1. 1.
    +1
    Ana Sayfam
    Hakkımda
    Bloglarım
    Mesajlarım
    Galerilerim
    Blog Yorumlarım
    Önerilerim

    ahmet zegerek
    http://blog.milliyet.com.tr/akkuyungs
    10 Aralık '11
    Geri
    ileri
    Kategori
    Fizik
    Okunma Sayısı
    675
    Atom bombasının faydaları
    Fizikte tartışılmaz bir kural vardır. “Pembe camlı gözlük takarsanız her şeyi pembe görürsünüz.”

    Aynı kural hayatta da geçerlidir çünkü fizik zaten hayattır. Gözlüğünüzün camı “pembe” ise dünya’yı “pembe” görürsünüz. Aksine gözlüğünüzün camı “kara” ise Dünyayı bu sefer de “kara” görürsünüz.

    Bizlerin gözüne her zaman bir takım renklerde gözlük takıp, Dünya’yı onların istediği renkte görmemizi isteyen birçok kişi olacaktır. Marifet, Dünya’yı onların taktığı gözlükle değil, kendi gözümüzle doğal renginde görebilmemizdir.

    Modern çağın en kara camlı gözlüğü nükleer teknolojide her zaman karşımıza çıkmaktadır.

    Kendileri nükleer teknolojinin her türlü imkanından gani gani yararlananlar ama başkaları da bundan pay istemeye heveslenince, ilk iş olarak heveslenenin gözüne kapkara bir gözlük takıverirler. Sonra da “Bak nükleer teknoloji ne kadar kara. Sen sakın buna heveslenme.” diye nasihat verirler.

    Nükleer teknolojinin iki ana kolundan biri enerji üretimi ise diğer ana kolu, çoğu radyasyon yayabilen elementler olan radyoizotopların üretimidir. Radyoizotoplar ise atom bombasından tutun da, hastalıkların tedavisine kadar çok geniş bir alanda kullanılmaktadır.

    Radyoizotopların kullanıldığı alanlar diğer yazılarda detaylı olarak anlatıldığı için, bu yazıda özellikle “atom bombasını” irdelemekte yarar görmekteyiz.

    Öncelikle şunu net bir şekilde belirleyelim. Atom bombası, diğer bütün silahlar gibi insan öldürmek için yapılır. Birçok gelişmiş ülke, fabrikalarında ürettiği milyonlarca silahı satıp para kazanırken gıkımız çıkmaz, gözümüze taktıkları “pembe gözlükler” sayesinde bu silahları çocukların oynadığı “su tabancası” ile eşdeğer görürüz de, sıra atom bombasına gelince hemen gözümüze bir “kara gözlük” takıverirler.

    Atom bombasının etkisini daha net görebilmek için I. Ve II. Dünya savaşlarının sonuçlarını çok iyi incelemek gerekir.

    Kısaca bir göz atarsak 1. Dünya savaşı sonucunda Almanya, Rusya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı imparatorlukları tarihten silinmiştir. Bazı kaynaklara göre 20 milyonu cephede (8 milyon ölü + 10 milyon kayıp + 2 milyon hastanelerde sonradan ölen) , 30 milyon kadarı da cephe gerisinde (ÇOĞU SiViL HALK) olmak üzere yaklaşık 50 milyon, bazı kaynaklara göre daha da fazla insanın canına mal olan bu büyük savaş, dördüncü yılın sonlarında doğru savaşa giren Amerika Birleşik Devletlerinin üstün askeri gücü “EN ÇOK ADAM ÖLDÜREBiLME YETENEĞi” sayesinde dört yılda bitebilmiştir.

