hocanın kapısına zile basıyoruz duyan yok kapıyı yumrukluyoruz duyan yok.

    Murat bekleyelim dedi tamam dedik sigaraları yaktık Hocayı beklemeye başladık. Az bekledik uz bekledik derken hoca eski model kısa torosuyle geldi.

    Murat aravadan inan adamı göstererek işte hocamız bu dedi. Adam ne olduğunu anlamadan Murat adamın elini tuttu ve öptü. Adam hafif gülümseyerek Murat'ın kelleyi okşadı.

    Bize doğru dönüp
    -Hayırdır gençler bu kadar adam benim evimin önünde neyi bekliyorsunuz ya da bekleyin hele eve geçelim çaylarımızı bi içelim daha anlatırsınız. dedi

    Neyse torosun içinden adamın eve aldıklarını taşıdık dolabına yerleştirdik, çay koyduk. Sonrada hocanın karşısına oturduk.

    -Eeee anlatın bakam neler oluyor neler bitiyor gençler.
    -Hocam benim dedem bana ölmeden önce 1 trilyondan daha fazla para bıraktı. Ama adamın bu parayı ne kazanmaya ne de biriktirmeye gücü yeterdi. Dedem farsça osmalıca ve arapça bildiğinden dedeme sürekli parşömenler getiren herifler olurdu. Dedem bu adamları hep ters çevirirdi ama sonradan biri kanına girmiş herhalde.
    -Nasıl anladın oğul. dedi
    -Hocam biz arkadaşlarla tatile çıktık orada hemen hemen hepimizin başından enterasan olaylar geçti. En son rüyamda aha şu çocuğun kılığına girmiş bir şey (Abdül'ü işaret ediyordum). Bana altınlarıma geri ver diye bağırdı durdu ve beni bıçakladı.

    Hoca düşünceli bir o kadarda karamsardı. Ayağa kalktı çenesinde biriken uzun sakalını oynayarak bana döndü.

    -Evladım bu tür olaylarda genelde sahiplenilmiş bir hazine çıkarıldığı için bunlar insana musibet olurlar. dedi
    ···
  19. 19.
    +8
    Belirtiler ilk Teo da başladı. Bizim Teo öyle sık bir içki kullanıcısı değildi. Biz bu binle liseden beri ark olduğumuz için (o zamanlar da cemaatte kalıyordu) toplamda 5 kere içtiğini görmüştüm. Ama bu it elimize bu para geçtiği ilk günden beri alkolik olup çıkmıştı. Ailesi zaten fazla bir şey gönderemiyordu ama gelen bursları felan komple gömüyordu içkiye. Ama bizimde öyle bir gaflet vardı ki üzerimizde kimsede kardeşim yapma etme demiyordu... Okula gidiyoruz takıl baba takıl eve gel takıl baba takıl caddeye in takıl baba takıl hayat güllük gülistanlık. Bizim Teo içkiye düştükçe Mete de karıya kıza düşmeye başlamıştı. Bizim kız milletinden tiskinen Metehan am'a müptela olmuştu resmen. Ne yalan söyleyeyim eleman yakışıklıydı, hemen hemen her gece bir kız düşürüyor bir yerde gibip öyle geliyordu eve. ..
    .
    .
    .
    .
    ilk ay bitmiş biz 10 bine yakın para harcamıştık. Ama görmeniz lazım her yerden para fışkırıyordu resmen kaldırdığın yastığın altında en az 200 lira buluyordun. Cepler paradan yırtılıyordu (cepler parasızken de yırtık aq paralıyken de yırtıktı). Ama evde sağlıklı adam neredeyse kalmamıştı, Metehan karıda-kızda Teo deseniz iyice müptezel bir bin olmuştu. Benle Muhammet birbirimizi idare ediyorduk. Ha beyler birbirimizden koptuğumuzu düşünmeyin yine muhabbet akıyor yine beraber takılıyorduk ama kimse ağzını açıp ta kardeşim abarttın artık kendine çeki düzen ver diyemiyorduk. Bir şey bizi alıkoyuyordu.
    ···
  20. 20.
    +8
    En son sabah ezanını hatırlıyorum, sonrasında bebekler gibi uyumuşum. Sahab biri dürtüyordu başımda Teo ağzını aça aça gelmiş yanıma "rüyanda mı gördün pezo" dedim buna bu da "açım aga" dedi "lan anan mıyım ben Metenın yanına git o bakar sana" dedim ( Not: Meteyle Teo çok iyi anlaşır beyler bir dediklerini iki etmezler o derece) Neyse beyler bu paytaklaya paytaklaya indi aşağıya bu gittikten sonra beni de uyku tutmadı kalktım mini dolaptan bir kutu şeftali suyu alıp bir sigara yaktım hemen orada sigaramı da içtikten sonra indim aşağıya.
    .
    .
    .
    .
    Bizim bebeler kahvaltı hazırlıyordu. Kahvaltı dediysem de saat 12 olmuştu.
    -Günaydın beyler
    T:Sanada günaydın birader
    M:Eyvallah
    A:Günaydın gardaşım

    Birden kolundan biri çekti beni koridora. Murat gözlerime korkuyla bakıyordu.
    -Lan bana oyun mu? yapıyorsunuz
    -Lan ne oyunu hala dünün etkisinde misin?
    -La ne etkisi amık lan sana seni gördüm diyorum anlamıyor musun?
    -Ya içme şu zıkkımı ya da ağzınla iç ben yukarıdaydım
    -Kendimi kaybetmedim ne gördüğümüzü biliyorum elinde fener gibi bir zımbırtıyla etrafta fink atıyorsun la huur.
    -Eeee giberim ha diyip kolumu kurtardım
    -Salaklaşma bundan da kimseye bahsetme diyerek geçtim tekrardan salona ve masaya oturdum bir süre sonra Muratta girdi içeriye yüzünü yıkamış öyle gelmişti. Elamanın korkytuğu her halinden belliydi. Büyük ihtimalle de sabaha kadar kabus görmüştü.

    Abdül: Beyle dün bir rüya gördüm ya
    Teo: Hayırdır inşallah bilader. bunu derken hala ağzındaki salamı parçalıyordu.
    Abdül: Kanka kanın üzerinde yüzen altınlar gördüm bir tahtanında üzerine bir bıçak saplanmıştı ama pastan artık turuncu olmuştu bıçak birde cevşen gördüm bakır işlemeli bir çevşen.
    .
    .
    .
    Çevşen kelimesini duyunca benim yediklerim boğazımda duruvermişti. Eve takmam gereken çevşeni getirmemiştim. Demek Muratın gördükleri gerçekti. Ya Abdül'ün rüyasına ne demeliydi ha.
    ···