dört yıllık sevgilimden ayrıldım

tasalanınca, bi de aç içince çarpılırım. ikisi üstüste bindi kombo oldu, eshotun altında kalmaktan milimle kurtulduğum bi gidişle döndüm yurda, vurdum kafayı yattım. ertesi gün okula gittim daha ayılamadan, dedim konuşmam lazım bu kızla. hayatımın en büyük sığırlığını yaptım, kantinde tek yakaladığım gibi yanına gittim. dedim konuşmamız gerek, neşeli yüzü anında ciddiyete büründü, seninle konuşacak bi şeyim yok dedi. öfkeliydi, tiksiniyodu benden, belki de haklıydı. henüz tam olarak çözememiştim o düşündüğüm züppe yanını. yine de anlamam için yakın olmam, yakın olmam için en azından özür dilemem gerekiyodu.

Benim de seninle konuşacak bi şeyim yoktu, ama dinledim dedim. derin bi nefes aldı, peki acele et dedi. neden dedim, adnan dedi üzerimden arkama bakarak. anladım, gülümsedim, ağır ağır arkamı döndüm, huur çocuğunu gördüm. yanıma geldi, ne arıyosun lan ela'nın yanında, yetmedi mi yaptığın itlikler dedi. sana mı sorucam gibik dedim, seni dövmeye yer arıyodum zaten dedi kapattı bana bi tane. sendeledim ela'ya doğru, bu gitti tuttu bunu yapma konuştuk ıvır zıvır dumanlı oralar tam hatırlamıyorum. neyine güveniyosun diye bas bas bağırıyo bu huur evladı, arkası da var biliyorum. sabrettim, bekledim. kantinde hır çıkarsa okula yansır biliyorum, bu huur çocuğu sıyrılır ben yannanı yerim. gel dedim dışarı, hayır diye bağırdı ela. gelmesine engel oldu aldı bunu zütürdü.

bizim elemanlar geldi yanıma sonra, dıbına koduğum kime bulaştın biliyo musun dediler. farkındayım dedim, bırak o kızdan da o adamdan da uzak dur dediler, bi ara ciddi ciddi düşündüm dediklerini yapmayı. ama kinlenmiştim bi kere, kızı ömrüm boyunca görmesem bile elemanı cayır cayır yakmadan bana rahat yoktu. ben düşünücem bi şeyler dedim, biri yapma sökmez ona dedi, diğeri aha adnan yannanı yedi dedi sırıtarak. çoğunun ayağını kaydırmıştım öyle ya da böyle, tanıyolardı beni, yine de bu huur çocuğu harbiden sağlamdı.

iyi bi insan değilim beyler, olduğumu hiç iddia etmedim. bana dokunmayana dokunmam, ama belam gibilse bana dokunana çektiririm. derse gittim, iki saat kalmıştı zaten, dinlemedim düşündüm. çıkışta arabayla geldiğini gördüm adnanın, sigaramı yaktım baktım buna, o bana baktı dik dik. yurda döndüğümde aldım telefonu, serdar'ı aradım. denizli'de okur o da, kan kardeşimdir, birlikte düşüp birlikte ayağa kalktık bu güne kadar, hala öyleyiz. anlattım durumu, dedim böyle böyle, var mı devamsızlığın atla gel. iki güne geliyorum işleri halledeyim dedi, tamam dedim kapattım. serdar benden de cindir, 189 boyu olmasına rağmen bu kadar hızlı bi adamı hayatım boyunca görmedim, büyük ihtimalle de görmem. saçları uzun, top sakallı, ince, epey gideri olan bi elemandır.

aradan iki gün geçti, gittim otogara aldım bunu, ailesi izmirdeydi onlara gittik. beni çocuğu gibi sever annesi de babası da, yadırganmadım sık sık yapardık bu buluşmaları çünkü, geçtik odasına.

anlattım elemanı tanıttım güzelce. sorular sordu bana, ne yer ne içer dedi, tavırlarına kadar detayları aldı önce. her açıdan her şeye hazırlıklı olmaya alışıktık. tongaya düşürüp tek yakalamamız gerekiyodu, çok sağlam da korkutmamız. beni tanımıyodu, ona göre tanıtmalıydık. git araba kirala dedim buna, bizim depoyu da hazırla telefon bekle benden. ertesi gün ikimiz de çıktık, ben yurda döndüm birkaç şey aldım yanıma. siyah eldivenimi aldım önce, sonra emaneti, çantaya toplayıp taktım sırtıma serdar aradı. depo uygun değil napıcaz dedi düşünürüz bizim kantine gel konuşalım dedim, yola çıktım.

