-
1.
0kölemsin binçç
hahaha daha bu akşam mahseni açmıştım (bkz: hello mother fucker ın köleleri)
░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░
░░█████░░░░░░░░░███████████████████░░
░░█████░░░░░░░░░███████████████████░░
░░█████░░░░░░░░░███████████████████░░
░░█████░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░░░░░░░░
░░█████░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░░░░░░░░
░░█████░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░░░░░░░░
░░█████░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░░░░░░░░
░░█████░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░░░░░░░░
░░█████████████████████████████████░░
░░█████████████████████████████████░░
░░█████████████████████████████████░░
░░░░░░░░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░█████░░
░░░░░░░░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░█████░░
░░░░░░░░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░█████░░
░░░░░░░░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░█████░░
░░░░░░░░░░░░░░░░█████░░░░░░░░░█████░░
░░███████████████████░░░░░░░░░█████░░
░░███████████████████░░░░░░░░░█████░░
░░███████████████████░░░░░░░░░█████░░
░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░░
köle no :1
bu köleme verdiğim isim: ala gavat
köle kimliği: ciksinci nesil
-
2.
0ananda öyle demişti panpa sonra benimkini yalamaktan kurtulamadı
-
3.
0@2 panpa takma kafana takıl sözlükte ben kölelerime iyi davranırım
-
4.
0buraya begendigim yazıları yazacagım araya girmeyin ...
aşıkken dünyaya onu sevmek için geldiğine inanır, ölene kadar hep onu seveceksin sanırsın. hayaller ne güzel, ne uzun vadeli çünkü mutluluktan ölünmüyor. bir gün onun da dünyaya birini sevmek için gediği ortaya çıkar ama seni değil. neden ben değil de o diye düşünürken kalkar onu sevmek için gider ama mutsuzluktan da ölünmüyor. sen de yatar uyursun, seni sevmek için kim gelecekse onu beklersin. ne karışık rüyalar görüyoruz, hayırlara gelsin. -
5.
0bornova merkezden iniyoruz küçükpark'a doğru. yanımdaki eskilerden bir sevgilim, çok zaman geçmiş ayrılalı ama arada görüşüyoruz hala. canım sıkkın, konuşmuyorum pek. o ise her zamankinden biraz farklı, daha dikkatli, daha sessiz yürüyor yanımda, biraz da beni izleyerek.Tümünü Göster
"ne oldu, ayrıldınız mı?" diye sordu,
"evet" dedim kısaca.
"çok mu seviyordun? canın yanmış, hayret",
"hı hı"
birkaç adım daha, biraz daha sessizlik ve soru;
"neden ben değil, neden o?"
kafamı çevirip bakıyorum ona, merakla soruyor bunu, inanarak ve ben daha çok şaşırıyorum buna.
ahmet diye bir oğlan var bizim köyde, sonradan göçenlerden. deli biraz. koyunları vardı babasının ciksen tane kadar, bir gece dağda otlatırken, durup dururken hepsini bıçaklamış koyunların, delik deşik etmiş, öldürmüş. bir tanesi hariç. içlerinden birini bırakmış sadece. sebebini soruncalar "acıdım" demiş. kalan 79 koyuna neden acımadığını hala bilen yok. bazı şeylerin sebebi olmaz. bazen sadece olur. bazen yaşarsın, neden o 79 dan biri olmadığını bilemeden. bir talihsizlik ya da büyük şans yok anlıyor musun, bazen sadece yaşarsın, bazen sadece başına gelir. evren umduğumuz kadar seçici değil aslında, sen 80'de 1 değilsin, kalan 79'a açıklayamazsın bunu. neden ben değil? neden o? sorusu, fikri, düşüncesi bir ömür bırakmaz peşimizi. sevmek her şeye yetecek sanırız. bazen de hiç aldırmayız, umurunda olmaz, inan zerre umurunda olmaz, 79 tane aşkı boğazlarsın, delik deşik eder, öldürürsün. bir kez seversin, çakıldın. 79 da birsin, o bıçak senin boğazında artık. bir aşk yok orda, bir talihsizlik, yapılmış bir haksızlık yok. sana acıyan bir tanrı yok, tanrı sadece nasıl hayatta kaldığınla ilgileniyor aslında, yaralarınla değil. senin gibik mutsuzlukların kimsenin umurunda değil. olur bazen, kaçamazsın, önlem alamazsın, saklanamazsın. hepimiz birbirimizin celladıyız, bıçağımızı sallaya sallaya gezerken bir gün bakıyoruz ki akan o kan bizim. işte o saatten sonra yaşamaya başlıyoruz kişisel trajedilerimizi. ve hala o kadar bencil oluyoruz ki kafamızı bile çevirip bakmıyoruz bizimle birlikte kanayan diğer 78'e. soru yok, kimse kimsenin umurunda değil. işte bu var yalnızca.
