-
1.
+5ilk başta aylini kitap kurdu yaptın, sonra hannayı. bir karar ver amkduğum.
bu muallak yanlışlıkla bilali de giber gençler. daha fazla okumayın. -
-
1.
-1Arka sokaklardaki Rıza babanın karısı, kızı değişti bu kadar ses çıkartmadınız neyse bir şey demiyorum
-
1.
-
2.
+2kurdu vurmuş beyler kürt bu
-
3.
+2Hanna mı Anna mı panpa
-
-
1.
+1o değilde ben bilale takıldım onun ne işi var
-
1.
-
4.
+2O büyük çekmeceyi açmıştım artık. Herkes gördüklerine inanamadı. Tabi buna ben bile inanamamıştım. Yiyeceklerin muhafaza edildiğini sandığım o büyük dolapların içinden hani aşırı dozda uyuşturucu kullanmış birini öldüğü zaman ceset torbasına koyarlar ya işte öyle bir ceset torbası vardı. Bunlar çok korktu tabi ama ben ve Aylin sağlık okuyorduk yani fazla korkmadık. Hanna ile Bilal şöyle bir geri çekildiler. Ben de korkmamaları gerektiğini ve sakin olmalarını söyledim. Aylin bana sence o torbadaki insan, tablodaki adam olabilir mi dedi. Bilmiyorum belki de olabilir dedim. Artık merakımızı gidermek için torbayı açmalıydık. Ben yavaş yavaş fermuarı açmaya başladım. Yarısına kadar sıyırdım ve torbanın içinde yüzleri etine dolgun, harika dudaklara sahip bir kadın olduğunu gördüm. Bu bana genel itibarıyla kilolu olduğunu ve anladığım kadarıyla yakın bir zamanda öldüğünü gösterdi. Baya bi inceledikten sonra torbanın içinde bir şey olduğunu farkettim. Kenarı bir haritadan koparılmış kağıt parçarsının olduğunu farkettim. Hemen aldım ve bunun benim kulübede bulduğum haritanın parçası olduğunu söyledim. Herkes çok şaşırdı. Kulübedeki harita parçalanmıştı ve sobaya atılmıştı. Çok tuhaf şeyler dönüyordu ama bunları çözmek için daha erkendi. Sabahın ilk ışıklarıyla kulübeye gitmeliydik. Ama eğer şartlar el vermezse bir süre daha burada kalabilrdik. Dışarıda fırtına başlamıştı. O fırtınanın verdiği gürültülü ses bize kadar geliyordu. Yani eğer böyle devam ederse bir gün daha kalmak ya da fırtına dinene kadar burada beklememiz gerekiyordu. Sadece suyumuz var, bu sefer de yiyeceklerimiz bitmişti.
-
5.
+2Nihayet sabah oldu ama öyle bir fırtına bastırmıştı ki dışarı bile çıkamıyorduk. Yani fırtınanın dinmesini beklemeliydik. Zaman geçmek bilmiyordu. Gizli oda da bulduğumuz jeneratörle Bilal bilgisayarı açmayı başarmıştı. Daha doğrusu bir süre elektriğimiz olacaktı. Dışarıda uğultular geliyordu ama bu bir havyan ya da bir insan sesi değil, bu fırtınanın kendini belli ettiği bir ses. Yiyeceklerimiz bitmişti. Böyle olacağını bilsem kurttan pay bırakırdım ama nereden bileyim fırtınanın bastıracağını. Ateşimiz hala var, elektriğimiz de var hatta açtığımız bilgisayarda film bulmuştuk hep beraber belki açlığımızı unuturuz diye film bile izlemiştik. Ama açlık işte öyle bir bastırıyor ki Bilal'i bile biftek olarak görüyordum. Şakayla karışık aynen böyle söyledim onlara, tabi güldüler. Gerekliydi de gülmek çünkü açlığı unutmak zorundaydık. Hanna'da kitap okuyordu ne yapsın işte o da unutmaya çalışıyo. Aylin ise yanında getirdiği defterde günlük tutuyor. Aralarında açlığa çözüm bulabilecek bir tek ben vardım. Elimi taşın altına koyma vakti gelmişti. Üzerime fırtınadan korunmak için bir korunak aldım ve istasyondan