    2. Dünya savaşı ise 100 milyondan fazla askerin katıldığı ve altıncı yılın sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nin Japonya’ya attığı iki atom bombası ile ancak durdurulabilen insanlık tarihinin en büyük savaşı 70 milyondan fazla insanın (25 MiLYONU ASKER, KALAN 45 MiLYONU SiViL) canına mal olmuştur. Bu savaşta da yine sonradan savaşa giren Amerika Birleşik Devletlerinin üstün askeri gücü “EN ÇOK ADAM ÖLDÜREBiLME YETENEĞi” savaşın bitirilmesinde önemli rol oynamıştır.

    iki dünya savaşının ortak yanları muhteşem sayıda insan ölümüne yol açmaları ve birçok devletin parçalanması iken, farklı yönleri de vardır.

    Birinci Dünya Savaşı sonucunda Avusturya-Macaristan, Rusya, Almanya ve Osmanlı imparatorlukları parçalanmıştır.

    ikinci Dünya Savaşı sonucunda Almanya, Sovyetler Birliği, Çin ve Japon en büyük darbeyi yemiş, ama ne hikmetse kısa süre sonra Sovyetler Birliği dünyanın ikinci süper gücü olurken, Japonya Dünya’nın ikinci büyük ekonomisine, Çin Dünya’nın üçüncü büyük ekonomisine sahip olmuş; Almanya, Avrupa’nın birinci Dünya’nın dördüncü ekonomisine sahip ülkeleri haline gelebilmiştir.

    işte buradan bakınca “ATOM BOMBALARININ FAYDALARI” ortaya çıkmaktadır. Sovyetler Birliği ve Çin’in kısa sürede ayağa kalkabilmelerinin altında yatan gerçeklerden biri zengin doğal kaynaklar ve gerekenden fazla olan nüfus sayılabilirken Almanya ve Japonya’nın ne yeterince doğal kaynakları ne de gerekenden fazla nüfusları vardı. Onların elindeki tek imkanları ülke savunmasına ayırmak zorunda kalmadıkları kaynaklarıydı, bir de çalışkanlıkları.

    Bilindiği gibi ikinci Dünya Savaşını kaybeden diğer ülkelerden farklı olarak Almanya ve Japonya’nın ordu kurması yasaklandı. Her iki ülkeye sadece merasim ordusu kurmak izini verildiği için, her iki ülke “savaşan ordu” için harcamaları gereken gelirleri ekonomi ve gelişme için harcayabildiler.

    Zamanında yetkililerimizin “üç-beş kıçı kırık eşkıya” diye tanımladığı ama otuz yıldır söküp atamadığımız PKK ile olan savaşta harcanan mali değer kaybımızın bir trilyonu geçtiğini söylersek, savunmaya giden paranın değeri daha iyi anlaşılabilecektir.

    Burada şimdi “kara gözlükleri” çıkarıp olaylara çıplak gözle bakmayı deneyelim ve kendimize şu soruyu soralım. “ABD JAPONYA’YA iKi ATOM BOMBASI ATTIĞINDA NE OLDU? EĞER, ABD JAPONYA’YA iKi ATOM BOMBASI ATMASAYDI NE OLURDU?”

    1:Japonya’ya atılan iki atom bombasının patladığı anda yaklaşık 70 bin, daha sonrasında da 20 bin kişi öldü. ilk anda ölen 90 bin kişiye çok sonradan öldüğü varsayılan 10 bin kişiye de eklerse, toplam kayıp sayısı 100 bini bulmaktadır.

    2:Tüm savaş süresince nükleer olmayan tüm silahlarla öldürülen insan sayısının 70 milyondan fazla olduğu bu büyük savaşı bitiren iki atom bombası atılınca 100 bin kişi öldü ama eğer atılmasaydı savaş bitmeyecek ve 70 milyon ölüye bir o kadar daha eklenecekti.

    3:Ülkeleri yıkıp parçalayan büyük savaştan yenik çıkan dört devletten biri dünyanın ikinci süper gücü olurken, diğerleri sırayla ikinci, üçüncü ve dördüncü büyük ekonomilerine sahip olabilmişlerse, bunu “JAPONYA’YA ATILAN iKi ATOM BOMBASINA” borçludurlar diyebiliriz çünkü bu bombalar sayesinde biten savaş sürmüş olsaydı bu ülkelerin hiçbiri yeryüzünde var olmaya devam edemeyeceklerdi.

