0
DAVRANIŞ BiLiMLERi
Sosyal algı bozuklukları
toplumsal algi bozuklugu, toplumun yanlis yonlendirilmesi, yanlis bilgilendirilmesi sonucunda gerceklesir. ekgib yonlendirmeyle beraber, toplum, dusunemez hale gelir. insanlar elestirel dusunmeyi tamamen unutur, baskalarinin kendisi icin dusunmesine alisir. en sonunda ummet olmayi kabullenir. olaylarin degerlendirilmesinde "devlet baba bakar caresine" ya da "asker korur bizi" gibi, ya da "dinimizde bu yok, bu var" bakis acilari hakim rol oynar.
gunumuzde ise toplumsal algi bozukluguna ornek olarak, "dort tarafimiz dusmanla cevrili", "din elden gidiyor", veya "ocaliyor cirpiyor ama iyi calisiyor" gibi yargilar verilebilir
Tutumların öğeleri
1 - BiLiŞSEL ÖGE
2 - DUYGUSAL ÖGE
3 - DAVRANIŞSAL ÖGE
BiLiŞSEL ÖGE
NESNEYE iLiŞKiN DEĞERLENDiRMELERiMiZDiR.
NESNE/OLAY/iNSAN HAKKINDAKi GÖRÜŞLERiMiZ, GENEL BiLGiLERiMiZ VE GERÇEKLERi KAPSAR.
ALKOL SAĞLIĞA ZARALIDIR.
ZEKi iNSANLAR OLAYLAR ARASINDA BAĞLANTI KURARLAR.
DUYGUSAL ÖGE
NESNEYE iLiŞKiN SEVME, NEFRET ETME, HOŞLANMA, KORKMA GiBi DUYGULARIMIZDIR.
iÇKi iÇMEYi SEVMiYORUM.
ZEKi iiNSANLARLA ARKADAŞLIK KURMAKTAN HOŞLANIRIM.
DAVRANIŞSAL ÖGE
NESNEYE YÖNELiK DAVRANŞLARIMIZDIR.
DiĞER BiR DEYiŞLE BELiRLi YOLLARLA NESNE/OLAY/iNSANA YAKLAŞMA VE UZAKLAŞMA EĞiLiMLERiMiZ.
ALKOL SATAN YERLERDEN UZAK DURMAK
ZEKi iNSANLARLA ARKADAŞLIK KURMAK
TUTUMLARIN ÜÇ BiLEŞENiDE GENELDE BiRBiRLERi iLE UYUMLUDURLAR.
BiR KiŞiYE OLUMLU DUYGULAR BESLiYORSAK ONA KARŞI OLUMLU iNANÇLARA SAHiP OLUR VE OLUMLU DAVRANIRIZ.
ÖGELER ARASI iLiŞKi
ARAŞTIRMALAR TUTUM ÖGELERiNiN BiRBiRLERiYLE TUTARLI OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDiR. TUTARSIZLIK VAR iSE TUTUMLAR DEĞiŞTiRiLiR.
ALi, YALAN SÖYLEMEMENiN AHLAKi BiR ÖZELLiK OLDUĞUNU BiLiR(BiLiŞSEL ÖGE)
DOĞRUYU SÖYLEYEN KiŞiLERDEN HOŞLANIR.(DUYGUSAL ÖGE)
ANCAK KENDiSi iLiŞKiLERiNDE DOĞRUYU SÖYLEMEKTEN KAÇINIR (DAVRANIŞSAL)
BU ÖRNEKTE TUTARSIZLIK SÖZ KONUSUDUR.
Algılama Sürecinin Anlamı
Algılamanın duyu organlarımıza gelenleri alma, organize etme ve yorumlama süreci olduğunu belirtmekle birlikte, algılamanın yalnızca fizyolojik bir olay olmadığını da söylemeliyiz. Algılama yalnızca fizyolojik olsaydı, farklı geçmişleri, deneyimleri ve özellikleri olan kişiler aynı nesneyi benzer biçimde algılarlardı. Algılamada daha önceki yaşantı ve deneyimlerin etkisi büyüktür.
Tutum nedir
Tutum bir bireye atfedilen ve onun bir pgibolojik obje ile ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturan bir eğilimdir. (Smith 1968)
Tutumların temelinde iki önemli özellik yatar:
■ Uzun sürelidirler.
