/i/Ben

Kendini ifade et !
  1. 1.
    +8 -1
    Canım sıkıldıkça kendi kendime birşeyler yazmak istedim, kimselere gürültü etmeden.

    Siz bakmayın bana, devam edin, uğrarım yanınıza.
    ···
  1. 2.
    0
    Kitaplar sanamı ait panpa
    ···
    1. 1.
      +2
      Evet biraderim, nicki yazdım oraya..
      ···
      1. 1.
        0
        panpa en üsttekini okuduysan eğer bana yollasana lan. şimdi gidip d&r'a 20 lira bayılmayayım. okuduktan sonra geri yollamayanı gibsinler.
        ···
      2. 2.
        +2
        kardeşim ben sana o kitabı en ucuz 7 liraya yollarım kargoyla.. sen de bana geri en az 7 liraya yollarsın.. ikimize toplam maliyet etti mi 14 lira? o kitabı netten zaten 10-15 lira arası alabilirsin..
        ···
  2. 3.
    +2
    Her akşam gibi aynı bu akşam da. Değişen tek şey takvim. Çılgın kalabalıktan uzak, böyle iyi buralar.
    ···
  3. 4.
    0
    bukowski okuyor amerikancı bin seni
    ···
    1. 1.
      +2
      Popülizme kapılıp bukowskiyi yeni öğrenenlerden değilim be olum, adamın 32 tane kitabını bitirdim 3 sene önce, yeminle..
      ···
  4. 5.
    +1
    sabahattin ali okuyor komunist bin seni
    ···
    1. 1.
      +2
      Hoşgeldin başlığıma biraderim. Komünistleri anlamadan ülkü savunulmaz. Önce das kapital'i okuyacaksın, adamların açığını bulacaksın ki, ona göre savunmanı yapacaksın.. Ona göre vereceksin 9 ışık'tan incileri.
      ···
    2. 2.
      0
      Das kapitali okudum kardeşim
      ···
      1. 1.
        +2
        komunist bin seni (: anladınmı bari? yanlış anlama, aşağılamak için söylemiyorum, ekonomiye dair temel bilgisi olmayan bir insan anlayamaz çünkü..
        ···
      2. 2.
        0
        anladım anladımda Türkçüyüm ben komoların görüşlerini öğrenmek için okudum anladım..
        ···
      3. 3.
        +3
        Tutturmuş bir proleterya, başka bir şey bilmiyor karl..
        ···
      4. diğerleri 1
  5. 6.
    0
    bitmedi hala kerane fantezisi amk
    ···
  6. 7.
    +3
    patlat bi portishead, bilen bilir, okuyorsa gülümsemiştir şimdi tıs tıs, uzat ayaklarını evlat. derdin ne. dur lan, hayat daha yeni başlıyor. cebinde paran kalmasa ne yazar veya karnın açsa. Bir paket sigaran var sabahı görecek kadar ve camların var seni gökyüzüne kavuşturan. sokayım gerisine ve sokayım şarapsız gecelere. okul, üniversite, akademik kariyer. ne ara büyüdün de beyaz yakalı adamlar kervanına katılma isteği duydun evlat. bi dur.. sen daha sokakta taso oynamaya doyamadın. hemen acele etme. zaten bir kaç yıla her gün o berbat koltukta bütün gün oturmaktan beline ağrılar girecek ve kuvvetle muhtemel bir kadın hayatına girerek o küçücük dünyanı yıkıp geçecek. o zaman cokdagibimdeydi diyemeyeceksin zira karşında her zaman savunma mekanizması olarak timsah gözyaşlarını kullanan bir çift kadın gözü göreceksin ve sen hiçbir zaman ağlayan kadınları üzemezsin ve onlar da her zaman seni gibip atarlar.
    ···
  7. 8.
