-
1.
+1 -1Çünkü burada sana sunabilecek en ufak bir şeyim yok.
Aslında kendime de sunabileceğim pek bir şeyim yok.
Bu yüzden çöplüğe döneli çok olmuş bir mecraya yazıyorum. Zaten yazacağım şeyler kalite bakımından, ishal bir filin tüm necasetini adeta yudumlamış topraktan hallice.
Yalnızca taklu toprak mı olur; leziz ekinlerin yetişmesine olanak sağlayan bereketli bir humus mu, bilemiyorum.
Belki de yalnızca sıkılıp bırakırım. -
2.
+1kardeş gibtiret bunları.dinle.
https://www.youtube.com/watch?v=_cbWrr3zZjU -
3.
0uzun zamandır entry girmiyorum.bu başlığa gireyim dedim içimden geldi.
-
4.
0En sevdiğim yalnızlık tanımlarından birisi şudur:
"Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. Insan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder." (bkz: Carl Gustav Jung)
Buna göre, yalnızlığı kapsamlı bir 'derdini kimseye anlatamama durumu' olduğunu öne sürsem pek de yanlış olmaz herhalde. Hani bir espri bulursunuz da o an için söyleyecek hiçbir kişiyi bulamazsınız ya, Carl amcaya göre yalnızlık, bu durumun birkaç yüz kat ağırından ibarettir -üç aşağı beş yukarı-
Zaten bu yüzden kimimiz 'sevgilimizin', kimimiz 'ana babamızın', kimimiz 'kardeşten öte arkadaşımızın' yokluğundan ötürü yalnızlık yaşarız. Çünkü her biri ile farklı ilişkiler kurup farklı şeyler paylaşırız, ve onlar -çoğu zamanki gibi- gittiğinde farklı ekgiblikler hissederiz. Farklı ekgiblikler hissederiz, ancak hissettiklerimizin dozajı ve türü farklı olsa bile, özünde hissettiğimiz şey aynıdır.
(Bu açıdan bakarsak; aşk acısı yalnızlığın kısmen içinde, kısmen de dışındadır.)
He bir de,
Eğer insanlarla paylaşacak bir şeyiniz kalmamışsa, onların her birinin çıkarcı ve ikiyüzlü olduğuna kanaat getirmişseniz; onların yokluğunu -kötü anlamda- hissetmeyeceğiniz için bu "tek başınalık" duygusu sizi yalnızlığa itmeyebilir, aksine keyif bile verebilir. -
5.
0Sen nasıl bu kadar içten bir biçimde sevebilirsin beni ya? Ben aynaya baktığımda kendimden bile korkuyor iken, sırf kendimi görmemek için çekilen her türlü fotoğraftan köşe bucak kaçıyor iken, ön kamerası olmayan bir telefon kullanıyor iken; sen nasıl olur da bu görüntüden kaçmazsın, bilakis bu mahluka tutulursun?
Ne buldun bende? Ne buldun bu koduğumun çirozunda?
Senin için dünya nüfusu neden bire indi?
Nasıl bu kadar yalansız, dolansız, oyunsuz olabiliyorsun?
Anlamıyorum.
Gerçekten anlayamıyorum.
En kötüsü de ne biliyor musun, birkaç ay sonra, tüm kalbimle aksini istesem de, muhtemelen birbirimizin yaşamlarından büyük oranda çıkmış olacağız.
En kötüsünden de daha kötüsü, muhtemelen sana bu -ve daha birkaç- nedenden ötürü 'seni seviyorum' diyemeyecek olmam. -
6.
0... ve O, kapıyı kapatıp uzaklaştı.Tümünü Göster
Duran, durdu. Az önce yaşanılan şeyler büyük oranda kendi eseriydi; kendi kararsızlığının, kendi maymun iştahlılığının, kendi ahmaklığının.
Onca kötülük ettiği, yüzüstü bıraktığı kişiye -aynı zamanda kısacık yaşdıbının en güzel anlarını yaşadığı, çok sevdiği kişi olurdu aynı zamanda- birlikte olan zamanlarındaki en son ve en büyük kötülüğü yapmıştı; dahası karşısındaki kişi bu kötülüğün onda birini bile hak etmiyordu ve Duran bu kötülüğün uzun vadede her ikisi için de iyi olacağından tam olarak emin dahi değildi.