merveden ayrılmıştım ela olayından sonra, bu huur da düşman kesilmişti bana. popüleriteye güya karşıydı, gidip fight club tişörtüne bi dünya para bayılırdı öyle bi mal. kantine gittim oturdum, serdardan beş dakka önce bu geldi yanıma. öldürteceksin lan kendini, adam iyice bilendi sana dedi. detay ver dedim, ela'yla konuşmuş olanı biteni tamamen öğrenmiş, sen konuşmak isteyince de son damla olmuş, git bi ay gelme okula en az dedi. kahkaha attım, sen tanımıyosun beni kızım dedim, ne tak sanıyosun lan kendini dedi. o an planın açıkta kalan kısmı flaş gibi patladı gözümün önünde. ela'yı arandı gözlerim, her zamanki köşesinde kızlarlaydı bu, adnan denen huur çocuğu okul tarafından yaklaşıyodu. tam vaktidir dedim, yine de çeliştim kendi içimde maksimum iki saniye, adrenalinden titredim anasını satayım, derin bi nefes aldım, sırıttım sahtece. dedim izle güzelim olacakları, sonrasında git adnana şahin tepesinde takıldığımı söyle, söylemezsen gurursuzsun.

kalktım bunun yanından, ela'ya doğru yürüdüm yavaş yavaş. açtım telefonu anılı aradım, dedim fakültenin çıkışında bekle ormana gidiyoruz, kapattığımda kızın yanındaydım. alayı döndü baktı bana, husumetimizi bildiklerinden gerildiler, ela'nın o öldüğüm dik bakışlarıyla karşılaştım yine. yanına oturdum küçük bi aralık vardı, yanındaki kız kalktı. o gözlerine ölüyorum dedim, ne diyosun lan sen dedi karşısındaki kaşar, aldırmadım. seviyorum seni, bu yüzden her fırsatta dikkatini çekmeye çalışıyorum, kıskanıyorum dedim. şaşırdı, mala bağladı, tam o anda bağımlısı olduğum o dudaklarına küçük bi öpücük bırakıp ayağa kalktım, hızla fakültenin çıkışına yürüdüm. huur çocuğu koltukların arkasından geliyodu, insanların arasında mevzuyu göremedi, dik dik baktı bana sadece, ela'nın yanına gitti, ben hızımı arttırdım.

beyler kusuruma bakmayın bağlantım çok kötü sekizyüz kere tıklıyorum gitmesi için.

dıbına kodumun maymunu muhabbeti öğrenir öğrenmez peşleyecekti beni biliyorum. köşeyi döner dönmez milletin olmadığı tarafa geçtim, baktığımla merveyi bunun yanında görmem bir oldu. kahkaha attım amk deli gibi heyecanlıyım, olay ela'yı içerdiğinden mi bilmem. koşmaya başladım it gibi fakültenin çıkışına ulaştım, baktım serdar. atladım dedim kapat şahine ormana giriyoruz, ikiletmeden bastı gaza. yolda anlattım olan biteni, aklımdan geçenleri. direk mantığıyla yorumladı, çok riskli amk yarra yeriz eline düşersek dedi hızlandı, o sırada çantayı kurcaladım ben, eldivenleri giydim, koltuğun arkasından levyeyi aldım.

şahin tepesinin önündeki sağlık ocağında durduk, malzemeleri aldım indim ben, bu arabayı park etti ileriye bi yere. ormanın sınırına kadar gittim, yerleştirdim ıvırı zıvırı, baktım birer bira getirmiş serdar, aldım ikisini de, aşağıdan görülebileceğimiz kadar indim oturdum bi ağacın dibine, iki dakkaya kalmadı geldi serdar da. açtık biraları beklemeye başladık, bi yandan alternatifleri düşünüyoruz, bi yandan soruyo bana emin misin geleceğine diye. dedim eminim, öfke kontrol problemi var, kompleksli, ela'ya takık, armut gibi düşecek ağımıza bekle gör.