    +3
    o değil de inci sözlük macerası hayatımda bambaşka bir pencere oldu. bazen gece 12-1 gibi uykum geliyor, gözlerimi açamayacak oluyorum ve acaba biraderlerden biri bişey demişmidir diye bakacak oluyorum. ama her ne hikmetse hiç bir zaman bi arkadaşa bakıp çıkamıyorum üye olduğum günden beri ve her gece sabahı görüyorum, garip ama çekici, farklı. buranın da gizemi bu. elbette bazı sıkıntılarım da var. bunu bir çok yerde dillendirdim. bir defa bile, kimsenin annesine sövmedin sen, kimsenin bacısına sövmedin, onu incitecek bir kelime etmedin cokdagibimdeydi. sen bozma çizgini. ne diyorlardı, iyilik yap denize at. bir gün gibtir olup gittiğinde kimse arkandan kelime etmesin. veya eden biri olursa da biri çıkıp iyi çocuktu lan diyebilsin. yine de güzel burası. üç beş biraderim var, biri kız. biraderler her gün gelen kutusu'na üç beş mesaj bırakırlar sağolsunlar. biri avukat, biri tıpçı, biri hukukçu. sözlüğün aristokrat kesimini toplayıp incimünati mi kursak? belki bir gün.
    ···
  8. 9.
    +3
    eskiden çok özenirdim tek başıma yaşamaya. sessizlik iyi gelecekti hesapta. tam iyiden iyiye değişmeye başladığım zamanlarda işte.. şu gördüğün, mum ışığında kitap okumalar, jagerler, şaraplar klagib müzkler vs. yalnızlık bana iyi gelecekti ve yalnızlığımı paylaşmayacaktım özdemir asaf'tan aldığım tavsiyeyle. ayrıca cemal süreya'da geçen yanına çağırdı. hayat kısa olum dedi, bak, kuşlar uçuyor. ben de öyle yaptım ve kuşları sevdim. çünkü kuşlar özgürdür ve kuşları seversen özgürlüğü sevmiş olursun. kanat çırpmak demek çabalamak demektir çünkü. kanat çırptıkça,çabaladıkça yükselirsin ve insanlar senin yanında küçülürler. sorun şu ki yanımda başka kanat çırpan yok ve ben nedense idealistliğin aşırı dozda olmasının yan etkileriyle karşı karşıyayım. bu da garip. iki ucu taklu değnek.






    ···
  9. 10.
    +4
    Living Colour - Love Rears Its Ugly Head dinliyorum ve buradan noel baba'ya sevgiler. Belki bir gün gitarına eşlik ederim, bende şu an klarnet var, ama fazla gitarın varsa gitarı da ağlatabilirim. Neyse, mesele bu değil. Mesele benim canımın sıkılması ve bu can sıkıntısının kronikleşmesi. Derdin ne cokdagibimdeydi? ergenmisin sen? eşşek kadar adam oldun lan.. albert camus'u düşün, fante'yi düşün, dosto'yu düşün ve kendine gel bin kurusu. o boyası sıvası dökük odalarda yırtık ve sararmış bir kağıdın köşesinde boşluk bulmaya çalışarak bitmek üzere olan kurşun kalemiyle kelimelerini ölümsüzleştiren chinaski'yi düşün. düşün ve kendine gel, zira içtiğin sigaranın da zevki kalmadı ve 7 yıllık zippo çakmağına gaz alamayacak kadar üşengeç olduğun için sigaranı ocaktan yakıyorsun. harbi sopalıksın biraderim.
    ···
  10. 11.
    +3
    John Coltrane- My Favorite Things dinleyelim ve sallanalım beraber moruk. giberim dünyasını ve parasını. Sen Leon değilsin, ki Leon olsan bile eninde sonunda ölüp gideceksin ve arkanda gözü yaşlı bir kız çocuğu bırakacaksın. O yüzden sevme. Düşünüyorum da neden boş bırakmadı beni peder.. Bıraksaydı belki bir gün nobele koşardım lan. Koşmasam bile, orhan pamuk gibi ermeni soykırımını savunmazdım. O nobel akademi'nin duvarlarına siyah spreyle ccc cokdagibimdeydi ccc yazar kaçardım, sahibi gelmeden. Hey sen! Yabancı. Ne okuyorsun yazdıklarımı? Parselledim burayı birader. Tıslayarak gülme ordan. Ruh hastası değilim rahat ol. Sadece canım çok sıkılıyor birader ve kendi halimde takılıyorum işte. Neyse, senden naber? gibtir et lan, o sevmiyordu zaten seni. elin yüzün düzgün daha iyisini bulursun amk daha gençsin, genciz. dur kafamı dağıtma.. ne diyordum? ha, nobel ödülü. saçma sapan yeraltı edebiyatçıları var amerikan beat kuşağından intihal destanları düzerek yazıyorlar ve doğallık yok. verdiler dergide bir köşe, biz mi karalamadık moruk. Ben anlatmadım filozof oldum, düşünceleri yazıya dökeyim belki montaigne'ye rakip olurum. denemeler, denemeler.. zihin gücün zorlanmaya başladımı? satırları anlamakta güçlük çekiyorsan eğer pm at lan bana, sen kimsin çok merak ettim moruk. parolayı veriyorum : anlat bana raskolnikov. kimseye söyleme sakın. bana bu parolayı söyle sadece, o zaman kapılar açılacaktır, seni direk locaya alırım. ciddi diyorum bodyguardlar tanıdık. marche cabaret vardı bi zamanlar kıbrıs şehitleri'nde, orası da iyiydi be. ama carlsberg tuborgu giber. tabi ki giber. carlsberg güzel be olum, ne efesi.. ya bırak... lan olum.. tamam gibtir et gel orta yolu bulalım, alalım birer litre marmara gold..