zor da olsa yola koyuldum. Av tüfeğim de yanımdaydı. Başka çarem yoktu ya burada açlıktan ölecektik ya da birimizin gidip yiyecek bulması gerekiyordu. Tam istasyondan çıkacakken arkamdan Bilal ben de geliyorum dedi, elinde baltası da vardı. Ben, hayır olmaz kızların yanında kalmalısın yoksa onlar güvende olmaz dedim. Bilal, hayır seni yalnız bırakamam, kızlar beklerler bir şey olmaz dedi. Tamam o zaman gel hadi dedim. Ama kızlara bir şey olursa seni sorumlu tutarım bilmiş ol dedim. Tamam dedi. Fırtına da iyice bastırdı. Ama Ormana girdiğimiz zaman biraz hafifledi. Akşam yiyebileceğimiz bir şey bulmak için arayışlarımız sürüyordu. Bilal birden bana sessizce şuradaki tilkiyi görüyo musun dedi. Evet dedim görüyorum. Bu bizim karnımızı doyurabilir dedi. Sessiz olmasını söyledim ve yere pustum. Tilki seri adımlarla oradan oraya koşuyordu. Durmasını ve hedefime girmesini bekledim. Tam tilki, avladığı fareyi yemek üzereyken tilkiyi vurdum. Almak için yanına gittim bi kolundan Bilal, bir kolundan da ben tuttuk istasyona yola koyulduk.
-
6.
+22 gündür yazıyon sonunda şakaydı felan dersen ölünü gibip yerim
-
7.
+2 -1O harabe eve gidip gitmeme konusunu bizimkilere açmadım. Neyse biz odun toplamaya devam ediyoruz.Ben odunları kırıp bu Bilal'e taşıttırıyorum. Okulda da işlerimi hep buna yaptırırım. Sonra merak ettim acaba kızların başına bir şey gelmiş olabilir mi diye gerçekten içime kurt düştü. Bunu Bilal'e de söyledim, bir şey olmamıştır merak etme dedi. Odunları keserken bir şey farkettim bir ağacın tam gövdesine büyük bir fırça ile çarpı işareti atılmıştı sonra bunun tekrarlandığını gördüm. Üstelik çarpıların altında numaralar yazıyordu. Anlam veremedim. Acaba kesilecek ağaçları mı numaralandırmışlardı çözemedim. Kafam iyice bulandı. Harita, kan izleri, harabe bir ev ve altında numaralar yazılı çarpı işaretleri. Neyin nesiydi bunlar anlam veremiyorum.
-
8.
+1insan eti yemek haram mıdr, Bilal'in bacağı ne durumda...
-
9.
+1Bilal'in bacağı kesilecek mi, yemeği nereden bulacaklar..
-
10.
+1Yavaş yavaş hava kararıyordu. Aylin ile ben Bilal'in bacağına giren kurşunu çıkartmak için gizli odada bulunan sağlık ekiipmanlarını kullandık. Bilal çok acı çekiyordu, çok ağlıyordu ben de o na ya aslanım kız gibi ağlama az cesur ol, geçecekk hepsi dedim. Kurşunu çıkartmamız için yeterli ekipman yoktu ve biz henüz öğrenciydik. Kurşunu çıkaramıyorduk, deniyorduk ama daha çok kan kaybediyordu. Bir süre sonra Bilal bacağını hissetmediğini söyledi. Teselliler verdim ona ama fayda etmediği. Kahrolası kurşun çıkmıyordu işte çok içerdeydi ve çıkaramıyorduk. Ekipman yoktu. Bilal'in ayağı iyice morarmaya başladı, ağlıyordu deli gibi. Hanna yanında bekliyordu sarılmış ona sıkıca. Herkeste bir çaresizlik vardı. Bilal tekrar bacağını hisseymediğini söyledi, hareket ettiremiyordu. Biz Bilalin olmadığı bir yere geçtik. Aylin'e üzgünüm ama bacağının kesilmesi gerek dedim ağlayarak. Aylin'de haklısın yoksa ölme ihtimali her geçen saat daha da artar dedi. Hanna sürekli yanındaydı ona nasıl söyleyecektik bilemiyorum. Allah kahretsin ki yemeğimiz de gitti, eve de gidemiyoruz yarını beklemeliyiz ne yapıcaz bilmiyorum.