güneş batıyodu yavaş yavaş, vaktimiz daralıyodu. biralar bitti kalktık gittik araziyi hafızamıza kazımaya. alacakaranlıkta gibseniz görmeyeceğiniz çukurlar vardır yukarıya doğru, çukurların yanındaki kayaların altını deştik, malzemeliğe çıkıp eski püskü iki çift ayakkabımızı giydik, gölge gibi indik aşağı. o sırada telefon çaldı, baktım arayan merve. açtım ağlıyo bu, geliyolar iki arabayla diye hüngür hüngür kaç öldürecekler seni. dedim senin o bakla ıslanmayan ağzını yerim, kapattım suratına. iki araba dedim serdar'a, hasgibtir dedi, boynunu kütletti.

güneş tamamen battığında gördüm bu sığırın arabasını, ama denmar tarafına bastı gitti kaçırdı girişi. nimet oldu bize de, son kontrolleri yaptık hazırlandık, döndü bunlar baktım bi araba, diğerini merve zütünden mi uydurdu bilmem hala. durdular indiler arabadan, üç arkada bi yanda dört tane eleman, şöför tarafından da bu indi, hızlı hızlı yaklaştı bize. her şey doğru dürüst gitsin dedim bi dua ettim içimden, kalbim küt küt atıyo, serdar sakin ol dedi baktım elemanın eli bile titremiyo. son direktifleri verdi, duyabileceğimiz kadar yakına geldiğinde dikti gözünü buna. ağır ağır tırmandılar bunlar, aramıza on adım kala kaldırdılar kafalarını.

ne hakla öpersin lan ela'yı dedi soluk soluğa, adam gibi konuşalım derdin ne dedi. güldüm ben, dedim biliyorum senin adam gibi konuşmalarını ben, nerden buldun lan beni dedim, hafif titrettim sesimi nasıl becerdiysem. cesaretlendi bu, diğerleri zütün zütün yaklaşırken kaçabileceğini mi sandın ıvır zıvır gazladı kendini. tuttuk yukarıdan aldığımız iki hayvan gibi taşı, ben salladım adnanın göğsüne geldi, serdar elemana headshot attı yuvarlandı bu bi süre, fırladık yukarı. gece karanlığında köpek gibi koştuğumu hatırlıyorum, çok dolandığımdan iyi bilmeme rağmen araziyi dikkatli oluyodum, ikisi beni peşliyodu, adnan kendine gelme çabasında, biri serdar'ın peşinde duyuyorum. hızımı arttırdım, bunlar çalıda çırpıda takılıp sendelerken ceylan gibi sektim, ana avrat allah dümdüz gidiyolar arkamdan. yorgunluk çökmeye başladı ağırdan, kalbim ağzımda devam ettim, biri diğerinden ayrılana kadar hiç hız kesmedim. biri arkada kaldı, diğeri iyice yaklaştı bana, o an sola çark edip çukurlara koştum, serdar ne tak yiyodu bilmiyodum, ama emindim peşindekini harcardı.

çukurun birinin yanına vardığımda göğsümü tutup eğildim, nefes nefese kalsam da kendimi kontrol edebiliyodum, rol kestim kısacası. eleman hızlandı, kaçarmış gibi yaptım üstüme uçtu, geldiği gibi çukura fırlattım huur çocuğunu, zor dengede durdum ben de gidiyodum az kalsın. gevşettiğim kayayı da saldım üzerine, tam ayaklarına düşürdüm bunun. şansıma eleman bağırmadı, gıkı çıkmadı, olay bittikten sonra bi hafta öldü diye zütüm uçuklamıştı amk. biraz daha yukarıdaki diğer çukura doğru gittim, ikinci eleman öküz gibi bağıran şişkonun biriydi. durdum, bi taş aldım elime salladım beynine, dedim senin sülaleni gibeyim huurnun doğurduğu. gazlandı bu resmen uçtu üzerime yumruğu önde. yumruğu yedim sendeledim tutundum bundan, yemedi fizik kuralları aşağı uçtuk. bu puşt ağır geldiğinden midir nedir önce düştü, üzerine ben düştüm, dıbına koyayım nasıl bi acı şakağımda. bulanık görüyorum, o sırada bu hayvan hem bağırıyo hem yumruk atıyo bana, gibine taşağına vuruyorum bunun aman vermiyo öldürecek beni. yukarıdan adnanın sesini duydum, paldır küldür biri çukura indi tuttu kaldırdı beni, suratımı sildi baktım serdar. düşe kalka tırmandım yardım etti bana, koş dedi yukarıya.