    ···
  11. 12.
    +2
    Buk'un yaptığı işleri anlatan bir kitabı var Factotum ve filme uyarlandı ve ben onun soundtracklerinden farewell dinliyorum şu an ve gereksiz bir buhran kapladı içimi moruk. dur lan hemen sızlanma. neyse, sol taşşağa bakıyor gözlerim. iyi diyorum iyi, burası böyle iyi cokdagibimdeydi, sen çıkma bu başlıktan. isteyen gelsin seni bulsun. yalnızlık güzeldir, kötü birşey değildir. çünkü yalnız kalmaktan daha kötü şeyler de vardır hayatta, ama genelde bir ömür alır bunun farkına varmak. o zaman da çok geçtir, ve çok geçten daha kötü birşey yoktur hayatta. değil mi hank? evet, evet.. bu son iki cümleyi anlamadın, biliyorum. anlaman için aynı kitapları okumuş olmamız gerekirdi gibtir et. herkesin zevki aynı olamaz biliyorsun. herkesin zevki aynı olsaydı zaten bu dünyanın ne anlamı kalırdı ki. önemli olan insanların karşılıklı şekilde birbirini telafi etmesi derken oha, playlistte sıradaki şarkı Bach - Cello Suite No.1 i-Prelude, amk ben ne ara bunlara bayılır oldum. düşünsene cokdagibimdeydi, bir gün annen ve babanı aldın tatile zütürüyorsun onları. açtın arabanın setinde gümbür gümbür 1812 üvertürünün finalini, baban da arkandan vuruyor şaplağı ensene! ne gülersin ama cokdagibimdeydi.. yoksa gülmezmisin? o anki ruh halime göre değişir, ya da depoyu babamın doldurup doldurmadığına göre. bi evin bi oğlu olmak o kadar da güzel değil. bizimkiler trilyoner olsaydı belki güzel gelebilirdi gerçi, bilmiyorum. neyse mevzu bu değil, nerde kalmıştık? ha, nobel.. kaç koldan yürüyorum bilmiyorum ve kafam da güzel değil inan bana, yaratıcı bir adam da değilim görüyorsun, bu kısır döngü sadece benim saçmalarımdan ibaret ve kafanı darma duman ettiysem kusuruma bakma. o değil de çok merak ediyorum bu satırları benden başka okuyan olacakmı. ya da okuması önemli değil, benimle aynı ruh haline bürünebilecekmi? günlük hayat rutinlerinden sıkılmış bir avuç insanız işte burada. beyaz yakalı gömlek akşam eve geldiğimde sararmış. bordo püsküllüler ise parlıyor, işte bu güzel bebeğim. fazla umursamıyorum lan, cidden. berbere gidip yanlar kısa, üstler uzun diyerek trende kapılasım var. cono olasım var. hey sen, bu satırları okuyorsan eğer Dave Brubeck - Take Five dinle panpa, benden ve parolayı unutma.
    ···
  12. 13.
    +3
    Bak şimdi ne yapıyoruz. Hemen aç, Horace Silver - Song for My Father. Ve başla okumaya.