-
11.
+1istasyona doğru ilerlemeye başladığımızda arkamızdan silah sesleri duyduk. Birisi bize durmamızı söyledi. Durmalı mıydık yoksa koşup gitmeli miydik bilemiyorum. Ama arkama şöyle bir döndüğümde üstü başı pislenmiş, elinde tabanca olan, orta boylu, incin saçlı bir adam gördüm. Bilal'in dudakları titriyordu korkudan. Durun! diye ikinci ateşi de etti. Korkudan durmak zorunda kaldık. Tüfeğim elimdeydi, ben de adama doğrulttum. Adam ilk önce burada ne işiniz var dedi. Bilal kem küm etti hemen susmasını fısıldadım. Çünkü istasyonda kaldığımızı söyleyebileceğini düşündüm ve araya girdim. Tabi adam Bilal'in elindeki baltayı gördü. Adama ateş yakmak için odun topladığımızı söyledim. Adam bana burada ağaçların kesilmesinin yasak olduğunu bilmiyor musun diye cevap verdi. Bilmiyordum özür dilerim, artık gidebilir miyiz dedim. Hayır gidemezsiniz dedi. Nerede kalıyorsunuz diye sordu. Kaldığımız yeri söylememeliydim ve cevap vermedim sustum. Sana sordum cevap ver dedi. Artık adamdan kurtulmalıydık. Kim olduğunu ve burada ne yaptığını bilmiyorduk. Hemen kızlar ne yapıyo acaba diye aklıma getirdim. Neyse bu adam silah ve baltayı vermediğimiz taktirde bizi vuracağını söyledi. Ama veremezdik, verirsek savunmasız kalırdık ve işler daha kötü olabilirdi. Hayır olmaz dedim. Öyleyse sizi vurmak zorunda kalırım dedi. Bilal ağlamaya başladı, bırakın lütfen gidelim diye. Susmasını söyledim. Tek çare kaçmaktı başka türlü bu adam bizi vuracaktı. Bilal'e sessizce bak ben üç dediğimde hedefini şaşırtıp sağa sola koşmaya başlıcaz tamam mı dedim. Tamam dedi titrek seslerle. Adam ise hadi artık vaktim yok diyordu. Bir iki ve üç dedim koşmaya başladık. Adam da bizim peşimizden hızla koştu. Arkadmızdan ateş ediyordu ama biz hedef şaşırtıyorduk. Öyle bir koşuyorduk ki hani bir anda sokaktan geçerken aniden köpek görürsünüz ve kaçmaya başlarsınız ya aynen öyle koşuyorduk. Ama adam da zayıf biriydi hızlı koşuyordu. Neyse biz koşmaya, adam da bizi takip etmeye devam ederken, Bilal'den ahhh! diye ses duydum. Adam Bilal'i bacağından vurmuştu. Hemen durduk ve kayanın arkasına çektim Bilal'i. Tabi adam bizi gördü kayanın arkasındaydık. Adam artık çıkın elimdesiniz dedi. Dayanamıyordum Bilal çok acı çekiyordu. Ama ben sağlık okuduğum için hemen müdahale ettim. Bir plan yapıp adamı vurmak zorundaydım artık. Adam hala bağırıyordu, çıkın artık elimdesiniz. Sanki biraz sarhoştu. Akşam yiyeceğimiz tilkiyi de o koşturmacada kaybettik. Adam yerimizi öğrenmişti çünkü o kadar koştuk ki istasyona çok yalaşmışız ve buradan görüküyor. Planım şuydu, Bilal kayanın arkasında bekleyecek ben de adam buraya odaklanmışken