1. 351.
    0
    aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen Buket’le hiç konuşmamıştık. kendi duygularımı telkinlemiş öfkemi içimde yenmeyi artık öğrenmiştim. merak da ediyordum onu, özlemiştim de.
    hayatımı asıl şimdi düzene koymuştum. babamla aramız her gün daha da düzelmişti. birkaç kez dayımı misafir etmiştik. arkadaşlarımı da tanıştırmıştım babamla, bir iki sefer davet etmiştik onları.

    Buket’le son bulan bu iletişimimiz çocukça olmuştu. kırmıştık birbirimizi. okuluna gittim, aradım onu ‘şuradayım gel’ diye.
    beni gördüğüne mutlu olmuştu, ben de onu gördüğüme aynı şekilde.. gün boyu birlikteydik. hiçbir şey olmamış gibi alışveriş yaptık o gün. araba kullandığımı görünce çok şaşırmış takılmıştı bana.

    insanın yıllar geçirdiği arkadaşı hiç eskimiyormuş- diye düşünüyordum… akşam bir yerde oturduk, bir iki bi şeyler içerken konuştuk uzun uzun görüşmediğimiz zamanları. dedikodu yaparken saatleri devirmiştik.
    ···
  2. 352.
    0
    Buket huzurlu ama kafası karışık görünüyordu. bi çocuğa karşı olan hisleri hoşlantıyı geçmiş, aşka doğru yönelmiş. onu anlatıyordu bana, nasıl biri olduğunu sormuştum. anlatıyordu;

    ‘1.80 boylarında, kumral, saçları alnının bitimine kadar neredeyse. ince burunlu, elmacık kemikleri ve çenesi çok hoş gözüküyor. bi görsen, görünüşünden ve fiziğinden kaynaklanmayan ayrı bi çekiciliği var çocuğun. aynı bölümdeymişiz ama okula pek uğramıyormuş daha önceleri. artık sık geliyor. tesadüfen bile tanışmadık. bi gün öylesine selam verdi ben de anlamadım ne olduğunu kızım. bir iki kez yemeği birlikte yedik okulda kahve içtik. öylesine boş muhabbet ettik ama ses tonunun yavaşlığı bile cezp ediyor insanı. sadece ayak üstü konuşmamız var anlayamıyorum bi türlü hoşlanıyor mu hoşlanmıyor mu. bir de çok konuşkan bir şey değil. sanki hep düşündüğü bi şey varmış gibime geliyor’ diyordu.
    ···
  3. 353.
    0
    o bütün bunları anlatırken, iti an çomağı hazırla- ya da iyi insan lafının üzerine gelir deyimiyle, kapının önünden geçtiğini gördü çocuğun. ama çocuk kapıya doğru yönelmişti. ben de merakımdan bakıyordum Buket’in ağzını sulandıran çocuğun kim olduğuna. kız heyecanlandı, el sallayıp zıplayacak ben buradayım diye neredeyse.

    girdi çocuk kapıdan. ağzım açık kalmıştı, bu benim pgibologumun dengesiz ürkütücü o solgun yüzlü hastasıydı. sizin ‘mor çocuk’…

    Buket’in anlam veremediği hoşlanıp hoşlanmama konusu değildi benim anlam veremediğim. bu tesadüf müydü yani? geldi, oturdu masamıza. Buket ‘görüşemiyoruz yaa’ cilvelerindeydi ama bu sefer ben bakakalmıştım çocuğa.

    elini uzattı. Buket’e bakarak arkadaşın öyle degil mi dedi, yine bana döndü ve Oğuz. dedi.
    tokalaştık, memnun olduk faslı geçti.. bir şey sorabilir miyim? dedim, xxx pgibologunun hastası mıydınız, benzetiyor muyum acaba?
    ···
  4. 354.
    0
    ‘evet hastasıydım benzetmiyorsun’ dedi. ‘iyi görünüyorsun’ demiştim boş bulunup. teşekkür etti.
    ama gerçekten iyi görünüyordu. sorunu her neydi bilmiyorum ama kendini toparlamışa benziyordu. saç ve sakalı bakımlıydı ve göz altlarındaki morluk kaybolmuştu.
    yüzünü de görünüşünü de unutmamıştım çünkü hayli ürkmüş ve meraklanmıştım halinden.

