/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    0
    I.BÖLÜM

    iyi akşamlar sevgili dostlar, bu hikayede bir robotun duygusal hayatından, intihar edecek olan bir polisten ya da yengesini becerecek kancık ruhlu birinin hikayesi anlatılmayacak, tesadüfe inanmayan birinin gereken eylemler olarak adlandırdığı herşeyden bahsedilecek.
    Bu belki uyumamış çocuğa masal, aşığa umut, öğrenciye ders, yazan içinde en sıcak mastürbasyondan daha zevkli olmayacak ama ne yaparsın işte gereken eylem...
    Dört tane kişiyiz biz, dört ayrı karakter, ama böyle olmamız 2 senede kurulabilecek en yakın dostluğa engel değil. Öyle bütünüz ki orta yaşlı bir torbacının cigarası gibi düzgün, pürüzsüz vücutlu bir hayat kadınının ojeleri kadar renkli, yeni döşenmiş asfalt veya daha başka örnekle demircilerin piri Hz. Davud'un ocağını andıran sıcaklıkta dört tane kişi, bu örnekler daha da çoğalabilir ama sizi sıkmak istemem eğer devam etmemi isterseniz alttaki numaraları arayarak bana ulaşabilirsiniz.
    Sezer; biraz eski kafalıydı hatta kapatılmış bir deponun merdivenlerine benzer tozlu düşünceleri vardı ve tabiki gürül gürül akan kaşları.. ikna kabiliyetinin geçmişi kavimler göçüne kadar gider ağzı iyi laf yapardı sezerin.
    Fırat; gözlerinde mafya kılıklı adamların takım elbisesine benzer siyah sürme olurdu, kafasının üzerinde sadece bizim görebildiğimiz sinir bulutları olta atardı biz hep o bulutların kusmasını bekledik ama onun bulantıya karşı bağışıklığı varmış
    bazen sinirlerimizi çiftleştirir kavga ederdik; bizimkiler yağar, biter fırat ahmak ıslatanla devam ederdi.
    Barış; bakıyorumda hayatının 32. yazına geldin halen sakalların çıkmadı. Cebrailin kanadı uğurun kulağında küpeydi, eğer gelen vahiy olursa ahmet alır kendi kulağına takardı. Pürüzsüz vücutlu hayat kadınının ojelerini hatırlarsınız; işte o renk cümbüşü barışın ustalık eseriydi kimi getirirseniz getirin tek dumanla içine çekebilir herkesi, kanat kanatla ilgisi olan herşey uğurun bi parçasıdır 99 kanatsız kuşa abilik eder bizimki.
    Ahmet; ...
    ···
  2. 2.
    0
    II. BÖLÜM

    1 yıl arafta yaşadık sanki. Araf denen kuruntuya rüya alemi derdi ahmet, aralarıda pek iyi değildi zamanında borç almışta vermemiş.8 Kasım sabahı umut dolu balonumuzu gökyüzüne bıraktık, tanrı bize şimşekle göz kırpınca huzur evinin yerlilerine kitap dağıtmış gibi olduk yıkanmış elbiselerde aradığımız huzuru işte o zaman yakalamıştık, bu öyle bir histi ki gece yatağa girdiğinde dert ortağı yastığının bu sefer olacak demesine eşdeğerdi. Bu batak grubunun isteği üniversiteye gidecek sıradan bir ergeninkiyle aynıydı; farklı bir şehire gidip yeni bir defter açmak, çünkü yeni bir sayfa açmak yetmezdi en kral hocadan ek kağıt istesek bile yetmezdi. Her sabah yeni doğmuş poğaçaları yerken gelecekte hangi mesleği seçeceksin sorusuyla karşılaşan veletinkine benzer tavırlara bürünürdük. Sezer yemek arkası sigarasını yakınca tekrar dayı olurduk, icat edilen ilk radyo kulaklarımızla sevişirken iki kişi uzaklara dalar barış ve fırat tavla atardı, fıratın düşeşleri giden bilinçlerimizi omzundan dürtüp tekrar dahil ederdi turgut uyarın masasına. Fırat sezere o kadar yenildi ki fıratın gömleklerinin sağ koltuk altları bu yüzden fakir bebesinin çorabı gibi deliktir. Fırata koymazdı bu, bir tabak pirinç sayısında gömleği vardı çünkü onun. Kahvaltı bitince dershaneye gider kapıdaki aynayı kafayla selamlayıp derse girerdik.Bir süre hayatımız böyle rutin geçti, çok sürdüremedik bunu gargamel kadar kötüydü bizim hocalarımız bilgi köyünü bir türlü bulamadılar, bazı günler sabır taşı nasıl çatlatılır onu öğrenirdik, her ders ayrı terhaneydi anlayacağınız, işler böyle olunca bizde gitmeyi bıraktık...
    ···