    4:ikinci Dünya Savaşından günümüze kadar geçen sürede Üçüncü Dünya savaşının çıkmasına gerekçe olabilecek birçok gelişme olmasına rağmen böyle yıkıcı bir savaşa girişilmemesinin tek nedeni, birçok ülkenin elinde nükleer silahların olmasıdır diyebiliriz. Her ülke, elindeki nükleer silahı komşusuna attığında kendisinin de zarar görebileceğini bilmekte ve filmlerde anlatıldığı gibi azıcık canı yanan her ülke hemen nükleer silahlarını cepheye sürememektedir.

    5:Bölgemize bakarsak, nükleer silahları olduğunu “ne inkar ne de kabul eden” israil’in, çevresindeki tüm ülkelerin düşmanlığına rağmen neden korkusuzca davrandığını anlayabiliriz çünkü komşu ülkelerin hepsi “Müslüman Ülkeler”dir ve “Müslüman Ülkelere” nükleer silahlar yasaktır. “Yasaklayanlar kimler?” diyenler için; yasaklayanlar “nükleer silahlara sahip olan ülkelerdir” dersek konu daha net anlaşılabilir.

    Sonuç olarak; nasıl ki bir organımız hasta olduğunda, hayatta kalabilmemiz için hekimler o hasta organı önce tedavi etmeyi deniyorlar, tedavi edemediklerinde ise hasta organı kesip çıkarıyorlarsa (o organı öldürüyorlar) ve biz de hayatta kalabilmek için bu operasyona razı oluyorsak, ülkeler de; benzer şekilde ülkelerinin hayatta kalabilmesi için belli bir nüfusun ölmesine razı olmak zorundalar.

    Bu yazıya hemen “atom bombası ile ölen 100 bin sivilin günahı neydi?” diye itiraz edebilenler her zaman olabilecektir. Bunu soranlara biz de şöyle soralım “Atom bombası atılmadan önce ölen 25 milyon askeri hadi anladık diyelim (kaldı ki; ülkesine ihanet edenler hariç hiçbir kimsenin ölmesi hiçbir zaman haklı olamaz) , 45 milyon sivilin günahı neydi? O iki atom bombası savaşın sonunda değil de başında atılsaydı da, 70 milyon yerine sadece 100 bin kişiyle kurtulsak daha iyi olmaz mıydı?
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +1
    öyle bir nefes alalım ki bebeğim!
    nefeslerimiz senkronize olsun
    derin nefes çek bebeğim!
    bu aldığımız son nefes olsun

    peçetem bitti bebeğim!
    zütümde küçük tak kırıntısı
    yüreğimde yürek sıkıntısı
    sensiz geçen son gecem olsun

    sonsuz karanlıktayım
    çişim geldi, biraz da acıktım
    amk ya, zaten şişmanım
    sensiz son acıkmam olsun

    astral seyahat yapmayı öğreneceğim
    rüyanda gelip seni düzeceğim
    olmazsa seni kaçıracağım
    sensiz bu son seyahatim olsun
    ···
  3. 3.
    0
    c++ overload cout operator
    ···
  4. 4.
    0
    http://cdvardvdvar.com/
    ···
  5. 5.
    0
    http://youtu.be/6N8kTzmf1nM
    ···
  6. 6.
    0
    stocking policy
    ···
  7. 7.
    0
    lan ne yapıcam bu halde düzgün bi çözüm yolu söyleyn mk
    ···
  8. 8.
    0
    http://videonuz.ensonhabe...apan-kadinin-kolu-kirildi
    ···
  9. 9.
    0
    Macroheart : Fr1ederg062