    Buket duruma şaşırmıştı ‘aa işte dünya küçük canım’ muhabbeti yapıyor, Oğuz’a doğru kaykılıyordu. ama duruma en çok şaşıran bendim. böyle bi tesadüfün nasıl olabildiğini düşünüyordum. Oğuz’a baktığım da ise onda herhangi bir şaşırma mimiği olmamıştı.

    Buket sürekli okul ve derslerle ilgili konular açıyor, bölümlerimizden, seminerlerden söz ediyor, Oğuz’u yakalayabilmişken muhabbeti ilerletmeyi hedefliyordu. hevesli ve heyecanlı tavırlarını kontrol altına alsa daha iyi olacaktı ama... istediği aradığı aşkı bulabileceğini düşünüyordu.

    her ne sorulursa sorulsun, Oğuz sürekli bana bakıyordu. Buket konuşurken gözleri benim üzerime oluyor, Buket lafını bitirdiği anda bana yöneliyordu. göz teması kurarken yüzümü incelediğini de görüyordum. ben konuşurken bile ürküyordum onun böyle bakmasından. o pek konuşmuyor, konuşması gerektiğinde kısa cümlelerle lafını bitiriyor, Buket’in her söylediği şeye de bir kulp buluyordu
    ···
  5. 355.
    0
    bu durumun böyle oluşu beni tedirgin etmişti. Buket Oğuz’un hep bana baktığını fark etmiş, durumdan rahatsız olmuş gibi gözüküyordu. Buket’i de böyle hevesli görüşümden sonra çocuğun beni incelemesi bana kendimi kötü hissettirmişti.
    çok geçmeden ‘benim evde işlerim var, kalksam iyi olacak’ gibi bi cümleyle kalkmak istedim.
    Oğuz ‘daha yeni oturdum ben masanıza, acelen yoksa otur muhabbet ediyoruz işte’ dedi
    Buket bana fırsat vermeden ‘işim var diyor kız, git canım sen bugün yeterinde oyaladım seni’ demişti. iyi de yapmıştı, beni cevaplandırmaktan kurtarmıştı o an. bukete bakarak görüşürüz dedim, Oğuz ise elini uzattı ‘memnun oldum’ diyerek. tokalaşırken elime bakmıştı. ayrıldım yanlarından.
    ···
  6. 356.
    0
    eve döndüm, yemekleri ve temizliği ben hallediyordum artık evde. babamla yaşamak ikimize de keyif verir hale gelmişti. yemek ve temizlik işlerini işe ilerde tek yaşarsam ya da evlenirsem ihtiyacım olur diye üstlenmiştim.

    Buket aramıştı beni. benden sonra çok oturmadıklarını, onların da kalktıklarını söyledi. Oğuz’un Buket’ten hoşlanmadığı ortadaydı. ama buketin hala inancı var gibi görünüyordu.
    pgibolog tedavisi gördüğünü bile masada ben sorunca öğrenmişti. telefonda sordu bana neden gidiyordu diye, bilmediğimi birkaç kez karşılaştığımızı ve bana duraksayıp baktığını söyledim ona.
    hayli bozulmuşa benziyordu. ama benim hatam ya da sorunum değildi ki bu. yanlarında bile durmaya devam etmek istememiştim.