arkadan dolaşıp vuracaktım. Aynen anlattım Bilal'e tamam dedi. Bilal burada dururken yerde sürüklenerek arkasına geçmeye çalıştım. Karlardan zor oluyordu ama yapmak zorundaydım ve arkasına geçtim. Adam hala naralar atıp duruyordu. Ben adama biz değil artık sen elimizdesin diyerek arkasından ateş ettim ve adam öylece yere serildi. Bana ateş etmeye yeltendi ama ikinci kez sıktım tamamen geberdi. Bilal'i hemen istasyona çektim. Hanna ağlıyordu şoklardaydı. Aylin bana sarıldı hemen. Ben tamam şimdi Bilal'e iyi bakın ben adamı buraya , istasyonun önüne çekicem dedim. Çünkü başkalarını buraya çekebilirdim. Hemen adamı istasyonun önüne çektim ve içeriye girdim.Tümünü Göster
-
12.
+1Hemen Bilal'i çağırdım sonra kızlar da geldi. Herkes o kolun ne olduğunu merak etmişti. Peki ne yapacaktık kolu indirmelimiydik. ilk önce bunun buradaki elektrikleri açmak veya kapamak için kullanıldığını düşündük ama durum farklı da olabilirdi. Ya bu bir tür gizli kapıyı açan bir kolsa. Tabloyu masaya koydum. Herkes benim kolu indirmemi bekliyo.Tam kolu indircem Aylin oradan dur dedi. Neden dedim. Korkuyorum dedi. Korkacak bir şey yok dedim, ben senin yanındayım. Bizimkiler meraklı gözlerle benim kolu indirmemi bekliyolar.Ben de kolu yavaşça indirmeye başladım. Biraz sıkı koldu. Neyse işte ben kolu indirdim ve tablonun asıldığı duvar bir anda yana doğru kaymaya başladı ve karanlık bir oda, odanın hemen yanında morga benzeyen hatta belki morg bile olabileceğini düşündüğüm bir bölüm vardı.Kim bilir belki istasyona getirdikleri bozulacak malları burada muhafaza ediyorlardır. O büyük morga benzettiğim yerin hemen yanında büyük bir jeneratör vardı. Bilal bu jeneratörü bilgisayarı açmak için kullanabileceğimizi söyledi. Odanın hemen ortasında tepesinde ışık olan, çeşitli kesici alet edavatların olduğu büyük bir masa vardı ve burası o kadar temiz tutulmuştu ki sanki yakın zamanda burada birileri vardı. Bu düşüncemi herkesle paylaştım. Acaba gerçekten yakınlarda birileri olabilir miydi ? morga benzezeyen, ürünlerin bozulmaması için kullanıldığını düşündüğüm bölüme doğru ilerlemeye başladık. Bunlar aynı morglardaki gibi kendinize doğru çekebiliyorsunuz. Hepimiz haliyle korktuk ya bunların içinde, buraya gelenleri öldürüp cesetlerini burada saklıyorsa. Bilal mantıksız olduğunu söyledi. Eğer biri öldürdüyse neden gömmek yerine burada saklar ki. Bilmiyorum dedim belki fantazileri vardır adamın dedim şakayla karışık. Herkes tebessüm etti ama iş ciddiydi. Morga benzeyen yere yaklaşmaya başladım. Hemen önünde durduk. Ben soğukkanlılıkla büyük çekmecelere benzeyen bölümü kendime doğru çekmeye başladım.
-
13.
