-
1.
+2Erkenden inen karanlığı, soğuk ve nemli havası, bitip tükenmeyen kalabalığı, balık ekmekçisi, tavuk dönercisi, bir milyona çiçek satan çingeneleri, dilencileri, şehir hatları vapurları, sarı dolmuşları, Haydarpaşa’sı, trenleri, sahili ve trafiği katleden otobüsleri ile Kadıköy’de tipik bir sonbahar akşamıydı. Yoğun bir iş gününün ardından ajanstan çıkmış, Rıhtım Caddesi’nden, Yazıcıoğlu’nun oradaki fast foodculara doğru yürüyordum. Niyetim, birçok akşam yaptığım gibi Şöhretler’de bir sosisli veya ıslak hamburger atıştırıp 19:00 otobüsünü yakalamaktı. Bu yorgunlukla eve kapağı bir atsam iyi olacaktı.
-
2.
0Devamı var mı rez alalım
-
3.
+1iki kişinin dinlemesi halinde devam edicem
-
4.
+1Tamam rez o zaman
-
5.
+1Aceleyle mideme tıkıştırdığım sosisliyi bir ikincisi izledi. Saatime baktım, 18:50. Midem bir tane daha ye diye feryat etse de, şimdi durağa geçip sıraya girmezsem kesin ayakta kalacaktım. Bu akşam trafiğinde de o kadar yol ayakta çekilmezdi. Hızlıca ışıklara doğru yürüdüm. iş Bankası’nın önünden Haldun Taner Sahnesi’ne doğru karşıya geçtim
-
6.
+1Ön edit: Hikayelerin ilgi görmesi için illa içest ilişki mi içermesi gerekiyor? Bu mu kültürünüz?
Her zamanki gibi, bir milyon bir milyon diye çiçek satan çingenelerin sesleri, içeride prova yapan sanatçıların seslerine karışıyor, sahile yakın büfelerdeki manyak balıkçı, ama çok taze, ama çok taze diye balık ekmek satarken, yanaşan Beşiktaş vapurunun düdüğü birazdan meydana bir sürü insanın akacağını haber veriyordu. Aynı anda konuşan binlerce insan ve trafikteki araçların sesleri tüm bu seslere karışarak ambiyansı tamamlıyordu. Her şey normal ve olması gerektiği gibiydi. Ta ki, ince bir ses her akşam kulağıma çalınan bu müziğe karışıp her zamanki ezgisini bozana kadar.
“Pardon, çok özür dilerim ama… Bu anı gerçekten hatırlıyorum!” -
7.
+1Uzun soluklu bi hikaye olucak. Dinleyen yoksa bırakayım?
-
8.
0Alooo yok mu lan okuyan. Güzel bir şey çıkacak gibi
-
9.
+1Karşımdaki, benim boylarımda, siyah saçlı, uzun kirpikli, karanlıkta ne renk olduğunu kestiremediğim büyük güzel gözleri olan, güzel yüzlü genç bir kadındı. Bir köşeden fırlayarak böööö diye korkutmuş da, şimdi gülüşüp, hal hatır sormayı bekleyen eski bir arkadaş gibi öylece duruyordu karşımda. Elleri ceplerinde, soğuktan mı yoksa heyecandan mı kızardığı belli olmayan sevimli yüzünde bin türlü şeye yorumlayabileceğim yarım bir gülücükle yüzüme bakıyor ve benden bir tepki bekliyordu.
“Ne?” dedim. -
10.
0Amk gibindirik cinli hikaye olsa atlarsınız hepiniz. Yazma kanka gibtir et. Bunlara fazla böyle hikayeler.
-
11.
+1Senin için yazicam. Başlarım sukusuna
-
12.
0Eyvallah
-
13.
+2“Deja vu… Şey, ben yani… Bakın belki inanmayacaksınız ama az evvel tam şuradan doğru yürüyordum. Birden dedim ki bu anı daha önce hatırlıyorum. Birazdan, açık kahve bir mont giymiş, uzun saçlı bir adam karşıdan karşıya geçecek ve onunla konuşacağım. Derken ışıklara baktım ve sizi gördüm. Tam olarak hatırladığım kişisiniz. Yani ya bu bir deja vu ya da… Tanışıyor muyuz?”
Bir solukta söyleyiverdiği bu şeyleri hazmetmem birkaç saniye sürdü. Dur bakalım dedim, kendi kendime. Bakalım bunun altından ne çıkacaktı. -
14.
+1Devam et kardeşim okuyoruz
-
15.
+1Uplayın da devam etsin tanınsın hikaye binler
-
16.
+2Hep ferre ve korku hikayeleri mi tutuacak amk uplayın okuyun okutturun
-
17.
0Devam edeyim mi?
-
18.
0Bu gün müsait olursam yeni başlık altında yeniden baslicam