    iki-üç gün sonra, pgibologumdan randevu alarak yanına gittim.
    Buket’le görüştüğümüzü ve aramızı düzelttiğimizi anlattım. buna sevinmişti, birbirimize yardımcı olduğumuza inanıyordu. bir de öfkemin geçtiğini görmeyi her zaman taktir etmişti.
    ‘huzursuz gördüm seni’ dedi
    - birkaç gün önce burada karşılaştığımız hastanızla tanıştım
    + anlamadım
    - Oğuz ile
    + nasıl tanıştınız, nerede gördün ki
    - Buket’le okuluna yakın bir yerde oturuyorduk. Oğuz gördü dışarıdan yanımıza geldi. Buket’le aynı bölümdelermiş ama oğuz önceden okula gitmiyormuş pek. arkadaşlarmış şimdi. ‘tesadüfen tanıştık yani’ ama Buket ondan çok hoşlanıyor, aralarında bir şeyler olabileceğini düşünüyor
    + olabiliyor böyle şeyler
    - iyi gördüm ama onu toparlamışa benziyordu
    + herkes zamanla toparlar
    - doğru söylüyorsunuz
    + babanla aranız nasıl, neler yapıyorsunuz
    - huzursuz göründüğümü sormuştunuz ama şimdi babamı soruyorsunuz
    + bi an aklımdan çıkmış özür dilerim ben de dalgınım bugün sanırım. evet küçük hanım, neye takıldı kafanız
    - Oğuz masadayken sıradan şeyler konuştuk ama öylesine bi tanışma diyemeyiz. beni her gördüğünde öyle bakıyor ki, merak etmekten ve korkma hissinden başka bir şey düşünemiyorum. üstelik Buket de rahatsız oldu. ondan hoşlanıyor ama çocuk ben masadan ayrıldığımda oturmamış bile kızla.
    + neden bakışlarına takıldın anlamadım küçük hanım, sorunları olan insanlar tuhaftırlar yine mi unuttun. belki sen de ona tuhaf gözüküyorsundur. bilemeyiz ki, Buket ile arkadaş olduklarını sen söyledin, arkadaş gibi görüyor demek ki. fazla önemsememiş misin sen bu konuyu. Oğuz yalnızca benim bir hastam, durumu iyiye gitse de netice de hala sorunları var, senin de olduğu gibi..
    - Buket’e bakmıyordu bile. üstelik yalnızca bana bakarken dikleşiyordu bakışları. bunu anlayabiliyorum. ama haklısınız bu söylediklerinizde. bana öyle geliyordur belki…
    Tümünü Göster
    ···
  7. 357.
    0
    diye devam etti o seans. çok geçmeden pgibologum yine konuyu değiştirmişti.
    pgibologum benden bir şeyler saklıyordu artık emindim. üzerini örtmeye çalışıyordu sanki Oğuz konusunun. tanıştığımızı söylediğimde ise şaşkınlıktan daha ziyade, normal karşılar bir tavrı vardı sakin görünmeye çalışmıştı.

    ama emin olduğum bir şey daha vardı. o da pgibologumdan bana herhangi bi bilgi çıkmayacağı.. oysa ben yalnızca merak ediyordum. tanışmış olmamız bir gariplikken, Oğuz’un üzerimdeki baskın bakışları ayrı bir gariplik doğurmuştu.

    dahası Buket ondan hoşlanırken, beni tanıştırdığına pişman olmuştu kız. ve bir şey daha vardı, Buket tanıştırmamıştı bizi aslında. Oğuz oradan geçiyordu, ya da kafeye tek gelecekti bizi görünce yanımıza gelmişti…

    sorular niyeyse aklımda dönüp duruyor, huzursuzluğumu dizginlemekte güçlük çekiyordum.
    paranoyakça düşünüyordum hatta. sanki her yerde her durumda izleniyormuşum gibime geliyordu.

    birkaç gün sonra Nuray aradı beni.
    ···
  8. 358.
    0
    Nuray’ın telefonunu açar açmaz ‘kızım nerelerdesin sen’ diyerek dert yanmaya başladı.
    ‘uzun zamandır görüşemedik, okulda da az karşılaşıyoruz vefasız oldun he, bir sorun mu var’ diyordu.
    bir sorunun olmadığını, derslere ve eve ağırlık verdiğimi, yemeklerimin çok lezzetli hale geldiğini anlattım. ‘ev hanımı olur senden bir gün de bize yaparsın artık’ diye takılıyordu bana, gülüşüyorduk. onun yurdundan benim düzenimden biraz söz edince, bu akşam için dışarı çıkma teklifi yaptı. özlediğini, vakit geçirmek istediğini, bizimkilerin de sürekli benden söz edip beni sorduğunu söyledi.

    bir de ekledi : ‘Caner seninle biraz konuşup senden özür dilemek istiyor. gel işte biz de çok özledik hem seni. sıkılırsan tutmam çok söz kalkarsın’ dedi.
    hepsi arkadaşımdı benim sonuçta. Caner’le arkadaşlığımı da son vermemiştim, sadece Buket’e olan sarkıntılığından sonra aramız hiç çok iyi olmamıştı. yani bu teklifi kabul etmemem için bir şey gözükmüyordu ortada.