+2 -1Benim hala aklımda sorular vardı. Harita ve kulübenin önündeki kan izleri. Ormanın içinde odun toplarken sürekli aklımdan senaryolar oluşturuyordum. Acaba kulübenin ötesindeki evde biri var ve buraya gelen insanları öldürüyor mu diye düşündüm. Ama neden öldürsün ki bu nasıl bir fantazidir. Aklımdan aynen şunu geçirdim, kulübemize döndüğüm zaman o harabe eve gidicem ve yaşayan birilerinin olup olmadığını öğrenicem. Ama ben bile bu fikirden korkmuştum. Ben düşünürken Bilal bana bir şeyler söylüyor ama ben dalmış bir pozisyonda bir anda sendeleyip cevap veriyorum. Çünkü kafama takılan sorular var ve onları düşünüyordum. Acaba gitmeli miyim o harabe eve, gidersem kötü şeyler olabilir mi bilmiyorum.
-
14.
+1Arabayı göl kenarına çektik. Malzemelerimizi hemen ağaçların bol olduğu bir kenara indirdik. Her zaman olduğu gibi Hanna yine arabanın içinde kitap okuyor ve bize yardım etmiyordu. Neymiş efendim kitabın en heyecanlı yeriymiş. Izgara yapmak için alet edavatları da indirdik. Ama tek ekgib vardı o da odun. Kızlar yemekleri hazırlarken biz de odun toplamaya yola koyulduk. Kar altındaki bu büyük ormana girdik. Balta hep benim elimdedir asla Bilal'e vermem çünkü çok sakar bir insan. Gözünün önündeki bardağı bile düşürür. Neyse biz ormana girdik ama bizi çok garip olaylar bekliyordu.
-
15.
+2 -1Uzun bir yolculuktan sonra nihayet dağ evine geldik. Hava gerçekten çok soğuk, o kadar soğuk ki ısınmak için yanımıza bir kutu şarap getirdik. Bilal sağolsun babasının işlettiği restauranttan araklamış. Neyse işte biz arabadaki eşyaları dağ evindeki bu şirin mi şirin kulübeye taşımaya devam ediyorduk. Aylin bana buranın ürkütücü olduğunu söyledi ben de ona merak etme ben yanındayım diyerek sıkıca sarıldım. Hanna bu durumu görünce şöyle bize bir bakış attı. Neyse biz evi baya toparladık, evin her tarafında örümcekler ağ yapmış ve pislikten geçilmiyordu. Masanın üzerindeki radyo dikkatimi çekti hemen alıp radyoyu incelemeye başladım kim bilir belki çalışır, geceleri müzik dinlerdik. Ama ne kadar çabalarsam çabalıyım yapamadım. Ben de radyoyu mühendislik okuyan zeki Bilal'e teslim ettim o anlar bu işlerden. Hanna hala kitap okuma derdindeydi evi toparlamamıza yardım etmediği gibi bize gece okuduğu kitaplardan saçma saçma bölümler anlatıyodu. Ne olursa olsun kulübede iki tane güzel mi güzel kadınla birlikte bu ıssız dağ evinde tatil yapıyordum, ta ki olaylar cereyan edene kadar.
-
-
1.
0amın oglu ilk entryde hanna kitap okuyo diyon sonra aylin cok kitap okuyo bize uyum saglamıyo diyon
-
1.
-
16.
+1Hazırlıklarımızı hızla tamamladık. Hanna yine o sıkıcı kitaplarını yanına almıştı. Şimdi anladım neden şişko, çalışkan ve gözlüklü biriyle sabahlara kadar seviştiğini. Neyse arabalara atladık ve en sevdiğim şarkıların olduğu müzikleri açtım. Hanna, bu ne ya çok kafa şişirici başka müzik yok mu dedi. Ben de Bach var açıyım istersen dedim. Tabi espriyi kimse anlamadı sadece Aylin anladı. Aylin aynı benim kafadan ama biraz utangaç. Ben ben bu utangaçlık durumunun gece yaptığımız vahşice olaydan sonra geçtiğini düşünüyorum. Yolda giderken benzinliğin yanından da geçtik. Sanki benzinlik terkedilmiş bi yere benziyodu. Ama çok hızlı geçtik yanından anlayamadım. Umarım geri dönerken buraya uğradığımızda boş bir istasyon ile karşılaşmayız diyerek dua ettim. Aylin bi anda şu göl kenarında duralım mı çok güzel hem ateş yakar etlerimizi burada yaparız dedi. Ben de neden olmasın dedim. Aslında güzel bi yer değildi ama şimdi kabul etmezsem bana gücenir ve gece arkamı dönüp yatmak zorunda kalırım.