    Havanın yağmurlu olması kimine göre güzel kimine göre ise berbattır evet bunu biliyoruz. Bilmediğimiz şey ise yağmur damlalarına dokunabilmek. Yağmur damlalarına dokunabilmeyi öğrendiğimizde öğrendiğimizde anlarız anca karşımızdakini. Bak güzel kardeşim, bak sevgili bacım. Madem inci sözlükteyiz, işe cinsel açıdan bakalım. ciksapalite önemlimidir, evet önemlidir. ama önemli olan bunu yağmurla buluşturabilmektir. bak küçüğüm, düşün ki hatununla sinemaya gittin veya yemeğe çıkarttın onu akıllı uslu. e arabamız yok haliyle, taksi veya belediye otobüsüyle dönüyorsunuz eve. havanın yağmurlu olduğunu hesaba kat. ama hesaba katmadığın bir şey var! amerikan filmi içerisinde değilsin, türkiyenin herhangi bir ilinin tuhaf bir mahallesine kızı evine bırakmaya gidiyorsun. o kız seni evine kahve içmeye çağırıyorsa bil ki üşüdüğün içindir, ciks için değil. ona sadece ufak bir öpücük kondur. bı öpücüğü burnunun ortasına veya alnına kondurman bence onu etkiler evlat, ver arkanı dönerek git. olum herşeye ciks gözüyle bakmayın. sizin bilmediğiniz birşey var o da şu, ki bu şey ciksten daha önemlidir, önemli olan ciks yaparken karşınızdaki hatunun/erkeğin zevk vermesi değil ki, önemli olan ciksten sonra da onun zevk vermesi. yatakta birer sigara tüttüremiyorsan veya bir battaniyenin altına girip eski bir yeşilçam filmine dalamıyorsan ne anlamı var bu hengamelerin. o zaman git alexis izle, stoya izle, aynı hesap. umarım bunu bir gün anlarsınız be olum. çok garip yaratıklarız lan. ben şahsen bahar aylarında aşık olmam, bahar ayları kötüdür amk. güneş yeni doğuyordur ve kız farklı güzel görünür, olmaz. onu vücut hatlarının belirgin olmadığı, kalın kıyafet giydiği zamanlarını bulun ve o zaman sevin, kışın mesela. ya da bir erkeği yazın sevmeyin kızlar. sixpack veya adonis ise derdiniz, orası elbette ayrıdır. yazın sevmeyin bir adamı. kışın sevin. vay dıbına koyayım.
    ···
  13. 14.
    +3
    Johannes Brahms - Hungarian Dance No. 5 dinleyip de bi tuhaf hissetmeyen insan evladının cibiliyetini gibme isteğimle başlarken söze, benim bu dünyanın devr-i devranı ve izzet-i nefsi ile ilşki içerisinde olduğumu da belirtmek isterim. Oh be. Yazmak çok güzel. Yazmak bir rehabilite ve ben klavyeyi arşınladıkça rahatlıyorum kusuyorum öfkemi. dıbına koyayım popülist edebi kesimlerin. dıbına koyayım sigara zammının ve dıbına koyayım benim rakının 90 lira olmasının ve you shot me right in the face with a shotgun. bir zamanlar snoop dogg dinlerdim. gin and juice, still dre parçalarıyla patlamıştı iyice ama still dre'den sonra bozdu. bu para insanı nasıl da değiştiriyor. alpay erdem esintileriyle anlatmam gerekirse.. parayı bulan insanın biraz zütünün çeperi genişlemiş, hani yanaklarına sonradan gelen bir kırmızılığın fakirliği gözlerine yansımış. saçının kenarlarında tek tük kırlar var o huur çocuğunun ve ömründe kitap nedir görmemiş müzik nedir bilmemiş dudak nedir öpmemiş. anca bmw alsın mercedes alsın gezsin kordonda amın evladı. senin ben cibiliyetini sarkmış göbeğini kahverengi kundurularını gibeyim. vay ben senin matrix gözlüklerinin dıbına koyayım. çıktığın yeri tekmeleyeyim, doğurtan ebeye intihar saldırısı düzenleyeyim. oh be. yazıyorum ulan yazıyorum ve rahatlıyorum. çok mutluyum çok. ordan baktığında dalga geçtiğimi sanıyorsun belki, ama inan şu an çok mutluyum biraderim. yazmayı seviyorum. evet belki bu sonsuza kadar sürmeyecek ama bu sonsuz kavramı sana ve bana göre farklı anlamlar içerir. benimiçin sonsuzluk, cunda'da rakı içerken bakabilmektir belki bir çift göze? bunu bilemezsin. yok ulan, romantik bir adam değilim. ağzıma geleni söylerim, kasmam öyle. doğallık iyidir, bir yere kadar. sokakta dal taşşak gezecek kadar da doğal olma. o değil de sokakta iki kedi çiftleşiyor dıbına koyayım ya. ulan kediler bile çiftleşiyor. neysei mevzu bu değil.. nerde kalmıştık? ha.. nobel. ama dur, önce şunu dinleyelim moruk : B.B. King & Bonnie Raitt - Night Life.