    akşam gittim oldukları kafe/bar’a. daha önceden hepimizin akşamları gittiğimiz yerdi. özlediğimi hissettim o sorumsuz halimizi.
    ···
  9. 359.
    0
    “insan dengeyi tutturamayıp iki uç noktada sık sık gidip geldiğinde, ortada bir yerde olmayı beceremiyor. ya da bunu yapabilmek çok zaman alıyor.
    ya en kötüde, ya en iyide olmak… ikisinin de sağlıklı olmadığını anlamam beni çok zedeledi. arada kalmak olabilecek ihtimallerin en berbatı.
    en kötüde, insan insanlığını unutuyor, amaçsızlaşıp ne yaptığı belli olmadan yaşamanın bir şey kazandırmayacağını, boş olduğunu anlayınca da;
    en iyide olmayı seçiyor. en iyi ise, insana yine insanlığını unutturuyor. robot gibi hep –meliyim –malıyım kipleriyle davranınca yaşamdan, ömürden gidiyor…”

    diye düşünüyordum o sıra… benim daha oturduğum anda sıkıldığımı sandılar ama ben dalmıştım yalnızca. en iyi ve en kötü derken, Oğuz’un aklıma gelişine de anlam verememiştim. bütün bunları aklımda kurarken, led ışıklı tabela gibi yanıp sönüyordu görünüşü zihnimde.
    çünkü meraklanıyordum. onun en iyilerini, en kötülerini, ve şuan nerede olduğunu..

    “çünkü ben ortayı yakalayabilmiştim.
    eğer o hala yakalayamadıysa, dost olabilirdik belki. madem o da sorunluydu, ve dik dik bakıyordu bana. belki yardımım dokunurdu.”
    ···
  10. 360.
    0
    böyle saçma sapan anlarda, alakasız bir şeyi bağlıyordu düşüncelerim Oğuz’a. ama bunun üzerini örtüp dostluğa mı vuruyorum acaba diye yine bir soru sorunca kendime o an, ortama dönmeye karar verdim .

    bizimkilere katıldım.
    Caner’i, Gökhan’ı Nuray’ı ve Filiz’i hayli özlemişim. Gökhan’da olmasa da özellikle Caner’de bir olgunluk görüyordum.
    davranışlarında bir oturaklılık vardı, çok net ayrımını yapabilmiştim uzun zamandır görmediğim için. ya da canı sıkkındı, bilemiyorum.

    bana yöneldi,
    ‘senden bi kez daha özür dilerim. o gün Buket’e yanlış bi davranışta bulunduğum için çok pişman oldum. senin güvenini ve arkadaşlığını kaybettim. uzun zamandır görüşmüyorsun bizimle. dostluğumuzu zedelemek istemezdim. daha da kötüye gitsin istemiyorum aramız. ne düşüneceksin bilmiyorum ama, ben Buket’ten çok hoşlanıyordum geçen zamanda bunu anladım. o ciddiyetsiz karakterde olduğu için ona yakınlaşmanın en kolay yolunu seçmiştim. ama hata olduğunu anladığımda seni de buketi de kızdırmıştım. tekrar özür diliyorum. ergen gibi davrandım ve Buket’le bi kez olsun konuşmak istiyorum. o kızı da kırdım, özür dilemek istiyorum. hatta yeniden arkadaş olabileceğimizi düşünüyorum , şansım varsada daha ilerisi.. lütfen konuşmak istediğimi iletir misin ona. onu en az senin kadar ben de tanıdım, kaybetmek istemem, yeterince zaman geçti zaten üzerinden’
    ···
  11. 361.
    0
    diye konuşmaya başladı. bu tavrı çok hoşuma gitmişti. inanmıştım iyi niyetine. haklıydı kendince, herkes yanlış kararlarda ve davranışlarda bulunabilirdi. buketin ciddiyetsiz oluşu, o gün alkol almış olmamız, canerin yanlış düşünce ve davranışı bu duruma sebebiyet vermişti.
    ama telafi edilebilirdi.
    hoşlantı konusunda ise bir şey düşünememiştim. hala hoşlandığına ihtimal vermediğim için gitmemiştim bu konunun üzerine.

    arkadaşlarımla otururken Buket aradı.
    dışarı çıkmak istedi ama ben zaten dışarda, arkadaşlarımla olduğumu söyledim.
    yarın akşam için söz istedi, tamam dedim ben de. kapatmadan önce ekledi, Oğuz ben sen ve Alper olacağız diye. Alper kim diye sordum, okul arkadaşımız dedi. üstelemedim ama neden dört kişi olduğumuzu mutlaka soracaktım yarın akşam.