-
17.
+1Bilal'in bacağını düşünürken bir yerden de yemeği nereden bulacağımı düşünüyordum. Herkesin karnı kurt gibi açtı. Bilal'in ayağı da iyice morarmış, biz kesilmesi gerektiğini söyleyemiyorduk. Sadece teselli verip geçiştiriyorduk. Kara kara düşünmeye koyuldum. Eğer yemek bulabilirsek iyi bir gece geçirebilirdik. Aklımdan çok garip şeyler geçiyordu. Aylin çok acıktığını artık bayılacak duruma geldiğini söyledi. Hanna ise Bilal'e kitap okuyordu. Bilal yerde tek ayağı uzanmış yatıyordu. Herkes deli gibi açtı ve ben ortaya bir fikir attım. Biliyorum çok insanlık dışı olacak ama onlara aynen şunları söyledim. Biliyorum kızacaksınız bana ama başka çarem yok. Hani bu bizim vurduğumuz adam varya demeye kalmadan Hanna atıldı, sakın öyle bir şeyi aklından geçirme dedi. Başka çaremiz yok, açlıktan ölebiliriz dedim. Çaresizce başını öne eğdi. Diğerleride karşı çıktı ama mecburduk işte.Çaresizce istasyonun dışına çıktım adamı içeriye aldım. Soymaya başladım. Adamın yelek cebinde burada bulunan tablodaki resmin aynısı vardı. Anlam veremedim galiba buranın sahibinin oğluydu. Neyse adamı soydum ve bıçaklarımı elime aldım...
-
18.
+1Yazmayim dedim de dayanamadim.
Istasyonda olan jeneretordeki benzini arabayo koyup gibtirolup gitseydiniz ya. -
19.
+1Haritayı hemen herkese gösterdim onlarda önemsiz, buraya gelenlerin kullandıkları harita olduğunu düşündüler. Ama ben öyle düşünmüyordum bu haritanın altında yatan gizli bir şeyler var hadi hayırlısı diyerek parçalanmış haritayı bir kutunun içine koydum. Hep beraber sofraya geçtik yemeklerimizi yedik, şampanyalarımızı içtik. Hanna her zaman olduğu gibi bize kitaptan bölümleri anlatma devam ediyordu. Hanna'ya Tolstoy seni görse mezarında ters döner diye espiri yaptım. Aylin suskun garibim öyle oturmuş sadece yemeğini yiyodu, arada benimle konuşup gülüşüyoduk. Neyse biz yemeklerimizi, şaraplarımızı içtikten sonra herkes bir köşeye çekildi. Bilal, bu ne ya çok sıkıcısınız dedi. Ben de o zaman hadi şarkı söyleyelim dedim. Aylin, senin gitarın varya sen çok iyi çalarsın sen çal biz söyleyelim dedi. Ben de gitarımı aldım elime başladım Akdeniz akşamlarını söylemeye. Tabi burda şömine de var. Aylin söylerken gözlerimin içine bakıyordu. Bilal ile Hanna da birbirlerine bakıyolardı. Demek ki bu gece çok uzun geçecekti
-
20.
+1Surunmekte zorlanacak kadar kar oldugu halde, hangi supersonik araba cok odali kapali alani olacak kadar buyuk benzin istasyonunu net goremeyecek kadar hizli gidebilir?
-
-
1.
0slx doğan
-
1.
başlık yok! burası bom boş!