■ Bilişsel, duygusal ve davranışsal biçimleri içerirler.
Tutumlar
McGuire, Zanna ve Rempel'in tanımlamalarından çıkartılabilecek ortak sonuç tutumların değerlendirmeler olduğudur. Tutumlar, bir kişinin bir nesneye yada bir tutum referansına (referent) yönelimini belirtirler. Her tutumun bir referansı, bir "düşünce nesnesi", bir "uyaran nesnesi" vardır. Referanslar belirli yada somut olabilir. Margaret Thatcher, Brüksel lahanası yada Jameson viskisi birer tutum nesnesi olabilirler. Fakat, liberalizm, eşitlik, sosyal pgiboloji gibi soyut referanslar da vardır. Tutumlar, tutuma sahip olan kişinin referans nesnesine olan yönelimini göstererek o kişinin referansı değerlendirmesini gösterirler. Tutumlar, hoşlanma/hoşlanmama, yaklaşma/kaçınma ve iyi/kötü gibi özelliklerle ifade edilirler; yani değerlendiricidirler. Tutumun nesnesi kişi için önemli olduğunda, nesnenin değerlendirilmesi o insanda afektif yada duygusal bir reaksiyon yaratır.
Tutumlarla ilgili iki tür özellik önemlidir. Birincisi, tutumlar sınıflandırmalardır. Sınıflandırma, en azından minimal düzeyde bilişsel aktivite ile yapılan bir süreçtir. Tutumlar çaba gerektirir fakat ihtiyaç duyulan çaba çok düşük düzeydedir. Yani tutumlar otomatik olarak harekete geçirilebilirler (Zanna ve Rempel). Pratkanis ve Greenwald'ın sosyo-bilişsel tutum modellerine göre bir tutum zihinde (1) bir nesne etiketi ve bu etiketi uygulama kuralları, (2) bu nesnenin değerlendirici bir özeti ve (3) bu değerlendirmeyi destekleyen bir bilgi yapısı olarak temsil edilir.
ikinci özellik ise tutumlar, yerleştirilen tepkilerdir. Bu, tutumların, iletişimsel oldukları anldıbına gelir. Yani, sadece, bir insandan diğer bir insana bilgi taşıdıkları sürece anlam taşımaktadırlar; tutumlar sosyaldir. Bu iki önemli noktayı birlikte aldığımızda, tutumların aynı zamanda hem bilişsel yaşamın hem de sosyal yaşamın birer parçası oldukları sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bir tutumla ilgili olan yargıların boyutları evrensel yada spesifik olabilir. Bazı boyutlar bütün referanslara uygulanabilir. Thatcher, lahana, liberalizm, eşitlik iyiden kötüye bir boyutta herhangi bir yere yerleştirilebilir. Ama bütün referanslar akıllıdan aptala bir boyuta yerleştirilemez. Tutumların bir değerlendirme olarak tanımlanması, evrensel olmasa da , sosyal pgibolojide yaygınlık kazanmaktadır.
Tutumlarla ilgili olarak geliştirilen bir model de ABC modelidir. Bu model tutumları üç öğeye ayırır: duygu, davranış ve biliş. Bu modele göre tutumlar, belirli tepki sınıfları ile belirli uyaran sınıflarına tepkide bulunma eğilimleridir. Belirli bir uyarana karşı olan bilişsel tepkiler, kişinin uyaran nesnesi hakkındaki bilgileri ve inançlarıdır. Duygusal tepkiler, kişinin o nesne hakkında hissettikleridir. Ve davranışsal tepkiler ise açık davranışlardır. Bu üç tepki birbiriyle tutarsız olabilir. Bu model bir kişinin tek bir nesneye karşı olan tutumunun üç öğesi arasındaki farkın çok büyük olması nedeni ile eleştirilere uğramıştır. Tutumların davranışları ön görüp göremeyeceği tartışılan bir problemdir.
STRES VE EMPATi kavramı -> davranış bilimleri kitabından okuyun.
Hale etkisi:
Kişinin bir özelliğinden yola cıkıp kişi hakkında genel yargıya varma hatasıdır. Bu hataya düşmek yapılan degerlendirme veya araştırmayı geçersiz kılar.
Stereotipleştirme:
Genelleme veya tektipleştirme anldıbına gelir.
Farzedilen benzerlik:
Karşımızdakini kendimize benzetme anlamındadır.
Tümünü Göster