    evden aldılar beni. arabayı Oğuz kullanıyordu. daha doğrusu Oğuz arabasıyla gelmişti.
    evin önündeki arabamı gören Oğuz,
    ‘araban güzelmiş. kullanabiliyor musun bari’ diyerek takıldı. ama evin önünde benimkiyle beraber 3 araba vardı. nereden biliyordu benim arabamı…
    onunla ilgili bir şeyi, olduğu an yakalayabiliyordum. daha doğrusu şüphelenip bir cümleye on tane soru üretebilme duruma gelmiştim.
    ···
  12. 362.
    0
    mekana gittiğimizde, Alper ile ben yan yana, Oğuz ile Buket karşımızda yan yana oturuyorlardı. yüksek seste müzik çalıyordu, karanlıkla loş aydınlatmanın arasında kalmıştı ortam. yüksek seste müziğin çalışı, Alper’in bir şey söyleyecekken dibime giriyor olmasına fırsat veriyordu.
    bu durum beni rahatsız etmişti.
    Oğuz yine Buket’le konuşurken bile sürekli bana bakıyor, Alper’in dibime girdiğini gördüğünde hemen bizi de konuya dahil ediyordu. duyabilmek için masanın üzerinden birbirimize eğiliyorduk.
    onlarda ise durum, Buket’in Oğuz’un bir şey söylemek için dibine giriyor oluşunu doğurmuştu.
    Oğuz eğildiğinde Buket de eğiliyor, doğrulduğunda o da doğruluyordu ve bu aşırı derecede komik gözüküyordu.
    Buket’i hem bu gecenin açıklamasını yapması için, hem de şu çocuğa yamanır hareketlerine son vermesini söylemek için tuvalete gitmek istediğimi söyledim, haliyle geldi benimle. Apar topar gittik tuvalete

    yüksek sesin son buluşuyla kulaklarım rahatlamıştı burada. şimdi ayaküstü dedikodu yapabilirdik. meraklanmıştım.

    Buket anlatmaya başladı…
    ···
  13. 363.
    0
    ‘Oğuz’u kıskandırıp hoşlanıp hoşlanmadığını anlamak için Alper’le oturuyordum sürekli okulun bahçesinde. Oğuz da gelip oturdu masamıza alperle tanıştı. nasılsın muhabbetinden sonra bu akşam işimin olup olmadığını sordu bana. ama nasıl heyecanlandım görmen lazım. işe yaradı alperle oturmam diye sevindim atladım yok işim diye. dışarı çıkalım mı dedi, olur dedim, alpere dönüp sen de gelsene bizimle dedi. Alper de zaten dünden razı bir yerlere çağırılmayı. o da kabul etti. sonra Oğuz istersen arkadaşını da çağır alper de ekürisiz kalmamış olur dedi. eküri diyince, burada Oğuz’un ekürisi ben oluyorum diye yine sevindim. sonra seni aradım işte, dışarıdaydın bugüne erteledik.’
    dedi.
    Buket resmen bana Alper’i yamamaya çalışıyordu. Oğuz’u ise bütünüyle anlamamıştım. Alperden hiç hoşlanmadığımı rahatsız olduğumu söyledim. idare etmemi istedi bu gece bitene kadar.

    ‘peki Oğuz hakkında bir şeyler öğrendin mi, görüşüyor musunuz sık sık konuşuyor musunuz’ diye sorular yönelttim Buket’e.

    Oğuz hakkında bilgi istiyordum ben. Buket şuanda bahaneydi sorularım için…
    ···
  14. 364.
    0
    reserved
    ···
  15. 365.
    0
    ‘tek yaşıyormuş. maddi durumu bizim ekonomik halimizi bile katlayacak seviyede. ailevi problemleri var sanırım ama anlayamadım. bir şey soramadım o anlatmadıkça. bunları biliyorum sadece. ama çok sık görüşüp konuşmuyoruz. ama olacak gibi…’ dedi

    geri döndük masaya, Oğuz hala bakıyor, gülümsüyordu bazen. Fark ettim ki onun bakışlarını yakalıcam diye bende ona bakar olmuştum