Kendisiyle baş başa kaldı. Önündeki kitapları bir kenara koydu ve gözlüğünü çıkardı. Çünkü içindeki kötü duyguların yekûnü çok uzun süredir olmadığı kadar güçlü bir biçimde saldırıyordu gözyaşı bezlerine. Yalnızdı, rahatça ağlayabilirdi. Durup dururken diğerlerinin Duran'ı ağlarken görmesini istemezdi, ancak şu an o açıdan sorun yoktu.
Duran pek ağlayan biri değildi. Gözyaşı bezleri yıl içinde en fazla üç-dört kere nşahlanır, Duran ise bunların çoğunu ustalıkla savuştururdu. Ancak bugün savuşturmaya ne mecali, ne de isteği kalmıştı. Hem zaten bazen de ağlamak gerekir ki içimizde kalmasın, di mi?
Ağladı. "iyi halt yedin" diye serzenişte bulundu kendisine. Halbuki yediği haltın iyi olup olmayacağını yalnızca zaman gösterebilirdi. O sırada Duran'ın iki arkadaşı Duran'ın bulunduğu ortama girdi ve halini sordular. Duran bir yandan kolları arasına saklamış olduğu çehresini iyice saklamaya yeltenirken, diğer yandan "sonra konuşuruz, teşekkürler sorduğunuz için" minvalinde bir şeyler dedi. Neden en en sevdikleri dışındaki herkese bu kadar nazikti, kendisi de bilmiyordu.
Duran yalnız kalınca biraz daha ağladı, ağlamanın rahatlama vermeyi kesip insanı acıtmaya başladığı ana dek. Genelde duygularını denetleme konusunda iyiydi, bu konuda adeta pir olmuştu. Ağlamanın rahatlatmayı kestiği anda isaatlerce oturduğu sandalyeden kalkacak kadar güçlü olduğunu fark etti ve gözlerini silip kalktı. Kız arkadaşı (yanlış anlaşılma olmasın, yalnızca arkadaşıydı ve pembe kimlikliydi) Miray'ın yanına gitti ve her şeyi anlattı-daha doğrusu anlatamadı. Olanların bir kısmını anlatadurduktan sonra Miray, doğru şeyi yaptığını ve üzülmemesi gerektiğini söyledi.
Kendisini dik tutan ve yürümesini sağlayan bu ayaklar Duran'ın değildi sanki. Doğru bir şey yapmış olsa gönlü tamamen rahat olurdu, ayaklarına yabancı kalmazdı. Yüzünü yıkamaya gittiğinde aynada yansımasına baktı. Uzunca saçları kulaklarını görünce korkarcasına dışarı kıvrılmıştı. Zaten genel çoğunlukla uykusuzluktan ötürü var olan göz altındaki morlukları ağlamanın etkisiyle daha da şişmiş ve belirginleşmişti. Ağzının aldığı biçim hoşuna gitmemişti ve git gide daha da hoşuna gitmiyordu. Gözlüğünü çıkarıp yüzünü yıkadı. Üçkağıtçılar yine kağıt havlu koymamıştı, el kurutma makinesine yüzünü bir an tuttuktan sonra ne kadar salakça bir şey yaptığının farkına vardı ve üstündeki hırkanın iç yüzüyle ıslak yüzünü sildi.
---
Otobüsten erken indi, biraz müzik her zaman duygularını daha sahici yaşamasını sağlardı. iki dudağı birkaç saattir birbirlerinden bir an bile ayrılmamanın sevincini yaşıyordu. Duran'ın konuşma isteğine, bir kere o kadar karşı koymuşlar ve öyle perçinlenmişlerdi ki, Duran onların çabasını takdir etti ve konuşmaktan vazgeçti. Zaten konuşacağı şey çok da önemli değildi, konuşmasa da olurdu.