    :)
    ···
  10. 10.
    0
    torent link warmış amk
    ···
  11. 11.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=3JcmQONgXJM
    ···
  12. 12.
    0
    boş çıktı - tekrar deneyiniz
    ···
  13. 13.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=zmbw8OycJrE
    ···
  14. 14.
    0
    hamile kangala tecavüz eden adam serbest
    ···
  15. 15.
    0
    Zamanımızdaki insanı ve fosilleşmiş insan iskeletlerini sistemli, mukayeseli yollarla ve fiziki görünüşlerinin her cephesi ile inceleyen bilim dalı. Bu bilim dalı ile uğraşan kimseye antropolog denir
    Antropoloji, insanı somatik yani beden bakımından ele almıştır. insanın kültür bakımından incelenmesini etnolojiye, geçmişte yaşamış topluluklar açısından incelenmesini ise, tarih öncesi bilimlerine bırakmıştır. insanlar, dil, din, ırk ve kültür bakımından farklı oldukları gibi; renk, kafatası, göz, yüz, burun, dudak, diş, saç ve vücut şekli bakımından ve ayrıca, çekiklik ve göz kapak kıvrımlarına göre de farklılık gösterir.
    Dünyadaki çeşitli ırk ve milletlerin kendilerine has morfolojik yapıları birbirlerinden farklıdır. Hatta biyolojik bakımdan bile (kan grupları gibi) farklılık gösterirler. Bazı millet ve ırklar birbirleriyle karışarak eski özelliklerinden bir kısmını kaybetmişlerdir.
    Antropoloji mütehassıslarından bazıları, eski çağlardan kalma insan iskeletleri ile maymun iskeletleri arasındaki kısmi benzerliğe bakarak, insan ile maymun arasında ırsi bir münasebet kurmağa çalışmışlarsa da, ilmi bir delil ve senet gösterememişler ve nazariyelerini isbat edememişlerdir. Hücredeki DNA moleküllerinin yapısı, gösterdiği faaliyetler, mesela, bir insanın parmak izinden göz rengine, sesinden saçına kadar bütün bilgilerin DNA’larda; bir elektronik beyne bilgi kaydeder gibi kodlanmış olmasının anlaşılmış olması, insanın yapısının nazariyeler ile çözülemiyeceğini göstermektedir. iskelet yapısı bakımından insana en çok benzeyen hayvanın maymun olduğu Marifetname’de ve ibn-i Haldun Tarihi mukaddimesinde de yazılıdır. Fakat hiç bir zaman bir türün değişerek, diğer türe dönüşmesi görülmemiştir.
    Hayvanlarda insandaki gibi insani ruh ve aklın bulunmaması, insanla hayvan arasındaki pek çok farkların esasını teşkil etmesine rağmen, materyalist (maddeci, inkarcı) düşünce mensubu bazı felsefecilerin insanın maymundan geldiği nazariyesini (görüşünü) kesin ve isbatlanmış bir gerçek imiş gibi kabul etmeleri ve yoğun propagandaları, ilmi kabul edilmemiş ve her devirde reddedilmiştir. Buradaki incelik; nazariye (görüş) ile hakiki ilim arasındaki farktadır. Nazariye ile ilim ayrı şeylerdir. Nazariyenin ilmi hüviyet kazanabilmesi için, isbat şarttır. Bu güne kadar insanın maymundan veya mevcut maymunların insandan geldiğini ispatlayan hiçbir ilmi delil ortaya konmamıştır. Aksine; ilmi gelişmelerin tamamı, Kur’an-ı kerim’in bütün insanların ilk ceddinin Adem aleyhisselam olduğunu bildiren hükmünü tasdik etmektedir. (Bkz. Darvinizm)
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    0
    Artık [Erenakplt] isimli kullanıcının yazdıklarını görmeyeceksiniz.
    ···
  17. 17.
    0
    Kaieteur Falls
    ···
  18. 18.
    0
    nous allons aller à l'école
    ···
  19. 19.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=0ZDpyZDDbzE
    ···
  20. 20.
    0
    nereye sıçacağız?
    ···