    hayli geç olunca kalktık.. önce beni bıraktılar eve. ertesi gün öğlen telefonumda iki mesaj vardı.
    ···
  16. 366.
    0
    birinde ‘selam’ diğerinde ise ‘merhaba’ yazıyordu
    neydi şimdi bu? telefon elimde odanın içinde yürüyordum. mesajlara tekrar tekrar bakarak.
    bu merakım mesajlara değil, mesajların kimden geldiğineydi. Oğuz o kadar aklımı meşgul etmeye başlamıştı ki, onun olma ihtimalini düşünüyordum.
    iki numaradan da o mu atmıştı mesajları? ya da diğeri kimdi…

    iki numaraya da aynı mesajla karşılık verdim; ‘tanıyamadım?’
    çok geçmeden bi mesaj geldi. telefonu biri elimden alacakmış gibi sımsıkı tutmuştum.
    ‘selam’ yazan numaradandı… ‘nasılsın, ben alper 

    Buket’e çok sinirlenmiştim. numaramı ancak ondan almış olabilirdi.
    ‘teşekkür ederim, bir şey mi oldu?’ yazdım.
    özellikle vermiştim bu cevabı, muhabbet etmek bile istemiyordum çünkü çocuğun amacı belliydi ve en ufak bi gülücüklü mesajda yanlış düşüncelere kapılacaktı. onun nasıl olduğunu bile sormayarak kabalığımı ortaya koymuştum…

    ‘müsaitsen yemek ya da kahve teklifi edecektim  diye aldığım cevapla Alper’in hızlı girişiminden iyice rahatsız olmuştum.
    ‘benim işlerim var, teklifin için teşekkür ederim ama sana afiyet olsun iyi eğlenceler’ cevabımla hayli katı davranarak onu geri püskürtmüştüm… ‘sağol’ diye cevap verdi.
    sinirli olduğum halde güldürmüştü beni önceki ve şimdiki iki mesaj arasındaki yedi farkı görmek.
    ···
  17. 367.
    +1
    diğer numaradan cevap gelmeyişi benim Oğuz olması ihtimal düşüncemi artırmıştı. hatta neden bilmem emindim bile diyebilirim. belki iç güdü, belki onunla ilgili sürekli anlamsız şeyler olması.

    finallerim vardı ve ders çalışmaya başlamam gerekiyordu.
    o gün bir de dayım aradı. evime döndüğümü bilmiyordu ve aradığında söyledim. hafta sonu geleceğini belirterek kapattı telefonu. tedirgin olmuştum, babamla bir sorun çıkmasını istemiyordum aralarında.

    okulda dersten çıktığımda bizimkilerle takılmıştım biraz. sık sık telefonuma bakıyordum mesaj var mı diye. hala cevap alamamıştım çünkü.

    eve dönmüş, çalışmaya başlamıştım. telefonumdan bugün için ümidi kesmiştim. ama bir atak daha olacaktı muhtemelen. bunu düşünmeden edemiyordum.
    ama beklediğim atak çabuk gerçekleşti. bir iki saat sonra mesaj geldiğini duydum. baktım, mesajıma cevap vermeyen numaraydı.
    ···
  18. 368.
    +1
    - evde misin?
    + sen kimsin
    - evde misin
    + evet, kimsin
    - Oğuz

    ne cevap vereceğimi düşünürken bi mesaj daha geldi üzerine.
    - seni bir yere davet edebilir miyim?

    duraksadım yalnızca. Buket aklıma geç dahi olsa gelmişti. kız bu çocuktan fena halde hoşlanıyordu. bense yalnızca merak ediyordum.
    Oğuz’un bana olan tavrı ve bakışları ise ortaydı.
    benim atacağım bir adımla en yakın arkadaşıma ihanet etmiş gibi gözükebilirdim. Buket’e ‘yalnızca merak etmiştim’ desem bile öğrendiğinde haliyle yanlış düşünecekti.

    bir mesaj daha geldi
    - yalnızım, biraz konuşabilirsek?

    bu konuşmadan ne çıkacağını bilmiyordum.
    ama Buket için kabul etmemeliydim.

