0
Bu mağara 1948 yılında Alanya iskelesi yapımında kullanılmak üzere taş ocağı olarak tespit edilen alanda patlatılan bir dinamit sonrasında tesadüfen bulunmuştur. Patlama sonrasında açılan delikten lüks lambalarıma içeri girenler gördükleri güzelliklerden hayrete düşüp açılan deliği hemen kapatırlar dinamitleme işini de başka tarafa kaydırırlar. Mağaranın tesadüfen bulunuşu sırasında büyük bir hevesle konunun üzerine eğilen merhum hemşerimiz Galip Dere böyle bir eserin Alanya'mıza kazandırılması için bütün ilgilileri göreve davet eder. Hatta günlük gazetelerin birisinde II. Dünya Harbinin korkunç günlerinde atılan gaz bombalarından korunmak için bir mağaraya sığınan Almanlar içinde astım (nefes darlığı) hastası bulunanlar şifa buldu, diye ilginç bir haber okur, aklına hemen korumaya aldıkları mağara gelir. okuduğu gazetenin o bölümünü keserek zamanın Alanya Milletvekili Ahmet Tokuş beyin (merhum) yanına koşar. elindeki gazete parçasını göstererek aynen şöyle söyler... " Almanya'da olurda, Alanya'da olmaz mı ? " Sayın Ahmet Tokuş beyde doğup büyüdüğü memleketine büyük bir hizmet düşüncesiyle vakit geçirmeden ilgililerin Alanya'ya gelmesini sağlar.ilk resmi inceleme Jeolog Dr. Timuçin Aygen. Jeolog Dr. Süleyman Türkünal tarafından yapılır, alınan çok sevindirici haberler sonrasında. doktor ve kimyagerlerden kurulu ikinci bir heyetin incelemesinden sonra bu mağaranın da Almanya'dakinin aynısı olduğu tespit edilir. Merhum Galip Dere mağaranın bulunduğu bu alanı Alanya Belediyesine istimlak ettirerek demir bir kapıyla belli bir süre insanların girip çıkmasını önler.bir taraftan çevre düzeni ile ilgilenirken çekilen fotoğrafları günlük gazetelere gönderir. Bir taraftan da onları Alanya'ya davet ederek şu başlığın atılmasını sağlar. " Alanya'da bulunan Mağara astımlılara şifa dağıtıyor" işte bu haber sonrasında Alanya'mızda büyük bir canlılık başlar, o tarihlerde bulunan otellerimiz ihtiyaca cevap veremediği için Belediyemiz hoparlöründen yapılan anonslarla günlerce evlerinde misafir ettikleri insanlarla dolup taştı.bu durumdan istifade eden hemşerilerimiz iki katlı evinin bir katını.iki evi olanında evinin birisini otel yaparak Alanya turizminin ilk temel taşlarını atmış oldular. Hacıali'nin Şevki Türktaş'ın, Divriş'in ibrahim Ağanın, Ağaoğlu Mehmet Ağanın, daha bir çok Alanyalı hemşerilerimizin evlerini ilginç isimlerle otel yapmaları (YıldızFerah Doğan gibi) unutulmaz . Bu aşamada bir başka hemşehrimiz Dr. Hüseyin Sipahioğlu (Nesibe Gevher Tıp Fakültesi emekli Dekanı Prof. Dr.) mağaraya gelen değişik hastalar üzerinde yaptığı araştırma ve incelemelerden son derece başarılı sonuçlar alarak mağaranın önce yurt içinde daha sonrada yurt dışında büyük ün sahibi olmasında pay sahibi oluyor.:Mağaranın bu aşamaya gelmesinde çok büyük emeği olan Galip Dere'nin(merhum) keyfine diyecek yok. isterseniz bu güzel mağarayı birlikte gezelim. Çok büyük emekler sarf ederek kendi çocuğu gibi bakıp büyüttüğü çiçeklerin arasında önceleri gölgelik diye başlatıp kurduğu iskenetlere ağdırdığı asmaların koyu gölgesinde keyifle oturan ve nargilesini fokurdatan Galip Dere (merhum) şu sözlerle karşılar sizi "hoş geldiniz gardaşım. Bu guru üzüm değil, turizm. Gabaktan mı dudaktan mı istersiniz " tabi ki gelenler guru üzümle turizmi anladılar ama gabaktan dudaktan sözüne bir anlam veremediler bu konunun açıklanmasında yarar olur sanırım. Dudaktan : size bir rehber verip onamı anlattırayım (bazen kendide anlatırdı) yoksa çok sevdiği Tevfik Hacıhamdioğlu (hoca)nun teybe okuduğu anlatımın kabaklardan yapılmış hoparlörler vasıtasıyla mağaranın münasip yerlerine astığımız cihazlardan mı anldıbına geldiğini de unutmayalım.
