+1
kaptan sevgilisi olmak
18.öncelikle zordur. züt ister, zütünüze güvenmiyorsanız hiç bulaşmayın. güçlü olmalısınız, çünkü ona ihtiyacınız olduğu zor bir durumda o yanınızda ol(a)mayacak. problemlerle tek başına mücadele edebilen bir kadın olmalısınız. çıt kırıldım olmamalısınız.
zütünüze güvenmiyorsunuz bulaşmayın demiştim di mi? malum ülkemizde artık klişeleşmiş mide bulandırıcı bir muhabbet vardır; her limanda bir sevgilisi vardır diye. şimdi çoğunuzun kafasında canlandırdığı kaptan modeli; üzerinde beyaz elbiseleri, ray ban güneş gözlükleri, boynunda dürbünü, havalı havalı gemisini sürüyor, o beyaz elbiseler ile limanlarda çıkıyor orada ki dilberler ile günü gün ediyor falan. bir kere bunları aklınızdan silin eğer sevgiliniz olan kaptan'ın adam gibi adam olduğuna sonuna kadar inanıyorsanız. zaten adam değilse kaptan olmasına da gerek yok size bir şekilde boynuzu takar. neyse konumuza dönelim, mesleğin dışarıdan karizmatik göründüğüne aldanmayın. kimsenin öyle beyaz üniforma ile cirit attığı falan yok. çoğu zaman kirli paslı tulum üzerimizden çıkmıyor. gelişen teknoloji, artan kargo trafiği yüzünden gemiler de eskisi gibi limanlarda da uzun süreler kalmıyor. limanda kalış süresi bırakın günü, saatlerle ölçülüyor artık. bu kaptan beyler de fırsatını bulabilirse(inspection yoksa, burada ben seni idare ederim diğer limanda da sen beni idare edersin diyen bir arkadaşı varsa) o kısıtlı süre içinde dışarı çıkacak ve ilk işi ya o ülkeye ait bir gsm operatörünün sim kartını(bizimkiler çok fena mikiyor) alacak ya da bir uluslararası telefon kartı alıp bir telefon kulübesi arayacak ya da internet kafe arayacak yana döne, niye? çünkü günlerce bazen haftalarca kah iyi havada genellikle fırtınada süren seyrin ardından sizin ile konuşabilmek, sesinizi duymak, binlerce deniz mili mesafe de olsa aranızda msnden de olsa yüzünüzü görebilmek için. bu adamlar günlük maksimum 5-6 saat olan uykularında yatağında ki ikinci yastığa, yastık sizmişcesine sarılıp yatıyorlar. tek eğlence kaynakları olan laptoplarının masaüstünde beraber çekilmiş fotoğrafınız duruyor. kamarasını sizin fotoğraflarınızla süslüyor. size kavuşacağını düşünerek 6 aylık kontratının beşinci ayında "ulan 5 ay oldu amk" demiyor "1 ay kaldı sevgilime kavuşmama" diyor.
sonra bir gün ne oluyor kaptanımız sevgilisine dünya'nın bir ucundan telefon açıyor . kızımızın sesi pek hoş gelmiyor, kaptanımız da kıllanıyor haliyle. biraz eşeleyince kızımız ağzındaki baklayı çıkarıyor;
-ben yapamıyorum, olmuyor böyle ben burada sen denizlerde, bitti.
zütünüz yemiyorsa bulaşmayın diye boşuna demiyorum.
ulan bu adam napsın şimdi. onun yerine kendinize koyun düşünün. adam belki de telefon çeksin diye fırça yemeyi de göze alarak rotayı türkiye'ye yakın çizdi. ne için?
sizin "bitti" demenizi duymak için değildir herhalde. bu adam napacak şimdi, en fazla derdini anlatabileceği kimsenin olmadığı o yüzen hapishanenin* güvertesinden deniz'e bakarak "ömrümü sktin huur çocuğu" der.
denizci adam yalnızdır. o her limanda bir sevgili hikayeleri falan full atmasyon amk.
olanların adlarını da yazıyım size;
elizabeth
emmanuella
michelle
eleni
elif
vs.
yani rahat olun, korkmanızı gerektirecek bir durum yok.*
dipnot: ali kaptan muallaksine de bakmayın en nihayetinde bir dizi karakteri. gerçek hayatta da varsa böylesi, o kaptan değil direk huur çocuğu onu da söyliyim.
Tümünü Göster