"sen hiç umurumda bile olmadın ki benim" diyemedim ona. onda benim yaram saklıydı bende bir başkasının. kafamı önüme çevirdim tekrar, bakmadım, oralarda bir yerlerde yavaşça sızıyordum hala, cevap bile vermedim benimle birlikte kanayana. -
6.
0dünyanın en acı veren duygusudur. beraber olduğunuz halde sizi sevmediğini bilir ama yanınızdan uzaklaşmaması için bir boyun eğiş, kabulleniş hakim olur. hep yüz gözlenir. her an ben başkasını seviyorum diyecek diye her kelimede kalp ağıza gelir. sevmesin ama gitmesin felsefesi için için yer, aşk bir tutkuya dönüşür.
geceler boyu kendini kandırmak için her tatlı hareketinden belki de seviyor, sevmeseydi böyle yapar mıydı telkinler verilir. ama bilinir ki her telkinin sonu yine kabulleniş yine yıkılıştır. -
7.
0o seni seviyor diye onu sevecek kadar karaktersiz, o seni sevmiyor diye onu sevmeyecek kadar ego manyağı bir insan değilsen ve gerçekten ne istediğini biliyorsan eğer zor değil. onu, o olduğu için ve kendinle barışık bir şekilde sevebiliyorsan ama o seni sevmiyorsa yapabilecek 2 şeyin var. ya gidersin arkana bakmadan, kendini düşünüp incinmemek için ya da kalır her an yeniden yaralanmaya hazır olmaya çalışarak hayatında ufak da olsa bir yere sığmayı denersin...Tümünü Göster
yanında kalırsan eğer ve o biliyorsa hislerini, senin inandığın bir masala gülüp geçtiğini görmek acıtıcı olur önce. onu sevdiğini bilmesini ve sana anlayış göstermeye çalışmasını izlemek, onda sıkıntı yarattığını görmek kahreder. keşke bilmeseydi, anlamasaydı, söylemeseydim dersin sık sık. kocaman bir pişmanlık halkasına bağlanmaya iter seni durum, dürüstlüğün sana bi tak kazandırmadığını görmek acı acı gülümsetir. "her şeyi kaybetmek de vardı" diyebilecek kadar pollyanna olmak zorundasındır çünkü o an. en azından hala hayatında bir yerlerde olduğunu bilmekle avunursun. bir daha aranızın eskisi gibi olamayacağını bilmek lanet ettirir. söylenen her şeyin altında bir buzağı aranacak, sözler susulacak, gülüşler donacak, gözler hep arayacaktır. haddini ufacık bir miktar aşarsan, onu da kırarsın artık. yanında kalabilmen için iyi oynaman lazım rolünü...
gidersen eğer ve o biliyorsa hislerini, bir kurt düşer içine önce. her şeyi yeniden kurgular, yaşar, sindiremezsin. sana ihtiyaç duyduğunda ve yanında olamadığında vicdan azabı çekersin sık sık. gidişinin bencillik olduğunu düşünür kendini hırpalarsın. kocaman bir pişmanlık halkası da buradadır işte; kendini korumaya çalışırken onu savunmasız mı bıraktın yoksa? şimdi sen yoksun ya yanında, daha incinebilir, kırılgan gelir o sana. içgüdülerin zorlar geri dönmeye, özür dilemeye; halbuki özür dilenecek bir şey yok. herkes tercihini yaşıyor özünde. neler kaçırdığını bilmiyor o! kızarsın belki baştan ama sonra kabulleniş gelir; onu sevdin, o seni sevmedi. o zaman hayatında işi ne tabii ya! peki neden omzunda hala onun sorumluluğu? çünkü sevmek, gidince, bitsin deyince bitmiyor. giderken iyi hesaplamak lazım bunu...
yanında kaldıysan ve bilmiyorsa hiçbir şey; her şeyi kendi hislerine bulaşmadan dinlemek, yorumlamak, paylaşmak zorundasın. saçını yüzünden çekerken okşama isteğini bastırmak, onu izleyip gülümserken yakalanmamak, eli eline değdiğinde heyecanını gizlemek zorundasın. susmak, susmak ve bir daha susmak zorundasın. içine attığın her şeyi eve gelip hüngür hüngür ağlayarak, belki içip dağıtarak, bir şeyleri kırarak ya da kendini boğmaya çalışarak boşaltıp, onun yanına gittiğinde yine güvendiği, değer verdiği arkadaş olmak zorundasın. kendini tutmayı öğrenmek zorundasın yanında kaldıysan. yarım kalmaya alışmak zorundasın...