Mağaramızın kaşifi. Alanya'mızın komedi üstadı. düğünlerimizin orkestra şefi Galip Dere (merhum) yaptığı bu büyük hizmetlerden ötürü ölümüne kadar mağaranın müdürlüğünü yapmıştır, kendisini rahmetle anarken ruhun şad olsun Galip Dere diyorum. Yazımızın bu bölümünde Galip Dere(merhum) nin en yakın arkadaşı uzun yıllar mağarayı birlikte işlettiği mesai arkadaşı Arap Sait (Sait Doğruyol merhum) ile gerek Damlataş Mağarasının bulunmasında ve gerekse Kale yolunun açılmasında büyük emekleri geçen uzman taş kırıcısı Rusya'lı ismail Selah ve arkadaşlarını da unutmamak lazımdır, ruhlarınız şad olsun bu mağaranın bulunmasında emeği geçen tüm insanlar..
MAĞARANIN OLUŞUMU VE ÖZELLiKLERi :
Mağara birinci çağın altıncı ve sonuncu dönemlerinde oluşmuş yer katmanlarından ibarettir. Yapılan incelemeler sonrasında mağaranın on-on beş bin senede oluştuğu tahmin edilmektedir. Alanya bölgesinin yurdumuzun en fazla yağmur alan yerlerinden birisi olması da mağaranın oluşumuna büyük hız vermiştir. Bolca yağan yağmurların bir miktarı gaz, karbonikli su ihtiva etmesi nedeniyle, kireç taşı ve benzerlerini erittiği için, kalker ve kireç taşından oluşan bölgelerde mağaramızda olduğu gibi boşluklar oluşturur. Erimeler devam ederken büyük boşluklar ve bu boşluklara sızan damlacıklar donarak aşağı doğru sarkar, damlanın düştüğü yerde de daima donma olayı gerçekleştiğinden aşağıdan yukarı dikitler ve yukarıdan aşağıya da sarkıtlar meydana gelir. Sarkıt ve dikitler uzamalardan dolayı bazen bir yerde birleşebilirler, bunlarda mağaranın sütunlarını oluştururlar, işte bu damlama özelliğinden dolayı mağaramıza " Damlataş Mağarası" ismi verilmiştir. Mağaranın giriş Kapısından içeri girince 20/30 m. uzunluğunda bir geçit, 13/14 m. çapında ve 15 m. yüksekliğin de silindirik bir boşluk, bu boşluk içinde de insanı büyüleyen bin bir renkli sarkıt ve dikitler, ayrıca 15 bin senede oluşmuş sütunlar vardır. mağarada iki katlı olan bu boşluk 2500 m3. hava ihtiva etmekle beraber, içindeki ısı yaz-kış hep 23.3 derece . Mutlak rutubet 19.6 derece, nispi rutubet %98'dir, burada konu dışına çıkıp şu noktayı açıklamamda bir yarar vardır sanırım. Eğer elinizde fotoğraf makinanızla içeri girerseniz hemen resim çekmeyiniz, makinenizin objektifi hemen buğulandığı için bir süre bekleyip. objektifinizi silmeniz gerekecektir. Hele hele kış mevsiminde gelenler makineyi birkaç kez kontrol etmelidir. Mağara dış tesirlerden arınmıştır, havasında bol miktarda asit karbonik vardır, hava basıncı deniz seviyesinden biraz aşağıda olmasına rağmen 760 mm.dir. Mağara boşluğunun tamamı 180/200 m2 kadardır. Mağaranın her tarafında on metreyi bulan kalınlık sebebiyle. çökme ihtimali hiç yoktur. Bununda en açık örneği 1948 yılında yapılan sayısız dinamitleme sırasında (mağara bulunmadan önce) açılan küçücük delikten başka hiçbir iz kalmamıştır. Mağara senenin 6 ayında devamlı damlar. yazın gelenler ise bu damlamayı göremezler.