    ···
  14. 15.
    +2
    en çok da çocukluğumu özledim. akşam ezanında eve girmeyi felan. sabah tertemiz sokağa giyerken popoma geçirdiğim fubu eşofmanlar, cola turkanın verdiği toplar, cipslerin içinden taso ayıklamalar. salçalı ekmek yapmasını özledim annemin. ramazan pideleri bir daha o zamankiler gibi lezzetli gelmedi bana. bi de meybuzlar yüzünden kaç kere kustum sokaklara. bigibletimin jantına taktığım süsler de gelmedi değil, aklıma. bi de mahallede bir kız vardı tavşan dişli. mavi gözlüydü ve gördüğüm en çirkin mavi gözlü kız olarak tarihe geçti. çok beyazdı be ten rengi, tavuk gibi, o ne öyle. sonradan haberlerini aldım liseye gitmeden evlendirmişler, hamile kalmı. bi an pişmanlık duymadım değil tabi. okul servisini de özledim. sabahları beslenme çantası kokardı. zaten okul servisiyle pek geçinemedim, yetişemezdim pek. kahvaltı yapmaktan da nefret ettim, bunun sebebi ise çocukluğumdan geliyor. hala da yapmam. kahvaltı dediğin kahve sigaradır moruk. kahve içmekten ciğerim soldu. kremasız, şekersiz. oo çok sert evlat, biraz sakin ol, kovboy. napayım dıbına koyayım. ben de böyle mazoşist dünyaya böyle anarşist oldum. beyaz yakalılardan olmak elbette bir çok üniversite mezununun kaderi lakin ben farklı kombinler düşünüyorum. ne bileyim, gömlek askısı, papyon mesela. dar paça keten pantolon ve çorapsız süet kundura. selam ben conoyum. zengin bini değilim ama. iyi lan böyle. hem zengin bini olmanın nesi var ki? adamların parası var yiyorlar, nedir bu kıskançlık. asfalyalarım attı yine, giberim sizi zengin binleri. saçmalıyorsun cokdagibimdeydi, deme öyle, belki iyi çocuktur. hayır efendim değildir. ya sen bi deinle, o iyi, çevresi kötü. onu da giberim çevresini de giberim attırmayın asfalyalarımı işte ulan. ne diyorduk? ha, nobel..



    en çok da çocukluğumu özledim...




    ···
  15. 16.
    +2


    snoopy aklına gelince ağlayan adamım lan ben...




    ···
  16. 17.
    +3


    adama koyuyor işte, ne de çabuk büyüdük...
















    ···
  17. 18.
    +2
    can sıkıntısı iyi bir şey değil. bunu schubert'in op 100 triosunu dinleyerek söylediğim de ayrı bir mevzu. can sıkıntısı bir çok aforizmaya yol açabilir, just like that. her bir daire ayrı karar verir ve içtihadı birleştirme kararları ortaya çıkar.. e bu sosyal hayatta niçin geçerli değildir? aslında geçerli de olabilir, çünkü istisnalar kaideyi bozmaz diye bir mevzu var. E bu danıştay için de geçerli.. Bir dairenin vereceği aksi hüküm içtihat kararını bozmuyor. OHA ! aynştayn was here. çılgın profesör geliyor açılın mal asistanlar. ne diyordum? ha.. nobel. yok lan, can sıkıntısı. can sıkıntısı böyle tespitler yapmama yol açabiliyor. ayrıca kafam da çalışıyor, yalnız değilim burda, anladım, öyle de bir zekiyimdir. farkındamısınız beyler, bunun ne denli büyük bir çılgınlık olduğunu. gregor samsa bile yaşamadı benim şu anki ızdırabımı. prens lev nikolayeviç mişkin kadar ahmak da değilim, ayrıca onun bir nastasya filipovnası var, mişkin'in hayatını giben. klagib bir kadın, üzerine düşeni yapmış. akıyorum ulan, akıyorum. montaigne denemiş olmamış, ben yaptım, olacak.