    + ders çalışıyorum, üzgünüm ama zamanım gerçekten çok kısıtlı, konu neydi?
    - ohoo, hem değerli zamanını paylaşmıyorsun, hem konuyu söylememi istiyorsun
    + merakımdan sordum

    cevap gelmedi mesajıma. ‘sadece ben istediğimde’ gibi bir tavır sergilemişti sanki.
    bu beni rahatsız etmişti. aslında beni rahatsız eden şey bu kadar merak ederken ve anlam veremezken Buket’le aramın bozulmaması için hiçbir şey yapmamamdı.

    ders de çalışamamıştım. odaklanamadım tekrardan, aklım hep dağılıyordu. dayanamadım, mesaj attım Oğuz’a.
    + ne konuşacaktın, mesaj atıp cevap vermiyorsun?
    - davet edecektim gelemeyeceğini söyledin
    + ders çalışıyordum
    - şimdi çalışmıyor musun
    + ara verdim
    - peki şimdi davet edebilir miyim?
    ···
  19. 369.
    +1
    içim içimi yiyordu. bu konuşmanın hem daha fazla uzamasından korkuyordum. hem Buket için vicdan azabı çekiyordum. hem de merakımdan çatlıyordum

    şimdi de ben cevap vermemeyi seçtim. o da cevap vermeyişime cevap vermemişti. teklifine tepki vermemekle naz yapıyor gibi görünmüştüm beklide. ama bu naz yapmak değildi.
    ama belki başka bir şey vardı, belki korkulan bi konuşma yaşanmayacaktı, belki bir derdi sorunu vardı. neticede biz aynı pgibologun hastalarıydık.
    Buket’ten gizlenecek bir şey bile olmayacaktı belki.
    olayı bilmeden böyle davranmam olası durumlardan korumaktı kendimi. ama bu şekilde de öğrenemeyecektim.

    o hafta Buket’le az konuştuk, bizimkilerle okul dışında hiç görüşmedik, hepimizin sınavları vardı, ders çalışıyorduk kendi halimizde. ben grupça çalışılan derslere katılmak yerine evde kendim hallediyordum. benim için daha verimli oluyordu.
    biraz insanlardan uzak kalmak da oldukça rahatlatıyordu artık beni, babamla daha sık vakit geçirmemizi seviyordum. baba-kız destek oluyorduk birbirimize.
    ···
  20. 370.
    +1
    verilen kayıplar, çok acıtıyor insanı, çaresiz ve yapayalnız hissettiriyor. yanlış şeyler yaptırıyor insana. yanlış konuşturuyor, isyan ettiriyor. çok ağlatıyor. ama insan ölüme de alışıyor bu hayatta.
    ölüm kadar korkutucu bir şey yoktur belki de. çünkü hastalık gibi değil.
    ölünce iyileşmiyorsun.
    ölünce uyanmıyorsun
    ölünce gelmiyorsun geriye
    ölünce terk ediyorsun istemeden

    her şeyle yüzleştim. annemi kaybettim, babamdan nefret ettim, aldatıldım. zor zamanlar geçirdim. sorumsuz biri olup çıkıverdim, eğlenceyi kendime çıkar yol buldum, sigaraya başladım, alkol almadan duramadım.
    ama toparlandım.
    annemi artık hatırladıkça yalnızca gülümsemeye çalışıyor, mezarını ziyaret ediyor, dua ediyordum onun için. babamla yapıyorduk bunları aslında. ikimiz destek olup yapıyorduk.

    ama bir şeye alışmak, çok acımasızca oluyor. ölünce; varlığına alıştığın için isyan ediyorsun. ölümüne alışınca da, içinde sadece iyi hatıralar kalıyor.

    insan olgunlaşıyor, ben de olgunlaşıyordum her geçen gün.

    sınavlarımız bittiğinde, Nuray Sinop’a gitmeden önce, son kez topluca dışarı çıkacaktık. Buket’i de davet ettim. Caner’le konuşmayı kabul etmişti.
    biraz gecikeceğini, son bir sınavının olduğunu söylemişti.
    biz otururken iki kişi geldiler içeri.
    Oğuz da vardı yanında. Buket’in Caner’le aynı ortamda bulunacağı bir akşamda Oğuz’u neden çağırdığını anlamamıştım.

    oturdular, hoş beş derken Caner teklif etmiş olacak ki Buket’le kalkıp konuşmaya gittiler. çok geçmeden de geri döndüler. herkes sorunun ne olduğunu bildiği için ve yakın arkadaşlar olduğumuz için kalkıp konuşmaya gitmelerini önemsemedik.
    ···