MAĞARANIN TIBBi FONKSiYONU :
Konumuzun başında da bahsettiğimiz gibi ikinci Dünya Savaşında sığınak olarak kullanılan Almanya'daki mağaraya girip çıkanlar içindeki astımlıların rahatladığı haberi başta Galip Dere (merhum)'yi ve diğer ilgilileri faaliyete geçirmiş; Yapılan incelemeler sonrasında bu mağaranın astıma iyi gelen dört vasfının bulunduğu tespit edilmiştir. Mağaranın ortamında bulunan normalden sekiz on misli fazla karbondioksit, yüksek oranda rutubet. alçak sükûnet, radyoaktivite gibi unsurların ilk ikisinin astıma iyi geldiği, diğer ikisinin de yardımcı faktörler olarak kabul edildiği bilinmektedir. Damlataş Mağarasında karbondioksit ve rutubetin Almanya'daki Mağaraya oranla daha fazla olması hastaların üşümemesine neden olduğu için daha avantajlı görünmektedir. Mütehassıslar tarafından yapılan incelemelere göre mağaramızda % 02,5 karbondioksit, %71 azot.%20,5 oksijen, bir miktarda radyoaktivite ve iyonlar bulunmaktadır.
Mağaraya tedavi için gelen hastalar, ilk günlerini üst katta geçirerek, intibaklarını sağlarlar.
Daha sonraki günlerde de merdivenlerden inerek, kendileri için yapılan banklarda oturarak tedaviye devam ederler. Astıma yakalananlar arasında on yılı aşmışlar, geçici bir rahatlık hissederler. En önemlisi 40/60 yaş arası ve hastalık süresi on yıldan aşağı olanlar mutlak sağlıklarına kavuşurlar. Müzmin olanlar 21 günlük tedavileri sonrasında hiç olmazsa biraz rahatlarlar. Burada şu anlamlı sözü de hatırlatmadan geçemeyeceğim... "Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi " Mağara bizler için iki bakımdan mânâ ve değer taşımaktadır. Birincisi sağlık, ikincisi turizm. Ümit insanları hayata bağlayan bir kuvvettir. Acı ızdıraplar içinde bile olsa insan için ümit en büyük kuvvettir. Ümitsizliğe düşenlerin teselliyi Azrail'in kucağında aradıkları da bir gerçektir. Alanya'ya mağara tedavisi için gelen hastalar, önce bir doktor muayenesinden geçerek, mağaraya girmesinde sakınca yoktur belgesi ile mağaranın ilgili memuruna başvurur. Belediyemiz tarafından tespit edilen sembolik ücreti ödeyerek 21 günlük bir tedavi görür. Mağaranın ikinci büyük önemine gelince, yaz ve kış yerli ve yabancı turistlerin ve sembolik denecek kadar az bir ücretle girebildikleri bu mağara sayesinde Alanya milyonlarca liralık dövizi ülke Hazinesine kazandırmaktadır.
Kaynak: Likya Bilişim'in Sayın Haşim Yetkin'den aldığı izin ile "Alanya; Dünden Bugüne Alanyada Yaşam" adlı eserinden derlenmiştir. Alıntı yapılamaz, izinsiz kullanılamaz.
Tümünü Göster