    ···
  18. 19.
    +1
    Her zaman verilecek bir cevabım vardır.
    ···
  19. 20.
    +2
    Bir çok insan sorgulamıştır hayatı elbette. Neden, neden neden... Ardı arkası kesilmeyen sorular gelir fakat söz konusu verilecek bir cevap olduğunda orda basireti bağlanır insanın. Susar, dili damağı kurur ve konuşamaz. Bu sorgulamalar genellikle insanın başına kötü ya da çok kötü olaylar geldiğinde ortaya çıkar. Tabi buradaki kötü kavramı her insan için farklılık gösterebilir. Yaşa göre de değişebilir, maddi duruma göre de değişebilir, toplumsal statüye göre de. Bir ilkokul öğrencisinin başına gelebilecek en kötü şey nedir? Hayalini kurduğu kırmızı bigibleti babasının almaması mı? Lise öğrencisi mesela. Takdiri bir puanla kaçırması mı? Muhtemelen aşık olduğu kız tarafından reddedilmektir. Ya da mezuniyet gecesinde hiç sevmediğin kızla aynı elbiseyi giymiş olmaktır. Üniversite öğrencisinin durumu biraz daha karışık. Bütünlemelere kalmak, yaz okuluna kalmak, mezun olamamak, 2.00 ortalamayı tutturamamak. Dışarıdan bakan her insanın yapacağı genellemeler bunlar, ne zaman mezun olduk liseden? Ne zaman attık kepleri üniversitede? Sorun da tam burada başlıyor işte. Bir şeyleri arkamızda bıraktığımız zaman unutuyoruz geçmişte yaşadığımız duyguları. Hak vermiyoruz kimseye, dinlemiyoruz bile. Günümüzde var olan bir algıya göre benim zamanımda falanca filancaydı, çok zorluklar çektik vs vs... diye kurulan bir cümle öbeği var, duydunuzmu hiç? Ben inanmıyorum bu cümlelere. Şu an 2015'teyiz, benimle aynı koşullarda aynı şartları yaşayan bir başka insan daha yok, olamaz da zaten. Adımı bilmekle beni tanımış olmuyorsunuz, hayat hikayemi biliyormusunuz? En sevdiğim yemeği, en sevdiğim yazarı biliyormusunuz? Hangi tür şarkılar dinlerim, ayakkabımın bağcığını nasıl bağlarım, kahvemi nasıl severim? Tüm bu sorulara verilen cevaplar farklıdır. Ben ufak tefek şeylerle mutlu olurum ve o ufak tefek şeylerle karşılaşırsam eğer, karşımda aşamayacağım bir engel yoktur. Bilfiil 6 yıldır her gün sahafların olduğu bir siteyi karıştırır ve aradığım kitapların gelip gelmediğine bakarım. Eğer bulursam, bu benim için büyük bir mutluluk olur. Bakın size ufak tefek bir örnek. Bana aradığım kitabı verin, kaliteli bir takım elbise yerine aradığım kitabı verin bana. Ya da gece sigaram bittiğinde bana çekmecede yedek bir paket olduğunu söyleyin. Var mı bundan daha güzel bir mutluluk allah aşkına? içinizden geçiriyorsunuzdur muhtemelen bu adam nasıl bir ruh hastası, kime çattık diye. Yapmayın ama, merak etmeyin kimse duymuyor şu an sizi, evinizi arabanızı düşünmeyin şu an, en son ne zaman gerçekten mutlu oldunuz? Mutlu olmak kavramı sizin için ne ifade ediyor bunu sorgulayın. Mutlu olun.
    Tümünü Göster
    ···