yukarıya ulaştık, adnanla aramızda 70 metre var, gölgelerin içine girdik. baktım malzemelikteyiz, aldım içinden suyu suratıma döktüm, içtim, telefon ışığıyla kafama baktı serdar, yok bi şey dedi şakır şakır kanıyo gibi hissediyorum damla kan yok. fısıldadı, dedi birinci kısım bitti, adnan fellik fellik elemanları arıyo, ayağa kalktım bağırdım ben gelsene lan huur çocuğu diye, serdar malzemeleri topladı çantaya taktı sırtına ormana koştuk, bu sığır şişkoyu bırakmış orda diğer elemanı çıkarmış birlikte düştüğümü, geliyolar peşimizden. epey bi gittik, ama gittiğimiz patika belli biliyoruz peşimizden geleceklerini. ayrıldık iki yana dinliyoruz bunları, aşağı gitmişlerdir vesaire geyiği dönüyo, serdar'ın peşindeki elemana ne yaptığını hala bilmiyorum. ağaçların sıklaştığı bi nokta var, oranın içinde yuvarlak ağaçsız bi alan var, o tarafa doğru koştuk ayakları yere vura vura, it gibi takip etti bunlar.

ağaçların arasına daldıklarını duydum, bodur bi ağaca tırmandım hızlı hızlı aşağı baktım, açıklığa vardı bunlar bizim çantayı gördüler. dehşete düştüm amk, kaldırdım kafamı diğer tarafa serdara baktım bi gib göremedim, lan bu adam nasıl bıraktı bunları şimdi yarra yedik diyorum içimden. sonradan dank etti dikkatli baktım, levye orda değildi, tepemden dallar hışırdadı ananı gibeyim dedim irkildim allah'tan duymadı aşağıdakiler. serdar, elinde levye verdi bana, diğer elinde siyah kumaştan torba, okey takımlarının torbaları gibi ama daha büyük.

o an düşündüm, dedim lan temiz çocuklar değiliz ama ben bu levyeyle bu huur çocuklarını öldürsem günahından cayır cayır yanmaz mıyım, elimin ayarı yok zaten. serdar desen dine imana pek bağlı değildir, gözü kara öldürür buraya gömer mezarlarını yapar türbe diye gösterir girişe para gişesi kurar köşeyi döner amk. derin bi nefes daha aldım, dedim madem bu puştlar benim ormanıma, benim mekanıma kadar gelmiş, it gibi peşlemiş, bu kadar hırslı, o zaman vebalini düşünmem.

serdara baktım, başıyla onayladı, ben demeden anladı planı. kedi gibi indim ağaçtan, bunlar sağa sola bakınmayı bırakmış çantaya sarmış, bas bas bağırıyolar hırslarından. açıklığa girdikleri sık çalılıklara geçtik karşılıklı, gibe gibe dönecekler bu noktadan sonra ellerinde çanta da var, cüzdanlar da içinde. biraz daha gittiler ileri, sonra duyduk hışırtılarını geliyolar. iki elimle kavradım levyeyi, geniş gövdeli bi ağacın arkasına saklanıp dinledim. serdar biraz daha onların tarafına doğru geçti yine gözden kayboldu, iki adım öteni göremezsin o karanlıkta ay da yok.

derin bi nefes aldım yine, iyice yaklaştılar. o an aldım vicdanımı koydum kenara, bugüne kadar zengin binlerinden yediğim dayakların tüm kinini ardı ardına koydum, kararttım gözümü. hizama gelmeden bi saniye önce hafifçe baktım, önlerine bakıyolar, adnan arkadan geliyo eleman önden. iki adım sonra eleman hizama geldi, yaradana sığındım vurdum levyeyi midesine, nefesi kesildi düştü ayağımın önüne. serdar benden önce atıldı adnanın diz kapağının arkasına vurdu tekmeyi, geçirdi kara torbayı kafasından içeri, kündeye aldı boğazını sıkmaya başladı. bir iki defa daha vurdum altımdakine kıpırdanmayı bıraktı, hiçbirinin kafasına gelmemesine dikkat ettim yine de. suratına koyduğum tekmeyle son darbeyi indirip duraksamadan levyenin sivri kısmıyla karnına geçirdim adnanın, kafasında torba adam akıllı nefes alamıyo zaten it gibi panikledi, serdar da giydirdi birkaç tane. indirdiğimi tuttum yakasından sürükledim, yuvarladım aşağı doğru 40 metre kadar gitti durdu, kıpırdanıyo yavaş yavaş. adnanın bacaklardan tuttum, nefesini kesmiş zaten serdar iyice, paketledik tırmanmaya başladık.

ufak bi tuvalet molası beyler geliyorum hemen.