Zili çalacak olsa "Kim o?" diye soracaklar ve "Benim" demesi gerekecekti. Bir sözcük için bile olsa dudaklarını ayırmak zor geldi ve çantasının karanlık köşelerinde unutulmaya yüz tutmuş olan anahtarlığını aldı.
Anahtarlara bir bakış attı. Evin anahtarları, manevi değer taşıyan bazı eşyaları koyduğu sandığın anahtarı ve-
bir anahtarlığını ana anahtarlığa bağlamıştı, bu anahtarlık uzun süredir zihninin kuytularındaydı. Bu paslı ve keskin olmayan kırık anahtarlığı atalarının mezarını ziyaret ettiğinde yerde bulmuştu ve Allah affetsin, onlarca yıldır kullanılmamış bu anahtarlığı bir anı olarak almıştı.
Anahtarlığın en başında bir tuğra -hangi padişahın tuğrası olduğunu bilmiyordu ancak bu anahtarlığı yapan zanaatkarın da buna dikkat ettiğini sanmıyordu- vardı. Anahtarlık bir balık şeklindeydi ve balığın üst ve alt yüzgeçleri haricindeki bölümü olan gövdesinde balıklı göl, bir kubbeye ve bir minareye eşlik eden sütunlar vardı. Sağ üst köşede -balığın yaklaşık olarak ensesine denk geliyordu- "Ş.Urfa" yazıyordu. Arka yüzünde ise Duran'ın kırık olmadığı bölümden okuyabildiği kadarıyla:
"
Peygamberler Şeh-
Şanlı Urfa
"
yazıyordu.
Atalarının da kendisinin de Şanlıurfa ile bir ilişkisi bulunmuyordu, hatta Urfa'ya hiç gitmemişti. Ancak bu anahtarlık ona dedelerini hatırlattı. Kuşkusuz her birinin en az kendisininki kadar üzüldüğü anlar olmuştu. Sorunlar yaşamışlardı, bazıları durmadan göçmüştü, ülkenin bir ucundan diğer ucuna, sonra başka ülkelere, daha nice yerlere. Dedesini pek hatırlamıyordu ancak çok çok eski zamanlarda hatırladığı kadarıyla onu severdi.
Sonra hepsinin öldüğü geldi aklına.
O kadar sorun, o kadar dert, hiçbiri bugüne kalmamıştı. Onlar nasıl öldüyse, kendisi de bir gün ölecekti.
Yüreğine ilginç bir huzur doldu.
Bu üzüntüsü belki de o kadar önemli değildi.
Yürümeye devam etti. -
7.
0lan ne diyon dıbına kodumun çocugu yok humusmuş yok ishal filmiş zerre betimleme yeteneğin yok gibeyim kafa kökünü senin ben .mal
-
mia hanımın memeleri ekşi maya ekmek gibi aq
-
babamı dolandırıp evini arabasını satmalıydım
-
iş yerindekilerin siyasi görüşünü
-
yıllardır istanbul depremi olacak diye
-
babama kitap aldırmıştım vol3424
-
keşke oğluma kitap alsaydım
-
bella hadid tarzı filistinli varsa
-
ben niye maaş konusunda hep problem
-
askerliği 0 kill ile bitirdim
-
skmde uyuzz
-
sırtımı keseleyecek biri lazım
-
akşam rakı mönüsünde anniş köfte
-
ben online olunca online sayısı arttı
-
ablamda bi züt var varya
-
antalyaya geliyorum picler
-
anlık bişey fark ettim
-
edgelord u çaylak yapan mod kimse nick 6
-
ümit özdağ ve demirtaşın tek ortak yanı
-
kızın ailesiyle ailecek tanışmaya gittik
-
baldır meme bel ten 10 10 hatun
-
ablamın zütü trde yokdur
-
kar yağıyorrrrrrr
-
her ay 10 bin kenara atabilsem
-
35imde clubların bini oldum aq
-
tyler dursun silik yese ne hissedersiniz
-
maxosman alenchek1 niye seni takip ediyor
-
hala işe girmedim
-
zorla sünnet edildim kötü ailede yetiştim
-
bir tane kadının kedisi olmak isterdim
-
incelim ve güzel kadınlar beni aşağıladığında
- / 2