gittiysen ve bilmiyorsa onu sevdiğini, ardında kocaman bir soru işareti bırakarak onu hayalkırıklığına uğratmanın, kırmanın bedelini önce kendine ödersin. hesaplaşman bitene dek aşkın biterse ne ala ama bitmezse taku yersin. söylenecek çok fazla şey yok bu durumda, yaptığın bir nevi hainliktir çünkü. bununla başedebilmeyi öğrenmelisin...
tüm bunlar bir yana, hepsi kabullenilir de; sadece onun gözlerine bakıp, orada bir başkasının var olduğunu gördükçe her an yeniden yıkılmaya hazır olmak öyle zor, öyle zor ki. kabullenilemeyen o oluyor sanırım... -
8.
0dünyadaki en zor şeylerden biri de nedir biliyor musunuz; inanmak istemediğin acımasız gerçekleri kabullenmek..Tümünü Göster
insan en çok ne zaman kendini hoyratça kandırır biliyor musunuz; birisini severken..
peki sonunda kaçmaktan yorulup, göğsüne saplanan en acı gerçek nedir bilir misiniz;
sevilmediğini kabullenmek..
insan aşık olunca gözlerine kara bir perde iner. o perde gerçekleri görmesine izin vermez aşık kişinin. yalnız onun simsiyah göz bebeklerinin arkasında masmavi bir ümit ışığı vardır. her zaman sevileceğini günü bekleyerek yaşar. hiç gelmeyeceğini, hiç sevmeyeceğini içten içe bilse de, bile bile ladeslik oynar bir bakıma. çünkü sevilmediğini kabullenmek zordur, böyle bir ihtimal hiçbir zaman düşünülmek istenmez. her zaman bilinçaltının karanlık sularında saklanır. fakat nereye kadardır bu saklayış ? bir gün mutlaka onun elleri bu kirli gerçekleri gelip çıkartacak, sen de sevgin ve bekleyişinle yüzleşeceksindir. bu dramatik son kaçınılmazdır.
sen binlerce kilometre gelmiş, ateşlere yanmış, güneşsiz sabahlar geçirmişsindir. yanında heyecanlanır, ellerin titret. onun yanındayken yaşadığın bu müthiş heyecan, karşı tarafta görülmeyecek kadar küçük yaşanır. lakin birgün olur, değer görülmediğini, heyecan duyulmadığını, anlam görülmediğini anlarsın. ta ki onu bir başkasıyla görene dek, bir başkası ile senin ona duyduğun heyecanı paylaştığına şahit olana dek. ancak o zamana kadar kendini kandırır, bu masum polyannacılık oyununu sürdürürsün.
sonra başka bir yolun olmadığını anlar yüreciğin. tek çare sevgini önce beyninde sonra kalbinde öldürmektir. zordur be, çok zordur. üstelik başarınca kazanacak bir şeyin de olmaz, ya kaybememek ya da yitip gitmemek için savaşırsın. bir an kendine acıdığını, görünmeyecek kadar küçücük olduğunu hissedersin. hüzünlü sözcüklere sığınırsın akabinde. alkollerle beynini öldürüp, yaşama dair belirtilerin kaybolmasını istersin. böylece kendini biraz olsun oyalarsın. işin en kötü tarafı da " ya hiç sevilmediysem " sorusunun cevabını bulamamaktır. öyle ki aslında hiç sevilmemek, bir zamandan sonra sevilmemekten daha acı vericidir. sonra sorular beyninde çoğaldıkça çoğalır.
" sevilmediğini kabullenmek " zor ama insanı adam eden bir gerçektir. en azından kendini sevildiğine kabul ettirip, tükettiğin ömrün ve sevgine bir son vermiş, eksiden sıfıra çıkmak için ilk adımı atmışsındır. kendini kandırıp oyalamaktan iyidir. "sen elmayı seviyorsun diye, elmanın da seni sevmesi şart mı.." diyor nazım hikmet, ne anlatmak istiyor artık o da sizin avuntunuz olsun.
ayrıca, sen bir aşkı tüm çağlarından gelerek yaşamışsın. içmişsin, acımışsın, şarkılar söylemişsin diyor nazım hikmet sevip sevilmeyenler için. ve son olarak ekliyor;
hayatı ıskalama lüksün yok senin. onun varsa, bırak bu lüksü sonuna kadar kullansın..